PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Temizlik ve Sağlığa Karışan Hurafeler


bayatlı kenan58
31.05.2008, 19:25
10. Temizlik ve Sağlığa Karışan Hurafeler:
Müslümanlığın en kısa tarifi temizliktir45 denilebilir. Dinimiz temiz olmayı ve temizliğe uymayı emreder. Peygamber Efendimiz 15. asır evvel: "Ölüm gelmeden evvel hayatın, hastalık gelmeden sağlığın kıymetini bilin" sözleriyle konunun önemine dikkatleri çekmektedir. Çünkü mal, mülk, mevki, makam, servet kısaca herşey, sağlık ve afiyet içinde olursak anlam kazanır.

Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın şu deyişi ne kadar ibretlidir!..

"Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi Olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi."

Gerçekten de insan için en büyük devlet, en büyük saadet sağlık ve afiyettir. Sağlıksız bir insan hiçbir işe yaramaz. Sağlıksız insan ibadetini bile yapamaz.Hiç kuşkusuz sağlığın sürekliliği, temizliğe ziyadesiyle riayet etmeye bağlıdır. Onun içindir ki Allah Elçisi Peygamberimiz:

"İslâm temizlik üzere kurulmuştur" buyurmuştur. Temizliği imanın yarısıdır diye söylemiştir. Bunun içindir ki, müslüman dedelerimiz vardıkları egemen oldukları hemen her yerde, öncelikle bilim merkezleri olarak "Medreseleri", sağlık kurumları olarak "Darüşşifaları, Bîmarhaneleri" inşa etmişlerdir.

Anadolu şehirlerinde tarihi belgeler olarak bunlara sık sık rastlanır. Bu arada halkımızdan bazıları (daha çok cahil kimseler) sanki temizliğe riayet suçmuş gibi birtakım hurafelere kanarak şunları uydurmuşlardır.

—Gece ev süpürülürse fakirlik gelir,

—Cuma akşamı ev süpürmek kıtlık getirir,

—Cuma akşamı ev süpürülürse meleklerin kanadı kırılır,

—Cuma günü ev süpürmek günahtır,

—Cumartesi günü çamaşır yıkamak uğursuzluk getirir.

—Misafirin ardından ev süpürmek iyi değildir,

—Zifaf gecesi gelin ve damat sabunla yıkanırsa, sabun acı olduğundan aralarına acı ve ayrılık girer.

—Ev süpürülürken süpürge birine dokunursa uyuz olur. Süpürgeye tükürülürse hastalık bulaşmaz,

—Güneş battıktan sonra ev süpürülmez, uğursuzluk gelir (Kıbrıs),

—Gece tırnak kesilirse ömür kısalır (Kıbrıs),

—Gece değirmen çevrilmez, yoksulluk gelir (Kıbrıs),

—Başı ağrıyan bir kadın camiye gider; yazması ile camiyi süpürür ve yazmayı tekrar başına örterse ağrısı geçer.

—Cenaze yıkanırken teneşirin altına dökülen su, bir şişeye konup habersiz sarhoşa içirilirse içkiyi bırakır.

—Yeni doğan çocuğun ilk dışkısı yattığı odanın eşiğine veya beşiğinin altına konursa cadı zarar vermez, nazar da değmez.

Örneklerini verdiğimiz bu inanışların hepsi hurafedir, İslâmla ilgisi yoktur. Üstelik herbiri zamana, sağlığa ve imana zararlıdır.

Unutulmamalıdır ki, sağlık ve afiyet Yüce Allah'ın insanlara bahşettiği en büyük nimettir. Bu nimeti korumak ve kollamak ise insanın ödevidir. Nitekim büyük İmam İmam-ı Şafii Hazretlerinin bu konuda söylediği şu söz ne kadar ibretlidir:

İmam-ı Şafii diyor ki:

"Âlimi olmayanın dini, doktoru olmayanın da sağlığı yoktur." Sağlıklı yaşayabilmek için de her türlü pislikten kaçınmak gerekir.

