seva
18.10.2008, 13:17
İnsanoğlu yaratılış itibariyle; yeme, içme vs. şeklindeki biyolojik gereksinimler gibi bazı duygulara da gereksinim duyar. Sevmek, sevilmek, mutlu olmak, umut etmek…. Ve bunlardan biri de “güvenmek”.
Bir insana güvenmek ve güven vermek çok zordur. Bunun için uzun bir sürece ihtiyaç vardır. Karşımızdakinin tavırları, sözleri bunu belirler. Aynı şekilde, karşımızdakine güven vermek de bizim hal ve hareketlerimize bağlıdır.
Ancak güveni sarsmak ve sarstıktan sonra o eski güveni yeniden inşa etmek, ilkinden çok daha zordur. Çünkü ona karşı bütün iyi niyetimin, inançlarımız yıkılmıştır bir kere. Hani bir laf vardır ya, “kırılan vazo eski haline döner mi?” diye, işte bu da aynı şekildedir.
Birine ne kadar çok değer verirsek, ne kadar güvenirsek; onun bize yaptığı bir yanlışta o nebzede yıkılırız. Çünkü biz ona kendi zihnimizde ve yüreğimizde ulvi değerler yüklemişizdir ve onun bize hiçbir şekilde “kazık atmayacağını” inandırırız kendimize. Fakat işler bizim düşündüğümüz gibi gitmeyip de; o insan bizim tanıdığımızdan çok farklı rollere bürününce, tabiri yerindeyse dünya başımıza yıkılır. Çünkü biz onu öyle bilmiyoruzdur.
Peki bu durumda ne yaparız? Onun hakkındaki tüm iyi niyetimiz yıkılır. Hatta genelleme yaparak, onun her hareketini kendi istediğimiz gibi yorumlarız. Gerçekte bizim söylediğimiz, düşündüğümüz gibi değildir belki ama; insan zihni işte, bir olaya ya da duruma bakarak geneller. Yani parçayı bütüne yayar; haritaya, sahanın kendisiymiş gibi davranır.
Peki ne olacaktır bundan sonra? Eskisi gibi güven duyabilecek miyiz acaba ona? İkinci bir şansı talep ettiğinde o şansı verebilecek miyiz? Verirsek de acaba buna değecek bir insan mı?
Kimimiz çok katı olur, yapılanı asla affetmez ve unutmaz. Bir daha da o kişiye asla güvenmez. Kimimiz de yufka yürekli olur; ikinci, hatta karşısındakinin karakterine göre belki de üçüncü, dördüncü şansı verir. Eğer karşımızdaki yaptığından gerçekten pişman olduysa, zaten o hatayı tekrarlamaz ve güvenimizi yeniden sağlamak için çırpınır durur. Çok mücadele vermesi gerekir, çünkü yıkılan güveni yeniden inşa etmek ilkinden çok daha zordur ve uzun süre ister. Ama eğer bize gerçekten değer veriyorsa, bu mücadele hiç görünmez görüne.
Ancak bazen öyleleriyle karşılaşırız ki, ona verdiğimiz ikinci hatta üçüncü, dördüncü şansı değerlendirmeyi bilmez ve bizi her seferinde bir daha ve daha büyük sükut-u hayale uğratır. Onu affettiğimize pişman ettirir bizi. Öyle ki; onu affettiğimiz için biz kendimizi affetmeyiz. Allah bizi bu karakterdeki insan(!)ların şerrinden korusun…
Diyeceğim şu ki; güvenimizi sarsan biri bizden yeni bir şans istediğinde, önce düşünelim. Karşımızdaki yaptığından gerçekten pişman mı? Ve bizim ona tanıyacağımız şansı iyi değerlendirebilecek mi? O yıkılan güveni yeniden inşa edebilme ihtimali var mı? Hiç ölçüp tartmadan kabul etmek ya da reddetmek olmaz. İkisinin sonunda da pişman olma ihtimalimiz var. O yüzden sağlam bir analiz yaptıktan sonra karar vermeliyiz. Belki de herşey eskisi gibi olabilir, eski güven oluşur yeniden. Ama eğer o izlenimi oluşturmuyorsa bizde, ikinci kez hayal kırıklığına uğrayıp, kendimizi ikinci kez yıpratmanın gereği var mıdır sizce? Vicdanla mantığın dengesini muhafaza etmek gerekir.
Temennim, bu karar verme süreciyle karşı karşıya kalmamamız, ama hayatın cilveleri işte, her an herşeyi çıkartabiliyor karşımıza…
Her tercih bir vazgeçiştir.
