PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : BÜYÜK ASKER İSMET İNÖNÜYE HAKARET EDENLERE YAZIKLAR OLSUN


Sabiha Serin
12.05.2010, 18:38
BÜYÜK ASKER İSMET İNÖNÜ’YE HAKARET EDENLERE YAZIKLAR OLSUN


SİVAS POSTASI GAZETESİ KÖŞE YAZIMDIR: [Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]


Ülkemizin kurtuluşunda unutulmaz emeği olan, Türkiye’ye demokrasiyi getiren, , Kurtuluş savaşının Atatürk’ün yanında zaferle sonuçlanmasını, Lozan Antlaşmasının gerçekleştirilmesini sağlayan, Türkiye Cumhuriyetinin kurucularından İkinci Cumhurbaşkanımız, büyük asker ve devlet adamı, İnönü savaşlarının muzaffer komutanı İsmet İnönü’yü Hitler’e benzetilmesine yazıklar olsun.. Kurtuluş Savaşına, Cumhuriyet’e saygısı olan herkese söylenen bu söz, ayrıca bütün Türk Ulusuna yapılan hakarettir ve Türk ulusu bu sözü esefle kınamıştır.

Türkiye’de halen şehitlerimize analar ağıtlar yakarken, Terör, işsizlik ve açlık devam ederken, memur, işçi, emekli ve esnaf ekmek parası derdinde iken, sahtekarlar vatandaşı sömürmeye devam ederken, aslanlar gibi gençlerimiz diplomalı işsiz gezerken, sağlık kurumlarından tutunda bir çok kurumlarda halen binlerce sorunlar çözülmemişken, vatandaş her gittiği kurumda sürünürken, kültür, sanat,eğitim gün geçtikçe uçuruma giderken,v.s. bütün bu sorunlara çözüm arayışı bulmak, Ülkemize hizmet etmek varken Büyük asker İsmet İnönü’nün bıyığına laf söylemek yakışır mı hiç. Yazıklar olsun.

Yediğimiz içtiğimiz gıdalar sağlıksız ve tesadüfen yaşıyoruz. Ne olduğunu ve gelecekte sonuçlarının neler getireceğinin meçhul olduğu ithal etleri vatandaşa yedirmeye çalışmak doğrumu?.Onun yerine, tarımın, köylünün, çiftçinin, endüstrinin sorunlarına el atılsa. Mis gibi yerli etimiz varken neden ne eti olduğu belli olmayan ithal et yiyelim. Emeklilerin maaşları artacağı yerde her ay düşmekte, nedenini sorduğunuz zamanda her kafadan bir ses gelmektedir. Her kurumda hak etmeden koltuk sevdalısı yetkililerin çoğu yaptığı işi bilmiyor, deneyimsiz. Nasıl olmuşsa işte amca, dayı sayesinde bir koltuk kapmış. Bu durumda vatandaşın sorunlarını anlamıyor ki ve aydınlatsın.Bugün git yarın gel diyerek oyalıyor... Vatandaş her konuda kime, neye inanacağını şaşırmıştır. Açsın, susuzsun, evsiz barksızsın, hastasın,Vatandaşın hali kimin umurunda. Onlara göre otur koltukta, al maaşını .Hayat devam ediyor mu ediyor işte..

Bir Türk Vatandaşı olarak yazılı ve görsel basından en yüce divan olan TBMM de olan saygısız insan iletişimini ve kavgaları izlemeye utanıyorum. Yetkililerimiz ise Türkiye’nin bunca sorunlar yumağında boğulan halkı umursamayıp halkına örnek olacağı yerde ne acıklıdır ki Bütün dünya tarafından Tarihimizde adı onurla anılan Kurtuluş Savaşı kahramanı, Devlet adamı İsmet İnönü’ye laf söyleyen var. Çok yazık!

Türkiye’yi yönetenler! Lütfen Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ve büyük asker İsmet İnönü’nün ve bütün şehitlerimizin kemiklerini sızlatmayınız. Birbiriniz ile kavgayı gürültüyü bırakınız da halkın sorunlarını çözümlemek ve çözüm arayışı bulmak için çalışınız. Türk ulusu olarak Ülkemizde Atatürk İlke ve İnkılaplarına, Cumhuriyet’e, Şanlı Türk Bayrağımıza sahip çıkan, huzur ve barış dolu, insanca yaşanılan bir Türkiye ve halkını koruyan, halkın sağlığını ve geleceğini düşünen yetkililer istiyoruz. Güzel Ülkemiz bugünlere kolay gelmedi. İsmet İnönü’nün bıyığını bırakınız da lütfen çalışınız. Kavga gürültü dinlemekten halk yoruldu, usandı, gülmeyi unuttuk. Ne olur bir damla da güzel şeyler yapınız, güzel şeyler görelim ve duyalım. Halk yoksullukla, yaşamla mücadele veriyor farkında mısınız? Sabrı taşmak üzere! Evine bir kilo değil bir gram et, bir ekmek götüremeyenler var farkında mısınız?

Ama ne yazık ve ne acı ki yüce divan TBMM de ve medyada birbiriniz ile kavga etmekten, kavgaları ayırmaktan, muhalefet ile düello yapmaktan, ülkeleri gezmekten, İsmet İnönü’nün bıyığı ile uğraşmaktan, durmadan açılışlar yapıp kurdele kesmekten,,sonu gelmeyen inşaatlara temeller atmaktan, dinlemeye gelenleri uyutan konferanslara gitmekten, halkın sorunlarını görmeye ve çareler bulmaya fırsatınız olmuyor ki? Yiyin için, gezin hayatınızı yaşayın, uçaklar ve dünya emrinizde, her şey, lüks hayat sizindir.. Umurunuzda mı Türkiye?
Sizlere göre “ÖLEN ÖLÜR KALAN SAĞLAR BİZİMDİR” değil mi ?
YAZIKLAR OLSUN

Ne diyeyim halin zordur vatandaş… Allah yardım etsin.


SABİHA SERİN

58DOGAN*BULUT
12.05.2010, 18:51
bu vatan için mucadele etmiş bir kişi bağımsızlımızdan büyük rolu olan büyük asker benim siyasi görüşüm farklı ola bilir ama bu doğruları söylememe engel değil büyük komutan ismet inönüyü hakaret edenleri bende kınıyor vatan için mucadele etmiş insan ister sağcı olsun ister solcu önünde eğilirim

Daloğlu
12.05.2010, 19:03
İnönü cumhuriyet tarihinde 3 kişiliğe sahiptir. Kurtuluş savaşında Asker İnönü, Mustafa Kemal'in Başbakanı ve son yıllardan Başbakanlıktan azlattiği İnönü ve Mustafa Kemal öldüğünde Milli Şef İnönü.
Siz hangi İnönüden bahsediyorsun, ''Anadoluda Geldi İsmet Gitti Kısmet'' sözleri ile anılan İsmet'ten mi ?
Yoksa Mustafa Kemal ölür ölmez fotoğraflarını indirttiren ve kendi fotoğraflarını astıran Milli Şeften mi ?
Yoksa zorunlu olarak girdiği ilk demokratik seçimlerde açık oy, gizli tasnif yöntiminin mucidi İnönüden mi ?
Bırakın Allah aşkına bu milletin ekseri çoğunluğu İsmet İnönüyü sevmez, ve anılmasından hoşlanmaz. Ha Hitlere benzemiş, ha Maoya hiç fark etmez. İsmet İnönü milletin sevmediği tarihi bir şahsiyettir.

Arif Coşkun
12.05.2010, 19:49
Her ne olursa olsun yakın tarihimizde, bu ülke için canını ortaya koymuş ülkesi için elinden geleni yapmış bu devlet büyüklerimizin, kaşıyla, bıyığıyla uğraşıp suni gündem yaratmak yerine, ülkemde işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk açlık tavan yapmış, onlarla uğraşsınlar, halkın refahı için çalışsınlar, sıkıştıkça çaresiz kaldıkça geçmişe saldırmak sataşmak size birşey kazandırmaz !!!
Hayattakilerden vazgeçtik bari İnsanların ölüsüne saygınız olsun. Paylaşım için teşekkürler Sabiha hanım.