—Nazara uğrayan kişi, kuşkulandığı insanın saçından, ayakkabısından veya elbisesinden habersiz bir parça kesip yakarak dumanı ile tütsülenirse nazarı geçer.

—Kötü bir hastalıktan söz edilirken: "Değirmenden geldim unluyum" denilmezse o hastalık söyleyene bulaşır.

—Sarılık hastalığına tutulan kişinin "izinli" denilen biri tarafından alnı jilet ya da çakı ile çizilir. Akan kan alnına ve burnuna sürülür. Yaradan kan aktıkça hastalıkta akar gider denilir.

—Dişi ağrıyan bir kişi mezarlığa gider, mezar taşını ısırır, arkasına bakmadan geri gelirse ağrısı kesilir.

Konuyu Peygamberimizin temizlik ve sağlık üzerine söylediği hadislerden bazı örnekler sunarak bağlayalım.

Allah Elçisi buyuruyor:

—Temizlik imandandır,

—Temizlik imanın yansıdır.

—Yemekten önce ve yemekten sonra ellerinizi ve dişlerinizi temizleyiniz.

—Cuma günleri bedeninizi baştan aşağıya yıkayınız.

—Evleririnizin önünü ve etrafını temiz tutunuz,

—Saçı ile sakalı olan bunları temiz tutsun ve daima tarasın.

—Yemek ve et kokusu sinmiş bezleri yattığınız yerlerde tutmayınız(46).

—Bir kimse hakkıyla abdest alırsa, tırnağının altlarına kadar her taraftan günahları dökülür(47).

—Ümmetime zahmet vermekten çekinmeseydim, her abdest aldıkça misvak kullanmalarını (ağızlarını, dişlerini temizlemelerini) emrederdim.

—"Cuma günü olunca misvak (diş fırçası) kullanmak, en güzel (en temiz) elbisesini giymek, bir de varsa güzel koku sürünmek her müslümanın vazifelerindendir.

—Dişlerinizi, parmaklarınızın boğum yerlerini temizleyiniz. Zira bu hal temizliktir.Temizlik ise imanı davet eder. iman da sahibi ile beraber cennettedir.

—Elbisenizi yıkayınız, saç, sakal ve bıyığınızın fazlasını alıveriniz, misvak kullanınız, ziynetinizi takınınız, tertemiz olunuz."

—Dört şey peygamberlerin sünnetlerindendir:

—Sünnet olmak, misvak (diş fırçası) kullanmak, (güzel) koku sürünmek ve evlenmek (48).

(45) Sahih-i Müslim Tercemesi, c. l, s. 303.

(46) Askere Din Kitabı, A.Hamdi Akseki, s. 112.

(47) Riyazü's-Salihin, Hadis No: 1030.

(48) Abdest Almanın Önemi, Hasan Hüsnü Erdem, S. 6-14.

bayatlı kenan58
31.05.2008, 19:26
1. Çaput Bağlamak:

Çaput bağlama hurafesi, Kuzey ve Orta Asya uluslaranın eski dinleri olan ŞAMANİZM'e mahsus önemli unsurlardan biridir. Şamanist Türklerin inanışlarına göre her dağın, her kutlu pınarın, göl ve ırmakların, kutlu ağaç ve kayaların "İZİ" sahipleri vardır.

• Çağdaş Altaylı Şamanistlerin inandıkları "İZİ"ler, Göktürklerin bıraktıkları yazıtlarda toptan "YER-SU" ile ifade edilmiştir. Göktürkler bu "YER-SU" denilen ruhları, Türk yurdunun koruyucusu sayarlardı. Onların inanışlarına göre bu "İZİ'ler kişiden kurban isterler. Kurban sunmayanlara zararları dokunur. Ancak bu ruhlar çok kanatkârdır. Bunları, bir paçavra parçası, bir tutam at kılı hatta kurban niyetiyle atılan bir taş parçası ile tatmin etmek mümkündür'1'.

