seva
25.05.2010, 16:01
Yerli Gandhi’nin dikkatine
Mahatma (Ulu Ruh) Gandhi 1869 yılında doğdu. "Şiddet gösterrmeme, inancımın birinci maddesidir. Aynı zamanda o, benim itikat’ımın da son maddesidir." diyen Hintli pasifist siyasetçi ve düşünce adamı Gandhi, İngiliz sömürgeciliğine karşı Hint milli hareketinin, 1919-1948 yılları arasındaki en önemli lideriydi. 1888-91 yılları arasında Londra’da hukuk öğrenimi gördü. Gandhi’nin oluşturduğu ideolojisinin temellerini, şiddet karşıtlığı, sivil itaatsizlik, pasifizm, uzlaşmacılık, çilecilik, Asya milliyetçiliği oluşturuyordu. Çünkü, Hinduizm akımının dinsel mistik öğeleri, dinlere saygı esasını oluşturur.
Tam 21 yıl sonra, 9 Ocak 1915’te, ülkesi Hindistan’a dönen Gandhi, Hindistan’da olduğu yıllar boyunca İngiliz emperyalizmine karşı pasif ve uzlaşmacı bir çizgi izlemiştir. Avrupa ürünlerini boykot, sivil itaatsizlik gibi eylemler gerçekleştiren Gandhi, ayaklanmaya ve ulusal kurtuluş için savaşa karşı oldu. Bu deha insanın, Birinci Dünya Savaşı’nda İngilizler için asker toplaması en büyük hatalarından biri olmuştur.
Tüm bunları, sadece bilgimizi güncellemek ve unutulmuş olan bir düşünce akımının kurucusunu yeniden hatırlamak için yazdım.
Bu hatırlatma, aynı zamanda Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU’nun neden Gandhi olamayacağının da göstergesidir.
Neden mi? Bakın anlatayım. Önce Gandhi’nin özelliklerini ve yürüttüğü politikasını anlatmakla başlayalım makalemize.
Gandhi, hiçbir zaman sistemin savunucusu olmamıştır. Sistemin alaşağı edilmesi için uzun bir mücadele vermiş , bir siyasetçi ve düşünce adamıydı.
Gandhi, her zaman ülkesindeki farklı düşüncelere (dinlere) saygılı olmuştur. Bunu ülkesi için bir zenginlik saymıştır. Bu zenginliğin saygı temelinde birlikte yaşayabileceğini göstermiştir.
Gandhi, Halkının gelenek, kültür ve değerleriyle uğraşmamıştır. Bu değerleri önemsemiş ve saygı duymuştur.
Gandhi, İnsanların kendi dinlerinin gereklerini, özgürce yaşamalarını teşvik etmiş, dinin hayatın belirleyici öğesi olduğunu öne çıkarmıştır. Çünkü, Hinduizm akımının dinsel mistik öğeleri, dinlere saygı esasını oluşturmaktadır.
Gnadhi, Özgürlüklere saygılı,farklılıkları zenginlik sayan bir düşünce akımının kurucusu ve savunucusudur.
Gandhi, Hep halkın içinde olmuştur. Elbisesinin kumaşını bile ilkel bir tezgâhta, ip eğirerek kendisi üretmiştir.
Gandhi, Onca iltifata, onca tekliflere rağmen bu mütevazi kimliğinden asla vazgeçmemiştir. Halkının yaşadığı yoksulluğu paylaşarak, yoksul olarak ölmüştür. Dininin gerektirdiği şekilde tören yapılarak, külleri, kutsal sayılan Ganj nehrine dökülmüştür.
“Her sabah kalktığım zaman kendi kendime şöyle söz veririm: Dünya üzerinde vicdanımdan başka kimseden korkmayacağım. Kimsenin haksızlığına boyun eğmeyeceğim. Adaletsizliği adaletle yıkacağım ve mukavemet etmekte ısrar ederse onu, bütün mevcudiyetimle karşılayacağım.” Bu sözleri diye bilen ender bir siyasetçi ve düşünce adamıydı.
