seva
17.09.2008, 13:59
Sevgi türleri üzerine
Japon düsünür Masumi Toyotome'nin sevgi üzerine söyledikleri.
"Dünyada sevilmek istemeyen kisi yok gibidir" diye basliyor Toyotome.
"Ama sevgi nedir, nerede bulunur, biliyor muyuz?" diye soruyor.. Sonra anlatmaya basliyor..
"Sevgi üç türlüdür!.."
Birincinin adi "Eger" türü sevgi!..
Belli beklentileri karsilarsak bize verilecek sevgiye bu adi takmis
yazar..
Örnekler veriyor: Eger iyi olursan baban, annen seni sever. Eger
basarili ve önemli kisi olursan, seni severim. Eger es olarak benim
beklentilerimi karsilarsan seni severim. Toyotome "En çok rastlanan
sevgi türü budur" diyor. Bir sarta bagli sevgi.. Karsilik bekleyen
sevgi.. "Sevenin, istediği birseyin saglanmasi karsiligi olarak vaad
edilen bir sevgi türüdür bu" diyor yazar..
"Nedeni ve sekli bakimindan bencildir. Amaci sevgi karsiligi birsey
kazanmaktir."
Yazara göre evliliklerin pek çogu "Eger" türü sevgi üzerine kuruldugu
için çabuk yikiliyor.
Gençler birbirlerinin o anki gerçek hallerine degil,hayallerindeki
abartilmis romantik görüntüsüne asik oluyor ve beklentilere giriyorlar.
Beklentiler gerçeklesmediginde, düs kirikliklari basliyor. Sevgi giderek
nefrete dönüsüyor.
En saf olmasi gereken anne baba sevgisinde bile "Eger" türüne
rastlaniyor. Yazar bir örnek veriyor. Bir genç Tokyo Üniversitesi giris
sinavlarini kazanarak babasini mutlu etmek için,çok çalisiyor. Okul
disinda hazirlama kurslarina da gidiyor. Ama basarili olamiyor.
Babasinin yüzüne bakacak hali yok. Üzüntüsünü hafifletmek için bir
haftaligina Hakone kaplicalarina gidiyor. Eve döndügünde babasi öfkeyle
"Sinavlari kazanamadin. Bir de utanmadan Hakone'ye gittin" diye
bagiriyor. Delikanli "Ama baba, vaktiyle sen de bir ara kendini iyi
hissetmediginde Hakone kaplicalarina gittigini anlatmiştin" diyor. Baba
daha çok kizarak, delikanliyi tokatliyor. Çocuk da intihar ediyor.
"Gazeteler intiharin anlik bir sinir krizi sonucu oldugunu söylediler,
yaniliyorlardi" diyor yazar.. "Delikanli babasinin kendisine olan
sevgisinin yüksek düzeydeki beklentilerine bagli oldugunu anlamisti!.."
Insanlar "Eger" türü sevginin üstünde bir sevgi arayisi içindeler
aslinda.. "Bu sevginin varligini ve nerede aranmasi gerektigini bilmek,
bu genç adamin yaptigi gibi, yasami sürdürmekle,
ondan vazgeçmek arasinda bir tercih yapmakla karsi karsiya
kaldigimizda önemli rol oynayabilir" diyor, Masumi Toyotome.. Ilginç degil mi?..
ikinci türe geçiyoruz. "Çünkü" türü sevgi..
Toyotome bu tür sevgiyi söyle tarif ediyor: "Bu tür sevgide kisi, bir
sey oldugu, birseye sahip oldugu ya da birsey yaptigi için sevilir.
Baska birinin onu sevmesi, sahip olduğu bir nitelige ya da kosula
baglidir."Örnek mi?.. "Seni seviyorum. Çünkü çok güzelsin.
