PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Güçlü Bir İman İçin Ne Yapmalıyız


halukgta
12.03.2013, 12:11
Bir kardeşimiz, Kur’an ın haram dediği bir şeye, Allah ın sırf yasakladığı için uymak, hikmeti nedeniyle uymaktan çok daha iyidir demiş. Bir başka arkadaşımız da, sorgulamadan itaat etsek, kıyamet kopar herhalde diyerek düşüncesini yansıtmış.

Acaba böyle mi düşünmeliyiz? Allah Kur’an da bizlerin, böyle mi iman etmesini istiyor? Hiç düşünmeden, araştırmadan mı iman etmemiz daha güçlü, sağlam bir iman olur, yoksa ikisini birleştirdiğimizde, yani düşünerek, araştırarak iman etmemiz mi daha doğru olur. Bu konuda doğru bir yol üzerinde olmak istiyorsak, Kur’an ın bu konuda ki düşüncesini önce öğrenmeliyiz.

Elbette ilk yapmamız gereken, kesin itaat etmemiz çok önemlidir, bunda şüphe yok. Çünkü herkes aynı kapasitede değildir, her şeyi hemen anlayamaz düşünemez, ama emredilen hükmün nedenlerini, hikmetini araştırmak da, bizlerin asli görevi olduğunu bilmeliyiz.

Bir başka şekliyle söylemek gerekirse, Allah ın emrini, hükmü ayrı, hikmeti ayrı gözüyle bakmamalıyız. Allah ın ayetlerinde dikkat çeken en önemli unsur, sorgulayan ve düşünen bir toplum yaratılması adınadır. Yaradan düşünmemizi, aklımızı kullanmamızı istiyorsa, bu sorgulayan bir toplum olmamızı istediği içindir.

Yaşantımızdan bir örnek verelim. Hastasınız ve doktor size ilaç verdi. Siz sırf doktor ilaç verdi diye mi o ilacı aldığınızda memnun olur, en kısa zamanda sağlığınıza kavuşursunuz, yoksa o ilacın etkisi, sizin üzerinizde yapacağı olumlu sonuçlarını bilmeniz, bu konuda yapılan açıklamalar mı, sizin için daha iyi sonuç verir?

Kur’an bizlerin, öyle iman eden bir kul olmamızı ister ki, Allah ın emrine önce kuşku duymadan boyun eğen, ama böyle kalmayıp, emredilen hükümlerin üzerinde düşünen, aklını kullanan bir kul olmamızı ister. Allah ayetlerinde hükmünü verir ve en sonunda bakın nasıl bizleri düşünmeye, araştırmaya yönlendirir.

( Hâlâ düşünmüyor musunuz? Fakat düşünen mi var. Ayetleri size açık-seçik bildiriyoruz ki, aklınızı işletebilesiniz. Allah, ayetleri size işte böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz. Hâlâ aklınızı çalıştırmayacak mısınız? Dileyen onu düşünüp öğüt alır.)

Daha açıkçası, yaptığını bilen, bilinçli, kendisinden emin olan, aklı başında kullar olmamızı ister Kur’an bizlerden. İmtihanımızın da özünde, düşünmek aklımızı kullanmak yatmıyor mu? Bilinçsiz ve düşünmek den uzak bir imanın, nefsimizde etkisinin gerektiği kadar etkin olmayacağını, Rabbimiz Kur’an da bizlere anlatmaya çalışır. Tabi Kur’an ı bilerek, anlayarak okuyup düşünenler, bu gerçeği görecektir.

Bizlerin dine ve Kur’an a yaklaşımı, eğer yalnız nefsi ve duygusal olurda aklı, mantığı bir kenara bırakmışsak, şeytanın ve şeytanlaşmış insanların aldatmacalarından asla kurtulamayız. Onların bizlere karşı tuzaklarının, farkına varamayız.

Kalıcı, sağlam bir iman üzerinde olmak istiyorsak, nefsimizi, duygularımızı mutlaka akıl ile kontrol altına almalıyız. Aklın var olduğu yerde, şeytan asla hüküm süremez. Çünkü şeytan bizleri nefsimizle, duygularımızla aldatmaya çalışır.

Düşünen ve aklını kullanan bir Müslüman, Allah ın emrettiklerinin hikmetini aklıyla, mantığıyla, ilimle anladıkça, imanı daha da güçleneceğinden şüphe yoktur.