İşte Türkler müslüman olduktan sonra da bu âdetlerini büsbütün bırakmamışlardır. Evliya saydıkları ulu kişilerin türbelerine, orada biten ağaçlara, ya da o yörede bulunan bazı kayalara çaput bağlamak suretiyle eski adetlerini müslümanlaştırmak istemişlerdir. Oysa böyle bir âdet İslâm'da yoktur.

Kutsal ağaç ve kutsal sular olarak kabul edilen bu mahaller, daha çok kısır ve çocuğu hasta olan kadınlar tarafından ziyaret edilmektedir. Maalesef bir çok kadın, bu mahallere gidip dua ederek ağaca çaputunu, suya parasını atarsa, hamile kalacağına inandırılmaktadır.

Bazıları da böyle ağaçlara çaput bağlarsa, birtakım hastalıklardan kurtulacağına ümit beslemektedir

bayatlı kenan58
31.05.2008, 19:27
2. Mum Yakmak:
Türbe, mezar, tekke vb. yerlere mum yakma adeti, eski cahiliyet çağından kalma adetlerden biridir. Arkeologların çoğu bu adetin en ilkel ateş kültü ile ilgili olduğuna kanidirler. Yani "Ateşe tapınmaktan" kalma bir adet olduğu söylenilmektedir.

Eski çağlarda yalnız "aziz" sayılanların değil, başka ölülerin de mezarlarında yahut öldükleri yerde mum veya ateş yakmak bir nevi kurban sayılırdı.

"Türbelerde kandil (mum) yakmak adeti Fenikelilerden intikal etmiş bir ananedir. Fenikeliler SUR şehrinin hamisi ve ilahı olan MELKÂRES'in heykeli önünde devamlı kandil yakarlardı"'2'.

Hıristiyanlıktan önceki Helenler ve Romalılar'ın da mezarlarında ve mezar taşları üzerinde meşaleler yaktıkları bilinmektedir. Bunlar Hıristiyan olduktan sonra da bu adetlerini bırakmamışlardır. Bu Paganizm kalıntısı adet, daha sonraları hıristiyan din adamları tarafından kitaba uydurulup, mum yakma şeklinde dini âyinlere sokulmuştur. Hıristiyan din adamlarının izahlarına göre güya bu âdet, ilk hıristiyanların karanlık mağara ve Katakomplarda gizlice ibadet ettikleri zaman yaktıkları mum ve meşalelerin hatırası imiş...(3)

İslâm'da cami duvarına, kabir taşına, mezar taşına, mum yakılır diye bir kural yoktur. Bu adet, Müslüman-Türklere Mecusilerden ve Hıristiyanlardan geçmiştir.

Kabir başına, mezar taşına mum yakan kişi, oradaki yatırla kendini bütünleşmiş, ondan bir parça olmuş gibi kabul ediyor ki, bu büyük bir hatadır ve şirktir. İslâm'a göre insan, ancak Allah'a iltica eder ve O'na sığınır; O'nun dışındaki varlıklardan medet ummak yanlıştır. Bu itibarla kabirlerde mum yakma adeti yanlış bir inançtır, hurafedir. Ayrıca halkımız arasında yaygın olan bir yanlış inanç da cenaze çıkan odada 40 gün ışık yakılmasıdır. Güya ölü çıkan odada 40 gün ışık yakılırsa, ölünün ruhu geldiği zaman karanlıkta kalmaz evini ve odasını daha çabuk bulurmuş...

Böyle inançlar batıl itikatlardandır. İslâm esasları ile alakası yoktur. Ama maalesef bazı kimseler bunlara inan-dırılmıştır.

İslâm'da türbe bahçesine, kabristana ağaç ve çiçek dikilir, fakat mum yakılmaz.

(2) Hurafattan Hakikate, M. Şemsettin (Günaltay), s. 298.