(Yakisiklisin!)" "Seni seviyorum. Çünkü o kadar popüler, o kadar zengin,
o kadar ünlüsün ki.." "Seni seviyorum. Çünkü bana o kadar güven
veriyorsun ki.." "Seni seviyorum.Çünkü beni üstü açik arabanla, o kadar
romantik yerlere götürüyorsun ki.."
Yazar, Çünkü türü sevginin, Eger türü sevgiye tercih edilecegini
anlatiyor. Eger türü sevgi, bir beklenti kosuluna bagli oldugundan büyük
ve agir bir yük haline gelebilir. Oysa zaten sahip oldugumuz bir nitelik
yüzünden sevilmemiz, hos birseydir, egomuzu oksar. Bu tür, oldugumuz
gibi sevilmektir. Insanlar olduklari gibi sevilmeyi tercih ederler. Bu
tür sevgi onlara yük getirmedigi için rahatlaticidir. Ama derin
düsünürseniz, bu türün, "Eger" türünden temelde pek farkli olmadigii
görürsünüz. Kaldi ki, bu tür sevgi de, yükler getirir insana.. Insanlar
hep daha çok insan tarafindan sevilmek isterler. Hayranlarina yenilerini
eklemek için çabalarlar. Sevilecek niteliklere onlardan biraz daha fazla sahip biri
ortaya çiktigi zaman, sevenlerinin, artik ötekini sevmeye baslayacagindan korkarlar.
Böylece yasama sonsuz sevgi kazanma gayretkesligi ve rekabet girer.
Ailenin en küçük kizi yeni dogan bebege içerler.
Sinifin en güzel kizi, yeni gelen kiza içerler. Üstü açik BMW'si ile hava atan
delikanli, Ferrari ile gelene içerler. Evli kadin kocasınin genç ve güzel sekreterine içerler.
"O zaman bu tür sevgide güven duygusu bulunabilir mi?" diye soruyor,Toyotome..
"Çünkü türü sevgi de, gerçek ve saglam sevgi olamaz" diyor.
Bu tür sevginin güven duygusu vermeyisinin iki ayri nedeni daha var..
Birincisi.. "Acaba bizi seven kisinin düsündügü kisi miyiz?" korkusu..
Tüm insanların iki yani vardir. Biri disa gösterdikleri..
Öteki yalnizca kendilerinin bildigi..
"Insanlar sandiklari kisi olmadigimizi anlar ve bizi terkederlerse" korkusu buradan dogar.
Ikincisi de.. "Ya günün birinde degisirsem ve insanlar beni sevmez olurlarsa.." endisesidir.
Japonya'da bir temizleyicide çalisan dünya güzeli kizin yüzü patlayan kazanla parçalanmis.
Yüzü fena halde çirkinlesince, nisanlisi nisani bozup onu terketmis. Daha acisi..
Ayni kentte oturan anne ve babasi, hastaneye ziyarete bile gelmemisler, artik çirkin olan kizlarini..
Sahip oldugu sevgi, sahip oldugu güzellik temeli üstüne bina edilmis oldugundan bir günde yok olmuş.
Güzellik kalmayinca sevgi de kalmamis. Kiz birkaç ay sonra kahrindan ölmüs..
Japon yazar "Toplumlardaki sevgilerin çogu 'Çünkü' türündendir ve bu tür sevgi,
kaliciligi konusunda insani hep kuskuya düsürür" diyor..
Peki o zaman, gerçek sevgi, güvenilecek sevgi ne?.." Ve iste sevgilerin
en gerçegi!..
"Üçüncü tür sevgi benim 'Ragmen' diye adlandirdigim türdür" diyor yazar.
Bir kosula baglı olmadigi için ve karsiliginda birsey beklenmedigi için
"Eger" türü sevgiden farkli bu.. Sevilen kisinin çekici bir niteligine dayanip, böyle bir
seyin varligini esas olarak almadigi için "Çünkü" türü sevgi de degil.
Bu üçüncü tür sevgide, insan "Birsey oldugu için" degil, "Bir sey olmasina ragmen" sevilir.
