seva
22.05.2008, 19:19
Ey gönül, hayat sürprizlerle doludur. Kimi zaman saadeti kaybetmenin hasretiyle kavrulurken, kimi zaman da ummadığın bir saadetin tebessümüyle sürur bulursun. Çektiğin ıstıraplar, elemler ve tarifsiz kederlere sabretmenin ateşiyle pişer, bir zaman sonra o ateşte lezzet bulursunun.
Bu yüzden ey gönül, ateşten korkma! Sabrın sineleri yakan o lahuti ateşinde piş ki, lezzet bulasın. İşte ey gönül, çoğu bela ve musibetlerin değişmez kaderimiz olması, bütün çabalarımıza rağmen korku ve endişenin o müziç çemberi içinde sabra mahkûm edilişimiz, bu diyarda hep böyle mahzun kalışımız hep bundan: Güneş yakacak, meyveler sabırla olgunlaşacak...
Tohum toprağın derinliklerinde sabra mahkûm; sen dünya denen şu çileler, elemler, ayrılıklar, hasretler yurdunda... Tohum, bir müddet toprağın karanlıklarında kalmaya tahammül edecek. Çürüyecek; çürürken, canını toprağa katarken sabredecek, sabrın acısına katlanacak, sonra filiz verecek, hasretini çektiği gün ışığına kavuşacak, bir ağaç olacak, gökyüzünü kucaklayacak.
Sen de öylesin ey gönül!
Sen de korkunun, endişelerin, elemlerin zindanında kalmaya tahammül et. Acılara katlanmanın, nice nimetlere hasret yaşamanın ateşinde pişecek, lezzet bulacaksın. Hayat bulmak, hayat vermek için...
Ey gönül, acılara sabret. Çünkü onlar seni kahretmek için değil; sınamak, terbiye etmek, kemale erdirmek için gelirler; Hem de geçicidirler, ebediyen kalmayacaklar. İmana ve ümide sarıl. Bil ki hiçbir gece ebedi değil; her karanlığın sonunda bir fecir saklı.
Bu yüzden ey gönül, ateşten korkma! Sabrın sineleri yakan o lahuti ateşinde piş ki, lezzet bulasın. İşte ey gönül, çoğu bela ve musibetlerin değişmez kaderimiz olması, bütün çabalarımıza rağmen korku ve endişenin o müziç çemberi içinde sabra mahkûm edilişimiz, bu diyarda hep böyle mahzun kalışımız hep bundan: Güneş yakacak, meyveler sabırla olgunlaşacak...
Tohum toprağın derinliklerinde sabra mahkûm; sen dünya denen şu çileler, elemler, ayrılıklar, hasretler yurdunda... Tohum, bir müddet toprağın karanlıklarında kalmaya tahammül edecek. Çürüyecek; çürürken, canını toprağa katarken sabredecek, sabrın acısına katlanacak, sonra filiz verecek, hasretini çektiği gün ışığına kavuşacak, bir ağaç olacak, gökyüzünü kucaklayacak.
Sen de öylesin ey gönül!
Sen de korkunun, endişelerin, elemlerin zindanında kalmaya tahammül et. Acılara katlanmanın, nice nimetlere hasret yaşamanın ateşinde pişecek, lezzet bulacaksın. Hayat bulmak, hayat vermek için...
Ey gönül, acılara sabret. Çünkü onlar seni kahretmek için değil; sınamak, terbiye etmek, kemale erdirmek için gelirler; Hem de geçicidirler, ebediyen kalmayacaklar. İmana ve ümide sarıl. Bil ki hiçbir gece ebedi değil; her karanlığın sonunda bir fecir saklı.