(3) Hurafeler ve Menşeleri, s. 43.

bayatlı kenan58
31.05.2008, 19:27
3.Kurşun Dökmek:
Halkımız arasında "göz değmesi, göze gelme" diye adlandırılan bir "NAZAR" inancı vardır. Nazar isabet eden kimsenin kendisine, malına veya eşyasına bir zarar geleceğine inanılır. Bu nedenle nazarın isabetinden ve etkisinden korunmak üzere bazı tedbirlere başvurulmaktadır. Bunlar korunma ve kurtulma tedbirleri olmak üzere iki kısma ayrılır.

Korunma tedbirleri olarak çocuklara, at, dana, inek, vb. hayvanlara, ev, dükkan, otomobil gibi eşyaya nazar boncuğu, at nalı, üzerlik otundan yapılan kolyeler takılmakta bazı yörelerimizde de özellikle çocuklara kurt, ayı, kartal, leylek gibi hayvanların diş, tırnak ve kemiklerinden yapılan nazarlıklar takılmaktadır. Böylece nazarın isabetinden korunulacağına inanılmaktadır. Ayrıca nazar muskalarının da kullanıldığı görülmektedir. Nazar isabetinden kurtulmak için ise, kurşun veya mum döktürülmekte, nefesi keskin (izinli denilen) hocalara okutulmaktadır.Bazı yörelerimizde de "tuz çatılmakta", "un yakılmakta" , "üzerlik otu" yakılarak dumanı ile tütsülenilmektedir.

En yaygın olan uygulama kurşun veya mum dökme adetidir. Bu iş şöyle yapılmaktadır:

Nazar isabet eden hasta (genellikle çocuklar), kurşun dökücüsünün önüne oturtulur. Başı bir örtü ile kapanır. Çocuğun başı üzerinde tutulan ve içinde su bulunan kaba, ocakta eritilen kurşun dökülür. Kurşun döküldükten sonra oradakiler hep beraber;

"Kem göz çatlasın

Nazar eden patlasın"

diye beddua ederler. Bazı yerlerde de yaygın olarak nazarlıkotu yakılır. Dumanı ile hasta tütsülenir. Bu esnada çabuk çabuk,

"Üzerliksin havasın

Her dertlere devasın

Ak göz, kara göz,

Mavi göz, ela göz

Hangisi nazar etmişse

Onların nazarını boz"

denilmektedir. Şu tekerleme de söylenilmektedir:

"Elemtere fiş

Kem gözlere şiş

Üzerlik çatlasın

Nazar eden patlasın"(4).

Bu konuda şunu ifade etmek isterim ki, nazardan korunmak veya kurtulmak için çeşitli nazar boncukları, diş, kemik, tırnak ve üzerlik otu gibi nesneleri takmak dinimiz açısından doğru değildir. Çünkü İslâmda fayda ve zarar Allah'ın takdiriyle tecelli eder. Bundan ayrılıp birtakım nesnelerden medet ummak yanlıştır, hurafedir. Zira Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S), nazar boncuğu gibi birtakım nesneleri takarak, hastalıktan kurtulmaya irikad etmeyi men etmişlerdir.

Allah Elçisi şöyle buyuruyor:

"Efsun yapmak, nazar boncuğu takmak, kadınların kocalarına kendilerini sevdirmek için sihir yapmak, ŞİRK (Allah'a ortak koşmak)tır"(5).

Ancak bir hususa değinmekte yarar görüyorum. Çünkü halkımız "nazar var mıdır, varsa İslâm'ın Bakış açışı nedir?" diye çok soru sormaktadır.

Bu konuda Peygamberimiz şöyle buyuruyorlar: "Nazar haktır (gerçektir)."

"Nazar insanı mezara, deveyi kazana koyar"(6) Öyleyse "İsabet-i ayn" denilen nazar vardır ve gerçektir. Peki mahiyeti ve İslâm'a göre korunma çaresi nedir? Bunu en yetkili merci olan Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu'nun, konuya ilişkin sorulan bir soruya verdiği cevaptan öğrenelim.

