ukba
04.09.2009, 23:14
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez])
Kubbetu's-Sahra, diğer adıyla Hz. Ömer Camisi.
Hz. Ömer geçtiği yollardan taşları ayıklar, halkın ayağına değmesi muhtemel acıtıcı minaları bizzat temizlerdi. Bir gün yine yoldan giderken gözüne çarpan bir tasa ayağıyla vurdu. Yolun kenarına doğru yuvarlanan taş, gelmekte olan bir sahabenin ayağına çarptı.
Bundan müteessir oldu; fakat bir şey söylemeden geçip gitti.
Aradan bir sene geçmişti. Hazreti Ömer aynı yolda yürürken rastladığı taşarlı yine ayak ucuyla vurup kenara itmekteydi. Tam o sırada, geçen sene ayağına taş değen sahabe de oradan geçiyordu.
Halife cebinden para dolu bir kese çıkarıp uzattı:
- Buyur bunu harçlık et!
Sahabe tabi heyecanlandı
-Harçlığım var ya Emîre’l-Mü’minin!
-Biliyorum harçlığın var; fakat buna rağmen kabul etmeni istiyorum!
-İhtiyacım yok.
-Peki sen bu sene hacca gitmeyecek misin?
-Gideceğim
-Öyle ise bunu al da yol harçlığı yap
-Yol harçlığım da var.
-Biliyorum ki yol harçlığın var. Fakat ben bu harçlığı bana olan hakkını helal etmen için vermekteyim.
Geçen sene bu yolda taşları ayıklarken ayağımla vurduğum bir taş yuvarlanıp senin ayağına değmiş; bende halkımdan birinin ayağına taş vurup acıttığım için üzüntüye kapılmıştım. Beni bu üzüntüden kurtarman ve üzerime gecen hakkını helal etmen için bu harçlığı vermeyi düşündüm. Alır da hakkını helal edersen beni huzura kavuşturur, memnun edersin. Biliyorsun kul hakkı başkalarına benzemez.
Bu o günkü devlet reislerinden bir misal.
Biliyoruz Hz. Ebu Zerr komşusunun karnı açken bir müslümanın kendi evinde tok olarak uyuyamayacağını söylüyor;elinde imkanı olan kimseleri, borç harç içinde inleyen din kardeşlerine yardım etmeleri halinde, cehennemin şiddetli azabıyla ikaz ediyordu.
Onun bu iddiasında samimi olup olmadığını anlamak için, bir gün kendisine bir kese dolusu para gönderip, hediye olarak kabul etmesini istediler.
Ebu Zerr, bu parayı kabul edemeyeceğini kendisinden daha fakir olanlara vermesi gerektiğini ısrarla söyleyince, parayı getiren köle ‘ bunu sen kabul edersen benim hürriyetime kavuşacağımı söylediler’ diyerek kabul ettirdi.
O gecenin sabahında köle tekrar gelerek;
-Size akşam verdiğim parayı yanlış yere getirmişim, başkasına vermem gerekmiş parayı geri istiyorum dedi.
Ebu Zerr’in buna cevabı şöyle oldu:
-¬ Ben komşumun borç harç içinde yattığı bir zamanda evimde para biriktirip, zevk u sefa içinde yaşamamın doğru olmadığına inandığımın için, sizin verdiğiniz parayı daha akşamdan fakire ve perişan kimselere dağıttım. Şu anda sana verecek param yoktur!
İşte bu da o günkü Asr-ı Saadet halkından bir misal .
Tarihte zulmüyle şöhret yapmış. Haccac-ı Zalim bir çok sahabenin boynunu vurmuş; mancınıkla Kâbe’yi taşa tutup Beytullah’ı bile yaralamış, hayatta kalan az sayıdaki ashabın da hayatlarını zehir etmişti.
İste bu adama bir gün şöyle dediler;
-Sen Hazreti Ömer’in adaletini halka karşı takındığı müşfik tavrını biliyorsun. Ne olur biraz da ona benze. Onun gibi ol! O, halkının boynunu vurmak şöyle dursun kazara ayağına bir taş değmesinden bile teessüre kapılıyor; bir sene sonra da olsa helallik diliyordu.
Haccac’ın bu isteğe tarihi cevabı şöyle oluyor;
-Doğru söylüyorsunuz! Fakat Ömer’in devlet reisliği zamanında Ebu Zerr gibi de halkı vardı.siz Ebu Zerr gibi hakperest ve din kardeşlerini düşünen bir Müslüman olun, ben de Ömer kadar adil, halkını düşünen bir kumandan olayım! Siz Ebu Zerr olmadıkça benden de Ömer’ e benzememi isteyemezsiniz. Çünkü size, ancak ben layığım.
Tarih tekerrürden mi ibaret
Biz Ebu Zerr olmadıkça başımızdakiler de Ömer(r.a) olmayacak.