Güzellige bakar misiniz?..Ragmen sevgi..Esmeralda, Qusimodo'yu dünyanin en çirkin,
en korkunç kamburu olmasina "ragmen" sever.
Asil, yakisikli, zengin delikanli da Esmeralda'ya çingene olmasina "ragmen"
tapar!.. "Kisi dünyanin en çirkin, en zavalli, en sefil insani olabilir. Bunlara
'ragmen' sevilebilir. Tabii bu sevgiyle karsilasmasi sarti ile.."
Burada insanin, iyi, çekici ya da zengin konum edinerek sevgiyi kazanmasi gerekmiyor.
Kusurlarina, cahilligine, kötü huylarina ya da kötü geçmisine "ragmen" oldugu gibi,
o haliyle sevilebiliyor. Bütünüyle çok degersiz biri gibi görünebiliyor ama en degerli gibi sevilebiliyor.
Japon yazar "Yüreklerin en çok susadigi sevgi budur" diyor.
"Farkinda olsaniz da, olmasaniz da, bu tür sevgi sizin için yiyecek,
içecek, giysi, ev, aile, zenginlik, basars ya da ünden daha önemlidir."
Bunun böyle oldugundan nasil emin?..
Hakli oldugunu kanitlamak için sizi bir teste davet ediyor..
"Su soruma cevap verin" diyor. "Kalbinizin derinliklerinde, dünyada kimsenin
size aldırmadığını ve hiç kimsenin sizi sevmediğini düşünseydiniz, yiyecek,
elbise, ev, aile, zenginlik, başarı ve üne olan ilginizi yitirmez miydiniz?.. Kendi
kendinize 'Yaşamamın ne yararı var' diye sormaz mıydınız?.."
Devam ediyor Toyotome.. "Şu anda en sevdiğiniz kişinin sizi sadece kendi
çıkarı için sevdiğini anladığınızı bir düşünün.. Dünya birden bire başınızın üstüne
çökmezmiydi?. O an yaşam size anlamsız gelmez miydi?." "Diyelim sıradan bir yaşamınız var..
Günlük yaşıyorsunuz. Günün birinde gerçek, derin ve doyurucu bir sevgi bulacağınızdan
umudunuz olmasa, kalan hayatınızı nasıl yaşardınız?.." diye soruyor ve yanıtlıyor: "Böyleleri
ya iyice umutsuzluğa kapılıp intihar ediyorlar ya da iyice dağıtıp yaşayan ölü haline
geliyorlar."
Toyotome, hem de nasıl iddialı savunuyor "Rağmen" sevgiyi.. "
Bugün yaşamınızı sürdürebilmenizin nedeni 'Rağmen' türü sevgiyi şu anda yaşamanız ya da
birgün bu sevgiyi bulacağınıza inancınızdır." Son sözlerinde biraz umutsuz, Toyotome..
"Bugün yaşadığımız toplumda herkesi doyuracak bu sevgiyi bulmak zor. Çünkü herkesin
sevgiye ihtiyacı var.. Kimsede başkasına verecek fazlası yok" diye açıklıyor.. Anlatıyor..
"Yakınımızda olan birinin bu sevgiyi bize vermesini bekleriz. Ama o da aynı şeyi
başkasından beklemektedir." Peki bu dünyada sevgi ne kadar var?..
Yazara göre, açlığımızı biraz bastıracak kadar..
Ve de yemek öncesi tadımlık gelen iştah açıcılar gibi.. Bu minnacık tadım,
bizi daha müthiş bir sevgi açlığına tahrik ve teşvik ediyor. Bu minnacık tadım
sevgiye ne kadar muhtaç olduğumuzu anlatıyor.
Büyük bir hırsla ana yemeğin gelmesini ve bizi doyurmasını bekliyoruz..
Hani nerede?.. Hepsi o.. Ve asıl çarpıcı cümle en sonda..
"Dünyadaki en büyük kıtlık, 'rağmen' türü sevginin yeterince olmayışıdır!.."