"Mahiyeti ve nasıl olduğu kesin olarak bilinmemekle birlikte, nazar veya göz değmesi, yani bazı kimselerin bakışları ile bazı olumsuz etkilerin meydana gelmesi dinen de kabul edilmektedir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de (Kalem Sûresi, Ayet: 51-52)

"... İnkar edenler Kur'ân'ı dinlediklerinde, neredeyse seni gözleriyle yıkıp devireceklerdi" buyrulmaktadır.

Hz. Aişe (R.A.)'nin naklettiği bir hadis-i şerifte de Hz. Peygamber (S.A.S) "Nazardan Allah'a sığının, çünkü nazar (göz değmesi) haktır." (İbn Mâce, 2/1159 Hadis No: 3508) buyurmuştur.

Resulullah (S.A.V)'ın nazar değmesine karşı, "Ayetü'l Kürsr ' ile ihlâs ve Muavvizeteyn (yani Felak ve

Nas) Sûrelerini okuduğu ashabına da bunları okumalarını tavsiye buyurduğu (Tecrid tercemesi, 12/90, Hadis No: 3508) buyurmuştur.

İslâm bilginleri, nazarın etkisinden korunmak veya nazar isabet etmiş ise kurtulmak için Kalem Sûresinin 51. ve 52. âyetlerinin okunmasını da tavsiye etmişlerdir.

"Büyük velilerden Hasan Basri Hazretleri, nazara karşı Kalem Sûresi'nin 51. ve 52. âyetlerini okur ve nazardan etkilenen kimselere de okunmasını tavsiye ederdi"(7)

Bu âyetlerle ilgili olarak "Esrar-ı Muhammediye" adlı eserde şöyle denilmiştir:

"Bu âyet-i kerime (Kalem Sûresi 51. ve 52. âyetleri) de nazarın def'i içindir. İster yazmak suretiyle taşınsın, ister o âyetin okunduğu okunmuş suyla yıkanılsın veya o âyetin okunduğu sudan içilsin hep aynıdır. Nazarın etkisinden korunmak için tavsiye edilmiştir(8).

Kalem Sûresinde adıgeçen âyetlerin okunuşu:

"Ve in yekâdülleziyne keferû leyüzlikûneke biebsâ-rihim lemmâ semiu'z-zikre veyekûlûne innehü le-mecnun. Ve mâ hüve illâ zikrun li'l âlemin."

Âyetlerin anlamı: "Hakikat, o küfredenler zikri (Kur'ân 'ı) işittikleri zaman az kalsın seni gözleriyle yıkacaklardı. Halbuki O (Kur'ân) âlemler için (ins-ü cin için)(mahzı) şereften (öğütten) başka birşey değildir" (9) (Kalem Sûresi, âyet: 51, 52).

İnsan hoşuna giden birşeye bakarken nazarı değmemesi için "Maaşâallah, La kuvvete illâ billah" demelidir. Bu Peygamber Efendimiz'in okuduğu bir duadır.

"Nazar değmemesi için çocuklara nazarlık veya boncuk takılması ise cahiliyet devri âdetlerindendir. (Yani batıl âdettir). Bu itibarla hiçbir faydası olmadığı gibi, dinen de caiz değildir.

Hastalanan kimselere Cenâb-ı Hak'tan şifa umarak, Kur'ân-ı Kerim ve şifa ile ilgili dualar okumak caizdir. Halkı kandırmak, başkalarına zarar vermek, gaibten haber vermek, falcılık ve sihir yapmak... gibi işler ise dinen haramdır. Bu tür maksatlar için üfürükçülük yapmak dinen caiz olmadığı gibi, kanunen de suçtur. Bu itibarla, sihirbazlık ve sihirle ilgili üfürükçülüğü meslek ve sanat edinen ve böylece saf kimseleri kandırarak menfaat sağlayan kişilerin ilgili mercilere bildirilmesi gerekir"(10).

