kaanansay
27.04.2009, 13:41
Müslüman Evrimcilerin Cevaplamaları Gereken Konular
Evrim teorisi yaratılış gerçeğini inkar eden, tüm canlılığın başıboş tesadüfler sonucunda ortaya çıktığını iddia eden din dışı bir ideolojidir. 20. yüzyılda ortaya çıkan bilimsel gerçeklerle tüm dayanaklarını yitiren bu teorinin geçersizliği, günümüzde ilkokul seviyesindeki bilgilerle dahi kolaylıkla anlaşılmaktadır. Sadece biyoloji derslerinde öğretilen "hücrenin kompleks yapısını" açıklayan bilgiler dahi evrim teorisinin tesadüf iddiasının ne kadar büyük bir yanılgı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Ancak bu "din ve bilim dışı" teorinin temelsiz bir ideoloji olduğu açıkça ortadayken, Müslümanlar arasında bu köhne teoriyi destekleyen bazı kimseler bulunmaktadır.
"Müslüman evrimciler", materyalist telkin ve propagandaların etkisine kapılarak, evrim teorisini bilimsel bir gerçek zanneden ve bu teori ile Allah'a iman arasında bir "orta yol" arayan inançlı insanlardır. Söz konusu kişiler, Darwinizm'in canlılığın kökeni hakkındaki senaryosunu aynen kabul etmekte, ancak bu senaryonun Allah'ın kontrolünde olduğunu savunarak, evrim teorisi ile inanç arasında sözde bir "uzlaşma" sağlamaya çalışmaktadırlar. Oysa inançsızlık temeli üzerine kurulmuş olan bu teoriyi "dine uygun" hale getirme yönündeki çabalar hüsranla sonuçlanmaya mahkumdur. Çünkü evrim teorisi, Yüce kitabımız Kuran-ı Kerim'de bildirilen, tüm canlıları Allah'ın yoktan yarattığı gerçeği ile çelişen ve pozitif bilimlerle hiçbir şekilde açıklanamayan bir iddiadan ibarettir.
Burada bir konuyu belirtmek gerekir: Elbette ki Allah dileseydi canlıları evrimle de yaratabilirdi. Ancak Kuran'da bu yönde bir işarete rastlanmamakta, evrimcilerin öne sürdüğü gibi türlerin uzun sürede, aşama aşama oluşumunu destekleyecek tek bir ayet bile bulunmamaktadır. Aksine bütün deliller canlıları Allah'ın bir anda, eksiksiz olarak yarattığını göstermektedir. Durum bu kadar açıkken, bazı Müslümanların hala evrim teorisini savunmaları oldukça dikkat çekicidir. Bu önemli yanılgının nedeni, evrimcilerin bilimsel bir iddiayı savunduklarını zannetmeleri, çoğunluk oldukları zannından yola çıkarak haklı olabileceklerini düşünmeleri ve bunun sonucunda evrimcilere karşı duydukları psikolojik eziklik olabilir.
Bu yazıda Müslüman evrimcilerin bazı iddialarına Kuran ayetleri rehberliğinde cevaplar verilecektir. (Detaylı bilgi için Bkz: Kuran Darwinizmi Yalanlıyor, Harun Yahya, Kültür Yayıncılık, Ekim 2001)
Allah Yoktan Varedendir
Müslüman evrimciler canlılığın nasıl ortaya çıktığını açıklarken, bilimsel açıdan hiçbir geçerliliği olmayan mutasyon, doğal seleksiyon, sudan karaya geçiş, karadan havaya geçiş gibi açıklamalarla evrimci mantıklara sığınırlar. Mutasyon, doğal seleksiyon, sudan karaya geçiş, karadan havaya geçiş gibi açıklamalarla canlıların varlığını açıklamaya çalışırlar. Oysa Allah dilediğini, dilediği şekilde ve zamanda, örneksiz olarak yaratan, yoktan var edendir. Her türlü eksiklikten uzak olan, hiçbir şeye ihtiyaç duymayandır. Allah'ın yaratmak için hiçbir sebebe, araca, aşamaya ihtiyacı yoktur. Dünyada herşeyin belli sebeplere, doğa kanunlarına bağlı olması kimseyi yanıltmamalıdır. Yüce Rabbimiz Allah, tüm bu sebeplerin Yaratıcısı olarak bunlardan tamamen münezzehtir.
Göklerin ve yerin Rabbi olan Allah, dilediği takdirde bu sebepleri ortadan kaldırabilir. Örneğin Allah dilerse insanları akciğere ihtiyaç duymaksızın, havadan oksijen solumalarına gerek olmadan hayatta kalacakları şekilde de yaratabilir. Dolayısıyla Allah'ın bir akciğeri zaman içinde evrimleştirerek mükemmel hale getirmeye ya da bir başka mekanizma meydana getirmeye ihtiyacı yoktur. Bu yüzden, insanın Allah'ın büyüklüğünü, gücünü düşünürken de kendi duyularının ve aklının sınırlarıyla düşünmesi çok büyük bir yanılgı olur.
Allah yeri, gökleri ve ikisi arasındaki herşeyi, tüm canlıları yalnızca dilemiş ve yaratmıştır. Bu, Allah için son derece kolaydır. Kuran'da da bu gerçek birçok ayetle haber verilmiş ve Allah'ın yaratışı hakkında şunlar bildirilmiştir:
Onu istediğimizde herhangi bir şey için sözümüz, ona yalnızca "Ol" demekten ibarettir; o da hemen oluverir. (Nahl Suresi, 40)
Dirilten ve öldüren O'dur. Bir işin olmasına hükmetti mi, ona yalnızca: "Ol" der, o da hemen oluverir. (Mümin Suresi, 68)
Kuran'da Allah'ın evreni ve canlıları mükemmel bir şekilde yarattığı pek çok ayette bildirilmektedir. Evrimsel yaratılışı savunanların aksine, Allah önce maymunu yaratıp, sonra onları kusurlu ve eksik organlı geçiş formlarından evrimleştirerek insanı biçimlendirmemiştir. Allah insanları en güzel surette yaratmıştır:
Doğrusu, Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık. (Tin Suresi, 4)
… Size düzenli bir biçim (suret) verdi; suretlerinizi de güzel yaptı. Dönüş O'nadır. (Tegabün Suresi, 3)
Rabbimizin Benzersiz Yaratma Şekilleri
Evrimsel yaratılış iddiasıyla ortaya çıkan çevrelerin göz ardı ettikleri bir diğer önemli konu da Allah'ın benzersiz yaratma şekilleridir. Allah, melekler, cinler ve şeytan gibi, insandan ve hayvandan çok farklı yaratılışa sahip canlılar var etmiştir. Kuran'da bildirildiğine göre, bu varlıkların hiçbiri uzun bir süreç sonucunda, aşama aşama, evrimleşerek meydana gelmemişlerdir. Hepsi Allah'ın dilemesiyle bir anda, sebeplerden bağımsız olarak, yoktan yaratılmışlardır. Çünkü Allah yaratmada hiçbir sürece, aşamaya ihtiyaç duymayandır.
Müslüman evrimciler insanın yaratılışı hakkındaki Darwinist yanılgılara bilinçsizce sarılırlarken meleklerin, cinlerin ya da şeytanın yaratılışları hakkında hiçbir açıklamada bulunmamaktadırlar.
