PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : DİŞ DOLGUSU


bayatlı kenan58
05.07.2008, 12:18
Sual: Dolgu dişleri mesh etmek, ayaktaki mesti mesh etmek gibi caiz olmaz mı? Yahut yaranın üstünü mesh etmek gibi caiz değil midir?
CEVAP
Dinimizde mesh, yalnız ayaklara giyilen mest üzerine yapılır. Bu mestin müddeti de mukim için 24 saattir. Abdest aldıktan sonra tırnaklarına oje süren kadının, abdesti bozulunca, ojenin üstünü meshetmesi caiz olmaz. Cahiller, dolguyu yaraya benzeterek, (kaplamanın altındaki yara yıkanmaz, mesh kâfi gelir) diyorlar. Vücuttaki yaraların üstüne konan sargılara meshedilir. Yara iyi olduktan sonra, sargıya meshetmek caiz olmaz. Eğer bu sargıları kaldırmak da bir güçlük olursa, sargıları çıkarıncaya kadar altlarını yıkamak sakıt olur. Çünkü bunlar zaruret ile konulmuş idi. Yani yarayı tedavi etmek, eski haline getirmek için konulmuştur. Kaplama ve dolgu ise, dişi tedavi etmiyor, eski haline getirmiyor. Hasta dişin, oyuk dişin o haliyle bir müddet daha kullanılmasını sağlıyor. Eğer dolgu, dişi tedavi etseydi, yani dişin çürüğünü kaldırıp eski haline getirseydi, sargı gibi zaruret olurdu. Kaplama üstüne meshetmek, yara üzerine meshetmek gibi değildir. Sargı, yaranın iyi olması, eski haline gelmesi için konuyor. Dolgu ve kaplamada ise dişin eski haline gelmesi mümkün değildir. Birbirine kıyas edilemez.

İhtiyaç halinde başka mezhebi taklit caizdir. Fakat eli kanayan bir Hanefi, Şafiî’de kan abdesti bozmaz diyerek, Şafiî’yi taklit ederek o haliyle namaz kılamaz. Çünkü muteber eserlerde buyuruluyor ki:
Başka mezhebi taklitte, o mezhebin şartlarına da uymak gerekir. (Hulasat-üt tahkik, Hadika)

Güçlük varsa, farzı yapmak için başka mezhebi taklit caiz olur. (Fetava-i Hayriyye)

Bir Hanefi; kendi mezhebine göre yapamadığı bir işi yapabilmek için, başka bir mezhebi mesela Şafiî’yi taklit edebilir. Bahrürraık ve Nehrülfaık’ta da böyle yazılıdır. (Nimet-i İslâm)

Zaruret olmasa da, güçlük, sıkıntı olduğu zaman, diğer üç mezhepten biri taklit edilir. Bir ibadetin sahih olması için dört mezhepten birine uygun olması gerekir. Eğer şartlarından biri, bir mezhebe, başka biri de başka mezhebe uygun olursa, bu ibadet sahih olmaz. (Redd-ül Muhtar)

Çok eskiden sallanan diş, altın tel ile bağlanırdı. Çıkmış diş veya koyun dişi yahut altından yapılmış diş, çıkan dişin yerine konur, bir tel ile diğer dişlere tutturulurdu. Bu tellerin altına su sızardı.

Gümüş yüzük takmak caizdir. Fakat yüzük dar olup altına su geçirmezse, guslü sahih olmaz. Guslün veya abdestin sahih olması için dar olan yüzüğü oynatarak altına suyu ulaştırmak gerekir. Diş kaplatmak da caizdir. Ancak altına suyu ulaştırmak mümkün olmaz. Dişleri sökmek gerekmez. Dinimizin bildirdiği ruhsattan faydalanılır. Gusülde ağzın içini yıkamanın farz olmadığını bildiren Maliki veya Şafiî taklit edilir.

Bir Hanefi’nin kendi mezhebine göre yapamadığı bir işi yapabilmesi için Şafiî’yi taklit etmesinde beis yoktur. Fakat bu işi yaparken taklit ettiği mezhebin şartlarını da yerine getirmesi gerekir. İhtiyaç olmadan ve şartlarını yapmadan taklit etmesi telfîk olur ki caiz değildir. (Merakıl-felah haşiyesi)

Zaruret olmadan yapılan bir şey sebebi ile ibadet yapmakta güçlük olunca, bu farzı yapmak için başka mezhebi taklit etmek gerektiği (Redd-ül Muhtar, Mizan, Hadika, Berika, Fetava-i Hadisiyye, Fetava-i Hayriyye ve Mafüvat) gibi kıymetli kitaplarda yazılıdır.

