PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Hakk’a yürüme (Ölüm) // ALİ RIZA UĞURLU ( DEDE )


Esengül
17.08.2008, 14:32
İnsanlar vardır Ömürlerini sürüp giderler fakat, zaman onlar için akar, düşünce onların hayatını Örer, inanç onlara bağlanır. Bunların adları toplumu sürükler, birliğine ve dirliğine vesile olur.

Söz tesir eder mi kuru cesede
Talkını almalı burada insan
Münkir, nekir sana sual sormadan
Cevabı vermeli burada insan…

Sırat köprüsünü dünyada geçip
Kevser şarabını Ali’den içip
Ölmeden evveli, ahrete göçüp
Cennete girmeli burada insan…

Bugün kör olan, yarın da kördür
Hak – Muhammed – Ali, mana da birdir
Ukbâ’da görürüm deme, küfürdür
Allah’ı görmeli burada insan…

Atamın belinden indim cihana
Giderken de lazımdı bir baba ana
Kardeş tutmak gerek mümin olana
Müsahib bulmalı burada insan…

Kazım oğlu Turgut olur mu bahâ
Oku kendi ruhun için Fatiha
Nedir Yâsin, nedir sure-yi Tahâ
Bu sırra ermeli burada insan…
(Turgut Koca)

İnsanlar vardır bir okyanus misalidirler. Defalarca okunur,okunur da her defasında apayrı güzellikler keşfedilir. Düne, bugüne ve yarınımıza ışık tutarlar, kıymetler ve iyilikler taşıyıcısı olurlar. İnsanlar vardır doğarlar, yaşarlar, ölürler ve yaşayış sayfasın da bir izleri bile kalmaz.
Oysa insanlar vardır Ömürlerini sürüp giderler fakat, zaman onlar için akar, düşünce onların hayatını Örer, inanç onlara bağlanır. Bunların adları toplumu sürükler, birliğine ve dirliğine vesile olur.

Böylesi insanlar ölümsüzdürler. Her gün yeniden doğarlar ve sonsuza kadar da yaşarlar. Yaşayabilmesi içinde, her şeyden önce insan yaşadığı günün adamı olmalıdır. Yaşadığı günü iyi, güzel, dostluk, barış ve insanlığa hizmetle geçiren, yaşamını anlamlaştırdığı için ölümden korkmaz. Bütün görevi Tanrı emâneti olan vücudunu temiz ve sağlıklı tutmasıdır. Ölümden korkmaz çünkü, ölüm son değil, o yüce sevgiliye kavuşmanın adıdır. Hasretin bitmesi vuslat’ın zuhurudur. Mevlana’nın deyimiyle “Şeb-i Aruz”dur. Yani düğün bayramdır. Ney’in feryadı aslının hasretine figan değil midir? Aslına kavuşan düğün- bayram yapmaz mı?
Alevilik ölümü bile güzelleştirmiştir. Onun için ölüm değil, Hakk’a yürümedir, vefasına dönmektir. O yüce sevgiliye kavuşturan ışıklı yoldur.


Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber….
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?

O dem ki perdeler kalkar, perdeler iner.
Azrail’e “Hoş geldin!” diyebilmekte hüner.
(N. F. Kısakürek)

“Ölmeden önce ölünüz”, diye buyurmuştur, yüce Peygamberimiz.
Nefsinin tutsağı olmamamızı, her şeyin geçici olduğunu önemli olanın şerefli yaratılmanın bilincine erip Tanrı da baki olmasıdır. İnsanın gözü, dünya’ya değil de, yücelik alemine bakıyorsa, bu dünyanın kişiye küçülten zevkleri (Nefsin esaretinden kurtulmuşsa) insan için hiç haline gelmişse “Ölmeden önce “ ölümle tanışmıştır. Böyle bir insan-ı kamil’in dünyayı değiştirmesi kendi isteğine uygun olacağından, kendi isteğiyle göç olacağından ölüm ona düğün bayram olacaktır.

Ondan öte yol yok diye aldanma zahir
Ölmek bize bir yep-yeni sevdaya varıştır.