Tercihlerinizin, vazgeçtiklerinizden her zaman daha hayırlı olması dileğiyle…
Bir insana güvenmek ve güven vermek çok zordur. Bunun için uzun bir sürece ihtiyaç vardır. Karşımızdakinin tavırları, sözleri bunu belirler. Aynı şekilde, karşımızdakine güven vermek de bizim hal ve hareketlerimize bağlıdır.
Ancak güveni sarsmak ve sarstıktan sonra o eski güveni yeniden inşa etmek, ilkinden çok daha zordur. Çünkü ona karşı bütün iyi niyetimin, inançlarımız yıkılmıştır bir kere. Hani bir laf vardır ya, “kırılan vazo eski haline döner mi?” diye, işte bu da aynı şekildedir.
Birine ne kadar çok değer verirsek, ne kadar güvenirsek; onun bize yaptığı bir yanlışta o nebzede yıkılırız. Çünkü biz ona kendi zihnimizde ve yüreğimizde ulvi değerler yüklemişizdir ve onun bize hiçbir şekilde “kazık atmayacağını” inandırırız kendimize. Fakat işler bizim düşündüğümüz gibi gitmeyip de; o insan bizim tanıdığımızdan çok farklı rollere bürününce, tabiri yerindeyse dünya başımıza yıkılır. Çünkü biz onu öyle bilmiyoruzdur.
Peki bu durumda ne yaparız? Onun hakkındaki tüm iyi niyetimiz yıkılır. Hatta genelleme yaparak, onun her hareketini kendi istediğimiz gibi yorumlarız. Gerçekte bizim söylediğimiz, düşündüğümüz gibi değildir belki ama; insan zihni işte, bir olaya ya da duruma bakarak geneller. Yani parçayı bütüne yayar; haritaya, sahanın kendisiymiş gibi davranır.
Peki ne olacaktır bundan sonra? Eskisi gibi güven duyabilecek miyiz acaba ona? İkinci bir şansı talep ettiğinde o şansı verebilecek miyiz? Verirsek de acaba buna değecek bir insan mı?
Kimimiz çok katı olur, yapılanı asla affetmez ve unutmaz. Bir daha da o kişiye asla güvenmez. Kimimiz de yufka yürekli olur; ikinci, hatta karşısındakinin karakterine göre belki de üçüncü, dördüncü şansı verir. Eğer karşımızdaki yaptığından gerçekten pişman olduysa, zaten o hatayı tekrarlamaz ve güvenimizi yeniden sağlamak için çırpınır durur. Çok mücadele vermesi gerekir, çünkü yıkılan güveni yeniden inşa etmek ilkinden çok daha zordur ve uzun süre ister. Ama eğer bize gerçekten değer veriyorsa, bu mücadele hiç görünmez görüne.
Ancak bazen öyleleriyle karşılaşırız ki, ona verdiğimiz ikinci hatta üçüncü, dördüncü şansı değerlendirmeyi bilmez ve bizi her seferinde bir daha ve daha büyük sükut-u hayale uğratır. Onu affettiğimize pişman ettirir bizi. Öyle ki; onu affettiğimiz için biz kendimizi affetmeyiz. Allah bizi bu karakterdeki insan(!)ların şerrinden korusun…
Diyeceğim şu ki; güvenimizi sarsan biri bizden yeni bir şans istediğinde, önce düşünelim. Karşımızdaki yaptığından gerçekten pişman mı? Ve bizim ona tanıyacağımız şansı iyi değerlendirebilecek mi? O yıkılan güveni yeniden inşa edebilme ihtimali var mı? Hiç ölçüp tartmadan kabul etmek ya da reddetmek olmaz. İkisinin sonunda da pişman olma ihtimalimiz var. O yüzden sağlam bir analiz yaptıktan sonra karar vermeliyiz. Belki de herşey eskisi gibi olabilir, eski güven oluşur yeniden. Ama eğer o izlenimi oluşturmuyorsa bizde, ikinci kez hayal kırıklığına uğrayıp, kendimizi ikinci kez yıpratmanın gereği var mıdır sizce? Vicdanla mantığın dengesini muhafaza etmek gerekir.
Temennim, bu karar verme süreciyle karşı karşıya kalmamamız, ama hayatın cilveleri işte, her an herşeyi çıkartabiliyor karşımıza…
Her tercih bir vazgeçiştir.
Tercihlerinizin, vazgeçtiklerinizden her zaman daha hayırlı olması dileğiyle…