Melekler herhangi bir evrim sürecinden geçmeden, bir anda var edilmişlerdir
Ayetlerde meleklerin yaratılışı şu şekilde tarif edilir:
Hamd, gökleri ve yeri yaratan, ikişer, üçer ve dörder kanatlı melekleri elçiler kılan Allah'ındır; O, yaratmada dilediğini arttırır. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. (Fatır Suresi, 1)
Ayette geçen ifadeden de anlaşıldığı üzere, melekler görünüm itibariyle insanlardan çok farklıdırlar. Nitekim Allah yukarıdaki ayette "O yaratmada dilediğini artırır" ifadesiyle de farklı yaratış şekillerine dikkat çekmiştir. Melekler Allah'ın emrinde olan varlıklardır (Nahl Suresi, 49-50) ve insandan önce yaratılmışlardır. Allah ilk insan olan Hz. Adem'i yaratacağı zaman bunu meleklere bildirmiş ve onlara Hz. Adem'e secde etmelerini emretmiştir.
Kuran'da ayrıca ölüm meleklerinden, Cibril'den ve Mikail'den de bahsedilmektedir:
Melekleri, onların yüzlerine ve arkalarına vurarak: "Yakıcı azabı tadın" diye o inkar edenlerin canlarını alırken görmelisin. (Enfal Suresi, 50)
Her kim Allah'a, meleklerine, elçilerine, Cibril'e ve Mikail'e düşman ise, artık şüphesiz Allah da kafirlerin düşmanıdır." (Bakara Suresi, 98)
Allah Kuran'da, Hz. İbrahim'e, Hz. Lut'a ve Hz. Meryem'e de melekleri gönderdiğini bildirmektedir. Hz. İbrahim'e "Hz. İshak ve Hz. Yakub"u müjdeleyen melekler, "Selam" sözüyle eve girmişlerdir. (Hud Suresi, 73) Aynı melekler Hz. Lut'a kavminin helak olacağını haber vermişlerdir. (Şuara Suresi, 160) Ayetlerde Allah'ın Hz. Meryem'e Cibril'i gönderdiği ve Cibril'in Hz. Meryem'e "Ben, yalnızca Rabbinden (gelen) bir elçiyim" (Meryem Suresi, 19) dediği bildirilmektedir. Bu elçiler Allah'ın dilemesiyle Hz. İbrahim'in, Hz. Lut'un ve Hz. Meryem'in yanında var edilmişlerdir. Allah'ın dilemesiyle, dilediği yerde ve dilediği surette bir anda yaratılmışlardır. Allah bu ayetlerde herhangi bir süreçten ya da evrimleşme aşamalarından bahsetmemektedir.
Bu örnekler, Allah'ın sonsuz yaratma gücünü, sebeplerden ve aşamalardan bağımsız olarak yoktan varedişini birkez daha ortaya koymaktadır. İşte insanların yaratılışı da aynı melekler gibi bir anda ve Allah'ın "OL" demesiyle gerçekleşmiştir. Müslüman evrimcilerin evrim teorisinin köhne aldatmacalarına yer verdikleri yazılarda bu gibi mucizevi yaratılışlarla ilgili herhangi bir açıklamaya rastlanmamaktadır.
Cinler evrimleşmemiş, Allah'ın dilemesiyle "ateşten" yaratılmışlardır
Melekler gibi cinler de insanlardan farklı bir yaratılışa sahiptirler. Allah insanın balçıktan, cinlerin ise ateşten yaratıldığını şöyle haber verir:
İnsanı, ateşte pişmiş gibi kuru bir çamurdan yarattı. Cann'ı (cinni) da 'yalın-dumansız bir ateşten' yarattı. (Rahman Suresi, 14-15)
Allah Kuran'da insanların ve cinlerin yaratılış amaçlarını da bildirmektedir:
Ben, cinleri ve insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım. (Zariyat Suresi, 56)
Açıkça görüldüğü gibi, insanlar ve cinler farklı varlıklardır. Yaratılış amaçları ise aynıdır; yalnızca Allah'a ibadet etmek... Kuran'da, özellikle de Cin Suresi'nde, cinler hakkında çok detaylı bilgiler verilmektedir: Allah'a iman etmeleri, Allah'tan korkmaları, Kuran'a teslim olmaları, Kuran'ı dinlemeleri… Hz. Süleyman kıssasında ise cinlerin madde nakli, hızlı hareket etme gibi farklı yeteneklere sahip oldukları haber verilmektedir. (Neml Suresi, 39) Ayetlerde bildirildiği üzere cinler de, yaptıklarının karşılığını ahiret gününde eksiksizce alacaklardır. (Hud Suresi, 119)
Aynı melekler gibi cinler de insandan önce yaratılmışlardır. Allah Hz. Adem'i yarattığı zaman meleklere ve İblis'e ona secde etmelerini emreder. Ardından da İblis'in cinlerden olduğunu şöyle açıklar:
Hani meleklere: "Adem'e secde edin" demiştik; İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O cinlerdendi, böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda Beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. (Bu,) Zalimler için ne kadar kötü bir (tercih) değiştirmedir. (Kehf Suresi, 50)
Allah cinleri "dumansız bir ateşten" yaratmıştır. Ayetlerde herhangi bir evrim sürecinden, tesadüflerden ya da evrimleştiren herhangi bir mekanizmadan bahsedilmemektedir, çünkü cinler için de evrimle yaratılış söz konusu değildir. Onlar da Allah'ın dilemesiyle, bir anda varolmuşlardır, herhangi bir süreç geçirmeden, mutasyona ya da doğal seleksiyona uğramadan, bir anda yaratılmışlardır. Allah için yaratmak çok kolaydır. Üstün bir güç sahibi olan Rabbimiz, hiçbir sebebe gerek duymaksızın yoktan var edendir. Cinleri ve melekleri nasıl farklı şekillerde ve yoktan var ettiyse, insanı da aynı kudretle evrime gerek olmadan, ayrı bir varlık olarak yoktan var etmiştir.
Peygamberlerin Gösterdiği Mucizeler De Evrim Olmadığının Bir Delilidir
Kuran ayetlerinde Rabbimiz'in birçok peygambere çeşitli mucizelerle lütufta bulunduğu haber verilmektedir. Ayetlerde bildirildiğine göre, Hz. İsa çamurdan kuş biçiminde bir şey yapıp, onun içine üfürdüğünde kuş Allah'ın dilemesiyle hayat bulmuş, canlanmıştır. Bu gerçek Kuran'da şöyle bildirilmektedir:
"...Ben size çamurdan kuş biçiminde bir şey oluşturur, içine üfürürüm, o da hemencecik Allah'ın izniyle kuş oluverir..." (Al-i İmran Suresi, 49)
Allah bu şekilde bilinen sebeplere bağlı olmaksızın bir canlı oluşturmuş, ona can vermiştir. Hiçbir evrim süreci yaşanmadan, aradan zaman geçmeden, ara aşamalar olmadan çamurdan canlı bir varlık oluşmaktadır. Bu, Allah'ın bir mucizesi ve evrime inanan Müslümanların açıklayamadıkları önemli bir gerçektir. Allah bir canlıyı var etmek için aşamalara ihtiyaç duymayandır. Buna çok benzer bir başka örnek ise Hz. İbrahim'le ilgilidir. Ayetlerde Allah'ın cansız varlıklara mucizevi şekilde can verdiği bildirilmektedir:
Hani İbrahim: "Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti. (Allah ona:) "İnanmıyor musun?" deyince, "Hayır (inandım), ancak kalbimin tatmin olması için" dedi. "Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir." (Bakara Suresi, 260)
Bir diğer ayette ise Rabbimiz Hz. Musa'nın asasını yılana dönüştürdüğünü ve böylece ona büyücülerin hilelerini yok ettirdiğini bildirmektedir. (Araf Suresi, 107)
Bu ayetlerde bildirilen mucizelerin her biri Allah'ın dilemesi ile bir anda yaratılmıştır. Hz. İbrahim'in canlandırdığı kuş da, Hz. İsa'nın çamurdan oluşturduğu kuş da, Hz. Musa'nın asasının dönüştüğü yılan da bir anda var olmuşlardır. Herhangi bir evrim sürecinden geçmemiş, sonsuz güç sahibi olan Rabbimiz'in dilemesiyle canlanmışlardır.