seva
05.07.2008, 12:22
ZORLAŞTIRMAYIN KOLAYLAŞTIRIN NE HANEFİ NE ŞAFİ NE HANBELİ NE MALİKİ NASIL İŞİNİZE GELİYORSA ÖYLE İBADET EDİN

kasparix
05.07.2008, 12:29
YAPMAYA SEVA HOCA BU BİR FETVA MI BİİRNE TABİİ OLMAK DAHA UYGUN DEĞİL Mİ 4 GÜZEL MESHEPDEN BİRİNİ SEÇRSİN ONA TABİİ OLURSUN,,ZOR DURUMLARDA SADECE DEDİĞİNZİİN MÜMKÜN OLABİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜORUM...HEPSİ ZATEN AYNI KAPIYA ÇIKMIO MU ...BİRİ ŞEHİR YASAMI ENDEKSİLİ DİĞERİ KÖY YASAMI BİZDEKİ GİBİ İKİSİNNDE HARMANLAMASI BİRŞEY OLSUN ODA GZÜEL ..SİZDEN PARLAK FİKİRLER ÇIKMAYA BAŞLADI BU ARALAR....

bayatlı kenan58
05.07.2008, 12:31
nasıl ısınıze gelıyorsa degıl hangı mezhep sıze kolay gelıyorsa ona baglı kalınır.zırt pırt mezhep degıstırmek olmaz.sadece yaptıgımız bı ıste zaruret olunca mezhep taklıt edılır.mesela dış dolgusu yaptıran bı hanefi sadece gusul-abdest ve namazında maliki yada şafiyi taklit eder.dıger ibadetlerınıde yıne baglı oldugu mezhebe yanı hanefi ise hanefiye gore yapar

seva
05.07.2008, 12:37
YAPMAYA SEVA HOCA BU BİR FETVA MI BİİRNE TABİİ OLMAK DAHA UYGUN DEĞİL Mİ 4 GÜZEL MESHEPDEN BİRİNİ SEÇRSİN ONA TABİİ OLURSUN,,ZOR DURUMLARDA SADECE DEDİĞİNZİİN MÜMKÜN OLABİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜORUM...HEPSİ ZATEN AYNI KAPIYA ÇIKMIO MU ...BİRİ ŞEHİR YASAMI ENDEKSİLİ DİĞERİ KÖY YASAMI BİZDEKİ GİBİ İKİSİNNDE HARMANLAMASI BİRŞEY OLSUN ODA GZÜEL ..SİZDEN PARLAK FİKİRLER ÇIKMAYA BAŞLADI BU ARALAR....

Fetva makamı degilim.
Mezhep seçmek zorunda neden kalıyım.Sonuçta aynı kapıya çıkıyorsa

bayatlı kenan58
05.07.2008, 12:43
İmam-ı Rabbani hazretleri, Bir mezhebe tâbi olmayan mülhid olur buyuruyor. (Mebde ve Mead)

Yusuf Nebhani hazretleri, Şimdi her Müslümanın, dört mezhepten birine uyması gerekir buyurduğu gibi, imam-ı Şarani, S.Ahmed Tahtavi hazretleri gibi birçok âlim de, aynı şeyi bildirmişlerdir. Kur’an-ı kerimdeki; (Allah’ın ipine sarılın!) emri, (Fıkıh âlimlerinin, mezhep imamlarının bildirdiğine uyun!) demektir. [Tahtavi (Dürr-ül muhtar) haşiyesi, zebayih kısmı]

kasparix
05.07.2008, 12:49
SEVA ABLAMIZ YAZ MODUNA GİRDİNİZ SANIRIM...SICAKLAR TEZ BOZMASIN BİZLERİ...SİZE HAKVERİYORUM HEPSİ AYNI KAPIYA ÇIKIO AMA KİŞİSEL YORUMLARA BİRAZ DAHA DİKKAT EDELİM YAZILARINIZI BEĞENİ İLE TAKİP EDİYODUM ŞİMDİ BNDE KUŞKU UYANDIRDINIZ KAYNAĞINIDA BİLMEK İSTİYCEM YAZDIKLARINIZIN ACABA İÇİNE YORUM EKLEYİP EKLEMEDİĞİNİZİ DE...SAYGILARIMLA...

bayatlı kenan58
05.07.2008, 12:58
İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
(Bir işin, bir ibadetin sahih olması için dört mezhepten birine uygun olması gerekir. Bir ibadeti yaparken, şartlarından biri, bir mezhebe, başka biri de başka mezhebe uygun olursa, bu ibadet sahih olmaz.) (Redd-ül Muhtar s. 51)

Seyyid Ahmed Tahtavi hazretleri, Dürr-ül muhtar haşiyesinin zebayih kısmında buyuruyor ki:
(Bugün her Müslümanın 4 mezhepten birinde bulunması vaciptir. Dört mezhepten birinde bulunmayan Ehl-i sünnetten ayrılır. Ehl-i sünnetten ayrılan da sapık veya kâfir olur.)

seva
05.07.2008, 13:10
SEVA ABLAMIZ YAZ MODUNA GİRDİNİZ SANIRIM...SICAKLAR TEZ BOZMASIN BİZLERİ...SİZE HAKVERİYORUM HEPSİ AYNI KAPIYA ÇIKIO AMA KİŞİSEL YORUMLARA BİRAZ DAHA DİKKAT EDELİM YAZILARINIZI BEĞENİ İLE TAKİP EDİYODUM ŞİMDİ BNDE KUŞKU UYANDIRDINIZ KAYNAĞINIDA BİLMEK İSTİYCEM YAZDIKLARINIZIN ACABA İÇİNE YORUM EKLEYİP EKLEMEDİĞİNİZİ DE...SAYGILARIMLA...

