PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Hazır (Kısa) Cevaplar


_DuMaN_58
05.04.2008, 18:53
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]

ÖLÜLER ÇİÇEK KOKLAMAZ
Amerikalı iş adamı, bir Çinliye alay ederek sormuş:
- Ölüleriniz, mezarlarına koyduğunuz pirinçleri ne Zaman yiyecek?
Çinli başını kaldırmadan cevap vermiş:
- Sizin ölüleriniz, koyduğunuz çiçekleri kokladığı Zaman.

YIKA DA GETİR
Süleyman Nazif ve Abdülhak Şinasi birlikte yemek yerken, Şinasi garsonu çağırır ve su ister. Şinasinin kirden ve mikroptan eldivenle el sıkacak derecede korktuğunu bilen Süleyman Nazif garsona seslenmeden edemez:
- Oğlum, beyefendinin suyunu yıka da öyle getir.

SUSTURUCU TEDAVİ
Zamane gençlerinden biri,bir toplantıda Akifi küçük düşürmeye çalışıp:
- Siz baytardinız, değil mi? Demiş.
Akif, istifini bozmadan şu cevabı vermiş:
- Evet,bir yeriniz mi ağrıyordu?

NE ALIRSINIZ?
Yahya Kemal bir yokuşu çıkıncaya kadar nefes nefese kalır. Yokuşun sonundaki lokantadan bir garson seslenir:
- Buyrun beyim ne alırsınız?
Yahya Kemal tebessümle:
- Evlat,müsaade edersen bir nefes alacağım.

[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]

SIR SAKLAMAK
Yavuz Sultan Selim, bir çok Osmanlı Padişahı gibi devletin selameti için sefer hazırlıklarını gizli tutarmış. Bir keresinde vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona:
- Sen sır saklamasını bilir misin? diye sormuş.
Vezir, Yavuzdan cevap alacağı ümidiyle:
- Evet hünkarım, bilirim dediğinde, Sultan Yavuz cevabı yapıştırmış:
- Ben de bilirim.

CENNETİN YOLU
Hristiyan din adamlarından biri, Ülkemize gelerek küçük bir çocuktan kendisine o şehirdeki kiliseyi göstermesini ister. Kiliseye ulaştıklarında, papaz:
- Aferin çocuğum, der. Yarın buraya gel de, sana cennetin yolunu göstereyim.
Çocuk, papazın niyetini sezerek:
- Siz, kilisenin yolunu dahi bilmiyorsunuz, diye cevap verir. Cennetin yolunu nasıl bileceksiniz ki?

NE ALIRSINIZ ?
Çok şişman olan Yahya Kemâl, bir yokuşun sonundaki lokantanın önünde dinlenirken,içeriden çıkan garson:
- Buyurun beyim, diye atılmış. Ne alırsınız?
Yahya Kemal, tebessüm edip:
- Evlât, demiş. Müsaade edersen biraz nefes alacağım

[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]

Çanakkale İÇİNDE
İngiliz garson, Türk müşteriye:
- Çanakkale‘de çok askerimizi öldürdüğünüz için sizleri pek sevmeyiz deyince, bizimkinden gayet soğukkanlı bir şekilde şu cevabı almış:
- Orada ne işiniz vardı?HASTANIN YEMEĞİ
Lokman Hekime:
- Hastamıza ne yedirelim? diye sorduklarında, şu cevabı vermiş:
- Acı söz yedirmeyin de, ne yese olur.

NEYZENİN NEZAKETİ!
Mehmet Âkif, elini yıkadıktan sonra, Neyzen Tevfik’in kendisine uzattığı havlunun kirini görünce:
- Hayır, diye bağırmış. Elimi daha yeni yıkadım.

GÖNÜLSÜZ GÖNÜL
Abdülhak Hâmidin evindeki sohbette, konu gençlik ve ihtiyarlıktan açılır. Yaşı geçmiş bir hanım, Abdülhak Hamide döner ve:
- Efendim, gönül kocamaz! der.
Hamid cevap verir:
- Kocamaz ama, kocamış bir vücut içinde oturmak da istemez.

