Orijinalini görmek için tıklayınız : Bir günes doguyor Allahu Ekber !
Dilsad Hatun
22.09.2009, 00:10
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] pg
Zalimler zulmüne
Hainler küfrüne
İnad edip devam etse
Allah nurun tamamlar
Çünkü bir vaadi var
Kafirler istemese bile
Bir güneş doğuyor
Bir güneş Cezayirde
Bir güneş doğuyor
Bir güneş Filistinde
Bir güneş doğuyor
Bir güneş Türkiyede
Bir güneş doğuyor
Bir güneş Ülkemde
Mekkede başladı
Bu diriliş muştusu
Bugün de devam eder
Allah erleri
Canlarını seve seve
Dilsad Hatun
22.09.2009, 00:27
ÇEÇENİSTAN DAĞLARINDA
KARTAL GİBİDİR BİR ÇEÇEN
ÖZGÜRLÜK SAVAŞCISIDIR
YALNIZ KURTTUR HER ÇEÇEN
LAİLAHE İLLALLAH SEVDAMIZSIN ÇEÇENYA
LAİALAHE İLLALLAH KANGAMIZSIN ÇEÇENYA....
EĞİLMEDİK TARİH BOYU
DÜŞMANIN KARŞISINDA
ŞEYH ŞAMİLİN YOLUNDAYIZ
ALLAH ŞAHİTTİR BUNA
LAİLAHE İLALLAH SEVDAMIZSIN ÇEÇENYA
LAİLAHE İLLALLAH KAVGAMIZSIN ÇEÇENYA
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]
Zalimler zulmüne
Hainler küfrüne
İnad edip devam etse
Allah nurun tamamlar
Çünkü bir vaadi var
Kafirler istemese bile
Bir güneş doğuyor
Bir güneş Cezayirde
Bir güneş doğuyor
Bir güneş Filistinde
Bir güneş doğuyor
Bir güneş Türkiyede
Bir güneş doğuyor
Bir güneş Ülkemde
Mekkede başladı
Bu diriliş muştusu
Bugün de devam eder
Allah erleri
Canlarını seve seve
Dilsad Hatun
23.09.2009, 10:01
Hep kanlı,harap,bitap halleriyle mi hatırlıycaz Mücahid Aslanları...
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]
1- “Ayı kendi yavrusunu yemeye karar verip, onu tozda yuvarladı”(Çeçen Atasözü)
2- “Atı vurmağa korktuğundan eyeri kırbaçladı”. (Çeçen Atasözü)
3- "bir adam sadece savaşmayı bilen değildir, adam düşmanının nerede olduğunu da bilendir"(Çeçen Atasözü)
4-"Çadırını koruyamıyorsan, obayı korumaya kalkma." Çeçen Atasözü
5- " ELİNE GEÇEN HER ŞEYLE VURAN KİMSE DAHA CESURDUR ! (ÇEÇEN ATASÖZÜ)
6-"Kardeşsiz çocuk kanatsız kartal gibidir. (Çeçen atasözü)
7-"Yalnız savaşçı, savaşçı değil" (tek elden ses çıkmaz) şeklindeki meşhur atasözü eskidi artık. ... Yalnız Savascı,Savascıdır. (DOKKA UMAROV)
8- "Gözleri pörtlek olanın, sevgilisi ağlak olur. (çeçen-inguş atasözü)
9- "Allah(c.c) var Sorun Yok ! (Çeçen Atasözü).
10-Vücuduna eziyet etmeden,cebine zarar vermeden iyilik yapılmaz"(değın helu seyiç,kisın ziı sediç,dikıl,delur dets) (Çeçen Atasözü)
11-“Ölecek kadar yaşlı, savaşacak kadar genciz” (Çeçen Atasözü)
12-" Biz bir vadiden ALLAH diye haykırırız; Bu ses diğer vadiden HÜRRİYET diye yankılanır" : (İmam Samil)
Kardelencicegi
23.09.2009, 10:04
Zalimler zulmüne
Hainler küfrüne
İnad edip devam etse
Allah nurun tamamlar
Çünkü bir vaadi var
Kafirler istemese bile
Bir güneş doğuyor
Bir güneş Cezayirde
Bir güneş doğuyor
Bir güneş Filistinde
Bir güneş doğuyor
Bir güneş Türkiyede
Bir güneş doğuyor
Bir güneş Ülkemde
Mekkede başladı
Bu diriliş muştusu
Bugün de devam eder
Allah erleri
Canlarını seve seve.
Paylasim cok güzeldi, ellerinize, emeginize, o güzel yüreginize saglik bacim.
Dilsad Hatun
23.09.2009, 20:22
Cecen Marsi
Gece kurt yavrularken çıktık dünyaya Sabah kükrerken arslan, ismimiz konuldu Lailahe illALLAH
Kartal yuvalarında analarımız emzirdi At üstünde kavgayı babalarımız öğretti Lailahe illALLAH
Halk için vatan için yetiştirdi Onlara bir zarar geldiğinde yiğit kesildik Lailahe illALLAH
Dağların şahinleri zaferle yetişti, Zorluğun bozgunundan gururla çıktık Lailahe illALLAH
Tunçtan dağlar kurşun gibi erise de Yaşamdan ve savaştan onursuz çıkmayız Lailahe illALLAH
Ey kara toprak her zerren baruttan ağlasa da Hüzünlü bir şekilde sana dönmeyeceğiz Lailahe illALLAH
Hiçbir zaman hiçbir kimseye pes etmedik biz Ecel veya zaferden biridir seçeneğimiz Lailahe illALLAH
Yaralarımızı ağıtlarla sararken bazılarımız Değerli gözlerimiz maharetle canlanır Lailahe illALLAH
Açlık kıvrandırırsa ot yeriz Susuzluk bezdirirse sıkar suyunu içeriz Lailahe illALLAH
Gece kurt kuzularken çıktık dünyaya Hakka, vatana ve ALLAH'a sadığız biz Lailahe illALLAH
Dilsad Hatun
26.09.2009, 13:29
Ey Cevher
Selam olsun sana çeçen şehidi
Destanınla titrer kafkas dağları
Yılladır görmedi böyle yiğidi
Hıçkırır sarsılır kafkas dağları
Ey Şamil torunu ey yiğit Cevher
Şehadetle toprak alnından öper
Kafir Moskof sanır bu kıyam biter
Oysa cevher dolu kafkas dağları
Zulmün karşısında izzetle durdun
Mümince direndin mümince vurdun
Mazluma şevk verdin gönüle taht kurdun
Sana kucak açtı kafkas dağları
Ey Şamil torunu ey yiğit cevher
Şehadetle toprak alnından öper
Kafir Moskof sanır bu kıyam biter
Oysa cevher dolu kafkas dağları
Şehadet ödülü sana yar oldu
Kıyamınla dünya Rusa dar oldu
Oturmak tartışmak bize ar oldu
Şehadet çağrısı kafkas dağları
Ey Şamil torunu ey yiğit cevher
Şehadetle toprak alnından öper
Kafir Moskof sanır bu kıyam biter
Oysa cevher dolu kafkas dağları
Ey kara toprak her zerren baruttan ağlasa da Hüzünlü bir şekilde sana dönmeyeceğiz Lailahe illALLAH
Hiçbir zaman hiçbir kimseye pes etmedik biz Ecel veya zaferden biridir seçeneğimiz Lailahe illALLAH
Yaralarımızı ağıtlarla sararken bazılarımız Değerli gözlerimiz maharetle canlanır Lailahe illALLAH
Açlık kıvrandırırsa ot yeriz Susuzluk bezdirirse sıkar suyunu içeriz Lailahe illALLAH
Gece kurt kuzularken çıktık dünyaya Hakka, vatana ve ALLAH'a sadığız biz Lailahe illALLAH
Dilsad Hatun
02.10.2009, 17:23
Cihadullah'ın Kur-an'daki Önemi!
Şüphesiz iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler; işte onlar, Allah"ın rahmetini umabilirler. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
(2-BAKARA/218)
Yoksa siz, Allah, içinizden cihad edenleri belirtip-ayırdetmeden ve sabredenleri de belirtip-ayırdetmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?
(3-AL-İ İMRAN/142)
Mü"minlerden, özür olmaksızın oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği (cenneti) va"detmiştir; ancak Allah, cihad edenleri oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır.
(4-NİSA/95)
Ey iman edenler, Allah"tan korkup-sakının ve (sizi) O"na (yaklaştıracak) vesile arayın; O"nun yolunda cihad edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz.
(5-MAİDE/35)
Ey iman edenler, içinizden kim dininden geri döner (irtidat eder)se, Allah (yerine) kendisinin onları sevdiği, onların da kendisine sevdiği mü"minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı ise "güçlü ve onurlu," Allah yolunda cihad eden ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir. Bu, Allah"ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir.
(5-MAİDE/54)
Gerçek şu ki, iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte birbirlerinin velisi olanlar bunlardır. İman edip hicret etmeyenler, onlar hicret edinceye kadar, sizin onlara hiç bir şeyle velayetiniz yoktur. Ama din konusunda sizden yardım isterlerse, yardım üzerinizde bir yükümlülüktür. Ancak, sizlerle onlar arasında anlaşma bulunan bir topluluğun aleyhinde değil. Allah, yaptıklarınızı görendir.
(8-ENFAL/72)
İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte gerçek mü"min olanlar bunlardır. Onlar için bir bağışlanma ve üstün bir rızık vardır.
(8-ENFAL/74)
Bundan sonra iman edip hicret edenler ve sizinle birlikte cihad edenler, işte onlar sizdendir. Akrabalar (mirasta) Allah"ın Kitabına göre, birbirlerine (mirasta) önceliklidir. Doğrusu Allah her şeyi bilendir.
(8-ENFAL/75)
Yoksa siz, içinizden cihad edenleri ve Allah"tan ve Resûlü"nden ve mü"minlerden başka sır-dostu edinmeyenleri Allah "bilip (ortaya) çıkarmadan" bırakılıvereceğinizi mi sandınız? Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
(9-TEVBE/16)
Hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram"ı onarmayı, Allah"a ve ahiret gününe iman eden ve Allah yolunda cihad edenin (yaptıkları) gibi mi saydınız? (Bunlar) Allah katında bir olmazlar. Allah zulmeden bir topluluğa hidayet vermez.
(9-TEVBE/19)
İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerin Allah katında büyük dereceleri vardır. İşte "kurtuluşa ve mutluluğa" erenler bunlardır.
(9-TEVBE/20)
De ki: "Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, az kâr getireceğinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere Allah"tan, O"nun Resûlü"nden ve O"nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, artık Allah"ın emri gelinceye kadar bekleyedurun. Allah, fasıklar topluluğuna hidayet vermez.
(9-TEVBE/24)
Hafif ve ağır savaşa kuşanıp çıkın ve Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.
(9-TEVBE/41)
Allah"a ve ahiret gününe iman edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihad etmekten (kaçınmak için) senden izin istemezler. Allah takva sahiplerini bilendir.
(9-TEVBE/44)
Ey Peygamber, kâfirlerle ve münafıklarla cihad et ve onlara karşı sert ve caydırıcı davran. Onların barınma yerleri cehennemdir, ne kötü bir yataktır o!..
(9-TEVBE/73)
Allah"ın elçisine muhalif olarak (savaştan) geri kalanlar oturup-kalmalarına sevindiler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad etmeyi çirkin görerek: "Bu sıcakta (savaşa) çıkmayın" dediler. De ki: "Cehennem ateşinin sıcaklığı daha şiddetlidir." Bir kavrayıp-anlasalardı.
(9-TEVBE/81)
"Allah"a iman edin, O"nun elçisi ile cihada çıkın" diye bir sûre indirildiği zaman onlardan servet sahibi olanlar, senden izin isteyip: "Bizi bırakıver, oturanlarla birlikte olalım" dediler.
(9-TEVBE/86)
Ama Resul ve onunla birlikte olan mü"minler, mallarıyla ve canlarıyla cihad ettiler; işte bütün hayırlar onlarındır ve kurtuluşa erenler onlardır.
(9-TEVBE/88)
Sonra gerçekten Rabbin, işkenceye uğratıldıktan sonra hicret edenlerin, ardından cihad edip sabredenlerin (destekçisidir). Şüphesiz senin Rabbin, bundan sonra da gerçekten bağışlayandır, esirgeyendir.
(16-NAHL/110)
Allah adına gerektiği gibi cihad edin. O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir, atanız İbrahim"in dini(nde olduğu gibi). O (Allah) bundan daha önce de, bunda (Kur"an"da) da sizi "müslümanlar" olarak isimlendirdi; elçi sizin üzerinize şahid olsun, siz de insanlar üzerine şahidler olasınız diye. Artık dosdoğru namazı kılın, zekatı verin ve Allah"a sarılın, sizin Mevlanız O"dur. İşte, ne güzel mevla ve ne güzel yardımcı.
(22-HAC/78)
Öyleyse kafirlere itaat etme ve onlara (Kur"an"la) büyük bir cihad ver.
(25-FURKAN/52)
Kim cihad ederse, yalnızca kendi nefsi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah, alemlerden müstağnidir.
(29-ANKEBUT/6)
Bizim uğrumuzda cihad edenlere, şüphesiz yollarımızı gösteririz. Gerçeten Allah, ihsan edenlerle beraberdir.
(29-ANKEBUT/69)
Mü"min olanlar, ancak o kimselerdir ki, onlar, Allah"a ve Resûlü"ne iman ettiler, sonra hiç bir kuşkuya kapılmadan Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad ettiler. İşte onlar, sadık (doğru) olanların ta kendileridir.
(49-HUCURAT/15)
Ey iman edenler, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları veliler edinmeyin. Siz onlara karşı sevgi yöneltiyorsunuz; oysa onlar haktan size geleni inkâr etmişler, Rabbiniz olan Allah"a inanmanızdan dolayı elçiyi de, sizi de (yurtlarınızdan) sürüp-çıkarmışlardır. Eğer siz, Benim yolumda cihad etmek ve Benim rızamı aramak amacıyla çıkmışsanız (nasıl) onlara karşı hâlâ sevgi gizliyorsunuz? Ben, sizin gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilirim. Kim sizden bunu yaparsa, artık o, elbette yolun ortasından şaşırıp-sapmış olur.
(60-MÜMTEHİNE/1)
Allah"a ve O"nun Resulü"ne iman edersiniz, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Bu, sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz.
(61-SAFF/11)
Ey Peygamber, kafirlere ve münafıklara karşı cihad et ve onlara karşı "sert ve caydırıcı" davran. Onların barınma yeri cehennemdir. Ne kötü bir dönüş yeridir o.
(66-TAHRİM/9)
Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah"a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır.
(2-BAKARA/177)
Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın, (ancak) aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez.
(2-BAKARA/190)
Onları, bulduğunuz yerde öldürün ve sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, öldürmekten beterdir. Onlar, size karşı savaşıncaya kadar siz, Mescid-i Haram yanında onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa siz de onlarla savaşın. Kafirlerin cezası işte böyledir.
(2-BAKARA/191)
Onlar, (savaşa) son verirlerse (siz de son verin); şüphesiz Allah, bağışlayandır esirgeyendir.
(2-BAKARA/192)
(Yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya ve din (yalnız) Allah"ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur.
(2-BAKARA/193)
Savaş, hoşunuza gitmediği halde üzerinize yazıldı (farz kılındı). Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.
(2-BAKARA/216)
Sana haram olan ayı, onda savaşmayı sorarlar. De ki: "Onda savaşmak büyük (bir günahtır). Ancak Allah katında, Allah"ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram"a engel olmak ve halkını oradan çıkarmak daha büyük (bir günahtır). Fitne, katilden beterdir. Eğer güç yetirirlerse, sizi dininizden geri çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler; sizden kim dininden geri döner ve kafir olarak ölürse, artık onların bütün işledikleri (amelleri) dünyada da, ahirette de boşa çıkmıştır ve onlar ateşin halkıdır, onda süresiz kalacaklardır.
(2-BAKARA/217)
Allah yolunda savaşın ve bilin ki, şüphesiz Allah işitendir, bilendir.
(2-BAKARA/244)
Musa"dan sonra İsrailoğullarının önde gelenlerini görmedin mi? Hani, peygamberlerinden birine: "Bize bir melik gönder de Allah yolunda savaşalım" demişlerdi, O: "Ya üzerinize savaş yazıldığı halde savaşmayacak olursanız?" demişti. "Bize ne oluyor ki Allah yolunda savaşmayalım? Ki biz yurdumuzdan çıkarıldık ve çocuklarımızdan (uzaklaştırıldık.)" demişlerdi. Ama onlara savaş yazıldığı (öngörüldüğü) zaman, az bir kısmı hariç yüz çevirdiler. Allah zalimleri bilir.
(2-BAKARA/246)
Onlar, Calut ve ordusuna karşı meydana (savaşa) çıktıklarında, dediler ki: "Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, adımlarımızı sabit kıl (kaydırma) ve kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et."
(2-BAKARA/250)
Şayet böyle yapmazsanız, Allah"a ve Resulüne karşı savaş açtığınızı bilin. Eğer tevbe ederseniz, artık sermayeleriniz sizindir. (Böylece) Ne zulmetmiş olursunuz, ne zulme uğratılmış olursunuz.
(2-BAKARA/279)
Onlar size ezadan başka kesinlikle bir zarar veremezler. Eğer sizinle savaşırlarsa size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım da edilmez.
(3-AL-İ İMRAN/111)
Hani sen, mü"minleri savaşmak için elverişli yerlere yerleştirmek için evinden erkenden ayrılmıştın. Allah işitendir, bilendir.
