seva
17.12.2008, 16:40
İslam'da Affedicilik ve Hoşgörü - 1
Dini vecibelerimi tam olarak yerine getirmeye ve İslam'ı daha iyi öğrenmeye karar verdiğimde en çok dikkatimi çeken konulardan biri de, Kuran-ı Kerim'in önemle üzerinde durduğu ve detaylı olarak anlattığı "affedicilik ve hoşgörü " konusu oldu
Hepimizin bildiği gibi, dinin tam olarak yaşanmadığı toplum modellerinde, yapılan hiçbir hata affedilmez ve hoşgörülmez Hatta hatanın büyüklüğüne göre, hata yapan kişiye olan bakış açısı değişir, ona verilen değer azalır, fikirlerine hürmet edilmez; adeta diğer insanlar arasında küçülür
Cahiliye toplumlarının bir başka ana özelliği de intikamdır Böyle toplumlarda geçerli olan kriterler şahsi çıkar ve menfaatler olduğu için herkes kendi aleyhinde gördüğü her hareketin intikamını şu ya da bu şekilde almaya çalışır Bu yolda her biri kendi metodlarını uygular ve yapacağı her hareketi en doğal hakkı sayar
Biraz önce de belirttiğim gibi, "orman kanunu"nu andıran bu sistem, ancak cahil insanların oluşturduğu bir toplumda geçerli olabilir İslam'i şuurun tam olarak geliştiği bir toplumda böyle bir ahlaki yapı olması imkansızdır Bilakis dinimiz, asırlardır hoşgörülü ve merhametli yapısıyla tanınmış, müslümanlar her zaman dönemlerinin en adil, en şefkatli kişileri olmuşlardır Hatta İslamiyet'in bu özelliği yüzyıllarca çeşitli toplumların birarada yönetilmesinde önemli rol oynamıştır
Benim de Kuran-ı Kerim'de okuduğum, Peygamber Efendimiz'in hadislerinden öğrendiğim, dinimizin hoşgörü ve affedicilik dini olmasıdır Bu seçkin ahlaka ulaşmak için olayları Kuran doğrultusunda düşünerek yorumlamak yeterlidir
Peygamber Efendimiz: "Kim merhamet etmezse merhamet olunmaz " buyurmuşlardır
Hiç bir müslüman bilerek Allah huzurunda kendini kötü duruma düşürecek ve ahirette kendisi için utanç kaynağı olacak bir hata işlemeyi istemez Hatanın özelliği bilmeyerek, cahillikten veya unutkanlıktan kaynaklanmasıdır "Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma " (Bakara Suresi, 286)
Mükemmellik ancak Cenab-ı Allah'a mahsustur İnsanların aciz yaratılmalarından dolayı kaçınılmaz olarak hataları olur İnsanın nefsi zalim, cahil, bencil olarak yaratılmıştır Ancak müslümanlar Allah'ın verdiği vicdanları ve güzel ahlakları sayesinde yaratılıştan gelen bu olumsuz özelliklerle mücadele ederler ve bundan dolayı dünyada ve ahirette çok güzel karşılık alırlar "Nefse ve ona 'bir düzen içinde' biçim verene, sonra ona fücurunu ve ondan sakınmayı ilham edene " (Şems Suresi, 7-8)
"Kötülüğün karşılığı onun misli olan kötülüktür Ama kim affeder ve ıslah ederse artık onun ecri Allah'a aittir "(Şura Suresi, 40) Kuran-ı Kerim'de bu ayet gibi daha birçok ayet yer almakta ve kötülüğe karşı kötülükle karşılık vermenin müslümanın hakkı olduğunu ancak affetmenin ve ıslah etmenin karşılığının daha fazla olduğunu anlatmaktadır Peygamber Efendimiz ise: "Bir kul dünyada bir kulu(n ayıbını) örterse Allah da onu(n ayıbını) kıyamet günü örter " buyurmuşlardır
Affetme ve bağışlama kavramlarının tam olarak anlamını bulabilmesi için önce, müslümanın ayetin ifadesiyle bir 'kötülükle' muhatap olması gerekir Bu kötülüğün müslümanda meydana getirdiği tepki haklı bir öfke, kızgınlık bile olsa, kasıtlı olarak devam ettirilmediği sürece, ayetin ifadesiyle affedici olmasının Allah katında daha makbul tutulduğunu anlıyoruz: "Öfkelerini yenenler ve insanlardaki (haklarından) bağışlama ile vazgeçenlerdir Allah iyilik yapanları sever " (Al-i İmran Suresi, 134)
İnsanın bir başkasının hatasına karşı öfke hissi duyması ve şahsi bir intikam hareketi içine girmesi ancak bu yüksek İslam'i gerçekleri gereği gibi kavramamasından kaynaklanır
Tabii bu yüksek ahlaka ulaşmak, ancak Cenab-ı Allah'ın samimi kullarına nasib ettiği bir üstünlüktür Veli ahlakı olarak da tarif edilen bu ahlak için Kurani gerçekleri kavramak, sabır göstermek, büyük bir olgunluk ve seçkinlik gerekir "Kim sabreder ve bağışlarsa şüphesiz bu azme değer işlerdendir " (Şura Suresi, 43)
Kuran-ı Kerim bu konuyu gerek peygamberlerin hayatlarında, gerek kıssalarda gerekse müminlere tavsiye olarak indirilen ayetlerde defalarca vurgulamıştır Bu konuda örnek aldığım peygamberlerin ve müslümanların tavırlarından ileriki yazılarımda da bahsedeceğim
