4Eylul
25.07.2008, 22:01
Kelebek etkisi prensibi dünyadaki etkileşim sisteminin ne kadar ince bir ayar üzerinde olduğunu gösterir. Ancak, düşük bilincin hâkim olduğu bu zulüm çağında, kat kat gerilen gaflet perdeleri, en önemli şeyin, vicdan’ın bu etkileşimden nasibini almasını engelliyor. Geçtiğimiz günlerde Bağdat’ın bir Şii mahallesinde çarşıya bomba yüklü bir araçla düzenlenen saldırıda içinde çocukların da bulunduğu siviller öldü. Dehşet verici iki resim gazetelerde yayınlandı. İki yaşında bir çocuğun cesedini öpen acılı bir baba... Yaklaşık dört beş yaşlarındaki bir kız çocuğunun orta yerde serili cesedi... Dünyayı ayağa kaldıracak, bütün sivil toplum örgütlerini harekete geçirecek iki utanç ve zulüm belgesiydi.
Ancak, zulüm çağının şiddete ve tüketime alıştırılmış insanları, ölümlere o kadar alışmış ki, bunlar, artık onlara olağan ve sıradan bir olay gibi geliyor. Dünyaya bir kere geldik, olan bize olmadı nasılsa, yiyip içip eğlenmemize bakalım anlayışındaki “iç bade güzel sev” takımı, bencil hayatlarını sürdürmeye devam ediyorlar.
Bunun paralelinde medyanın magazin sayfaları ve programları tatil yörelerindeki sefil eğlenceleri, sosyetenin cilalı yaşantısını, şarkıcıların, mankenlerin, partilerin, konserlerin ve futbol maçlarının haberlerini abarttıkça abartıyorlar. Olup bitenleri kozmik bir bakış açısıyla izleyen, duyan, düşünen, insanlık ve gelecek adına umut peşinde koşmaya çalışan insanların algıladığı ve esef ettiği şey; sürüp giden bir vurdumduymazlık...
Nereye kadar?
“Âlemlerin özü” olduğundan habersiz insanoğlu, kaybettiği “insanlık bilinci”ne ne zaman, nasıl sahip çıkacak?
Peygamber topraklarından yükselen feryatlar, nasırlaşmış vicdanlara nasıl ulaşacak?
Her gün yenileri ve daha göz alıcıları ortaya çıkan alışveriş merkezlerinin cilası, göğe meydan okurcasına yükselen gökdelenler “medeniyet” adına yanıltmasın sizi. Medeniyet, “kendini bilme” erdemine ulaşmış insanların sevgi, şefkat ve merhamet ekseninde birbirlerini kayırdıkları, birbirlerini yükselttikleri, hakça paylaşımı gerçekleştirdikleri, sen kendin için ne istiyorsan başkası için de onu iste düşüncesi etrafında halkalar oluşturdukları üstün bir projedir.
Oysa, görünen tek dişli canavar. Hedeflenen canavar döğüşmeleri.
Bilgisayarlar, cep telefonları dünyayı küreselleştirdiler, iletişimi kolaylaştırdılar ama insan, insandan uzak, insan insandan habersiz yine de.
Esas iletişim, yürekledir. Yüreğiniz var mı? Ona bakın siz. Bu zulüm çağı ancak yürekle aşılır, yürekle...
O yürek kimde varsa, bir adım öne çıksın.
Ancak, zulüm çağının şiddete ve tüketime alıştırılmış insanları, ölümlere o kadar alışmış ki, bunlar, artık onlara olağan ve sıradan bir olay gibi geliyor. Dünyaya bir kere geldik, olan bize olmadı nasılsa, yiyip içip eğlenmemize bakalım anlayışındaki “iç bade güzel sev” takımı, bencil hayatlarını sürdürmeye devam ediyorlar.
Bunun paralelinde medyanın magazin sayfaları ve programları tatil yörelerindeki sefil eğlenceleri, sosyetenin cilalı yaşantısını, şarkıcıların, mankenlerin, partilerin, konserlerin ve futbol maçlarının haberlerini abarttıkça abartıyorlar. Olup bitenleri kozmik bir bakış açısıyla izleyen, duyan, düşünen, insanlık ve gelecek adına umut peşinde koşmaya çalışan insanların algıladığı ve esef ettiği şey; sürüp giden bir vurdumduymazlık...
Nereye kadar?
“Âlemlerin özü” olduğundan habersiz insanoğlu, kaybettiği “insanlık bilinci”ne ne zaman, nasıl sahip çıkacak?
Peygamber topraklarından yükselen feryatlar, nasırlaşmış vicdanlara nasıl ulaşacak?
Her gün yenileri ve daha göz alıcıları ortaya çıkan alışveriş merkezlerinin cilası, göğe meydan okurcasına yükselen gökdelenler “medeniyet” adına yanıltmasın sizi. Medeniyet, “kendini bilme” erdemine ulaşmış insanların sevgi, şefkat ve merhamet ekseninde birbirlerini kayırdıkları, birbirlerini yükselttikleri, hakça paylaşımı gerçekleştirdikleri, sen kendin için ne istiyorsan başkası için de onu iste düşüncesi etrafında halkalar oluşturdukları üstün bir projedir.
Oysa, görünen tek dişli canavar. Hedeflenen canavar döğüşmeleri.
Bilgisayarlar, cep telefonları dünyayı küreselleştirdiler, iletişimi kolaylaştırdılar ama insan, insandan uzak, insan insandan habersiz yine de.
Esas iletişim, yürekledir. Yüreğiniz var mı? Ona bakın siz. Bu zulüm çağı ancak yürekle aşılır, yürekle...
O yürek kimde varsa, bir adım öne çıksın.