Orijinalini görmek için tıklayınız : Kördügüm gibi
Dilsad Hatun
01.11.2009, 12:34
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] _148137_5328185_n.jpg
Kirletildi tüm degerler. Yapmacik baharlarla, suni lalezarlarla süslenmeye çalisilir oldu birliktelikler.
Bu kirliliklerden ask ve sevgi de nasibini aldi günümüzde.
" Sevmek dokunmaktir " diye bir felsefe ya da daha dogrusu bir safsata koydular ortaya. Böylece, yüreklerde degil bedenlerde gezinip duran seyin adi Sevgi oldu.
Flört adi altinda, özgürlük namina, iffet ayaklar altina alindi günümüzde. Adeta bekârlara has bir deger olarak sunulur oldu adi ask ve Sevgi olan kutsal deger. Evliler arasinda ise esler birbirine güzel sözlerle hitab etmeyi ayip sayar oldular. Ya da " yahu bizden geçmis artik " diyerek, askin ve sevginin gün olup sönmesi gereken bir olgu olduguna inandirdilar kendilerini. Nisanlilik dönemi yada evlilikler, denemek için yapilir oldu. " Yürütemez isek ayriliriz" diyerek, adeta ayrilmak için evlenilir oldu. Gerçek askin ve sevginin var oldugu yuvalarda hiç ayrilik olur mu !? Yada asktan ve Sevgiden kaynaklanan huzursuzluk olur mu hiç ??
Bugün tüm edebiyatçilari susturacak, tüm "sözde asIklari" kiskandiracak Resulümüz, esleriyle sakalasir ve onlari sevdiklerini, nasil bir ask ile baglandiklarini söylemekten hiç çekinmezdi.
Hz. Aise sordular :
" Ey Allahin Resulü beni seviyor musun ? "
Resulullah :
" Evet ya Aise, tabii Seviyorum "
Hz. Aise bununla da yetinmiyordu ve hemen soruyor :
" Beni nasil seviyorsun ? "
Peygamberimiz sevgi tanimlamasini yapiyordu sevgili esine. Içten, samimi ve hayran kalinan bir ifadeyle:
" Kördügüm gibi.. "
Sevgiye bakin aska bakin. Açilmayan, çözülmeyen, kördügüm gibi sevgi.
Hz. Aise Peygamberimize sIk sIk sorardi :
"Ey Allahin Resulü, Kördügüm ne alemde ? "
O yüce resul cevap veriyordu :
" Ilk günkü gibi !! "
Kardelencicegi
01.11.2009, 18:19
Seni Kördüğüm gibi seviyorum
Kirletildi tüm değerler. Yapmacık baharlarla, suni lalezarlarla süslenmeye çalışılır oldu birliktelikler.
Bu kirliliklerden aşk ve sevgi de nasibini aldı günümüzde.
“Sevmek dokunmaktır” diye bir felsefe yada daha doğrusu bir safsata koydular ortaya.
Böylece, yüreklerde değil bedenlerde gezinip duran şeyin adı sevgi oldu.
Adeta bekarlara has bir değer olarak sunulur oldu adı aşk ve sevgi olan kutsal değer.
Evliler arasında ise eşler birbirlerine güzel sözlerle hitap etmeyi ayıp sayar oldular.
Yada, ‘yahu yaşımız başımız geçmiş artık’ diyerek, aşkın ve sevginin gün olup sönmesi gereken bir
olgu olduğuna inandırdılar kendilerini. Nişanlılık dönemi yada evlilikler, denemek için yapılır oldu.
‘Yürütemez isek ayrılırız’ diyerek, adeta ayrılmak için evlenilir oldu.
Gerçek aşkın ve sevginin var olduğu yuvalarda hiç ayrılık olur mu!?
Yada aşktan ve sevgiden kaynaklanan huzursuzluk olur mu hiç!?
Canım… Cananım… Bitanem… Gibi sevgi ifadelerine ne kadar samimi davranıyoruz acaba? İnsan
‘Canım’ dediği, benliğinden bir parça gördüğü, ‘Canımı candan öte can bil…’
‘Ruhum ruhuna, gönlüm gönlüne, yüreğim yüreğine dayanak…’
‘Kanın biterse kanım, kanım biterse gözyaşlarım var unutma’ dediği sevgilisini yada aşkını nasıl kırar, nasıl üzer.