Tamamen kendi yorumum.
Sıcaklar bozmaz takma kafanı
Rehberim kuran mezhepler değil

bayatlı kenan58
05.07.2008, 13:19
Tamamen kendi yorumum.
Sıcaklar bozmaz takma kafanı
Rehberim kuran mezhepler değil

yapma seva kardes.tabıkı rehberımız kur'an dır.fakat kur'anı kerımıde kendı kafamıza gore yorumlayamayız.sadece kur'an deyıpte hadıslerı yok sayamayız.hadısı serıfler kur'anın acıklaması nıtelıgındedır.

Bir mezhebe tâbi olan Müslüman şöyle der:
(Kur’an-ı kerime uymak istiyorum. Fakat, Kur’an-ı kerimden ve hadis-i şeriflerden kendim hüküm çıkaramıyorum. Anladığım hükümlere güvenemem ve uymam. Mezhep imamının anlamış olduğuna güvenirim ve uyarım. [Nasıl ki dünya işlerinde işin ehline gidiyor, yani bir yerim ağrıyınca notere değil de doktora, hem de uzmanına gidiyorsam, kendi ilacımı kendim yapmayıp, kendi kendimi ameliyat etmiyorsam, daha hassas olan din işinde de müctehid olan İslam âlimine yani mezhebimin imamına gider, ona teslim olur, dediklerine harfiyen uyar, yaparım.] Çünkü o, benden daha âlimdir. (Kendi anlayışı ile mana çıkaran kâfir olur) hadis-i şerifinden korkarım. İlimlerinin, takvalarının, sonra gelenlerden kat kat üstün olduğu, hadis-i şeriflerle bildirilmiş olan, o büyük âlimlerin bile Kitâbdan ve Sünnetten çıkardıkları hükümler birbirine benzemiyor. Hüküm çıkarmak kolay olsaydı, hep aynı şeyi anlarlardı.)

(Sonra gelen âlimler, öncekilerden daha ileri olur) sözü, fen bilgileri için doğrudur. Din bilgilerinde ise, Resulullah efendimizin, (Her asır, kendinden öncesinden daha şerdir. Kıyamete kadar hep böyle olur) hadis-i şerifine itibar edilir. Elbet bu kaide çoğunluk için muteberdir. Her asırda, bundan müstesna olanlar bulunmuştur. Fen bilgisi ile din bilgisini birbiri ile karıştırmamalı, fen ile fen adamını da aynı şey sanmamalıdır. Fen elbette ilerliyor. Fakat bu ilerleyiş, fen adamlarının ileri olması demek değildir. Sonra gelen fen adamları arasında öncekilerden daha geri, daha bozuk olanları yok mudur, elbette vardır.

Din imamlarımız, Kur’an-ı kerimden mana çıkarmaya kalkışmadılar. Kendilerini bundan âciz gördüler. Resulullahın Kur’an-ı kerime nasıl mana verdiğini Eshab-ı kiramdan sorup araştırdılar. Eshab-ı kiramın anladıklarını da, kendi anlayışlarına tercih ettiler. İmam-ı a'zam hazretleri, herhangi bir sahabinin sözünü kendi anladığına tercih ederdi. Resulullahtan ve Sahabeden bir haber bulamayınca, ictihad etmek zorunda kalırdı.

Böyle olduğunu vehhabiler bile bildiriyorlar. Vehhabi Feth-ul-mecid kitabı 388. sayfasında diyor ki:
(Ebu Hanife “rahimehullah” dedi ki: Kitabullaha ve Resulullahın hadisine ve Sahabenin sözlerine uygun olmayan bir sözümü bulursanız, bu sözümü bırakınız! Onları alınız!
İmam-ı Şafi’i dedi ki: Kitabımda, Resulullahın sünnetine uymayan bir şey bulursanız, benim sözümü bırakıp, Resulullahın sünnetini alınız!)

Ehl-i sünnet âlimlerinin, Kitabullaha ve hadis-i şeriflere ne kadar sıkı sarılmış olduklarını, vehhabi kitabının bu yazısı bile göstermektedir. Bunun içindir ki, Kur’an-ı kerimin ve hadis-i şeriflerin doğru manalarını anlamak isteyenler, Ehl-i sünnet âlimlerinin kelam ve fıkıh kitaplarını okumalıdır. Kitabı ve sünneti bildiren (Ehl-i sünnet) âlimlerinin kitaplarından kaçanların, Haktan kaçan cahillere benzediklerini, kendi kitapları da yazmış oluyor.