(3-AL-İ İMRAN/121)
Nice peygamberle birlikte birçok Rabbani (bilgin)ler savaşa girdiler de, Allah yolunda kendilerine isabet eden (güçlük ve mihnet)den dolayı ne gevşeklik gösterdiler, ne boyun eğdiler. Allah, sabredenleri sever.
(3-AL-İ İMRAN/146)
Ey iman edenler, inkâr edenler ile yeryüzünde gezip dolaşırken veya savaşta bulundukları sırada (ölen) kardeşleri için: "Yanımızda olsalardı, ölmezlerdi, öldürülmezlerdi" diyenler gibi olmayın. Allah, bunu onların kalplerinde onulmaz bir hasret olarak kıldı. Dirilten ve öldüren Allah"tır. Allah, yaptıklarınızı görendir.
(3-AL-İ İMRAN/156)
Münafıklık yapanları da belirtmesi içindi. Onlara: "Gelin, Allah"ın yolunda savaşın ya da savunma yapın" denildiğinde, "Biz savaşmayı bilseydik elbette sizi izlerdik" dediler. O gün onlar, imandan çok küfre daha yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah, onların gizli tuttuklarını daha iyi bilir.
(3-AL-İ İMRAN/167)
Ey iman edenler, (düşmanlarınıza karşı) tedbirinizi alın da savaşa bölük bölük çıkın ya da topluca çıkın.
(4-NİSA/71)
Öyleyse, dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar, Allah yolunda savaşsınlar; kim Allah yolunda savaşırken, öldürülür ya da galip gelirse ona büyük bir ecir vereceğiz.
(4-NİSA/74)
Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?
(4-NİSA/75)
İman edenler Allah yolunda savaşırlar; inkar edenler ise tağut yolunda savaşırlar öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın hileli-düzeni pek zayıftır.
(4-NİSA/76)
Kendilerine; "Elinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekatı verin" denenleri görmedin mi? Oysa savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup, insanlardan Allah"tan korkar gibi- hatta daha da şiddetli bir korkuyla- korkuya kapılıyorlar ve: "Rabbimiz, ne diye savaşı üzerimize yazdın, bizi yakın bir zamana ertelemeli değil miydin?" dediler. De ki: "Dünyanın metaı azdır, ahiret, ise muttakiler için daha hayırlıdır ve siz "bir hurma çekirdeğindeki ip-ince bir iplik kadar" bile haksızlığa uğratılmayacaksİnız."
(4-NİSA/77)
Artık sen Allah yolunda savaş, kendinden başkasıyla yükümlü tutulmayacaksın. Mü"minleri hazırlayıp-teşvik et. Umulur ki Allah, küfredenlerin ağır-baskılarını geri püskürtür. Allah, "kahredici baskısıyla" daha zorlu, acı sonuçlandırmasıyla da daha zorludur.
(4-NİSA/84)
Ancak sizinle aralarında andlaşma bulunan bir kavime sığınanlar ya da hem sizinle, hem kendi kavimleriyle savaşmak (istemeyip bun)dan göğüslerini sıkıntı basıp size gelenler (dokunulmazdır.) Allah dileseydi, onları üstünüze saldırtır, böylece sizinle çarpışırlardı. Eğer sizden uzak durur (geri çekilir), sizinle savaşmaz ve barış (şartların)ı size bırakırlarsa, artık Allah, sizin için onların aleyhinde bir yol kılmamıştır.
(4-NİSA/90)
Ey iman edenler, Allah yolunda adım attığınız (savaşa çıktığınız) zaman gerekli araştırmayı yapın ve size (İslam geleneğine göre) selam verene, dünya hayatının geçiciliğine istekli çıkarak: "Sen mü"min değilsin" demeyin. Asıl çok ganimet, Allah katındadır, bundan önce siz de böyle idiniz; Allah size lütufta bulundu. Öyleyse iyice açıklık kazandırın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.
(4-NİSA/94)
Yeryüzünde adım attığınızda (yolculuğa ya da savaşa çıktığınızda), kafirlerin size bir kötülük yapmalarından korkarsanız, namazı kısaltmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Şüphesiz kafirler, sizin apaçık düşmanlarınızdır.
(4-NİSA/101)
Dediler ki: "Ey Musa biz, onlar durduğu sürece hiç bir zaman oraya girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin git, ikiniz savaşın. Biz burda duracağız."
(5-MAİDE/24)
Allah"a ve Resûlü"ne karşı savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuğa çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri, asılmaları ya da elleriyle ayaklarının çaprazca kesilmesi veya (bulundukları) yerden sürülmeleridir. Bu, dünyadaki aşağılanmalarıdır, ahirette onlar için büyük bir azab vardır.
(5-MAİDE/33)
Yahudiler: "Allah"ın eli sıkıdır" dediler. Onların elleri bağlandı ve söylediklerinden dolayı lanetlendiler. Hayır; O"nun iki eli açıktır, nasıl dilerse infak eder. Andolsun, Rabbinden sana indirilen, onlardan çoğunun taşkınlıklarını ve inkârlarını arttıracaktır. Biz de onların arasına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kin salıverdik. Onlar ne zaman savaş amacıyla bir ateş alevlendirdilerse Allah onu söndürmüştür. Yeryüzünde bozgunculuğa çalışırlar. Allah ise bozguncuları sevmez.
(5-MAİDE/64)
Sana savaş-ganimetlerini sorarlar. De ki: "Ganimetler Allah"ın ve Resûlündür. Buna göre, eğer mü"min iseniz Allah"tan korkup-sakının, aranızı düzeltin ve Allah"a ve Resûlü"ne itaat edin."
(8-ENFAL/1)
Rabbin seni evinden hak uğrunda (savaşa) çıkardığında mü"minlerden bir grup isteksizdi.
(8-ENFAL/5)
Ey iman edenler, toplu olarak kâfirlerle karşılaştığınız zaman, onlara arka çevirmeyin (savaştan kaçmayın).
(8-ENFAL/15)
Kim onlara böyle bir günde -yine savaşmak için bir yana çekilen ya da bir başka bölüğe katılmak için yer tutanın dışında- arkasını çevirirse, gerçekten o, Allah"tan bir gazaba uğramıştır ve onun barınma yeri cehennemdir. Ne kötü bir yataktır o.
(8-ENFAL/16)
Fitne kalmayıncaya ve dinin hepsi Allah"ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçecek olurlarsa, şüphesiz Allah, yaptıklarını görendir.
(8-ENFAL/39)
Bundan dolayı, savaşta onları yakalarsan, öyle darmadağın et ki, onlarla arkalarından gelecek olanlar(ı caydır). Umulur ki ibret alırlar.
(8-ENFAL/57)
Ey Peygamber, mü"minleri savaşa karşı hazırlayıp-teşvik et. Eğer içinizde sabreden yirmi (kişi) bulunursa, iki yüz (kişiyi) mağlub edebilirler. Ve eğer içinizden yüz (sabırlı kişi) bulunursa, kâfirlerden binini yener. Çünkü onlar (gerçeği) kavramayan bir topluluktur.
(8-ENFAL/65)
Yeminlerini bozan, elçiyi (yurdundan) sürmeye çabalayan ve sizinle ilk defa (savaşa) başlayan bir toplulukla savaşmaz mısınız? Korkuyor musunuz onlardan? Eğer inanıyorsanız, kendisinden korkmanıza Allah daha layıktır.
(9-TEVBE/13)
Kendilerine kitap verilenlerden, Allah"a ve ahiret gününe inanmayan, Allah"ın ve Resûlü"nün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini (İslam"ı) din edinmeyenlerle, küçük düşürülüp cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar savaşın.
(9-TEVBE/29)
Gerçek şu ki, Allah katında ayların sayısı, gökleri ve yeri yarattığı günden beri Allah"ın kitabında on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte dosdoğru olan hesab (din) budur. Öyleyse bunlarda kendinize zulmetmeyin ve onların sizlerle topluca savaşması gibi siz de müşriklerle topluca savaşmayın. Ve bilin ki Allah, takva sahipleriyle beraberdir.
(9-TEVBE/36)
Ey iman edenler, ne oldu ki size, Allah yolunda savaşa kuşanın denildiği zaman, yer(iniz)de ağırlaşıp kaldınız? Ahiretten (cayıp) dünya hayatına mı razı oldunuz? Ama ahirettekine (göre), bu dünya hayatının yararı pek azdır.
(9-TEVBE/38)
Eğer savaşa kuşanıp-çıkmazsanız, O sizi pek acı bir azabla azablandıracak ve yerinize bir başka topluluğu getirip değiştirecektir. Siz O"na hiç bir şeyle zarar veremezsiniz. Allah, her şeye güç yetirendir.
(9-TEVBE/39)
Hafif ve ağır savaşa kuşanıp çıkın ve Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.
(9-TEVBE/41)
Eğer yakın bir yarar ve orta bir sefer olsaydı, onlar mutlaka seni izlerlerdi. Ama zorluk onlara uzak geldi. "Eğer güç yetirseydik muhakkak seninle birlikte (savaşa) çıkardık." diye sana Allah adına yemin edecekler. Kendi nefislerini helaka sürüklüyorlar. Allah onların gerçekten yalan söylediklerini biliyor.
(9-TEVBE/42)
Eğer (savaşa) çıkmak isteselerdi, herhalde ona bir hazırlık yaparlardı. Ancak Allah, (savaşa) gönderilmelerini çirkin gördü de ayaklarını doladı ve; "(Onlara) Siz de oturanlarla birlikte oturun" denildi.
(9-TEVBE/46)
Allah"ın elçisine muhalif olarak (savaştan) geri kalanlar oturup-kalmalarına sevindiler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad etmeyi çirkin görerek: "Bu sıcakta (savaşa) çıkmayın" dediler. De ki: "Cehennem ateşinin sıcaklığı daha şiddetlidir." Bir kavrayıp-anlasalardı.
(9-TEVBE/81)
Bundan böyle, Allah seni onlardan bir topluluğun yanına döndürür de, (yine savaşa) çıkmak için senden izin isterlerse, de ki: "Kesin olarak benimle hiç bir zaman (savaşa) çıkamazsınız ve kesin olarak benimle bir düşmana karşı savaşamazsınız. Çünkü siz oturmayı ilk defa hoş gördünüz; öyleyse geride kalanlarla birlikte oturun."
(9-TEVBE/83)
(Savaştan) Geri kalanlarla birlikte olmayı seçtiler. Onların kalbleri mühürlenmiştir. Bundan dolayı kavrayıp-anlamazlar.
(9-TEVBE/87)
Bir de (savaşa katılabilecekleri bir bineğe) bindirmen için sana her gelişlerinde "Sizi bindirecek bir şey bulamıyorum" dediğin ve infak edecek bir şey bulamayıp hüzünlerinden dolayı gözlerinden yaşlar boşana boşana geri dönenler üzerinde de (sorumluluk) yoktur.
(9-TEVBE/92)
Yol, ancak o kimseler aleyhinedir ki, zengin oldukları halde (savaşa çıkmamak için) senden izin isterler ve bunlar geride kalanlarla birlikte olmayı seçerler. Allah, onların kalplerini mühürlemiştir. Bundan dolayı onlar, bilmezler.
(9-TEVBE/93)
Zarar vermek, inkârı (pekiştirmek), mü"minlerin arasını ayırmak ve daha önce Allah"a ve elçisine karşı savaşanı gözlemek için mescid edinenler ve: "Biz iyilikten başka bir şey istemedik" diye yemin edenler (var ya,) Allah onların şüphesiz yalancı olduklarına şahidlik etmektedir.
(9-TEVBE/107)
Hiç şüphesiz Allah, mü"minlerden -karşılığında onlara mutlaka cenneti vermek üzere- canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler; (bu,) Tevrat"ta, İncil"de ve Kur"an"da O"nun üzerine gerçek olan bir vaaddir. Allah"tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir? Şu halde yaptığınız bu alışverişten dolayı sevinip-müjdeleşiniz. İşte "büyük kurtuluş ve mutluluk" budur.
(9-TEVBE/111)
(Savaştan) Geri bırakılan üç (kişiyi) de (bağışladı). Öyle ki, bütün genişliğine rağmen yeryüzü onlara dar gelmişti, nefisleri de kendilerine dar (sıkıntılı) gelmişti ve O"nun dışında (yine) Allah"tan başka bir sığınacak olmadığını iyice anladılar. Sonra tevbe etsinler diye onların tevbesini kabul etti. Şüphesiz Allah, (yalnızca) O, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir.
(9-TEVBE/118)
Ey iman edenler, inkâr edenlerden size en yakın olanlarla savaşın; sizde "bir güç ve caydırıcılık" görsünler. Ve bilin ki gerçekten Allah takva sahipleriyle beraberdir.
(9-TEVBE/123)
Allah, sizin için yarattığı şeylerden gölgeler kıldı. Dağlarda da sizin için barınaklar-siperler kıldı, sizi sıcaktan koruyacak elbiseler, sizi savaşınızda (zorluklara karşı) koruyacak giyimlikler de var etti. İşte O, üzerinizdeki nimetini böyle tamamlamaktadır, umulur ki teslim olursunuz.
(16-NAHL/81)
Ve sizin için ona, zorlu-savaşınızda sizi korusun diye, "(madeni) giyim-sanatını" öğrettik. Buna rağmen siz şükredenler misiniz?
(21-ENBİYA/80)
Kendilerine zulmedilmesi dolayısıyla, onlara karşı savaş açılana (mü"minlere, savaşma) izni verildi. Şüphesiz Allah, onlara yardım etmeye güç yetirendir.
(22-HAC/39)
Yeminlerinin olanca gücüyle Allah"a and içtiler; eğer sen onlara emredersen (savaşa) çıkacaklar diye. De ki: "And içmeyin, bu bilinen (örf üzere) bir itaattır. Allah, yaptıklarınızdan haberdârdır."
(24-NUR/53)
Dediler ki: "Biz kuvvet sahibiyiz ve zorlu savaşçılarız. İş konusunda karar senindir, artık sen bak, neyi emredersen (biz uygularız).
(27-NEML/33)
Gerçekten Allah, içinizden alıkoyanları ve kardeşlerine: "Bize gelin" diyenleri bilir. Bunlar, pek azı dışında zorlu-savaşlara gelmezler.
(33-AHZAB/18)
Onlar (münafıklar, düşman) birliklerinin gitmediklerini sanıyorlardı. Eğer (askeri) birlikler gelecek olsa, çölde bedevi-Araplar arasında olup sizin haberlerinizi (ordan) sormayı cidden arzu ediyorlardı. Fakat içinizde olsalardı ancak pek az savaşırlardı.
(33-AHZAB/20)
Allah, inkâr edenleri kin ve öfkeleriyle geri çevirdi, onlar hiç bir hayra varamadılar. Savaşta Allah (yardımcı ve zafer nasib edici olarak) mü"minlere yetti. Allah çok güçlüdür, üstün ve galib olandır.
(33-AHZAB/25)
Ey Peygamber, gerçekten biz sana ücretlerini (mehirlerini) verdiğin eşlerini ve Allah"ın sana ganimet olarak verdikleri (savaş esirleri)nden sağ elinin malik olduğu (cariyeler) ile seninle birlikte hicret eden amcanın kızlarını, halanın kızlarını, dayının kızlarını ve teyzenin kızlarını helal kıldık; bir de, kendisini peygambere hibe eden ve peygamberin kendisini almak istediği mü"min bir kadını da, -mü"minler için olmaksızın yalnızca sana has olmak üzere- (senin için helal kıldık). Biz, kendi eşleri ve sağ ellerinin malik olduğu (cariyeleri) konusunda onlar (mü"minler) üzerine neyi farz kıldığımızı bildik (size bildirdik). Böylelikle senin için hiç bir güçlük olmasın. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
(33-AHZAB/50)
Öyleyse, inkâr edenlerle (savaş sırasında) karşı karşıya geldiğiniz zaman, hemen boyunlarını vurun; sonunda onları "iyice bozguna uğratıp zafer kazanınca da" artık (esirler için) bağı sımsıkı tutun. Bundan sonra ya bir lütuf olarak (onları bırakın) veya bir fidye (karşılığı salıverin). Öyle ki savaş ağırlıklarını bıraksın (sona ersin). İşte böyle; eğer Allah dilemiş olsaydı, elbette onlardan intikam alırdı. Ancak (savaş,) sizleri birbirinizle denemesi içindir. Allah yolunda öldürülenlerin ise; kesin olarak (Allah,) amellerini giderip-boşa çıkarmaz.
(47-MUHAMMED/4)
İman edenler, derler ki: "(Savaş izni için) Bir sûre indirilmeli değil miydi?" Fakat, içinde savaş (kıtal) zikri geçen muhkem bir sure indirildiği zaman, kalplerinde hastalık olanların, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş olanların bakışı gibi sana baktıklarını gördün. Oysa onlara evla (olan):
(47-MUHAMMED/20)
(Savaştan) Geride bırakılanlar, siz ganimetleri almaya gittiğiniz zaman diyeceklerdir ki: "Bizi bırakın da sizi izleyelim." Onlar, Allah"ın kelamını değiştirmek istiyorlar. De ki: "siz, kesin olarak bizim izimizden gelemezsiniz. Allah, daha evvel böyle buyurdu." Bunun üzerine: "Hayır, bizi kıskanıyorsunuz" diyecekler. Hayır, onlar pek az anlayan kimselerdir.
(48-FETİH/15)
Bedevilerden geride bırakılanlara de ki: "Siz yakında zorlu savaşçı olan bir kavme çağrılacaksınız; onlarla (ya) savaşırsınız ya da (onlar) müslüman olurlar. Bu durumda eğer itaat ederseniz, Allah, size güzel bir ecir verir; eğer bundan önce sırt çevirdiğiniz gibi (yine) sırt çevirirseniz, sizi acı bir azab ile azablandırır."
