PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : ÜÇ NASİHAT


ommy
14.02.2009, 13:32
ÜÇ NASİHAT

Durmuşun bir anasından başka kimsesi yoktu .Fakirdi ama gençti kuvvetli idi öküzünün biri ölünce tarlasını süremedi . para kazanmak tekrar çiftini düzebilmek için gurbete gitmeye karar verdi ..gurbet istanbul demektir . köyde kim çaresiz kalırsa,kimin işi bozulursa istanbul yolunu tutar. Durmuş da torbasını omuzladı çarıklarını sıktı dere tepe aştı nihayet istanbula geldi . iki gün hemşerilerinin kahvesinde pinekledi . ne iş tutacağını bilmiyordu bir sanatı yoktu....Bari uşak olayım dedi .kapı aramaya başladı.bir hafta geçti münasip bir yer bulamadı..Bir gün kahvede müstakim efendi isminde birini dalık verdiler,evi edirnekapısında idi..Durmuş gitti bu efendiyi buldu. ak sakallı nur yüzlü bir ihtiyar..eteğini öptü,uşak arıyormuşsunuz beni alın dedi ..Müstakim efendi onu tepeden tırnağa süzdü nereli olduğunu sordu Kastamonuluyum dedi
-----evlimisin
-----hayır
-----anan baban varmı
-----yanlız anam var babam sizlere ömür
-----ne vakit istanbula geldin
-----on gün evvel
-----on gün boşmu gezdin
-----iş aradım
-----bulamadınmı
-----bulamadım
Kazanacağı parayı ne yapacağını borcu olup olmadığını sordu. durmuşun verdiği cevaplardan memnun oldu....peki oğlum dedi ben seni yanıma alayım ama çok para veremem...
------ben çok para istemem efendim dedi
------ama ben pek az para veririm
------ne kadar verirsiniz
------bir kuruş
------günde bir kuruşmu
------hayır
------haftada bir kuruşmu
------hayır
------durmuş biraz şaşaladı tekrar sordu
------ayda bir kuruşmu efendim
------hayır senede bir kuruş
Durmuş bu ihtiyar efendiyi kendisi ile eğleniyor sandı,güldü önüne baktı,utandı.fakat müstakim efendi yine senede bir kuruş yanlız bu kadar değil birde nasihat vereceğim...Durmuş gözlerini kaldırdı ben nasihatı ne yapayım bana para lazım efendim dedi ...Para sarf olunur biter yahut kaybolur oğlum ama insanın aldığı nasihat bitmez ölünceye kadar işine yarar....Durmuş mahzun mahzun yine önüne baktı kuru lafın işe yarayacağına aklı ermedi tekrar müstakim efendinin eteğini öptü çıkıp gidecekti ihtiyar...Dur oğlum dedi şöyle duvarlara bak görüyorsun ya hep kitap dolu burada beş bin kitap var ben bunların hepsini okudum ömrüm ilim ile geçti saçım sakalım kitap üzerinde ağardı.. Aklın paradan daha kıymetli olduğuna kanaat getirdim...nasihat hazır bir akıl demektir.. yoksa ben sana senede beş on lira verebilirim fakat paradan daha çok kıymetli olan nasihati veriyorum..aklın varsa kal bana hizmet et....Durmuş hayır efendim bana para lazım nasihat değil dedi ... Dışarı çıktı sokakta yanlız kalınca düşündü acaba paradan kıymetli olan nasihat neydi kahveye geldi ,o gece merakından uyuyamadı, acaba tek kuruşa katık olarak vereceği nasihat neydi sabah olunca edirnekapı yolunu tuttu..Müstakim efendiye gitti eteğini öptü,vereceğiniz nasihatı merak ettim dedi bir sene size hizmet edeceğim dedi
---Pekala oğlum sene sonu kuruşunla nasihatı alırsın...
