seva
05.09.2008, 03:00
Ramazan'da bire yedi yuz ve daha fazlasi var
Her ay ozel ve guzeldir. Ancak Ramazan ayi baska. Her ayda oruc tutulursa kabul edilir. Ancak Ramazan ayi baska. Her ayda zekât verilirse makbule gecer. Ancak Ramazan ayi baska...
Evet, Ramazan ayi baskadir. Cunku diger aylardaki iyilik ve ibadetlere bire on, belki bire yuz sevap soz konusu olabilir. Ancak Ramazan ayi oyle degildir. Onda bire yedi yuz ve daha fazlasindan baslar sevaplar. Bunun icindir ki, zekâtlar da, fitreler de, diger butun iyilikler ve nafile ibadetler de bu ayda daha cok yerini bulur, diger aylardan farkli bir yardimlasma saganagi gorulur. Muminlerde uhrevî duygular bu ayda ve bugunlerde cosar, dunyanin faniligi, ahiretin bakiligi bu ayda daha cok dusunulur, daha suurlu sekilde dini hayat yasanir. Boyle kutsî gunlerde âhiret istikbalini dusunen insanlar, oraya gitmeden daha cok tedbir alir, daha fazla hazirlik yaparlar... Ta ki, varinca orasini harap gormesin, mamur bulsunlar...
Nitekim sahabeden biri Resûl-i Ekrem Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)'e gelip sorar:
- Yâ Resûlullah! Nedense olumden hep urkuyor, ahirete ciddî bir meyil duyamiyorum! der. Soyle aciklamada bulunur Allah Resûlu Efendimiz:
- Malin ve maddi imkanin varsa onlardan âhiret icin harcama yap! Goreceksin ki, oraya ilgi duyacak, meyil hissedeceksin. Cunku insan, malinin bulundugu yerden ayrilmak istemez. Senin malin ise hep buradadir. Oraya hic gondermemissin! Gonder de bak, gonlun oraya nasil meylediyor, gor!..
Bundan dolayidir ki, Suleyman bin Abdulmelik:
- Ahirete hic meyil duymuyorum, acep nedendir? diye soran bir ehli dunyaya soyle cevap vermistir:
- Hep dunyamizi imar ediyoruz, âhiretimizi ise harap birakiyoruz da ondan. Insan mamur ettigi yerde kalmayi ister, harap biraktigi yere gitmeyi arzulamaz!
Su halde, kendimizi kontrol etmek kendi elimizdedir. Sayet âhirete icimizde bir meyil duyamiyorsak, bunun mânâsi aciktir. Malimizi hep buraya yigiyor, oraya bir sey gonderemiyoruz. Burasi mamur, orasi harap duruyor. Insan ise harap ettigi yere gitmeyi istemez, imar ettigi yerde kalmayi arzular.
Oyle ise malimizi ve amelimizi onceden oraya, oylesine gondermeliyiz ki, icimizdeki meyil oraya kaymali, oradaki malimizin ve amelimizin yanina gitme hissini duymaliyiz!.. Maneviyat buyuklerinden Sehl bin Abdullah'a birileri itiraz mahiyetinde derler ki:
- Sen elinde avucunda ne varsa hep Islâm'a hizmet icin harciyor, geride bir sey birakmiyorsun. Halbuki sen yasli bir adamsin. Bunlara ihtiyacin var!
Soyle cevap verir Sehl:
- Iyi ya, ben de yasliligimin geregini yapiyorum. Artik ben yola cikmis kimseyim. Akilli yolcular mallarini bulunduklari yere birakmazlar, belki gidecekleri yere gonderirler. Ben de oyle yapiyorum. Burada birakmiyor, oraya gonderiyorum. Ta ki, varinca ibadetlerimi, iyiliklerimi orada yanimda bulayim. Bana faydalari dokunsun. Bunun yanlis gorulecek nesi var? Akillilik geregidir bu.
Buyuklerin hayat anlayislarini okumak, uzerinde durup dusunmek ne guzel. Insan kendi dunyasina isaretler bulur, kendi hayatina ornekler alir... Kendi capinda, varacagi yer icin bir imar ve insa hareketine girer.
Tabii, firsatlar kacmadan, imkânlar ucmadan. Bire bin sevap kazandiran Ramazan-i Serif devresi de gecmeden!