Hz. Süleyman Kıssasındaki Kuş İle Karıncalar Evrimin Olmadığına Delildir
Kuran'da Allah'ın mucizevi yaratışıyla ilgili örneklerden bir diğeri ise Hz. Süleyman kıssasındadır. Ayetlerde bildirildiği üzere Hz. Süleyman dişi karıncanın kendisi hakkında söylediklerini duymakta ve anlamaktadır:
Nihayet karınca vadisine geldiklerinde, bir dişi karınca dedi ki: "Ey karınca topluluğu, kendi yuvalarınıza girin, Süleyman ve orduları, farkında olmaksızın sizi kırıp-geçmesin." (Süleyman) Bu sözü üzerine tebessüm edip güldü… (Neml Suresi, 18-19)
Görüldüğü gibi, ayette bir karıncanın diğer karıncalara hitap ettiği, bu hitabın ise Hz. Süleyman tarafından duyulduğu haber verilmektedir. Şuursuz tesadüflerle ortaya çıktığı iddia edilen bir hayvanın kendi toplumuna hitap etmesini sağlayacak özel bir haberleşme sistemine sahip olması, üstelik onları akla ve mantığa davet etmek gibi bilinçli davranışlarda bulunması elbette söz konusu olamaz. Ancak sonsuz güç ve kudret sahibi olan Rabbimiz bu karıncayı insanların alışkın oldukları tüm sebeplerin dışında, mucizevi bir yaratışla var etmiştir.
Hz. Süleyman Kıssası'nda haber verilen bir diğer örnek ise Hüdhüd isimli kuşun konuşmasıdır:
Derken uzun zaman geçmeden (hüdhüd) geldi ve dedi ki: "Senin kuşatamadığın (öğrenemediğin) şeyi, ben kuşattım ve sana Saba'dan kesin bir haber getirdim." (Neml Suresi, 22)
Ayetlerde Hüdhüd isimli kuşun şuurlu bir şekilde konuştuğu, akılcı yorumlarda bulunduğu, Hz. Süleyman'a istihbarat sağladığı bildirilmektedir. Konuşmalarından da anlaşıldığına göre, Hüdhüd iman sahibi bir kuştur, Allah'ı tesbih etmektedir:
"Ki onlar, göklerde ve yerde saklı olanı ortaya çıkaran ve sizin gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilen Allah'a secde etmesinler diye (yapmaktadırlar). O Allah, O'ndan başka İlah yoktur, büyük Arş'ın Rabbidir." (Neml Suresi, 25-26)
Evrimciler insanlardaki konuşma yeteneğinin uzun süreçler sonucunda meydana geldiğini iddia ederler. Hayvanların konuşamama nedenini de evrimleşme sürecinin tamamlanmaması olarak açıklarlar. Onlara göre bir kuşun ya da bir karıncanın ayetlerde bildirildiği gibi şuurlu, akıllı ve imanlı bir şekilde konuşamaması gerekir. Peki bu karınca ve kuş nasıl bir evrim süreci geçirmiştir ki, düzgün bir surette konuşabilmektedir? Hüdhüd'ün Allah'ı tesbih etmesi, istihbarat bilgilerini ayırt edebilmesi, yorumlarda bulunabilmesi hangi evrimsel mantıkla açıklanabilir?
Tabi ki, bu mucize Allah'ın "OL" demesiyle gerçekleşmiştir. Allah'ın yaratmasıyla varlık bulan bir canlı, Allah dilediği takdirde yine O'nun dilediği kadar şuurla hareket edebilir ve böyle bir varlıkla iletişim kurmak da -Allah'ın izniyle- mümkün olabilir. Bu karıncanın konuşması da, Hüdhüd'ün yorumları da herhangi bir evrim süreciyle olmamıştır. Allah'ın varlığına ve gücüne iman ettiğini söyleyen Müslüman evrimcilerin, ayetlerdeki bu gibi işaretler üzerinde mutlaka düşünmesi gerekmektedir. Çünkü bu yaratılış gerçekleri evrimcilerin iddialarını açıkça geçersiz kılmaktadır.
Kuran'daki Yeniden Diriliş Örnekleri Evrim İddialarını Geçersiz Kılar
Yaratma da diriltme de tamamen Allah'ın elindedir ve Allah'ın, aynı yaratmada olduğu gibi diriltmede de bir sebebe, araca ya da herhangi bir sürece ihtiyacı yoktur. Bunun Kuran'da pek çok örneği vardır. Kuran'da bildirildiğine göre, insan ölüp toprağa karıştıktan sonra ahiret gününde yeni bir yaratılışla diriltilecektir. Ayetlerde şu şekilde bildirilir:
Bu, şüphesiz, onların ayetlerimizi inkar etmelerine ve: "Biz kemikler haline geldikten, toprak olup ufalandıktan sonra mı, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?" demelerine karşılık cezalarıdır. Görmüyorlar mı; gökleri ve yeri yaratan Allah, onların benzerini yaratmaya gücü yeter… (İsra Suresi, 98-99)
Ayetlerde de görüldüğü gibi, inkar edenler, insanların ölüp, toprak olduktan sonra yeniden yaratılacaklarına inanmamaktadırlar. Bu örnek evrim teorisinin içinde bulunduğu durumu da özetlemektedir. Çünkü kıyamet gününde insanların bedenlerini yoktan var edecek olan Rabbimiz, ilk insan olan Hz. Adem'i de yoktan var etmiştir. Ölümlerinin ardından kemik haline gelmiş insanlar, herhangi bir evrim süreci olmaksızın diriltileceklerdir. Hz. Adem'de Allah'ın dilemesiyle, herhangi bir evrimleşme olmaksızın, yoktan yaratılmıştır.
Allah, "Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi (bugün de) 'teker teker, yapayalnız ve yalın (bir tarzda)' Bize geldiniz ve size lutfettiklerimizi arkanızda bıraktınız..." (Enam Suresi, 94) ayeti ile de insanın ahiret gününde yeniden yaratılışını haber vermektedir. Ayette insanların ahiretteki yaratılışlarının, "ilk yaratılışları" gibi olduğu açıklanmaktadır. Ölüp toprak haline gelen insan, ahirette yeniden bir yaratmayla yoktan yaratılacaktır ve insan halinde olacaktır. Dolayısıyla insanın ilk yaratılışı da buna benzemektedir ve aşama aşama değil, bir anda, mucizevi şekilde gerçekleşmiştir.
Kuran'da yeniden diriliş ile ilgili verilen bir diğer örnek ise öldükten sonra dirilmeye inanmayan bir kişinin durumudur. Ayetlerde bildirildiği üzere Allah bu kişiyi ve eşeğini yüz yıl ölü bırakmış, sonra ikisini de diriltmiştir. Kuran'da bu olay şöyle bildirilir:
Ya da altı üstüne gelmiş, ıssız duran bir şehre uğrayan gibisini (görmedin mi?) Demişti ki: "Allah, burasını ölümünden sonra nasıl diriltecekmiş?" Bunun üzerine Allah, onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra onu diriltti. (Ve ona) Dedi ki: "Ne kadar kaldın?" O: "Bir gün veya bir günden az kaldım" dedi. (Allah ona:) "Hayır, yüz yıl kaldın, böyleyken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış; eşeğine de bir bak; seni insanlara ibret-belgesi kılmamız içindir. Kemiklere de bir bak nasıl biraraya getiriyoruz, sonra da onlara et giydiriyoruz?" dedi. O, kendisine (bunlar) apaçık belli olduktan sonra dedi ki: "Biliyorum ki gerçekten Allah, herşeye güç yetirendir." (Bakara Suresi, 259)
Yukarıdaki ayette bildirilen bu örnek, Yüce Rabbimiz'in yaratma ve öldürme konusunda hiçbir sebebe ihtiyacı olmadığını açıkça gösteren delillerden sadece bir tanesidir.
