Kardelencicegi
30.09.2010, 00:14
Necip Fazıl ve Türkçe Kur’an meselesi
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez])
1943 yılında Ankara’ya gitmiştim. Ankara’da beklenmedik bir haberle karşılaştım:
-‘Diyanet İşleri Başkanı Kur’anı türkçeye çevirip hakiki Kur’anı ortadan kaldırmak için bir kanun çıkartmak istemektedir.’
Diyanet Reisi’yle bir iki kez görüşmüşlüğümüz vardı fakat Allah’ın
kitabını Türkçeye çevirip onu Kur’an ismiyle resmi ibadete
sokmak gayreti derecesinde açık ve muazzam bir küfründen haberim yoktu.
Bu haberi duyduktan birkaç gün sonra bir toplantıda Diyanet
Reisiyle karşılaştık kendisine:
‘Duyduğuma göre Kur’anı türkçeye çevirmek ve bunu resmen ibadet
dili haline getirmek şeklinde bir düşünceniz varmış.
Sapıklık ve hüsranların en büyüğü olan böyle bir hadiseyi bizzat
sizin ağzınızdan duymadan inanılır şey telakki edemiyorum.
Lütfen hakikati bildirir misiniz?’
Uçuk benzi bir kat daha uçarak ve soluk dudakları bir kat daha
solarak bana şu cevabı verdi:
‘Evet Necip Fazıl Beyefendi! Sizin dini bakımdan imkansız gördüğünüz
bu işi Mezhep İmamlarının kabul ettiğini bilmiyor musunuz?
Mezhep İmamları Kur’anın başka bir dille okunabileceği ve bununla
ibadet edilebileceği hakkında görüş belirtmişlerdir.’
Bu cevabı alır almaz bütün kanımın beynime dolduğunu hissettim.
Bu adam sade Allah kelamının yok edilmesinden doğan
küfürle iktifa etmiyor dinin büyük şahsiyetlerine mezhep
sahiplerine resmen ve açıkça iftira atıyordu.
Kendisine şu cevabı verdim:
Kur’anın Allah kelamı olduğuna inanan her fert Allah kelamının nazil
olduğu lisan kalıbından ayrılmayacağını ayrılacak olursa artık onun
Allah kelamı olmayacağını bir hamlede kavrayacak bir anlayışa sahiptir.
Bakın Diyanet İşleri Reisi Efendi Ben Necip Fazıl sizin elinizdeki icra
vasıtalarına karşı bir kamyonu durdurtmak isteyen bir piliç kadar
zayıf bir ferdim; fakat size açıkça haber veriyorum eğer sapıklığınızın
büyüsü altında şuurunu körletip sizi destekleyecek bazı fertler
bulacak ve bu niyetinizi tatbik mevkiine çıkaracak olursanız
bir piliçten hiç farkı olmayan bu zayıf cüssemi kamyonun tekerlekleri
altına atmakta tereddüt göstermeyeceğim!’
Evet bütün İslam düşmanlarına parmak ısırtacak bu imansıza bunları
söyledim ve çıkıp gittim.”
Alinti
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez])
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez])
1943 yılında Ankara’ya gitmiştim. Ankara’da beklenmedik bir haberle karşılaştım:
-‘Diyanet İşleri Başkanı Kur’anı türkçeye çevirip hakiki Kur’anı ortadan kaldırmak için bir kanun çıkartmak istemektedir.’
Diyanet Reisi’yle bir iki kez görüşmüşlüğümüz vardı fakat Allah’ın
kitabını Türkçeye çevirip onu Kur’an ismiyle resmi ibadete
sokmak gayreti derecesinde açık ve muazzam bir küfründen haberim yoktu.
Bu haberi duyduktan birkaç gün sonra bir toplantıda Diyanet
Reisiyle karşılaştık kendisine:
‘Duyduğuma göre Kur’anı türkçeye çevirmek ve bunu resmen ibadet
dili haline getirmek şeklinde bir düşünceniz varmış.
Sapıklık ve hüsranların en büyüğü olan böyle bir hadiseyi bizzat
sizin ağzınızdan duymadan inanılır şey telakki edemiyorum.
Lütfen hakikati bildirir misiniz?’
Uçuk benzi bir kat daha uçarak ve soluk dudakları bir kat daha
solarak bana şu cevabı verdi:
‘Evet Necip Fazıl Beyefendi! Sizin dini bakımdan imkansız gördüğünüz
bu işi Mezhep İmamlarının kabul ettiğini bilmiyor musunuz?
Mezhep İmamları Kur’anın başka bir dille okunabileceği ve bununla
ibadet edilebileceği hakkında görüş belirtmişlerdir.’
Bu cevabı alır almaz bütün kanımın beynime dolduğunu hissettim.
Bu adam sade Allah kelamının yok edilmesinden doğan
küfürle iktifa etmiyor dinin büyük şahsiyetlerine mezhep
sahiplerine resmen ve açıkça iftira atıyordu.
Kendisine şu cevabı verdim:
Kur’anın Allah kelamı olduğuna inanan her fert Allah kelamının nazil
olduğu lisan kalıbından ayrılmayacağını ayrılacak olursa artık onun
Allah kelamı olmayacağını bir hamlede kavrayacak bir anlayışa sahiptir.
Bakın Diyanet İşleri Reisi Efendi Ben Necip Fazıl sizin elinizdeki icra
vasıtalarına karşı bir kamyonu durdurtmak isteyen bir piliç kadar
zayıf bir ferdim; fakat size açıkça haber veriyorum eğer sapıklığınızın
büyüsü altında şuurunu körletip sizi destekleyecek bazı fertler
bulacak ve bu niyetinizi tatbik mevkiine çıkaracak olursanız
bir piliçten hiç farkı olmayan bu zayıf cüssemi kamyonun tekerlekleri
altına atmakta tereddüt göstermeyeceğim!’
Evet bütün İslam düşmanlarına parmak ısırtacak bu imansıza bunları
söyledim ve çıkıp gittim.”
Alinti
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez] ([Üye Olmayanlar Linkleri Göremez])