Japon düsünür Masumi Toyotome'nin sevgi üzerine söyledikleri.
"Dünyada sevilmek istemeyen kisi yok gibidir" diye basliyor Toyotome.
"Ama sevgi nedir, nerede bulunur, biliyor muyuz?" diye soruyor.. Sonra anlatmaya basliyor..
"Sevgi üç türlüdür!.."
Birincinin adi "Eger" türü sevgi!..
Belli beklentileri karsilarsak bize verilecek sevgiye bu adi takmis
yazar..
Örnekler veriyor: Eger iyi olursan baban, annen seni sever. Eger
basarili ve önemli kisi olursan, seni severim. Eger es olarak benim
beklentilerimi karsilarsan seni severim. Toyotome "En çok rastlanan
sevgi türü budur" diyor. Bir sarta bagli sevgi.. Karsilik bekleyen
sevgi.. "Sevenin, istediği birseyin saglanmasi karsiligi olarak vaad
edilen bir sevgi türüdür bu" diyor yazar..
"Nedeni ve sekli bakimindan bencildir. Amaci sevgi karsiligi birsey
kazanmaktir."
Yazara göre evliliklerin pek çogu "Eger" türü sevgi üzerine kuruldugu
için çabuk yikiliyor.
Gençler birbirlerinin o anki gerçek hallerine degil,hayallerindeki
abartilmis romantik görüntüsüne asik oluyor ve beklentilere giriyorlar.
Beklentiler gerçeklesmediginde, düs kirikliklari basliyor. Sevgi giderek
nefrete dönüsüyor.
En saf olmasi gereken anne baba sevgisinde bile "Eger" türüne
rastlaniyor. Yazar bir örnek veriyor. Bir genç Tokyo Üniversitesi giris
sinavlarini kazanarak babasini mutlu etmek için,çok çalisiyor. Okul
disinda hazirlama kurslarina da gidiyor. Ama basarili olamiyor.
Babasinin yüzüne bakacak hali yok. Üzüntüsünü hafifletmek için bir
haftaligina Hakone kaplicalarina gidiyor. Eve döndügünde babasi öfkeyle
"Sinavlari kazanamadin. Bir de utanmadan Hakone'ye gittin" diye
bagiriyor. Delikanli "Ama baba, vaktiyle sen de bir ara kendini iyi
hissetmediginde Hakone kaplicalarina gittigini anlatmiştin" diyor. Baba
daha çok kizarak, delikanliyi tokatliyor. Çocuk da intihar ediyor.
"Gazeteler intiharin anlik bir sinir krizi sonucu oldugunu söylediler,
yaniliyorlardi" diyor yazar.. "Delikanli babasinin kendisine olan
sevgisinin yüksek düzeydeki beklentilerine bagli oldugunu anlamisti!.."
Insanlar "Eger" türü sevginin üstünde bir sevgi arayisi içindeler
aslinda.. "Bu sevginin varligini ve nerede aranmasi gerektigini bilmek,
bu genç adamin yaptigi gibi, yasami sürdürmekle,
ondan vazgeçmek arasinda bir tercih yapmakla karsi karsiya
kaldigimizda önemli rol oynayabilir" diyor, Masumi Toyotome.. Ilginç degil mi?..
ikinci türe geçiyoruz. "Çünkü" türü sevgi..
Toyotome bu tür sevgiyi söyle tarif ediyor: "Bu tür sevgide kisi, bir
sey oldugu, birseye sahip oldugu ya da birsey yaptigi için sevilir.
Baska birinin onu sevmesi, sahip olduğu bir nitelige ya da kosula
baglidir."Örnek mi?.. "Seni seviyorum. Çünkü çok güzelsin.
(Yakisiklisin!)" "Seni seviyorum. Çünkü o kadar popüler, o kadar zengin,
o kadar ünlüsün ki.." "Seni seviyorum. Çünkü bana o kadar güven
veriyorsun ki.." "Seni seviyorum.Çünkü beni üstü açik arabanla, o kadar
romantik yerlere götürüyorsun ki.."