Cennet ve Cehennem De Yoktan Var Edilmiştir
Müslüman evrimcilerin ifadelerinden, onların da aynı Darwinistler gibi, sebeplere çok büyük bir değer verdikleri anlaşılmaktadır. Oysa bu çok büyük bir yanılgıdır. Daha önce de vurguladığımız gibi Allah tüm sebeplerden münezzehdir. Bir şeyi yaratmak için sadece "OL" demesi yeterlidir. Örneğin Allah cennet ve cehennemi de sebeplerden bağımsız olarak yaratmıştır. İşte, kainatın, dünyamızın ve dünya hayatındaki canlılığın oluşumunu evrimsel süreçle açıklamaya çalışanların cevaplaması gereken sorulardan biri de cennet ve cehennemin nasıl yaratıldığıdır.
Allah cennetteki tüm detayları; yüksek köşkleri, güzel konakları, yüksek kurulmuş tahtları, yiyecekleri, meyveleri, sebzeleri ve sonsuz nimetleri herhangi bir evrim süreci olmadan, bir anda, yoktan yaratmıştır.
Rabbimiz cennette insanın dışında birçok varlığın bulunacağını ayetlerde bildirmiştir. Örneğin Rabbimiz müminleri cennette karşılayacak olan melekleri de bir anda yaratmıştır. (Ra'd Suresi, 23)
Cennet hurileri de (Vakia Suresi, 22-23), ebedi kılınmış civanlar da (İnsan Suresi, 19) Allah'ın "OL" emriyle, cennette hiçbir evrim süreci olmadan yaratılmışlardır. Cennet hurilerinin ve civanların nasıl yaratıldıkları da Müslüman evrimcilerin cevaplamaları gereken bir diğer sorudur.
Rabbimiz cehennemi de içindeki her detayla birlikte yoktan var etmiştir. Ölümlerinin ardından dirilecek insanlar cehennem kapısına geldiklerinde bekçilerle karşılaşacaklardır. (Zümer Suresi, 71) Bu bekçiler de hiçbir evrim geçirmeden, Allah'ın dilemesiyle, özel bir yaratılışla bir anda var edilmişlerdir. Ne cehennem bekçileri ne de cehennem hayatı için bir evrim söz konusu değildir.
İşte insanın yaratılışı da böyledir. Hz. Adem de balçıktan bir anda yaratılmıştır. İnsanın yaratılışında hiçbir evrim süreci yaşanmamış, insan doğal seleksiyona ya da mutasyona uğramamıştır. Ayette bildirilen "çamur" ifadesi de insanların bu yaratılış mucizesini daha kolay anlamaları için var edilmiştir. Çünkü Allah'ın yaratmak için çamura ya da başka bir maddeye ihtiyacı yoktur. Cennetteki hurileri, civanları, cehennemdeki bekçileri sebepsiz olarak var eden Rabbimiz, insanı da sonsuz kudretiyle yoktan varetmiştir. Rabbimiz yaratmak için hiçbir sebebe ihtiyaç duymayandır. Rabbimiz'in kuşu çamurdan yaparken, çamura ihtiyacı yoktur. Ancak bu sadece bir vesile olsun diye bu şekildedir. Hz. Musa'nın asasından yılan oluştururken de Rabbimiz'in asaya ihtiyacı yoktur. "Eğer asa olmasaydı, yılan da olmazdı" şeklinde düşünmek çok büyük bir aldanış olur. Bunlar sadece birer sebeptir, insanların daha kolay anlamalarını, bir mantık kurabilmelerini sağlamak için bildirilen birer sebeptir.
Allah melekleri, cinleri ve şeytanı yoktan var ettiği gibi ilk insan olan Hz. Adem'i de "OL" demesiyle, bir anda, yoktan var etmiştir. Hicr Suresi'nde şöyle bildirilir:
Hani Rabbin meleklere demişti: "Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım. Ona bir biçim verdiğimde ve ona ruhumdan üfürdüğümde hemen ona secde ederek (yere) kapanın." (Hicr Suresi, 28-29)
Ancak yazı boyunca da çeşitli örneklerle açıkladığımız gibi, Allah dilediğini, dilediği şekilde yoktan var edendir. Müslüman evrimcilerin de bu gerçeklere gözlerini kapatmamaları gerekmektedir. Allah Kuran'da insanı yoktan var ettiğini bildirmiştir, herhangi bir evrim sürecinden bahsetmemiştir. Allah'ın insanı yaratmak için herhangi bir sürece, evrimsel mekanizmaya ihtiyacı yoktur. Allah tüm bu eksikliklerden uzaktır.
Müslüman Evrimciler Gözlerini Gerçeklere Kapamamalıdırlar
Müslümanların evrimi dinle bağdaştırma çabalarının altında, "batıl" karşısında duydukları endişe, eziklik, bilgisizlik ve kararsızlık yatmaktadır. Oysa bu son derece yersiz bir ezikliktir. Çünkü evrimcilerin kendilerini savunabilmek için ne bilimsel bir dayanakları, ne de bir delilleri vardır. Onlar bu teoriye olan ideolojik bağlılıkları nedeniyle demagoji yapmakta, psikolojik baskıyla karşılarındakileri susturmaya çalışmaktadırlar. Gerçekte ise çaresiz durumdadırlar.
Daha önce de belirttiğimiz gibi, ilkokul seviyesindeki bilgilerle dahi yanlışlığı kolaylıkla anlaşılacak evrim teorisini, Müslüman evrimcilerin fark etmemelerinin bir nedeni de, konu hakkındaki bilimsel gelişmelerden habersiz olmalarıdır. Bilimsel gelişmeleri takip etmeyen, evrim teorisinin geçersizliğini anlatan yayınları okumayan bir insanın evrim teorisini bilimsel bir gerçek zannetmesi doğaldır. Ancak bilgisizlik, bu konudaki eserleri okumakla kolayca giderilebilecek bir eksikliktir. Evrim teorisi konusunda detaylı bilgi sahibi olan bir Müslüman için, evrimcilerin iddiaları karşısında kararsız veya suskun kalma gibi bir durum kesinlikle olmayacaktır. Bunun yanı sıra, Allah'ın eşsiz yaratışını ve tüm kainatı saran kusursuz sanatını derin derin düşünmek, Kuran'a kuvvetle sarılmak ve Kuran ayetlerinde bildirilen gerçekleri kavramak bu olumsuz etkilerden kurtulmanın en kolay yoludur.