---Durmuş tam bir sene kitap odasını süpürdü bahçeyi belledi su taşıdı,merdivenleri yıkadı camları sildi.Müstakim efendinin her hizmetini yaptı.nihayet bir sabah efendisi onu çağırdı
----işte oğlum yanıma gireli tam bir sene oldu kulaklarını iyi aç nasihatını vereyim....*****YOLUNU İZİNİ BİLMEDİĞİN YERE GİTME****** al şu kuruşunu da
----Durmuş efendisinin uzattığı kuruşu aldı birdenbire canı sıkıldı. büyük bir nasihat alacağım sanıyordu halbuki bu kuru bir laftı...Ben bu lafı biliyordum efendim dedi ..
----Müstakim efendi güldü.
-----Biliyorsan iyi şimdi o bildiğini hatırladın bu daha iyi
----Durmuş alık alık bakakaldı... Demek bir sene bu iki çift laf için çalışmıştı ha efendisinin eteğini öptü izin aldı çıkıp gidecekti ..ihtiyar dediki ....istersen bir sene daha kal yine bir kuruşla bir nasihat veririm....
--Hayır istemem efendim diye durmuş çıktı.. hemşerilerinin kahvesine gitti..gene merakından uyuyamadı acaba bu vereceği nasihat netdi bir sene sabretmiş,birinci nasihat için çalışmıştı..şimdi merakından çatlayacaktı..acaba ikincisi neydi .dayanamadı kalktı müstakim efendinin evine gitti. tam bir sene daha hizmet etti sene bitiminde yine müstakim efendi onu çağırdı bu sefer peşin verdi sonra ....al nasihatını******EMANETE HIYANET ETME****** dedi durmuşun yine canı sıkıldı efendim ben bu nasihatı biliyordum dedi iyi ya işte biliyorsan şimdide hatırladın bildiini hatırlamak yeniden bir şeyler öğrenmek kadar faydalıdır... Durmuş giderken tıpkı geçen seneki gibi oğlum eğer bir sene daha kalısan sana bir kuruşum ve son bir nasihatım var dedi ....Durmuş kabul etmedi çıktı..hemşerilerinin kahvesine gitti . bir gece iki gece üç gece rahat uyuyamadı,aaba efendisinin bu sonnasihatı neydi belki bildiği bir şeydi ama neydi ...hep bunu düşünüyordu sersem sersem iş aradı bulamadı...mademki iki senelik emeğim havaya gitti bir sene daha uğraşır şu son nasihati de anlar merakta kalmam dedi tekrar geldi eski kapısına girdi tam bir sene daha müstakim efendiye hizmet etti sene sonunda efendisi yine onu çağırdı kuruşu eline verdi ..al nasihatini de dedi *******KARINI KENDİN GİTMEDİĞİN BİR YERE GECE YATISINA GÖNDERME****** Durmuş bu nasihata omzunu kaldırdı.. içinden dipsiz bir laf işte dedi izin aldı çıkacağı zaman efendisi nereye gideceğini gideceğini sordu ..
----artık memlekete efendim
----başka bir yere gitmeyecekmisin
----niçin
----üç sene oldu gurbetteyim anam ihtiyar gidip bakayım ne oldu...
----pekala oğlum yanlız yola çıkacağın zaman buraya uğra sana bir hediye vereyim anana benden götür tamammı...
----olur efendim dedi
Hemşerilerinin kahvesine düştü bu sene memlekete dönecek gurbetçilere başına geleni anlattı hepsi güldüler...ulan sen ne deliymişsin dediler..Artık istanbulda durmak istemedi ama memlekete nasıl gidecekti cebinde üç kuruştan başka on para yoktu ..Gurbete yayan gelinirdi ama gurbetten memlekete yayan dönülmezdi para lazımdı..herkes kirayla sürücü atları tutardı ayakla bu sılacı kervanına katılmak mümkün değildi hemşerileri haline acıdılar aralarında para topladılar,tam üsküdara geçecekleri akşam durmuş efendisinin evine gitti..