(48-FETİH/16)
Kafir olanlar, sizinle savaşmış olsalardı, arkalarını dönüp kaçarlardı; sonra, ne bir veli (koruyucu dost), ne bir yardımcı bulamazlardı.
(48-FETİH/22)
Mü"minlerden iki topluluk çarpışacak olursa, aralarını bulup-düzeltin. Şayet biri diğerine tecavüzde bulunacak olursa, artık tecavüzde bulunanla, Allah"ın emrine dönünceye kadar savaşın; eğer sonunda (Allah"ın emrini kabul edip) dönerse, bu durumda adaletle aralarını bulun ve (her konuda) adil davranın. Şüphesiz Allah, adil olanları sever.
(49-HUCURAT/9)
Size ne oluyor ki, Allah yolunda infak etmiyorsunuz? Oysa göklerin ve yerin mirası Allah"ındır. İçinizden, fetihten önce infak eden ve savaşanlar (başkasıyla) bir olmaz. İşte onlar, derece olarak sonradan infak eden ve savaşanlardan daha büyüktür. Allah, her birine en güzel olanı va"detmiştir. Allah, yaptıklarınızdan hâberdardır.
(57-HADİD/10)
Münafıklık edenleri görmüyor musun ki, Kitap Ehlinden inkâr eden kardeşlerine derler ki: "Andolsun, eğer siz (yurtlarınızdan) çıkarılacak olursanız, mutlaka biz de sizinle birlikte çıkarız ve size karşı olan hiç kimseye, hiç bir zaman itaat etmeyiz. "Eğer size karşı savaşılırsa elbette size yardım ederiz." Oysa Allah, şahidlik etmektedir ki onlar, gerçekten yalancıdırlar.
(59-HAŞR/11)
Andolsun, (yurtlarından) çıkarılacak olurlarsa onlarla birlikte çıkmazlar. Onlara karşı savaşılırsa da, kendilerine yardımda bulunmazlar; yardım etseler bile (arkalarına) dönüp-kaçarlar. Sonra kendilerine yardım edilmez.
(59-HAŞR/12)
Onlar, iyice korunmuş şehirlerde veya duvar arkasında olmaksızın sizinle toplu bir halde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çarpışmaları ise pek şiddetlidir. Sen onları birlik sanırsın, oysa kalpleri paramparçadır. Bu, şüphesiz onların akletmeyen bir kavim olmaları dolayısıyla böyledir.
(59-HAŞR/14)
Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet yapanları sever.
(60-MÜMTEHİNE/8)
Allah, ancak din konusunda sizinle savaşanları, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkaranları ve sürülüp-çıkarılmanız için arka çıkanları dost edinmenizden sakındırır. Kim onları dost edinirse, artık onlar zalimlerin ta kendileridir.
(60-MÜMTEHİNE/9)
Ve eğer eşlerinizden (kafirlere kaçmalarından dolayı) herhangi bir şey kafirlere geçer, böylece siz de (savaşta onları yenip) ganimete kavuşursanız, eşleri (kaçıp) gidenlere (mehir olarak) harcama yaptıklarının bir mislini verin. Kendisine iman ettiğiniz Allah"tan sakının.
(60-MÜMTEHİNE/11)
Yeryüzünde birbirine yakın komşu kıtalar vardır; üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar da vardır ki, bunlar aynı su ile sulanır; ama ürünlerinde (ki verimde ve lezzette) bazısını bazısına üstün kılıyoruz. Şüphesiz, bunlarda aklını kullanan bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.
(13-RA"D/4)
İman edenler, derler ki: "(Savaş izni için) Bir sûre indirilmeli değil miydi?" Fakat, içinde savaş (kıtal) zikri geçen muhkem bir sure indirildiği zaman, kalplerinde hastalık olanların, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş olanların bakışı gibi sana baktıklarını gördün. Oysa onlara evla (olan):
(47-MUHAMMED/20)
Dilsad Hatun
02.10.2009, 17:23
Cihadullah'ın Kur-an'daki Önemi!
Şüphesiz iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler; işte onlar, Allah"ın rahmetini umabilirler. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
(2-BAKARA/218)
Yoksa siz, Allah, içinizden cihad edenleri belirtip-ayırdetmeden ve sabredenleri de belirtip-ayırdetmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?
(3-AL-İ İMRAN/142)
Mü"minlerden, özür olmaksızın oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği (cenneti) va"detmiştir; ancak Allah, cihad edenleri oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır.
(4-NİSA/95)
Ey iman edenler, Allah"tan korkup-sakının ve (sizi) O"na (yaklaştıracak) vesile arayın; O"nun yolunda cihad edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz.
(5-MAİDE/35)
Ey iman edenler, içinizden kim dininden geri döner (irtidat eder)se, Allah (yerine) kendisinin onları sevdiği, onların da kendisine sevdiği mü"minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı ise "güçlü ve onurlu," Allah yolunda cihad eden ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir. Bu, Allah"ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir.
(5-MAİDE/54)
Gerçek şu ki, iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte birbirlerinin velisi olanlar bunlardır. İman edip hicret etmeyenler, onlar hicret edinceye kadar, sizin onlara hiç bir şeyle velayetiniz yoktur. Ama din konusunda sizden yardım isterlerse, yardım üzerinizde bir yükümlülüktür. Ancak, sizlerle onlar arasında anlaşma bulunan bir topluluğun aleyhinde değil. Allah, yaptıklarınızı görendir.
(8-ENFAL/72)
İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte gerçek mü"min olanlar bunlardır. Onlar için bir bağışlanma ve üstün bir rızık vardır.
(8-ENFAL/74)
Bundan sonra iman edip hicret edenler ve sizinle birlikte cihad edenler, işte onlar sizdendir. Akrabalar (mirasta) Allah"ın Kitabına göre, birbirlerine (mirasta) önceliklidir. Doğrusu Allah her şeyi bilendir.
(8-ENFAL/75)
Yoksa siz, içinizden cihad edenleri ve Allah"tan ve Resûlü"nden ve mü"minlerden başka sır-dostu edinmeyenleri Allah "bilip (ortaya) çıkarmadan" bırakılıvereceğinizi mi sandınız? Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
(9-TEVBE/16)
Hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram"ı onarmayı, Allah"a ve ahiret gününe iman eden ve Allah yolunda cihad edenin (yaptıkları) gibi mi saydınız? (Bunlar) Allah katında bir olmazlar. Allah zulmeden bir topluluğa hidayet vermez.
(9-TEVBE/19)
İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerin Allah katında büyük dereceleri vardır. İşte "kurtuluşa ve mutluluğa" erenler bunlardır.
(9-TEVBE/20)
De ki: "Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, az kâr getireceğinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere Allah"tan, O"nun Resûlü"nden ve O"nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, artık Allah"ın emri gelinceye kadar bekleyedurun. Allah, fasıklar topluluğuna hidayet vermez.
(9-TEVBE/24)
Hafif ve ağır savaşa kuşanıp çıkın ve Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.
(9-TEVBE/41)
Allah"a ve ahiret gününe iman edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihad etmekten (kaçınmak için) senden izin istemezler. Allah takva sahiplerini bilendir.
(9-TEVBE/44)
Ey Peygamber, kâfirlerle ve münafıklarla cihad et ve onlara karşı sert ve caydırıcı davran. Onların barınma yerleri cehennemdir, ne kötü bir yataktır o!..
(9-TEVBE/73)
Allah"ın elçisine muhalif olarak (savaştan) geri kalanlar oturup-kalmalarına sevindiler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad etmeyi çirkin görerek: "Bu sıcakta (savaşa) çıkmayın" dediler. De ki: "Cehennem ateşinin sıcaklığı daha şiddetlidir." Bir kavrayıp-anlasalardı.
(9-TEVBE/81)
"Allah"a iman edin, O"nun elçisi ile cihada çıkın" diye bir sûre indirildiği zaman onlardan servet sahibi olanlar, senden izin isteyip: "Bizi bırakıver, oturanlarla birlikte olalım" dediler.
(9-TEVBE/86)
Ama Resul ve onunla birlikte olan mü"minler, mallarıyla ve canlarıyla cihad ettiler; işte bütün hayırlar onlarındır ve kurtuluşa erenler onlardır.
(9-TEVBE/88)
Sonra gerçekten Rabbin, işkenceye uğratıldıktan sonra hicret edenlerin, ardından cihad edip sabredenlerin (destekçisidir). Şüphesiz senin Rabbin, bundan sonra da gerçekten bağışlayandır, esirgeyendir.
(16-NAHL/110)
Allah adına gerektiği gibi cihad edin. O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir, atanız İbrahim"in dini(nde olduğu gibi). O (Allah) bundan daha önce de, bunda (Kur"an"da) da sizi "müslümanlar" olarak isimlendirdi; elçi sizin üzerinize şahid olsun, siz de insanlar üzerine şahidler olasınız diye. Artık dosdoğru namazı kılın, zekatı verin ve Allah"a sarılın, sizin Mevlanız O"dur. İşte, ne güzel mevla ve ne güzel yardımcı.
(22-HAC/78)
Öyleyse kafirlere itaat etme ve onlara (Kur"an"la) büyük bir cihad ver.
(25-FURKAN/52)
Kim cihad ederse, yalnızca kendi nefsi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah, alemlerden müstağnidir.
(29-ANKEBUT/6)
Bizim uğrumuzda cihad edenlere, şüphesiz yollarımızı gösteririz. Gerçeten Allah, ihsan edenlerle beraberdir.
(29-ANKEBUT/69)
Mü"min olanlar, ancak o kimselerdir ki, onlar, Allah"a ve Resûlü"ne iman ettiler, sonra hiç bir kuşkuya kapılmadan Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad ettiler. İşte onlar, sadık (doğru) olanların ta kendileridir.
(49-HUCURAT/15)
Ey iman edenler, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları veliler edinmeyin. Siz onlara karşı sevgi yöneltiyorsunuz; oysa onlar haktan size geleni inkâr etmişler, Rabbiniz olan Allah"a inanmanızdan dolayı elçiyi de, sizi de (yurtlarınızdan) sürüp-çıkarmışlardır. Eğer siz, Benim yolumda cihad etmek ve Benim rızamı aramak amacıyla çıkmışsanız (nasıl) onlara karşı hâlâ sevgi gizliyorsunuz? Ben, sizin gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilirim. Kim sizden bunu yaparsa, artık o, elbette yolun ortasından şaşırıp-sapmış olur.
(60-MÜMTEHİNE/1)
Allah"a ve O"nun Resulü"ne iman edersiniz, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Bu, sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz.
(61-SAFF/11)
Ey Peygamber, kafirlere ve münafıklara karşı cihad et ve onlara karşı "sert ve caydırıcı" davran. Onların barınma yeri cehennemdir. Ne kötü bir dönüş yeridir o.
(66-TAHRİM/9)
Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah"a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır.
(2-BAKARA/177)
Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın, (ancak) aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez.
(2-BAKARA/190)
Onları, bulduğunuz yerde öldürün ve sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, öldürmekten beterdir. Onlar, size karşı savaşıncaya kadar siz, Mescid-i Haram yanında onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa siz de onlarla savaşın. Kafirlerin cezası işte böyledir.
(2-BAKARA/191)
Onlar, (savaşa) son verirlerse (siz de son verin); şüphesiz Allah, bağışlayandır esirgeyendir.
(2-BAKARA/192)
(Yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya ve din (yalnız) Allah"ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur.
(2-BAKARA/193)
Savaş, hoşunuza gitmediği halde üzerinize yazıldı (farz kılındı). Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.
(2-BAKARA/216)
Sana haram olan ayı, onda savaşmayı sorarlar. De ki: "Onda savaşmak büyük (bir günahtır). Ancak Allah katında, Allah"ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram"a engel olmak ve halkını oradan çıkarmak daha büyük (bir günahtır). Fitne, katilden beterdir. Eğer güç yetirirlerse, sizi dininizden geri çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler; sizden kim dininden geri döner ve kafir olarak ölürse, artık onların bütün işledikleri (amelleri) dünyada da, ahirette de boşa çıkmıştır ve onlar ateşin halkıdır, onda süresiz kalacaklardır.
(2-BAKARA/217)
Allah yolunda savaşın ve bilin ki, şüphesiz Allah işitendir, bilendir.
(2-BAKARA/244)
Musa"dan sonra İsrailoğullarının önde gelenlerini görmedin mi? Hani, peygamberlerinden birine: "Bize bir melik gönder de Allah yolunda savaşalım" demişlerdi, O: "Ya üzerinize savaş yazıldığı halde savaşmayacak olursanız?" demişti. "Bize ne oluyor ki Allah yolunda savaşmayalım? Ki biz yurdumuzdan çıkarıldık ve çocuklarımızdan (uzaklaştırıldık.)" demişlerdi. Ama onlara savaş yazıldığı (öngörüldüğü) zaman, az bir kısmı hariç yüz çevirdiler. Allah zalimleri bilir.
(2-BAKARA/246)
Onlar, Calut ve ordusuna karşı meydana (savaşa) çıktıklarında, dediler ki: "Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, adımlarımızı sabit kıl (kaydırma) ve kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et."
(2-BAKARA/250)
Şayet böyle yapmazsanız, Allah"a ve Resulüne karşı savaş açtığınızı bilin. Eğer tevbe ederseniz, artık sermayeleriniz sizindir. (Böylece) Ne zulmetmiş olursunuz, ne zulme uğratılmış olursunuz.
(2-BAKARA/279)
Onlar size ezadan başka kesinlikle bir zarar veremezler. Eğer sizinle savaşırlarsa size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım da edilmez.
(3-AL-İ İMRAN/111)
Hani sen, mü"minleri savaşmak için elverişli yerlere yerleştirmek için evinden erkenden ayrılmıştın. Allah işitendir, bilendir.
(3-AL-İ İMRAN/121)
Nice peygamberle birlikte birçok Rabbani (bilgin)ler savaşa girdiler de, Allah yolunda kendilerine isabet eden (güçlük ve mihnet)den dolayı ne gevşeklik gösterdiler, ne boyun eğdiler. Allah, sabredenleri sever.
(3-AL-İ İMRAN/146)
Ey iman edenler, inkâr edenler ile yeryüzünde gezip dolaşırken veya savaşta bulundukları sırada (ölen) kardeşleri için: "Yanımızda olsalardı, ölmezlerdi, öldürülmezlerdi" diyenler gibi olmayın. Allah, bunu onların kalplerinde onulmaz bir hasret olarak kıldı. Dirilten ve öldüren Allah"tır. Allah, yaptıklarınızı görendir.
(3-AL-İ İMRAN/156)
Münafıklık yapanları da belirtmesi içindi. Onlara: "Gelin, Allah"ın yolunda savaşın ya da savunma yapın" denildiğinde, "Biz savaşmayı bilseydik elbette sizi izlerdik" dediler. O gün onlar, imandan çok küfre daha yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah, onların gizli tuttuklarını daha iyi bilir.
(3-AL-İ İMRAN/167)
Ey iman edenler, (düşmanlarınıza karşı) tedbirinizi alın da savaşa bölük bölük çıkın ya da topluca çıkın.
(4-NİSA/71)
Öyleyse, dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar, Allah yolunda savaşsınlar; kim Allah yolunda savaşırken, öldürülür ya da galip gelirse ona büyük bir ecir vereceğiz.
(4-NİSA/74)
Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?
(4-NİSA/75)
İman edenler Allah yolunda savaşırlar; inkar edenler ise tağut yolunda savaşırlar öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın hileli-düzeni pek zayıftır.
(4-NİSA/76)
Kendilerine; "Elinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekatı verin" denenleri görmedin mi? Oysa savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup, insanlardan Allah"tan korkar gibi- hatta daha da şiddetli bir korkuyla- korkuya kapılıyorlar ve: "Rabbimiz, ne diye savaşı üzerimize yazdın, bizi yakın bir zamana ertelemeli değil miydin?" dediler. De ki: "Dünyanın metaı azdır, ahiret, ise muttakiler için daha hayırlıdır ve siz "bir hurma çekirdeğindeki ip-ince bir iplik kadar" bile haksızlığa uğratılmayacaksİnız."
(4-NİSA/77)
Artık sen Allah yolunda savaş, kendinden başkasıyla yükümlü tutulmayacaksın. Mü"minleri hazırlayıp-teşvik et. Umulur ki Allah, küfredenlerin ağır-baskılarını geri püskürtür. Allah, "kahredici baskısıyla" daha zorlu, acı sonuçlandırmasıyla da daha zorludur.
(4-NİSA/84)
Ancak sizinle aralarında andlaşma bulunan bir kavime sığınanlar ya da hem sizinle, hem kendi kavimleriyle savaşmak (istemeyip bun)dan göğüslerini sıkıntı basıp size gelenler (dokunulmazdır.) Allah dileseydi, onları üstünüze saldırtır, böylece sizinle çarpışırlardı. Eğer sizden uzak durur (geri çekilir), sizinle savaşmaz ve barış (şartların)ı size bırakırlarsa, artık Allah, sizin için onların aleyhinde bir yol kılmamıştır.
(4-NİSA/90)
Ey iman edenler, Allah yolunda adım attığınız (savaşa çıktığınız) zaman gerekli araştırmayı yapın ve size (İslam geleneğine göre) selam verene, dünya hayatının geçiciliğine istekli çıkarak: "Sen mü"min değilsin" demeyin. Asıl çok ganimet, Allah katındadır, bundan önce siz de böyle idiniz; Allah size lütufta bulundu. Öyleyse iyice açıklık kazandırın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.