Belki pek çok Müslüman bugüne kadar evrim teorisini kabul etmiş, hatta savunmuş olabilir. Ancak İslam ahlakının gereği, insanın hatasını fark ettiği anda, hemen doğru yola yönelmesidir. Çünkü Darwinist düşüncenin oluşturduğu zararlar bilinmeden önce bu teoriye destek olmakla, teorinin asırlardır oluşturduğu zararları öğrendikten sonra destek olmak bir değildir. Kişi Darwinizm'in bu tehlikeli boyutlarını bilmeden ve bilimsel geçersizliğini öğrenmeden önce bilgisizce bu teoriye destek vermiş olabilir, fakat güzel ve erdemli olan tavır tüm bunları öğrendikten sonra hemen harekete geçmesi ve bu zararlı ideolojiye karşı fikri mücadeleye destek olmasıdır. Allah bir ayetinde Müslümanlara şöyle buyurmaktadır:
İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur. (Enfal Suresi, 73)
Evrim teorisi yaratılış gerçeğini inkar eden, tüm canlılığın başıboş tesadüfler sonucunda ortaya çıktığını iddia eden din dışı bir ideolojidir. 20. yüzyılda ortaya çıkan bilimsel gerçeklerle tüm dayanaklarını yitiren bu teorinin geçersizliği, günümüzde ilkokul seviyesindeki bilgilerle dahi kolaylıkla anlaşılmaktadır. Sadece biyoloji derslerinde öğretilen "hücrenin kompleks yapısını" açıklayan bilgiler dahi evrim teorisinin tesadüf iddiasının ne kadar büyük bir yanılgı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Ancak bu "din ve bilim dışı" teorinin temelsiz bir ideoloji olduğu açıkça ortadayken, Müslümanlar arasında bu köhne teoriyi destekleyen bazı kimseler bulunmaktadır.
"Müslüman evrimciler", materyalist telkin ve propagandaların etkisine kapılarak, evrim teorisini bilimsel bir gerçek zanneden ve bu teori ile Allah'a iman arasında bir "orta yol" arayan inançlı insanlardır. Söz konusu kişiler, Darwinizm'in canlılığın kökeni hakkındaki senaryosunu aynen kabul etmekte, ancak bu senaryonun Allah'ın kontrolünde olduğunu savunarak, evrim teorisi ile inanç arasında sözde bir "uzlaşma" sağlamaya çalışmaktadırlar. Oysa inançsızlık temeli üzerine kurulmuş olan bu teoriyi "dine uygun" hale getirme yönündeki çabalar hüsranla sonuçlanmaya mahkumdur. Çünkü evrim teorisi, Yüce kitabımız Kuran-ı Kerim'de bildirilen, tüm canlıları Allah'ın yoktan yarattığı gerçeği ile çelişen ve pozitif bilimlerle hiçbir şekilde açıklanamayan bir iddiadan ibarettir.
Burada bir konuyu belirtmek gerekir: Elbette ki Allah dileseydi canlıları evrimle de yaratabilirdi. Ancak Kuran'da bu yönde bir işarete rastlanmamakta, evrimcilerin öne sürdüğü gibi türlerin uzun sürede, aşama aşama oluşumunu destekleyecek tek bir ayet bile bulunmamaktadır. Aksine bütün deliller canlıları Allah'ın bir anda, eksiksiz olarak yarattığını göstermektedir. Durum bu kadar açıkken, bazı Müslümanların hala evrim teorisini savunmaları oldukça dikkat çekicidir. Bu önemli yanılgının nedeni, evrimcilerin bilimsel bir iddiayı savunduklarını zannetmeleri, çoğunluk oldukları zannından yola çıkarak haklı olabileceklerini düşünmeleri ve bunun sonucunda evrimcilere karşı duydukları psikolojik eziklik olabilir.
Bu yazıda Müslüman evrimcilerin bazı iddialarına Kuran ayetleri rehberliğinde cevaplar verilecektir. (Detaylı bilgi için Bkz: Kuran Darwinizmi Yalanlıyor, Harun Yahya, Kültür Yayıncılık, Ekim 2001)
Allah Yoktan Varedendir
Müslüman evrimciler canlılığın nasıl ortaya çıktığını açıklarken, bilimsel açıdan hiçbir geçerliliği olmayan mutasyon, doğal seleksiyon, sudan karaya geçiş, karadan havaya geçiş gibi açıklamalarla evrimci mantıklara sığınırlar. Mutasyon, doğal seleksiyon, sudan karaya geçiş, karadan havaya geçiş gibi açıklamalarla canlıların varlığını açıklamaya çalışırlar. Oysa Allah dilediğini, dilediği şekilde ve zamanda, örneksiz olarak yaratan, yoktan var edendir. Her türlü eksiklikten uzak olan, hiçbir şeye ihtiyaç duymayandır. Allah'ın yaratmak için hiçbir sebebe, araca, aşamaya ihtiyacı yoktur. Dünyada herşeyin belli sebeplere, doğa kanunlarına bağlı olması kimseyi yanıltmamalıdır. Yüce Rabbimiz Allah, tüm bu sebeplerin Yaratıcısı olarak bunlardan tamamen münezzehtir.
Göklerin ve yerin Rabbi olan Allah, dilediği takdirde bu sebepleri ortadan kaldırabilir. Örneğin Allah dilerse insanları akciğere ihtiyaç duymaksızın, havadan oksijen solumalarına gerek olmadan hayatta kalacakları şekilde de yaratabilir. Dolayısıyla Allah'ın bir akciğeri zaman içinde evrimleştirerek mükemmel hale getirmeye ya da bir başka mekanizma meydana getirmeye ihtiyacı yoktur. Bu yüzden, insanın Allah'ın büyüklüğünü, gücünü düşünürken de kendi duyularının ve aklının sınırlarıyla düşünmesi çok büyük bir yanılgı olur.
Allah yeri, gökleri ve ikisi arasındaki herşeyi, tüm canlıları yalnızca dilemiş ve yaratmıştır. Bu, Allah için son derece kolaydır. Kuran'da da bu gerçek birçok ayetle haber verilmiş ve Allah'ın yaratışı hakkında şunlar bildirilmiştir:
Onu istediğimizde herhangi bir şey için sözümüz, ona yalnızca "Ol" demekten ibarettir; o da hemen oluverir. (Nahl Suresi, 40)
Dirilten ve öldüren O'dur. Bir işin olmasına hükmetti mi, ona yalnızca: "Ol" der, o da hemen oluverir. (Mümin Suresi, 68)
Kuran'da Allah'ın evreni ve canlıları mükemmel bir şekilde yarattığı pek çok ayette bildirilmektedir. Evrimsel yaratılışı savunanların aksine, Allah önce maymunu yaratıp, sonra onları kusurlu ve eksik organlı geçiş formlarından evrimleştirerek insanı biçimlendirmemiştir. Allah insanları en güzel surette yaratmıştır:
Doğrusu, Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık. (Tin Suresi, 4)
… Size düzenli bir biçim (suret) verdi; suretlerinizi de güzel yaptı. Dönüş O'nadır. (Tegabün Suresi, 3)
Rabbimizin Benzersiz Yaratma Şekilleri
Evrimsel yaratılış iddiasıyla ortaya çıkan çevrelerin göz ardı ettikleri bir diğer önemli konu da Allah'ın benzersiz yaratma şekilleridir. Allah, melekler, cinler ve şeytan gibi, insandan ve hayvandan çok farklı yaratılışa sahip canlılar var etmiştir. Kuran'da bildirildiğine göre, bu varlıkların hiçbiri uzun bir süreç sonucunda, aşama aşama, evrimleşerek meydana gelmemişlerdir. Hepsi Allah'ın dilemesiyle bir anda, sebeplerden bağımsız olarak, yoktan yaratılmışlardır. Çünkü Allah yaratmada hiçbir sürece, aşamaya ihtiyaç duymayandır.
Müslüman evrimciler insanın yaratılışı hakkındaki Darwinist yanılgılara bilinçsizce sarılırlarken meleklerin, cinlerin ya da şeytanın yaratılışları hakkında hiçbir açıklamada bulunmamaktadırlar.