-----işte gidiyorum efendim dedi ihtiyar kalktı yolun açık olsun al şu hediyelerimi anana götür diye ona iki büyük somun uzattı durmuş içinden hay münasebetsiz herif şu gönderdiği hediyeye bak diye kızdı..Ama belli etmedi somunları aldı kahveye geldi heybesine koydu. sılacılarla beraber üsküdara geçti handa bekleyen beygirler bindiler geceleyin ay aydınlığında yola düzüldüler.dere tepe düz gittiler dağlar aştılar bir gün bir ormanın kenarında taşkınca bir suya rast geldiler geçecek yeri bulamıyorlardı..durmuş bu kadar bir su karşısında hemşerilerinin ürkekliğine güldü .atını suya sürecekti tam bu esnada efendisinin verdiği nasihat geldi yolunu izini bilmediğin yere gitme dizgini topladı atının ön ayakları suyun içinde idi yanındaki arkadaşı durmadı atını sürdü iki adım atınca birdenbire suyun içinde kayboldu çıksındiye beklediler ama çıkmadı o vakit civardan bir çoban buldular suyun geçilecek yeriniöğrendiler meğerse orası bir girdapmış Durmuş efendisinin nasihatını hatırlayarak atını o zavallıdan evvel sürmediğine şükretti bir senelik hakkını helal etti .... yolda hemşerileri ona yiyecekte veriyorlardı bir gün karnı çok acıktı efendimin hediye ettiği şu somunlardan birini koparıp yesem dedi elini heybesine atarken tam bir senelik emek sarf ederek işittiği nasihat aklına geldi emanete hıyanet etme ... elini çekti şeytana uymayayım dedi bir kaç gün gece daha yürüdüler nihayet bir gün karanlık ormanın yanından geçiyorlardı ağaçlarınarkasından... Teslim olun diye bir ses işitti durdu onunla beraber bütün kervan durdu eşkiyalar her tarafı çevirmişti efe meydana çıktı canını kurtarmak isteyen üzerinde başında nesi var nesi yok buraya bıraksın selametle yoluna gitsın diye haykırdı....Kimse davranmadı .kimse kaçamadı eşkiyalar yolun gerisinide tutmuşlardı ,can maldan tatlı herkes nesi var,nesi yok efenin önüne döktü senelerce emeklerle kazanılan lira kemerleri altın keseleri gümüş,elmas,hediyeler daha bir çok şeyler durmuşa sıra gelince benim bir şeyim yok dedi efe inanmadı
--- ne demek sen gurbetten gelmiyormusun
---gurbetten geliyorum
---çalıştım
---para kazanmadınmı
---kazanmadım
---yalan
---vallahi kazanmadım hemşerilerime sor istersen.efe hemşerilerine sordu hepsi durmuşun para kazanmadığını senede senede bir kuruşa hizmet ettiğini anlattılar efe durmuşun aptallığına hem kızdı güldü ,hem kızdı adamlarına şu budalaya bir sopa çekin de bir daha para kazanmadan gurbette kalmayı öğrensin Durmuşu falakaya yatırdılar canı çıkıncaya kadar dövdüler .Sılacıların hepsi durmuş gibi on parasız evlerine döndüler durmuşun anası daha fazla ihtiyarlamıştı.zavallı kadın üç senedir çektiği sefaleti anlattı...Neye para kazanmadın a oğlum diye darılacak oldu..durmuş hemşerilerim gibi kazansaydım yine eşkıyalara kaptırarak elim boş dönecektim dedi karnı çok acıkmıştı anasından biraz yiyecek istedi kadıncağız ağlamaya başladı bir şey yok oğlum iki gündür ağzıma lokma girmedi ..Bari şu heybenin içinde efendimin sana gönderdiği somun var onu kıralım beraber yiyelim dedi ,heybeden bir somun çıkardılar kırınca şangır,şangır edrafa altınlar yayıldı şaşırdılar.....