İbrahim Peygamberin ruhuna almaya gelen Azrail’e:
-Sen hiçbir dost gördün mü ki dostunun canını alsın? Demiş.
Azrail cevabını verir:
-Sen hiçbir dost bilir misin ki dostuna kavuşmaktan korksun?
İbrahim (A.S.):
-Ya Azrail beni O dostuma götür, der.
Ölüm, göçmektir, bir köyden diğer köye göçtür. İkinci dirilmedir. Ruhun elbisesinden çıkıp özgürleşmesidir. “Canan’ın can’a” kavuşmasıdır.

Aşık öldü deyu salâ verirler
Ölen hayvan dürür aşıklar ölmez.
(Yunus)

Aşıkların ölmeyeceğini fena (yokluk)evinden bekâ (sonsuzluk) alemine göçmek olduğunu söylüyor.. Hayvan ise masumiyetin adıdır, hayvandan maksat ise cehalettir. Ham gelip “ham ervah” olarak gitmektir.
Ey Dost! Adem’e gel, Adem’i bil, Adem isen Adem ol!
Amaç, insan olmak değil midir?
“İnsan, bir hurmanın çekirdeğinden bitip kemâl bulduğu ve tekrar çekirdeği ile yeniden vücut buluşu gibi devir eder.” Diyor baba erenler.

Ten fanidir, can ölmez gidenler geri gelmez
Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil…
(Yunus)

Beyazıt Bistami’nin Hakk’a yürümesinden sonra rüyasında görürler ve sorarlar:
-Halin ne oldu? Cevap verdi:
-Bana dediler ki “Ey Pir! Ne getirdin? Dedim ki:
-Bir Derviş bir ulu padişahın kapısına gelince ona “Ne getirdin” diye sormazlar, “ne istersin?” derler. Ben de dedim ki: “Hasretimi”…..

Nuh felekten geçtim ileri
Medet yâ Muhammed – Ali diyerek
Kadem bastım bin bir sırdan içeri
Medet yâ Muhammed – Ali diyerek

Bir kâna eriştim yok ona pâyân
Zerresi mihr-ü mah, katresi umman
Hakk’ın hikmetlerin eyledim seyan
Medet yâ Muhammed – Ali diyerek

Geldim semâvattan düştüm turaba
Nebat oldum her bir hicaba
Menzilgahım erdi Ümm-ül-kitab’a
Medet yâ Muhammed – Ali diyerek

Pirler beni soydu harf libasından
El yudum Siva’nın masivâsından
Gelip baş gösterdim Aşk deryasından
Medet yâ Muhammed – Ali diyerek
(Hüsnü Baba)

Epikuros (M.Ö.270): “İnsanlar üzerinde Tanrı ve ölüm gibi iki korku vardı. Bunlara karşı durmak dünyayı güzelleştirmek ve huzur içinde yaşamak gerekiyordu.O: “Ölümden korkmayın…. Siz varken ölüm yoktur, o varken de siz olamazsınız… Demek ki onunla karşılaşmayacak, beraber olamayacaksınız.. böyle bir şeyden korkmak akılsızlık olmaz mı?” diyor. Devamla: “Mutluluk, tıka basa yemenin ve yaşamanın adı değildir. Zira hayvanlarda öyle yaşıyor. Asıl mutluluk: akla uygun ve sade alışkanlıklar, yapıp yapmayacağınızı ayırt edip ruhumuza sükûn verip, yanlış inançları içimizden atmaktır.” Diyordu. Cehennem içimizdedir Tanrı’nın zebanileri ve cehennemi O’nun düşmanları içindir. Kaygusuz Abdal:

Kıldan köprü yaratmışsın
Gelsin kullar geçsin diye
Hele biz şöyle duralım
Yiğit isen geç a Tanrı..

Alevilik, Tanrı’yı evrenin büyük sevgilisi olarak görür. O sevgili yüceler yücesidir. İyiliklerin ve rahmetin kaynağıdır. Güzellikler ondandır. Aleviliğin âmentusün de kötülükler yani şer yoktur. “Hayrihhi ve hayrii min- Allah-i teala” vardır. Yani, “İyilik ve yine iyilik yüce Allah’tandır” Şer ise nefsimizdendir. Nefsini insan edebilen “insan”dır.
İşte olgun hale gelmiş “İnsan-ı Kamil” olmuş insan O büyük sevgiliye yaklaşmış insandır. Gönül tahtında oturan artık O büyük sevgilidir. Gönlün sultanıdır O.

