Orijinalini görmek için tıklayınız : ***Azrail'in En Cok Sevdigi ve En Cok Uzüldügü Olay***
Allahu Teala ruhları bedenden almakla vazifelendirdiği ölüm meleği Hz. Azraile sormuş:
-Ey Azrail! Bunca zamandır kullarımın, canlarını alıyorsun. Ruhları bedenden alma zamanında en cok kime merhamet duydun? En fazla kime öfkelendin?
-Ya Rabbi! Herşeyi sen bilirsin. Bir defasında deniz üzerinde fırtınaya tutulan bir geminin suya dökülen bireylerinin ruhunu almıştım. Fakat bu sırada kucağında küçük yavrusuyla bir tahta parcasına tutunmuş, suya bir dalıp bir cıkan anneninde ruhunu kabzedip, kücük yavrusunu sağ salim bıraktığım zaman, su yüzünde annesiz kalan bu yavrucuğa cok acımıştım. Onun acıklı hali, beni uzun zaman üzmüştü.
Allahu Teala tekrar sormuş:
-Ey Azrail! Bu en cok acı duyduğun bir olaydır. Birde en çok sevinç duyduğun bir olayı anlatırmısın? Kimin ruhunu sevinerek aldın?
Azrail bu soruya da şöyle cevap vermiş:
-Filan yerde zalim bir hükümdar vardı; etrafını kasıp kavuruyor, halkı inim inim inletiyordu. Iste bu zalimin ruhunu almam için emir geldiğinde ona doğru giderken derinden bir neşe duydum. O zalimin canını alırken duyduğum sevinç kadar, hiçbir vakit sevinç duymadım.
Nice sırlar ve hikmetler sahibi Allahu Teala bu defa, Azraile söyle bi soru sormuş:
-Ya Azrail! O canını alırken sevinç duyduğun zalim kimdi biliyormusun?
-Sen bilirsin Ya Rabbi!
-işte ruhunu alırken büyük sevinç duyduğun o zalim, vaktiyle bir tahta üzerine biraktığında büyük üzüntü duyduğun o çocuktu.
Insana dış görünüşü üzücü gelen bazı olaylar vardır ki, içinde nice hayırlar gizlidir. Bazen de dıştan iyi gibi görünen hadiselerde de umulmadık şeyler saklıdır..
Kardelencicegi
29.07.2009, 12:15
-Ya Azrail! O canını alırken sevinç duyduğun zalim kimdi biliyormusun?
-Sen bilirsin Ya Rabbi!
-işte ruhunu alırken büyük sevinç duyduğun o zalim, vaktiyle bir tahta üzerine biraktığında büyük üzüntü duyduğun o çocuktu.
Insana dış görünüşü üzücü gelen bazı olaylar vardır ki, içinde nice hayırlar gizlidir.
Bazen de dıştan iyi gibi görünen hadiselerde de umulmadık şeyler saklıdır......
Cok güzeldi HaZaN bacim paylasim icin tsk ederim. ellerine o güzel yüregine saglik.
bu yazıyı bi kaç kez daha okumuştum ve her karşıma çıktığında yine okurum ellerine sağlık kardeşim sonsuz teşekkürler
-Ya Azrail! O canını alırken sevinç duyduğun zalim kimdi biliyormusun?
-Sen bilirsin Ya Rabbi!
-işte ruhunu alırken büyük sevinç duyduğun o zalim, vaktiyle bir tahta üzerine biraktığında büyük üzüntü duyduğun o çocuktu.
Insana dış görünüşü üzücü gelen bazı olaylar vardır ki, içinde nice hayırlar gizlidir.
Bazen de dıştan iyi gibi görünen hadiselerde de umulmadık şeyler saklıdır......
Cok güzeldi HaZaN bacim paylasim icin tsk ederim. ellerine o güzel yüregine saglik.
bu yazıyı bi kaç kez daha okumuştum ve her karşıma çıktığında yine okurum ellerine sağlık kardeşim sonsuz teşekkürler
Ben teşekkür ederim okuyan gözleriniz dert görmesin..
fertelliyim
29.07.2009, 13:30
Paylaşım için teşekkür ederim.
Biz İnsanoğluda her daim bu gibi olaylarla karşılaşmıyormuyuz haline acıyıp yardım ettiğimiz sevip saydığımız kişiler gün gelip arkamızdan vurmuyormu ?
Yüce Allah bizleri iyi dost ve arkadaşlarlar muhabbet etmeyi nasip eylesin. Amin..
Onk. Dr. Haluk Nurbaki' den gerçek bir hatıra
Ben, 40 yıllık bir kanser uzmanı olarak maddeyi aşan sayısız olayla karşılaştım ve bunları, o olaya şahit olanlarla birlikte belgeleyerek özel bir arşiv yaptım.
>Bunlardan 1976 yılında yaşanmış bir olayı size nakletmek istiyorum. Kanser hastanesinde başhekimken Serap adında genç bir hanım hastam vardı.