Melekler herhangi bir evrim sürecinden geçmeden, bir anda var edilmişlerdir
Ayetlerde meleklerin yaratılışı şu şekilde tarif edilir:
Hamd, gökleri ve yeri yaratan, ikişer, üçer ve dörder kanatlı melekleri elçiler kılan Allah'ındır; O, yaratmada dilediğini arttırır. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. (Fatır Suresi, 1)
Ayette geçen ifadeden de anlaşıldığı üzere, melekler görünüm itibariyle insanlardan çok farklıdırlar. Nitekim Allah yukarıdaki ayette "O yaratmada dilediğini artırır" ifadesiyle de farklı yaratış şekillerine dikkat çekmiştir. Melekler Allah'ın emrinde olan varlıklardır (Nahl Suresi, 49-50) ve insandan önce yaratılmışlardır. Allah ilk insan olan Hz. Adem'i yaratacağı zaman bunu meleklere bildirmiş ve onlara Hz. Adem'e secde etmelerini emretmiştir.
Kuran'da ayrıca ölüm meleklerinden, Cibril'den ve Mikail'den de bahsedilmektedir:
Melekleri, onların yüzlerine ve arkalarına vurarak: "Yakıcı azabı tadın" diye o inkar edenlerin canlarını alırken görmelisin. (Enfal Suresi, 50)
Her kim Allah'a, meleklerine, elçilerine, Cibril'e ve Mikail'e düşman ise, artık şüphesiz Allah da kafirlerin düşmanıdır." (Bakara Suresi, 98)
Allah Kuran'da, Hz. İbrahim'e, Hz. Lut'a ve Hz. Meryem'e de melekleri gönderdiğini bildirmektedir. Hz. İbrahim'e "Hz. İshak ve Hz. Yakub"u müjdeleyen melekler, "Selam" sözüyle eve girmişlerdir. (Hud Suresi, 73) Aynı melekler Hz. Lut'a kavminin helak olacağını haber vermişlerdir. (Şuara Suresi, 160) Ayetlerde Allah'ın Hz. Meryem'e Cibril'i gönderdiği ve Cibril'in Hz. Meryem'e "Ben, yalnızca Rabbinden (gelen) bir elçiyim" (Meryem Suresi, 19) dediği bildirilmektedir. Bu elçiler Allah'ın dilemesiyle Hz. İbrahim'in, Hz. Lut'un ve Hz. Meryem'in yanında var edilmişlerdir. Allah'ın dilemesiyle, dilediği yerde ve dilediği surette bir anda yaratılmışlardır. Allah bu ayetlerde herhangi bir süreçten ya da evrimleşme aşamalarından bahsetmemektedir.
Bu örnekler, Allah'ın sonsuz yaratma gücünü, sebeplerden ve aşamalardan bağımsız olarak yoktan varedişini birkez daha ortaya koymaktadır. İşte insanların yaratılışı da aynı melekler gibi bir anda ve Allah'ın "OL" demesiyle gerçekleşmiştir. Müslüman evrimcilerin evrim teorisinin köhne aldatmacalarına yer verdikleri yazılarda bu gibi mucizevi yaratılışlarla ilgili herhangi bir açıklamaya rastlanmamaktadır.
Cinler evrimleşmemiş, Allah'ın dilemesiyle "ateşten" yaratılmışlardır
Melekler gibi cinler de insanlardan farklı bir yaratılışa sahiptirler. Allah insanın balçıktan, cinlerin ise ateşten yaratıldığını şöyle haber verir:
İnsanı, ateşte pişmiş gibi kuru bir çamurdan yarattı. Cann'ı (cinni) da 'yalın-dumansız bir ateşten' yarattı. (Rahman Suresi, 14-15)
Allah Kuran'da insanların ve cinlerin yaratılış amaçlarını da bildirmektedir:
Ben, cinleri ve insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım. (Zariyat Suresi, 56)
Açıkça görüldüğü gibi, insanlar ve cinler farklı varlıklardır. Yaratılış amaçları ise aynıdır; yalnızca Allah'a ibadet etmek... Kuran'da, özellikle de Cin Suresi'nde, cinler hakkında çok detaylı bilgiler verilmektedir: Allah'a iman etmeleri, Allah'tan korkmaları, Kuran'a teslim olmaları, Kuran'ı dinlemeleri… Hz. Süleyman kıssasında ise cinlerin madde nakli, hızlı hareket etme gibi farklı yeteneklere sahip oldukları haber verilmektedir. (Neml Suresi, 39) Ayetlerde bildirildiği üzere cinler de, yaptıklarının karşılığını ahiret gününde eksiksizce alacaklardır. (Hud Suresi, 119)
Aynı melekler gibi cinler de insandan önce yaratılmışlardır. Allah Hz. Adem'i yarattığı zaman meleklere ve İblis'e ona secde etmelerini emreder. Ardından da İblis'in cinlerden olduğunu şöyle açıklar:
Hani meleklere: "Adem'e secde edin" demiştik; İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O cinlerdendi, böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda Beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. (Bu,) Zalimler için ne kadar kötü bir (tercih) değiştirmedir. (Kehf Suresi, 50)
Allah cinleri "dumansız bir ateşten" yaratmıştır. Ayetlerde herhangi bir evrim sürecinden, tesadüflerden ya da evrimleştiren herhangi bir mekanizmadan bahsedilmemektedir, çünkü cinler için de evrimle yaratılış söz konusu değildir. Onlar da Allah'ın dilemesiyle, bir anda varolmuşlardır, herhangi bir süreç geçirmeden, mutasyona ya da doğal seleksiyona uğramadan, bir anda yaratılmışlardır. Allah için yaratmak çok kolaydır. Üstün bir güç sahibi olan Rabbimiz, hiçbir sebebe gerek duymaksızın yoktan var edendir. Cinleri ve melekleri nasıl farklı şekillerde ve yoktan var ettiyse, insanı da aynı kudretle evrime gerek olmadan, ayrı bir varlık olarak yoktan var etmiştir.
Peygamberlerin Gösterdiği Mucizeler De Evrim Olmadığının Bir Delilidir
Kuran ayetlerinde Rabbimiz'in birçok peygambere çeşitli mucizelerle lütufta bulunduğu haber verilmektedir. Ayetlerde bildirildiğine göre, Hz. İsa çamurdan kuş biçiminde bir şey yapıp, onun içine üfürdüğünde kuş Allah'ın dilemesiyle hayat bulmuş, canlanmıştır. Bu gerçek Kuran'da şöyle bildirilmektedir:
"...Ben size çamurdan kuş biçiminde bir şey oluşturur, içine üfürürüm, o da hemencecik Allah'ın izniyle kuş oluverir..." (Al-i İmran Suresi, 49)
Allah bu şekilde bilinen sebeplere bağlı olmaksızın bir canlı oluşturmuş, ona can vermiştir. Hiçbir evrim süreci yaşanmadan, aradan zaman geçmeden, ara aşamalar olmadan çamurdan canlı bir varlık oluşmaktadır. Bu, Allah'ın bir mucizesi ve evrime inanan Müslümanların açıklayamadıkları önemli bir gerçektir. Allah bir canlıyı var etmek için aşamalara ihtiyaç duymayandır. Buna çok benzer bir başka örnek ise Hz. İbrahim'le ilgilidir. Ayetlerde Allah'ın cansız varlıklara mucizevi şekilde can verdiği bildirilmektedir:
Hani İbrahim: "Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti. (Allah ona:) "İnanmıyor musun?" deyince, "Hayır (inandım), ancak kalbimin tatmin olması için" dedi. "Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir." (Bakara Suresi, 260)
Bir diğer ayette ise Rabbimiz Hz. Musa'nın asasını yılana dönüştürdüğünü ve böylece ona büyücülerin hilelerini yok ettirdiğini bildirmektedir. (Araf Suresi, 107)
Bu ayetlerde bildirilen mucizelerin her biri Allah'ın dilemesi ile bir anda yaratılmıştır. Hz. İbrahim'in canlandırdığı kuş da, Hz. İsa'nın çamurdan oluşturduğu kuş da, Hz. Musa'nın asasının dönüştüğü yılan da bir anda var olmuşlardır. Herhangi bir evrim sürecinden geçmemiş, sonsuz güç sahibi olan Rabbimiz'in dilemesiyle canlanmışlardır.
