Kardelencicegi
24.02.2009, 11:00
Serçe Kuşu Gibidir Umut....Dal Yorulur Serçe Yorulmaz
Umut yaşamanın bir diğer adıdır. Yaşadığını hissetme, hayata cevap vermedir, hayatı memnun etmedir. Hayatı yürekle yaşama, hayata hoş gözle bakma, hayata olumlu yanından yaklaşma, hayatı güzelliklerle tarif etmedir. Bütün sıkıntısına, bütün acısına rağmen, yine de hayata sarılma, hayattan bir şeyler ummadır. Umut; hayal ettiklerine sahip çıkma, güzel düşüncelere samimi olarak bağlanmadır. Bir gün gelip, sevgisinin, aşkının karşılık göreceğini, sorularının cevap bulacağını ve dünyasının aydınlanacağını beklemedir.
Umut; dal veren, tomurcuklanan, çiçek açan bir ağaca sevinme, yağmurun getireceği bereketin uyandıracağı coşkuya ortak olma, bu sevinci yüreğinde hissetmedir. Zira umudun türküsü “dünyayı kardeş bilme, gökleri insanın ortak tarlası” olarak düşünmedir.
Hayata umut penceresinden bakmak; orada görünenlerin büyük bölümüne ulaşılamasa bile, bir gün gelip hiç olmazsa bir bölümüne ulaşılabileceğini tahayyül etmedir. Umut; kendini mutlu sanmanın, mutlu görmenin, mutlu hissetmenin ve gülümsemenin bir diğer yoludur. Yorulduğumuzda, daraldığımızda, yaşadıklarımız ta boğazımıza kadar geldiğinde, bütün çıkış yollarının kapandığını sandığımızda, “belki bir gün” diyerek bizi teselli edendir. Ellerimizden tutup, karamsarlık ve yeis penceresinden uzaklaştırarak, kendi penceresinden, yeni bir zamana dair güzellikleri gösterendir. Yeri geldiğinde umut, en büyük dayanağımız, en büyük sığınağımız, en büyük direncimiz, en büyük avuntumuzdur. Hüzünlerimizi umuda sarılarak sonlandırırız, acılarımızı umutla teselli ederiz, sevinçlerimizi umutla besleriz. Bize güç veren, bize direnç veren, doğruyu savunmamızı sağlayandır umut.
Yaşanan kötülüklere ve kötülerin yaptıklarına bakarak, hep onların galip geldiğini iddia edenlere karşı silahımızdır umut. Kötülüğün, bu gün galip gelse de, yarın yenileceğini, kötülerin kaybedip iyilerin kazanacağını, kötülüğün bir gün gelip iyilik karşısında mutlaka mağlup olacağını bize düşündürendir umut.
Bütün bunları ummak ve bir gün umduklarımızın hiç olmazsa bir kısmını elde edeceğimizi düşünmektir umut...
Suat Taşer, “Yaşamak ummaktır” adlı şiirinin bir bölümünde bakın ne diyor:
“Bir vedalık hükmü var hayatın, / ölümün vakti saati sorulmaz.
Serçe kuşu gibidir umut, / dal yorulur, serçe yorulmaz.”
Şairin dediği gibi: “Serçe kuşu gibidir umut, / dal yorulur, serçe yorulmaz.”
Kavgalar olsa da umut vardır ve sağdır. Acılar dört bir yanımızı sarmış olsa da, gece en hüzünlü şarkılarını mırıldansa da, dünya bir zamanlar olduğundan farklı olsa da; umut yine vardır ve sağdır.
Umudu terk etme, umuda sırtını dönme, umuttan yüz çevirme, umuttan yolunu ayırma, umudu kendinden ayrı düşünme. Bir bakarsın, “Yolunu şaşırmış bir yıldız düşer belki üstüne” Aydınlığıyla ruhunu aydınlatır, nuruyla yüreğini ferahlatır. Hayattan yana tavır almanı ve hayata yeniden ve daha bir şevkle başlamanı sağlar. Dost olursunuz umudun yardımıyla yeniden... Hayat ve sen... Umut türküleri söylersin en canlı, en içten, en coşkulu sesinle... En derin nefesinle... Dağları umut tutar, yollar umuda çıkar, eller umuda kenetlenir. Yankı bulur yeniden; yaptıkların, yaşadıkların, anlattıkların, söylediklerin...
