Dilsad Hatun
16.02.2010, 20:32
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'ye felsefecilerden bir grup geldi. Suâl sormak istediklerini bildirdiler. Mevlânâ hazretleri bunları Şems-i Tebrîzî'ye havâle etti. Bunun üzerine onun yanına gittiler. Şems-i Tebrîzî hazretleri mescidde talebelere bir kerpiçle teyemmüm nasıl yapılacağını gösteriyordu.
Gelen felsefeciler üç suâl sormak istediklerini belirttiler Şems-i Tebrîzî;
"Sorun!" buyurdu.
İçlerinden birini başkan seçtiler.
Hepsinin adına o soracaktı.
Sormaya başladı:
(1)*"Allah var dersiniz ama görünmez göster de inanalım."
Şems-i Tebrîzî hazretleri;
"Öbür sorunu da sor!" buyurdu.
O;
(2)*"Şeytanın ateşten yaratıldığını söylersiniz sonra da ateşle ona azâb edilecek dersiniz hiç ateş ateşe azâb eder mi?" dedi.
Şems-i Tebrîzî;
"Peki öbürünü de sor!" buyurdu.
O;
(3)*"Âhirette herkes hakkını alacak yaptıklarının cezâsını çekecek diyorsunuz. Bırakın insanları canları ne istiyorsa yapsınlar karışmayın!" dedi.
Bunun üzerine Şems-i Tebrîzî elindeki kuru kerpici adamın başına vurdu.
Soru sormaya gelen felsefeci derhâl zamânın kâdısına gidip dâvâcı oldu.
Ve;
"Ben soru sordum o başıma kerpiç vurdu." dedi.
Şems-i Tebrîzî;
"Ben de sâdece cevap verdim." buyurdu.
Kâdı bu işin açıklamasını istedi. Şems-i Tebrîzî şöyle anlattı:
(1)*"Efendim bana Allahü teâlâyı göster de inanayım dedi.
Şimdi bu felsefeci başının ağrısını göstersin de görelim."
O kimse şaşırarak;
"Ağrıyor ama gösteremem." dedi.
Şems-i Tebrîzî;
"İşte Allahü teâlâ da vardır fakat görünmez.
Yine bana şeytana ateşle nasıl azâb edileceğini sordu. (2)*Ben buna toprakla vurdum. Toprak onun başını acıttı. Hâlbuki kendi bedeni de topraktan yaratıldı.
Yine bana;
"Bırakın herkesin canı ne isterse onu yapsın. Bundan dolayı bir hak olmaz." dedi. (3)*Benim canım onun başına kerpici vurmak istedi ve vurdum. Niçin hakkını arıyor? Aramasa ya! Bu dünyâda küçük bir mesele için hak aranırsa o sonsuz olan âhiret hayâtında niçin hak aranmasın?" buyurdu.
Felsefeci bu güzel cevaplar karşısında mahcûb olup söz söyleyemez hâle düştü.
Gelen felsefeciler üç suâl sormak istediklerini belirttiler Şems-i Tebrîzî;
"Sorun!" buyurdu.
İçlerinden birini başkan seçtiler.
Hepsinin adına o soracaktı.
Sormaya başladı:
(1)*"Allah var dersiniz ama görünmez göster de inanalım."
Şems-i Tebrîzî hazretleri;
"Öbür sorunu da sor!" buyurdu.
O;
(2)*"Şeytanın ateşten yaratıldığını söylersiniz sonra da ateşle ona azâb edilecek dersiniz hiç ateş ateşe azâb eder mi?" dedi.
Şems-i Tebrîzî;
"Peki öbürünü de sor!" buyurdu.
O;
(3)*"Âhirette herkes hakkını alacak yaptıklarının cezâsını çekecek diyorsunuz. Bırakın insanları canları ne istiyorsa yapsınlar karışmayın!" dedi.
Bunun üzerine Şems-i Tebrîzî elindeki kuru kerpici adamın başına vurdu.
Soru sormaya gelen felsefeci derhâl zamânın kâdısına gidip dâvâcı oldu.
Ve;
"Ben soru sordum o başıma kerpiç vurdu." dedi.
Şems-i Tebrîzî;
"Ben de sâdece cevap verdim." buyurdu.
Kâdı bu işin açıklamasını istedi. Şems-i Tebrîzî şöyle anlattı:
(1)*"Efendim bana Allahü teâlâyı göster de inanayım dedi.
Şimdi bu felsefeci başının ağrısını göstersin de görelim."
O kimse şaşırarak;
"Ağrıyor ama gösteremem." dedi.
Şems-i Tebrîzî;
"İşte Allahü teâlâ da vardır fakat görünmez.
Yine bana şeytana ateşle nasıl azâb edileceğini sordu. (2)*Ben buna toprakla vurdum. Toprak onun başını acıttı. Hâlbuki kendi bedeni de topraktan yaratıldı.
Yine bana;
"Bırakın herkesin canı ne isterse onu yapsın. Bundan dolayı bir hak olmaz." dedi. (3)*Benim canım onun başına kerpici vurmak istedi ve vurdum. Niçin hakkını arıyor? Aramasa ya! Bu dünyâda küçük bir mesele için hak aranırsa o sonsuz olan âhiret hayâtında niçin hak aranmasın?" buyurdu.
Felsefeci bu güzel cevaplar karşısında mahcûb olup söz söyleyemez hâle düştü.