not ..devamı var...

Kaldığımız yerden devam-----

-------Öbür somunuda kırdılar onunda içi altın dolu imiş sevinerek hepsini topladılar..Durmuş iki senelik emeğini efendisine helal etti .Eğer bir sene hizmet ederekaldığı **yolunu bilmediğin yere gitme*** nasihatı aklına getirmeseydi girdapta boğulacaktı ..ikinci sene aldığı **emanete hıyanetlik etme**nasihatını hatırından çıkarsaydı yolda somunları kıracak altınlar meydana çıkacak sonra hemşerileri gibi soyulacaktı..yavaş yavaş düşündükçe efendisinin ne kadar büyük ,ne kadar akıllı bir adam olduğunu anlamaya başladı ..ona istanbulda iken aylık verseydi .ihtimal ötede beride ,yiyecek biriktiremeyecekti yahut sılaya dönerken paraları meydanda getireceği için bir kazaya uğrayacaktı...Durmuş daha çok düşündükçe **aklın****para**dan kıymetli olduğuna inandı **akıl** olmazsa **para***hiç bir işe yaramazdı.işte arkadaşlarının hali...Dağ başlarında eşkiya içinden dolu kemerlerle geçmesinin cezasını gördüler..Durmuş zengin olunca tarla aldı,bağ aldı koca bir çiftlik kurdu köyünün ağası oldu..ama bir türlü evlenemiyor,taşı otuzu geçtiği halde bir kız bulup alamıyordu evlenmesini teklif eden köy ağalarına ..
----Ben de isterim ama bir şartla dedi
----nasıl şart ağa
----karıyı kendi bulunmadığım yere misafirliğe göndermem..
----akrabalarının yanına da göndermezmisin ..
----göndermem
----anasının babasının yanınada göndermezmisin
----kendim bulunmadığım hiç bir yer göndermem
----niçin
----bilmem
Durmuş efendisinin son üçüncü nasihatını bir türlü aklından çıkaramadı ,ilk iki nasihatı da anlamamıştı ama sonra ..onların ne kadar faydasını gördü .kendi köyünde ,komşu köylerde bu şartlarda kimse kız vermiyordu..herkes ,Biz evladımızı esir yapamayız diyordu..
Nihayet iki saat uzak bir köyde öksüz bir kız bulundu .durmuş onu aldı şanına layık bir düğün yaptı.mesut oldu bir erkek çocuğu dünyaya geldi aradan dört sene geçti karısını hiçbir yere göndermedi **anca beraber kanca beraber** derdi bir gün karısının akrabaları geldi köylerinde düğün varmış ,durmuştan izin istediler..
--hayır olmaz dedi
--niçin
--bilmem
Efendisinin nasihatı aklından çıkmıyordu..yalvardılar yakardılar o razı olmadı kendi köylüsüde karısının köylüsüne karıştı..
--zavallı kadın verem olacak diye laf etmeye başladılar..
Hep birden onun üzerine düştüler ant verdiler.Durmuş artık herkesin israrına dayanamadı bir gece kalmak üzere karısını köye yolladı o akşam pişmanlığından yemek yiyemedi **niçin efendimin nasihatını dinlemedim ** diye sıkılmaya başladı ,dinlediği iki nasihattan ne büyük faydalar görmüştü.şimdi son nasihatı dinlemediği için kimbilir ne kadar zarar görecekti duramadı uşaklara atını hazırlattı. geceleyin iki saat ötedeki köye yetişti düğün evinin önüne gitti delikanlılar çitlere dayanmışlar avluda meşaleler altında oynayan kızlara kadınlara bakıyorlardı .acaba bu gece hangi akrabasının yanında kalacaktı..içine bir kurt girdi döndü arkasına baktı bir koca karı geçiyordu ondan bunu anlamak istedi ..
--bana bak nine sana bir şey soracağım
---sor oğlum
---şu köşede çocuğuyla beraber bir taze oturuyor görüyormusun
--kocakarı dikkatle baktı