Sen umuda sarıldığında, sen vefa gösterdiğinde, umut hiçbir zaman seni terketmez ve hep yanında olur.
Sen git demedikçe, sen göndermedikçe umut kendiliğinden gitmez ve hep seninle olur. Yürek umutla dolduğunda; dağlarda aşk ateşleri yanar, çöller yağmura doyar, ağaçlar meyveye durur, dal yapraklanır, çiçek tomurcuklanır.
Kolay değildir umudu yok etmek, ortadan kaldırmak ve umuda inananların ellerinden umudu alıp, umutsuz bırakmak. Direnir buna karşı umut, bütün gücüyle karşı koyar. Bilir çünkü, insanların elinden umudu da alındığında artık geriye bir şey kalmayacağını... Umudunu kaybedenin her şeyini kaybettiğini... Bunu bildiği içindir ki direnir. Direnir ve umutsuzluktan uzak tutmaya çalışır insanları...
Hüzün, keder, elem değildir umut; sevgi, coşku, onur ve belki de “açılıp serpilen, kendine vurulan engelleri yıkan” bir ırmaktır umut... Böylelikle, acıları sevince, yoklukları gönence, kavgaları barışa, isyanları inanca dönüştürür umut... Şairin deyimiyle; “Vuruşkan Bir Şahandır Umut”
Bir yanda umut dururken insanları umutsuzlukla korkutmak ve umutsuzluğa sürüklemek; umutsuz olmaya, umutsuz davranmaya özendirmek reva mıdır? İçimizi umudun gülleriyle bezemek varken, umutsuzluk oklarına hedef etmek reva mıdır? Reva mıdır hep acılar çağından sözedip, umuttan hiç söz etmemek... Reva mıdır güzellikleri karanlığın insafına terkedip, yıldızları göstermemek.
Öyleyse revadır bütün bunları yapanlara, “Umut”vermeyenlere Nurullah Genç’in mısralarıyla sitemler göndermek...
“revamı beni böyle kurşunlamak derinden / ruhum bakamaz oldu güllere kederinden revamı içimde soluklanan kuşların / kırmak kanatlarını / sonrada bakmaksızın arkaya bir defa bırakıp adım adım istihza tohumlarını / bu zamansız şairi incitmek reva mıdır sevindirmek dururken / öldürmek reva mıdır“
Ne var ki, insan bazen öyle bir noktaya, öyle bir yere gelir ki; dünyası kararır, bütün umutlarının suya düştüğünü, boğulduğunu sanır. O anda her taraf alevle doludur, her taraf çöl olmuştur, su bulma ve kurtulma umudu kalmamıştır. Umut, kavuşamayacağımız mesafelerin, geçemeyeceğimiz engellerin ötesine çekilmiştir. Artık hiç bir umut kalmamıştır, umudu yakalamak adına... Her şey anlamını yitirmiş, her şey gözümüzde değersizleşmiş, her şeye olumsuz yanından bakar olmuşuzdur. İşte tam bu noktada “Çaresizlik bir tek hançer gibi yalın” saplanır bağrına bütün umutların...
Şair Ümit Yaşar Oğuzcan’ın şiirinde söylediği gibi, “ıpıssız bir yere gelince, çaresizlik yalın bir hançer gibi bütün umutların bağrına saplandığında” umut yine de ölmez, yokolmaz. Bir el uzanır, çekip kaldırır düştüğü yerden ve tedavi eder umudu; yaşatır. Yaşamak için yeni sebepler bulur kendine umut. Çünkü o yaşadıkça, ona inananlar da yaşayacak ve güzellikleri yaşatacaklar.
Belki böyle kötü durumlar olmasa, ya da şair Veysel Çolak mısralarıyla;
“Buzul çağı bitecekti bir zenci yakılmasa / Bölüşebilse insan kahvelerin nefesten ısısını / Konuşurken bir silahın gölgesi düşmese camlarına”, insanlar umutlanmak için bu kadar zorlanmayacaklardı.
Kavga bu kadar yer bulamayacaktı dünyamızda. İnsanlar sebepsiz yere birbirlerine düşman olmayacaklar, birbirlerini bu kadar incitip, kalpleri kırmayacaklardı. Ama yine de; ”Çaresiz yenilenir pası dökülür bu yaşantının” ve umut dirilir, hayata döner, ayakta kalmayı başarır aşkın yardımıyla... Zira, “Umut aşktadır” ve aşksa yaşamaktadır.
