PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : GENÇLİK NE HALE GELDİ


Sabiha Serin
06.02.2012, 22:20
GENÇLİK NE HALE GELDİ


Evet aslında ne yazık ki gerçek budur. Yani ;yeni kuşak gençlerimizin çoğunluğu sevgi ve saygıdan yoksun, büyüğüne ve küçüğüne hürmet etmeyen, isyankar, acımasız ve yardımseverlikten uzak, nankör, kötü alışkanlıkları olan, okumayan,araştırmayan,ahlak olgusunu tam olarak algılamayan, kültür ve sanattan uzak, cep telefonu ve bilgisayar bağımlısı, iç dünyasında yapayalnız, batıya özenen, teknoloji kurbanı, müsrif ,yoktan vardan anlamayan,güzel Türkçemizi ihlal eden, ülkemizde olanlara karşı duyarsız ve dünyadan uzak, hatırsız gönülsüz ve lay lay lom, ise işte o zaman şapkamızı çıkartıp şöyle bir düşünelim.En önemlisi ise milli ve manevi duygularını köreltmeye çalışanlara karşı mücadeleden aciz,Ülkemizde yaşanan bütün olumsuzlukları görmeyen aldırmayan, bana ne zihniyeti ile görmezden gelen bir gençlik ile karşı karşıyayız. İşte buna çok üzülüyorum ve bugün gençlerimizden bahsetmek istedim.Çünkü gençlerimize yeteri kadar sahip çıkılmadığını düşünüyorum.

Şimdi gençlerimizin neden bu hale geldiklerini belki sizler biliyorsunuz ama isterseniz bende görüşlerimi paylaşayım. Son yıllarda gençliğin bu hale gelmesinin bütün suçlusu tabiî ki gençler değildir. Asıl suçlular onları yetiştiren anne, baba, ve eğitimciler ve bizleri yöneten yöneticilerimizdir. Bir çocuk ailede ve öğretmende ne görüyorsa, ülkemizde olanlardan ne algılıyorsa onu yapar. Acaba bizler aile olarak, öğretmenlerde eğitimci olarak, hepimiz toplum olarak onlara iyi örnek olabiliyor muyuz ne dersiniz? Ne yazık ki son yıllarda anne ve babalar, eğitimciler, bütün toplum ve yöneticiler bu konuda sınıfta kalmışlardır.

Bizler, eski kuşaklar sevgi saygıyı eskiden büyüklerimizden ve öğretmenlerimizden öğrendik. Bir basit örnek: Eskiden büyükler her nerede olursa ayakta kalmaz küçükler ona hemen kalkıp yer verirlerdi. Şimdi ise Belediye otobüsüne bir yaşlı bindiğinde gençler özellikle yer vermemek için camdan dışarıya bakıyor, eğer siz elinizde poşetler ile düşecek hale gelseniz bile gençler hemen kalkıp yer verecekleri yerde, yüzü bile kızarmadan ” İsterseniz poşetlerinizi verin ben tutayım” diyor. Yada yolda yürürken, bir kapalı mekanda kapıdan girme ve çıkma durumunda gençler önceliği size verecekleri yerde sizi çiğneyerek geçiyorlar. Bunlar basit örnekler. Bunların tek suçlusu yine kim tabiî ki yine aile ve eğitimciler diyorum. Eğer bir yolcu otobüsünde çocuk büyüğe oturduğu yeri vermek istediğinde annesi onun kulağına eğilip” Sus otur, oturduğun yerde kalkma ayağa” diye ikaz ediyorsa işte o çocuk ömür boyu büyüğüne yer vermez tabi. Bir öğretmen öğrenci ile iletişimizde lay lay lom olup seviyesini bilip kendini saydırmaz ise işte o öğrenci öğretmeni de saymaz.

Kısacası gençlik bu hale geldi ise hata onların değil altını çizerek söylüyorum aile ve eğitimcilerindir. Ne yazık ki artık ne ailede nede okullarda disiplin diye bir şey kalmadı. Bizim zamanımızda saçımızı öğretmenin dediği gün kestirmediğimizde öğretmenimiz okulda saçımızı makasla kırpar eve gönderirdi.Belki o zaman ağlayıp üzülürdük ama en azından öğretmen bir daha bir şey istediğinde hemen yerine getirirdik. “Korku cennetten çıkma” derler ya azıcıkta bir çocukta korku olmalı.Ne evde, nede okulda dayak kalktı, tamam dayak savunmuyorum, şiddete karşıyım ama hani derler ya” Evladını dövmeyen dizini döver” diye. Bence bu da doğru.İtiraf edeyim ki ben evladımı Üniversitede okurken bile hak ettiği bir anda ona boyum yetişmemişti ama ayağımı kaldırıp öyle bir tokat attım ki yıllar sonra evladım bana “Anneciğim o attığın tokat hayatımda bana ders verdi ellerine sağlık. Bugün bu konumda isem sayende” diyor.