Her asırda gelen İslam âlimleri, daha önce gelenlerin, büyüklükleri, üstünlükleri, vera ve takvaları karşısında titrerler, onların sözlerine senet, delil olarak sarılırlardı.

Bu din, edep dini, tevazu dinidir. Cahil cüretkâr olur, kendini âlim sanır. Âlim olan tevazu gösterir. Cehenneme gidecekleri hadis-i şerifle haber verilen 72 bid’at fırkasının reisleri de derin âlimdi. Fakat onlar, ilimlerine güvenerek, Kitâbdan, Sünnetten mana çıkarmaya kalkıştılar. Böylece, Eshab-ı kirama uymak şerefine kavuşamadılar. Onların doğru yollarından saptılar.

Dört mezhebin âlimleri, derin ilimlerini Kur’an-ı kerimden ahkam çıkarmakta kullanmadılar. Buna cesaret edemediler. Resulullahın ve Eshab-ı kiramın bildirdiklerini anlamakta kullandılar.

Allahü teâlâ, insanlara, (Kur’an-ı kerimden hüküm çıkarın) demiyor. (Resulümün ve Eshabının çıkardığı hükümlere uyun, bunları kabul edin) buyuruyor. (Resulüme itaat edin, ona tâbi olun) âyet-i kerimesi ve (Eshabımın yoluna sarılın) hadis-i şerifi, bunu açıkça bildirmektedir. Âlimler bile, Kur’an-ı kerimin manasını anlamakta güçlük çekerken, bir cahil, murad-ı ilahiyi bilmeden nasıl olur da, Allah şöyle buyuruyor, Resulullah böyle buyuruyor, diyebilir? Derse, dediği nasıl doğru olabilir? Allahü teâlâ, böyle söylemeyi yasakladı. Tefsir âlimleri ve mezhep imamları bile, bu sözü söylemeye cesaret edememiştir. Anladıklarını bildirdikten sonra, (Bu benim anladığımdır, doğrusunu Allah bilir) demişlerdir. Kur’an-ı kerimin manasını Eshab-ı kiram bile anlamakta güçlük çeker, Resulullaha sorarlardı.

kasparix
05.07.2008, 13:28
NEYSE BİZ YAPMAYALIM BARİ SONRA DERLER BAK MESHEP DEDİELR FİLAN ONLAR BİLE FARKLI DÜŞÜNMEYE BAŞLADILAR...BİZİM AĞACIMIZ HER SONBAHARDA YAPRAKLARINI DÖKER KENDİNİ YENİLER SAPSAĞLAM DEĞİŞMEYEN KÖK VE GÖVDESİYLE MEYVE VERMEYE DEVAM EDER DEVAM EDECEKDİR DE...

seva
05.07.2008, 13:41
yapma seva kardes.tabıkı rehberımız kur'an dır.fakat kur'anı kerımıde kendı kafamıza gore yorumlayamayız.sadece kur'an deyıpte hadıslerı yok sayamayız.hadısı serıfler kur'anın acıklaması nıtelıgındedır.

Bir mezhebe tâbi olan Müslüman şöyle der:
(Kur’an-ı kerime uymak istiyorum. Fakat, Kur’an-ı kerimden ve hadis-i şeriflerden kendim hüküm çıkaramıyorum. Anladığım hükümlere güvenemem ve uymam. Mezhep imamının anlamış olduğuna güvenirim ve uyarım. [Nasıl ki dünya işlerinde işin ehline gidiyor, yani bir yerim ağrıyınca notere değil de doktora, hem de uzmanına gidiyorsam, kendi ilacımı kendim yapmayıp, kendi kendimi ameliyat etmiyorsam, daha hassas olan din işinde de müctehid olan İslam âlimine yani mezhebimin imamına gider, ona teslim olur, dediklerine harfiyen uyar, yaparım.] Çünkü o, benden daha âlimdir. (Kendi anlayışı ile mana çıkaran kâfir olur) hadis-i şerifinden korkarım. İlimlerinin, takvalarının, sonra gelenlerden kat kat üstün olduğu, hadis-i şeriflerle bildirilmiş olan, o büyük âlimlerin bile Kitâbdan ve Sünnetten çıkardıkları hükümler birbirine benzemiyor. Hüküm çıkarmak kolay olsaydı, hep aynı şeyi anlarlardı.)

(Sonra gelen âlimler, öncekilerden daha ileri olur) sözü, fen bilgileri için doğrudur. Din bilgilerinde ise, Resulullah efendimizin, (Her asır, kendinden öncesinden daha şerdir. Kıyamete kadar hep böyle olur) hadis-i şerifine itibar edilir. Elbet bu kaide çoğunluk için muteberdir. Her asırda, bundan müstesna olanlar bulunmuştur. Fen bilgisi ile din bilgisini birbiri ile karıştırmamalı, fen ile fen adamını da aynı şey sanmamalıdır. Fen elbette ilerliyor. Fakat bu ilerleyiş, fen adamlarının ileri olması demek değildir. Sonra gelen fen adamları arasında öncekilerden daha geri, daha bozuk olanları yok mudur, elbette vardır.