--görüyorum dedi
--kimin nesidir o
--ah evladım sorma onu bir zalim herif aldızavallı tazeye dünyayı zindan etti .dört senedir işte köyüne yeni geliyor..
--acaip
--evet bütün köylü zorladı da bu sefer izin alabildi kocası fena öyle bir zalim adamki
Durmuşun yüreği atmaya başladı karısının nerede yatacağını sordu koca karı bilmem diye cevap verdi
Durmuş düşündü taşındı birdenbire dediki .. Beni bu bu gece bu kadınla yatırabilirsen sana beş altın veririm
--yiğidim ondan kolay ne var
--demek beni onunla yatırabileceksin
--elbet
--nasıl
--onun akrabaları benim kapı bir komşumdur benim her sözümü dinlerler avlularının nihayetinde tek bir oda vardır gider onları kandırır bu kadını oraya yatırırım el ayak kesildikten sonra seni götürür gizlice bu odaya sokarım....
--doğru söyle
--sen hemen altınları ver yiğidim
Durmuş kesesinden beş altın çıkardı koca karıya verdi atını onun avlusuna bağladı hiddetinden tir tir titriyordu gece yarısını geçti kocakarı geldi onu aldı küçük bir bahça kapısından geçirdi bir avlunun ta nihayetindeki tek odaya soktu,,durmuş yüzünü şalıyla sarmıştı karısı onu tanımadı hemen bağırmaya başladı durmuş sesini çıkarmadı kapıyı kilitledi üzerine yürüdü zavallı kadın köşeye büzülmüş hem bağırıyor hemde tekme atıyordu ..durmuşu yanına hiç yaklaştırmadı akşamdan uyuyan oğlu yatağın üzerindeydi durmuş karısını daha ziyade bağıtmamak için kapının yanına oturdu hiç sesini çıkarmadı .bütün gece ağlayan kadıncağız sabaha karşı korkudan ,yorgunluktan sızar gibi olmuştu..avluda horozlar öttü durmuş yavaşca yatakta uyuyan çocuğunu aldı sessizce avluya geçti atına bindi dört nala köyüne döndü
---Karısının akrabaları gece çocuğun çalındığını duyunca ne yapacaklarını şaşırdılar..ağaya ne cevap vereceğiz diye düşünmeye başladılar kocakarı bunada bir çare buldu,bu oda zaten eski bakınız gece yangın oldu çocuğu kurtaramadık dersiniz dedi .
onu dinlediler hemen odayı yaktılar ağlayarak sızlayarak durmuşun karısını evine getirdiler ,hepsinin alnında çatkı vardı dövünüp duruyorlardı durmuş çocuk nerede diye sordu ah olan oldu gece odamız yandı çocuğu kurtaramadık dediler ...Durmuş güldü niye ağlıyorsunuz canım dedi başınız sağolsun ..ELHAMDÜLİLLAH genciz ALLAH başkasını verir Karısının akrabaları durmuşun bu soğukkanlılığından biraz ferahlar gibi oldular ..Tam bu sırada kapı açıldı durmuşun çocuğu içeri girdi Annesinin kucağına atıldı çocuğun yandığını söyleyenler şaşırdılar o vakit durmuş Gördünüz ya yalancı alçaklar niçin karımı kendimin bulunmadığı yere göndermiyormuşum diye bağırdı..Hepsini tekme tokat kovdu karısına döndü Eğer gece orada bana el sürdürseydin hemen seni öldürecektim işte ibret al da sakın bir daha kocandan ayrı bir yere gitmek isteme dedi .İhtiyar efendisine üç senelik emeğinin hakkını da helal etti..............

HALK EDEBİYATINDAN

madımak_58
14.02.2009, 14:36
ilkokulda öğretmenimiz sürekli bu hikayeden bahsederdi.ve o zamandan beri aklımda kalan,çok ama çok sevdiğim bir hikaye...

YOLUNU İZİNİ BİLMEDİĞİN YERE GİTME...

EMANETE HIYANET ETME...

KARINI KENDİN GİTMEDİĞİN BİR YERE GECE YATISINA GÖNDERME...

paylaşım için teşekkürler...