Söylemlerde samimiyet olsa, sevgililerin kalpleri kırılır mı hiç?!
O sevgi fısıltıları, dilden değil de yürekten kopup gelse, acılar ve çaresizlikler içinde kıvranır mı sevgili?!
Bu derece yoğun olan bir sevgi, yürekte her geçen gün çoğalması gerekirken, sönüp gider mi?!
Ve aşkın ayrılmaz parçası olan kıskançlıklar, yuva yıkmak yerine aşkı daha da alevlendirmesi gerekmez mi?!
Yoksa kıskançlıklarda mı yapaylaştı dersiniz?!
Hayatının her sahnesini örnek almak zorunda olduğumuz Resulümüzün eşlerine olan sevgisinden haberdar mıyız?!
Bu gün tüm edebiyatçıları susturacak, tüm sözde aşıkları kıskandıracak Resulümüz,
eşleriyle şakalaşır ve onları sevdiklerini, nasıl bir aşk ile bağlandıklarını söylemekten hiç çekinmezdi.
Aşkı sadece yüreğinde yaşatmaz dillendirirdi kimi zaman.
Hz Aişe, kendisini tanıtırken, önce babasının ismiyle, “Ebubekir kızı Aişe” diyor ve ekliyordu;
“ Ben Allah’ın Sevgilisinin Sevgilisiyim.”
O Resulün Sevgilisiydi. Bunu bilmesine rağmen sormadan edemezdi.
“Ey Allah’ın Resulü, beni seviyor musun?”
Allah’ın Resulü bu ne biçim soru demiyor, sevmesem burada ne işim var demiyor.
Cevap veriyor; “Evet Ya Aişe, tabi seviyorum!”
Bununla yetinmiyor Hz Aişe validemiz, dahasını da merak ediyor, acaba nasıl seviyordu?
Hemen soruyor; “Beni nasıl seviyorsun?” Peygamberimiz sevgi tanımlamasını yapıyordu sevgili eşine. İçten,
samimi ve hayran kalınan bir ifadeyle; “Kördüğüm gibi…”
Sevgiye bakın, aşka bakın. Açılmayan, çözülmeyen, kördüğüm gibi sevgi.
Hz Aişe aldığı bu cevap karşısında çok memnun kalmıştı.
Ve her zaman da alacağı cevap kendisini daha da mutlu edeceğinden sık sık sorardı;
“Ey Allah’ın Resulü Kördüğüm ne alemde?” O Yüce Resul, her defasında,
Hz Aişe’yi memnun eden cevabını veriyordu; “İlk günkü gibi..”
O sevgi örneği Yüce Resul, beraber yemek yerken ilk önce Hz Aişe’nin yemesini isterdi ve bir şey içilecekse,
önce Hz Aişe’ye içirirdi, sonra kendisi içerdi. İçerken de, Hz Aişe’nin içtiği yerden içmeye dikkat ederdi.
Bir et yemeği yeniyorsa mutlaka Hz Aişe’nin elindeki parçayı alır, onun ısırdığı yerden kendisi de ısırırdı.
Resulümüzden eşlere karşı davranış, aşk ve sevgi hususunda alacağımız daha nice nice örnekler vardır.
Devam edelim. Bir sahabe, Amr b. As soruyor; “Ya Resulallah! Halkın sana en sevgilisi kimdir?” cevap geliyor;
“Aişe…” Yani eşi… Yani sevgilinin Sevgilisi…
O Resul ki, birlikte sefere çıktıklarında, Hz Aişe, kolyesini kaybetmişti.
Peygamberimiz de kolyeyi aramaya başladı ve kolye bulunmadan oradan ayrılmak istemedi.
Susuz kalmalarına, gece yarısı olmasına rağmen gitmedi Allah’ın Resulü. Ve öylece dizinde sabahladı.
Hz Aişe, kaybolan kolyesini, kaldırdığı devesinin altında bulmuştu. Kızmadı, darılmadı sevgilisine Peygamber.
O Yüce Resül, “Çocuklarımın anası dediği”,
“Evimin hanımı” dediği Sevgili eşlerinden Hz Hatice validemizin vefatına o kadar üzülmüştü ki, iki büklüm olmuştu.