Siyahnur
12.05.2010, 21:10
Tepkiniz yersiz diye düsünüyorum,insan muhabbet beslediklerini savunmali ama Inönü nün "Tek millet, tek parti, tek sef" diye bi sistem kurdugunu red edemezsiniz,ki bu ayni zamanda Hitlerin Almanya icin buldugu slogandi.

Aralarida ne kadar iyiymis... :)


[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]


[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]

sandalli
12.05.2010, 21:30
Bu tür konulari özlemisiz, paylasim icin tesekkürler Sabiha hanim..

Arif Coşkun
12.05.2010, 22:00
Tepkiniz yersiz diye düsünüyorum,insan muhabbet beslediklerini savunmali ama Inönü nün "Tek millet, tek parti, tek sef" diye bi sistem kurdugunu red edemezsiniz,ki bu ayni zamanda Hitlerin Almanya icin buldugu slogandi.

Aralarida ne kadar iyiymis... :)







Mustafa İsmet İnönü (24 Eylül 1884-25 Aralık 1973)

Asker, devlet ve siyaset adamı. Türkiye’nin ikinci cumhurbaşkanıdır. Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasında çok önemli bir rol oynamış, Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsız bir devlet olarak dünya sahnesinde yerini almasını sağlayan Lozan Antlaşması’nı imzalamış, birçok kez de başbakanlık yapmıştır.


Öğrenim ve İlk Görevleri

Ortaöğretimini Sivas Askeri Rüşdiyesi’nde (1895) tamamladı. Mühendishane-i Berri-i Hümayun’u (1903) topçu teğmeni olarak birincilikle bitirdi. 1906′da Erkân-ı Harbiye Mektebi’ni gene birincilikle bitirerek kurmay yüzbaşı rütbesiyle Edirne’deki 2. Ordu’nun 8. Alay’ında bölük komutanlığına atandı. Bu görevi sırasında, Makedonya’daki örgütlenmesinden etkilenerek İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne üye oldu (1907). Ama uzun süre cemiyet içinde herhangi bir etkinlik göstermedi; askerliği ön planda tuttu. 1908′de kolağası (önyüzbaşı) oldu ve 31 Mart Olayı (13 Nisan 1909) olarak bilinen ayaklanmayı Selanik’ten gelerek bastıran Hareket Ordusu’nda görev aldı.

1910′da Yemen Ayaklanması’nı bastırmakla görevlendirilen Ahmed İzzet Paşa’nın karargâhında görevlendirildi. Buradaki hizmetleri nedeniyle kendisine dördüncü dereceden Mecidiye Nişanı ve bir yıl kıdem verildi. 26 Nisan 1912′de binbaşılığa yükseltildi ve Yemen Mürettep Kuvvetleri kurmay başkanı oldu. Balkan Savaşı çıkınca (1912) İstanbul’a döndü (1913), Çatalca’daki sağ cenah komutanlığı emrine verildi. 1914′te harbiye nazırlığı ve erkân-ı harbiye-i umumiye reisliğine (genelkurmay başkanlığı) atanan Enver Paşa’nın başlattığı ordunun yenileştirilmesi hareketinde etkin rol oynadı. 29 Kasım 1914′te kaymakam (yarbay), 14 Aralık 1915′te miralay (albay) oldu ve Çanakkale’deki 2. Ordu’nun kurmay başkanlığına atandı. I. Dünya Savaşı’nda Doğu Cephesi’nde görevlendirildi. Bu sırada Mustafa Kemal Paşa da (Atatürk) bu ordunun 16. Kolordu komutanlığına atandı. İsmet Bey, 1916′nın yaz aylarında bir süre çarpışmaları yönetti. Ocak 1917′de 2. Ordu komutan vekili Mustafa Kemal Paşa’nın önerisiyle 4. Kolordu komutanlığına atandı; stratejik birliklere komutanlık dönemi de bu göreviyle başladı. Mayıs 1917′de Suriye Cephesi’nde 20. Kolordu komutanlığına, 19 Haziran’da da 3. Kolordu komutanlığına atandı. Bir süre sonra İstanbul’a geri çağrıldı ve Halep’te 7. Ordu’nun oluşturulmasında görev aldı. Daha sonra bu orduda kolordu komutanlığına getirildi ve 7. Ordu’nun komutanlığını üstlenen Mustafa Kemal Paşa ile gene yakın ilişki içinde oldu.

Mütareke ve Milli Mücadele Dönemleri

Mondros Mütarekesi’nin (30 Ekim 1918) imzalanmasından az önce rahatsızlanarak İstanbul’a dönen İsmet Bey, 24 Ekim 1918′de Harbiye Nezareti’nde müsteşarlığa atandı. 29 Aralık’ta Paris Barış Konferansı’na (1919) hazırlık için kurulan komisyonda askeri müşavir oldu; 4 Ağustos 1919′da yalnızca sekiz gün için Askeri Şûra Muamelat-ı Umumiye müdürlüğüne, bir ara da jandarma ve polis örgütünün iyileştirilmesi için kurulan komisyona üye olarak atandı. Bütün bunlar genellikle birkaç günlük görevlerdi.
İsmet Bey, ilk kez 8 Ocak 1920′de, yalnızca bazı danışmalarda bulunmak için Ankara’ya gitti ve kısa bir süre Mustafa Kemal’le çalıştı. Yeni kurulan Ali Rıza Paşa hükümetinde harbiye nazırı olan Fevzi Paşa’nın (Çakmak) çağrısı üzerine şubat sonlarında İstanbul’a gitti. 9 Nisan 1920′de Mustafa Kemal’in çağrısı üzerine Ankara’ya döndü ve İstanbul’la bütün resmî bağlarını kopardı.
23 Nisan 1920′de açılanaTürkiye Büyü# MilletyMeclisi7ne (TBM\) Edirn} millet?ekili olarak katılan İsmet Bey, 3 Mayıs’ta İcra Vekilleri Heyeti’nde erkân-ı harbiye-i umumiye vekili (o dönemde genelkurmay başkanı) oldu. Bu görevi üstlendiğinde albaydı ve kendisinden hem rütbe, hem kıdemce çok ileride komutanlar (örn. Kâzım Karabekir ve Ali Fuat (Cebesoy) paşalar) vardı. İsmet Bey, 6 Haziran’da İstanbul’da divanı-harp tarafından gıyabında ölüm cezasına çarptırıldı.
10 Kasım 1920′de milletvekilliği ve vekillik görevi saklı kalmak üzere Garp Cephesi Kuzey Kesimi Komutanlığı’na atandı; 4 Mayıs 1921′de de Garp Cephesi komutanı oldu. Çerkes Ethem ayaklanmasının ve iç isyanların bastırılmasında etkin rol oynadı. Ocak ve Nisan 1921′de I. ve II. İnönü savaşlarında Yunan ilerlemesini durdurdu. 1921-22 yıllarında Sakarya Savaşı, Büyük Taarruz ve Başkumandanlık Meydan Savaşı’nda etkin rol oynadı.