(4-NİSA/94)
Yeryüzünde adım attığınızda (yolculuğa ya da savaşa çıktığınızda), kafirlerin size bir kötülük yapmalarından korkarsanız, namazı kısaltmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Şüphesiz kafirler, sizin apaçık düşmanlarınızdır.
(4-NİSA/101)
Dediler ki: "Ey Musa biz, onlar durduğu sürece hiç bir zaman oraya girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin git, ikiniz savaşın. Biz burda duracağız."
(5-MAİDE/24)
Allah"a ve Resûlü"ne karşı savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuğa çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri, asılmaları ya da elleriyle ayaklarının çaprazca kesilmesi veya (bulundukları) yerden sürülmeleridir. Bu, dünyadaki aşağılanmalarıdır, ahirette onlar için büyük bir azab vardır.
(5-MAİDE/33)
Yahudiler: "Allah"ın eli sıkıdır" dediler. Onların elleri bağlandı ve söylediklerinden dolayı lanetlendiler. Hayır; O"nun iki eli açıktır, nasıl dilerse infak eder. Andolsun, Rabbinden sana indirilen, onlardan çoğunun taşkınlıklarını ve inkârlarını arttıracaktır. Biz de onların arasına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kin salıverdik. Onlar ne zaman savaş amacıyla bir ateş alevlendirdilerse Allah onu söndürmüştür. Yeryüzünde bozgunculuğa çalışırlar. Allah ise bozguncuları sevmez.
(5-MAİDE/64)
Sana savaş-ganimetlerini sorarlar. De ki: "Ganimetler Allah"ın ve Resûlündür. Buna göre, eğer mü"min iseniz Allah"tan korkup-sakının, aranızı düzeltin ve Allah"a ve Resûlü"ne itaat edin."
(8-ENFAL/1)
Rabbin seni evinden hak uğrunda (savaşa) çıkardığında mü"minlerden bir grup isteksizdi.
(8-ENFAL/5)
Ey iman edenler, toplu olarak kâfirlerle karşılaştığınız zaman, onlara arka çevirmeyin (savaştan kaçmayın).
(8-ENFAL/15)
Kim onlara böyle bir günde -yine savaşmak için bir yana çekilen ya da bir başka bölüğe katılmak için yer tutanın dışında- arkasını çevirirse, gerçekten o, Allah"tan bir gazaba uğramıştır ve onun barınma yeri cehennemdir. Ne kötü bir yataktır o.
(8-ENFAL/16)
Fitne kalmayıncaya ve dinin hepsi Allah"ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçecek olurlarsa, şüphesiz Allah, yaptıklarını görendir.
(8-ENFAL/39)
Bundan dolayı, savaşta onları yakalarsan, öyle darmadağın et ki, onlarla arkalarından gelecek olanlar(ı caydır). Umulur ki ibret alırlar.
(8-ENFAL/57)
Ey Peygamber, mü"minleri savaşa karşı hazırlayıp-teşvik et. Eğer içinizde sabreden yirmi (kişi) bulunursa, iki yüz (kişiyi) mağlub edebilirler. Ve eğer içinizden yüz (sabırlı kişi) bulunursa, kâfirlerden binini yener. Çünkü onlar (gerçeği) kavramayan bir topluluktur.
(8-ENFAL/65)
Yeminlerini bozan, elçiyi (yurdundan) sürmeye çabalayan ve sizinle ilk defa (savaşa) başlayan bir toplulukla savaşmaz mısınız? Korkuyor musunuz onlardan? Eğer inanıyorsanız, kendisinden korkmanıza Allah daha layıktır.
(9-TEVBE/13)
Kendilerine kitap verilenlerden, Allah"a ve ahiret gününe inanmayan, Allah"ın ve Resûlü"nün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini (İslam"ı) din edinmeyenlerle, küçük düşürülüp cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar savaşın.
(9-TEVBE/29)
Gerçek şu ki, Allah katında ayların sayısı, gökleri ve yeri yarattığı günden beri Allah"ın kitabında on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte dosdoğru olan hesab (din) budur. Öyleyse bunlarda kendinize zulmetmeyin ve onların sizlerle topluca savaşması gibi siz de müşriklerle topluca savaşmayın. Ve bilin ki Allah, takva sahipleriyle beraberdir.
(9-TEVBE/36)
Ey iman edenler, ne oldu ki size, Allah yolunda savaşa kuşanın denildiği zaman, yer(iniz)de ağırlaşıp kaldınız? Ahiretten (cayıp) dünya hayatına mı razı oldunuz? Ama ahirettekine (göre), bu dünya hayatının yararı pek azdır.
(9-TEVBE/38)
Eğer savaşa kuşanıp-çıkmazsanız, O sizi pek acı bir azabla azablandıracak ve yerinize bir başka topluluğu getirip değiştirecektir. Siz O"na hiç bir şeyle zarar veremezsiniz. Allah, her şeye güç yetirendir.
(9-TEVBE/39)
Hafif ve ağır savaşa kuşanıp çıkın ve Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.
(9-TEVBE/41)
Eğer yakın bir yarar ve orta bir sefer olsaydı, onlar mutlaka seni izlerlerdi. Ama zorluk onlara uzak geldi. "Eğer güç yetirseydik muhakkak seninle birlikte (savaşa) çıkardık." diye sana Allah adına yemin edecekler. Kendi nefislerini helaka sürüklüyorlar. Allah onların gerçekten yalan söylediklerini biliyor.
(9-TEVBE/42)
Eğer (savaşa) çıkmak isteselerdi, herhalde ona bir hazırlık yaparlardı. Ancak Allah, (savaşa) gönderilmelerini çirkin gördü de ayaklarını doladı ve; "(Onlara) Siz de oturanlarla birlikte oturun" denildi.
(9-TEVBE/46)
Allah"ın elçisine muhalif olarak (savaştan) geri kalanlar oturup-kalmalarına sevindiler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad etmeyi çirkin görerek: "Bu sıcakta (savaşa) çıkmayın" dediler. De ki: "Cehennem ateşinin sıcaklığı daha şiddetlidir." Bir kavrayıp-anlasalardı.
(9-TEVBE/81)
Bundan böyle, Allah seni onlardan bir topluluğun yanına döndürür de, (yine savaşa) çıkmak için senden izin isterlerse, de ki: "Kesin olarak benimle hiç bir zaman (savaşa) çıkamazsınız ve kesin olarak benimle bir düşmana karşı savaşamazsınız. Çünkü siz oturmayı ilk defa hoş gördünüz; öyleyse geride kalanlarla birlikte oturun."
(9-TEVBE/83)
(Savaştan) Geri kalanlarla birlikte olmayı seçtiler. Onların kalbleri mühürlenmiştir. Bundan dolayı kavrayıp-anlamazlar.
(9-TEVBE/87)
Bir de (savaşa katılabilecekleri bir bineğe) bindirmen için sana her gelişlerinde "Sizi bindirecek bir şey bulamıyorum" dediğin ve infak edecek bir şey bulamayıp hüzünlerinden dolayı gözlerinden yaşlar boşana boşana geri dönenler üzerinde de (sorumluluk) yoktur.
(9-TEVBE/92)
Yol, ancak o kimseler aleyhinedir ki, zengin oldukları halde (savaşa çıkmamak için) senden izin isterler ve bunlar geride kalanlarla birlikte olmayı seçerler. Allah, onların kalplerini mühürlemiştir. Bundan dolayı onlar, bilmezler.
(9-TEVBE/93)
Zarar vermek, inkârı (pekiştirmek), mü"minlerin arasını ayırmak ve daha önce Allah"a ve elçisine karşı savaşanı gözlemek için mescid edinenler ve: "Biz iyilikten başka bir şey istemedik" diye yemin edenler (var ya,) Allah onların şüphesiz yalancı olduklarına şahidlik etmektedir.
(9-TEVBE/107)
Hiç şüphesiz Allah, mü"minlerden -karşılığında onlara mutlaka cenneti vermek üzere- canlarını ve mallarını satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler; (bu,) Tevrat"ta, İncil"de ve Kur"an"da O"nun üzerine gerçek olan bir vaaddir. Allah"tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir? Şu halde yaptığınız bu alışverişten dolayı sevinip-müjdeleşiniz. İşte "büyük kurtuluş ve mutluluk" budur.
(9-TEVBE/111)
(Savaştan) Geri bırakılan üç (kişiyi) de (bağışladı). Öyle ki, bütün genişliğine rağmen yeryüzü onlara dar gelmişti, nefisleri de kendilerine dar (sıkıntılı) gelmişti ve O"nun dışında (yine) Allah"tan başka bir sığınacak olmadığını iyice anladılar. Sonra tevbe etsinler diye onların tevbesini kabul etti. Şüphesiz Allah, (yalnızca) O, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir.
(9-TEVBE/118)
Ey iman edenler, inkâr edenlerden size en yakın olanlarla savaşın; sizde "bir güç ve caydırıcılık" görsünler. Ve bilin ki gerçekten Allah takva sahipleriyle beraberdir.
(9-TEVBE/123)
Allah, sizin için yarattığı şeylerden gölgeler kıldı. Dağlarda da sizin için barınaklar-siperler kıldı, sizi sıcaktan koruyacak elbiseler, sizi savaşınızda (zorluklara karşı) koruyacak giyimlikler de var etti. İşte O, üzerinizdeki nimetini böyle tamamlamaktadır, umulur ki teslim olursunuz.
(16-NAHL/81)
Ve sizin için ona, zorlu-savaşınızda sizi korusun diye, "(madeni) giyim-sanatını" öğrettik. Buna rağmen siz şükredenler misiniz?
(21-ENBİYA/80)
Kendilerine zulmedilmesi dolayısıyla, onlara karşı savaş açılana (mü"minlere, savaşma) izni verildi. Şüphesiz Allah, onlara yardım etmeye güç yetirendir.
(22-HAC/39)
Yeminlerinin olanca gücüyle Allah"a and içtiler; eğer sen onlara emredersen (savaşa) çıkacaklar diye. De ki: "And içmeyin, bu bilinen (örf üzere) bir itaattır. Allah, yaptıklarınızdan haberdârdır."
(24-NUR/53)
Dediler ki: "Biz kuvvet sahibiyiz ve zorlu savaşçılarız. İş konusunda karar senindir, artık sen bak, neyi emredersen (biz uygularız).
(27-NEML/33)
Gerçekten Allah, içinizden alıkoyanları ve kardeşlerine: "Bize gelin" diyenleri bilir. Bunlar, pek azı dışında zorlu-savaşlara gelmezler.
(33-AHZAB/18)
Onlar (münafıklar, düşman) birliklerinin gitmediklerini sanıyorlardı. Eğer (askeri) birlikler gelecek olsa, çölde bedevi-Araplar arasında olup sizin haberlerinizi (ordan) sormayı cidden arzu ediyorlardı. Fakat içinizde olsalardı ancak pek az savaşırlardı.
(33-AHZAB/20)
Allah, inkâr edenleri kin ve öfkeleriyle geri çevirdi, onlar hiç bir hayra varamadılar. Savaşta Allah (yardımcı ve zafer nasib edici olarak) mü"minlere yetti. Allah çok güçlüdür, üstün ve galib olandır.
(33-AHZAB/25)
Ey Peygamber, gerçekten biz sana ücretlerini (mehirlerini) verdiğin eşlerini ve Allah"ın sana ganimet olarak verdikleri (savaş esirleri)nden sağ elinin malik olduğu (cariyeler) ile seninle birlikte hicret eden amcanın kızlarını, halanın kızlarını, dayının kızlarını ve teyzenin kızlarını helal kıldık; bir de, kendisini peygambere hibe eden ve peygamberin kendisini almak istediği mü"min bir kadını da, -mü"minler için olmaksızın yalnızca sana has olmak üzere- (senin için helal kıldık). Biz, kendi eşleri ve sağ ellerinin malik olduğu (cariyeleri) konusunda onlar (mü"minler) üzerine neyi farz kıldığımızı bildik (size bildirdik). Böylelikle senin için hiç bir güçlük olmasın. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
(33-AHZAB/50)
Öyleyse, inkâr edenlerle (savaş sırasında) karşı karşıya geldiğiniz zaman, hemen boyunlarını vurun; sonunda onları "iyice bozguna uğratıp zafer kazanınca da" artık (esirler için) bağı sımsıkı tutun. Bundan sonra ya bir lütuf olarak (onları bırakın) veya bir fidye (karşılığı salıverin). Öyle ki savaş ağırlıklarını bıraksın (sona ersin). İşte böyle; eğer Allah dilemiş olsaydı, elbette onlardan intikam alırdı. Ancak (savaş,) sizleri birbirinizle denemesi içindir. Allah yolunda öldürülenlerin ise; kesin olarak (Allah,) amellerini giderip-boşa çıkarmaz.
(47-MUHAMMED/4)
İman edenler, derler ki: "(Savaş izni için) Bir sûre indirilmeli değil miydi?" Fakat, içinde savaş (kıtal) zikri geçen muhkem bir sure indirildiği zaman, kalplerinde hastalık olanların, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş olanların bakışı gibi sana baktıklarını gördün. Oysa onlara evla (olan):
(47-MUHAMMED/20)
(Savaştan) Geride bırakılanlar, siz ganimetleri almaya gittiğiniz zaman diyeceklerdir ki: "Bizi bırakın da sizi izleyelim." Onlar, Allah"ın kelamını değiştirmek istiyorlar. De ki: "siz, kesin olarak bizim izimizden gelemezsiniz. Allah, daha evvel böyle buyurdu." Bunun üzerine: "Hayır, bizi kıskanıyorsunuz" diyecekler. Hayır, onlar pek az anlayan kimselerdir.
(48-FETİH/15)
Bedevilerden geride bırakılanlara de ki: "Siz yakında zorlu savaşçı olan bir kavme çağrılacaksınız; onlarla (ya) savaşırsınız ya da (onlar) müslüman olurlar. Bu durumda eğer itaat ederseniz, Allah, size güzel bir ecir verir; eğer bundan önce sırt çevirdiğiniz gibi (yine) sırt çevirirseniz, sizi acı bir azab ile azablandırır."
(48-FETİH/16)
Kafir olanlar, sizinle savaşmış olsalardı, arkalarını dönüp kaçarlardı; sonra, ne bir veli (koruyucu dost), ne bir yardımcı bulamazlardı.
(48-FETİH/22)
Mü"minlerden iki topluluk çarpışacak olursa, aralarını bulup-düzeltin. Şayet biri diğerine tecavüzde bulunacak olursa, artık tecavüzde bulunanla, Allah"ın emrine dönünceye kadar savaşın; eğer sonunda (Allah"ın emrini kabul edip) dönerse, bu durumda adaletle aralarını bulun ve (her konuda) adil davranın. Şüphesiz Allah, adil olanları sever.
(49-HUCURAT/9)
Size ne oluyor ki, Allah yolunda infak etmiyorsunuz? Oysa göklerin ve yerin mirası Allah"ındır. İçinizden, fetihten önce infak eden ve savaşanlar (başkasıyla) bir olmaz. İşte onlar, derece olarak sonradan infak eden ve savaşanlardan daha büyüktür. Allah, her birine en güzel olanı va"detmiştir. Allah, yaptıklarınızdan hâberdardır.
(57-HADİD/10)
Münafıklık edenleri görmüyor musun ki, Kitap Ehlinden inkâr eden kardeşlerine derler ki: "Andolsun, eğer siz (yurtlarınızdan) çıkarılacak olursanız, mutlaka biz de sizinle birlikte çıkarız ve size karşı olan hiç kimseye, hiç bir zaman itaat etmeyiz. "Eğer size karşı savaşılırsa elbette size yardım ederiz." Oysa Allah, şahidlik etmektedir ki onlar, gerçekten yalancıdırlar.
(59-HAŞR/11)
Andolsun, (yurtlarından) çıkarılacak olurlarsa onlarla birlikte çıkmazlar. Onlara karşı savaşılırsa da, kendilerine yardımda bulunmazlar; yardım etseler bile (arkalarına) dönüp-kaçarlar. Sonra kendilerine yardım edilmez.
(59-HAŞR/12)
Onlar, iyice korunmuş şehirlerde veya duvar arkasında olmaksızın sizinle toplu bir halde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çarpışmaları ise pek şiddetlidir. Sen onları birlik sanırsın, oysa kalpleri paramparçadır. Bu, şüphesiz onların akletmeyen bir kavim olmaları dolayısıyla böyledir.
(59-HAŞR/14)
Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet yapanları sever.
(60-MÜMTEHİNE/8)
Allah, ancak din konusunda sizinle savaşanları, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkaranları ve sürülüp-çıkarılmanız için arka çıkanları dost edinmenizden sakındırır. Kim onları dost edinirse, artık onlar zalimlerin ta kendileridir.
(60-MÜMTEHİNE/9)
Ve eğer eşlerinizden (kafirlere kaçmalarından dolayı) herhangi bir şey kafirlere geçer, böylece siz de (savaşta onları yenip) ganimete kavuşursanız, eşleri (kaçıp) gidenlere (mehir olarak) harcama yaptıklarının bir mislini verin. Kendisine iman ettiğiniz Allah"tan sakının.
(60-MÜMTEHİNE/11)
Yeryüzünde birbirine yakın komşu kıtalar vardır; üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar da vardır ki, bunlar aynı su ile sulanır; ama ürünlerinde (ki verimde ve lezzette) bazısını bazısına üstün kılıyoruz. Şüphesiz, bunlarda aklını kullanan bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.
(13-RA"D/4)
İman edenler, derler ki: "(Savaş izni için) Bir sûre indirilmeli değil miydi?" Fakat, içinde savaş (kıtal) zikri geçen muhkem bir sure indirildiği zaman, kalplerinde hastalık olanların, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş olanların bakışı gibi sana baktıklarını gördün. Oysa onlara evla (olan):
(47-MUHAMMED/20)
Dilsad Hatun
16.10.2009, 01:19
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]
Kader tecellisi bileğim bükülse,
Zannetme; bu baş yere değer EY ZALİM...
