PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Güncel Yazılar


sivaslınet
29.03.2013, 10:47
HADİ YİĞİTSEN..

Diyanet İşleri Başkanı diyor ki:

- İzmir’in farklı bir dindarlığı var.
- Bu dindarlığın irfan geleneğine ihtiyacı var.

*

Diyanet İşleri Başkanı açısından İzmir’in ne türden bir dindarlığa ihtiyacı olduğunu söylemek süper kolay ve müthiş risksiz bir iş...
En fazla...
Birkaç İzmirli, “Sabahları boyoz yeriz, simide gevrek deriz, dindarlığımıza laf ettirmeyiz” falan diye aksileşir...
Ve olay kapanır.

*

İzmir’in ne türden bir dindarlığa ihtiyacı olduğunu söyleyebilen Diyanet İşleri Başkanı...
Eğer yiğitse, cesursa, mücahitse, eyvallahsızsa...
- İktidar sahiplerine adalet adına itiraz etmekten korkan dindarların...
- “Başbakan’a dokunmak bile ibadettir” diyen dindarların...
- Aman dileyene Allah Allah diyerek vuran dindarların...
- “Tek adam” anlayışına anında fit olan dindarların...
- İntikamı hayat tarzı belleyen dindarların...
- Sevdirmeyip nefret ettiren dindarların...
- Farklı yaşam tarzlarına zerre kadar saygısı olmayan dindarların...
- Zenginleştikten sonra tıpkı diğer zenginler gibi davranan dindarların...
- Vıcık vıcık yağdanlaşan dindarların...
- Hayatlarından merhamet duygusunu çıkaran dindarların...
- İktidar korkusundan hak bildiğini söyleyemeyen dindarların...
Ne türden bir geleneğe ihtiyacı olduğunu söylesin de kendisine şapkamızı çıkaralım.

*

Hadi Başkan!
Unutma: Mümin cesur olur.
Ve yine unutma:
İmam-ı Azam, sultana karşı hakkı haykırdığı için hapislerde can vermiştir.

Ahmet HAKAN

sivaslınet
01.04.2013, 09:57
SİLİVRİ’DE BAHAR

Kaç yıl geçti üstünden tutsaklığımızın

Beton duvarlar ardında büyüyor yalnızlıklar,

Unutmamak için sesini özgürlüğün

Bahar dalları karşılıyor bizi gün ışıyınca

Her insan bin uygarlık, her canlı bir cennet

Savaşı biz kazanacağız...



Nerede doğru, nerede gerçek?

Üstümüze kapanışı demir parmaklıkların...

Bir yalanla çürüttüler özgürlüğümüzü,

Orada yatan sensin ey okur,

Senin ellerin bağlı, senin gözlerin görmüyor ufku.

Gene de savaşı biz kazanacağız...



Erdemin koca tütsüsü ağuladı bizi

Doğru olacağız, haklı kalacağız erdem savaşında,

Şaşmaz derinliklerinden felsefe ağacının

Ve bitmez tükenmez dağlardan ovalardan

Her şafak sökerken maden çıkaracağız.

Savaşı biz kazanacağız...



Kaçıncı bahar Silivri’nin taş duvarlarında,

Taşı oyup iklimler yeşeriyor çağlayla...

Hava soğuk, hava puslu, hava sisli.

Uyanmıyor kış uykusu,

Dünya dönüyor, mevsimler değişiyor,

Değişmeyen sensin, senin kadim soyun...

Ey insanoğlu aydınlığa uyan artık.

Savaşı biz kazanacağız...

Avukat Celal ÜLGEN

35gürün58
01.04.2013, 13:17
Arslan BULUT - YENİÇAĞ 01.04.2013



ANADOLU'NUN PAYLAŞILMASI!
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, İkinci İnönü Zaferi’nin 92. yıl dönümü dolayısıyla yayımladığı mesajında, “Anadolu topraklarının Sevr’de hazırlanan plan doğrultusunda paylaşılmasını amaçlayan işgalin amacına ulaşamayacağının en güçlü mesajının İnönü cephesinde verildiğini” vurguladı.
Başbakan Tayyip Erdoğan da “Aziz milletin, yokluk ve imkansızlara rağmen, işgalci güçlere karşı gösterdiği bu amansız mücadele, hürriyet ve bağımsızlık hedefimize bir adım daha yaklaştırmış; büyük bir moral kaynağı olmuştur” dedi.