Siyasal Yaşamı

Milli Mücadele’nin sonunu belirleyen Mudanya Mütarekesi görüşmelerinde (3-11 Ekim 1922) Türk tarafını temsil eden İsmet Paşa, 26 Ekim 1922′de hariciye vekili oldu. Lozan görüşmelerinde murahhas heyetin başkanlığını yaptı; yeni devletin bağımsızlığını ve egemenliğini onaylayan, Sevres Antlaşması ve Mondros Mütarekesini geçersiz kılan Lozan Antlaşması’nı imzaladı.
İkinci dönem (1923-27) TBMM’de Malatya milletvekili olarak bulunan İsmet Paşa, Fethi Bey’in (Okyar) kurduğu İcra Vekilleri Heyeti’ne gene hariciye vekili olarak girdi. 23 Ağustos’ta Lozan Antlaşması’nın TBMM’de kabulü, siyasal-diplomatik başarılarının en önemlisi oldu.
29 Ekim 1923′te Cumhuriyet’in ilanı ile sonuçlanan süreçte, Mustafa Kemal’le yakın siyasal işbirliği içindeydi. İlk Cumhuriyet hükümetini kurdu (30 Ekim); aynı zamanda Halk Fırkası (sonradan Cumhuriyet Halk Partisi-CHP) genel başkan vekilliğini üstlendi. Böylece hükümet ve parti üzerinde otorite kurma olanağı elde etti. Muhalefet partisi olarak kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (TPCF) karşısında istediği yetkileri elde edemediği için 8 Kasım 1924′te başvekillikten istifa etti; 21 Kasım 1924′te yeni hükümeti Fethi Bey kurdu. Doğudaki Şey Said Ayaklanması üzerine 3 Mart 1925′te İsmet Paşa yeniden hükümeti kurmakla görevlendirildi. Ayaklanmanın bastırılmasında hükümet başkanı olarak önemli rol oynadı. Bu tarihten sonra, yeni devletin ve tek parti yönetiminin oluşumunda Mustafa Kemal ile birlikte en önemli siyasal kişilik olarak belirdi.
1934′te Soyadı Kanunu çıktığında Atatürk’ün verdiği İnönü soyadını alan İsmet Paşa, 1924′ten 1937′ye değin başvekillik görevini aralıksız sürdürdü. Bu dönemde ülkedeki bütün önemli siyasal gelişmelere damgasını vurdu. Siyasal muhalefetin etkisizleştirilmesinde, Kemalist reformların ilanında ve uygulanmasında, iktisat politikasında devletçilik ilkesinin kabulünde ve uygulanmasında çok önemli rolü oldu.
İnönü Eylül 1937′de Atatürk’le aralarındaki bazı görüş ayrılıkları yüzünden ve onun isteğiyle başvekillikten ayrıldı. CHP’nin genel başkan vekilliğinden de alındı. Görüş ayrılıkları büyük ölçüde İnönü’nün devletçilik uygulamalarından doğmuştu. Atatürk devletçilik uygulamalarının İnönü’nün düşündüğü biçimde genişletilmesinden yana değildi ve aynı görüşü paylaşan iktisat vekili Celal Bayar’ı İnönü’ye karşı siyasal bir seçenek olarak görüyordu. İnönü ikinci kez başvekillikten ayrılınca yerine Celal Bayar atandı. İnönü bu dönemde yalnızca TBMM’de Malatya milletvekili olarak görev yaptı.

Cumhurbaşkanlığı ve Çok Partili Dönem

İsmet İnönü Atatürk’ün ölümü üzerine 11 Kasım 1938′de cumhurbaşkanlığına seçildi. Etkin siyasal yaşamdan çekildikten bir yıl sonra cumhurbaşkanı seçilebilmesi, büyük ölçüde Cumhuriyet’le özdeşleşmiş olmasıyla ilgiliydi. Cumhurbaşkanlığının yanı sıra CHP genel başkanlığına da getirildiğinden yönetim üzerinde geniş otorite sahibi oldu. CHP’nin 26 Aralık 1938′de toplanan I. Olağanüstü Kurultay’ında partinin “değişmez genel başkan”ı seçildi. Ayrıca kendisine “Milli Şef” sıfatı verildi.
Cumhurbaşkanı seçilmesinden hemen sonra başlayan II. Dünya Savaşı (1939-45) döneminde İnönü ülkeyi savaştan uzak tutmaya çalıştı. Savaş yıllarındaki ekonomik ve toplumsal sıkıntılar ise, dönemin unutulmayan mirası olarak kaldı. Gene bu dönemde İnönü’nün öncülüğündeki Köy Enstitüleri kuruldu ve geliştirildi.
II. Dünya Savaşı’nın hemen ardından, gerek uluslararası siyasetteki gelişmeler, gerekse ülke içindeki yeni oluşumlar rejimin genel niteliğinde önemli değişiklikleri gündeme getirdi. İnönü, çok partili yaşama geçişte ülkedeki siyasal liberalleşme hareketinde etkin rol oynadı; hem CHP içinde yeni politikaya karşı çıkan muhalefet grubunun güçlenmesini önlemeye çalıştı, hem de yeni ve güçlü bir muhalefet partisinin kurulmasını destekledi.
14 Mayıs 1950 genel seçimlerinden sonra CHP iktidarı Demokrat Parti’ye (DP) bırakırken, İsmet İnönü de cumhurbaşkanlığından ayrıldı ve ana muhalefet partisi genel başkanı olarak siyasal rolünü sürdürdü. On yıllık muhalefet döneminde partisinin başında kaldı ve iktidarın zamanla sertleşen siyasal baskılarına karşın, CHP’nin yeniden güçlenmesine katkıda bulundu.
DP, 27 Mayıs 1960 hareketiyle iktidardan uzaklaştırıldı. Yeni anayasa kabul edilip, 15 Ekim 1961 genel seçimlerinden CHP birinci parti olarak çıkınca, İnönü yeniden hükümeti kurmakla görevlendirildi. Bu dönemde CHP-AP, CHP-YTP-CKMP ve CHP-Bağımsızlar koalisyon hükümetlerine başkanlık etti. Yeni kurulan siyasal sistemin sağlıklı biçimde işlemesi için çaba gösterdi. 27 Mayıs hareketinin doğurduğu sorunlarla da uğraşarak 22 Şubat ve 21 Mayıs 1963′te iki darbe girişimini önledi. 1964 Kıbrıs olayları sırasında ABD’nin Türkiye’nin adaya müdahalesini önlemesi üzerine dış politikada çok yönlü arayışlara girdi. Planlı ekonomi, sendikalar, grev ve toplu sözleşme yasalarının çıkarılması, Ortak Pazar üyeliği, SSCB ile iyi ilişkiler kurulması da bu döneme rastlar. İnönü hükümeti 6 Şubat 1965′te yerini Suat Hayri Ürgüplü hükümetine bıraktı. 10 Ekim 1965 seçimlerinde partisinin seçimi kaybetmesi üzerine, parti içi görüş ayrılıkları derinleşti. İnönü’nün desteklediği “ortanın solu” politikası parti tarafından benimsendi.
Silahlı Kuvvetler’in 12 Mart 1971′deki müdahalesinden sonra, CHP’nin tutumu konusunda parti içinde önemli görüş ayrılıkları belirdi ve İnönü parti genel sekreteri Bülent Ecevit’le anlaşmazlığa düştü. Ecevit’e göre, müdahalenin amacı, CHP içinde egemen olan “ortanın solu” politikasına son vermek ve partinin iktidar olmasını önlemekti. İnönü ise, müdahaleye açıkça karşı çıkılmasını onaylamıyordu. Yeni kurulacak hükümete partinin üye verip vermeyeceği konusunda beliren anlaşmazlık sonucunda Ecevit istifa etti. Ecevit’le yoğun bir mücadeleye giren İnönü, Mayıs 1972′de toplanan V. Olağanüstü Kurultay’da, politikasının partisince onaylanması durumunda istifa edeceğini açıkladı. Kurultayda parti meclisi Ecevit’in yanında yer alınca da 8 Mayıs 1972′de CHP genel başkanlığından ayrıldı. Türk siyasal yaşamında parti içi mücadele sonucunda değişen ilk genel başkan olan İnönü 4 Kasım 1972′de CHP üyeliğinden, 14 Kasım 1972′de de milletvekilliğinden istifa etti. Başvurusu üzerine tabii senatör olarak Cumhuriyet Senatosu’nda görev aldı.
25 Aralık 1973′te ölen İnönü 27 Aralık’ta devlet töreni ile Anıtkabir’de toprağa verildi. Anılarının bir bölümünü Hatıralarım, Genç Subaylık Yılları, 1884-1918 (1968) adı altında toplamış, ayrıca çeşitli tarihlerdeki söylev ve demeçlerini içeren İsmet Paşa’nın Siyasi ve İçtimai Nutukları, 1920-1933 (1933), İnönü Diyor ki (1944), İnönü’nün Söylev ve Demeçleri I, 1920-1946 (1946) gibi kitapları yayımlanmıştır.