İşkenceyle her azam tel tel dökülse,
Göz kamçılaşır, kalbi döğer EY ZALİM...
Postallardan ab-ı hayat içmektense,
İçerim zehri kana kana EY ZALİM...
Cennetine ayak öpüp girmektense,
Giderim nara yana yana EYZALİM...
Dilim bir an yalvarmaya kıpırdasa,
Koparır çalarım yüzüne EY ZALİM...
İki güzelden biri sonunda varsa,
Ahdimden nasıl? vazgeçerim EYZALİM...
Perva etmem, tüm cihan karşımda dursa,
Yürür, şehadeti seçerim EYZALİM...
ömer yalcin
16.10.2009, 04:34
Insallah o beklenen Günes bir gün ALLAH in izmiyle dogacak
Dilsad Hatun
30.10.2009, 15:54
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]
CRAZY OSMAN 58
30.10.2009, 15:56
allah(c.c) türk-islam sevdalılarına yardım etsin...
Dilsad Hatun
03.11.2009, 14:37
Örnek Nesilleri Yetiştirecek Mücahide Hanımın Vasıfları:
Akîde yapısı: Bu ümmet için örnek ve temel olan inanç sisteminin Rasûlullah SallALLAHu Aleyhi ve A'lihi ve
Sellem'in öğrettiği gerçek akîde olduğu bilinciyle; Sahabe, Tâbiîn ve Etbâu Tâbiîn'in, kendisiyle bütünleştiği Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat metodunu anlamak ve idrak etmek hedefidir.İslamı düzgünce anlatabilmektir.
Metodu: Sadece ve sadece ALLAH'ın, Rasûlü-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'in, Sahâbe-i Kirâm'ın ve kıyâmete kadar onların yoluna uyanların çizgisine bağlı kalmayı hedeflemiş, bunu tek yol olarak benimsemiştir.
Ahlâkı: Üstün İslâm ahlâkıdır.
Nişânesi: Hicap ve tesettürdür.
Edebi: Haya, iffet ve temizliktir.
Örneği: Mü'minlerin anneleri, sahabe hanımları ve tüm saliha hanımlardır.
Sevgisi: Yalnız ALLAH ve Rasûlü ve İslâma bağlı herkes içindir.
Halveti: Ahiret hayatını hatırlamak, kendisini kabrin karanlık ve darlığından rahata eriştirecek, onu selamete götürecek iyi amelleri işlemektir.
Dostları: ALLAH'ın dinine bağlı Muvahhide, Mü'mine ve tüm Müslüman hanımlardır.
Buğzu: Düşman yahudilere, hıristiyanlara, münafıklara,
ateistlere; "kadın özgürlüğü" ve "feminizm" diye yaygara koparan sinsi çağırtkanlaradır.
Düşmanları: Müstehcen şarkılar; haram davetçisi müzik aletleri; açık ve sapık fikirleri empoze etmeye çalışan tüm dergi ve gazeteler; flört ve aşkın konu edildiği bütün sapık dizi ve filimler; ayrıca ahlaksız, iffetsiz kadınlar; kısaca ALLAH'ın gazabını üzerine toplayan her şeydir.
Rağbeti: Çok bağışlayan "Ğafûr" ve acıyan "Rahîm" ALLAH Azze ve Celle'ye karşı; şartlarına bağlı kalarak samimi bir şekilde tevbe yapmaktır.
Evliliği: İslâmîdir. Düğününde şarkı, içki vb. yoktur. Davetli kadın ve erkek karışıklığına yer verilmez. İslâm'a aykırı kıyafetlere de rağbet olmaz.
Gâyesi: Müslüman aileyi bina etmek, böylece tüm insanlığın susadığı gerçek İslâm toplumunun sağlam yapı taşını oluşturmak; Ümmete hayırlı nesiller yetiştirmektir.
Tatili: Faydalı ilim öğrenmek, Kur'an-ı Kerim ezberlemek, meşru çerçevede dinlenip istirahat etmekle geçer.
Gezintisi: İnce düşünme ve tefekkür yapmak; aynı zamanda dinlenerek kendini rahatlatacak şeylerle meşgul olmaktır. Böylelikle bitkinlik ve yorgunluktan uzak kalır, dinamikliğini muhafaza eder.
Dilsad Hatun
03.11.2009, 19:07
ÖZÜRSÜZ CİHADDAN GERİ KALMAK İMANLA ASLA BAGDAŞMAZ
Zeyd b. Sabit (r.a)’den şöyle rivayet edilmiştir:
«Rasulullah (s.a.s) bana: «Mü’minlerden oturanlarla, Allah yolunda cihad edenler asla eşit olmaz» ayetini yazdırmak istedi de tam bana yazdırdığı sırada İbn-i Ummi Mektum çıkageldi. Ve:
«Ya RasulAllah! Cihada gücüm yetseydi ben de muhakkak gider, düşmanlarla harb ederdim» dedi. İbn-i Ummi Mektum kör bir kişi idi. Bunun üzerine Allah Tebareke ve Teala Rasulullah (s.a.s)’e vahiy gönderdi. Bu sırada onun uyluğu benim uyluğumun üzerinde idi. Vahyin ağırlığı bana o kadar ağır bastı ki sonunda dizimin ufalanıp dağılmasından korktum. Sonra Rasulullah’tan vahiy işaretleri sıyrıldı ve Allah Azze ve Celle:
«Zarar görenler başka» diye bir istisna gönderdi.» (Buhari-Müslim)
HADİSTEN NE İSTİFADE EDERİZ
— Bu dinin «Allah yolunda cihad» emri her zaman, her yer ve her mü’min için geçerlidir. Ancak yine bu din tarafından sınırları çizilmiş mazeretler çerçevesinde, bazı kişiler cihaddan muaf tutulabilirler. Hastalık, sakatlık, ihtiyar lık gibi bu emri ifayı engelleyen mazeretler özür teşkil edebilir. Fakat bunların dışında hiçbir geçerli mazeret yok iken farz-ı ayın olan cihaddan geri kalan kimse münafıklıkla damgalanacaktır, İslam toplumunda. İslam dininde cihad farziyetinin şartlara göre değişmesi, çeşidine göre cihaddan mazeretsiz geri kalışın hükmünü de değiştirmektedir. Allah’ın kanunlarının iptal edilerek, beşer aklına da yanan sistemlerin toplumların hayatlarını şekillendirdiği bir zamanda; O’nun dinini yeniden egemen kılmak, ilah ve tağutları hakettikleri rezilliğe ve aşağılığa indirmek, yeşilli, sarılı, beyazlı, kırmızılı tüm tağuti sistemleri timsali bez parçalarını indirip La ilahe illAllah bayrağı şanına layık bir yücelikle tüm dünya semasında dalgaladırmak ve böylelikle insanlara hak ile batılı bilerek ve hür bir irade ile seçebilme özgürlüğünü kazandırmak için mücadeleyi, bu uğurdaki savaşımı terki, elbette farz-ı kifaye olan cihadı terk mesabesinde göremeyiz. Zira, burada Allah’ın dinine yapılan en büyük harekete karşı tavır takınma ya da rıza gösterme söz konusudur. Bunun da imanla doğrudan alakalı olduğu, bedihi bir gerçektir. Allah’ın kitabına, O’nu pratik hayatta yetersiz görme ve iptal etme gibi tecavüzlerin, tüm milli toprak parçaları üzerinde, ve Allah (c.c) ile alay edilircesine yapıldığı şu günümüzde imanı ve cihadı, birbirinden bağımsız olarak görmemiz mümkün değildir, şüphesiz.
İslâmiyet'e göre cihad, bize harp açanlara (el-Bakara, 2/190) verdikleri sözü tutmayıp tekrar dinimize saldıranlara (et-Tevbe, 9/12-13), ALLAH'a ve ahiret gününe inanmayarak, ALLAH ve Peygamberin haram kıldığı şeyleri haram kabul etmeyenlere karşı (et-Tevbe, 9/29), yeryüzünde fitneyi söküp atmak ve ALLAH'ın dinini hâkim kılmak (el-Bakara 2/19) gayesi ile meşrû kılınmıştır.
Dilsad Hatun
03.11.2009, 19:12
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] _30685949_5749977_n.jpg
Kardelencicegi
03.11.2009, 20:11
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez])[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez])
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez])[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez])
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez])
doğan bulut
03.11.2009, 20:26
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]
Dilsad Hatun
03.11.2009, 21:45
İstanbul Ümraniye,kadıkoy,başakşehir,be ykoz Kamplarında Bulunan Çeçen Multeci Ailelerimiz Çok Zor Şartlar Altında Yaşam Mucadelesi Vermekte.
Gıda,Giyim özelliklede Doğum Yapmış Ve yapıcak Olan Çeçen Kadınlarımızın Bebek kıyafetı , bebek maması , bebek arabası , biberon,emzik bez vb. ihtiyaçları vardır..
Kamplarda Kalan Çeçen Multeci Ailelerimiz Kendılerının Yapmış Oldugu Barakalarda (ev) Yaşamaktalar ..
Kampın İçerısınde Bulunan Barakaların Acılen Bakıma
Ve Tamıre Ihtıyacı Var Elektirik ,Catı,Tesisat Gibi..
Ve KIŞ Gelmekte .. Kampta Soba Kurulma Gibi bi imkan olmadıgı için Çeçen multeciler Elektırık Sobasıyla Isınmakta ..
Biliyorsunuzki Okullarda Acıldı ..
Okul Aile yonetimi ve yonetıcılerı çeçen multeci çocukların hiç bi şekılde Okul kıyafet ve kırtasıye masraflarıyla ilgilenmemekte !!
İHH Dernegi İse Çeçen Multecılerın Sadece Hastahane Ve İlaç Masraflarını Karşılamakta Onun Dışında Kampımıza Hiç Bi Şekılde El Uzanmamakta !!
Ve Beledıye Yetkılılerı Kampımızın Sadece Gunluk Ekmegını Karşılamakta ..
Kamp Başkanı İle bırlıkte gereklı Yerlere Baş Vurulmuş Ama Hiç Bi Şekılde Sonuç Alınamamıştır..
İstanbulda Yaşayan buyuklerımız ve kardeşlerimiz;
Marangoz, tesısat ,elektırık, gibi işlerde çalışıpta
yardımda bulunmak isteyen kardeşlerımız
kampla ılgılıde çok eksıklerımız var..
tesısatcı olsun marangoz olsun elektırıkcı olsun bu işte çalışan kardeşlerımızde kampın bu tur ıhtıyaclarınıda gıderebılır ve bu şekıldede yardım edebılır …
Market,kasap,şarküteri gibi Gıda Uzerıne
ve mağza gibi yerlerde çalışan kardeşlerımızde yardımda bulunmak isterse şehır içi veya dışı kargo sayesınde yardımlarınız bize her şekılde ulaşacaktır
Giymediğiniz ama giyilebilicek durumda olan kıyafet yada kullanmadıgınız eşyalarınız ama kullanılabılıcek durumda olan ( elektırık supurgesi, bebek arabası,halı,koltuk,perde,Nevr esim , baddaniye ve elektirik sobası) çeçen multeci ailelerimize bu şekıldede yardımda bulunabılırsınız ...
Eger Durumunuz Bunada Yetmıyor İse Arkadas Listenızı Grubumuza Davet Ederek Yada Yollamış Oldugumuz Msjı Cevrenızdeki Hayırseverlere Ulaştırarakta Bıze Yardımda Bulunabılırsınız ..
Ki Amacımı Grup Sayısını Yukseltmek Degıl! Aralarında Gercekten Bu Davaya Gonul Vermış Kardeşlerımıze Sesımızı Duyurabılmek Birlik Ve Beraberlık Olmaktır !
dedığımız gibi bizim bu çağrımız bizimle bu davaya gonul vermış insanlara
Ümmetin önderlerine Ve Allah'a yönelen herkese!
unutmayınız ki ;
“ KOMŞUSU AÇ İKEN TOK YATAN BİZDEN DEGILDIR “ !!!
Heşey "Allah Rızası" için
Dualarınızda Misafır Olmak Duasıyla .....
Merkez_Alperen
03.11.2009, 23:17
İŞTE BENİM GERÇEK HEMŞERİLERİM !!
Kardelencicegi
03.11.2009, 23:32
AŞK
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez])
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez])
Aşk,
Kâbe’nin siyah örtüsüne yüz sürenin gözünden dökülen
...
Aşk,
Ebu Bekir adında birini yoldaş eden
Aşk,
Fatıma’nın paklığı
Zeyneb’in cesareti
Vahşi’nin keşkesi
Aşk,
Meryem
...
Aşk, İkindi
Aşk, Şimdi
Aşk, Bekleyen
Aşk, Hatice
Kimsenin kimseye hayrı olmadığı yerde
Yine de ilk akla gelen
Sonsuz karanlıkların ortasında
Vurgun yemiş bir çığlıkla çerağlar yakan
Aşk,
Koşmak
Aşk,
Safa ile Merve arasında olmak
Aşk,
En çok ağlamayı kendine yakıştırmak
Aşk, Ummak
Koşmak, koşmak, koşmak
Aşk,
Hacer
Aşk,
En çok İsa’ya yakışan
Sabırsa Eyyub’a yazılan
Merhametse son Nebi’ye inen
Aşk,
Denizler tutuşturulduğunda
Dağlar yürütüldüğünde
Yıldızlar semadan bir bir döküldüğünde
Herkesin her şeyi
Her şeyin herkesi unuttuğu günde
Aşk,
Unutmamak
...
Aşk,
Hiç kimsenin hiç kimseyi bu kadar sevmemesi
Yağmurun incire, zeytinin bala söylediği
Anla işte
Aşk,
Onbir yaşındaki Muhammed’in annesi
Aşk,
Eylem
Dünyanın en güzel başkaldırması
En güzeliyle hem de dünyanın
Bir hırkadan, yazılmış en güzel şiiri bulup çıkarmak
Aşk,
Hiç kimsenin hiç kimseyi bu kadar güzel beklememesi
İBRAHİM SADRİ
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez])
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez])
Kardelencicegi
03.11.2009, 23:37
BİR GÜNEŞ DOĞUYOR
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez])
Zalimler zulmüne, kafirler küfrüne
İnat edip devâm etse
Allah nurun tamamlar, çünkü bir vaadi var
Kafirler istemese bile.
Bir güneş doğuyor, bir güneş Cezayir'de
Bir güneş doğuyor, bir güneş Filistin'de
Bir güneş doğuyor, bir güneş Türkiye'de
Bir güneş doğuyor, bir güneş ülkemde.
Mekkede başladı bu diriliş muştusu
Bugün de devam eder
Allah erleri canlarını seve seve
Rahman'a teslim eder
Bir güneş doğuyor, bir güneş Cezayir'de
Bir güneş doğuyor, bir güneş Filistin'de
Bir güneş doğuyor, bir güneş Türkiye'de
Bir güneş doğuyor, bir güneş ülkemde.
Onun için yaşamak güç veriyor bize
Ve yolunda şehit vermek
Meleklerle konuşup semaya yükselmek
Ne güzel Resul'ü görmek.
Bir güneş doğuyor, bir güneş Cezayir'de
Bir güneş doğuyor, bir güneş Filistin'de
Bir güneş doğuyor, bir güneş Türkiye'de
Bir güneş doğuyor, bir güneş ülkemde.
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez])
Dilsad Hatun
04.11.2009, 11:48
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] 2194218_1658208_n.jpg
CİHAD, Allah İÇIN Allah YOLUNDA MÜCADELE VE SABIRDIR
-Ebu Musa el-Eşari (r.a)’den şöyle rivayet edilmiştir:
«Bir keresinde Rasulullah (s.a.s) ile bir gazaya çıkmıştık. Altı kişilik bir grub idik. Sadece bir devemiz vardı ve nöbetleşe biniyorduk. Yürümekten ayaklarımız delinmişti.Benim de iki ayağım delinmiş, tırnaklarım dökülmüştü.Bunun için ayaklarımıza bez parçası sarıyorduk. Ayaklarımıza bu şekilde bez parçası sardığımız için bu sefere Zatü’r-Rika gazası denildi.» (Buhari)
Enes b. Malik (r.a)’den şöyle rivayet edilmiştir:
«Ahzab sırasında Rasulullah (s.a.s) hendek kazılan yere varmıştı. Muhacirlerin ve ensarın soğuk bir kuşluk vaktin de hendek kazdıklarını gördü. Onların yanlarında kendileri hesabına bu işi görecek köleleride yoktu. Rasulullah (s.a.s) bunların çektikleri zorlukları ve açlığı görünce:
«Ya Rabb! Dirlik ve yaşamak ahiret dirliğidir. Sen ensarı ve muhacirleri mağfiret et!» buyurmuş. Orada bulunan ashab da Rasulullah (s.a.s)’e cevab vererek:
«Biz yaşadıkça daima cihad etmek üzere Muhammed’e söz vermiş kişileriz» demişlerdi.» (Buhari)
HADİSLERDEN NE İSTİFADE EDERİZ
— Cihad mücadeledir... Nefisle, zorluklarla, düşmanla mücadele... Zamana ve zemine göre değişen araçlarla ifa edilen ilahi bir mücadele... Kimi zaman öğrenmeyle, kimi zaman tebliğ ile, kimi zaman bu din için şöyle veya böyle çalışmayla, kimi zaman bu din yolunda harcamayla, kimi zaman da savaş şeklinde zuhur eder, cihad. Araçlar ve vesileler ne kadar çeşitlilik gösterse de temelde zorluklara, meşakkatlere, acılara dayanmayı gerektirir, cihadın zorlu yolu. Öyle oturarak, konfor ve rahatlık içinde, dert ve tasadan uzak bir cihad anlayışı, bu dinin cihad anlayışıyla asla bağdaşamaz. Zorluklarla vücudlar ve kafalar yorulmadıkça, uykusuzluktan gözler kapanmadıkça, acı ve ızdıraplarla vücudlar sarsılıp gözler yaşlanmadıkça, bu dinin hakimiyeti yolunda bu din için kanlar akmadıkça başarı olmaz. Evet, bunlar olmadıkça cihaddan, bunlanrı göze alamayan mücahidden söz edilemez. Yattıkları yerde cihad ettiklerini zannederek, uykularında şehid olduklarını hayal edenler, doğrulup kalkarak bu dine hakkıyla sarılıp bu dinin gösterdiği metodla, bu dinin emrettiği şekilde mücadeleye girişmedikçe, hayalleri hep hayal olarak kalacak ve ecelle gaflet uykusundan uyanıp, hüsranlığa gözlerini açacaklardır.
gul-i_ahmer
04.11.2009, 11:52
istanbulda oturan arkadaşlar bana özelden yazabilerlemi çeçenistan multecileri için yardım düzenliyoruz(giyim gıda kırtasye malze vs) yardım etmek isteyenler bana özelden yazsınlar
bilal kose
04.11.2009, 12:34
kolay gelsin kardas cok guzel o insanlara sahip cikmamiz lazim
Dilsad Hatun
04.11.2009, 18:15
Cihad Ve Mücahidlerin Faziletleri
Resulullah (sav)'ı dinledim şöyle diyordu: "Allah yolunda bir günlük ribat, diğer menzillerde (Allah yolunda geçirilen) bir günden daha hayırlıdır."