***


Burada anahtar kelime “Sevr” dir. Biraz uzatırsanız, “Sevr’de hazırlanan plan” diye ifade edebilirsiniz ve “Anadolu’nun paylaşılması” nı da ekleyebilirsiniz..
Peki işgal ile hedefine ulaşamayan emperyalizm, 10 yıllık AKP iktidarı döneminde özelleştirme çerçevesinde Anadolu’yu, Trakya’yı işgal etmedi mi? Ekonomiyi ele geçiren, medyayı da ele geçirir. Nitekim Amerikan şirketleri, ortaklığı bir kenara bırakıp doğrudan bazı televizyon kanallarını satın aldı. Bir ülkede kamuoyunu, ekonomi ve medyayı elinde tutan güçler belirlediğine göre siyaset de bu yolla yabancı istihbarat servislerinin kontrolüne girmez mi? Böyle bir ülkede hürriyet ve bağımsızlıktan bahsedilebilir mi?
Kaldı ki bugün Türkiye’nin siyasi coğrafyasının eyalet sistemi adı altında bölünmesini savunan da Tayyip Erdoğan ve AKP sözcüleridir. Erdoğan, “Lazistan ve Kürdistan vardı” diyerek eyalet modelini savunuyor.
Okurumuz Ramazan Bayraktar ise “Tarihte Lazistan ve Kürdistan vardı ise Germiyanoğulları, Saruhanoğulları, Canikoğulları, Karamanoğulları vb. yok muydu? O zaman neden Osmanlıcılık yapıyoruz? Hem de en yenisinden, en BOP’lusundan...” diyor.
Gerçi Kürdistan siyasi bir coğrafyanın adı değildi ama Yavuz ve Kanuni dönemlerinden itibaren, Şii tehlikesini bertaraf etmek için, Türkiye ile İran arasındaki coğrafyaya Kürtlerin yoğun olarak yerleşmesi sağlanarak, bir tampon bölge oluşturuldu. Yani Türkiye ve İran’ın bugünkü sorunlarının temelinde Sünni-Şii mücadelesi vardır. ABD de Türkiye, Suudi Arabistan, Katar ve Mısır üzerinden oluşturmak istediği Sünni ekseni ile, İran, Irak, Suriye, Lübnan’ın Şii eksenini kırmaya çalışıyor.
Bir de ABD’nin 1896 tarihli Kongre kararı ile Türkiye’nin Hıristiyanlaştırılması projesi var ki onun da temeli eyalet sistemine dayanıyor.


***


Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ise Türkiye’nin son 10 yılda hayata geçirdiği “hücre yenilenmesi” nin dış politika ve ekonomi boyutlarının birbirleriyle bağlantılı olduğunu söyledi. Elbette bağlantılıdır... “Büyük Orta Doğu Projesi, Türkiye’nin dış politika ilkelerine uygun. ABD ile birlikte hareket ediyoruz. Amacımız İslâm ülkelerine özgürlük ve demokrasi getirmek. Olumsuz bir tablo çıkarsa İran’a kapılarımızı kapatmak zorunda kalırız” diyen de kendisinden önceki Dışişleri Bakanı Abdullah Gül idi
Tayyip Erdoğan, aynı projenin eş başkanlığını üstlenmiştir.
Projenin mimarı MOSSAD idi. Türkiye’yi ortadan kaldırmayı, yerine Orta Doğu federasyonu kurmayı öngören ABD-İngiltere-İsrail ortak yapımı Büyük Orta Doğu Projesi’nin ekonomik ayağı da Erdoğan’ın her yıl İstanbul’da topladığı Uluslararası Yatırım Danışma Konseyi ile sürdürülüyor. Bu konseyin üyeleri, daha çok ABD ve İngiltere merkezli şirketlerin başkanlarından oluşuyor ve bunların çoğu Yahudi’dir. Bu toplantılarda Türkiye’de hangi sektörün kime satılacağına karar verilmektedir!
Gül, Çankaya Köşkü’nde İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres onuruna verdiği yemekte yaptığı konuşmada da İsrail’in güvenliği ve tanınmış sınırlar içinde yaşama hakkına sahip olmasının, Türkiye’nin Orta Doğu politikasının değişmez önceliklerinden olduğunu da söylemiştir.

35gürün58
02.04.2013, 20:01
VATAN-MUSTAFA MUTLU 02.04.2013

AHMET BEY İKNA OLUR DA , ATATÜRK'Ü NE YAPACAKSINIZ


Son yıllarda saçmalayanların sayısı o kadar arttı ki artık hepsine laf yetiştirmek olanaksız hâle geldi. Örneğin geçen hafta iktidara yakın A Haber isimli kanalda “Nevruz’da Türk bayrağı neden yoktu?” konusu tartışıldı.

Programın konuğu da türbanlı ve aşırı makyajlı bir kadındı. Hani şu “Atatürk’ü sevmiyorum, sevmek zorunda mıyım?” diye çemkiren kadın.