Hz. Süleyman Kıssasındaki Kuş İle Karıncalar Evrimin Olmadığına Delildir
Kuran'da Allah'ın mucizevi yaratışıyla ilgili örneklerden bir diğeri ise Hz. Süleyman kıssasındadır. Ayetlerde bildirildiği üzere Hz. Süleyman dişi karıncanın kendisi hakkında söylediklerini duymakta ve anlamaktadır:
Nihayet karınca vadisine geldiklerinde, bir dişi karınca dedi ki: "Ey karınca topluluğu, kendi yuvalarınıza girin, Süleyman ve orduları, farkında olmaksızın sizi kırıp-geçmesin." (Süleyman) Bu sözü üzerine tebessüm edip güldü… (Neml Suresi, 18-19)
Görüldüğü gibi, ayette bir karıncanın diğer karıncalara hitap ettiği, bu hitabın ise Hz. Süleyman tarafından duyulduğu haber verilmektedir. Şuursuz tesadüflerle ortaya çıktığı iddia edilen bir hayvanın kendi toplumuna hitap etmesini sağlayacak özel bir haberleşme sistemine sahip olması, üstelik onları akla ve mantığa davet etmek gibi bilinçli davranışlarda bulunması elbette söz konusu olamaz. Ancak sonsuz güç ve kudret sahibi olan Rabbimiz bu karıncayı insanların alışkın oldukları tüm sebeplerin dışında, mucizevi bir yaratışla var etmiştir.
Hz. Süleyman Kıssası'nda haber verilen bir diğer örnek ise Hüdhüd isimli kuşun konuşmasıdır:
Derken uzun zaman geçmeden (hüdhüd) geldi ve dedi ki: "Senin kuşatamadığın (öğrenemediğin) şeyi, ben kuşattım ve sana Saba'dan kesin bir haber getirdim." (Neml Suresi, 22)
Ayetlerde Hüdhüd isimli kuşun şuurlu bir şekilde konuştuğu, akılcı yorumlarda bulunduğu, Hz. Süleyman'a istihbarat sağladığı bildirilmektedir. Konuşmalarından da anlaşıldığına göre, Hüdhüd iman sahibi bir kuştur, Allah'ı tesbih etmektedir:
"Ki onlar, göklerde ve yerde saklı olanı ortaya çıkaran ve sizin gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilen Allah'a secde etmesinler diye (yapmaktadırlar). O Allah, O'ndan başka İlah yoktur, büyük Arş'ın Rabbidir." (Neml Suresi, 25-26)
Evrimciler insanlardaki konuşma yeteneğinin uzun süreçler sonucunda meydana geldiğini iddia ederler. Hayvanların konuşamama nedenini de evrimleşme sürecinin tamamlanmaması olarak açıklarlar. Onlara göre bir kuşun ya da bir karıncanın ayetlerde bildirildiği gibi şuurlu, akıllı ve imanlı bir şekilde konuşamaması gerekir. Peki bu karınca ve kuş nasıl bir evrim süreci geçirmiştir ki, düzgün bir surette konuşabilmektedir? Hüdhüd'ün Allah'ı tesbih etmesi, istihbarat bilgilerini ayırt edebilmesi, yorumlarda bulunabilmesi hangi evrimsel mantıkla açıklanabilir?
Tabi ki, bu mucize Allah'ın "OL" demesiyle gerçekleşmiştir. Allah'ın yaratmasıyla varlık bulan bir canlı, Allah dilediği takdirde yine O'nun dilediği kadar şuurla hareket edebilir ve böyle bir varlıkla iletişim kurmak da -Allah'ın izniyle- mümkün olabilir. Bu karıncanın konuşması da, Hüdhüd'ün yorumları da herhangi bir evrim süreciyle olmamıştır. Allah'ın varlığına ve gücüne iman ettiğini söyleyen Müslüman evrimcilerin, ayetlerdeki bu gibi işaretler üzerinde mutlaka düşünmesi gerekmektedir. Çünkü bu yaratılış gerçekleri evrimcilerin iddialarını açıkça geçersiz kılmaktadır.
Kuran'daki Yeniden Diriliş Örnekleri Evrim İddialarını Geçersiz Kılar
Yaratma da diriltme de tamamen Allah'ın elindedir ve Allah'ın, aynı yaratmada olduğu gibi diriltmede de bir sebebe, araca ya da herhangi bir sürece ihtiyacı yoktur. Bunun Kuran'da pek çok örneği vardır. Kuran'da bildirildiğine göre, insan ölüp toprağa karıştıktan sonra ahiret gününde yeni bir yaratılışla diriltilecektir. Ayetlerde şu şekilde bildirilir:
Bu, şüphesiz, onların ayetlerimizi inkar etmelerine ve: "Biz kemikler haline geldikten, toprak olup ufalandıktan sonra mı, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?" demelerine karşılık cezalarıdır. Görmüyorlar mı; gökleri ve yeri yaratan Allah, onların benzerini yaratmaya gücü yeter… (İsra Suresi, 98-99)
Ayetlerde de görüldüğü gibi, inkar edenler, insanların ölüp, toprak olduktan sonra yeniden yaratılacaklarına inanmamaktadırlar. Bu örnek evrim teorisinin içinde bulunduğu durumu da özetlemektedir. Çünkü kıyamet gününde insanların bedenlerini yoktan var edecek olan Rabbimiz, ilk insan olan Hz. Adem'i de yoktan var etmiştir. Ölümlerinin ardından kemik haline gelmiş insanlar, herhangi bir evrim süreci olmaksızın diriltileceklerdir. Hz. Adem'de Allah'ın dilemesiyle, herhangi bir evrimleşme olmaksızın, yoktan yaratılmıştır.
Allah, "Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi (bugün de) 'teker teker, yapayalnız ve yalın (bir tarzda)' Bize geldiniz ve size lutfettiklerimizi arkanızda bıraktınız..." (Enam Suresi, 94) ayeti ile de insanın ahiret gününde yeniden yaratılışını haber vermektedir. Ayette insanların ahiretteki yaratılışlarının, "ilk yaratılışları" gibi olduğu açıklanmaktadır. Ölüp toprak haline gelen insan, ahirette yeniden bir yaratmayla yoktan yaratılacaktır ve insan halinde olacaktır. Dolayısıyla insanın ilk yaratılışı da buna benzemektedir ve aşama aşama değil, bir anda, mucizevi şekilde gerçekleşmiştir.
Kuran'da yeniden diriliş ile ilgili verilen bir diğer örnek ise öldükten sonra dirilmeye inanmayan bir kişinin durumudur. Ayetlerde bildirildiği üzere Allah bu kişiyi ve eşeğini yüz yıl ölü bırakmış, sonra ikisini de diriltmiştir. Kuran'da bu olay şöyle bildirilir:
Ya da altı üstüne gelmiş, ıssız duran bir şehre uğrayan gibisini (görmedin mi?) Demişti ki: "Allah, burasını ölümünden sonra nasıl diriltecekmiş?" Bunun üzerine Allah, onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra onu diriltti. (Ve ona) Dedi ki: "Ne kadar kaldın?" O: "Bir gün veya bir günden az kaldım" dedi. (Allah ona:) "Hayır, yüz yıl kaldın, böyleyken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış; eşeğine de bir bak; seni insanlara ibret-belgesi kılmamız içindir. Kemiklere de bir bak nasıl biraraya getiriyoruz, sonra da onlara et giydiriyoruz?" dedi. O, kendisine (bunlar) apaçık belli olduktan sonra dedi ki: "Biliyorum ki gerçekten Allah, herşeye güç yetirendir." (Bakara Suresi, 259)
Yukarıdaki ayette bildirilen bu örnek, Yüce Rabbimiz'in yaratma ve öldürme konusunda hiçbir sebebe ihtiyacı olmadığını açıkça gösteren delillerden sadece bir tanesidir.
