PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Kur'an ın Tefsire Ve Tevile İhtiyacı Var mı


halukgta
06.09.2013, 20:06
Günümüz İslam toplumlarında, Kur’an ayetlerini anlamaya çalışırken, bazı kaynaklardan istifade edilmesinin gerekli, zorunlu olduğu söylenir ve Kur’an ın tefsiri ve tevili dedikleri kaynaklara yönlendiriliriz.

Kur’an ın muhkem ayetlerinin, tek başına okunduğunda anlaşılamayacağı, bazı kişilerin ayetleri tefsir ve tevil etmesi gerektiği düşüncesi, çok yaygındır İslam toplumunda. Peki, bu düşünce doğru olabilir mi? Gelin birlikte, Kur’an ışığında araştıralım ve üzerinde düşünelim.

Önce Kur’an ayetlerini tefsir etme, ne anlama geliyor onu anlamaya çalışalım. Tefsir anlamı kapalı anlaşılmayan bir sözü, yazıyı ya da konuyu YORUMLAYARAK, ANLAŞILIR HALE GETİRME, yani anladığını anlatmaktır.

Genel olarak tefsir sözcüğü, Kur’an'ın ayetleri hakkında, GÖRÜŞLER İLERİ SÜRME ve bunları yazma AYETLERİ AÇIKLAMAK, anlamında kullanılıyor.

İsterseniz önce şu soruya Kur’an dan cevap arayalım. Allah bizlerin sorumlu olduğu ayetlerini açık ve anlaşılır bir şekilde göndermemiş olabilir mi? Eğer ayetler açıklanmaya, yorumlanmaya muhtaçsa, bu söylenenler doğru demektir. Gelin bu önemli konu üzerinde, birlikte düşünelim ki, imanımızı sağlam temeller üzerine oturtabilelim.

Araf 52: Gerçekten, onlara inanan bir toplum için yol gösterici ve rahmet olarak, bilgiye dayalı AYRINTILI AÇIKLAMALARDA BULUNDUĞUMUZ bir kitabı ulaştırmıştık.

Araf 174: Hakka dönsünler diye işte ayetleri, böylece AYRI AYRI AÇIKLIYORUZ.

Hud 1: Elif, lâm, râ. Bu, hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından ayetleri önce sağlam kılınmış, sonra da DETAYLANDIRILIP AÇIKLANMIŞ bir kitaptır.

Nur 34: Andolsun, biz size AÇIKLAYICI AYETLER, sizden önce gelip geçenlerden bir misal ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için bir öğüt indirdik.

Nahl 89: (Ey Muhammed!) Her ümmetin kendi içinden üzerlerine bir şahit göndereceğimiz, seni de onların üzerine bir şahit olarak getireceğimiz günü düşün. Sana bu kitabı; HER ŞEY İÇİN BİR AÇIKLAMA, doğru yolu gösteren bir rehber, bir rahmet ve Müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.

Kehf 54: Andolsun, biz bu Kur’an’da insanlar için HER TÜRLÜ MİSALİ DEĞİŞİK ŞEKİLLERDE AÇIKLADIK. Fakat insan tartışmaya her şeyden daha çok düşkündür.

Sizlere bunca açık ayetlerden sonra, sormak isterim. Allah katından bizlere rehber ve müjde olarak gönderilen, nice örneklerle açıklanan ve detaylı olduğunu özellikle söyleyen Rabbimiz, bizlerle direk irtibat kurup, ayetlerini anlayacağımız şekilde göndermedi de, birilerinin ayetleri açıklamasına, tefsirine muhtaç mı bıraktı bizleri? Bu sorunun doğru cevabını, mutlaka bulmalıyız. Tabi hesabın görüleceği o çetin gün, üzülmek ve pişman olmak istemiyorsak.

Allah Kur’an ayetlerini iki bölüme ayırdığını, bir kısmının muhkem ayetler, bir kısmının da müteşabih ayetler olduğunu açıklar bizlere.

Al i İmran 7: Kitap'ı sana indiren O'dur: Onun ayetlerinden bir kısmı muhkemlerdir ki; ONLAR KİTAP'IN ANASIDIR. Diğer ayetlerse müteşâbihlerdir. Şu var ki, kalplerinde bir eğrilik ve bozukluk bulunanlar, fitne aramak, onun teviline öncelik tanımak için Kitap'ın sadece müteşâbih kısmının ardına düşerler. Onun tevilini ise bir Allah bilir, bir de ilimde derinleşmiş olanlar. Bunlar, "Ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır." derler. Gönül ve akıl sahiplerinden başkası gereğince düşünemez.

Ayeti okuduk, muhkem ayetlerin kitabın anası, yani dinin asıl emirlerini bildiren, bizlerin imanımızı yaşarken, sorumlu olduğumuz ayetler olduğunu gördük. Peki, muhkem ne demek, şimdi ona bakalım.

(Muhkem ayet, sağlaştırılmış, tartışma götürmez, MANASI AÇIK SEÇİK ANLAŞILAN VE TEREDDÜDE YOL AÇMAYAN AYET demektir.)

Demek ki bizlerin sorumlu olduğu ve kitabın, dinin anası olan muhkem ayetlerin, açık seçik ve tereddüde yol açmayacak şekilde, anlatılmış, açıklanmış, izah edilmiş olduğunu anlıyoruz. Zaten birçok ayetinde Allah bunu açıklıyor ve biz ayetlerimizi anlayasınız, dersler alasınız diye, nice örneklerle apaçık anlattık diye de örneklerini veriyor.