Alıntıdır...
Yanlis ekledim se affola.
Umut yaşamanın bir diğer adıdır. Yaşadığını hissetme, hayata cevap vermedir, hayatı memnun etmedir. Hayatı yürekle yaşama, hayata hoş gözle bakma, hayata olumlu yanından yaklaşma, hayatı güzelliklerle tarif etmedir. Bütün sıkıntısına, bütün acısına rağmen, yine de hayata sarılma, hayattan bir şeyler ummadır. Umut; hayal ettiklerine sahip çıkma, güzel düşüncelere samimi olarak bağlanmadır. Bir gün gelip, sevgisinin, aşkının karşılık göreceğini, sorularının cevap bulacağını ve dünyasının aydınlanacağını beklemedir.
Umut; dal veren, tomurcuklanan, çiçek açan bir ağaca sevinme, yağmurun getireceği bereketin uyandıracağı coşkuya ortak olma, bu sevinci yüreğinde hissetmedir. Zira umudun türküsü “dünyayı kardeş bilme, gökleri insanın ortak tarlası” olarak düşünmedir.
Hayata umut penceresinden bakmak; orada görünenlerin büyük bölümüne ulaşılamasa bile, bir gün gelip hiç olmazsa bir bölümüne ulaşılabileceğini tahayyül etmedir. Umut; kendini mutlu sanmanın, mutlu görmenin, mutlu hissetmenin ve gülümsemenin bir diğer yoludur. Yorulduğumuzda, daraldığımızda, yaşadıklarımız ta boğazımıza kadar geldiğinde, bütün çıkış yollarının kapandığını sandığımızda, “belki bir gün” diyerek bizi teselli edendir. Ellerimizden tutup, karamsarlık ve yeis penceresinden uzaklaştırarak, kendi penceresinden, yeni bir zamana dair güzellikleri gösterendir. Yeri geldiğinde umut, en büyük dayanağımız, en büyük sığınağımız, en büyük direncimiz, en büyük avuntumuzdur. Hüzünlerimizi umuda sarılarak sonlandırırız, acılarımızı umutla teselli ederiz, sevinçlerimizi umutla besleriz. Bize güç veren, bize direnç veren, doğruyu savunmamızı sağlayandır umut.
Yaşanan kötülüklere ve kötülerin yaptıklarına bakarak, hep onların galip geldiğini iddia edenlere karşı silahımızdır umut. Kötülüğün, bu gün galip gelse de, yarın yenileceğini, kötülerin kaybedip iyilerin kazanacağını, kötülüğün bir gün gelip iyilik karşısında mutlaka mağlup olacağını bize düşündürendir umut.
Bütün bunları ummak ve bir gün umduklarımızın hiç olmazsa bir kısmını elde edeceğimizi düşünmektir umut...
Suat Taşer, “Yaşamak ummaktır” adlı şiirinin bir bölümünde bakın ne diyor:
“Bir vedalık hükmü var hayatın, / ölümün vakti saati sorulmaz.
Serçe kuşu gibidir umut, / dal yorulur, serçe yorulmaz.”
Şairin dediği gibi: “Serçe kuşu gibidir umut, / dal yorulur, serçe yorulmaz.”
Kavgalar olsa da umut vardır ve sağdır. Acılar dört bir yanımızı sarmış olsa da, gece en hüzünlü şarkılarını mırıldansa da, dünya bir zamanlar olduğundan farklı olsa da; umut yine vardır ve sağdır.
Umudu terk etme, umuda sırtını dönme, umuttan yüz çevirme, umuttan yolunu ayırma, umudu kendinden ayrı düşünme. Bir bakarsın, “Yolunu şaşırmış bir yıldız düşer belki üstüne” Aydınlığıyla ruhunu aydınlatır, nuruyla yüreğini ferahlatır. Hayattan yana tavır almanı ve hayata yeniden ve daha bir şevkle başlamanı sağlar. Dost olursunuz umudun yardımıyla yeniden... Hayat ve sen... Umut türküleri söylersin en canlı, en içten, en coşkulu sesinle... En derin nefesinle... Dağları umut tutar, yollar umuda çıkar, eller umuda kenetlenir. Yankı bulur yeniden; yaptıkların, yaşadıkların, anlattıkların, söylediklerin...
Sen umuda sarıldığında, sen vefa gösterdiğinde, umut hiçbir zaman seni terketmez ve hep yanında olur.
