PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Sen Hz. Ali misin ki...??


GuNaY
07.06.2009, 00:08
Çok güzel bir yazı. Mutlaka okuyun.
______________________________ ____

İçimden geçenleri tek tek anlatacaktım ona;

Onunla ikimiz bir dalın iki kirazı, bir kurnanın yan yana akan iki musluğu
olacaktık.

Hayat denilen bu köhne mahallede; yıkılmak üzere olan taraçalarımı,
balkonumu onun sağlam ve dik duvarına dayayacak ve istimlâk görmemiş iki
ahşap ev gibi bitişik nizam yaşayıp gidecektik.

Dışarının tarrakasından bezip dumanlı başımla saadet yuvamıza girdiğim an,
onun boynunu bir gelincik gibi büküp, ok kirpiklerini kırpıştırarak "hoş
geldin" deyişinde felah bulacak ve mükerreren rabbime şükür duaları
edecektim: "rabbim bana iliği mundar bir hatun vermediğin için sana
hamdolsun"

İnsanlar avaz avaz, bar bar bağırıp sokaklarda zift ile sıvanmış gemiler
gibi yol alırken mehpare yüzlü sevdiceğimle şal desenli koltuklarımızda
oturup ayaklı fincanlarımızla kahvelerimizi yudumlayacaktık ve ben
çocukluktan kalma bir alışkanlık ile fincanın dibindeki telveyi yalamaya
çalışırken bir an onun müstehzi yüz ifadesi ile karşılaşıp utanacaktım.

Sinirden morardığım, eski bir taka gibi yalpaladığım anlarda marifetli
zevcemin yaptığı balıksırtı desenli cevizli tarçınlı kurabiyelerle kendime
gelecek; tüm çakralarım açılacak, ruhumda tarçın çubuklarından saraylar
yükselecekti.

Geçim yoluna koymuşuz ya başımızı efendim. Benim kazdığım çukurları o
dolduracak, onun ördüğü zindanları ben yıkacaktım. Benim yaktığım ateşi o
söndürecek, onun çattığı darağacını ben yakacaktım. O giderken ben
dönecektim, ben kaybederken o bulacaktı. İşte böylece yirmi dört saat mesai
yapan iki işçi gibi saadet sarayımızı inşa edecektik.

Ufak tefek tartışmalar da yaşayacaktık elbette. Rica ederim. Elbet biz de
hataya namzet bir beşeriz. Misal "LCD televizyona zekât düşüp düşmeyeceği",
"pazar arabasına önce sebzelerin mi meyvelerin mi konulacağı", "yumurtanın
sarısının mı yoksa beyazının mı daha faydalı olduğu" mevzularında elbette
sağlıklı beyin hücrelerine sahip her birey gibi biz de tartışacaktık.

Şeyh Sadi'nin "on derviş bir kilime sığar da iki sultan bir saraya sığmaz"
sözünü kaidemiz belleyecek ve sultanlar gibi değil etekleri zikir rüzgârları
ile uçuşan dervişler gibi gezinecektik saadethanemizde.

Yaralı geyikler gibi titreyecektik mukaddes kitabımızdan sözler işitince...

Şeytanla, sırçalı sıpalar gibi inatlaşacaktık...

Sabah namazına paçalı güvercinler gibi guruldayarak uyanacaktık.

Kertenkelelerin korkudan kuyruğunu bırakıp kaçması gibi biz de "rabbimizin
azametini" ensemizde her hissedişimizde günahlarımızı bırakıp kaçacaktık.

Her yanlış bir nakış demiş eskiler. Biz de hayat denilen kilimi işte böyle
nakış nakış dokuyacaktık. Bozulmuş bir nesil ters nallanmış at gibi yeldir
yepelek dolanırken, biz sağrısı terli, yeleleri rüzgârlı atlar gibi her daim
rıza-i ilahi ye doğru koşacaktık.

Vay hormonlu gıdalarmış, vay kansorejen maddelermiş... Uzun kış gecelerinde
saç sobamızın tavana vuran ışığında oynaşan renk fevvarelerinde huzur bulmak
varken, patlamış mısırlar eşliğinde sobanın üzerindeki bakır demlikten
yayılan o musikiyi dinleyerek uyuklamak varken, bu tür mevzulara dalıp asla
mekâna kesafet katmayacaktık.