Kaynak: Tirmizi, Fedailul-Cihad 26, (1667, 1664, 1665); Buhari, Cihad 73; Müslim, İmaret 163; İbnu Mace, Cih
Her ölenin ameline son verilir, ancak Allah yolunda ölen murabıt müstesna. Çünkü onun ameli kıyamet gününe kadar artırılır. Ayrıca o, kabir azabına da uğratılmaz. (Tirmizi'nin rivayetinde şu ziyade mevcuttur: "Gerçek mücahid, nefsiyle cihad edendir.")
Kaynak: Tirmizi, Fedailu'l-Cihad 2,(1621); Ebu Davud, Cihad 16, (2500)
Her ölenin ameline son verilir, ancak Allah yolunda ölen murabıt müstesna. Çünkü onun ameli kıyamet gününe kadar artırılır. Ayrıca o, kabir azabına da uğratılmaz. (Tirmizi'nin rivayetinde şu ziyade mevcuttur: "Gerçek mücahid, nefsiyle cihad edendir.")
Kaynak: Tirmizi, Fedailu'l-Cihad 2,(1621); Ebu Davud, Cihad 16, (2500)
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Öğleden evvel veya öğleden sonra bir kerecik Allah yolunda yola çıkış, dünya ve içindeki her şeyden daha hayırlıdır."
Kaynak: Buhari, Cihad 5, 6, 73, Rikak 2, 51; Müslim, İmaret 112-115, (1880); Tirmizi, Fedailu'l-Cihad 17, (1
Resulullah (sav) buyurdular ki: "(Müslüman erkeklerden) kim, Allah yolunda, ila-yı kelunetul-lah için, devenin iki sağımı arasında geçen müddet kadar savaşacak olsa cennet kendisine vacib olur."
Kaynak: Tirmizi, Fedailu'l-Cihad 21, (1657); Ebu Davud, Cihad 42, (2541); Nesai, Cihad 25, (6, 26); İbnu Mac
İçinden samimi şekilde Allah yolunda cihad yapmayı temenni eden bir kimse, bilahare ölse de, öldürülse de şehid sevabı kazanır. Kim de Allah yolunda yara alsa veya Allah yolunda -düşmanın sebep olmadığı- bir musibetle bile yaralansa bu yara, kıyamet günü, en büyük hali içinde rengi zaferin renginde, kokusu da misk kokusunda olarak gelir. Kimin vücudunda, Allah yolunda iken çıkan, iltihab gibi bir yara açılacak olsa bu da onun için şehidlik mührü olur.
Kaynak: Tirmizi, Fedailu'l-Cihad 21, (1657); Ebu Davud, Cihad 42, (2541); Nesai, Cihad 25, (6, 26)
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Allah yolunda yaralanan hiçbir yaralı yoktur ki, kıyamet günü, yarası kanıyor olarak gelmiş olmasın, bu kanın rengi kan renginde, kokusu da misk kokusundadır."
Kaynak: Buhari, Cihad 10, Zebaih 31; Müslim, İmaret 103; Tirmizi, Fedailu'l-Cihad 21, (1656); Nesai, Cenaiz
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Allah Teala Hazretleri, Allah rızası için yola çıkan kimse hakkında: "Bu kulum, benim yolumda cihad etmek üzere bana inanarak peygamberlerimi tasdik ederek yola çıkmıştır, artık onu ya cennetime koymak yahut da ücret veya ganimet elde etmiş olarak, çıkmış olduğu meskenine geri çevirmek hususunda garanti veriyorum" diyerek te'minat verir. Muhammed'in nefsini kudret elinde tutan Zat-ı Zülcelal'e yemin olsun ki, Allah yolunda yaralanmış hiçbir yaralı yoktur ki, kıyamet günü, yaralandığı ilk günkü manzarasıyla gelmiş olmasın: (Yarası taze) kan renginde, kokusu da misk kokusunda olarak. Muhammed'in nefsini kudret elinde tutan Zat-ı Zülcelal'e yemin ediyorum ki, Müslümanlar'a meşakkat vermeyecek olsam, Allah yolunda gazveye çıkan hiçbir seriyyeden asla geri kalmazdım. Ancak onları hayvana bindirecek imkan bulamıyorum. Onlar da beni takibe imkan bulamıyorlar. Benden geri kalmak da onlara zor geliyor. Muhammed'in nefsi kudret elinde olan Zat-ı Zülcelal'e kasem olsun, Allah yolunda gazaya çıkıp öldürülmeyi, sonra tekrar hayat bulup gazada tekrar öldürülmeyi, sonra tekrar gazaya çıkıp öldürülmeyi ne kadar isterim!"
Kaynak: Buhari, İman 25, Cihad 2, 119, Hums 8, Tevhid 28, 30; Müslim, İmaret 103-107, (1876), (8, 119); Muva
Resulullah (sav)'dan bir gün sordular: "Ey Allah'ın Resulü! Allah yolunda yapılan cihada hangi amel denk olur?" "(Başka bir amelle)" dedi, "ona güç getiremezsiniz!" Soruyu soranlar ikinci ve hatta üçüncü sefer tekrar sordular. Resulullah her seferinde aynı cevabı verip: "(Bir başka amelle)" ona güç getiremezsiniz!" dedi ve sonra şunu ilave etti: "Allah yolundaki mücahidin misali gündüzleri ve geceleri hiç ara vermeden oruç tutup, namaz kılan, Allah'ın ayetlerine de itaatkar olan ve Allah yolundaki mücahide cihaddan dönünceye kadar namaz ve oruçtan hiç gevşemeyen kimse gibidir."
Kaynak: Buhari, Cihad 2; Müslim, İmaret 110, (1878); Tirmizi, Fedailu'l-Cihad 1, (1619); Nesai, Cihad 17, (6
Resulullah (sav)'a: "Ey Allah'ın Resulü! İnsanların en efdali kimdir?" diye soruldu. Şu cevabı verdi: "Allah yolunda malıyla canıyla cihad eden mü'min kişi!" "Sonra kim?" diye tekrar soruldu. Bu sefer: "Tenhalardan bir tenhaya Allah korkusuyla çekilip, insanları şerrinden bırakan kimsedir" diye cevap verdi.
Kaynak: Buhari, Cihad 2, Rikak 34; Müslim, İmaret 122, 123, 127, (1888); Ebu Davud, Cihad 5, (2485); Tirmizi
Dilsad Hatun
06.11.2009, 19:08
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]
Adınla büyü bebegim !!
Yaz ellerine bebeğim, gözbebeğine gözbebegine
Zulmün kara günlerini yaz belleğine, yaz belleğine
Kundağında gül bebeğim karçiçeğine, karçiçeğine
Sarsın seni yüce eller nur gömleğine, nur gömleğine
Adınla büyü bebeğim, adın şehadet, adın şehadet
Yolunda yürü bebeğim, yolun şehadet, yolun şehadet
Ey yüzünü ayışığı çizmiş çocuk
Anlı başlanmamış bir defter,
Bakışları bembeyaz bir gökyüzü olan
Bir gün elin kalem tutunca, yazacaksın yazını toz duman içinde
Karanlık kadınları, sevgisizlikten ölen anneleri
Kanserli bir serçenin yavaş yavaş tükenişini
Daha kirlenmemiş sözcükler, düzgün olmayan kelimeler
Çocukların mahzunluğunu balkonlarda
Acıdan dama atılan güneşlerı gördüm
Bilirim ölümler hep sana kalır,
Hep yorgun akan anne kucaklarını, esirgenmiş düşleri yazacaksın
Burada güneşin hep uykulara doğduğu eylemlerinde
Şeyh Said’e bak bebeğim, eylemlerine, eylemlerine
Aldanma asrın tağutı söylemlerine, söylemlerine
Yetiş bebegim son rasulün erdemlerine, erdemlerine
Büyü bebegim Said’lerin özlemleriyle özlemlerine
Adınla büyü bebeğim, adın şehadet, adın şehadet
Yolunda yürü bebeğim, yolun şehadet, yolun şehadet
Başka kardeşlerinide unutma
Yuvası yağmalanmış olanları
Ellerinden katıksız ekmeği alınanları
Sonra kurşun yemişleri
Bir gün elin kalem tutunca yazacaksın değilmi?
Yaz ki, alınlarında ihanet yazanların,
Secdeleriı altında kıbleleri kadına endeksli beyler untanır be çocuk
Bir gün utanır elbet
Ey yüzünü ay ışığı çizmiş çocuk gönül bağladım sana
Sen ki, kör, sağır, dilsiz olma hainlikler karşısında
Onları yazacaksın değilmi ellerin kalem tutunca?
Dilsad Hatun
07.11.2009, 03:02
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] 3880292_70969_2883779_n.jpg
Dilsad Hatun
08.11.2009, 17:08
Aç koynunu buram buram koksada ölüm,
Dikenine razıyım solsada gülüm,
Toprağında tutsak geçsin şu ömrüm,
Bir yudum suyun yeter Kafkasya'm...
Ufkunda kartallar hürdü hür kalsın,
Dağlarında atlar yine şahlansın,
Düğünde mızıkan daha gür çalsın,
Ağlamasın yüzün gülsün Kafkasya'm...
Bir güneş değilki batsın arzular,
Üzerine çevrilmiş kahpe namlular,
Sinenden kan emen kudurmuş Ruslar,
Kapında köpek olsun Kafkasya'm...
Kükreyen arslanın sesinde varsın,
Özgürlük ateşi seninle yansın,
Şamil'in destanı yerde mi kalsın?
Davanda haklısın yürü Kafkasya'm...
Atılen hermermi tevhid nur'udur,
Yolunuz aydınlık Hakk'ın yoludur,
Göğsünüz hınca hınc iaman doludur,
Mücahit yatağı eşsiz Kafkasya'm...
Ne zaman ayrılırsa gökteki ay-yıldızdan,
Vaz geçerse bir gün güneş doğmaktan,
Yorgun dünya bıksada dönüp durmaktan,
Esaret halkasını takmaz KAFKASYA'M...
Dilsad Hatun
08.11.2009, 19:43
Ebu Hureyre (r.a)’den Rasulullah (s.a.s)’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:
«Cennette bir arşın kadar yer dünyada üzerine güneş doğup batan şeylerin hepsinden muhakkak hayırlıdır. Sabahleyin ve akşamleyin herhangi bir zamanda ALLAH yolunda bir kere cihad için yürüyüş hiç şüphesiz dünyadan ve dünyadaki şeylerin hepsinden hayırlıdır.»
Dilsad Hatun
10.11.2009, 23:12
Kadının Cihadı Evde Durmaktır!
Bu konuda varid olan hadisler şu şekildedir;
İbni Ömer, Ümmü Seleme ve Aişe(r.anha)'dan rivayet edilen hadiste buyrulur ki;
"Kadınların cihadı evde oturmaktır." [hasendir. İbni Ömer'den: Ebu Ya'la; İbni Hacer, Metalibu Aliye(1591); Ümmü Seleme'den: Taberani, Evsat(6/198); Ebu Ya'la; İbni Hacer, Metalibu Aliye(1590); Aişe'den: Ahmed(6/68); İbni Kesir(4/1953); İbni Kayyım, İ'lamul Muvakkiin(4/221); Ebu Vakıd el-Leysi'den: Ahmed(5/218); İbnül Cevzi, el-Hadaik(2/336)]
Enes(ra)'den; Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem, kadınlara buyurdu ki;
"Sizin evlerinizdeki mihnetiniz, Mücahidlerin Allah yolundaki ameline ulaştırır." [hasendir. İbni Hacer,Metalib(1595); Ebu Ya'la(6/140); Bezzar; İbni Ebi Şeybe, Mecma(4/304); Maksadu Ali(770); Dürrü Mensur(2/153); Busayri,İthaf(3919); Kenz(45146); İlelül Mütenahiye(2/631); Taberani,Evsat(3/163); Mizanul İtidal(3/91); İbni Adiy(3/143); Mecruhin(1/299);Beyhaki, Şuab(8742-3); Lisanul Mizan(2/468);Camiüs Sağir(9162); isnadındaki Ruh Bin el-Müseyyeb hakkında İbni Main ve Bezzar güvenilir dediler. İbni Hibban ise zayıf dedi. Mecruhin(1/299); ancak hadisin şahitleri vardır. Esma Binti Yezid ra'dan benzer bir rivayet için bakınız; İbni Abdilberr,el-İstiab(4/1788);İbni Hacer,el-İsabe(4/229); İbni Sa’d(8/319); İbnül Esir,Üsdül Gabe(7/19);Halebi, İnsanul Uyun(1/149); Heytemi,ez-Zevacir(2/121);Tergib(3/53); sahih kaydıyla: Hakim, Taberani, Bezzar, İbnül Cevzi,Ahkamun Nisa(65); İbnül Cevzi,Telkihu Fuhum(s158)]
İbni Ömer(ra)'den;
"Kadınların zaruret dışında sokağa çıkmaktan nasibleri yoktur. Onların kenarlar hariç yollardan da nasibleri yoktur." [Taberani, Kenz(45062); Camius Sagir(7657); Mecmauz Zevaid(2/200); İbni Adiy(3/454)] Bu hadisin isnadı zayıf olup, aşağıdaki hadis bunun şahididir;
Ebu Amr Bin Hamas ve Ebu Hureyre(ra)'dan merfuan;
"Yolun ortası kadınlar için değildir." [Hasendir. İbni Hibban(1969); Deylemi(5255); İbni Adiy(1/192); Beyhaki, Şuab(7821-23); İbni Ebi Hatim, Cerh veTa'dil(1/2/73); Heysem Bin Küleyb, Müsned(1/190); Elbani, Sahiha(856); Sahihul Cami(5425); Feyzul Kadir(7658); Busiri, İthaf(2670); Metalibu Aliye(2685); Taberani(3/158); Semerkandi, Bustan(854); Nevafihul Atire(1630)]
"Allah'a ve Ahiret gününe iman eden bir kadının, bir gün bir gecelik yolu yanında mahremi bir erkek olmadan gitmesi helal olmaz." [Buhari(Mescidu Mekke, 6); Müslim(hac, 423); Darimi(2681); Ebu Davud(1724); Tirmizi(1170); İbni Mace(menasık, 7); Ahmed(3/7); Malik(1884); İbni Hibban(2714); Beyhaki(3/138); İbni Huzeyme(2523); Tahavi, Müşkil(2/113); Tayalisi(2317); Kayravani, Cami(256); İbni Hacer, Rahmetül Gaysiyye(s142); Leys Bin Sa'd, Erbaun(36)]
Buraya kadar kadınların ancak zaruret halinde kocalarının izniyle dışarı çıkabilecekleri, çıktıklarında yolun kenarından gitmeleri, sefer mesafesini ise yalnız gitmemeleri gerektiği anlaşıldı.
İmam Serahsi, İmam Muhammed'in Kitabul Kesb'ini şerh ederken der ki;
"Erkeklerin kadınlara su taşımaları için bazı kaplar temin etmeleri gerekir. Çünkü kadın abdest almak ve su içmek için suya muhtaçtır. Abdest yerine teyemmüm etse bile su içmeden edemez. Nehirlerden, kuyulardan ve havuzlardan su almak için çıkması mümkün olmaz. Ahzab suresi 33. ayeti ile kadınlar evde oturmakla emrolunmuşlardır. Bunları getirmek erkeğin vazifesidir. Şeriat nafaka teminini erkeğe yüklemiştir"[/color] [Serahsi, Şerhu Kitabul Kesb(s89)]
İfadeye dikkat edilirse; içme suyu bulunan kadının abdest için çıkamayacağı belirtiliyor. Artık kadınlar, şehir şebekesinin de bulunduğu günümüzde ne gibi zaruretlerin çıkmalarını gerektireceğini hesap etsinler...