İnönü, Atatürk İnkılâplarının gerçekleşmesinde ve Türkiye Cumhuriyeti'nin sağlam temeller üzerine oturtulmasında Atatürk'ün en yakın mesai arkadaşıydı.
Gurbetsokakları böyle bir devlet adamını alaya alıp komik birşeymiş gibi sırıtarak bir iki cümleyle özetleyemezsiniz, niyetiniz amacınız ne bilemiyorum ama en azından emeğe saygı duymak gerekir.
Biraz uzun bir yazı ama, bilgilenme adına okuma zahmetine değer diye düşünüyorum.

h.a.y.
12.05.2010, 23:26
İsmet İnönü'nün hiç de öyle abartılacak bir şahsiyet olduğunu düşünmüyorum.

Lozan'ı abarta abarta bitiremedik yıllarca.. İyi de biz savaşı kazanan taraf değil miydik? Lozan da kaybettiklerimizi de az çok biliyoruz.

İnönü savaşlarında da acaba tek kahraman İsmet İnönü müydü? Bunu da sorgulamak lazım.

Kurtuluş Savaşımızın en büyük 2. komutanı Kazım Karabekirdir ama nedense herkes şanslı doğmuyor. Ya da bir Fevzi Çakmak ismet İnönü kadar anılmayı hak etmiyor muydu?

ömer yalcin
12.05.2010, 23:53
o zamanda millet acti simdide ac degisen hic bir olmadi yani, ve su an tüm dünya ac bunuda kim gelirse gelsin degistiremez. Su konuyada degisnmek istiyorum ben almayada yasiyorum,Hitler memleketine neler yapmis bunlarida bir arastirin isterseniz.Bizim hangi büyüklerimiz Milleti icin ne yapmis bir fabrikami yoksa yolmu. bence artik bu laflara cocuklar bile gülüyor. INSANLAR
universite okuyor ama is yok yani aclar.Bu dumu ne Inönü nede Atatürk degistirebilir. Tüketici degil üretici olalim derim,gecmisimiz bize ne kazandir sorarim size hic bir sey degilmi ,aksini isbat eden varmi.

H_Turan
12.05.2010, 23:56
Tarihi Şahsiyetlerdir Bazı şeyleri Onlara Borçluyuz Fakat O kişilerin Hataları Yanlışları Olmadığı anlamına gelmez

Bazılarımız Bunu Bir türlü Anlayamıyor bir türlü

ömer yalcin
13.05.2010, 00:00
H_TURAN gardas bizim millet bunlari nalyamazda iste kulatan duyma seylerler konusuyorlar...

harf hatalarimdan dolayi özür dilerim..

Sabiha Serin
13.05.2010, 08:17
Ulusca Tarih kitaplarının bir kez daha okunmasını öneriyorum.
Ülkemizin kurtuluşunda bunca emeği olan İsmet İnönü'ye türlü kusur bulanlar yakında Uluönder Mustafa Kemal Atatürk'üde eleştirmeye başlarsa hiç şaşmam.
Öyle bir ülke olduk ki hazmedemediğimiz her kim olursa olsan kusur arayacak mutlaka birşeyler buluyoruz. Geçmişte bizler için, Ülkemizi,n kurtuluşu için vatan uğruna canını siper eden bütün kahramanlarımızı minnetle anıyorum. İyiki bugünleri görmüyorsunuz. Ulus olarak öyle nankör olduk ki kemiklerinizi sızlatanlara YAZIKLAR OLSUN ..
.Yattığınız yer cennet olsun.

ela58
13.05.2010, 09:00
Maelsef bu hakareti yapanlar vatan haini diyecek bşe bulamıyorum zaten gereken açıklamalar yapılmış vatanımızı kötülemek isteyenlere yazıklar olsun.

Glock23
13.05.2010, 09:25
" Yigiti oldur ama hakkini ver."

Her nekadar sevmesem de veya gecmiste yaptigi bazi seyleri onaylamasam da, Ismet Inonu' nun bu vatan icin yaptiklarini inkar etmek vicdansizlik olur.

Arif Coşkun
13.05.2010, 09:50
Hayatta ben hiç bir insan tanımıyorumki hatasız olsun. Hepimizin istem dışı veya bazı durumlarda olsada hatalarımız mutlaka olmuştur ve olacaktırda. Herkes her insan kendi gibi düşünsün ister, bundandırki fikir ayrılıkları ortaya çıkar.İnsanları oldukları gibi kabul etmek durumundayız.
Kimse kulaktan dolma bilgi felan söylemiyor, onu söyleyen arkadaş hangi tarih kitaplarını okumuş hangi araştırmaları yapmış ta bizimki kulak dolması oluyor, onunki nerden dolma merak ettim doğrusu. Tarih yalan söylemez, tarihimizi iyi araştırıp iyi analiz edip haklının hakkını vermeliyiz. Hatalarıyla, sevaplarıyla Atatürk'ün en yakın silah arkadaşı cumhuriyet kurucusu büyük devlet adamı İsmet İnönü'yü bir kez daha sevgi ve saygıyla anıyorum.

abdulvahid
13.05.2010, 10:33
Tarihe mal olmuş kişileri,tarihi dönem içerisinde ve dönem şartlarında değerlendirmek daha mantıklı olur.
İnönü elbette ki bu ülke için güzel şeyler yapmıştır,ülkenin işğaline karşı direnmiş,mücadelede yer almıştır.
Bu konularda kimsenin ona bir söz söyleme hakkı yoktur.

Ancak,Atatürkün ölümünden sonraki siyasi hayatını,mücadelesini,yaptıkla rını ben asla ve kat'a onaylamıyorum.
12 yıo bu ülkeyi tam bir baskıcı zihniyetle yöneten odur,
Tek Parti iktidarı döneminde dini yaşantının her yerine müdahale eden odur,
Camileri ahırlara dönüştüren,Ezanı bile yasaklayıp,nice din adamını zindanlarda çürüten odur....

Hitler yakıştırmasına gelince,
Siyaseten yapılan değerlendirmelerde kasdı aşmak her an muhtemeldir.

Salim58
13.05.2010, 10:46
Yorumlara bakıyorumda sevene alkış sevmeyenede neden sevmiyorsun niye sevmiyorsun gibi sözler var.:) herkes sevmek zorundamı hayır sevmem için geneline bakarım geneli zayıfsa sevmememde normal.yaptığı güzel şeylere saygı duyuyorum.saygı duymak ayrı sevmek ayrı,ekzisi artısından çoksa ben'de sevmeyenlerdenim.;)

Arif Coşkun
13.05.2010, 11:03
Hiç kimse kimseyi zorla sevemez! Zaten böyle birşey demeyede kimsenin hakkı olamaz. Yazılan yorumlarda "Niye sevmiyorsun" diye bir yazıyada rastlamadım. Kim öyle birşey yazmışsa saçmalık derim buna.
Artılar eksiler kişiden kişiye değişir. Değişmek zorunda da, Herkesin doğrusu kendinedir. Tek tip tek düşünce tipi insan olamaz zaten. Farklı fikirlerin konuşması, tartışması doğruyu bulma adına bir zorunluluktur. Büyük ozanımızın Aşık Veysel'in dediği gibi "Koyun kurt ile gezerdi fikir başka başka olmasa" :)

ömer yalcin
13.05.2010, 12:34
Yüce ALLAH her seyi bizden daha iyi biliyor,ama bizede düsünmemiz icin akil vermis. gayri müslümlere mekani cennet olsun diyemem............

