seva
11.04.2008, 15:57
Buyu ve sihir uzerine...
"Sihir (buyu) yoktur, inanmam" diyenler, ya meseleyi dinî menseli gorup, kufurlerinin (inanmamalarinin) muktezasi olarak reddeden inkârcilardir; ya da hic okumamis, duymamis ve dunyâda yasayip yasamadiklari belli olmayan gafil tiplerdir. Sahsen, camide gordugum ellisini asmis birisi, bana bir zaman soyle demisti :
"Ben, gecen yila kadar buyu diye bir seye inanmiyordum. Derken, akrabamdan biri delirdi; nobet geldiginde kaskati kesiliyor ve gozlerini bir noktaya dikiyordu. Gitmedigimiz doktor, gitmedigimiz cinci kalmadi. En son gittigimiz yerde, bu isle ugrasan kisi okudu ve daha baska seyler yapti. Donuste arabaya bindik ve o yakinimiz hic alismadigimiz bir tonla, "Neredeyim ben, ne oldu bana?" dedi. Sastim kaldim. Ve, ondan sonra inandim ki, buyu oluyormus."
Evvelâ, Kur'ân, kari ile kocanin arasini acan sihirden bahsetmekte (Bakara, 2/102) ve Hazret-i Suleyman (aleyhisselâm) ve Hazret-i Musa (aleyhisselâm) Peygamberler zamanindaki sihir hâdiselerini tafsilatiyla mevzû yapmaktadir. Ikincisi, bir Yahudi bizzat Efendimiz'e (sallallahu aleyhi ve sellem) sihir yapmis; Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) onun tesiriyle sikinti duymaya baslayinca, sihir malzemesi, Melegin isaretiyle icine atildigi kuyudan cikarilmis ve Muavvizeteyn'in (Felak ve Nas Sureleri) okunmasiyla Allah (celle celaluhu), o musibeti Efendimiz'den (sallallahu aleyhi ve sellem) def'etmisti. Ucuncu olarak, hayata mal olmus oyle hâdiseler ve misâller vardir ki, sadece bir zatin musahedeleri arz edilmeye kalkilsa, 20-30 sayfa tutar. Fakat yukarida zikredilen misâlleri, emsallerine de delâlet etmesi itibariyle hatirlatip gecmek istedim.
Evet, hadîsin beyaniyla nazar hak oldugu, yani tesiri mumkun oldugu gibi, buyunun de tesiri mumkun ve vâkîdir. Ancak, baskasina buyu yapip kotuluk etmek, kari-kocayi birbirinden ayirmak, bu yolla insanlari birbirine dusurmek, tutsun tutmasin bu mevzûda gayret sarfetmek, buyu yapmak ve yaptirmak, yapana yaptirana yardimci olmak, kat'iyyen haram ve gunahtir.. helâl itikad ederek yapmak ve yaptirmak da kufurdur. Fakat, birisi gercekten cinlere veya buyuye maruz kalmis da izdirap cekiyorsa, okumakla onu bu izdiraptan kurtarmak herhalde sevaptir. Su kadar ki, bu mesele bir meslek, mesgale ve is haline getirilmemelidir. Zira, Kitap ve Sunnet'te bu meseleyle alâkali bir sey bilmiyoruz. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), cinlerle gorusmustur ama, bu onun Nubuvvet vazifesi cercevesinde cereyan etmis ve onlarin da peygamberi oldugundan, kendilerine dini teblig etmis, biatlarini almis ve yapmalari gereken mukellefiyetleri bildirmistir.. bunun disinda, cinlerle nasil irtibat kurulur, onlar nasil calistirilir, buyu nasil yapilir ve bozulur, bu mevzûlarla hic mi hic ugrasmadigi gibi, nurlu beyânlarinda da bu mevzûyla ilgili her hangi bir sey gormuyoruz. Fakat, cinlerin yaklasma noktalarini, zararlarini ve habîslerinden kurtulma yollarini ta'lim etmistir. Su kadar ki, umûmî manâda Ummet'in bu meselelerle ugrasmasi tasvip edilmese dahi, belli bir kuvvete, ruh gucune sahip olan ve manâya gozleri acik bulunan zevatin cinleri hayir istikametinde kullanmasinda da herhalde bir mahzur olmasa gerek. Zira Kur'ân'da, bu istikamette bir kisim Peygamberlerin eliyle gosterilen bir ufuk noktasi bulunmaktadir..!.