Sen git demedikçe, sen göndermedikçe umut kendiliğinden gitmez ve hep seninle olur. Yürek umutla dolduğunda; dağlarda aşk ateşleri yanar, çöller yağmura doyar, ağaçlar meyveye durur, dal yapraklanır, çiçek tomurcuklanır.
Kolay değildir umudu yok etmek, ortadan kaldırmak ve umuda inananların ellerinden umudu alıp, umutsuz bırakmak. Direnir buna karşı umut, bütün gücüyle karşı koyar. Bilir çünkü, insanların elinden umudu da alındığında artık geriye bir şey kalmayacağını... Umudunu kaybedenin her şeyini kaybettiğini... Bunu bildiği içindir ki direnir. Direnir ve umutsuzluktan uzak tutmaya çalışır insanları...
Hüzün, keder, elem değildir umut; sevgi, coşku, onur ve belki de “açılıp serpilen, kendine vurulan engelleri yıkan” bir ırmaktır umut... Böylelikle, acıları sevince, yoklukları gönence, kavgaları barışa, isyanları inanca dönüştürür umut... Şairin deyimiyle; “Vuruşkan Bir Şahandır Umut”
Bir yanda umut dururken insanları umutsuzlukla korkutmak ve umutsuzluğa sürüklemek; umutsuz olmaya, umutsuz davranmaya özendirmek reva mıdır? İçimizi umudun gülleriyle bezemek varken, umutsuzluk oklarına hedef etmek reva mıdır? Reva mıdır hep acılar çağından sözedip, umuttan hiç söz etmemek... Reva mıdır güzellikleri karanlığın insafına terkedip, yıldızları göstermemek.
Öyleyse revadır bütün bunları yapanlara, “Umut”vermeyenlere Nurullah Genç’in mısralarıyla sitemler göndermek...
“revamı beni böyle kurşunlamak derinden / ruhum bakamaz oldu güllere kederinden revamı içimde soluklanan kuşların / kırmak kanatlarını / sonrada bakmaksızın arkaya bir defa bırakıp adım adım istihza tohumlarını / bu zamansız şairi incitmek reva mıdır sevindirmek dururken / öldürmek reva mıdır“
Ne var ki, insan bazen öyle bir noktaya, öyle bir yere gelir ki; dünyası kararır, bütün umutlarının suya düştüğünü, boğulduğunu sanır. O anda her taraf alevle doludur, her taraf çöl olmuştur, su bulma ve kurtulma umudu kalmamıştır. Umut, kavuşamayacağımız mesafelerin, geçemeyeceğimiz engellerin ötesine çekilmiştir. Artık hiç bir umut kalmamıştır, umudu yakalamak adına... Her şey anlamını yitirmiş, her şey gözümüzde değersizleşmiş, her şeye olumsuz yanından bakar olmuşuzdur. İşte tam bu noktada “Çaresizlik bir tek hançer gibi yalın” saplanır bağrına bütün umutların...
Şair Ümit Yaşar Oğuzcan’ın şiirinde söylediği gibi, “ıpıssız bir yere gelince, çaresizlik yalın bir hançer gibi bütün umutların bağrına saplandığında” umut yine de ölmez, yokolmaz. Bir el uzanır, çekip kaldırır düştüğü yerden ve tedavi eder umudu; yaşatır. Yaşamak için yeni sebepler bulur kendine umut. Çünkü o yaşadıkça, ona inananlar da yaşayacak ve güzellikleri yaşatacaklar.
Belki böyle kötü durumlar olmasa, ya da şair Veysel Çolak mısralarıyla;
“Buzul çağı bitecekti bir zenci yakılmasa / Bölüşebilse insan kahvelerin nefesten ısısını / Konuşurken bir silahın gölgesi düşmese camlarına”, insanlar umutlanmak için bu kadar zorlanmayacaklardı.
Kavga bu kadar yer bulamayacaktı dünyamızda. İnsanlar sebepsiz yere birbirlerine düşman olmayacaklar, birbirlerini bu kadar incitip, kalpleri kırmayacaklardı. Ama yine de; ”Çaresiz yenilenir pası dökülür bu yaşantının” ve umut dirilir, hayata döner, ayakta kalmayı başarır aşkın yardımıyla... Zira, “Umut aşktadır” ve aşksa yaşamaktadır.
Alıntıdır...
Yanlis ekledim se affola.