LaEdri
13.05.2010, 12:41
Cumhuriyet tarihimizde eleştirlemeyecek kadar mükemmel insan yoktur onu eleştirenleri de kınamaya kimsenin hakkı..

h.a.y.
13.05.2010, 15:54
Ulusca Tarih kitaplarının bir kez daha okunmasını öneriyorum.
Ülkemizin kurtuluşunda bunca emeği olan İsmet İnönü'ye türlü kusur bulanlar yakında Uluönder Mustafa Kemal Atatürk'üde eleştirmeye başlarsa hiç şaşmam.
Öyle bir ülke olduk ki hazmedemediğimiz her kim olursa olsan kusur arayacak mutlaka birşeyler buluyoruz. Geçmişte bizler için, Ülkemizi,n kurtuluşu için vatan uğruna canını siper eden bütün kahramanlarımızı minnetle anıyorum. İyiki bugünleri görmüyorsunuz. Ulus olarak öyle nankör olduk ki kemiklerinizi sızlatanlara YAZIKLAR OLSUN ..
.Yattığınız yer cennet olsun.

Sabiha Hanım yaptığınız çıkarımı yanlış buluyorum. Atatürk'ü sevmenin yolu İsmet İnönüyü sevmekten mi geçiyor?Şu an bile İsmet İnönü'yü Atatürkten ayrı düşünemiyorsunuz. Bu da onu dokunulmaz kılıyor değil mi?

Atatürk'ün ölümüden sonra Atatürk posterlerini indirip kendilsininkileri astıran yine İsmet İnönü değil miydi?Bizim İsmet İnönü'ye olan sevgimizden önce İsmet İnönü'nün Atatürk sevgisini sorgulayın. Onun Atatürk'e olan sevgisi de bana hiç samimi gelmiyor..

Kurtuluş SavaşımızIN nice isimsiz kahramanları .Dünyada şanınız yüceltilmedi, ahirette yeriniz cennet olsun..

_DuMaN_58
13.05.2010, 16:35
Her insan hayatı boyunca hata yapmıştır, yanlış kararlar almıştır. Kimine göre o yanlışlar o hatalar, hata da değildir yanlışda değildir.

İnsanları sevmemek, o kişilerin aldığı kararlar sonucu ortaya çıkar. Türkiyede her insan aynı görüşe sahip değildir. Her vatandaş kendi görüşüne uygun kararları onaylar, uygun olmayanları ise kınar. Hatta kendine düşman seçer..

O günlerde bazı kararları alanlar, içlerinde bulundukları durumlara göre hareket etmişlerdir. Fakat Türkiyede değişmemesi gereken bazı değerler vardır. Eğer bu değerler değiştirilmek istenirse, bazı vatandaşlarda görüşlerine uygun olmadıgı için hoşnut duymazlar.

Peki alınan her karar bu şekilde mi tepki almılştır? Hayır. Türkiyede nasıl değişmemesi gereken değerler varsa artık değişmesi gereken şeylerde vardı. Ne zaman bu değişiklikler yapıldı. O kararlar, o görüşte olanlar tarafından hep sevildi hala da seviliyor.

Bence kimin sevildiği yada sevilmediği önemli değil. Bence önemli olan BUGÜNdür. Bugun, o eskide alınan kararların faydası olup olmadığıdır diye düşünüyorum...

h.a.y.
13.05.2010, 16:44
Her insan hayatı boyunca hata yapmıştır, yanlış kararlar almıştır. Kimine göre o yanlışlar o hatalar, hata da değildir yanlışda değildir.

İnsanları sevmemek, o kişilerin aldığı kararlar sonucu ortaya çıkar. Türkiyede her insan aynı görüşe sahip değildir. Her vatandaş kendi görüşüne uygun kararları onaylar, uygun olmayanları ise kınar. Hatta kendine düşman seçer..

O günlerde bazı kararları alanlar, içlerinde bulundukları durumlara göre hareket etmişlerdir. Fakat Türkiyede değişmemesi gereken bazı değerler vardır. Eğer bu değerler değiştirilmek istenirse, bazı vatandaşlarda görüşlerine uygun olmadıgı için hoşnut duymazlar.

Peki alınan her karar bu şekilde mi tepki almılştır? Hayır. Türkiyede nasıl değişmemesi gereken değerler varsa artık değişmesi gereken şeylerde vardı. Ne zaman bu değişiklikler yapıldı. O kararlar, o görüşte olanlar tarafından hep sevildi hala da seviliyor.

Bence kimin sevildiği yada sevilmediği önemli değil. Bence önemli olan BUGÜNdür. Bugun, o eskide alınan kararların faydası olup olmadığıdır diye düşünüyorum...


evet önemli olan bugündür ve bugün Türk demokrasisi kör ve topal ilerlemeye çalışıyorsa onu kör ve topal hale getirenlerden birisidir İsmet İnönü.o yüzden sevmiyorum

Arif Coşkun
13.05.2010, 17:36
İşler ne zaman sarpa sarsa hemen geçmişe dönülür. Gündemi değiştirmek senoryaları ortaya atılır. Buda yeterli olmazsa Cumhuriyetin ilk dönemlerinde bir şeyler bulunmaya çalışılır.

Bazı kurum ve kişiler suçlanmaya çalışılır. Yargıyı birbirine düşürürler. Nedense günah keçisi gibi suçlamaların önceliğini yeri doldurulamayan büyük insan İsmet İnönü yer alır.

Bu asılsız ve gülünç suçlamayı yapmak önce o dönemin içerde ve dışarıda gelişen olayları ve tarihi iyi bilmek gerekir. Kulaktan dolma, derme çatma bilgilerle ileri geri konuşmak çok kolay olur.

Sayın İnönü’nün Cumhurbaşkanlığının ilk yıllarında Dünyada II. Dünya savaşı öncesi ve sonrası Avrupa’da faşist yönetimler ağırlık kazanmış, demokrasi yok edilmiş, bazılarının okumak ve bilmek istemediği İsmet İnönü ne yapacaktı.

II. Dünya savaşı öncesi ve sonrası ülke zor günler yaşıyordu. Savaşa girmenin an meselesi olduğu ortamda ülkede okuma yazma oranının çok düşük olduğu ortamda ve din sömürücülerinin fırsat kolladığı, karşı olanlarla el ele verip ülkeye demokrasiyi mi getirecekti?

Tarih okuyanlar yazanlar ve o günleri yaşayanlar o zor şartları çok bilirler. Böyle içi boş sırf iktidar hırsı ile tarihi bir değere hücum etmek hiç kimseye bir şey kazandırmaz. Hele bu yakışıksız söylemi

Yapan Sayın Başbakana hiçbir şey kazandırmaz.

CHP.9 Eylül 1923 de kuruldu. Genel başkanlığına 11 Eylül 1923 de büyük önder Atatürk seçilmişti. İşte Atatürk ve İnönü’nün bu ülkeye o zaman kazandırdıklarından bazıları.

13 Ekim 1923 Ankara başkent ilan edildi.

1924 Hilafet kaldırıldı.

Tevhidi tedrisat (öğretim birliği) kabul edildi. Köy öğretmen okulları açıldı. Bunları köy Enstitüleri ve halk evleri takip etti.

Ne yazık ki toplumun kültür seviyesini yükseltmeye çalışan köy odaları 1951 yılında Demokrat parti tarafından kapatıldı.

Halka okuma yazma öğretmek için Millet mektepleri açılarak üç milyon kişiye okuma yazma öğretildi.

Osmanlının yabancıya tanıdığı imtiyaz hakları ile yabancıya satılan Devlet işletmeleri, gibi kurumlar yeniden kazanılmıştır. Buna dayanılarak kabotaj kanunu çıkartılarak bu imtiyazlık hakları yabancılardan alınmıştır. Eğer o dönem iyi incelenirse ülkenin çıkarı neyi gerektiriyorsa o yapılmıştır.

Akla ne geliyorsa cumhuriyetin ilk yıllarında fabrikalar ve atölyeler kurulmuştur. Demir yolları gereksinmelerini karşılayan Eskişehir’de Cer atölyesi, uçak bakım işletmesi, şeker fabrikaları, Kayseri motor fabrikası, Adana mensucat fabrikası gibi ülke genelinde çok önemli dönemlerinde gerçekleşmiştir.