Adını da vereyim: Hilal Kaplan!

Gayet sakin başladığı konuşmasını, “Artık bu Türk Bayrağı’nın ismi değişmeli... Mesela ‘Devlet Bayrağı’ olabilir” diye bitirdi.

Bu önerinin fikir babası aslında BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’mış ama Hilal Hanım’ın çok hoşuna gitmiş!

Kışkırtıcı!

Fransız, Alman, İtalyan, Yunan, İngiliz bayraklarının ne kadar “ırkçı bir yaklaşımın ürünü” olduğunu asla sorgulamayacaksın...

Adı sanı duyulmamış küçücük ülkelerin bayraklarının karşısında bile esas duruşa geçeceksin...

Ama sıra Türk Bayrağı’na gelince, bunu “ırkçı yaklaşımın ürünü” bulup, adının değiştirilmesini isteyeceksin. Bu hanımın saçmalamalarını eskiden “gündeme gelme hevesi”ne bağlardım ve “Reklamın iyisi kötüsü olmaz, yeter ki adı konuşulsun” çabasının bir ürünü olduğunu düşünürdüm.

Artık öyle düşünmüyorum. Çünkü açıkça “kışkırtıcılık” yapıyor!

Mozart ırkçı mıydı?

Peki; Türk Bayrağı bu hanıma batıyor da; önünde ya da içinde Türk geçen diğer tamlamalar batmıyor mu?

Hadi; rengini şehitlerinin kanından alan Türk Bayrağı’na “devlet bayrağı” dedik...

İyi de... “Türk Lokumu”na ne diyeceğiz? Ya da evrensel bir sözcük hâline gelen “Alaturka”yı, “Alatürkiye” olarak mı değiştireceğiz?

Araplar bile satın aldıkları “Türk Telekom”un adını değiştirmeye cesaret edemezken, biz “Türkiye Telekom” olarak mı düzelteceğiz?

Türk Hava Yolları, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu, Türk Kızılay Derneği, Türk Patent Enstitüsü ne olacak?

Mozart’ın “Türk Marşı”nı da “devlet marşı” mı yapacağız? Aksi hâlde dinlenilmesini ve çalınmasını yasaklayacak mıyız?

Türk Tabipler Birliği Genel Kurulu hemen toplanıp “Türk”ü atmak zorunda mı kalacak?

Diyelim ki Türk Eximbank’ın kapısına kilit vurduk; Power Türk’ün, Slow Türk’ün, Joy Türk’ün yayınını durdurduk, CNN Türk’ü, Haber Türk’ü, Kanal Türk’ü korkutup boyun eğdirdik; “Türk hamamı” kavramını nasıl sileceğiz ansiklopedilerden?

“Türk gibi cesur”u nasıl “Türkiyeli gibi cesur”a dönüştürebileceğiz?

Madem Türk ismi bu kadar rahatsız ediyor bu arkadaşları; o zaman neden Ahmet Türk’ü ikna etmekten işe başlamıyorlar? Selahattin Demirtaş neden Ahmet abisinin karşısına geçip, “Senin soyadını artık Ahmet Kürt yapalım” demiyor? Ha; bunu çok yakında yapacaklarından ve Diyarbakır’da ateş yakarak kutlayacaklarından hiç kuşkum yok da...

Mustafa Kemal Atatürk’ün adını, “Atatürkiye” olarak değiştirmeyi ne zaman gündeme getireceklerini gerçekten ben de merak ediyorum!

Uzun söze gerek yok: Böyle sessiz ve tepkisiz kaldığınız sürece, emin olun her türlü saçmalığı yapabilirler!

Yeter ki Hilal Hanım’a kaşıyacak, kanatacak yara olsun:

Babasını bile “Türk”lükten çıkaracağından adım gibi eminim!

‘Yasal!’

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, yıllardır faaliyet gösteren kargo şirketlerinin yasa dışı çalıştıklarını söylemiş. Çünkü PTT her türlü posta hizmeti konusunda “tekel”miş ama kurye şirketleri bu yasal hakkı gasbediyormuş!

İlahi Bakan Bey; yasa dediğiniz nedir ki? Örneğin, sınırlardan pasaportsuz geçiş yapmak yasal mı? Hayır...

Peki; teröriste, “Nasıl geldiysen öyle git” diyenler yasalara çok mu saygılı davranıyor ki siz milletin ekmeği söz konusu olunca yasayı hatırlıyorsunuz?

35gürün58
02.04.2013, 20:03
ve yukarıda adı geçen Hilal Kaplan Akil adam olarak seçilmiş....!! Uyan ülkem uyan Sivas'ım...