>Bu hastam göğüs kanserine yakalanmış ve tedavi için yurt dışına gitmek istemesine rağmen,bazı formaliteler sebebiyle o imkanı bulamamıştı. Serap'ı özel bir ilgiyle bizzat ben tedavi altına aldım. Ve kısa bir süre sonra da iyileştiğini gördüm. Ancak Serap'ın da bütün diğer kanserliler gibi ilk 5 yıllık süreyi çok dikkatli geçirmesi gerekiyordu. Bir iş kadını olan Serap, 4 yıl kadar sonra 1 ihale için İzmir'e gitmek istedi.Kış aylarında olduğumuz için uçakla gitmesi şartıyla kabul ettim. Maalesef bilet bulamamış ve benden habersiz bindiği otobüsün kaza geçirmesi
>
>üzerine 6 saat kadar mahsur kalmış. Dönüşünden kısa 1 süre sonra kanser, kemik ve akciğerine yayıldı. Serap bacak kemiklerindeki metastaz nedeniyle yürüyemez hale gelirken,hastalığın akciğerdeki tezahürü sebebiyle de devamlı olarak oksijen cihazı kullanıyor ve söylediği her kelimeden sonra ağzını o cihaza yapıştırarak nefes almak zorunda kalıyordu. Evine gittiğim gün, yine güçlükle konuşarak:
>
> --''Doktor bey,'' dedi. ''Bensize...dargınım.'' ''Niçin?" diye sordum.--"Siz...dindar bir insanmışsınız. Niçin bana da, ALLAH 'ı,ölümü,ahireti anlatmıyorsunuz?" Dini inançlarının çok zayıf olduğunu bildiğim için bu teklifi karşısında oldukça şaşırdım. O'nu üzmemeye çalışarak:
>
>
>
>--"Doktora ulaşmak kolaydır''dedim. ''Parayı bastırdın mı istediğine tedavi olursun. Ancak iman tedavisi için gönülden istek duymalısın..."Konuşmaya mecali olmadığından "Ben o isteği duyuyorum" manasında başını salladı.
>
>
>
>Artık ümitsiz bir tıbbi tedavinin yanı sıra, ebedi hayatın ve saadetin reçetesi olan iman derslerimiz başlamış ve dersler "hızlandırılmalı
>
>öğretime" dönmüştü. Anlattığım iman haki katlarını bütün ruhuyla meczediyor ve arada bir soru soruyordu.Vefatına bir hafta kala:
>
>--"Doktor bey,'' dedi. ''Ben ölürken ne söylemeliyim?"--"Senin durumun çok özel" dedim. ''Kelime-i Şehadet sana uzun gelir. O anıfarkedince ''Muhammed'' (s.a.v) sana yeter."O,haliyle tebessüm ederek yine başını salladı.
>
>
>
>Çok ıstırabı olduğu için Serap'a sürekli morfin yapıyor ve O'nu uyutmaya çalışıyorduk. Ben, bir iş seyahati sebebiyle bir müddet ziyaretine gidemedim. Dönüşümde annesi telefon ederek:
>
>
>
>--"Serap, bir haftadır morfin yaptırmıyor." Dedi. "Sabahlara kadar inliyor ve çok ıstırap çekiyor. Hemen eve gittim ve iğne yaptırmamasının sebebini sordum. Aldığım cevabı hala unutamıyor ve hatırladıkça ürperiyorum. "Ya morfinin tesiriyle ölüme uykuda yakalanır ve son nefeste "Muhammed" diyemezsem?. İşte Serap, böyle bir hanımdı.
>
>
>
>Bu arada benden istihareye yatmamı ve eğer bir kaç gün daha ömrü varsa , son günü uyanık kalacak şekilde morfin yaptırılmasını rica etti. Ben hiç adetim olmadığı halde cuma gününe rastlayan o gece istihareye yattım ve Serap'ın acizliği hürmetine sandığım salı gününe kadar yaşayacağına dair işaret sezdim. Ertesi gün O'na:
>
>
>
>--"Hiç korkma!" dedim. "İğneyi vurdurabilirsin.Ve Serap bir veda niteliği taşıyan bu görüşmemizde son sorusunu da sordu:
>
>
>
>--"Doktor bey...Azrail bana nasıl görünecek?" --"Kızım,"dedim. "O bir melek değil mi? Hiç merak etme, sana yakışıklı bir prens gibi gelecektir."
>
>
>
>Salı günü Serap'ın ağırlaştığı haberini alınca hemen eve gittim.Ancak vefatına yetişememiştim.Ailesi tam manasıyla perişandı. Sadece kendisine uzun müddet bakan dindar bir hanım akrabası
>
>ayaktaydı ve beni görünce yanıma gelerek:
"Doktor bey, biliyor musunuz, bu evde biraz önce bir mucize yaşandı!" dedi ve devam etti:--
Serap, bir saat kadar önce oksijen cihazını attı ve "yataktan kalkması imkansız" denmesine rağmen kalkarak abdest aldı, iki rekat namaz kıldı. Bütün ev
halkı hayretten donup kaldık. Ve kelime-i Şahadet getirerek vefat etmeden biraz öncede:
--"Doktor bey'e söyleyin, dedi. Azrail, O'nun söylediğinden de güzelmiş!...
HERŞEYİN BİR GÜZELLİĞİ MUTLAK VARDIRR..
MİKAİLOGLU
14.11.2009, 00:37
PAYLAŞIM İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM.HARİKAYDI.
vBulletin v3.8.3, Copyright ©2000-2024, Jelsoft Enterprises Ltd.