besyo_cu
14.10.2009, 14:29
Çok gezen mi bilir çok okuyan mı? İyi de ben ne çok geziyorum ne çok okuma fırsatı bulabiliyorum.
Bu mazeretin çok tutarlı bir yanı yok biliyorum.
İnsan yeter ki istesin, yeter ki gayret olsun gereken donanımı sağlar kendisine.
Neyse laf ebeliğini bırakalım.
Efendim, İstanbul Sancaktepe Belediye Başkanı İsmail Erdem’in daveti üzere Sivas yollarına düştük.
Yeri gelmişken aşina türküden bir mısra.
‘Sivas’ın yollarına
Çıkayım dağlarına
Bırak ben beni vuram
Ölüm gitmez zoruma’
Tabi bizler ne yollarını çok arşınlayabildik ne de dağlarına çıkabildik.
Bir güne sığdırılan gezinin amacı, Sivaslı başkanın Sivas’ı konuklarına tanıtmak arzusu.
İyi de yapmış sayın başkan.
En etkili iletişim araçlarından biri de şüphesiz tanıtılmak istenilenin yerinde gösterilmesi.
İnsanda bıraktığı etki daha fazla çünkü.
Yıllardır tarih kitaplarında rastladığımız, yıldönümlerinde gazete ve tv’lerden aşina olduğumuz mekânları birebir görebilecektik.
Öyle de oldu.
İlk adres, hükümet konağı.
Ben ise Anadolu şehirlerini bir başka seviyorum.
İnsanını yormayan özelliği var.
Vali konağı da, belediye başkanlığı da askeriye de bir araya toplanmış.
Aradaki mesafe 20 ila 300 metre arasında değişiyor,
O büyükşehirlerin oradan oraya koşuşturmacası yok buralarda.
Yani, kamuda işi olan vatandaş, fazla mesai ve dolmuş parası harcamadan meselesini halledebiliyor.
Çık valilikten 10 metre sağında belediye ya da tapu dairesi.
Bence, yerel yönetimlere düşen en büyük sorumluluk dağınık yapıya sahip olan yerlerde kamu kurumlarını bir araya toplama gayreti olmalıdır.
Bunun gibi özellikle İstanbul’da sayılacak örnek çok. Sivas Valisi Ali Kolat, mütevazı ve candan bir insan.
Heyeti kapıda karşıladı, sonrasında kapıya kadar uğurladı.
Belediye başkanı Doğan Ürgüp, Büyük Birlik Partili.
BBP’nin kazandığı tek il belediyesi Sivas.
Başkan, misafirperver.
Son seçimlerde Sivas halkı Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu hatırına oyunu vermiş.
Yalnız fazla sevgiden olsa gerek, belediye web sitesinde önemli şahsiyetlerle ilgili bölüme rahmetli Yazıcıoğlu’nun ismi eklenmiş.
İtirazım yok buna.
Ancak, Ahi Emir Ahmet(1244), Ebu Abdullah Ali Bin Mehmed Es-Sivasi (..... - 1302) gibi tarihi şahsiyetlerinin de başına ve farklı renkle yazılması biraz tuhaf geldi.
Kronolojik sıra esas alınıyorsa buna uyulmalı, sırıtmış bu hadise.
Belediyeden hemen sonra yürüyerek Atatürk Kongre, İnkılâp ve Etnoğrafya müzesini, çifte minareli medreseyi, Ulu camiyi, bir çırpıda ve zevkle gezdik.
En çok ilgiyi tarihi kongre binası görüyor.(yapım yılı 1894)
Cumhuriyetin temellerinin atıldığı yer burası.
Kürsü, herkesin hedefi.
‘Geçmek yasaktır’ tabelasına rağmen, Demokrasilerde çare tükenmiyor, engel aşılarak toplu bir fotoğraf alınıyor.
Ve tarih zihinlerde yeniden canlanıyor.
Ardından öğle yemeği.
Mumbar, katmer, madımak yeni tadılan enfes yiyeceklerden.
Sivaslılar koyunun bağırsaklarına Mumbar diyor.
Mumbar; bulgur, salça, soğan, biber, tuz, kıymadan yapılıyor.
Eh görüntüyü tasvire gerek yok yemeği tavsiye var. Sivas’ı görmeyi de.
Sözün özü, kitaplardan öğrenilenler yerindelikle daha da pekişiyor.
Hadi bir fıkra ile de yazıyı süsleyelim.
Fıkra, gezi boyunca bize eşlik eden Sivas İl Kültür ve Turizm Müdürü Kadir Pürlü’den.
Gerçi, Koyulhisarlı Beyoğlu Belediye Başkan Yardımcısı dostum Abdullah Çuhacı buna bozulacak ama yapacak bir şey yok.
Ben müdür beyin yalancısıyım.
Sivas Koyulhisarlı’nın biri hıyar tarlasına göz diker.
Gece olduğunda tarlaya gider.
Her yer zifiri karanlık.
Hıyarlar görünmez, toplamak güç.
İmdada ara sıra çakan gök gürültüsü ile beraber şimşekler yetişir.
Şimşek çakması bir süre sonra durur.
Yeterince hıyar bulamayan Koyulhisarlı havaya elini kaldırarak şöyle dua eder.