Yazar, Çünkü türü sevginin, Eger türü sevgiye tercih edilecegini
anlatiyor. Eger türü sevgi, bir beklenti kosuluna bagli oldugundan büyük
ve agir bir yük haline gelebilir. Oysa zaten sahip oldugumuz bir nitelik
yüzünden sevilmemiz, hos birseydir, egomuzu oksar. Bu tür, oldugumuz
gibi sevilmektir. Insanlar olduklari gibi sevilmeyi tercih ederler. Bu
tür sevgi onlara yük getirmedigi için rahatlaticidir. Ama derin
düsünürseniz, bu türün, "Eger" türünden temelde pek farkli olmadigii
görürsünüz. Kaldi ki, bu tür sevgi de, yükler getirir insana.. Insanlar
hep daha çok insan tarafindan sevilmek isterler. Hayranlarina yenilerini
eklemek için çabalarlar. Sevilecek niteliklere onlardan biraz daha fazla sahip biri
ortaya çiktigi zaman, sevenlerinin, artik ötekini sevmeye baslayacagindan korkarlar.
Böylece yasama sonsuz sevgi kazanma gayretkesligi ve rekabet girer.
Ailenin en küçük kizi yeni dogan bebege içerler.
Sinifin en güzel kizi, yeni gelen kiza içerler. Üstü açik BMW'si ile hava atan
delikanli, Ferrari ile gelene içerler. Evli kadin kocasınin genç ve güzel sekreterine içerler.
"O zaman bu tür sevgide güven duygusu bulunabilir mi?" diye soruyor,Toyotome..
"Çünkü türü sevgi de, gerçek ve saglam sevgi olamaz" diyor.
Bu tür sevginin güven duygusu vermeyisinin iki ayri nedeni daha var..
Birincisi.. "Acaba bizi seven kisinin düsündügü kisi miyiz?" korkusu..
Tüm insanların iki yani vardir. Biri disa gösterdikleri..
Öteki yalnizca kendilerinin bildigi..
"Insanlar sandiklari kisi olmadigimizi anlar ve bizi terkederlerse" korkusu buradan dogar.
Ikincisi de.. "Ya günün birinde degisirsem ve insanlar beni sevmez olurlarsa.." endisesidir.
Japonya'da bir temizleyicide çalisan dünya güzeli kizin yüzü patlayan kazanla parçalanmis.
Yüzü fena halde çirkinlesince, nisanlisi nisani bozup onu terketmis. Daha acisi..
Ayni kentte oturan anne ve babasi, hastaneye ziyarete bile gelmemisler, artik çirkin olan kizlarini..
Sahip oldugu sevgi, sahip oldugu güzellik temeli üstüne bina edilmis oldugundan bir günde yok olmuş.
Güzellik kalmayinca sevgi de kalmamis. Kiz birkaç ay sonra kahrindan ölmüs..
Japon yazar "Toplumlardaki sevgilerin çogu 'Çünkü' türündendir ve bu tür sevgi,
kaliciligi konusunda insani hep kuskuya düsürür" diyor..
Peki o zaman, gerçek sevgi, güvenilecek sevgi ne?.." Ve iste sevgilerin
en gerçegi!..
"Üçüncü tür sevgi benim 'Ragmen' diye adlandirdigim türdür" diyor yazar.
Bir kosula baglı olmadigi için ve karsiliginda birsey beklenmedigi için
"Eger" türü sevgiden farkli bu.. Sevilen kisinin çekici bir niteligine dayanip, böyle bir
seyin varligini esas olarak almadigi için "Çünkü" türü sevgi de degil.
Bu üçüncü tür sevgide, insan "Birsey oldugu için" degil, "Bir sey olmasina ragmen" sevilir.