35gürün58
03.04.2013, 13:22
Mustafa MUTLU - VATAN 03.04.2013


T.C yi SİLMEK ve KÜÇÜK ABD


Dün “Türk” sözcüğünden rahatsızlık duyanları yazmıştım. Aynı kafa, PKK ile sözüm ona “barış” görüşmelerinin sürdüğü şu günlerde kafayı Türkiye Cumhuriyeti ifadesine de takmış durumda:

Hatırlarsınız; Ziraat Bankası geçen ay yeni logosundan TC’yi çıkarmıştı... Dün öğrendik ki; Sağlık Bakanlığı’na bağlı Türkiye Halk Sağlık Kurumu da 25 Eylül 2012’de tüm aile sağlık merkezlerine bir yazı göndermiş ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kısaltması olan TC ibaresini tabelalarından kaldırmalarını istemiş...

Hatta TC’siz tabela fotoğraflarını da örnek alınması için yazıya eklemiş... Bunun üzerine birçok aile sağlık merkezinde TC’siz tabela dönemine geçilmiş!

Yakında Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’nın, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın ve TC ile başlayan diğer kurum isimlerinin de değiştiğini duyarsanız; şaşırmayın...

Önce Atatürk’ten rahatsız oluyorlardı.

Sonra ‘Türk’e kafayı taktılar.

Sıra TC’ye geldi!

Küçük ABD!

Peki kafalarındaki plan ne?

Türkiye Cumhuriyeti‘ni yok edenler, onun yerine “ne”yi koymak istiyor?

Bu sorununun yanıtı da belli:

Yine dün öğrendik; dinci-bölücü ittifakının ileride kurmayı planladığı devletin adı Anadolu Birleşik Devletleri’ymiş...

Küçük ABD yani!

İyi de Rumeli’deki illerimiz ile İstanbul’un ve Çanakkale’nin Avrupa yakaları da ‘Küçük ABD’ye dâhil olacak mı?

Orasını bilmiyorum; elbette onun için de bir formül vardır küçük beyinlerinde!

Eeee; Türkiye Cumhuriyeti “Küçük ABD”ye dönüşür de; hiç Clinton’sız, Bush‘suz, Obama’sız yani “başkansız” ABD olur mu?

Olmaz elbette!

İşte; yeni anayasa telaşının en önemli nedeni de bu!

‘Sol’u suçlarlardı!

Çok partili sisteme geçtiğimiz günden beri sol, bu ülkede hiçbir zaman “tek başına iktidar” olmadı. Ve sağ partiler, bugüne kadar hep “devlet-millet düşmanlığı”yla suçlayıp, solun önünü kesti!

Günümüzde yine “tek bayrak, tek vatan, tek devlet” diye yola çıkan sağ bir iktidar işbaşında ama... ‘Türk’ demek suç hâline geliyor, TC tabelalardan çıkarılıyor, “tek devlet”in yerini “devletler”, “tek bayrağın” yerini paçavralar alıyor!

Bunları savunmak da yıllardır “ihanet”le suçlanan “yurtsever sol”a kalıyor...

Durun bakalım, daha neler göreceğiz!

Bildiri!

Geçen hafta üç yüz siyasetçi, bilim insanı, yazar, gazeteci ve sanatçı ortak bir bildiriye imza atıp, “Türklük Anayasa’dan çıkarılamaz. Vatandaşlarımız ırklara ve mezheplere ayrıştırılamaz. Atatürk’ün kurduğu ulus devlet yapısı ortadan kaldırılamaz” dedi.

Bunu diyen üç yüz imzacıdan biri de bendim.

BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş bize yanıt vermiş ve “Bu insanlar gelsin, o bildiriyi Hakkâri’de okusun” demiş...

Söz konusu bildiriye imza koyan kardeşim Müyesser Yıldız diyor ki, “Kimse gitmese de ben bir başıma Hakkâri meydanına gidip, o bildiriyi okurum. Acaba kendileri TBMM kürsüsünde ettikleri milletvekili yeminini Hakkâri meydanında da edebilir mi?”

Selahattin Bey o yemini kendi seçim bölgesinde etsin; ben de imza koyduğum bildiriyi Müyesser gibi istediği her yerde okumaya hazırım!