Gelin şimdi de bizim Gandhi’nin başına geçtiği CHP ve uygulamalarını hatırlayalım.
CHP sistemin partisidir. Mevcut sistemin savunucusu olmuştur. Sistemin tüm reflekslerini korku üzerine kurmuş olduğundan, farklılıklara asla hoşgörülü olamamıştır. Altı okundaki devletçilik ilkesi vazgeçilmezidir ve değişen dünya ile uyumunu engelleyen temel faktördür.
CHP hiçbir zaman ülkesindeki farklı düşüncelere (dinlere) saygılı olmamıştır. Bunu ülkesi için bir zenginlik sayamamıştır. Bu zenginliğin saygı temelinde birlikte yaşayabileceğini düşünememiştir. Bu farklılıklardan hep korkmuştur. Bu yüzden bu zenginliklerin temsilcileriyle arasına hep bir mesafe koymuştur.
CHP, Halkının gelenek, kültür ve değerlerini değiştirmek, geçmiş ile bağını koparmak için planlı çalışmalar yapmıştır.
CHP, tek tip insan yaratmak için özel bir gayret göstermiştir. İlkokuldan başlayan siyah önlükler, ortaokulda askerler gibi şapkalar ile herkes zapturapt altına alınmak istenmiştir.
CHP, İnsanların kendi dinlerinin gereklerini, özgürce yaşamalarını rejim için tehlike saymıştır. Dinin eğitim ve öğretimini kontrol altına almak için, Diyanet işleri Başkanlığını kurmuştur. Bu şu demek din adına neyi öğreneceğinize, neyi öğrenmemeniz gerektiğine ben karar veririm.
CHP, asla halkının içinde olamamıştır. İçinde HALK kelimesi olmasına rağmen halkın değil, asker ve elitlerin partisi olmuştur. Yöneticileri, camdan köşklerde, İngiliz kumaşı takım elbiseleriyle kokteyllerde boy gösterirken, halkı Sümerbank’tan giyinmek için kuyruklarda bekletilmiştir.
CHP, gerek iktidar olduğu dönemde, gerekse siyasi hayatı boyunca, İnsanların kılık kıyafetiyle uğraşmayı, ilke olarak benimsemiş, uygulanması için en acımasız yöntemleri uygulamıştır. Üniversitelerde eğitim hakları söndürülen kızların gözyaşlarına aldırmamıştır.
CHP, Köylüsünden utanan, ama vergi almak için, iki koyunundan birisini almaktan imtina etmeyen bir zihniyetin takipçisi olmuşlardır.
CHP, bu ülkede, iş, aş için asla projeler üretememiştir. Asla sanayi yatırımları oluşturamamıştır. Özel sektörü teşvik etmek yerine, devletin sanayi ve yatırımlar yapmasını öncelemiştir. Devletçilik (devlet baba ) anlayışını asla yıkamamıştır.
Daha sayılacak onlarca şey var. Ama bizim köşemiz sınırlı. Şimdi sormak istiyorum.
Sayın KILIÇDAROĞLU, Gandhi’nin anlayışını, başına geçtiğiniz CHP de uygulayabilir misiniz?
Siz nerde duruyorsunuz? 90 yıllık anlayışın temsilcisi mi olacaksınız? Yoksa Gandhi gibi, halkın değerleriyle kavga etmeyen, düşünce akımının başlatanı mı olacaksınız?
Liderler ilk çıktıklarında, halkına yakın, onları duyan, onların acılarını ve sevinçlerini paylaşacak kadar yakındırlar. Sonra iktidar oldukça, etrafında duvar örülür. Halkıyla arasında mesafeler oluşturulur. Öyle ki bir zaman sonra, halk duvarın diğer yanında kalmıştır. Bu liderin halkından kopması, halkın kendi yalnızlığına dönmesi demektir. Bu aynı zamanda, liderin ve temsil ettiği düşüncenin de ölümü demektir.
Benim haddimi aşar size öğüt vermek. Ama Gandhi’nin öğüdüyle yazımı bitirmeme izin verin.
Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür... Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür... Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür... Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür... Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür... Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür... Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür...