Güzellige bakar misiniz?..Ragmen sevgi..Esmeralda, Qusimodo'yu dünyanin en çirkin,
en korkunç kamburu olmasina "ragmen" sever.
Asil, yakisikli, zengin delikanli da Esmeralda'ya çingene olmasina "ragmen"
tapar!.. "Kisi dünyanin en çirkin, en zavalli, en sefil insani olabilir. Bunlara
'ragmen' sevilebilir. Tabii bu sevgiyle karsilasmasi sarti ile.."
Burada insanin, iyi, çekici ya da zengin konum edinerek sevgiyi kazanmasi gerekmiyor.
Kusurlarina, cahilligine, kötü huylarina ya da kötü geçmisine "ragmen" oldugu gibi,
o haliyle sevilebiliyor. Bütünüyle çok degersiz biri gibi görünebiliyor ama en degerli gibi sevilebiliyor.
Japon yazar "Yüreklerin en çok susadigi sevgi budur" diyor.
"Farkinda olsaniz da, olmasaniz da, bu tür sevgi sizin için yiyecek,
içecek, giysi, ev, aile, zenginlik, basars ya da ünden daha önemlidir."
Bunun böyle oldugundan nasil emin?..
Hakli oldugunu kanitlamak için sizi bir teste davet ediyor..
"Su soruma cevap verin" diyor. "Kalbinizin derinliklerinde, dünyada kimsenin
size aldırmadığını ve hiç kimsenin sizi sevmediğini düşünseydiniz, yiyecek,
elbise, ev, aile, zenginlik, başarı ve üne olan ilginizi yitirmez miydiniz?.. Kendi
kendinize 'Yaşamamın ne yararı var' diye sormaz mıydınız?.."
Devam ediyor Toyotome.. "Şu anda en sevdiğiniz kişinin sizi sadece kendi
çıkarı için sevdiğini anladığınızı bir düşünün.. Dünya birden bire başınızın üstüne
çökmezmiydi?. O an yaşam size anlamsız gelmez miydi?." "Diyelim sıradan bir yaşamınız var..
Günlük yaşıyorsunuz. Günün birinde gerçek, derin ve doyurucu bir sevgi bulacağınızdan
umudunuz olmasa, kalan hayatınızı nasıl yaşardınız?.." diye soruyor ve yanıtlıyor: "Böyleleri
ya iyice umutsuzluğa kapılıp intihar ediyorlar ya da iyice dağıtıp yaşayan ölü haline
geliyorlar."
Toyotome, hem de nasıl iddialı savunuyor "Rağmen" sevgiyi.. "
Bugün yaşamınızı sürdürebilmenizin nedeni 'Rağmen' türü sevgiyi şu anda yaşamanız ya da
birgün bu sevgiyi bulacağınıza inancınızdır." Son sözlerinde biraz umutsuz, Toyotome..
"Bugün yaşadığımız toplumda herkesi doyuracak bu sevgiyi bulmak zor. Çünkü herkesin
sevgiye ihtiyacı var.. Kimsede başkasına verecek fazlası yok" diye açıklıyor.. Anlatıyor..
"Yakınımızda olan birinin bu sevgiyi bize vermesini bekleriz. Ama o da aynı şeyi
başkasından beklemektedir." Peki bu dünyada sevgi ne kadar var?..
Yazara göre, açlığımızı biraz bastıracak kadar..
Ve de yemek öncesi tadımlık gelen iştah açıcılar gibi.. Bu minnacık tadım,
bizi daha müthiş bir sevgi açlığına tahrik ve teşvik ediyor. Bu minnacık tadım
sevgiye ne kadar muhtaç olduğumuzu anlatıyor.
Büyük bir hırsla ana yemeğin gelmesini ve bizi doyurmasını bekliyoruz..
Hani nerede?.. Hepsi o.. Ve asıl çarpıcı cümle en sonda..
"Dünyadaki en büyük kıtlık, 'rağmen' türü sevginin yeterince olmayışıdır!.."