Muhiddin Arabi: “İsm-i azam, nasıl bütün isimleri bir araya toplar ise, olgun insan da bütün âlemleri bir araya toplar.” Diyor.
Yüce Kitabımızda (Necm,9): “Aralarında iki yay boyu, hatta daha az bir mesafe”den bahseder. Bu yakınlık Tanrı ile insan arasında ki “Hakk ile Halk” arasında ki yakınlıktır.”

Gel gel yanalım ateş-i aşk’a
Şule verelim ateş-i aşk’a
Evvel aldandım, pek kolay sandım
Durmadan yandım ateş-i aşk’a
Aşk ehli ölmez yerde çürümez
Yanmayan bilmez ateş-i aşk’a
(Nesimi)

İnsan olanlar, noktanın sonsuzluğuna erenler, bir yaşamı mum gibi eriyip ışık verenler ölür mü? Ölüm yüce sevgiliye ermek ise ondan korkulur mu? O, yüce sevgili korkulan değil, sevilendir. O, sevilene ulaşmak, o sevgili ile bekâ olmak Yunus olmak, Mevlana olmak, Hacı Bektaş Veli olmak, Pir sultan olup sonluluğun sonsuzluğunda buluşmak ve ölümsüzleşip sonsuza kadar yaşamak.
Zalim olanlar, beşer gelip pişmeden olgunlaşmadan gidenler, yaratılış amacına erişmeyenler gelmişlerdir ve gitmişlerdir.. Aşığın dediği gibi:

Ağlar dünyaya gelince
Güler hakikatı görünce
Aşıktır ölmezden önce ölünce
Ne gelen ne de giden
(Hayyam)

Mevlana der ki: “Yere hangi tohum ekildi de bitmedi, yeşermedi? Niçin insan tohumuna gelince bitmeyecek, yeşermeyecek zannına kapılıyorsun?”
Evet koskoca bir ulu ağaç tohumunda saklı değil mi? Tohumun yeşermesi olgunlaşması ve meyve vermesi, sonra da geldiği yere gere dönmesi bizlere neyi anlatıyor?

“Batmayı gördün ya, doğmayı da seyret. Güneşle aya bakmaktan ne zarar gelir ki” der Mevlana..
yeter ki bakmasını ve görmesini bilelim. Çünkü, “Güneşe delil yine güneştir”….

Bir dedemizin yakarışını ile sohbetimize son vermek istiyorum:

Ey Rabb-ı Rahimim ve ey Halik-ı Kerimim! "Gelecek şey yakındır" sırrıyla ben şimdiden görüyorum ki, yakın bir zamanda, ben kefenimi giydim, tabutuma bindim ve ölmezden önce öldüm, dostlarıma veda eyledim. Kabrime giderken, Senin dergah-ı rahmetinde, ruhumun lisan-ı haliyle, ruhumun lisanı kaliyle bağırarak derim ki: "El'aman! El'amanl Ya Rahim! Ya Rahman! Beni eksikliklerimin ayıbından kurtar.
"İşte kabrimin başına ulaştım, boynuma kefenimi takıp kabrimin başında uzanan cismimin üzerinde durdum. Başımı dergah-ı rahmetine kaldırıp bütün kuvvetimle feryat edip nida ediyorum:
Elaman! El'aman Ya Alim ! Ya Aliyy ! Beni, ikrarımın ve teslimiyetimin yüceliğine bağışla.
İşte kabrime geldim. Kefenime sarıldım. Refakat edip taşıyanlar beni bırakıp gittiler. Senin affı rahmetini bekliyorum. Ve gördüm ki, Senden başka sığınacak yer yok. Sana kavuştum, sana geldim, bütün sevincimle nida edip diyorum ki:
El'aman El'aman! Ya Rab! Ya Hakk! Ya Halim! Beni Ehlibeytime, sevdiklerimin sevgisine bağışla.
İlahi! Senin rahmetin sığınağımdır ve alemlere rahmet olan peygamberin, senin rahmetine yetişmek için vesilemdir.
Beni "(Hatırla) o günü insan sınıflarından her birini biz imamlarıyla çağıracağız" ayetince on iki imamlarımın rehberliğini bana nasip eyle. Onları vesilem eyle ve onlara bağışla.
Allah - Allah...

Alibaba58
17.08.2008, 15:59
BİZE ÖLÜM YOK YOLDAŞLAR
BU YÜREK HİÇ SUSMAYACAK :)