"Sihir (buyu) yoktur, inanmam" diyenler, ya meseleyi dinî menseli gorup, kufurlerinin (inanmamalarinin) muktezasi olarak reddeden inkârcilardir; ya da hic okumamis, duymamis ve dunyâda yasayip yasamadiklari belli olmayan gafil tiplerdir. Sahsen, camide gordugum ellisini asmis birisi, bana bir zaman soyle demisti :
"Ben, gecen yila kadar buyu diye bir seye inanmiyordum. Derken, akrabamdan biri delirdi; nobet geldiginde kaskati kesiliyor ve gozlerini bir noktaya dikiyordu. Gitmedigimiz doktor, gitmedigimiz cinci kalmadi. En son gittigimiz yerde, bu isle ugrasan kisi okudu ve daha baska seyler yapti. Donuste arabaya bindik ve o yakinimiz hic alismadigimiz bir tonla, "Neredeyim ben, ne oldu bana?" dedi. Sastim kaldim. Ve, ondan sonra inandim ki, buyu oluyormus."
Evvelâ, Kur'ân, kari ile kocanin arasini acan sihirden bahsetmekte (Bakara, 2/102) ve Hazret-i Suleyman (aleyhisselâm) ve Hazret-i Musa (aleyhisselâm) Peygamberler zamanindaki sihir hâdiselerini tafsilatiyla mevzû yapmaktadir. Ikincisi, bir Yahudi bizzat Efendimiz'e (sallallahu aleyhi ve sellem) sihir yapmis; Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) onun tesiriyle sikinti duymaya baslayinca, sihir malzemesi, Melegin isaretiyle icine atildigi kuyudan cikarilmis ve Muavvizeteyn'in (Felak ve Nas Sureleri) okunmasiyla Allah (celle celaluhu), o musibeti Efendimiz'den (sallallahu aleyhi ve sellem) def'etmisti. Ucuncu olarak, hayata mal olmus oyle hâdiseler ve misâller vardir ki, sadece bir zatin musahedeleri arz edilmeye kalkilsa, 20-30 sayfa tutar. Fakat yukarida zikredilen misâlleri, emsallerine de delâlet etmesi itibariyle hatirlatip gecmek istedim.
Evet, hadîsin beyaniyla nazar hak oldugu, yani tesiri mumkun oldugu gibi, buyunun de tesiri mumkun ve vâkîdir. Ancak, baskasina buyu yapip kotuluk etmek, kari-kocayi birbirinden ayirmak, bu yolla insanlari birbirine dusurmek, tutsun tutmasin bu mevzûda gayret sarfetmek, buyu yapmak ve yaptirmak, yapana yaptirana yardimci olmak, kat'iyyen haram ve gunahtir.. helâl itikad ederek yapmak ve yaptirmak da kufurdur. Fakat, birisi gercekten cinlere veya buyuye maruz kalmis da izdirap cekiyorsa, okumakla onu bu izdiraptan kurtarmak herhalde sevaptir. Su kadar ki, bu mesele bir meslek, mesgale ve is haline getirilmemelidir. Zira, Kitap ve Sunnet'te bu meseleyle alâkali bir sey bilmiyoruz. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), cinlerle gorusmustur ama, bu onun Nubuvvet vazifesi cercevesinde cereyan etmis ve onlarin da peygamberi oldugundan, kendilerine dini teblig etmis, biatlarini almis ve yapmalari gereken mukellefiyetleri bildirmistir.. bunun disinda, cinlerle nasil irtibat kurulur, onlar nasil calistirilir, buyu nasil yapilir ve bozulur, bu mevzûlarla hic mi hic ugrasmadigi gibi, nurlu beyânlarinda da bu mevzûyla ilgili her hangi bir sey gormuyoruz. Fakat, cinlerin yaklasma noktalarini, zararlarini ve habîslerinden kurtulma yollarini ta'lim etmistir. Su kadar ki, umûmî manâda Ummet'in bu meselelerle ugrasmasi tasvip edilmese dahi, belli bir kuvvete, ruh gucune sahip olan ve manâya gozleri acik bulunan zevatin cinleri hayir istikametinde kullanmasinda da herhalde bir mahzur olmasa gerek. Zira Kur'ân'da, bu istikamette bir kisim Peygamberlerin eliyle gosterilen bir ufuk noktasi bulunmaktadir..!.