Kadının evinin balkonundan bir şey almak için dahi dış elbise (çarşaf veya pardesü) giymeden çıkması haramdır. [Faruk Beşer, Hanımlara Özel Fetvalar(1/82)]
Zamanın ucubelerindendir; belden daraltmalı, rengarenk, hatta yarım pardösüler, süslü, çiçekli, yaldızlı eşarplar dış elbisesi olarak giyilmekte, pantolon giyen, makyaj yapan, elini yüzünü açtığı yetmezmiş gibi dış elbise de giymeyen, yırtmaçlı etek giyen, peruk takarak çalışan ve kendilerinin bütün bunlarla tesettürlü olduğunu zanneden bayanlar var. Vallahi bunların hepsi Kur'an'daki ve hadislerdeki tesettür emrine muhalif şeylerdir. Ne olur ey Müslümanlar! Siz bari Allah'tan korkun! Namazlarınız bile kabul olmaz, lanete müstahak olursunuz! Kendi tercihiniz ile şeytanın tuzağı haline gelmeyiniz!
Ebu Şakra(ra)'den merfuan;
"Başlarını deve hörgücü gibi yapan kadınları gördüğünüzde onlara hiçbir namazlarının kabul olmayacağını bildiriniz"[Ahmed(2/223); Taberani(22/370); İbni Hacer, el-İsabe(7/206); Camius Sagir(644); Mecmauz Zevaid(5/137); Berika (5/346); Dümeyri, Hayatül Hayevan(s133); isnadında bulunan Mahled Bin Ukbe hakkında bkz: Buhari,Tarih(7/437); Cerh ve Ta'dil(8/348); İbni Hibban, Sükat(9/185); İbni Hacer, Lisan(6/9)]
Zeyd Bin Halid el Cüheni, Ukbe ve İbni Mesud(ra)'dan, merfuan;
"Gençlik delilikten bir şube ve kadınlar da şeytanın tuzaklarıdır"[sahihtir. İbni Ebi Şeybe(8/162); Ebu Nuaym, Hilye(1/138); Heytemi, Zevacir(2/450); Zübeydi, İthaf(7/280); Dürrü Mensur(2/225); Keşful Hafa(1528); Münavi, Camiül Ezher(2/334); Mekasıdu Hasene(586); Temyiz(92); Deylemi(3665); Camiül Kebir(10985); Feyzül Kadir ve Camius Sağir(4928); Darekutni(4/247); Fethul Vehhab(38); Lalkai, Sünne(1058); Beyhaki, Medhal(786); Kudai(56); Tergib(4/298); el-Amiri; sahih dedi, Suyuti ve İbnül Gırs hasen dediler] buyrulmuştur.
Seyfullah Erdoğmuş - "Zâdu'l Gurabâil Mübeşşirin" adlı eserden..
Dilsad Hatun
11.11.2009, 19:58
Hayat iman ve cihad alnımızın yazısı
Gözlerimde bir hırsı kamçılayan bir arzu
Sana ulaşan çağrı, ey şehid, ey şehid!
Alnı öpülesiler her biri bir dağ gibi
Düşseler vurulupda, kanlarıyla boğacak
Zulmün soluk sesini, ey şehid, ey şehid!
Gün geçtikçe büyüyor gönüllerin ateşi
Taş yürek ses veriyor, doğan İslâm güneşi
Çağırsın ardımızdan, ey şehid, ey şehid!
Dilsad Hatun
11.11.2009, 20:06
Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
“Kim cihad etmeden veya cihad etmeyi içinden geçirmeden ölürse, o nifaktan bir şube üzerine ölmüştür.”
Müslim/İmaret 47
Dilsad Hatun
12.11.2009, 22:29
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] 684738_348415_n.jpg
Gönlü kırık bir çocuk gibisin.
Boynunu büküp öyle bakma bana
Yıldızının hep parlayıp durması için
Canım feda olsun Çeçenistanım
La ilahe illallah
Korusun seni Rabbim!
Kurşun yiyip
Toprağa düşen Çeçenistanım
Şehadete yürüyen
Çocuklarının yerine ben öleyim
La ilahe illallah
Korusun seni Yüce Rabbim!
La ilahe illallah
Benim Müslüman Çeçenistanım
Kurşun yiyip
Toprağa düşen Çeçenistanım
Şehadete yürüyen
Çocuklarının yerine ben öleyim
La ilahe illallah
Korusun seni Yüce Rabbim!
La ilahe illallah
Benim Müslüman Çeçenistanım
La ilahe illallah
Korusun seni Yüce Rabbim!
La ilahe illallah
Benim Müslüman Çeçenistanım
Dilsad Hatun
15.11.2009, 13:16
272fnoT_Gqo
Müjdeledi seni, kitap ve peygember,
Cennetteki derecen Resullerle beraber
Şehadet! Seni arıyorum, heryerde
Nasip olmaz şerbetin, içmek her ferde
Şehadet,şehadet özlenen duygusun
Davetin bomba, selamın kurşun
Bazen çıkarsın göklere, bazen inersin yere
Bazen gidersin Bosna'ya bazen de Cezayir'e
Bir de artık bana gel kutsal şehadet
Göğsümde ki yaralar olsun alamet
Şehadet, şehadet özlenen duygusun
Davetin bomba, selamın kurşun
Bazen bir mücahidin dilindeki muştusun
Bazende cehpede savaşanın dostusun
Şehadet, sen Maşuka ulaştıran bir yolsun
Şerbetinden içenlere binlerce selam olsun
Şehadet, şehadet özlenen duygusun
Davetin bomba, selamın kurşun.....
D.H.
Dilsad Hatun
27.11.2009, 15:48
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]
Dilsad Hatun
06.12.2009, 00:30
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]
Bazı şeylerin önsezisi, kaçınılmaz olarak olacaktır ve son birkaç gündür beni bırakmadı. Çeçenistan denilen bu küçük toprak parçasında, ne kadar çok kardeşimiz öbür dünyaya gider? Fakat eşit olmayan bir savaşta, muhtemel ölüm düşüncesi korkunçtan daha fazlasıdır.
Beni kaygılandıran başka bir şey, istenmeyen bir şey… Başka bir büyük kayıp var mıdır?
İnguş köyü Ekayevo yakınındaki patlama öyle şiddetliydi ki, birkaç kilometre uzaktaki evlerin bile duvarlarını salladı. Alev, devasa boyuttaki dağların tepelerini aydınlattı.
Bu, sadece bir patlama değil ismi kafirlerin ve münafıkların kalplerine korku salan bir savaşçının dünya hayatının sonunun haberiydi. Böyle insanların ölümleri, sessiz ve rutin olmaz ve düşmanları dahi sarsar. Kardeşlerden bir çoğu, hayatını düşmanlarını dehşete sokarak bitirdi. Kafkasya mücahidlerinin askeri emiri, Allah’ın gölgesi altına gürültülü bir şekilde ve parlayarak gittiler. “… onlar, rableri katında diridirler ve rızıklandırılırlar.” İnşallah
Düşman toplulukları, mücahitlerin dünyalık kabuklarının kalıntısına çökerler ve onların kendi intikam metotları, askerlerin ceset kalıntılarını aşağılamaktır. Alçak adamlar! Eğer onlar hayattalar ise, etraflarında soluk almaya bile cesaret edemezler. Fakat savaşçılar, harp alanında utanç hissetmezler. Bir fincan, ancak içindekileri dökebilir.
Birbiri ardına iki Emir’in düştüğü zaman, dişlerimizi sıktık ve silahlarımızı acıyla sıktık. Fakat Askeri Emir’in ölümü geldiği zaman, ansızın her şey sesini kaybetti. Meydana çıkan sessiz boşluk, etrafı şekillendirdi. Dünyamız, surları tutan desteği ve arkamızdaki emniyeti kaybetti.
Şamil, cihadın kalbi ve onun motoruydu. Yorulmak bilmez ve hayret vericiydi. Vücudumun yarısını, gücümün yarısını kaybettim. Ya Rabbi, bana katından bir yardımcı ver!
Sorumluluğun tüm yükü, benim üzerime düştü. Ve ölümü defalarca görmüş binlercesinin gözleri, benim yönetimime döndü. Onlara şunu söylemeliyim ki, yalnızca gerçek sözler sonu gelmez muharebelerden yorulmuş savaşçıları destekler ve saflarını birleştirir.
Ya Allah! Ya Rabbim! Omuzlarımıza ne kadar ağır bir sorumluluk yükledin. Bu, bizim için öyle zor ki. Fakat biz sana inanıyoruz ve inanıyoruz ki sen hakimsin. İnanıyoruz ki sen bize dayanabileceğimizden fazlasını göndermezsin. Senin rızan için kendi kıymetli canlarını feda eden şu askerlere güç verdin. Ve beni onlara emir yaparak, ne büyük bir sorumluluk yükledin.
Ya Rabbi, beni terk etme! Bazı dostlar, benim yardımcım olmayı reddettiklerinde ve bazıları da açıkça ihanet ettiklerinde beni ve mücahidleri bırakma. Sen yegane hakemsin. Ancak senden yardım dilerim. Ve sana yemin ederim, ki senden başka ilah yoktur, sen bizim tarafımızda olursan o zaman biz üstünüz.
Ya Allah, sen bize doğru yolu göster ve ona ilet. Yalancıları da göster ve bizi onlardan uzak tut!
Ya rabbi, seni över ve şükrederiz. Ve yalnız sana ibadet ederiz. Bize, sana hakkıyla şükretmeyi ve hakkıyla ibadet etmeyi öğret.
Elhamdülillah, Elhamdülillah, Elhamdülillah…
Ya Allah! En merhametli… En affedici… Bize yardım et! Peygamberimizin bahsettiği, düşmanların aç hayvanların avın üstüne üşüştükleri gibi Müslümanların üzerine saldırdıkları zaman çoktan geldi.
Muhammed(s.a.s.) ümmeti, aşağılanma içinde ve kan ağlıyor. Ya rabbi, hakiki kullarına yardım et ve bizlere razı olduğun amelleri işlemeyi nasip et! Sadece senden umut ederiz ve sadece senden yardım ve kurtuluş bekleriz. Ya rabbi, eğer düşmanlarımız tüm kapıları kapatırsa kendi kapılarını açacağına dair sözünü yerine getir.
Önceden kendilerini Müslüman olarak gösteren dönekler, gerçek yüzlerini gösterdiler. Eskiden onları inançlı sayardık ve ben şahitlik ederim ki biz onlardan değiliz. Muhakkak yalnız sen, ilim ve akıl sahibisin ve zafer yahut netice yalnız senden gelir. Yeryüzündeki amellerin hesabı için döndürüleceğimiz yaratıcımız ve hakimiz; sana yalvarıyorum ki bilerek veya bilmeyerek işlediğimiz büyük ve küçük, açık ve gizli günahlarımız için bizi affet!
Tevbelerimizi kabul et, bizi affet ve doğru yola ilet. Lütfunla bağışladıklarının yoluna; senin gazabına uğramışların ve sapıtmışların yoluna değil. Ve dosdoğru yolda savaşan mücahitlerin niyetlerine muhalefet edenleri aramızdan çıkar ve içten olup da hata yapanları, senin yolunda bizden daha iyi, gayretli kardeşlerimiz yap!
Ya rabbi, senin gücün doğuda, batıda ve bunların arasındaki her yerde… dileğini ve gücünü, en değerli şeylerini, canlarını vererek küfre karşı savaşan Müslümanlara yardım etmede göster.
Dünya cehalet, nifak ve rezillikle dolmuş. Yeryüzünde Müslümanların çocuklarını sana itaat ederek yetiştirebilecekleri bir yer kalmamış. Kutsal şehirler Mekke ve Medine, Müslümanlar için bir barınak değil. Tiranlar, orada küfür yönetimini sağlamlaştırmışlar. Senin şeriatını emredip tağutu reddedenleri bezdirip öldürüyorlar. Ya Allah, onları cezalandır ve tüm münafık ve hainleri, İblis’in dostlarını darmadağın et!
Ya Allah, gücünü göster ve bize, İslam ümmetini küfürle savaşında yükseltecek imamı gönder. Ey kendisinde şüphe olmayan rabbimiz; umudumuz sendedir. Sana hiçbir şeyi ve kimseyi ortak koşmayız. Bizim ve senin düşmanlarını cezalandır ve Muhammed(s.a.s.) ümmetine uyanış nasip et!
Bu dünya sevgisini kalplerimizden çıkar ve kalplerimize savaşma ve öbür dünyanın sevgisini yerleştir. Sen kalpleri evirip çevirensin. Kalpleri sağlamlaştır ve aramızda kalbi zayıf olanları güçlü kıl. Adil emirlere itaati öğret ve bizi onların emirlerini takip edenler yap. Çünkü adil emirin düzeninde, senden bir bereket vardır.
Ve bizden, senin yardımın hakkındaki şüpheleri gider. Ve bizden, senin yardımın ve gücünden şüphe edenleri temizle. Münafıklar, iş ve eylemleriyle ortaya çıktı. Biz onların elleriyle hazırladıklarına ve dilleriyle söylediklerine karışmadık.
Şehadet ederiz ki onlar bizden değildir ve biz de onlardan değiliz. Onlar, bizimle kan bakımından kardeş bile olsalar, senin doğru yolunda değillerse bizim kardeşimiz değildirler. Bizim kardeşlerimiz, senden başka ilah olmadığına ve Muhammed(s.a.s.)’in senin kulun ve elçin olduğunu söyleyen, sonra da kolaylıkta olduğu gibi zorlukta da sabit duranlardır. Aralarındaki mesafe, doğu ile batı arasındaki mesafe kadar olsa bile…
Ey yegane rabbimiz, bu insanlara doğru yolu öğret. Çünkü onlar hatalı. Bizi, imanda ve vahdette sabit kıl; çabalarımızı birleştir. Savaş alanında durduğumuzda bize melekler ordusuyla yardım et. Küfür ordularını yok et, onların hakka karşı diktikleri güçlerini mücahitlerin elleriyle dağıt.
Ey merhametlilerin merhametlisi, günahlarımızı affet. Bir kez daha affet. Ve bir kez daha affet, bizlere yardım et! Biz, af için yalvarmaktan yorulmayacağız. Senin yardımın için yalvarmaktan yorulmayacağız. Ve senin hak yolun için savaşmaktan yorulmayacağız inşallah. Senden başka, ibadete layık ilah yok ve biz sana aidiz. Dönüşümüz de yine sanadır.
Ey rabbimiz, niyetimizde sabit kalmamız için bize sabır ve sebat ver. Yolumuzdaki zorluklara karşı sabır ver. Bizi terk etme, yoksa ne bu ne de diğer dünyada bir kurtarıcımız yoktur. Ve kaybedenlerden oluruz.
Bize merhamet et ve böyle bir akıbetten kurtar. Bizi terk etme! Sen kutsal ve yücesin, senden başka güç ve kuvvet yoktur.
'' Gönüldaş Şehit Şamil Basayew ''
MİKAİLOGLU
06.12.2009, 01:59
"Allah(c.c) var Sorun Yok ! (Çeçen Atasözü).
BAŞKA SÖZE GEREK YOK.
Dilsad Hatun
09.12.2009, 17:15
İMKANDER'in birçok STK ve siyasi parti ile olan görüşmeleri sonuç veriyor.
Geçtiğimiz hafta bir grup Sivil Toplum Kuruluşu ile 4 kamp ziyaret edilmiş ve sonrasında kamplara ve özellikle Yalova'daki mültecilere yardımlarda bulunulmuştu.
İMKANDER ile irtibata geçen Saadet Partili Hanımlar Ümraniye Kampına 100 kişilik bir ekiple yardımda bulundular.
İMKANDER'den kampın ihtiyaç listesini ve çocuk listesini alan partili hanımlar yardımlarını kamp sakinlerine teslim ettiler.
Saadet Partisi İstanbul İl Kadın Kolları Gençlik Komisyonu; İlçe teşkilatlarınında katıldığı 100 kişilik bir ekiple, Dünya Çocuk Hakları Gününde Ümraniye’de bulunan Çeçen Mülteci kampına bir ziyaret gerçekleştirdi.
34 ailenin ve 66 çocuğun bulunduğu kampa İmkander yetkililerinden alınan ihtiyaç listelerine göre temin edilen, kırtasiye malzemeleri, Çocuk bezleri, Temizlik malzemeleri ve erzak bırakılarak çocuklarla ve aileleri ile görüşüldü.
Ayrıca basın mensuplarının da katılımı ile bir basın açıklaması gerçekleştiren Gençlik Komisyonu Başkanı Sabriye Bilgili Dünya Çocuk Haklarının içinde bulunduğu acıklı durumu dile getirdi.
İmkander Başkanı Nuray Canan Bezirgan ve ekibine ilgilerinden ve katılımlarından dolayı teşekkür eden Gençlik Komisyonu Başkanı Sabriye Bilgili hazırlıklarından dolayı memnuniyetlerini bildirdi ve ihtiyaç malzemelerinin kendilerine gelmeye devam ettiğini ve önümüzdeki günlerde diğer mülteci kamplarına ziyaretler gerçekleştireceklerini açıkladı.
İMKANDER olarak biz de kampa taze sebze ve meyve yardımında bulunduk ve Çamaşır makinesi ihtiyaçlarını giderdik.
Saadet Partili Hanımları ve daha önce de desteklerini esirgemeyen Büyük Birlik Partilileri de hassasiyetlerinden dolayı kutluyor ve diğer siyasi partilerimizin de Çeçen mültecilerin problemleri ile daha yakından ilgileneceklerini umuyoruz.
İMKANDER
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]
Fotoraftaki , Cecen ablam'la bir market'te karsilasmistim Temmuz ayinda , ve eksiklerini almak için sadece 35Tl kadar bir miktar parasi vardi , ne aci ki diger kizinin o kadar çok istedigi bir tane cikolatayi bile alamamisti ve Babasi teselli etmeye calisiyordu ...Elimizden geleni yaptik sukurler olsun ama yinede
Cok aci durumdalar .