Pusula_58
04.04.2013, 00:41
Legal- İllegal

Erdoğan’ın Legallerini bir hatırlayalım:

Ankara’nın göbeğinde, PKK çaputları ile polis korumasında Türkiye Cumhuriyeti devletine küfretmek: LEGAL-YASAL

Ankara’nın göbeğinde yapılan PKK toplantısında Dağlıca baskınını, yani Mehmet’imin katledilmesini öven Oramar türküsü söylemek: LEGAL-YASAL

Tankın önüne PKK çaputu asmalarını seyretmek: LEGAL-YASAL

Hukuku ayaklar altına alarak PKK’lıların ayağına yargıyı götürüp göstermelik bir mahkeme kurmak ve PKK’lılar incinmesin diye Türk bayrağını kaldırmak: LEGAL-YASAL

Diyarbakır’ın PKK’lı Belediye Başkanınca Erdoğan’a küfretmek, meşe ağacının dalları nerenize battı diye sormak: LEGAL-YASAL

PKK’lı Sabahat Tuncel’in polis tokatlaması: LEGAL-YASAL

PKK’lı piçlerin her yeri yakıp yıkması: LEGAL-YASAL

PKK’lı piçlerin molotof kokteyli atıp her tarafı yakıp yıkması, arabaları ateşe vermesi, otobüs yakıp PKK’lıların kontrolüne terk edildiği anlaşılan yan sokaklara kaçıp kaybolması: LEGAL-YASAL

PKK’lı piçlerin Taksim meydanında Atatürk heykeline tırmanarak çaputlarını asması ve polisin müdahale etmeden seyretmesi: LEGAL-YASAL

Artvin Hopa’da HES’leri protosto eden halkın darp edilmesi ve emekli öğretmen Metin Lokumcu’nun biber gazından vefatı: LEGAL-YASAL

Polis tekmeleri altında bir genç kadının bebeğini düşürmesi: LEGAL-YASAL

İşçilerin biber gazı, cop yemesi… Kış gününde havuzlara atılması: LEGAL-YASAL

Taksim’de işçilerin 1 Mayıs işçi bayramını kutlarken polisin ayakları altında ezilmesi, polisin bebeklerin olduğu sağlık kuruluşuna bile biber gazı sıkması: LEGAL-YASAL

Parasız eğitim isteyen öğrencilerin terörist damgasıyla hapislerde çürütülmesi: LEGAL-YASAL

İnsanların mahkemeye çıkartılmadan 6 yıl hapse tıkılması: LEGAL-YASAL

Dalavere ile hapse tıkılan insanların ölmesi için gösterilen gayretler ve ölüme yollanması: LEGAL-YASAL

Polisin Türk bayrağı açan kadını tekmelemesi ve halkı kışkırtmaya kalkması: LEGAL-YASAL

Seçim gezilerinde HEPAR’ın araçlarındaki bayrakların polislerce sökülmesi: LEGAL-YASAL

ABD’nin Türk askerlerinin başına çuval geçirmesi müzik notası eşliğinde: LEGAL-YASAL

Güneydoğu illerimizde belde adlarının Kürtçe olarak değiştirilmesi: LEGAL-YASAL

PKK’nın Güneydoğu’da kimlik kontrolü yapması; polis, öğretmen, sağlıkçı, asker, kaymakam kaçırması: LEGAL-YASAL

Keriz feneri eşliğinde hayır paralarını tırtıklamak ve cebe indirmek: LEGAL-YASAL

Libya ve Suriye’deki katil sürüsüne destek vermek, bavulla para dağıtmak: LEGAL-YASAL

3000 CİA ajanını ülkeye sokup Türk Milletine operasyon yaptırmak: LEGAL-YASAL

Birtakım polislerin ABD Konsolosluğuna giderek Ergenekon tertibi hakkında Amerikalılara bilgi vermesi: LEGAL-YASAL

İngiltere eşliğinde narko terör örgütü ile görüşüp ülkeyi bölme sözü vermek: LEGAL-YASAL

Amerika’nın verdiği görevi kabul edip BOP, GOP ve dinler arası diyalog eş başkanı olmak: LEGAL-YASAL

Wiki Leaks belgelerinde de açıklandığı gibi, seçimlerde halkın %10 oyunu çalmak, ölülere oy kullandırmak, milletin evlerinde yaşamayan isimleri seçmen yapmak: LEGAL-YASAL

Köylerindeki sulara el konmasına direnen neneleri bile darp edip hapse atmak: LEGAL- YASAL

Bütün sınavlarda F tipince soruların çalınması: LEGAL-YASAL

Tuzak kurmak, sahte suç delili oluşturmak, tuzak kurdukları insanların telefonlarına suç örgütü elemanı bazı insanların telefonlarını yüklemek: LEGAL-YASAL

Bütün milleti dinletmek, kendine karşı çıkabilecek asker, siyasi, bürokratların ev-işyeri-arabalarına gizli kamera koymak ve elde edilen görüntüleri şantaj amaçlı kullanmak: LEGAL-YASAL