Din imamlarımız, Kur’an-ı kerimden mana çıkarmaya kalkışmadılar. Kendilerini bundan âciz gördüler. Resulullahın Kur’an-ı kerime nasıl mana verdiğini Eshab-ı kiramdan sorup araştırdılar. Eshab-ı kiramın anladıklarını da, kendi anlayışlarına tercih ettiler. İmam-ı a'zam hazretleri, herhangi bir sahabinin sözünü kendi anladığına tercih ederdi. Resulullahtan ve Sahabeden bir haber bulamayınca, ictihad etmek zorunda kalırdı.

Böyle olduğunu vehhabiler bile bildiriyorlar. Vehhabi Feth-ul-mecid kitabı 388. sayfasında diyor ki:
(Ebu Hanife “rahimehullah” dedi ki: Kitabullaha ve Resulullahın hadisine ve Sahabenin sözlerine uygun olmayan bir sözümü bulursanız, bu sözümü bırakınız! Onları alınız!
İmam-ı Şafi’i dedi ki: Kitabımda, Resulullahın sünnetine uymayan bir şey bulursanız, benim sözümü bırakıp, Resulullahın sünnetini alınız!)

Ehl-i sünnet âlimlerinin, Kitabullaha ve hadis-i şeriflere ne kadar sıkı sarılmış olduklarını, vehhabi kitabının bu yazısı bile göstermektedir. Bunun içindir ki, Kur’an-ı kerimin ve hadis-i şeriflerin doğru manalarını anlamak isteyenler, Ehl-i sünnet âlimlerinin kelam ve fıkıh kitaplarını okumalıdır. Kitabı ve sünneti bildiren (Ehl-i sünnet) âlimlerinin kitaplarından kaçanların, Haktan kaçan cahillere benzediklerini, kendi kitapları da yazmış oluyor.

Her asırda gelen İslam âlimleri, daha önce gelenlerin, büyüklükleri, üstünlükleri, vera ve takvaları karşısında titrerler, onların sözlerine senet, delil olarak sarılırlardı.

Bu din, edep dini, tevazu dinidir. Cahil cüretkâr olur, kendini âlim sanır. Âlim olan tevazu gösterir. Cehenneme gidecekleri hadis-i şerifle haber verilen 72 bid’at fırkasının reisleri de derin âlimdi. Fakat onlar, ilimlerine güvenerek, Kitâbdan, Sünnetten mana çıkarmaya kalkıştılar. Böylece, Eshab-ı kirama uymak şerefine kavuşamadılar. Onların doğru yollarından saptılar.

Dört mezhebin âlimleri, derin ilimlerini Kur’an-ı kerimden ahkam çıkarmakta kullanmadılar. Buna cesaret edemediler. Resulullahın ve Eshab-ı kiramın bildirdiklerini anlamakta kullandılar.

Allahü teâlâ, insanlara, (Kur’an-ı kerimden hüküm çıkarın) demiyor. (Resulümün ve Eshabının çıkardığı hükümlere uyun, bunları kabul edin) buyuruyor. (Resulüme itaat edin, ona tâbi olun) âyet-i kerimesi ve (Eshabımın yoluna sarılın) hadis-i şerifi, bunu açıkça bildirmektedir. Âlimler bile, Kur’an-ı kerimin manasını anlamakta güçlük çekerken, bir cahil, murad-ı ilahiyi bilmeden nasıl olur da, Allah şöyle buyuruyor, Resulullah böyle buyuruyor, diyebilir? Derse, dediği nasıl doğru olabilir? Allahü teâlâ, böyle söylemeyi yasakladı. Tefsir âlimleri ve mezhep imamları bile, bu sözü söylemeye cesaret edememiştir. Anladıklarını bildirdikten sonra, (Bu benim anladığımdır, doğrusunu Allah bilir) demişlerdir. Kur’an-ı kerimin manasını Eshab-ı kiram bile anlamakta güçlük çeker, Resulullaha sorarlardı.
Kuranı kendi kafamıza göre yorumlamıyoruz zaten yapılmış yorumlar var buna ihtiyacımız yok hadisi şerifleride yok saymıyorum
Kurandan anladıgımı söylüyorum
Kurandan manada çıkarmıyorum
Hanefi de Şafide Resulullahın sünetine bakın demiş ne güzel söylemişler
Herşeye kuran ve rasulullahın hadisleri yeter mezheplere gerek

kasparix
05.07.2008, 13:44
SEVA ILIMLI İSLAMA BENİDE İNANDIRACAN BU GİDİŞLE HA...

bayatlı kenan58
05.07.2008, 13:53
Kuranı kendi kafamıza göre yorumlamıyoruz zaten yapılmış yorumlar var buna ihtiyacımız yok hadisi şerifleride yok saymıyorum
Kurandan anladıgımı söylüyorum
Kurandan manada çıkarmıyorum
Hanefi de Şafide Resulullahın sünetine bakın demiş ne güzel söylemişler
Herşeye kuran ve rasulullahın hadisleri yeter mezheplere gerek

İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
(Bir işin, bir ibadetin sahih olması için dört mezhepten birine uygun olması gerekir. Bir ibadeti yaparken, şartlarından biri, bir mezhebe, başka biri de başka mezhebe uygun olursa, bu ibadet sahih olmaz.) (Redd-ül Muhtar s. 51)

Seyyid Ahmed Tahtavi hazretleri, Dürr-ül muhtar haşiyesinin zebayih kısmında buyuruyor ki:
(Bugün her Müslümanın 4 mezhepten birinde bulunması vaciptir. Dört mezhepten birinde bulunmayan Ehl-i sünnetten ayrılır. Ehl-i sünnetten ayrılan da sapık veya kâfir olur.)

kasparix
05.07.2008, 14:01
Kİ BUGÜN ÖRNEKELRİ GÖRÜLMEKDEDİR MEVCUTTUR YANİ..

58memo
05.07.2008, 15:07
BIlgiler ve paylasimin icin cok tsk ederim bayatli_kenan. Insanin bir meshepi olmasi lazim, gecen bu konuyu konusmutum baskasiyla.

seva
05.07.2008, 15:10
İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
(Bir işin, bir ibadetin sahih olması için dört mezhepten birine uygun olması gerekir. Bir ibadeti yaparken, şartlarından biri, bir mezhebe, başka biri de başka mezhebe uygun olursa, bu ibadet sahih olmaz.) (Redd-ül Muhtar s. 51)

Seyyid Ahmed Tahtavi hazretleri, Dürr-ül muhtar haşiyesinin zebayih kısmında buyuruyor ki:
(Bugün her Müslümanın 4 mezhepten birinde bulunması vaciptir. Dört mezhepten birinde bulunmayan Ehl-i sünnetten ayrılır. Ehl-i sünnetten ayrılan da sapık veya kâfir olur.)

İbni Abidin Hz. buyurmasın Rasulullah zamanında mezhep yoktu. neden mezheplere uyulsunki.
Seyyid Ahmet Tahtevi Hz buyurmasın Resulullah zamanında mezhep yoktu rehber kuran din insanla allah arasındadır mezhebi olmayan sünnet ayrılmaz madem mezheplerin hepsi sonunda kuran ve sünnet ise neden dört mezhepten olmamız lazımki mesela namaz kılmak mesala oruç tutmak mesala hacca gitmek allahın emrettiginin dışında ibadet şeklimi varmı başka bir şekli

seva
05.07.2008, 15:15
SEVA ILIMLI İSLAMA BENİDE İNANDIRACAN BU GİDİŞLE HA...

Ilımlı islam bir uydurmadır İslam tektir ılımı ılımsızı olmaz İnsanlar inandıgı gibi yaşarlar din allah ile insan arasındadır.
İnsanlar dinin emirlerini yaparsa mükafatını yapmaz ise cezasını görürler

kasparix
05.07.2008, 15:17
HERKES SUSSUN KİMSEDE BUYUR MASIN SEVA BUYURSUN SEVA KONUSUYOR...

58memo
05.07.2008, 15:20
Bunu tartismayla biryere varilmaz, dinimiz ne buyuruyosa ona saygi ve bizede uygulamak düser.

seva
05.07.2008, 15:26
İslam ne emrediyorsa onu yapalım İslam ne buyuruyorsa onu yapalım İslam sevgidir İslam kardeşliktir

58memo
05.07.2008, 15:36
Benim yazacagimi sen zaten yazmisin seva abla, kardeslik ve sevgiyde ona ben bisi demiom. Bu konuyu duymadan önce babam bana anlatmisti bu d¨rt meshepi, sonra bende dedimki ya baba normalce yasasam yani meshepsiz. Hepimiz allaha inaniyoruz hepimiz peygambere inaniyoruz fark etmezmi, cevabi aldiktan sonra düsüncemi düzelttim. :D

bayatlı kenan58
05.07.2008, 15:46
İbni Abidin Hz. buyurmasın Rasulullah zamanında mezhep yoktu. neden mezheplere uyulsunki.
Seyyid Ahmet Tahtevi Hz buyurmasın Resulullah zamanında mezhep yoktu rehber kuran din insanla allah arasındadır mezhebi olmayan sünnet ayrılmaz madem mezheplerin hepsi sonunda kuran ve sünnet ise neden dört mezhepten olmamız lazımki mesela namaz kılmak mesala oruç tutmak mesala hacca gitmek allahın emrettiginin dışında ibadet şeklimi varmı başka bir şekli

ibni abidin gibi imamı rabbani gibi büyük müctehit ve mücedditlerin fetvalarını hafıfe alıyorsunuz.peki bir konuda ihtilafa düştugunuzde kımın fetvasına bas vuruyorsunuz.kaynagınız kım.

seva
05.07.2008, 15:52
ibni abidin gibi imamı rabbani gibi büyük müctehit ve mücedditlerin fetvalarını hafıfe alıyorsunuz.peki bir konuda ihtilafa düştugunuzde kımın fetvasına bas vuruyorsunuz.kaynagınız kım.