Demek ki çocuklarımızın her hali ile ilgilenip yeri geldiğinde dayakla olmasa da ikazlarımız ve nasihatlerimiz ile onlara müdahale etmeliyiz. Şimdi ise okulda öğretmen bir çocuğa ters baksa bile veli hemen okula gelip öğretmeni suçlar,oysa eskiden öğretmene veli çocuğu için “ Eti sana kemiği bana “ diye çocuğu okula teslim ederdi. Kötümü oldu, işte onun içindir ki, sevgi ve saygı eskilerde kaldı. Annelik ve babalık çocukların ceplerine para vermekle, onların ihtiyaçlarını gidermekle bitiyor sanılıyor.Bilhassa ailede en büyük yük anneye düşüyor çocukların her derdi annede. Babalar lütfen sizde evlatlarınız ile ilgilenin. Babalık sadece çocuğun cebine para vermek, karnını doyurmak değildir.Eğer zahmet olmazsa onların iç dünyasına da girip her şeyini paylaşınız.

Ben resmi bir kurumda çalışan memurdum. Akşam olup ta masamın başından kalkıp eve geldiğimde her işimi bırakıp çocuklarımla her şeylerini paylaşırdım. Babamız uyurdu ama ben gece yarılarına kadar onların dersleri ve dertleri ile ilgilenip,çocuklarımı uyutup, gece 24.00ten sonra uykusuz gecelerimde evimin bütün işlerini yapardım sabah yarı uykulu işe gider ve masamın başında aldığım maaşımı helal ettirirdim. Anne ve baba yeri geldiğinde fedakar olmak zorundadır. Şimdi onları hayata kazandırmaktan mutluyum. Emeklerim onlara helal olsun.

Kısacası biz çocuklarımıza nasıl örnek olursak onlarda öyle olurlar. Dünyanın bin bir derdi ile boğuşsak ta her şeye rağmen çocuklarımıza zaman ayırıp onların her halini uzaktan da olsa da takip edip ilgilenmek zorundayız.Onların maddi durumundan çok manevi yönden duygularını, dertlerini bir dost bir arkadaş gibi paylaşıp , evlatlarımız ile sırdaş olmalıyız. İşte o zaman ben inanıyorum ki daha temiz , daha duyarlı , daha sevgi ve saygı dolu nesiller , daha temiz bir toplum geride bırakacağız. Aksi halde gençlerimiz sevgi ve saygıdan yoksun, gelenek ve göreneklerimizden uzak yetişirler ise onlarda evlatlarına öğretecek güzel değerler bulup anlatamayacaklardır.

Ne olursunuz! gençlerimiz ile hepimiz ilgilenelim. Onları değil kendimizi eleştirelim ve onlara sahip çıkalım. Gençlerimizin bütün sorunları ile ilgilenelim,onlar mutlu olmaya layıklardır.

Çünkü gençlerimiz bizim en değerli varlığımız ve geleceğimizdir.


SABİHA SERİN


SİVAS POSTASI GAZETESİNDE 6.2.2012 tarihli köşe yazımdır.

[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez]

Not: Değerli görüşlerinizi yorumlarınızı yukarıdaki linkteki yazımada paylaşmanızdan onur duyarım. Sivas'tan selam,sevgi ve saygılarımla.

_DuMaN_58
06.02.2012, 22:50
Sabiha hanım aslında herşeyi anlatmışsınız. Zaten forumumuzda bu aralar gençliğin ne kadar çaresiz kaldığını tartışıyoruz. Hepimiz biliyoruz aslında neden böyle olduğunu. Ama acaba bunları bilerek çözüme ulaşmak için birşeyler yapıyor muyuz? Bence yapmıyoruz. Eğer yapsaydık, birşeyler yolunda gider, etkisini gösterirdi. Ama görüyorum ki hiç bir düzelme yok. Tam tersi çaresizlik arttıkça artıyor. Bende bir gencim. Bende çok yanlışlar yaptım, hatalarım oldu. Geriye doğru baktığımda neden böyle oldum diye düşündüm. Sebep aradım, buldum da. Nefsime hakim olamıyordum. Birşeyler beni kontrol ediyordu. Akıllı düşünemiyordum çoğu zaman. Ama zaman geçtikçe yaptığım hatalar beni kırbaçlamaya başladı. Yaptığım yanlışlar yüzüme vurmaya başladı. O zaman anladım yanlış tarafta olduğumu. Düzelmeye başladım, nefsime hakim olmaya başladım.

Peki nefsimize hakim olmamıza engel olan şey neydi. Teknoloji.. evet Teknoloji. İnternet, televizyon, telefon vs.. Şuan gençliğin en büyük düşmanı teknolojidir. Nerde yukarda saydığım etmenler varsa orda huzur kaçıyor. Gençliği esir alan şey teknolojidir. Eğer yapılması gereken birşey varsa bu konu üzerinde birşeyler yapılmalıdır diye düşünüyorum...

Misafirliğe gideceksiniz, ailece, çocuklari da hazirlayip gideceksiniz. 15 yaşındaki oğlunuz "ben gelmiyecem" diyip tutturuyor. Evden dışarı çıkmak istemiyor neden? Çünkü evde bilgisayar var, interneti var. İnternette online oyun oynamak varken niye misafirliğe gitsin ki. Önceden okuldan gelince çocuklar hemen üstlerini değiştirir, akşama kadar eve girmezlerdi oyun oynarlardı. Şimdi okul bir an önce bitsinde eve gidip interetin başına oturayım diye uğraşıyorlar. Zamanında benimde başıma geldi. Yani bu illet tam bir gençlik düşmanı. Sosyal hayattan uzaklaştırıyor, gençleri agrasifleştiriyor, pisikolojileri bozuluyor.

Neyse yazacak çok şey var ama burda kessem iyi olacak. Allah yardım etsin bizlere ne diyim.