29 Ekim 2004 yılında 29 Ekim Cumhuriyet bayramına inat AB yasasını imzalamak: LEGAL-YASAL

Cüneyt Zapsu’nun Amerikalılara Erdoğan için; “deliğe süpürmeyin, kullanın demesi: LEGAL-YASAL

Diyarbakır’ı BOP’un, yani ikinci İsrail’in yıldızı olarak sunmak: LEGAL-YASAL

Bebek katili Artin Agopyan’ın isteği ile Anayasa yapmaya kalkmak, bebek katilini dışarı çıkarmanın yollarını aramak, bebek katiline “sayın” diye hitap ederek saygın hale sokmaya kalkmak: LEGAL-YASAL

Erdoğan’ın ilk Rotaryen toplantısına katılan başbakan olması: LEGAL-YASAL

Milli bayramlara tahammül edemeyip, Anıtkabir’de saygı duruşunda durmayı “sap gibi durmak” olarak yorumlamak: LEGAL-YASAL


Papa Jean Paul’ün ölümü üzerine İçişleri Bakanlığı emri ile 08.04.2005 Cuma günü bütün resmi kurumlarda bayrakların yarıya indirilmesi: LEGAL-YASAL

İmam Hatip Liseleri terörist yetiştirmiyor diyerek diğer liseleri terörist yetiştiren okul olarak göstermek: LEGAL-YASAL

Sami Ofer ile gizlice görüşüp TÜPRAŞ’ın yüzde 14,76 hissesini 446 milyon dolara vermek… Bu hisseyi, TÜPRAŞ’ı Koç’un satın almasından sonra kâğıt üzerinde 1,2 milyar dolara yükseltmek: LEGAL-YASAL

KKTC’ne din adamı yollayarak “yes be annemcilere” destek vermek, rahmetli Denktaş’a karşı gizli operasyon yapmak: LEGAL-YASAL

Sümela Manastırı’nı müzelikten çıkarıp ayine açmak, müzede görevli bayanı Pontusculara darp ettirmek: LEGAL-YASAL

Sümeleya ayine gelirken Pontus Devleti haritalı tişörtler giymek: LEGAL-YASAL

Şimdi’de Erdoğan’ın illegallerini hatırlayalım:

Sümela’ya Rum-Pontus Devleti haritalı tişörtle gelenlere tepki olarak Türk Bayraklı tişört giyerek Pontuscuları protosto etmek: İLLEGAL-YASA DIŞI

Habur’da PKK’lı piçlerin ön yıkamalı, ozona yatırılmış temizlenme çadır mahkemesinde Türk Bayrağının durumu: İLLEGAL-YASA DIŞI

İstiklal marşı, andımız, 10. Yıl marşı: İLLEGAL-YASA DIŞI

“Atatürk’ün Yurtta sulh, cihanda sulh” sözü terör sloganı niteliğinde olduğu için(!), “ne sulhu ya” tepkisiyle: İLLEGAL-YASA DIŞI

Bütün milli bayramlar: İLLEGAL-YASA DIŞI

Cumhuriyet mitingleri bindirilmiş kıta(!) sayıldığından: İLLEGAL-YASA DIŞI

Vatanın bütünlüğünü savunan milliyetçiler-ulusalcılar: İLLEGAL-YASA DIŞI

AKP’ye oy vermeyen vatandaşlar tehlikeli ve öteki olduğu için: İLLEGAL-YASA DIŞI

29 Ekim Cumhuriyet Bayramına yasak gelince Türk bayrakları ile meydanlara çıkan vatandaş: İLLEGAL-YASA DIŞI

Hükümeti eleştirenler, muhalif gazeteciler DÜŞMAN(!) olduğu için: İLLEGAL-YASA DIŞI

Hükümeti eleştiren, yuhalayan, gizli işlerini açık edenler kafası koparılacak düşmanlar olduğu için(!): İLLEGAL-YASA DIŞI

Anamız ağladı diyen çiftçi ANASINI DA ALIP GİTMEDİĞİ İÇİN: İLLEGAL-YASA DIŞI


Bir seçim gezisinde “yeter artık, bir sus” diyen 15 yaşındaki gencin boğazını sıkan şefkat abidesi Erdoğan; öbür tarafta asi, kafası ezilecek çocuk(!): İLLEGAL-YASA DIŞI

47, 26, 32 rakamlar ile söylenilen ama tam karar verilemeyen etnik kimlikler içinde en tehlikelisi Türkler ve Türk adı: İLLEGAL-YASA DIŞI

Kendileri için araç olan demokrasi, hukuk içinde kalmaya inat eden yargıçlar Padişahımız için son derece tehlikeli olduğu için: İLLEGAL-YASA DIŞI