Kur’an da ki müteşabih ayetler, sizce ne için var hiç düşündünüz mü? Allah bu ayetlerin anlamını, bir ben bilirim, birde ilim tahsili yapmış olanlar diye açıklama yapar bizlere. Hatta kalbinde eğrilik olanlar, anlamlarını bilmedikleri için, bu ayetlerin peşine düşüp, anlamsız şeyler söylerler diye dikkatimizi çeker. İman edenler ise, bunun Allah dan geldiğini bildiği için, kuşku duymadan iman ettiklerini söyler. Dikkat ediniz lütfen, herkesin anlayamayacağı, zamanla ilimle anlaşılacak ayetlerin nedeni ne olabilir?

Peki, bu ayetlerin anlamlarının ortaya zamanla çıkması sonucu, biz insanlarda ne gibi bir duygu hâsıl olur diyor Kur’an? İnananların imanları artar diyor. Buradan da anlaşılıyor ki, imanımızın daha güçlü olması için bazı etkenler var. Bu etkenlerin ana kaynağı ilim ve akıl olduğu anlaşılıyor.

Demek ki bizler elbette kuşku duymadan önce iman edeceğiz. Ama öylece oturmak yok. İmanımızın daha güçlü ve sağlam olabilmesi için de, araştıracağız düşüneceğiz. İlmin ışığında yaşayacağız. Ne yazık ki bizler bunu yapmayı başaramadık, her zaman göz ardı ettik.

Ne yazık ki bugün İslam toplumu, bu gerçeği göz ardı ettiği için, Kur’an ın emrettiği İslam ı yaşayamıyoruz. Düşünmeyi bıraktığımız içindir ki, nelerin Allah emri olduğu, nelerin olmadığı kargaşası içinde boğuşup duruyoruz. Çünkü akıl devre dışı kalmış, rehber Kur’an olması gerekirken, beşerin kitapları rehber olmuş. Böyle olunca da, sonuç ortada.

Allah birçok ayetinde, düşünmeye, akla vurgu yapıyor ve aklını kullanmayanları pislik içinde bırakırım diyor. Dikkat ediniz lütfen, Allah sırf ben söylediğim için iman edin demiş olsaydı, aklınızı kullanın, ayetler üzerinde düşünün der miydi?

Ne dersiniz? İnancımızı, imanımızı daha güçlü ve sağlam bir temel üzerine inşa etmemiz, daha doğru olmaz mı? Kendi kendimize sorular sorup acaba neden, niçin demektense, onun hikmetini araştırıp bilmemiz, imanımıza güç katmaz mı sizce? Yorum ve karar sizlerin.

Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK

KAOS
12.03.2013, 12:50
Güzel ve iyi niyetli tavrınız için kendi adıma teşekkür ederim Haluk bey.

Bir soru sormak isterim:

Bahsettiğiniz konularda referans alacağımız bilimsel kaynaklar nedir?

Yani bahsediyorsunuz ya sorgulamak, neden ve nasıl diye sormak gerekli diyorsunuz ya, aklımızı kullanmamız gerektiğini söylüyorsunuz ya..

İşte ben bu noktada sormak istiyorum: Yaratanın emirlerini önerilerini mantığımızla değerlendirirken kullanacağımız verileri nereden alacağız??

Bir önceki mesajınız da domuz eti ile ilgili bilimsel veriler sundunuz: Bu verileri nereden aldınız, kaynaklarınız nelerdir, bunların açıklığa kavuşturulması gerekir diye düşünüyorum.

Dİğer bir sorum ise şudur:

Emirlerin hükümlerin akılla yorumlanmaya çalışılması yani sorgulanması açıklanmaya çalışılmasının sınırı nedir? Hangü hükümleri irdeleyeceğiz, hangilerini irdeleyemeceğiz.

Doktor ve ilaç konusunda verdiğiniz örnek İslam felsefesindeki hüküm ve uyma ilişkisine ne kadar uyar?

Yani sizin örneğinizi basitleştirisem; doktor: "şu tedavi" diyor ve hasta hemen kabul etmeyip sorguluyor, araştırıyor. Allah: "şöyle yap" diyor, bizler de hemen kabul etmeyip, araştıracak mıyız, araştıracak sak nereden araştıracağız?

Saygı ve sevgiyle...

halukgta
12.03.2013, 13:35
Değerli kardeşim, yazımda anlatmak istediğimi, kısmen farklı anladığınızı düşünüyorum.

Aslında doğaya bakarak düşündüğümüzde, bizlere birçok konuda cevap verecektir. Ateistler Allah ın varlığını bizlere kanıtlayın derler. Hâlbuki Allah yarattığı tabiatta kendi gücünü, kanıtını gösteriyor. Ama farklı baktıkları için, bir kısmı görüyor, bir kısmı göremiyor.