O yılın adını da koydu. “Hüzün yılı!” Var mı başka bir örneği dersiniz?!
Eşinin ölüm yılını “Hüzün yılı” olarak adlandıran başka bir sevgili var mı?!
“Gözbebeğim” derdi kimi zaman eşlerine. Sen sus, hep ben konuşayım demezdi eşlerine.
“Ya Aişe, konuş, gönlümüz açılsın” derdi.”Ferahlat Ya Aişe” derdi kimi zaman.
Evet, var mı acaba günümüzde hiç kördüğüm gibi bir sevgi? Var mı ilk günkü gibi canlılığını koruyan bir aşk?
Var mı yürekten bir gözbebeğimiz? Var mı ardından hüzün yılı ilan edebileceğimiz bir sevgili?
Yâda var mı, ölümümüzle beraber gelecek bir hüzünlü yıl?
harun avcı (tv 5)
Düşmanlarım bana ne yapabilir ki?
Ben cennetimi yüreğimde taşıyorum,
nereye gitsem o benimle gelir.
Hapsedilmem halvet,
sürgün edilmem hicret,
öldürülmem şehadettir.
Değil mi ki göğsümde
Allah'ın Kitabı ve
Rasulü'nün sünneti vardır!
"Şeyhül İslam İbni Teymiyye"
Aşk ancak bu kadar güzel anlatılırdı: Kördüğüm gibi...
kördüğüm çözmeye çalışıldıkça dolaşır.. sonunda ya bıkar bırakırsın ya da çözer kurtulursun..ikisini de istemeden kördüğüm haliyle aşkı sahiplenmek ne güzel...
Dilsad Hatun
08.01.2010, 20:44
Aşk mı Dedin :
Aşk mı dedin , Birazda biz tarifsizliğin tarifini yapalım
Ne yağacak yanlızlık sahralarına?
Aşk, kime göre yanmak, kimine göre gül, kimine göre de bülbül, bazılarına bakarsak, Hz. Yusuf, bazen de Züleyha. Biz hiç bakabildik mi gönül penceresinden haa…
Bazen parıltılı bir efsane, bazen şiir-âne Bazen de, gönül kalemiyle çizilen ve anlatılan avâre Aşk dedik ya gülüm çaresizlik değil, çare üretmektir çaresizliğin gölgesinde …
Aşk, yanmak değil, İbrahim-î bir muhabbetle yanmaktır…
Aşk, Mevlanâ değil, onun özüdür
Aşk, Yusuf değil, onun hayasıdır
Aşk, Yunus değil, onun sevdasıdır… Bence aşk odundur gülüm odun… Şaşırma bakma öyle tuhaf tuhaf yüzlere, doğru duydu kalp kulağın, odun diyorum Hani şu Yunus’un dağdan muhabbetle kestiği, aşka hangisi yakışır deyip muhasebe ettiği, kalem gibi bulmak için saatlerin verdiği odundan bahsediyorum… Muhabbet kapısından eğri girilmez…Şerefliler kapısından nefsine uyanlar geçemez… Zoru bulmak değil zora kolay sıfatını koyabilmektir
Aşk, güller arasında sevgiliğe hitap değil, dikenlerin arasından dikenlere dokundurmadan sevgiliyi geçirmektir…
Aşk, parmakta bir halka değil, kalpte tokmak olmalı…Çevirdiğin zaman tokmağı, cenneti aşmalı… Kapattığın zaman, nur cemali seyretmeli insan…
Aşk, bin yıl seni seviyorum naraları atmak değil, bir gecenin yalnızlık elbisesi giydiği, buz gibi bir havanın nefesleri kestiği, imkanların kesip imkansızlıkların başladığı, bir noktada sevgilinin elini tutup soğuğa inat bir sıcaklıkla, sessiz bir feryatla, “ İYİKİ VARSIN YAR” deyip muhabbetle, gözlerinin içine hasretle bakmaktır…
Aşk, şaşalı, pahalı dünyevî bir hediye değil “ MUHAMMED-Î BİR MUHABBETLE“ önemsemek ve önemsenmektir.
(Alinti)
vBulletin v3.8.3, Copyright ©2000-2024, Jelsoft Enterprises Ltd.