Meclis’e Türk Bayrağı ile girmeye çalışan Şehit Aileleri Derneği Başkanı Pakize Akbaba: İLLEGAL-YASA DIŞI

Şehit cenazelerine katılanlar(BELLİ YASAKLAR GETİRİLDİ): İLLEGAL-YASA DIŞI

Tek evladını şehit veren ve; “vatan sağ olsun demiyorum” diyen şehit annesine “ben o kadını mı dinleyeceğim” diye tepki gösteren Erdoğan için şehit annesi: İLLEGAL-YASA DIŞI

Evladını şehit veren babanın acı ile iki çift laf etmesi üzerine Erdoğan tarafından mahkemeye verilip hapse mahkum ettirilmesi vicdanen(!): LEGAL-YASAL

Bu liste daha çoook uzar. Bu kadar hafıza tazelemek sanırım yeterlidir.

Görüldüğü gibi Erdoğan’ın yasal veya yasa dışı kavramları Türk Milletinin yasal-yasa dışı kavramları ile taban tabana zıttır.

Erdoğan’dan bir bölücü propaganda daha:

Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında Kılıçdaroğlu'nu eleştirerek, "Ulus'ta bayrakla dolaşmak kolay. Hakkari’de niye Türk Bayrağı ile dolaşamadın" diye konuştu.

İstanbul ve Ankara Baro Başkanlarına sesleniyorum:

Erdoğan bu açıklaması ile BDPKK sözcüsü gibi konuşarak kurmak istenilen Yahudi Kürdistan’ının sınırlarını çizmiştir. Daha önce de muhalefeti Sivas’tan öte gidememekle suçlamıştı.

Hakkari’de Türk Bayrağı açılamıyorsa bu durumdan sorumlu olan Erdoğan’dır. 2002 yılında iktidara geldiğinde Türkiye’de Türk Bayrağı asılmayan il, belde yoktu.

Kılıçdaroğlu umurumda değil de, kendisi çadır mahkemesinde Türk Bayrağı’nı niye asmamış veya asamamış onun cevabını versin!!.

Valinin havaalanında karşıladığı bölücü Kürt yazar Kemal Burkay’ı Kültür ve Turizm Bakanlığında, yani başkentte ağırlayanlar Atatürk Resmi’ni neden indirmiştir?

Erdoğan adaları Yunanlılar’a teslim ettiği gibi, Hakkari’yi, Güneydoğu’yu da PKK’ya teslim ettiğini itiraf ediyor.

(ALINTI)

sivaslınet
17.04.2013, 07:45
Demokrasiye uyulunca bir şey olmuyor

Aynı gün gerçekleşen üç olaydan söz etmek istiyorum.

Birincisi Paris’te yaşandı. Bülent Arınç, bir uluslararası toplantıda konuşma yaptı. Konuşmasının sonunda bir grup Türk protesto gösterisinde bulundu. Ne itilip kakıldılar, ne yuhalandılar, ne de polisler azgın boğalar gibi saldırıp göstericilerin anasından emdiği sütü burunlarından getirdi.

İkincisi Emek Sineması’nın yıkılmasını protesto edenlerin yaptığı gösteriydi. Bu kez polis su ve gaz sıkmadı, cop kullanmadı. Protestocular dertlerini söyleyip dağıldılr.

Üçüncüsü, Galatasaray’ın en ateşli taraftarları olarak bilinen Ultra Aslanlar Fatih Terim’e verilen cezayı protesto etmek için Futbol Federasyonu önüne kadar yürüyüp bir siyah çelenk bıraktılar. Burada da polis gaz ve su sıkmadı, coplarını çıkarmadı.

Demek demokrasinin vazgeçilmez kurallarından olan protesto hakkına şiddet kullanarak karşı çıkılmadığında hiçbir şey olmuyormuş.

Can ATAKLI

sivaslınet
22.04.2013, 15:17
‘Akil’lere şunu sorun: Kiminle düşmandınız kiminle barış yapıyorsunuz?

Sevgili okurlar; iktidar tarafından seçilip yurda dağıtılan, akil adı verilen kişiler gerçekten karış karış gezerek karşılarında buldukları kişilere “barışın iyiliğini” anlatıyor ve Türkiye’nin selameti için bu sürece destek verilmesini istiyor.

Protesto ediliyorlar

Gerçi bu akiller gittikleri hemen her yerde protesto gösterileriyle de karşılaşıyorlar ama, çevrelerinde bir güvenlik duvarı olduğu için aldırmıyorlar. Buna rağmen bazı yerlerde toplantılarını hiç yapamadan gitmek zorunda bile kaldılar.