Selam ve dua ile
Mustafa ÖZTÜRK
Mahatma (Ulu Ruh) Gandhi 1869 yılında doğdu. "Şiddet gösterrmeme, inancımın birinci maddesidir. Aynı zamanda o, benim itikat’ımın da son maddesidir." diyen Hintli pasifist siyasetçi ve düşünce adamı Gandhi, İngiliz sömürgeciliğine karşı Hint milli hareketinin, 1919-1948 yılları arasındaki en önemli lideriydi. 1888-91 yılları arasında Londra’da hukuk öğrenimi gördü. Gandhi’nin oluşturduğu ideolojisinin temellerini, şiddet karşıtlığı, sivil itaatsizlik, pasifizm, uzlaşmacılık, çilecilik, Asya milliyetçiliği oluşturuyordu. Çünkü, Hinduizm akımının dinsel mistik öğeleri, dinlere saygı esasını oluşturur.
Tam 21 yıl sonra, 9 Ocak 1915’te, ülkesi Hindistan’a dönen Gandhi, Hindistan’da olduğu yıllar boyunca İngiliz emperyalizmine karşı pasif ve uzlaşmacı bir çizgi izlemiştir. Avrupa ürünlerini boykot, sivil itaatsizlik gibi eylemler gerçekleştiren Gandhi, ayaklanmaya ve ulusal kurtuluş için savaşa karşı oldu. Bu deha insanın, Birinci Dünya Savaşı’nda İngilizler için asker toplaması en büyük hatalarından biri olmuştur.
Tüm bunları, sadece bilgimizi güncellemek ve unutulmuş olan bir düşünce akımının kurucusunu yeniden hatırlamak için yazdım.
Bu hatırlatma, aynı zamanda Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU’nun neden Gandhi olamayacağının da göstergesidir.
Neden mi? Bakın anlatayım. Önce Gandhi’nin özelliklerini ve yürüttüğü politikasını anlatmakla başlayalım makalemize.
Gandhi, hiçbir zaman sistemin savunucusu olmamıştır. Sistemin alaşağı edilmesi için uzun bir mücadele vermiş , bir siyasetçi ve düşünce adamıydı.
Gandhi, her zaman ülkesindeki farklı düşüncelere (dinlere) saygılı olmuştur. Bunu ülkesi için bir zenginlik saymıştır. Bu zenginliğin saygı temelinde birlikte yaşayabileceğini göstermiştir.
Gandhi, Halkının gelenek, kültür ve değerleriyle uğraşmamıştır. Bu değerleri önemsemiş ve saygı duymuştur.
Gandhi, İnsanların kendi dinlerinin gereklerini, özgürce yaşamalarını teşvik etmiş, dinin hayatın belirleyici öğesi olduğunu öne çıkarmıştır. Çünkü, Hinduizm akımının dinsel mistik öğeleri, dinlere saygı esasını oluşturmaktadır.
Gnadhi, Özgürlüklere saygılı,farklılıkları zenginlik sayan bir düşünce akımının kurucusu ve savunucusudur.
Gandhi, Hep halkın içinde olmuştur. Elbisesinin kumaşını bile ilkel bir tezgâhta, ip eğirerek kendisi üretmiştir.
Gandhi, Onca iltifata, onca tekliflere rağmen bu mütevazi kimliğinden asla vazgeçmemiştir. Halkının yaşadığı yoksulluğu paylaşarak, yoksul olarak ölmüştür. Dininin gerektirdiği şekilde tören yapılarak, külleri, kutsal sayılan Ganj nehrine dökülmüştür.
“Her sabah kalktığım zaman kendi kendime şöyle söz veririm: Dünya üzerinde vicdanımdan başka kimseden korkmayacağım. Kimsenin haksızlığına boyun eğmeyeceğim. Adaletsizliği adaletle yıkacağım ve mukavemet etmekte ısrar ederse onu, bütün mevcudiyetimle karşılayacağım.” Bu sözleri diye bilen ender bir siyasetçi ve düşünce adamıydı.
Gelin şimdi de bizim Gandhi’nin başına geçtiği CHP ve uygulamalarını hatırlayalım.