Dini vecibelerimi tam olarak yerine getirmeye ve İslam'ı daha iyi öğrenmeye karar verdiğimde en çok dikkatimi çeken konulardan biri de, Kuran-ı Kerim'in önemle üzerinde durduğu ve detaylı olarak anlattığı "affedicilik ve hoşgörü " konusu oldu
Hepimizin bildiği gibi, dinin tam olarak yaşanmadığı toplum modellerinde, yapılan hiçbir hata affedilmez ve hoşgörülmez Hatta hatanın büyüklüğüne göre, hata yapan kişiye olan bakış açısı değişir, ona verilen değer azalır, fikirlerine hürmet edilmez; adeta diğer insanlar arasında küçülür
Cahiliye toplumlarının bir başka ana özelliği de intikamdır Böyle toplumlarda geçerli olan kriterler şahsi çıkar ve menfaatler olduğu için herkes kendi aleyhinde gördüğü her hareketin intikamını şu ya da bu şekilde almaya çalışır Bu yolda her biri kendi metodlarını uygular ve yapacağı her hareketi en doğal hakkı sayar
Biraz önce de belirttiğim gibi, "orman kanunu"nu andıran bu sistem, ancak cahil insanların oluşturduğu bir toplumda geçerli olabilir İslam'i şuurun tam olarak geliştiği bir toplumda böyle bir ahlaki yapı olması imkansızdır Bilakis dinimiz, asırlardır hoşgörülü ve merhametli yapısıyla tanınmış, müslümanlar her zaman dönemlerinin en adil, en şefkatli kişileri olmuşlardır Hatta İslamiyet'in bu özelliği yüzyıllarca çeşitli toplumların birarada yönetilmesinde önemli rol oynamıştır
Benim de Kuran-ı Kerim'de okuduğum, Peygamber Efendimiz'in hadislerinden öğrendiğim, dinimizin hoşgörü ve affedicilik dini olmasıdır Bu seçkin ahlaka ulaşmak için olayları Kuran doğrultusunda düşünerek yorumlamak yeterlidir
Peygamber Efendimiz: "Kim merhamet etmezse merhamet olunmaz " buyurmuşlardır
Hiç bir müslüman bilerek Allah huzurunda kendini kötü duruma düşürecek ve ahirette kendisi için utanç kaynağı olacak bir hata işlemeyi istemez Hatanın özelliği bilmeyerek, cahillikten veya unutkanlıktan kaynaklanmasıdır "Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma " (Bakara Suresi, 286)
Mükemmellik ancak Cenab-ı Allah'a mahsustur İnsanların aciz yaratılmalarından dolayı kaçınılmaz olarak hataları olur İnsanın nefsi zalim, cahil, bencil olarak yaratılmıştır Ancak müslümanlar Allah'ın verdiği vicdanları ve güzel ahlakları sayesinde yaratılıştan gelen bu olumsuz özelliklerle mücadele ederler ve bundan dolayı dünyada ve ahirette çok güzel karşılık alırlar "Nefse ve ona 'bir düzen içinde' biçim verene, sonra ona fücurunu ve ondan sakınmayı ilham edene " (Şems Suresi, 7-8)
"Kötülüğün karşılığı onun misli olan kötülüktür Ama kim affeder ve ıslah ederse artık onun ecri Allah'a aittir "(Şura Suresi, 40) Kuran-ı Kerim'de bu ayet gibi daha birçok ayet yer almakta ve kötülüğe karşı kötülükle karşılık vermenin müslümanın hakkı olduğunu ancak affetmenin ve ıslah etmenin karşılığının daha fazla olduğunu anlatmaktadır Peygamber Efendimiz ise: "Bir kul dünyada bir kulu(n ayıbını) örterse Allah da onu(n ayıbını) kıyamet günü örter " buyurmuşlardır
Affetme ve bağışlama kavramlarının tam olarak anlamını bulabilmesi için önce, müslümanın ayetin ifadesiyle bir 'kötülükle' muhatap olması gerekir Bu kötülüğün müslümanda meydana getirdiği tepki haklı bir öfke, kızgınlık bile olsa, kasıtlı olarak devam ettirilmediği sürece, ayetin ifadesiyle affedici olmasının Allah katında daha makbul tutulduğunu anlıyoruz: "Öfkelerini yenenler ve insanlardaki (haklarından) bağışlama ile vazgeçenlerdir Allah iyilik yapanları sever " (Al-i İmran Suresi, 134)
İnsanın bir başkasının hatasına karşı öfke hissi duyması ve şahsi bir intikam hareketi içine girmesi ancak bu yüksek İslam'i gerçekleri gereği gibi kavramamasından kaynaklanır
Tabii bu yüksek ahlaka ulaşmak, ancak Cenab-ı Allah'ın samimi kullarına nasib ettiği bir üstünlüktür Veli ahlakı olarak da tarif edilen bu ahlak için Kurani gerçekleri kavramak, sabır göstermek, büyük bir olgunluk ve seçkinlik gerekir "Kim sabreder ve bağışlarsa şüphesiz bu azme değer işlerdendir " (Şura Suresi, 43)
Kuran-ı Kerim bu konuyu gerek peygamberlerin hayatlarında, gerek kıssalarda gerekse müminlere tavsiye olarak indirilen ayetlerde defalarca vurgulamıştır Bu konuda örnek aldığım peygamberlerin ve müslümanların tavırlarından ileriki yazılarımda da bahsedeceğim