PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Türkçe Ezanda Çevrilmeyen Tek Kelime


sonbahar5803
17.07.2008, 22:42
18 YIL BOYUNCA(1932-1950)

TÜRKÇE OKUNAN EZANLARDA

"FELAH" KELİMESİNİ NİYE TÜRKÇEYE ÇEVİRMEDİLER

Türkçe ezanda çevrilmeyen tek kelime



Biliyor muydunuz, Türkçe ezanda Allah kelimesi dâhil her kelimeyi değiştirmişler, sadece bir kelimeye dokunmadan olduğu gibi bırakmışlardı.
Hangi kelime olduğunu izah edeceğim. Ama önce gelin, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, 18 Temmuz 1932 tarih ve 636 sayılı genelgesiyle ezan ve kametin Türkçe okunacağını bildiren kararının ardından, tam 18 yıl boyunca Türkçe okunan ezanın ilk defa Arapça okunduğu gün Edirne’den Artvin’e, Sinop’tan İskenderun’a kadar tüm Türkiye’yi gözyaşlarına boğan günün hikâyesine bir göz atalım.

Tarih 16 Haziran 1950.

Yani tam 57 yıl öncesi.

Yer Sultanahmet Meydanı.

Bir dönem Diyanet İşleri Başkan Vekilliği de yapan, 2006 yılı mayıs ayında kaybettiğimiz Yaşar Tunagür Hoca verdiği bir röportajda o günü şöyle anlatıyor: “Ezanın Türkçe okunduğu günlerdi. Cuma namazlarını Sultanahmet Camisinde kılmayı kendime adet edinmiştim. Cuma namazlarını meşhur Hafız Saadettin Kaynak kıldırırdı. Yani ilk defa Türkçe ezanı okumuş olan Hafız…

Yine böyle bir Cuma günüydü ve Sultanahmet camisine namaz kılmaya gidiyordum. Fakat her zamankinden farklı olarak caminin avlusunda büyük bir kalabalık ve telaş vardı. Ben ve yanımdaki arkadaşım, merakla cami avlusuna doğru ilerledik. Baktık ki caminin içinden çok, avluda insan var. Onlar bir şeyler duymuşlar ama biz henüz bilmiyoruz. Girdik içeri. Avluda baktık ki herkes yukarı bakıyor. Camiye giren falan yok. Herkes yukarı bakıyor. Birden cami minarelerinin bütün şerefelerinden, “ALLAHu Ekber! ALLAHu Ekber!” diye Arapça Ezan okunmaya başladı. Meğer caminin imamı olan Saadettin Kaynak, her bir şerefeye bir müezzin yerleştirmiş, birbiri ardına nasıl ezan okuyacaklarını da onlara güzelce tembihlemişti. Durumdan haberi olmayan caminin içindeki cemaat da Arapça Ezanı duyar duymaz kendilerini dışarı attı.

Avlu hıncahınç doluydu. Herkes İstanbul semalarını inleten Arapça Ezanı dinliyordu. 14 müezzin 6 minarenin 14 şerefesinden biri başlıyor, öbürü bitiriyor, yarım saate yakın sürdü ezan. Bunu, İstanbul’un diğer camileri takip etti… İstanbul’un bütün minarelerinden, yıllardır özlemini çektiğimiz ezan sedaları yükseliyordu göklere… Bir an için rüyada olduğumu sandım. Fakat bu bir rüya değil, gerçekti. Minarelerden Arapça Ezan okunuyordu. (Duygulandı ve gözlerinden akan yaşları sildikten sonra devam etti): Arapça Ezan sesini duyan herkes olduğu yerde durmuştu. Sanki yere çivilenmiştik; ben ve Sultanahmet Meydanı’nı dolduran bütün insanlar… Sokakta oynayan çocuklar bile oyunlarına ara verip, ALLAHu Ekber, ALLAHu Ekber’leri dinler oldular… O an anlatılmaz, yaşanır ancak… Büyük bir daüssıladan sonra, öz vatanımıza kavuşmuş gibiydik… bir daha göstermesin o günleri…”

Türkiye ayakta…

O gün ülkenin dört bir yanında benzer manzaralar yaşandı.
Ezanın Arapça okunmasına imkân kılan Meclis kararı o gün radyolardan ilan edilince, Türkiye'nin dört bir yanında halk sevinçten sokaklara döküldü. Tüm gözler minarelere çevrildi ve ilk ezan sesi beklenmeye başlandı. Halk sevinçten çılgına döndü. Gözyaşları tüm Türkiye'de sel olup aktı. Yasanın 17 Haziran 1950 tarihli resmi gazetede yayınlandığı gün, aynı zamanda Ramazan ayının da ilk günüydü. Bu durum halktaki duygu yoğunluğunu daha da artırdı.


Gelelim yazıya başlık olan ayrıntıya.