(4) Türk Halk Bilimi, Sedat Veyis Örnek, s. 168.

(5) Fethü'l-Kebir, c. l, s. 304.

(6) a.g.e., c. l, s. 253.

(*) Bakara Suresinin 255. âyeti.

(7) Nazar ve Büyü, Bayram Altan, İlaveli 2. Baskı, s. 67.

(8)a.g.e., s. 67.

(9) Kur'ân-ı Hakim ve Meali Kerim, H.Basri Çantay, C. 3, s. 1080. ikinci Baskı, İstanbul, 1958.

(10) Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu'nun konuya ilişkin olarak sorulan bir soruya verdiği cevaptan.

bayatlı kenan58
31.05.2008, 19:29
Değişik Hurafelerden Örnekler:

--------------------------------------------------------------------------------

14. Değişik Hurafelerden Örnekler:
1. Bir genç askere giderken evden çıkmadan önce bir dilim ekmeğin yarısını yer, yarısını da geri bırakırsa, artık ekmek onu, çağıracağı için kazaya belaya uğramadan geri dönermiş.

2. Biri yolculuğa çıkarken arkasından aynaya su serpilirse kazaya uğramazmış.

3. Biri gurbete giderken arkasından su dökülürse hem kazaya uğramaz, hem de gurbetten çabuk dönermiş.

4. Bir kişi sabunu başka birine elden verirse, sabun acı olduğu için, acı olaylar görülürmüş veya iki kişi arasına düşmanlık girermiş.

5. Evliliğin ilk günü (gerdek gecesi) erkek veya kadın, hangisi önce uyursa o daha evvel ölürmüş.

6. Bir erkekle bir kadın evlendikleri zaman gerdek gecesi hangisi daha evvel diğerine tokat vurursa onun sözü daha çok dinlenirmiş. En mutlu gecede mutsuzluğa teşvik, bundan daha çok saçma inanç ve âdet olur mu?..

7. Gök gürlerken buğday anbarlanna el ile vurulursa hasat çok olurmuş.

8. Soğan kabuğuna basılırsa fakirlik gelirmiş.

9. Nar taneleri yere düşürülmeden yenilirse cennete girilirmiş.

10. Tarla veya bahçede bitkiler hastalanmış ise, tarla sahibinin güneş doğmadan önce, tarlasının etrafını koşarak dolaşması gerekirmiş.

11. Çeltik ekilen arazinin etrafı eşeğe binmiş bir kimse tarafından Kur'an okunarak dolaşdırsa, o araziye DOLU yağmazmış.

12. At nalı asılan yere nazar isabet etmezmiş.

13. Önünde "beştaş oyunu" oynanan eve fakirlik gelirmiş (Kıbrıs).

14. Otururken ayak sallanırsa alacaklı kapıya gelirmiş (Kıbrıs).

15. Cezvede su içilirse zengin olunurmuş (Kıbrıs).

16. Kefen diken iğne kırılmalıdır. Zira ölümü ve uğursuzluğu celbedermiş (Kıbrıs).

17. Ayakkabılar ters dönerse şeytan üzerinde namaz kılarmış (Kıbrıs).

18. Gece sandık açmak, kendi mezarını açmaktır. Yani ölümü çağırmaktır.

19. Cenaze çıkan ev ile çevresindeki evlerin suları dökülmelidir. Çünkü Azrail kılıcını o sularda yıkar. Sular pislendiği için içilmez olur (Kıbrıs)

yiğidoturan
31.05.2008, 19:35
PAYLAŞIMLARIN İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM ALLAH RAZI OLSUN

bayatlı kenan58
31.05.2008, 19:38
PAYLAŞIMLARIN İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM ALLAH RAZI OLSUN

amın cumlemızden razı olsun abı