Birinci ve ikinci İnönü savaşlarında Yunan ordularına ilk darbeyi vuran bu tarihi şahsiyet ve değerli devlet adamı ismet paşa idi.

Böyle bir değeri eli kanlı ve Avrupa’da on milyon insanın ölümünden sorumlu bir faşistle kıyaslamak bir başkana hiç ama hiç yakışmayan bir tavırdır.

Bilgisayarı olan vatandaşlardan ricam lütfen Yalova milletvekili Sayın Muharrem incenin meclis konuşmasını bir dinlesin. Ne diyor Sayın İnce:

Konuşmasının başında ikinci Cumhurbaşkanı ve CHP ikinci genel başkanı Sayın İsmet İnönü’yü rahmet ve şükranla yâd ettikten sonra devam ediyor.

Bu ülkenin şimdiki haline ne diyeyim. Ülkem yangın yerine dönmüş sizler halen camdan yazılan yazılardan pembe tablolar çiziyorsunuz.

Afyon’un Akkışla köyü halkı borçları yüzünden böbreklerini satmaya kalktılar mı? Kalktılar.

Muğla Milas’da bir gazi soğuk ve açlıktan öldümü? Öldü.

Diyarbakır’da bir anne oğlunun borcunu ödemek için halı yıkarken düşüp öldümü? Öldü.

Erzincan’da görev yapan yargı mensuplarına cemaatlerime dokunursan yakarım dendimi? Dendi.

Erzurum’da hamiline arama kararları çıkarttınız mı? Çıkarttınız.

2002 yılında iktidara geldiğinizde

Telekomu Araplara sattınız mı?

Araç muayene istasyonlarını Almanlara

Kuşadası Limanını İsraillere

İzmir Limanını Hong Kong’luya

Tekel’i Sayın Cemil Çiçek iyi bilir oğlu orada yönetim kurulu üyesi iki yüz küsur milyon dolara sattınız alan yabancı iki ay sonra 980 milyon dolara satarak 608 milyon dolar kar etimi? Etti.

TGRT Amerikalılara sattınız mı? Sattınız.

2002 yılında bu yana bir fabrika açtınız mı?

Siz Atatürk ve İnönü zamanından kalan baba mallarını babalar gibi sattınız.

Bu ülkede on milyon yeşil kartlı var.

Bu ülkede 7 milyona yaklaşan işsiz var.

Yüksek öğrenimi bitirip boş gezen binlerce gencimiz var

Ülke yanmış bitmiş siz daha ne konuşuyorsunuz.

Başbakan yardımcısı cıvanım delikanlım ne hale geldi diyeceğine güzelim ülkem ne hale geldi diyemiyorsunuz.

Tarikatlara sivil toplum örgütü diyorsunuz, ama sendikacılara dinozor diyorsunuz.

Sokaklarda aç yatan gençleri ve yoksulları düşünün ama onlar aç ve perişan yaşarken sizin harikalar yaratan çocuklarınız gemiciklerini yüzdürüyor.

Sayın İnce daha çok örneklerle ve belgelerle açıklıyor ama kim dinler.

Refik Halit Karay Atatürk için şöyle der.”Dev kalan kaç kişi var içlerinde? Ömrüm boyunca tanıdıklarım arasında Atatürk’ten başka cüceleşmeyen dev yoktu. Hayatta dev olmak pek güç değil, tarihte dev kalmak zor.”İşte Atatürk’ün amansız düşmanı kitabında Atatürk’ü anlatmayı sürdürür. Şimdi düşünüyorum bir Mustafa Kemal çıkıp Milli şuur ve şerefimizi tazelemiştir. Atatürk ömrümüz boyunca bizi kan ağlamaktan kurtarmıştır”

Zekeriya Sertel ve Refik Halit Karay her bakımdan birbirlerine zıt olan iki kişi, biri solcu komünist diğeri sağcı patışahcı ve halifeci.

Bunlar zamanında Atatürk karşıtlığı yapmışlar, ama onun ölümünden yıllar sonra yazdıkları kitaplarda birleşiyorlar.

Atatürk büyük adamdı.

Evet, İnönü’de büyük önder

Darısı bu tarihi değerleri bilmeyenlerin başına


Mehmet Eroğlu

Yakın tarihimize ışık tutuyor severek okudum, paylaşmak istedim.

OSMAN ECE
13.05.2010, 17:51
geçmiş konuları tartışmak bize hiç bir şey kazandırmaz
geleceğimize bakalım ölmüş bir insan savunmasızdır
savunmasız bir insanın ardından lütven tartışayın fayda getirmez yani

Salim58
13.05.2010, 17:54
İNÖNÜ ASKERİ DARBEYLE CUMHURBAŞKANI OLDU

Günay, İsmet İnönü’nün Atatürk’ün ölümünden bir gün sonra Cumhurbaşkanlığı’na askeri darbeyle seçildiğini öne sürdü. Günay, "11 Kasım 1938’de askeri müdahale ile İsmet Paşa işbaşına gelmiştir. Parlamentoya kalsa İsmet Paşa gelemiyordu. Atatürk’ün dışladığı bir isimdi" dedi.

Başbakan Erdoğan ile Deniz Baykal arasında yaşanan İnönü-Hitler polemiğine de değinen Günay, İsmet İnönü’nün güçlü yönetiminde dönemin şartlarının etkili olduğunun altını çizdi. Günay, tek parti dönemini övenlere hatırlatmalarda bulunan "Solun fetiş haline getirdiği Nazım Hikmet, İsmet İnönü’nün işbaşında olduğu dönemi hapiste geçirmiştir. Menderes’in affıyla dışarı çıkmıştır" dedi.

Buda Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın bu konudaki bugünkü açıklaması.:)

Siyahnur
13.05.2010, 18:05
Mustafa İsmet İnönü (24 Eylül 1884-25 Aralık 1973)

Asker, devlet ve siyaset adamı. Türkiye’nin ikinci cumhurbaşkanıdır. Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasında çok önemli bir rol oynamış, Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsız bir devlet olarak dünya sahnesinde yerini almasını sağlayan Lozan Antlaşması’nı imzalamış, birçok kez de başbakanlık yapmıştır.


Öğrenim ve İlk Görevleri

Ortaöğretimini Sivas Askeri Rüşdiyesi’nde (1895) tamamladı. Mühendishane-i Berri-i Hümayun’u (1903) topçu teğmeni olarak birincilikle bitirdi. 1906′da Erkân-ı Harbiye Mektebi’ni gene birincilikle bitirerek kurmay yüzbaşı rütbesiyle Edirne’deki 2. Ordu’nun 8. Alay’ında bölük komutanlığına atandı. Bu görevi sırasında, Makedonya’daki örgütlenmesinden etkilenerek İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne üye oldu (1907). Ama uzun süre cemiyet içinde herhangi bir etkinlik göstermedi; askerliği ön planda tuttu. 1908′de kolağası (önyüzbaşı) oldu ve 31 Mart Olayı (13 Nisan 1909) olarak bilinen ayaklanmayı Selanik’ten gelerek bastıran Hareket Ordusu’nda görev aldı.