Şimdiye kadar ihtilafa düşecek bir konum olmadı İhtilafa düşersemde Diyanet İşleri Başkanlığı var kaynak orası oraya baş vururum.
Kimsenin fetvasınıda hafife almıyorum

bayatlı kenan58
05.07.2008, 16:06
Şimdiye kadar ihtilafa düşecek bir konum olmadı İhtilafa düşersemde Diyanet İşleri Başkanlığı var kaynak orası oraya baş vururum.
Kimsenin fetvasınıda hafife almıyorum

pekı dıyanet ıslerının kaynak olarak bas vurdugu ıslam alımlerı kımlerdır.bu alımler hıc bır mezhebe tabıı olmamıslarmıdır.
fetvaları hafıfe almıyorum dıyorsunuz ,fetvayı örnek verıyoruz fetvaları veren alımlerı kucumser bıcımde İbni Abidin Hz. buyurmasın ,Seyyid Ahmet Tahtevi Hz buyurmasın gıbı bır ıfade kullanıyorsunuz.

seva
05.07.2008, 16:11
pekı dıyanet ıslerının kaynak olarak bas vurdugu ıslam alımlerı kımlerdır.bu alımler hıc bır mezhebe tabıı olmamıslarmıdır.
fetvaları hafıfe almıyorum dıyorsunuz ,fetvayı örnek verıyoruz fetvaları veren alımlerı kucumser bıcımde İbni Abidin Hz. buyurmasın ,Seyyid Ahmet Tahtevi Hz buyurmasın gıbı bır ıfade kullanıyorsunuz.

Diyanet İşleri Başkanlığının kaynagı Kuranı Kerim ve günümüz İslam Aydınları
Fetvayı verenleri neden küçümseyim dünyaya mal olmuş insanların yanında benim esamem okunmaz

bayatlı kenan58
05.07.2008, 16:33
kullandıgınız ıfadelerden anlasılıyor alımlere nasıl baktıgınız.

gunumuz ıslam aydınları kım.şu reformcu olanlarmı.Evrımcı Süleyman atesmı,Yasar nurı ozturkmu,zekerıya beyazmı.

dıyanet ıslerı baskanlıgı her hangı bır konuda kendı ıctıhadına goremı fetva verıyor yoksa İmam-ı Rabbanılerın,İmamı Azamların,İmamı Maturıdılerın,İmam-ı Gazalılerın,İmam-ı Ebu Yusufların,İmam- Malıkılerın,İbn-i Abıdınlerın ictıhatlarına goremı fetva verıyor

Ertugrul
05.07.2008, 17:40
Son günlerin moda sorusu Diş Dolgusu, bu konuda farklı fikirlerde mevcut. Mezhep taklidi ile cevaz verenlerin yanında çok sayıda fıkıhçıda diş dolgusunun sağlık sorunu olduğunu ve zaruret halinde tıpkı sargı üzerine mesh gibi yapılacağını söylüyor. Prof. Dr. Cevat Akşit, Prof.Dr. Faruk Beşer gibi fıkıhçılar bu konunun sağlık sorunu olduğunu taklide kaçmaya gerek olmadığını açıkça ifade ediyorlar. Doğrusu bende bu fıkıhçılarımızın fikirlerini benimsiyorum. Ortada bir sağlık sorunu varsa ve doktorlar tarafından diş dolgusu yapılmadığı taktirde kişinin zarar göreceği bildirildiyse artık zaruret ortaya çıkmıştır.

Mezhepsizlik tartışmasına gelince İslami duyarlılığı olanların daha dikkatli olması gerekiyor. Mezhep farz değildir ell hak, Efendimiz zamanında mezhep yoktu ell hak, zaten efendimiz vardı ve her soruya O cevap veriyordu. Mezhepler ihtiyaçlar yüzünden çıkmıştır ve hiç bir mezhep İmamı ben bir yeni mezhep kurdum dememiştir, günün sorunlarına Kuran ve Hadis ışığında cevaplar aramışlar ve bu cevaplar zamanla toplum tarafından benimsenmiş ve hayata uygulanmıştır. Mezhepe ihtiyaç duymayanlar ya bilgisine çok güveniyor yada deli cesaretine sahiptirler. Alimler Peygamber varisleridir, İçtihat kapısı kıyamete kadar açıktır ancak bu kapıdan geçmek küçük akılların kârı değildir.

bayatlı kenan58
05.07.2008, 17:55
Sual: Zaruretler, haramları mubah kılmaz mı? Diş dolgusu zaruret değil mi?


CEVAP


Diş dolgusu ihtiyaçtır, zaruret değildir.
Mecelle’de diyor ki:
Zaruretler, memnu olanı mubah kılar. Yani yasak olan şeylerin, zaruret devam ettiği müddetçe yasaklığı kalkar. Ancak her ihtiyaç zaruret değildir.