Kubbetu's-Sahra, diğer adıyla Hz. Ömer Camisi.
Hz. Ömer geçtiği yollardan taşları ayıklar, halkın ayağına değmesi muhtemel acıtıcı minaları bizzat temizlerdi. Bir gün yine yoldan giderken gözüne çarpan bir tasa ayağıyla vurdu. Yolun kenarına doğru yuvarlanan taş, gelmekte olan bir sahabenin ayağına çarptı.
Bundan müteessir oldu; fakat bir şey söylemeden geçip gitti.
Aradan bir sene geçmişti. Hazreti Ömer aynı yolda yürürken rastladığı taşarlı yine ayak ucuyla vurup kenara itmekteydi. Tam o sırada, geçen sene ayağına taş değen sahabe de oradan geçiyordu.
Halife cebinden para dolu bir kese çıkarıp uzattı:
- Buyur bunu harçlık et!
Sahabe tabi heyecanlandı
-Harçlığım var ya Emîre’l-Mü’minin!
-Biliyorum harçlığın var; fakat buna rağmen kabul etmeni istiyorum!
-İhtiyacım yok.
-Peki sen bu sene hacca gitmeyecek misin?
-Gideceğim
-Öyle ise bunu al da yol harçlığı yap
-Yol harçlığım da var.
-Biliyorum ki yol harçlığın var. Fakat ben bu harçlığı bana olan hakkını helal etmen için vermekteyim.
Geçen sene bu yolda taşları ayıklarken ayağımla vurduğum bir taş yuvarlanıp senin ayağına değmiş; bende halkımdan birinin ayağına taş vurup acıttığım için üzüntüye kapılmıştım. Beni bu üzüntüden kurtarman ve üzerime gecen hakkını helal etmen için bu harçlığı vermeyi düşündüm. Alır da hakkını helal edersen beni huzura kavuşturur, memnun edersin. Biliyorsun kul hakkı başkalarına benzemez.
Bu o günkü devlet reislerinden bir misal.
Biliyoruz Hz. Ebu Zerr komşusunun karnı açken bir müslümanın kendi evinde tok olarak uyuyamayacağını söylüyor;elinde imkanı olan kimseleri, borç harç içinde inleyen din kardeşlerine yardım etmeleri halinde, cehennemin şiddetli azabıyla ikaz ediyordu.
Onun bu iddiasında samimi olup olmadığını anlamak için, bir gün kendisine bir kese dolusu para gönderip, hediye olarak kabul etmesini istediler.
Ebu Zerr, bu parayı kabul edemeyeceğini kendisinden daha fakir olanlara vermesi gerektiğini ısrarla söyleyince, parayı getiren köle ‘ bunu sen kabul edersen benim hürriyetime kavuşacağımı söylediler’ diyerek kabul ettirdi.
O gecenin sabahında köle tekrar gelerek;
-Size akşam verdiğim parayı yanlış yere getirmişim, başkasına vermem gerekmiş parayı geri istiyorum dedi.
Ebu Zerr’in buna cevabı şöyle oldu:
-¬ Ben komşumun borç harç içinde yattığı bir zamanda evimde para biriktirip, zevk u sefa içinde yaşamamın doğru olmadığına inandığımın için, sizin verdiğiniz parayı daha akşamdan fakire ve perişan kimselere dağıttım. Şu anda sana verecek param yoktur!
İşte bu da o günkü Asr-ı Saadet halkından bir misal .
Tarihte zulmüyle şöhret yapmış. Haccac-ı Zalim bir çok sahabenin boynunu vurmuş; mancınıkla Kâbe’yi taşa tutup Beytullah’ı bile yaralamış, hayatta kalan az sayıdaki ashabın da hayatlarını zehir etmişti.
İste bu adama bir gün şöyle dediler;
-Sen Hazreti Ömer’in adaletini halka karşı takındığı müşfik tavrını biliyorsun. Ne olur biraz da ona benze. Onun gibi ol! O, halkının boynunu vurmak şöyle dursun kazara ayağına bir taş değmesinden bile teessüre kapılıyor; bir sene sonra da olsa helallik diliyordu.
Haccac’ın bu isteğe tarihi cevabı şöyle oluyor;
-Doğru söylüyorsunuz! Fakat Ömer’in devlet reisliği zamanında Ebu Zerr gibi de halkı vardı.siz Ebu Zerr gibi hakperest ve din kardeşlerini düşünen bir Müslüman olun, ben de Ömer kadar adil, halkını düşünen bir kumandan olayım! Siz Ebu Zerr olmadıkça benden de Ömer’ e benzememi isteyemezsiniz. Çünkü size, ancak ben layığım.
Tarih tekerrürden mi ibaret
Biz Ebu Zerr olmadıkça başımızdakiler de Ömer(r.a) olmayacak.