Pencereden bakınca bir top akasya bir iki akçakavak muhakkak görecektik.
Tevazu, tevekkül, kanaat ve feragat adına ne varsa ağaçların dallarından
okuyacaktık. Şövalye kitabı okuya okuya kendini şövalye sanan Don Kişot gibi
biz de ağaçlara baka baka onlar gibi mütevekkil olacaktık. Köklerimiz
sağlamlaştıkça dallarımıza abı hayat yürüyecekti. Damarlarımızda sabır öz
suyu dolaşacaktı. Yüzümüz ağacın gövdesi gibi nasırlaşsa da bedenimiz her
daim meyveye duracaktı. Sonbahar gelip yaprağımızdaki son klorofili de
içine çekinceye kadar bu böyle devam edip gidecekti.

Asla plaza adamı, cafe müdavimi, İstanbul enteli, vitrin aylağı
olmayacaktık. Zamanı geçmiş fraksiyonlardan bize ne? Markasını yitirmiş
şehirlerden, gudubet fikirlerden, küfür fıçısına batmış şiirlerden bize ne?
Ne yapacağını iyi bilen kurnaz kadınlardan, ne yaptığını bilmeyen mandagöz
adamlardan bize ne?

Biz iki mümin olacak, iki mümin gibi yaşayacak ve iki mümin gibi ölecektik....


Lafı çok uzattım farkındayım. İşte bütün bunları ona anlatacak ve desti
izdivacına talip olacaktım. Eğer ki tam ona yetişmişken köşeyi dönmeseydi. O
meymenetsiz adamın koluna bir piknik sepeti gibi takılmasaydı. Şuh
kahkahaları onu bir azize olarak gören ruhumun duvarlarında yankılanmasaydı.
Hz. Fatıma asaleti diye nitelendirdiğim o duruşunu bir mazgalın kenarına
bırakıp şehrin lağımına karışmasaydı. İçkili bir kafeden içeriye girerken
ardında bıraktığı gönül mabedimi elleriyle yakıp yıkmasaydı.

Tüm bu düşüncelerimle o menevişli siluetin ardından bakışlarımı çekip kendi
ruhuma doğru yeniden yola çıkarken içimde bir sesin yankılandığını
hissettim. Diyordu ki bu ses; "Sen Hz. Ali misin ki Hz. Fatıma istedin, sen
Mecnun istidadında mısın ki Leyla aradın karşında?"
İşte bu içsel hesaplaşma ile o an Obama gibi irkilmişim. Ayaklarım birbirine
karışırken düşmemek için duvardan sarkan elektrik kablosuna sımsıkı
tutunmuşum. Ufak bir çarpıntı ve titreme ile üzerinize afiyet kendimi karşı
kaldırımda buldum. O an çevreye yayılan yanık kokusunun elimden mi
yüreğimden mi geldiğini tam anlayamadım. Ama anladığım bir şey vardı ki;
ortada Leyla ve Mecnun yoksa Züleyha ve Yusuf yoksa Ali ve Fatıma yoksa
elektrik melektrik bir işe yaramıyor.

Genç dergisi. Mayıs 2009

beyza66
07.06.2009, 00:18
Biz iki mümin olacak, iki mümin gibi yaşayacak ve iki mümin gibi ölecektik....

Sen Hz. Ali misin ki Hz. Fatıma istedin, sen
Mecnun istidadında mısın ki Leyla aradın karşında?

sen gül gibi ol ki gül gibiler çıksın karşına....

Cley
07.06.2009, 00:32
...
Biz iki mümin olacak, iki mümin gibi yaşayacak ve iki mümin gibi ölecektik....


...

İnşallah İnşallah Olacağız Yaşayacağız Öleceğiz

kronik
07.06.2009, 00:57
Kertenkelelerin korkudan kuyruğunu bırakıp kaçması gibi biz de "rabbimizin
azametini" ensemizde her hissedişimizde günahlarımızı bırakıp kaçacaktık.

inşallah ..............................

Salim58
07.06.2009, 07:21
bu güzel paylaşımlarınız için teşekkürler ellerinize sağlık