Tabiat ve yaşadığımız hayatımız bizler için referanstır. Asıl referans ise elbette Kur'an.

Allah 1400 yıl önce yaşayan insanlara da düşünmeyi emrettiyse, düşünmenin ve tabiatın en büyük kaynak olduğunu bilmeliyiz. Her bilgiyi yazılı bulamayız. Hatta devrimizin ilmide birçok konuda yetersiz kalabilir.

Allah sizleri imtihan ediyorum diyorsa, bu imtihanın kaynakları 1400 yıl öncede var olmalı değil mi?

Daha önceki yazımda domuzun bazı özelliklerinden bahsetmiştim. Bu ve buna benzer birçok bilgi ilmin ilerlemesi ile ortaya çıkıyor olabilir. Bunlar bizlerin iman gücünü artıracaktır. Haram kılınmasındaki geçerliliği sağlamlaştıracaktır nefsimizde. Bu değildir ki bu bilgi yokken iman etmeyeceğiz.

Elbette bazı konularda düşüncenin sınırları vardır. Bunun örneklerini de vermiştim yazımda. Bunlar zaman ve çağın ilmine göre farklılık arz edecektir. Bilgimizin olmadığı konularda itaat etmek, sınırı aşmamak asıl olandır.

Doktor hasta ilişkisinde verdiğim örnekle, iman etme konusunda nasıl bir bağlantı var konusuna gelince. Beşeri sınırlar içinde yaşantımızda, görme, ikna olma ve nefis çok etkendir. Göz görecek, nefis tatmin olacak, yani ikna olacağız. Bu özelliğimiz Rabbimizin verdiği bir özelliktir. Bunlardan birisi eksikse, bizleri ikna etmeleri çok zor olur.

Örneğin birisi bir mal satıyor bize. O kişide ikna kabiliyeti yoksa, o malı bize zor satar. Peki, ikna için ne yapar? Bu malın bizim ihtiyacımızın olduğunu bizlere kanıtlaması gerekir. Bunu başarırsa, aklımızda bile olmayan bir malı bizler alırız.

Bizlerin yapımızdaki bu özelliğinden dolayıdır ki, beşer olarak önce ikna olmamız gerekir. Peki, imanımızda bunu nasıl uyarlayabiliriz. Önce iman ettiğimiz kitaba ve peygamberini kabul etmeliyiz, yani inanmalıyız. Peki, bahsettiğimiz özellikleri devre dışı bırakarak mı yapmalıyız? Bunu yaparsak doğru yöntemi kullanmamış oluruz. Çünkü Allah bizlerin yaratılış özelliklerimizden bahsederken neler söylüyordu?

-Aceleci tabiatta yaratılmıştır.
-Tartışmaya meyillidir.
-Zayıf yaratılmıştır.

Lütfen bu özellikleri düşünün. Eğer ikna edilmeden, korkutularak iman edilmişse, bir insan, nasıl bir iman üzere olur sizce? Peygamberimizin devrinde birçok Yahudi korkudan Müslüman olmuştur. Ya sonra bu insanlar ne oldu dersiniz? Müslüman olmaya mı devam etti Yoksa.......? İşte o yoksa nın cevabını hala bulamıyoruz. Bu insanlar içimize öyle fitneler soktu ki, İslam dinini neredeyse Yahudileştirdiler.

Eğer bizler düşünmeyi, sorgulamayı bir kenara koymasaydık, elde Kur'an bugünkü yanlışın içinde asla olmazdık. Hasta doktor ilişkisindeki asıl görmemiz gereken, iknadır. Yani izah etmek, açıklamak. Allah da bunu yapıyor bizlere, açıklıyor, izah ediyor.

Bu konuya başka bir örnek verelim. Psikolojik rahatsızlık, gözle görülmeyen ama etkisi fark edilen, hatta ilacı bile olmayan bir hastalıktır. Peki, nasıl tedavi edilir sizce? Yönlendirmeyle, telkinle, bilgiyle. Hatta hastanın düşüncelerine, aklına hükmetme becerisini kazanmasına yardımla.
Şunu tekrar hatırlatmak isterim. Din ve iman konusunda ilk yapılması gereken kuşku duymadan boyun eğmektir. Daha sonrada düşünüp, Allah ın verdiği emrin hikmetini öğrenme çabasında olmaktır. Bu yolun izlenmesini Kur’an öneriyor.

İnşallah faydalı olabilmişimdir.
Saygılarımla