‘Çak, çak, yarısı sana yarısı bana’.
Ekrem Okutan Star Gazetesi
Bu mazeretin çok tutarlı bir yanı yok biliyorum.
İnsan yeter ki istesin, yeter ki gayret olsun gereken donanımı sağlar kendisine.
Neyse laf ebeliğini bırakalım.
Efendim, İstanbul Sancaktepe Belediye Başkanı İsmail Erdem’in daveti üzere Sivas yollarına düştük.
Yeri gelmişken aşina türküden bir mısra.
‘Sivas’ın yollarına
Çıkayım dağlarına
Bırak ben beni vuram
Ölüm gitmez zoruma’
Tabi bizler ne yollarını çok arşınlayabildik ne de dağlarına çıkabildik.
Bir güne sığdırılan gezinin amacı, Sivaslı başkanın Sivas’ı konuklarına tanıtmak arzusu.
İyi de yapmış sayın başkan.
En etkili iletişim araçlarından biri de şüphesiz tanıtılmak istenilenin yerinde gösterilmesi.
İnsanda bıraktığı etki daha fazla çünkü.
Yıllardır tarih kitaplarında rastladığımız, yıldönümlerinde gazete ve tv’lerden aşina olduğumuz mekânları birebir görebilecektik.
Öyle de oldu.
İlk adres, hükümet konağı.
Ben ise Anadolu şehirlerini bir başka seviyorum.
İnsanını yormayan özelliği var.
Vali konağı da, belediye başkanlığı da askeriye de bir araya toplanmış.
Aradaki mesafe 20 ila 300 metre arasında değişiyor,
O büyükşehirlerin oradan oraya koşuşturmacası yok buralarda.
Yani, kamuda işi olan vatandaş, fazla mesai ve dolmuş parası harcamadan meselesini halledebiliyor.
Çık valilikten 10 metre sağında belediye ya da tapu dairesi.
Bence, yerel yönetimlere düşen en büyük sorumluluk dağınık yapıya sahip olan yerlerde kamu kurumlarını bir araya toplama gayreti olmalıdır.
Bunun gibi özellikle İstanbul’da sayılacak örnek çok. Sivas Valisi Ali Kolat, mütevazı ve candan bir insan.
Heyeti kapıda karşıladı, sonrasında kapıya kadar uğurladı.
Belediye başkanı Doğan Ürgüp, Büyük Birlik Partili.
BBP’nin kazandığı tek il belediyesi Sivas.
Başkan, misafirperver.
Son seçimlerde Sivas halkı Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu hatırına oyunu vermiş.
Yalnız fazla sevgiden olsa gerek, belediye web sitesinde önemli şahsiyetlerle ilgili bölüme rahmetli Yazıcıoğlu’nun ismi eklenmiş.
İtirazım yok buna.
Ancak, Ahi Emir Ahmet(1244), Ebu Abdullah Ali Bin Mehmed Es-Sivasi (..... - 1302) gibi tarihi şahsiyetlerinin de başına ve farklı renkle yazılması biraz tuhaf geldi.
Kronolojik sıra esas alınıyorsa buna uyulmalı, sırıtmış bu hadise.
Belediyeden hemen sonra yürüyerek Atatürk Kongre, İnkılâp ve Etnoğrafya müzesini, çifte minareli medreseyi, Ulu camiyi, bir çırpıda ve zevkle gezdik.
En çok ilgiyi tarihi kongre binası görüyor.(yapım yılı 1894)
Cumhuriyetin temellerinin atıldığı yer burası.
Kürsü, herkesin hedefi.
‘Geçmek yasaktır’ tabelasına rağmen, Demokrasilerde çare tükenmiyor, engel aşılarak toplu bir fotoğraf alınıyor.
Ve tarih zihinlerde yeniden canlanıyor.
Ardından öğle yemeği.
Mumbar, katmer, madımak yeni tadılan enfes yiyeceklerden.
Sivaslılar koyunun bağırsaklarına Mumbar diyor.
Mumbar; bulgur, salça, soğan, biber, tuz, kıymadan yapılıyor.
Eh görüntüyü tasvire gerek yok yemeği tavsiye var. Sivas’ı görmeyi de.
Sözün özü, kitaplardan öğrenilenler yerindelikle daha da pekişiyor.
Hadi bir fıkra ile de yazıyı süsleyelim.
Fıkra, gezi boyunca bize eşlik eden Sivas İl Kültür ve Turizm Müdürü Kadir Pürlü’den.
Gerçi, Koyulhisarlı Beyoğlu Belediye Başkan Yardımcısı dostum Abdullah Çuhacı buna bozulacak ama yapacak bir şey yok.
Ben müdür beyin yalancısıyım.
Sivas Koyulhisarlı’nın biri hıyar tarlasına göz diker.
Gece olduğunda tarlaya gider.
Her yer zifiri karanlık.
Hıyarlar görünmez, toplamak güç.
İmdada ara sıra çakan gök gürültüsü ile beraber şimşekler yetişir.
Şimşek çakması bir süre sonra durur.
Yeterince hıyar bulamayan Koyulhisarlı havaya elini kaldırarak şöyle dua eder.
‘Çak, çak, yarısı sana yarısı bana’.
Ekrem Okutan Star Gazetesi