1910′da Yemen Ayaklanması’nı bastırmakla görevlendirilen Ahmed İzzet Paşa’nın karargâhında görevlendirildi. Buradaki hizmetleri nedeniyle kendisine dördüncü dereceden Mecidiye Nişanı ve bir yıl kıdem verildi. 26 Nisan 1912′de binbaşılığa yükseltildi ve Yemen Mürettep Kuvvetleri kurmay başkanı oldu. Balkan Savaşı çıkınca (1912) İstanbul’a döndü (1913), Çatalca’daki sağ cenah komutanlığı emrine verildi. 1914′te harbiye nazırlığı ve erkân-ı harbiye-i umumiye reisliğine (genelkurmay başkanlığı) atanan Enver Paşa’nın başlattığı ordunun yenileştirilmesi hareketinde etkin rol oynadı. 29 Kasım 1914′te kaymakam (yarbay), 14 Aralık 1915′te miralay (albay) oldu ve Çanakkale’deki 2. Ordu’nun kurmay başkanlığına atandı. I. Dünya Savaşı’nda Doğu Cephesi’nde görevlendirildi. Bu sırada Mustafa Kemal Paşa da (Atatürk) bu ordunun 16. Kolordu komutanlığına atandı. İsmet Bey, 1916′nın yaz aylarında bir süre çarpışmaları yönetti. Ocak 1917′de 2. Ordu komutan vekili Mustafa Kemal Paşa’nın önerisiyle 4. Kolordu komutanlığına atandı; stratejik birliklere komutanlık dönemi de bu göreviyle başladı. Mayıs 1917′de Suriye Cephesi’nde 20. Kolordu komutanlığına, 19 Haziran’da da 3. Kolordu komutanlığına atandı. Bir süre sonra İstanbul’a geri çağrıldı ve Halep’te 7. Ordu’nun oluşturulmasında görev aldı. Daha sonra bu orduda kolordu komutanlığına getirildi ve 7. Ordu’nun komutanlığını üstlenen Mustafa Kemal Paşa ile gene yakın ilişki içinde oldu.

Mütareke ve Milli Mücadele Dönemleri

Mondros Mütarekesi’nin (30 Ekim 1918) imzalanmasından az önce rahatsızlanarak İstanbul’a dönen İsmet Bey, 24 Ekim 1918′de Harbiye Nezareti’nde müsteşarlığa atandı. 29 Aralık’ta Paris Barış Konferansı’na (1919) hazırlık için kurulan komisyonda askeri müşavir oldu; 4 Ağustos 1919′da yalnızca sekiz gün için Askeri Şûra Muamelat-ı Umumiye müdürlüğüne, bir ara da jandarma ve polis örgütünün iyileştirilmesi için kurulan komisyona üye olarak atandı. Bütün bunlar genellikle birkaç günlük görevlerdi.
İsmet Bey, ilk kez 8 Ocak 1920′de, yalnızca bazı danışmalarda bulunmak için Ankara’ya gitti ve kısa bir süre Mustafa Kemal’le çalıştı. Yeni kurulan Ali Rıza Paşa hükümetinde harbiye nazırı olan Fevzi Paşa’nın (Çakmak) çağrısı üzerine şubat sonlarında İstanbul’a gitti. 9 Nisan 1920′de Mustafa Kemal’in çağrısı üzerine Ankara’ya döndü ve İstanbul’la bütün resmî bağlarını kopardı.
23 Nisan 1920′de açılanaTürkiye Büyü# MilletyMeclisi7ne (TBM\) Edirn} millet?ekili olarak katılan İsmet Bey, 3 Mayıs’ta İcra Vekilleri Heyeti’nde erkân-ı harbiye-i umumiye vekili (o dönemde genelkurmay başkanı) oldu. Bu görevi üstlendiğinde albaydı ve kendisinden hem rütbe, hem kıdemce çok ileride komutanlar (örn. Kâzım Karabekir ve Ali Fuat (Cebesoy) paşalar) vardı. İsmet Bey, 6 Haziran’da İstanbul’da divanı-harp tarafından gıyabında ölüm cezasına çarptırıldı.
10 Kasım 1920′de milletvekilliği ve vekillik görevi saklı kalmak üzere Garp Cephesi Kuzey Kesimi Komutanlığı’na atandı; 4 Mayıs 1921′de de Garp Cephesi komutanı oldu. Çerkes Ethem ayaklanmasının ve iç isyanların bastırılmasında etkin rol oynadı. Ocak ve Nisan 1921′de I. ve II. İnönü savaşlarında Yunan ilerlemesini durdurdu. 1921-22 yıllarında Sakarya Savaşı, Büyük Taarruz ve Başkumandanlık Meydan Savaşı’nda etkin rol oynadı.

Siyasal Yaşamı

Milli Mücadele’nin sonunu belirleyen Mudanya Mütarekesi görüşmelerinde (3-11 Ekim 1922) Türk tarafını temsil eden İsmet Paşa, 26 Ekim 1922′de hariciye vekili oldu. Lozan görüşmelerinde murahhas heyetin başkanlığını yaptı; yeni devletin bağımsızlığını ve egemenliğini onaylayan, Sevres Antlaşması ve Mondros Mütarekesini geçersiz kılan Lozan Antlaşması’nı imzaladı.
İkinci dönem (1923-27) TBMM’de Malatya milletvekili olarak bulunan İsmet Paşa, Fethi Bey’in (Okyar) kurduğu İcra Vekilleri Heyeti’ne gene hariciye vekili olarak girdi. 23 Ağustos’ta Lozan Antlaşması’nın TBMM’de kabulü, siyasal-diplomatik başarılarının en önemlisi oldu.
29 Ekim 1923′te Cumhuriyet’in ilanı ile sonuçlanan süreçte, Mustafa Kemal’le yakın siyasal işbirliği içindeydi. İlk Cumhuriyet hükümetini kurdu (30 Ekim); aynı zamanda Halk Fırkası (sonradan Cumhuriyet Halk Partisi-CHP) genel başkan vekilliğini üstlendi. Böylece hükümet ve parti üzerinde otorite kurma olanağı elde etti. Muhalefet partisi olarak kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (TPCF) karşısında istediği yetkileri elde edemediği için 8 Kasım 1924′te başvekillikten istifa etti; 21 Kasım 1924′te yeni hükümeti Fethi Bey kurdu. Doğudaki Şey Said Ayaklanması üzerine 3 Mart 1925′te İsmet Paşa yeniden hükümeti kurmakla görevlendirildi. Ayaklanmanın bastırılmasında hükümet başkanı olarak önemli rol oynadı. Bu tarihten sonra, yeni devletin ve tek parti yönetiminin oluşumunda Mustafa Kemal ile birlikte en önemli siyasal kişilik olarak belirdi.
1934′te Soyadı Kanunu çıktığında Atatürk’ün verdiği İnönü soyadını alan İsmet Paşa, 1924′ten 1937′ye değin başvekillik görevini aralıksız sürdürdü. Bu dönemde ülkedeki bütün önemli siyasal gelişmelere damgasını vurdu. Siyasal muhalefetin etkisizleştirilmesinde, Kemalist reformların ilanında ve uygulanmasında, iktisat politikasında devletçilik ilkesinin kabulünde ve uygulanmasında çok önemli rolü oldu.
İnönü Eylül 1937′de Atatürk’le aralarındaki bazı görüş ayrılıkları yüzünden ve onun isteğiyle başvekillikten ayrıldı. CHP’nin genel başkan vekilliğinden de alındı. Görüş ayrılıkları büyük ölçüde İnönü’nün devletçilik uygulamalarından doğmuştu. Atatürk devletçilik uygulamalarının İnönü’nün düşündüğü biçimde genişletilmesinden yana değildi ve aynı görüşü paylaşan iktisat vekili Celal Bayar’ı İnönü’ye karşı siyasal bir seçenek olarak görüyordu. İnönü ikinci kez başvekillikten ayrılınca yerine Celal Bayar atandı. İnönü bu dönemde yalnızca TBMM’de Malatya milletvekili olarak görev yaptı.