CHP sistemin partisidir. Mevcut sistemin savunucusu olmuştur. Sistemin tüm reflekslerini korku üzerine kurmuş olduğundan, farklılıklara asla hoşgörülü olamamıştır. Altı okundaki devletçilik ilkesi vazgeçilmezidir ve değişen dünya ile uyumunu engelleyen temel faktördür.
CHP hiçbir zaman ülkesindeki farklı düşüncelere (dinlere) saygılı olmamıştır. Bunu ülkesi için bir zenginlik sayamamıştır. Bu zenginliğin saygı temelinde birlikte yaşayabileceğini düşünememiştir. Bu farklılıklardan hep korkmuştur. Bu yüzden bu zenginliklerin temsilcileriyle arasına hep bir mesafe koymuştur.
CHP, Halkının gelenek, kültür ve değerlerini değiştirmek, geçmiş ile bağını koparmak için planlı çalışmalar yapmıştır.
CHP, tek tip insan yaratmak için özel bir gayret göstermiştir. İlkokuldan başlayan siyah önlükler, ortaokulda askerler gibi şapkalar ile herkes zapturapt altına alınmak istenmiştir.
CHP, İnsanların kendi dinlerinin gereklerini, özgürce yaşamalarını rejim için tehlike saymıştır. Dinin eğitim ve öğretimini kontrol altına almak için, Diyanet işleri Başkanlığını kurmuştur. Bu şu demek din adına neyi öğreneceğinize, neyi öğrenmemeniz gerektiğine ben karar veririm.
CHP, asla halkının içinde olamamıştır. İçinde HALK kelimesi olmasına rağmen halkın değil, asker ve elitlerin partisi olmuştur. Yöneticileri, camdan köşklerde, İngiliz kumaşı takım elbiseleriyle kokteyllerde boy gösterirken, halkı Sümerbank’tan giyinmek için kuyruklarda bekletilmiştir.
CHP, gerek iktidar olduğu dönemde, gerekse siyasi hayatı boyunca, İnsanların kılık kıyafetiyle uğraşmayı, ilke olarak benimsemiş, uygulanması için en acımasız yöntemleri uygulamıştır. Üniversitelerde eğitim hakları söndürülen kızların gözyaşlarına aldırmamıştır.
CHP, Köylüsünden utanan, ama vergi almak için, iki koyunundan birisini almaktan imtina etmeyen bir zihniyetin takipçisi olmuşlardır.
CHP, bu ülkede, iş, aş için asla projeler üretememiştir. Asla sanayi yatırımları oluşturamamıştır. Özel sektörü teşvik etmek yerine, devletin sanayi ve yatırımlar yapmasını öncelemiştir. Devletçilik (devlet baba ) anlayışını asla yıkamamıştır.
Daha sayılacak onlarca şey var. Ama bizim köşemiz sınırlı. Şimdi sormak istiyorum.
Sayın KILIÇDAROĞLU, Gandhi’nin anlayışını, başına geçtiğiniz CHP de uygulayabilir misiniz?
Siz nerde duruyorsunuz? 90 yıllık anlayışın temsilcisi mi olacaksınız? Yoksa Gandhi gibi, halkın değerleriyle kavga etmeyen, düşünce akımının başlatanı mı olacaksınız?
Liderler ilk çıktıklarında, halkına yakın, onları duyan, onların acılarını ve sevinçlerini paylaşacak kadar yakındırlar. Sonra iktidar oldukça, etrafında duvar örülür. Halkıyla arasında mesafeler oluşturulur. Öyle ki bir zaman sonra, halk duvarın diğer yanında kalmıştır. Bu liderin halkından kopması, halkın kendi yalnızlığına dönmesi demektir. Bu aynı zamanda, liderin ve temsil ettiği düşüncenin de ölümü demektir.
Benim haddimi aşar size öğüt vermek. Ama Gandhi’nin öğüdüyle yazımı bitirmeme izin verin.
Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür... Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür... Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür... Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür... Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür... Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür... Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür...
Selam ve dua ile
Mustafa ÖZTÜRK