Cennet ve Cehennem De Yoktan Var Edilmiştir
Müslüman evrimcilerin ifadelerinden, onların da aynı Darwinistler gibi, sebeplere çok büyük bir değer verdikleri anlaşılmaktadır. Oysa bu çok büyük bir yanılgıdır. Daha önce de vurguladığımız gibi Allah tüm sebeplerden münezzehdir. Bir şeyi yaratmak için sadece "OL" demesi yeterlidir. Örneğin Allah cennet ve cehennemi de sebeplerden bağımsız olarak yaratmıştır. İşte, kainatın, dünyamızın ve dünya hayatındaki canlılığın oluşumunu evrimsel süreçle açıklamaya çalışanların cevaplaması gereken sorulardan biri de cennet ve cehennemin nasıl yaratıldığıdır.
Allah cennetteki tüm detayları; yüksek köşkleri, güzel konakları, yüksek kurulmuş tahtları, yiyecekleri, meyveleri, sebzeleri ve sonsuz nimetleri herhangi bir evrim süreci olmadan, bir anda, yoktan yaratmıştır.
Rabbimiz cennette insanın dışında birçok varlığın bulunacağını ayetlerde bildirmiştir. Örneğin Rabbimiz müminleri cennette karşılayacak olan melekleri de bir anda yaratmıştır. (Ra'd Suresi, 23)
Cennet hurileri de (Vakia Suresi, 22-23), ebedi kılınmış civanlar da (İnsan Suresi, 19) Allah'ın "OL" emriyle, cennette hiçbir evrim süreci olmadan yaratılmışlardır. Cennet hurilerinin ve civanların nasıl yaratıldıkları da Müslüman evrimcilerin cevaplamaları gereken bir diğer sorudur.
Rabbimiz cehennemi de içindeki her detayla birlikte yoktan var etmiştir. Ölümlerinin ardından dirilecek insanlar cehennem kapısına geldiklerinde bekçilerle karşılaşacaklardır. (Zümer Suresi, 71) Bu bekçiler de hiçbir evrim geçirmeden, Allah'ın dilemesiyle, özel bir yaratılışla bir anda var edilmişlerdir. Ne cehennem bekçileri ne de cehennem hayatı için bir evrim söz konusu değildir.
İşte insanın yaratılışı da böyledir. Hz. Adem de balçıktan bir anda yaratılmıştır. İnsanın yaratılışında hiçbir evrim süreci yaşanmamış, insan doğal seleksiyona ya da mutasyona uğramamıştır. Ayette bildirilen "çamur" ifadesi de insanların bu yaratılış mucizesini daha kolay anlamaları için var edilmiştir. Çünkü Allah'ın yaratmak için çamura ya da başka bir maddeye ihtiyacı yoktur. Cennetteki hurileri, civanları, cehennemdeki bekçileri sebepsiz olarak var eden Rabbimiz, insanı da sonsuz kudretiyle yoktan varetmiştir. Rabbimiz yaratmak için hiçbir sebebe ihtiyaç duymayandır. Rabbimiz'in kuşu çamurdan yaparken, çamura ihtiyacı yoktur. Ancak bu sadece bir vesile olsun diye bu şekildedir. Hz. Musa'nın asasından yılan oluştururken de Rabbimiz'in asaya ihtiyacı yoktur. "Eğer asa olmasaydı, yılan da olmazdı" şeklinde düşünmek çok büyük bir aldanış olur. Bunlar sadece birer sebeptir, insanların daha kolay anlamalarını, bir mantık kurabilmelerini sağlamak için bildirilen birer sebeptir.
Allah melekleri, cinleri ve şeytanı yoktan var ettiği gibi ilk insan olan Hz. Adem'i de "OL" demesiyle, bir anda, yoktan var etmiştir. Hicr Suresi'nde şöyle bildirilir:
Hani Rabbin meleklere demişti: "Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım. Ona bir biçim verdiğimde ve ona ruhumdan üfürdüğümde hemen ona secde ederek (yere) kapanın." (Hicr Suresi, 28-29)
Ancak yazı boyunca da çeşitli örneklerle açıkladığımız gibi, Allah dilediğini, dilediği şekilde yoktan var edendir. Müslüman evrimcilerin de bu gerçeklere gözlerini kapatmamaları gerekmektedir. Allah Kuran'da insanı yoktan var ettiğini bildirmiştir, herhangi bir evrim sürecinden bahsetmemiştir. Allah'ın insanı yaratmak için herhangi bir sürece, evrimsel mekanizmaya ihtiyacı yoktur. Allah tüm bu eksikliklerden uzaktır.
Müslüman Evrimciler Gözlerini Gerçeklere Kapamamalıdırlar
Müslümanların evrimi dinle bağdaştırma çabalarının altında, "batıl" karşısında duydukları endişe, eziklik, bilgisizlik ve kararsızlık yatmaktadır. Oysa bu son derece yersiz bir ezikliktir. Çünkü evrimcilerin kendilerini savunabilmek için ne bilimsel bir dayanakları, ne de bir delilleri vardır. Onlar bu teoriye olan ideolojik bağlılıkları nedeniyle demagoji yapmakta, psikolojik baskıyla karşılarındakileri susturmaya çalışmaktadırlar. Gerçekte ise çaresiz durumdadırlar.
Daha önce de belirttiğimiz gibi, ilkokul seviyesindeki bilgilerle dahi yanlışlığı kolaylıkla anlaşılacak evrim teorisini, Müslüman evrimcilerin fark etmemelerinin bir nedeni de, konu hakkındaki bilimsel gelişmelerden habersiz olmalarıdır. Bilimsel gelişmeleri takip etmeyen, evrim teorisinin geçersizliğini anlatan yayınları okumayan bir insanın evrim teorisini bilimsel bir gerçek zannetmesi doğaldır. Ancak bilgisizlik, bu konudaki eserleri okumakla kolayca giderilebilecek bir eksikliktir. Evrim teorisi konusunda detaylı bilgi sahibi olan bir Müslüman için, evrimcilerin iddiaları karşısında kararsız veya suskun kalma gibi bir durum kesinlikle olmayacaktır. Bunun yanı sıra, Allah'ın eşsiz yaratışını ve tüm kainatı saran kusursuz sanatını derin derin düşünmek, Kuran'a kuvvetle sarılmak ve Kuran ayetlerinde bildirilen gerçekleri kavramak bu olumsuz etkilerden kurtulmanın en kolay yoludur.
Belki pek çok Müslüman bugüne kadar evrim teorisini kabul etmiş, hatta savunmuş olabilir. Ancak İslam ahlakının gereği, insanın hatasını fark ettiği anda, hemen doğru yola yönelmesidir. Çünkü Darwinist düşüncenin oluşturduğu zararlar bilinmeden önce bu teoriye destek olmakla, teorinin asırlardır oluşturduğu zararları öğrendikten sonra destek olmak bir değildir. Kişi Darwinizm'in bu tehlikeli boyutlarını bilmeden ve bilimsel geçersizliğini öğrenmeden önce bilgisizce bu teoriye destek vermiş olabilir, fakat güzel ve erdemli olan tavır tüm bunları öğrendikten sonra hemen harekete geçmesi ve bu zararlı ideolojiye karşı fikri mücadeleye destek olmasıdır. Allah bir ayetinde Müslümanlara şöyle buyurmaktadır:
İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur. (Enfal Suresi, 73)