Aralarında Hafız Burhan, Sadettin Kaynak, Hafız Nuri gibi isimlerin bulunduğu komisyonun çevirisini yaptığı "Türkçe ezan" metni şöyleydi:

''Tanrı uludur, Tanrı uludur

Şüphesiz bilirim, bildiririm

Tanrı'dan başka yoktur tapacak.

Şüphesiz bilirim, bildiririm

Tanrı'nın elçisidir MUHAMMED.

Haydin namaza, haydin namaza

Haydin felâha, haydin felâha

Tanrı uludur, Tanrı uludur

Tanrı'dan başka yoktur tapacak.''


İşte o kelime…

Ezanın Türkçeye çevrilmeyen tek kelimesi ‘felâh’ oldu.
Sebebi, halkın felah kelimesinin ‘kurtuluş’ anlamına geldiğini bilmemesini sağlamak ve ezan okunurken, “haydin kurtuluşa” manasına gelecek bir çağrıda bulunmamaktı.

Allah’a ulaşmak özgürlüklerin en güzelidir. O an tüm dünyevi ayak bağlarından sıyrılır ve başka bir boyuta geçer insan. Namaz bu duygunun en yoğunluklu yaşandığı andır. O an kendine gelir ve her şeyiyle Rabbine döner insan. Kula kul olmaktan kurtulur.

Hani Milli Şairimiz Mehmet Akif, “O rükû olmasa dünyada eğilmez başlar…” der ya… İşte namaz insana, Allah'tan başka kimseye boyun eğmemeyi talim ettirir.
İşte ezanı Türkçeye çevirenler, ‘felah’ kelimesini de Türkçeye çevirip “haydi kurtuluşa” anlamına gelen bir çağrıya zemin hazırlamamakla, namazın temel fonksiyonunu acaba nasıl etkisizleştirebiliriz düşüncesinde olmuşlardır. Şimdilerde ara ara aynı düşünceyi seslendirip “millet anlamıyor, Türkçe okunsun” diyenlerin amacı milletin anlaması değil, değerlerinden kopmasının kapısını aralamaktır.

Milletin değerleriyle cebelleşmeyi kendine vazife edinen dünyanın başka neresinde bu tür insanlar vardır acaba? Çok yazık. Çok şükür o günler geride kaldı. Geri getirme heveslilerinin çabaları da kursaklarında kalmaya mahkûmdur.

Allah bugünlerimizi aratmasın.


Osman Özsoy

gürün_güzeli
17.07.2008, 22:47
emeğine sağlık........................ ...

kocak58
18.07.2008, 00:53
farkında değilsiniz peygamber efendimiz namaz kılarken namaz sürelrini kendi dilleirinde okunaileceğini sölemiş ve kendisinden yardım isteyen iranlılara biz okuduklarımızdan anlamıyoruz diyen iranlılara süreleri farsçaya çevirtip irana göndertmiş ve bunda sakınca görmemiştir
peygamber efendimiz bile bunda sakınca görmesken biz hala ezan türkçemi okunsun kuranın türkçe okunması bişey ifade etmes arapça okunmalı kuran kurslarına gitmemiz zorunluluğu gerekiyomuş gibi gözüküyoruz

halkımıza din doğru bi şekilde anlatılmalıdır saptırılmamalıdır sonra yıllar sonra insanlar ezan arapça okundu diye sevinir

seva
08.08.2008, 01:34
olduğu gibi kalmalıdır .Türkçe ya da Arapça okunmasında bir sakınca olup olmamasının tartışılması da saçma
bu yüzden değil zaten.çok şükür müslümanız ve ibadetlerimiz nasıl yapılacağı bize nasıl gönderildiği belli.aslını değiştirmek gerekmez diye düşünüyorum
fakat arapça duaları ezberleyemeyen niye Türkçe okumasın ki?aynı anlama gelecekse,yüreğinden aynı şeyi geçirecekse hiç bir sakıncası yoktur bence.ifade ettiği anlam önemlidir

sonbahar5803
08.08.2008, 12:38
Güzelim, bu yazıdaki ana mesaj duaların Türkçe okunup okunamayacağı değil. Dikkat edersen çok önemli bir noktaya değinmiş. Felah kelimesinin neden Türkçe'ye çevrilmediği.

Bu da ''Arapça okumak şart değil. Anlamamız önemli'' diye çığırtkanlık yapanların asıl derdinin bu olmadığının kanıtıdır.

Öğrenme imkanın yoksa kendi dilinde de okursun. Allah mükafatını verir elbette.

Ama böyle bir imkan varken, neden öğrenmemek için ısrar edilir?

Bana göre çoğunluğu müslüman olan ülkelerde Arapça'nın dil olarak bilinmesi zorunlu olmalı. Nasılki okullarda İngilizce dersi veriliyorsa, Arapça'da ikinci alternatif dil olarak verilebilir. Zor bir şey değil.

Ecnebi şarkıları ezberleyip bülbül gibi şakıyanlar, bu dili de öğrenebilirler isterlerse.

Ama yooook, sonra Araplaşırız Allah korusun.
Bizim milletin kafasına böyle bir korku yerleştirilmek isteniyor nedense.