Cumhurbaşkanlığı ve Çok Partili Dönem

İsmet İnönü Atatürk’ün ölümü üzerine 11 Kasım 1938′de cumhurbaşkanlığına seçildi. Etkin siyasal yaşamdan çekildikten bir yıl sonra cumhurbaşkanı seçilebilmesi, büyük ölçüde Cumhuriyet’le özdeşleşmiş olmasıyla ilgiliydi. Cumhurbaşkanlığının yanı sıra CHP genel başkanlığına da getirildiğinden yönetim üzerinde geniş otorite sahibi oldu. CHP’nin 26 Aralık 1938′de toplanan I. Olağanüstü Kurultay’ında partinin “değişmez genel başkan”ı seçildi. Ayrıca kendisine “Milli Şef” sıfatı verildi.
Cumhurbaşkanı seçilmesinden hemen sonra başlayan II. Dünya Savaşı (1939-45) döneminde İnönü ülkeyi savaştan uzak tutmaya çalıştı. Savaş yıllarındaki ekonomik ve toplumsal sıkıntılar ise, dönemin unutulmayan mirası olarak kaldı. Gene bu dönemde İnönü’nün öncülüğündeki Köy Enstitüleri kuruldu ve geliştirildi.
II. Dünya Savaşı’nın hemen ardından, gerek uluslararası siyasetteki gelişmeler, gerekse ülke içindeki yeni oluşumlar rejimin genel niteliğinde önemli değişiklikleri gündeme getirdi. İnönü, çok partili yaşama geçişte ülkedeki siyasal liberalleşme hareketinde etkin rol oynadı; hem CHP içinde yeni politikaya karşı çıkan muhalefet grubunun güçlenmesini önlemeye çalıştı, hem de yeni ve güçlü bir muhalefet partisinin kurulmasını destekledi.
14 Mayıs 1950 genel seçimlerinden sonra CHP iktidarı Demokrat Parti’ye (DP) bırakırken, İsmet İnönü de cumhurbaşkanlığından ayrıldı ve ana muhalefet partisi genel başkanı olarak siyasal rolünü sürdürdü. On yıllık muhalefet döneminde partisinin başında kaldı ve iktidarın zamanla sertleşen siyasal baskılarına karşın, CHP’nin yeniden güçlenmesine katkıda bulundu.
DP, 27 Mayıs 1960 hareketiyle iktidardan uzaklaştırıldı. Yeni anayasa kabul edilip, 15 Ekim 1961 genel seçimlerinden CHP birinci parti olarak çıkınca, İnönü yeniden hükümeti kurmakla görevlendirildi. Bu dönemde CHP-AP, CHP-YTP-CKMP ve CHP-Bağımsızlar koalisyon hükümetlerine başkanlık etti. Yeni kurulan siyasal sistemin sağlıklı biçimde işlemesi için çaba gösterdi. 27 Mayıs hareketinin doğurduğu sorunlarla da uğraşarak 22 Şubat ve 21 Mayıs 1963′te iki darbe girişimini önledi. 1964 Kıbrıs olayları sırasında ABD’nin Türkiye’nin adaya müdahalesini önlemesi üzerine dış politikada çok yönlü arayışlara girdi. Planlı ekonomi, sendikalar, grev ve toplu sözleşme yasalarının çıkarılması, Ortak Pazar üyeliği, SSCB ile iyi ilişkiler kurulması da bu döneme rastlar. İnönü hükümeti 6 Şubat 1965′te yerini Suat Hayri Ürgüplü hükümetine bıraktı. 10 Ekim 1965 seçimlerinde partisinin seçimi kaybetmesi üzerine, parti içi görüş ayrılıkları derinleşti. İnönü’nün desteklediği “ortanın solu” politikası parti tarafından benimsendi.
Silahlı Kuvvetler’in 12 Mart 1971′deki müdahalesinden sonra, CHP’nin tutumu konusunda parti içinde önemli görüş ayrılıkları belirdi ve İnönü parti genel sekreteri Bülent Ecevit’le anlaşmazlığa düştü. Ecevit’e göre, müdahalenin amacı, CHP içinde egemen olan “ortanın solu” politikasına son vermek ve partinin iktidar olmasını önlemekti. İnönü ise, müdahaleye açıkça karşı çıkılmasını onaylamıyordu. Yeni kurulacak hükümete partinin üye verip vermeyeceği konusunda beliren anlaşmazlık sonucunda Ecevit istifa etti. Ecevit’le yoğun bir mücadeleye giren İnönü, Mayıs 1972′de toplanan V. Olağanüstü Kurultay’da, politikasının partisince onaylanması durumunda istifa edeceğini açıkladı. Kurultayda parti meclisi Ecevit’in yanında yer alınca da 8 Mayıs 1972′de CHP genel başkanlığından ayrıldı. Türk siyasal yaşamında parti içi mücadele sonucunda değişen ilk genel başkan olan İnönü 4 Kasım 1972′de CHP üyeliğinden, 14 Kasım 1972′de de milletvekilliğinden istifa etti. Başvurusu üzerine tabii senatör olarak Cumhuriyet Senatosu’nda görev aldı.
25 Aralık 1973′te ölen İnönü 27 Aralık’ta devlet töreni ile Anıtkabir’de toprağa verildi. Anılarının bir bölümünü Hatıralarım, Genç Subaylık Yılları, 1884-1918 (1968) adı altında toplamış, ayrıca çeşitli tarihlerdeki söylev ve demeçlerini içeren İsmet Paşa’nın Siyasi ve İçtimai Nutukları, 1920-1933 (1933), İnönü Diyor ki (1944), İnönü’nün Söylev ve Demeçleri I, 1920-1946 (1946) gibi kitapları yayımlanmıştır.


İnönü, Atatürk İnkılâplarının gerçekleşmesinde ve Türkiye Cumhuriyeti'nin sağlam temeller üzerine oturtulmasında Atatürk'ün en yakın mesai arkadaşıydı.
Gurbetsokakları böyle bir devlet adamını alaya alıp komik birşeymiş gibi sırıtarak bir iki cümleyle özetleyemezsiniz, niyetiniz amacınız ne bilemiyorum ama en azından emeğe saygı duymak gerekir.
Biraz uzun bir yazı ama, bilgilenme adına okuma zahmetine değer diye düşünüyorum.

Alaya aldigimiz yoktur, alay etmek meziyetimizde yok elh.
Gecen gecmis, olan olmustur.
Siritacak olsaydikda bunu -->:D kullanirdik sanirim.

Askeri yönü beni fazla ilgilendirmiyor,inandiricida gelmiyor... Ismet inönü nün yenilgilerinin tarihten cikarildigini, bazi yenilgilerin basari gibi gösterildigi ve bazi kücük basarilarin ise büyük ölcüde abartildigi görüsündeyim.
Yazi icin tesekkürler, bende size Abdurrahman Dilipak in Inönü dönemi kitabini önerebilirim.
Ismet Inönü deyince benim aklima;
istiklal mahkemeleri , ekmek karnesi,varlik vergisi, köy endüstrileri, Kuran kurslarina yapilan baskinlar, idam sehpalari, Minarelerde bi garip ses geliyor...

Üstelik Hitler benzetmesi ilk Baykal tarafindan yapildi; hem de Tayyip Erdogan icin... Baykal, durduk yerde, kendisini Churchill'e, Erdogan'i da Hitler'e benzetmisti.

Iyi aksamlar.

ömer yalcin
13.05.2010, 18:23
Alaya aldigimiz yoktur, alay etmek meziyetimizde yok elh.
Gecen gecmis, olan olmustur.
Siritacak olsaydikda bunu -->:D kullanirdik sanirim.

Askeri yönü beni fazla ilgilendirmiyor,inandiricida gelmiyor... Ismet inönü nün yenilgilerinin tarihten cikarildigini, bazi yenilgilerin basari gibi gösterildigi ve bazi kücük basarilarin ise büyük ölcüde abartildigi görüsündeyim.
Yazi icin tesekkürler, bende size Abdurrahman Dilipak in Inönü dönemi kitabini önerebilirim.
Ismet Inönü deyince benim aklima;
istiklal mahkemeleri , ekmek karnesi,varlik vergisi, köy endüstrileri, Kuran kurslarina yapilan baskinlar, idam sehpalari, Minarelerde bi garip ses geliyor...

Üstelik Hitler benzetmesi ilk Baykal tarafindan yapildi; hem de Tayyip Erdogan icin... Baykal, durduk yerde, kendisini Churchill'e, Erdogan'i da Hitler'e benzetmisti.

Iyi aksamlar.
cok güzel ifade etmissin kardes eline yüregine saglik. bazi insanlar okumayi sevmiyor olabilir onunda kolayi var sayin Abdurahman Dilipakin seslendirdigi cd veya kasetleride var dinlemeyi herkese tavsiye ederim.