Her ay ozel ve guzeldir. Ancak Ramazan ayi baska. Her ayda oruc tutulursa kabul edilir. Ancak Ramazan ayi baska. Her ayda zekât verilirse makbule gecer. Ancak Ramazan ayi baska...
Evet, Ramazan ayi baskadir. Cunku diger aylardaki iyilik ve ibadetlere bire on, belki bire yuz sevap soz konusu olabilir. Ancak Ramazan ayi oyle degildir. Onda bire yedi yuz ve daha fazlasindan baslar sevaplar. Bunun icindir ki, zekâtlar da, fitreler de, diger butun iyilikler ve nafile ibadetler de bu ayda daha cok yerini bulur, diger aylardan farkli bir yardimlasma saganagi gorulur. Muminlerde uhrevî duygular bu ayda ve bugunlerde cosar, dunyanin faniligi, ahiretin bakiligi bu ayda daha cok dusunulur, daha suurlu sekilde dini hayat yasanir. Boyle kutsî gunlerde âhiret istikbalini dusunen insanlar, oraya gitmeden daha cok tedbir alir, daha fazla hazirlik yaparlar... Ta ki, varinca orasini harap gormesin, mamur bulsunlar...
Nitekim sahabeden biri Resûl-i Ekrem Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)'e gelip sorar:
- Yâ Resûlullah! Nedense olumden hep urkuyor, ahirete ciddî bir meyil duyamiyorum! der. Soyle aciklamada bulunur Allah Resûlu Efendimiz:
- Malin ve maddi imkanin varsa onlardan âhiret icin harcama yap! Goreceksin ki, oraya ilgi duyacak, meyil hissedeceksin. Cunku insan, malinin bulundugu yerden ayrilmak istemez. Senin malin ise hep buradadir. Oraya hic gondermemissin! Gonder de bak, gonlun oraya nasil meylediyor, gor!..
Bundan dolayidir ki, Suleyman bin Abdulmelik:
- Ahirete hic meyil duymuyorum, acep nedendir? diye soran bir ehli dunyaya soyle cevap vermistir:
- Hep dunyamizi imar ediyoruz, âhiretimizi ise harap birakiyoruz da ondan. Insan mamur ettigi yerde kalmayi ister, harap biraktigi yere gitmeyi arzulamaz!
Su halde, kendimizi kontrol etmek kendi elimizdedir. Sayet âhirete icimizde bir meyil duyamiyorsak, bunun mânâsi aciktir. Malimizi hep buraya yigiyor, oraya bir sey gonderemiyoruz. Burasi mamur, orasi harap duruyor. Insan ise harap ettigi yere gitmeyi istemez, imar ettigi yerde kalmayi arzular.
Oyle ise malimizi ve amelimizi onceden oraya, oylesine gondermeliyiz ki, icimizdeki meyil oraya kaymali, oradaki malimizin ve amelimizin yanina gitme hissini duymaliyiz!.. Maneviyat buyuklerinden Sehl bin Abdullah'a birileri itiraz mahiyetinde derler ki:
- Sen elinde avucunda ne varsa hep Islâm'a hizmet icin harciyor, geride bir sey birakmiyorsun. Halbuki sen yasli bir adamsin. Bunlara ihtiyacin var!
Soyle cevap verir Sehl:
- Iyi ya, ben de yasliligimin geregini yapiyorum. Artik ben yola cikmis kimseyim. Akilli yolcular mallarini bulunduklari yere birakmazlar, belki gidecekleri yere gonderirler. Ben de oyle yapiyorum. Burada birakmiyor, oraya gonderiyorum. Ta ki, varinca ibadetlerimi, iyiliklerimi orada yanimda bulayim. Bana faydalari dokunsun. Bunun yanlis gorulecek nesi var? Akillilik geregidir bu.
Buyuklerin hayat anlayislarini okumak, uzerinde durup dusunmek ne guzel. Insan kendi dunyasina isaretler bulur, kendi hayatina ornekler alir... Kendi capinda, varacagi yer icin bir imar ve insa hareketine girer.
Tabii, firsatlar kacmadan, imkânlar ucmadan. Bire bin sevap kazandiran Ramazan-i Serif devresi de gecmeden!