Allah razi olsun yardim edenler.
Dilsad Hatun
13.12.2009, 17:29
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] 3_2938797_7330006_n.jpg
Şehadet, şehide vurulurken ne Hz. Hamza'nın cüssesine, ne Hz. Ömer'in heybetine, ne Hz. Osman'ın malına ne de Hz. Ali'nin pazısına bakmıştır. Hatta ilk şehidinde Hz. Sümeyye'nin(r.anh) olmasındaki hikmet ve mesajlarından biride; bu işin kadınlığa ve erkekliğe bakmamasıdır. O halde şehadetin vurulduğu nokta; tevhidi bilinç ile birlikte tevhidi bir yaşantı üzere tevhidi bir direnç göstererek tevhidi bir nizamın var olması ya da korunması adına durulan noktadır.
Dilsad Hatun
16.12.2009, 16:06
1. Saddam, Halepçe de dahil olmak üzere bütün Irak'ta asayişi sağlamıştı. Saddam, müthiş bir sağlık ve sosyal güvenlik sistemi kurmuştu. Saddam, bilim devrimi yapmıştı… Bunlara istinaden, “Saddam çok iyi bir lider, halka hizmette sınır tanımıyor” dememiz mi gerekiyordu? Zulümlerini unutmamız mı gerekiyordu Saddam'ın?
Saddam, camiler yaptırıyordu. Saddam, Batılı gazetecilere mülakat sırasında “Şimdi namaz kılmam lazım” deyip gidiyordu. Saddam, Irak bayrağına “Allahu Ekber” yazdırmıştı… Bunlara kanıp, “Saddam çok dindar bir lider” dememiz mi gerekiyordu?
Mashadov'a zırnık koklatmayan Moskova, Kadirov'a kesenin ağzını ardına kadar açtı. Rusya'nın yıktığı Çeçen evleri şimdi Rusya'nın sunduğu imkânlarla yeniden yapılıyor. Buna tabii ki sevineceğiz. Ama Kadirov'un zulümlerini unutacak kadar değil. Hele, “Cami yaptırıyor, elinden tesbihi düşürmüyor” diye, Kadirov'u adeta evliya ilan etmek hiç olacak şey değil.
Türkiye, Çeçenistan'la ilişkilerini alabildiğine geliştirmeli. Sunulan imkânlar değerlendirilerek, dini, kültürel ve ticari bağlar güçlendirilmeli. “Kimse Kadirov yönetimiyle çalışmasın” demiyorum (“Saddam yönetimiyle iş yapılmasın” da dememiştim zaten; bilakis, Saddam'ın zalimliğine rağmen Irak'la ilişkilerin geliştirilmesini savunmuştum); ama, “Kadirov'u yüceltme çabası abesle iştigaldir” diyorum, müsaadenizle.
***
2. Çeçen halkının adeta blok halinde “istiklâl” dediği günler geride kaldı. Dudayev, Yandarbiyev, Mashadov, Basayev gibi halka mal olmuş liderlerden yoksun kalan, toplumsal tabanını ve siyasi zeminini hızla kaybeden, kitlelere artık bir zafer perspektifi sunamayan istiklâl savaşçıları köşeye sıkıştı. Sıkıştıkları köşede işgalci Ruslara ve onların yerli işbirlikçilerine zaman zaman irili-ufaklı darbeler indirseler de, tükenmeye yüz tutan umutları yeşertmeleri mümkün görünmüyor (Doğrusunu Allah bilir).
Açık söyleyeyim: Ben mücahitlerin silah bırakmalarından yanayım. Bağırlarına taş basıp, Bağımsız Çeçenistan davasını –ve hele Kafkasya İslam Emirliği davasını- rafa kaldırmaları gerektiğini düşünüyorum. Bunun için gerekli olan vasat oluştu mu? Oluşmadıysa da oluşur mu? Silah bırakan mücahitlerin –istisnasız hepsinin- güvenliği garanti edilir mi? Bu konuda itimat telkin etmeyen Vladimir Putin ve Ramazam Kadirov, itimat telkin eder hale gelebilir mi? Onlar dört başı mamur bir 'açılım' yaparlarsa, mücahitler de belki 'açılım'a ikna edilebilir. Barış için arabuluculuk yapacak kimseler / kuruluşlar bulmak güç olmasa gerek.
Hakan Albayrak !
Duyarlı kardeşlerimizin dikkatine Aşağıdaki yazı bu kimseye gönderilmiştir. Sizlerde inşaallah tepkilerinizi mail yoluyla ulaştırın ki Allah’a karşı bu kimseyi uyarmadığınızdan dolayı sorumlu olmayasınız!!
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla
Ey insan! Allah cihadı farz kılmışken sen bu emri beğenmeyerek O’na hükmünde ortak mı koşuyorsun? Yoksa seni yaratan Rabbinin emrini inkar mı ediyorsun!
Ey izzeti ve şerefi küfrün ümmetin boynuna geçirdiği tasmasında görenler ! “İzzet ve şeref Allah’ın Resulünün ve müminlerindir” fakat siz bunu anlayamayacaksınız!
Size ne oluyor da düne kadar yanındaymış gibi göründüğünüz kimselere kalem sivriltiyorsunuz! Yoksa kalbinizde olanı açığa mı vurdunuz! İslam düşmanlarının var gücüyle çalıştığı şu günlerde fitne ve fesada tohumları atmanız neden!
“Bunlara, “Yeryüzünde fesat çıkarmayın” denildiğinde, “Biz ancak ıslah edicileriz!” derler. İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir. Fakat farkında değillerdir. İman edenlerle karşılaştıkları zaman, “İnandık” derler. Fakat şeytanlarıyla yalnız kaldıkları zaman, “Şüphesiz, biz sizinle beraberiz. Biz ancak onlarla alay ediyoruz” derler.
Yoksa sizde mi böyle diyorsunuz!
“Çeçen halkının adeta blok halinde “istiklâl” dediği günler geride kaldı…”
Aslında sizler geride kaldınız, sadece satılmış medyadan aldığınız haberlerle yetindiniz oysa siz sadece zanna uyuyorsunuz!
“İnsanların çoğu zanna uyarlar oysa zan hakikatlerden bir şey gidermez” (Yunus-36)
O gün cihad Çeçenistan’ daydı bugün Allah’a hamdolsun ki neredeyse Kafkasya’nın tamamındadır. Anlaşılan Kadirov’un planları sizin üzerinizde işe yaramış! Ama Allah’a gönülden bağlananlar üzerinde ne şeytanın nede şeytanın dostlarının bir etkisi olamaz, olmayacaktır da. Siz nerden bileceksiniz mücahitleri haber yapan kimselerin ve de bütün ailesinin canice öldürüldüğünü! Siz nerden bileceksiniz bir tek haberin dışarı çıkmaması için tüm kuklaların seferber olduğunu! Siz nereden bileceksiniz Rus köpeklerinin ülke ülke gezerek Mücahitler Aleyhine kol gezdiklerini! Siz nereden bileceksiniz bu zalimlerin Ülkelerden “ Çeçenistan Rusya’nın iç işleridir” dedirtilerek ümmeti cihaddan uzaklaştırma çabasını, nerden bileceksiniz! Yine siz nereden bileceksiniz Rus köpeklerinin Türkiye’de “Seyfullah Türksoy” gibi kalemleri dünya hayatına karşılık satın aldıklarını.. Belkide bilirsiniz! Bu ticaret size de uzak değil mi yoksa?!!
“Onlar, ahireti verip dünya hayatını satın alan kimselerdir. Artık bunlardan azap hiç hafifletilmez. Onlara yardım da edilmez.” (Bakara-86)
“…Kitlelere artık bir zafer perspektifi sunamayan istiklâl savaşçıları köşeye sıkıştı.”
Yarabbim bizlere teslimiyeti verdiğin için sana ne kadar hamd etsek azdır Yerde ve gökte yarattıklarının adedince sana hamdolsun! Bizim mevlamız Allah iken bizler mi köşeye sıkıştık! Kafkaslar Allah’ın iken Dünya Allah’ın iken kainat Allah’ın iken bizler mi köşeye sıkıştık? “O müminlere ne güzel dost ne güzel vekildir”
“İman edenlerin dostu mevlası Allah’tır Kafirlerin ise dostu yoktur” (Muhammed-11)
Siz kan içici kasaplar peki sizin bu gidişin nereye! Mevlasız dostsuz ! “Bizim için siz, (şehitlik veya zafer olmak üzere) ancak iki güzellikten birini bekleyebilirsiniz.(Tevbe-52) Ya şehadet ya zafer ! “Müminin işine şaşarım her hali hayırdır…” (Hadis) Bizler Altmış savaşa katılan yirmiyedi savaşa kumandan tayin eden onbeş günde bir cihad eden Allah yolunda öldürmeyi ve ölmeyi tekrar dirilip tekrar ölmeyi dileyen Resulün takipçisiyken,Kafirlerin dünya hayatını sevdikleri kadar bizler ölmeyi sevenlerken köşeye sıkışmışlar kim?
Siz ümmeti yiyen kargalar! Sizlerin sıkışabileceği köşeniz bile yok, size ölmek yok,yok olmak ta yok, sizler O gün bir defa değil bin defa ölümü dileyeceksiniz! Yok olmayı dileyeceksiniz “Orada artık ne ölür ne de yaşarsınız!”
“Ruslara ve onların yerli işbirlikçilerine zaman zaman irili-ufaklı darbeler indirseler de, tükenmeye yüz tutan umutları yeşertmeleri mümkün görünmüyor (Doğrusunu Allah bilir).”
Evet sadece bu yıl irili ufaklı yüzlerce operasyon gerçekleştirilmiştir! Eğer yüzlerce değil de sadece bir operasyon dahi gerçekleştirilmiş olsa Allah’a hamdolsun ki bu ikiyüzbini aşkın haça tapanın uykusunu kaçırmaya yetmektedir!Bize bu izzeti veren Allah’a hamdolsun..
Allah Subhanehu we Teala buyuruyor ki “…Kâfirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez.” (Yusuf-87)
Bizleri umutlu kılan Allah subhanehu we Tealadır!
“Açık söyleyeyim: Ben mücahitlerin silah bırakmalarından yanayım. Bağırlarına taş basıp, Bağımsız Çeçenistan davasını –ve hele Kafkasya İslam Emirliği davasını- rafa kaldırmaları gerektiğini düşünüyorum.”
Ey Allah’tan ümidini kesmiş insan bil ki bugün Rus köpeği Putin, O’nu uşağı Kadirov Irak’a Demokrasi götüren! Bush ve uşakları, Obama ve haça ve puta tapan müttefikler hepsi sizinle aynı fikirdeler! Çünkü onlar islamın hakim olmasını istememektedirler! Onlar bu dinden rahatsız olanlardır. Onlar müminlerin zafer elde edebilmeleri için vesiledirler onlarsız da cihad olmaz bu onların ve tağutun diğer bütün askerlerinin acı sonu için açık bir delildir.
“Şüphe yok ki, inkar edenler mallarını (insanları) Allah yolundan alıkoymak için harcarlar ve harcayacaklardır. Sonra bu mallar onlara bir iç acısı olacak, sonra da yenilgiye uğrayacaklardır. İnkar edenler toplanıp cehenneme sürüleceklerdir.(Enfal-36)
Şunu da size hatırlatayım ki Kafkasya’daki ve dünyanın diğer muhtelif yerlerindeki mücadele ne bağımsızlık ne de Emirlik ve devlet kurma davası değildir. Allah’ın dinini hakim kılmak için onlar sadece sebeplerdir!
Kuran’ı rafa kaldırmış kalpler, Allah’ın hükümlerini rafa kaldırmış yönetimlerden hoşnut kimselerin farz olan cihadın rafa kaldırılmasını söylemeleri asıl abes iştigal etmez!
“Bunun için gerekli olan vasat oluştu mu? Oluşmadıysa da oluşur mu? Silah bırakan mücahitlerin –istisnasız hepsinin- güvenliği garanti edilir mi? Bu konuda itimat telkin etmeyen Vladimir Putin ve Ramazam Kadirov, itimat telkin eder hale gelebilir mi?”
Hiçbir zulüm ve baskı kalmayıncaya ve din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Onlar savaşmaya son verecek olurlarsa, artık düşmanlık yalnız zalimlere karşıdır.
(Bakara-193)
Allah “Onlar savaşa son verecek olurlarsa” onları bırakın emretmişken bir mümin asla Allah’ın emrinden başka yol seçemez!
O halde, dünya hayatını ahiret hayatı karşılığında satanlar Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, biz ona büyük bir mükafat vereceğiz.(Nisa-74)
Allah’a yemin Olsun ki sizler halinizi düzeltmez ve o hal üzerine ölürseniz cihad edenler sizden şikayetçi olacaktır! Destek olmuyorsanız bari bu mücadelenin karşısında olmayın Allah’tan korkun ve halinizi düzeltin! En azından vicdanınızın sesini dinleyin,azıcıkta varsa insanlık duygularınıza kulak verin Onların ekmeklerine yağ sürmeyin!
Kimsenin mücahitlerin güvenliğini de garanti etmesine gerek yok! Allah onların korumasına kefilken !!! Allah’ı gazaplandıran bu kimseler varsa bu azaptan koruyacak!!! kendilerinin güvenliğini garanti edecek bir mercii arasınlar!!
“Onlar dört başı mamur bir ‘açılım’ yaparlarsa, mücahitler de belki ‘açılım’a ikna edilebilir. Barış için arabuluculuk yapacak kimseler / kuruluşlar bulmak güç olmasa gerek.”
İşte size dört başı mamur açılımın şartları birincisi sizlere ikinciside Haça,puta ve tağuta tapanlara!tabi sizleri tatmin ederse! Bu açılım 1400 yıl evvelden bizlere miras kalan bir açılım.
Eğer siz tevbe eder halinizi düzeltir kalbinizi islama açar, Allah’ın emirlerine riayet ederseniz, Allah ve Resulünün hükmüne tabi olursanız Allah’ın hükmü dışında hükümler koyanlardan uzak olduğunuzu ortaya koyarak hükümde ve Allah’a has diğer bütün sıfatlarda O’na hiçbir şeyi ortak koşmazsanız ”Her kim tağutu red ederse kopmak bilmeyen bir kulpa yapışmıştır” gereği tağutları red ederseniz bu açılım sizi dinde kardeşimiz yapar! Dünyada da Ahirette de sizler asla bedbaht olmaz ebediyen kurtuluşa erersiniz! Eğer derseniz ki ben zaten bu amellerle yaşıyorum o zaman işlediğiniz bu cürümden dolayı Allah’a tevbe edin. Her günahın ayrı bir tevbesi vardır.Bakara süresinin 159-ve 160. ayetlerinde geçtiği üzere Allah’ın ayetlerini gizleyenlere Allah ve lanet etme şanında olanlar lanet ederler ! Ancak tevbe edip vede “Ayetleri insanlara açıklayarak” lanetten kurtulabilirler! Siz de bu cürümünüzü tevbe edip kaleminizle düzelttikten sonra bu cürümden kurtulabilirsiniz Allah’ın izniyle..
İkinci olarak Haça,puta ve tağuta tapanlara gelince onlar ümmetin işgal edilen bütün beldelerinden çekilip kendi elleriyle cizye verinceye kadar canları ve malları güvenlikte değildir!Allah’tan gelene tabi olmadıkları müminlerin hakkını gözetmedikleri sürece onlarla aramızdaki tek şey kılıçtır ebedi düşmanlıktır! Onlara hizmet eden mürted yöneticilere gelince Hz.Ebubekir (ra) sünneti olan alçaltılmış azab vardır! Onlar müminlerden öldürülenlere karşı fidye vereceklerdir! Müminlere verdikleri zararı telafi edinceye kadar üzerlerinde zillet damgası vardır! Tevbe edecekler ve Allah aramızda hükmünü verinceye kadar!!
Rabbim sizleri de bizleri de affetsin!!
Alemlerin Rabbine Hamdolsun….
Muhammed bin Abdulaziz
Dilsad Hatun
24.03.2010, 00:01
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] 5434262_17184_6224989_n.jpg
Şehide Ağıt
Yüreğinde ve alnında
Durulmaz Sah damar vurur
Uzanmış kara toprağa
Dudağında kanlar kurur
Bir tebessüm yanağında
Güllerden demet kondurur
Yummuş gözlerini şehit
Gören sanır sanki uyur
Şehadet bir çağrı ona
Hak katından gelen onur
Hüzün döken bulutlarda
Islatırlar yağmur yağmur
Başucunda yetimleri
Elleri elimde soğur
İnci inci gözyaşları
Ağlar durur ağlar durur
Esref Ziya
ömer yalcin
24.03.2010, 00:35
Dilsad kardesim calismalarindan dolayi sana cok teskkür ederim sagol Allah razi olsun
aysima58
24.03.2010, 02:53
paylaşım için sağol.
rüzgar79
24.03.2010, 11:51
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]
Dilsad Hatun
24.03.2010, 20:39
Dilsad kardesim calismalarindan dolayi sana cok teskkür ederim sagol Allah razi olsun
Cûmlemizden insaAllah..
ömer yalcin
24.03.2010, 20:43
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]
Adi güzel Kendi güzel Muhammed S.A:V
...Şehadet bir çağrı ona
Hak katından gelen onur
Hüzün döken bulutlarda
Islatırlar yağmur yağmur
Başucunda yetimleri
Elleri elimde soğur
İnci inci gözyaşları
Ağlar durur ağlar durur
paylaşım için tşkler
vBulletin v3.8.3, Copyright ©2000-2025, Jelsoft Enterprises Ltd.