Zaruret; aç, susuz, çıplak veya sokakta kalarak hasta olmak demektir. (Eşbah)
Zaruret; zor ile, başka şey yapmaya imkan olmadığı hallerde olur. (Kamus tercümesi)

Demek ki, insanı bir şey yapmaya zorlayan, elinde olmayan semavi sebebe zaruret denir. Kısacası, dinimizin emrettiği veya yasakladığı bir işte, başka bir şey yapamama mecburiyeti zarurettir.



Zarureti birkaç misal ile açıklayalım:

Bir günlük yiyeceği olanın dilenmesi haramdır.
Çalışmaktan aciz olup açlıktan ölecek kimse, ödünç arar.
Ödünç veren olmazsa dilenir. Dilendiği halde, kimse bir şey vermezse, leş yiyebilir.
24 saat yemek yemeyen açtır. Bu açlığı ihtiyaçtır. Çünkü ölecek bir durum yoktur.
Böyle birinin leş yemesi haram olur.
Burada görüldüğü gibi, zaruret, bütün kapıların kapanması halinde yapılacak son çaredir.



Kullanılmadığı zaman helake sebep olan yasak şeyi kullanmak zaruret olur.
Kullanılmaması sıkıntıya, meşakkate sebep olursa, ihtiyaç denir.
Mesela
günlerce aç kalıp yiyecek bir şey bulamayanın, ölmeyecek kadar leş yemesi zarurettir.
(Uyun-ül-Besair)



İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:

(İhtiyaç başka, zaruret başkadır. Zaruret halinde caiz olan şey, ihtiyaç olunca caiz olmaz.
(İhtiyacı olana faiz haram olmaz) demek, Kur'an-ı kerimin emrini değiştirmek olur.
Maide suresinin (Ölüme sebep olan sıkışık hâle düşen) mealindeki 3. âyet-i kerimesi; zaruret halinde, haramdan affolunacak özrü beyan buyurmaktadır.
Faiz ile ödünç almak için her ihtiyaç özür olsaydı, faizin haram edilmesinin sebebi kalmazdı.
Çünkü faiz ödemeyi ancak ihtiyacı olan kabul eder. İhtiyacı olmayan, fazla para vermek istemez.
Allahü teâlânın bu yasak emri, lüzumsuz olurdu. Her ihtiyaç zaruret sayılırsa, faizin haram olacağı yer kalmaz. (Müj. m. 202)

Öldürmek için silah çekene karşı kendini korumak, meşru savunma olur. Saldırıya uğrayanın, kendisini korumak için saldırganı zararsız hâle getirmesi caizdir. Ancak bir kimse, sırf korkutmak için (seni öldürürüm) derse, beni öldürecek diye hemen onu öldürmek caiz olmaz.



Hanefi mezhebindeki bir kimse, evlenip çocukları olduktan sonra, hanımının kendisinin süt kardeşi olduğu meydana çıksa,
(Artık olan olmuş, evlenmişler, çocukları olmuş, yuvayı yıkmak uygun olmaz) diyerek evliliğe devam edilemez.
Böyle hallerde, yalnız o hususta başka bir mezhep taklit edilerek yuvanın yıkılması önlenir.
Şafiî’de doyuncaya kadar 5 defa emen süt kardeş olur. 2-3 defa emerek süt kardeş olan böyle karı koca, Şafiî’yi taklit ederek evliliklerini devam ettirebilirler. Şafiî’yi taklit etmeden evliliklerini devam ettirmeleri mümkün olmaz.



Diş dolgusu ihtiyaçtır, zaruret değildir.
Dolgu yapmak, çürük dişi tedavi etmek değildir.
Bir kimse, çürük dişini doldurtmayıp çektirse ölmez.
Salih bir doktor, (Dişini doldurtmazsan veya kaplatmazsan ölürsün veya hasta olursun) demez. Salih doktor,
(Diş dolgusu zaruret değil, ihtiyaçtır. Bunun için dişini doldur veya kaplat) diyor.

İhtiyaç olunca, zaruret olmasa da başka mezhebi taklit etmek caiz ve lazım olur. (Redd-ül Muhtar)
Dişler meshedilmez

gürün_güzeli
05.07.2008, 20:18
kısacası emeğine yüreğine sağlık:D

seva
05.07.2008, 20:21
kullandıgınız ıfadelerden anlasılıyor alımlere nasıl baktıgınız.

gunumuz ıslam aydınları kım.şu reformcu olanlarmı.Evrımcı Süleyman atesmı,Yasar nurı ozturkmu,zekerıya beyazmı.

dıyanet ıslerı baskanlıgı her hangı bır konuda kendı ıctıhadına goremı fetva verıyor yoksa İmam-ı Rabbanılerın,İmamı Azamların,İmamı Maturıdılerın,İmam-ı Gazalılerın,İmam-ı Ebu Yusufların,İmam- Malıkılerın,İbn-i Abıdınlerın ictıhatlarına goremı fetva verıyor

mesela düm izlediğim mustafa karataş çok güzel yorumluyor...