BÖYLE KORUNUR
Çok değerli olan kütüphanesini millete vakfeden Koca Ragıp Paşa, onların bakımı için tanıdıklarından birini memur tayin eder. öss
Bir gün ansızın kütüphanesini ziyarete giden Paşa, etrafı ve kitapları toz, toprak içinde bulunca canı çok sıkılır ve belli etmemeye çalışarak:
- Seni tebrik ederim yavrum, der. Gerçekten de gerçekten de emniyetli bir adammışsın. Teslim edilen şeylere hiç el sürmemişsin, âferin!

VELÂYETİN GÖRDÜĞÜ
Fatih Sultan Mehmet, çocukluğunda biraz yaramazlık yapınca, babası olan 2. Murat Han:
- Ne kadar yaramaz bir çocuksun, senden adam olmaz diye çıkışır.
Orada bulunan ve velâyet sırrıyla kalp gözü açık olan Akşemseddin Hazretleri, hafifçe gülümseyerek şöyle der:
- Peder ne der, kader ne der.

altuntas58
05.04.2008, 19:21
[VELÂYETİN GÖRDÜĞÜ
Fatih Sultan Mehmet, çocukluğunda biraz yaramazlık yapınca, babası olan 2. Murat Han:
- Ne kadar yaramaz bir çocuksun, senden adam olmaz diye çıkışır.
Orada bulunan ve velâyet sırrıyla kalp gözü açık olan Akşemseddin Hazretleri, hafifçe gülümseyerek şöyle der:
- Peder ne der, kader ne der.
Çok güzel ve çok düşündürücü paylaşımınız için sağolun

seva
02.06.2008, 11:47
Üniversite yemekhanesine giren bir öğrenci,tüm yerler dolu olduğu için gidip
üniversite profesörünün oturduğu masaya oturmuş.
Profesör kaşlarını çatarak:Öküzler ve kuşlar aynı masada oturamaz!
Öğrenci:Ozaman ben uçuyorum..
Profesör cevaba çok sinirlenmiş,sınavda öğrenciye takmış ve sınavını başarısız geçmesi için elinden geleni yapmış.
Yalnız sınavda öğrenci soruları mükemmel bir şekilde cevaplamış.
Profesör öğrenciye:sana son bir soru soracağım demiş.
Yolda yürürken iki torba bulduğunu hayalet,birinde akıl var,diğerinde ise para
var.Hangi çuvalı alırsın?Öğrenci:Para olan çuvalı seçerdim...
Profesör:Ben akıl olan çuvalı seçerdim...
Öğrenci:Normal!Kimde ne eksikse onu seçer...

bunun devamı da var..
yin aynı profosör kompozisyon gibi birşey yazdırmış öğrencilerine..
Bu çocuğun kağıdına da aldığı not yerine, DOMUZ yazmış..
Çocuk almış kağıdı tam hocanın yanından ayrılırken geri gönmüş ve, tüm sınıfın önünde;
"hocam buraya imzanızı atmışsınız ama notumu yazmayı unutmuşsunuz" demiş..
:D

mertveilkeli
02.06.2008, 12:08
tşk seva güzel güldür dün morelim yoktu düzeldi

seva
16.10.2008, 17:35
HAYATI SEYRETMEK
Yazar Kazancakis, bir ihtiyara "neye bakıyorsun?" diye sorduğunda, ihtiyar adam gözlerini akan sudan ayırmadan şu cevabı verir:
- Hayatıma oğlum, akıp giden hayatıma.

SELÂMDAKİ İNCELİK
Muzaffer Ozak Hoca'nın sahaflar çarşısındaki dükkanına giren bir genç:
- Selâmunaleyküm babalık... diye selâm verince, hazret selâmı alır:
- Aleykümselâm kurukalabalık...

ÖRTÜNMEK İÇİN GİYİNMEK!
İngiltere Kralı George ile görüştüğü sırada, Gandi'nin üzerinde her zamanki gibi beyaz örtüsü varmış.
Davetten çıkınca, bir gazeteci sormuş:
- Kıyafetiniz, bir kralla buluşmak için yeterli miydi?
Gandi, hiç aldırmadan cevap vermiş:
- Kral, ikimize de yetecek kadar giyimliydi.