Marjinallermiş

İktidar ise her yerden yükselen protestolara gözlerini kapatıp “bunlar marjinal işler” diye geçiştiriyor. İlgili bakan daha ileri gidip “onların kim olduklarını biliyor ve izliyoruz” diyor. Bu çok açık bir tehdittir ve gözdağı verilmesini amaçlamaktadır.

Bıkmadan sorun

Protestolar elbette olacaktır, ama sakin olunan yerlerde vatandaşların bıkmadan usanmadan bazı soruları sormaları gerekir. Çünkü belki bu sorulara verilecek cevaplardan “asıl amaçlananın ne olduğunu” öğrenmek fırsatını bulabiliriz.

Düşman kim?

Örneğin en can alıcı soru “düşmanın kim olduğu”dur. Eğer düşman varsa “barıştan” söz edilebilir. Düşman varsa savaş vardır. Bu akillerin ısrarla söylediği “savaş” kiminle kimin arasında yaşanmaktadır? Bu soruların cevabı nedir?

Terörist ve halk

Oysa Türkiye’de bir savaş yok. Etnik bir kesimin kimi haklı şikâyetlerini öne sürerek bunları terör yoluyla çözmek isteyenler var. Türkler Kürtleri, Kürtler de Türkleri öldürmüyor. Terör saldırılarına karşı her devletin hakkı olan müeyyideler uygulanıyor.

Soran savaşçı mı?

Akillere sorulacak sorulardan biri de şu olmalı; “Neden bu konuda her soru soranı ya da kuşkusunu dile getireni hemen ‘savaşçı, insanların ölmesini isteyen, barış karşıtı’ olarak ilan ediyorsunuz, sizin söylediğinizin dışında bir çözüm yolu olamaz mı?”

Barış mı teslim mi?

Akil insan yakıştırması yapılanlardan biri, soru soran vatandaşa öfkelenerek “AVM’lerde bombaların patlamasını mı istiyorsunuz, ceset parçaları görmekten mi yanasınız?” dedi. Daha vahim bir söylem olabilir mi? Demek ki barıştan değil teslimiyetten söz ediliyor.

AVM’lere bomba

Eğer barış süreci denilen şey iktidarın ve terör örgütü liderinin istediği biçimde yürümezse yine masum insanlar hedef olacak, sağa sola bombalar konacak.

Bunun adına da “savaş” diyeceğiz ve “barış nutukları” atacağız, öyle mi? Saçmalık değil de nedir.

Algı yönetimi

Ancak şunu da itiraf etmek gerekir ki, iktidar ve yandaşları, medyayı da pasifleştirerek, algı yönetimini fevkalade başarılı biçimde yürütüyor. “Barıştan yana mısın, değil misin?” sorusuyla milyonlarca kişi paralize ediliyor ve bu bir destek gibi sunuluyor.

Elbette barış ve huzur

Şurası kuşkusuz ki, “bak sonra bombalar başınızda patlar” türü tehditlere rağmen, halkın büyük bölümü terörün bitmesi için elden gelen her şeyin yapılmasını istiyor. Ancak sessiz çoğunluk yapılanları da ibretle izliyor ki, sonunun nereye varacağı kestirilemez.

Halk izliyor

Bakmayın siz anketlerde çıktığı söylenen “büyük destek” sözlerine. Destek terörün bitmesi için, terörün ve terör örgütünün adeta kutsanması için değil. Halk “Şu terör başımızdan defolup gitsin” diyor o kadar. Önemli olan karşılığının ne olduğudur.

Tesadüf değil

Akiller çok açıktan söylemeseler de halkı “Öcalan’ın serbest bırakılması fikrine” alıştırmaya çalışıyor.

Bununla eş zamanlı olarak Time Dergisi’nin bu teröristi “en etkili 100 kişi” arasına alması da asla tesadüf olamaz. Demek ki oynanan aynı zamanda uluslararası bir oyun.

Net sorular

İşte bu nedenle karşınıza gelen akillere çok net sorular sorun; “Öcalan’ın serbest bırakılmasını istiyor musunuz, ayrı bir özerk bölge olmasından yana mısınız, anayasadan Türk tanımının, Atatürk’ün çıkarılmasından yana mısınız” sorularını sorun mutlaka.

Net cevaplar

Bu soruları sorunca net cevaplar isteyin. Uzun uzadıya felsefe yapmalarına izin vermeyin. “Sorum net, o halde siz de net cevap verin” deyin. Bunlara cevap alsanız da almasanız da tartışmayın bile, çünkü tartışmaları da istismar etmeye çalışıyorlar.

Can ATAKLI