SONMEZ
16.10.2008, 18:37
Benim de aklıma gelen bir-iki sini paylaşayım.
Üstad Mehmet Akif malumunuz milletvekilliği yapmış birisidir.
Sakalı yeni bıraktığı dönemde İsmet İnönü ile meclisin koridorunda karşılaşırlar.
İ. İnönü :
- Akif Efendi yüzünüz maymuna dönmüş,
M.Akif :
- ''O zaman şööyle döneyim'' demiş ve yüzünü İnönü' den çevirerek başka tarafa bakmış.


Necip Fazıl, bir gün Haydarpaşa İstasyonunda trene yetişmek için koşmuş ancak,
tren hareket etmiş ve yakalayamamış.
Üstadı tanıyanlardan birisi demişki :
- Üstad treni kaçırdınız
Üstad cevabı yapıştırır :
- Yooo... kovaladım gitti.


Yayın organlarında sık sık birbirine laf yetiştiren Nazım Hikmet İle Necip Fazıl,
yine sık sık mahkemelik te olurlarmış.
N.Hikmet bir yazısında N.Fazıl' a :
- ''Sen benim nazarımda alçaksın'' der
N. Fazıl :
- ''Ne kadar alçak olunursa olunsun; yine de yerden belli bir yüksekliği vardır,
sen de benim nazarımda çukursun'' der.
...


Şimdilik aklıma gelenler bunlar.
Geldikçe paylaşırız.

seva
22.10.2008, 18:41
vazgeçilmezlere.....
Bir gün bir doktora, "gerginlik ve tedirginlikten" şikâyetçi olan bir hasta gelmiş Yapması gereken çok işinin bulunduğunu; fakat kendisinin rahatsız, işlerin ise beklemeye tahammülü olmadığını söylemiş Doktor,
— Bu işleri başka biri yapamaz mı? Ya da bir başkası size yardımcı olamaz mı? diye sormuş Adam,
— Onları yalnız ben yapabilirim; bütün işler bana bakıyor! diye cevap vermiş Doktor,
— Sana bir reçete vereceğim Bu reçeteyi aynen tatbik etmen gerekiyor! diyerek, yazıp eline vermiş.
Adam reçeteyi eline alıp baktığında, hayretler içinde kalmış Reçetede, "Her gün en az iki saat işi bırakıp yürüyüş yapacaksın ve her haftanın yarım gününü bir mezarlıkta geçireceksin" yazıyormuş Hasta adam;
— Yürüyüşü anladık ama; neden mezarlık? diye sormuş Doktor,
— Oraya gidip mezar taşlarına bakmanı istiyorum Mezarlıklar, kendilerini vazgeçilmez sanan insanlarla doludur Sen de onlar gibi ölüp mezarlığa gömülünce, kendinden başkasının yapmasına imkân olmadığını zannettiğin işlerin, başkaları tarafından da yapılmaya devam ettiğini göreceksin, demiş .
Evet, bulundukları noktada kendilerini "vazgeçilmez" gören; halbuki orada, problem çözmek yerine problemin bir parçası olduğunun farkına varmayan insanlar için de, doktorun reçetesi geçerli değil mi?

seva
22.10.2008, 18:45
HAYAT NE ZAMAN BAŞLAR?
- Hayat kırkından sonra başlar, diyen bir kişiye Said Turhan şu karşılığı vermiş:
- Eğer otuz beşinde ölmezsen!..

ÖLÜM NEDİR?
Talebelerinden biri, Konfüçyüs'e:
- "Ölüm nedir?" diye sorduğunda, Konfüçyüz'ün cevabı şu olmuş:
- Hayat hakkında ne biliyorsun ki, sana ölümden bahsedeyim.

seva
03.11.2008, 11:02
KABRİSTAN
Hz. Ali, mezarlığa neden sık gittiğini soranlara şu cevabı vermiş:
- İki sebebi var. Anlattıklarıma itiraz etmiyorlar ve arkamdan gıybetimi yapmıyorlar.

Behlül Dânâ'ya biri sorar
- Oğlum öldü. Mezar taşına ne yazdırayım?
Behlül Dânâ şu cevabı verir:
- Şunu yazdır: "Dün altında olan çimenler bugün üstünde yeşerdi. Ey yolcu anla ki, şu toprak günahtan gayri her şeyi örter."

altuntas58
03.11.2008, 12:30
Ey yolcu anla ki, şu toprak günahtan gayri her şeyi örter."
Paylaşımınız için sağolun