Allah dinin anası olan ve bizlerin sorumlu olduğu ayetleri, hiç kuşku duymayacağımız bir şekilde anlattıysa, izah ettiyse, bu durumda ayetlerin tefsire yani yoruma, açıklanmaya ihtiyacı var diyebilir miyiz?

Yorum yapmak için, o konunun açık olmaması gerekir. Yorum, açık olmayan bir konu üzerinde fikrini söylemek, kendi düşünceleri ile değerlendirme yapmaktır. Tefsir yani yorum yapılan her konunun içinde, kişinin bizzat kendi fikri, düşünceleri de vardır.
Bu yolu ve yöntemi eğer Allah ın ayetlerini anlamakta kullanmaya kalkarsak, SİZCE ALLAH IN NE SÖYLEDİĞİNİ Mİ ANLARIZ, YOKSA ALLAH IN SÖYLEDİKLERİNİ, YORUMLAYAN KİŞİNİN NE ANLADIĞINI MI ANLARIZ? İşte bu konu, bu kadar çok önemli. Lütfen bu sözlerimin üzerinde düşününüz.

Şunu söyleyebiliriz. Allah açık ve detaylı ayetini anlatmıştır, bunda şüphe yok. Ancak ayet üzerinde daha derinlemesine düşünerek, çok daha geniş anlamda ayetlerden faydalanmalıyız dersek, bu düşünceye katılırım. Bunu da herkes, kendi kapasitesince yapabilir. Bu durumda elbette, birbirimizden yardım almalıyız, daha iyi anlayana sormalıyız, danışmalıyız. Bundan doğal, hiç bir şey olamaz. Çünkü Kur’an bir deryadır, onun kaynağından akan bilgi sonsuzdur. BU KAYNAKTAN BİLGİ ALMAK İÇİN, KİM NE KADAR ÇABA HARCAR VE NASİPLENİRSE, O KADAR NURUNDAN NUR ALIR.

Özet olarak şunu söyleyebiliriz. Kur’an ın muhkem ayetleri, asla yoruma açık değildir. Allah apaçık hükmünü vermiş ve bizleri de bu ayetlerden sorumlu tutmuştur. Bunun tersini yapan İslam âlemi, ayetleri anlamaya çalışırken, beşeri düşüncelerin etkisinde ayetleri anlamaya çalıştığı için, farklı şekillerde ayetleri anlaşmış, Allah ın ne söylediğini değil, ayeti tefsir edenin ne anladığını bizler anlamışız. Böyle olunca da Rahmanın ne söylediğini, farklı farklı anlayarak dinde bölünmüşüz.

Tevil konusuna gelince. Bu konu hakkında şöyle açıklamalar yapılmakta.

(Bir sözü veya davranışı görünür anlamından başka bir anlamda kabul etme çeviri, yorumlama.)

(Bir ayet-i kerimenin manasını Peygamber efendimiz açıkça bildirmemiş ise, İslam âlimleri, bu ayet-i kerimenin manalarından dinimize uygun olanı seçerler, buna tevil etmek ve bu seçilen manaya da, meal denir.)

Size sorsam ve desem ki, peygamberimize tebliğ edilen ayetleri, topluma gereği gibi açıklamadı ve tebliğ etmedi de, bu görev daha sonraki âlimlere mi kaldı? Bir başka deyişle Rabbimiz sorumlu olduğumuz ayetlerini, kullarına Kur’an da gereken açıklamayı yapmadı da, daha sonra birilerinin aklına, açıklamak izah etmek mi geldi? Ne söylediğimizin farkında mıyız?

Tevil bir sözü ya da davranışın, görünür açık anlamından başka bir anlamda kabul etme, çeviri yorumlama olarak kabul ederde, Allah ın açıkça verdiği bir hükme, farklı anlamlar yüklersek, bu yol bizleri böler, parçalar ve dinden saptırır.

Eğer mecaz anlamında söylenen bir sözün, asıl anlamını açıklamak dersek, bunda hiçbir sorun olmaz. Zaten mecaz anlamında söylenen kelimeler, biraz düşündüğümüzde, kullanılan cümle içinde ne anlama geldiği anlaşılmaktadır. Bunun da sınırları bellidir. Bu yöntem öyle bir kullanılıyor ki günümüzde, Allah ın ayetinde bahsettiği ile uzaktan yakından ilgisi olmayan bir sonuç çıkartılabiliyor. Bu büyük bir tehlikedir bizler için.

Tefsir ve tevil konusunda bir başka farklı düşüncede şöyle anlatılır. Tefsir peygamberin ve ashabının yorumu, tevil ise İslâm âlimlerinin yorumudur derler. KUR’AN IN MUHKEM AYETLERİ, ASLA YORUMA AÇIK DEĞİLDİR bunu tekrar belirtmek isterim. Çünkü Allah açık, anlaşılır ve detaylı indirdim ki doğruyu bulasınız der. Zaten adı üstünde MUHKEM, yani şüphe duyulmadan anlaşılan ayetler demektir. YORUMA AÇIK OLAN BİR REHBER, NASIL OLURDA TÜM İSLAM TOPLUMUNU BİR NOKTADA BULUŞTURUR, lütfen bunu da düşünelim. Bu yöntemle her istenen, İslam dinine sokulmakta ve din Allah ın dininden, gittikçe uzaklaştırılmaktadır.

Gelelim MÜTEŞABİH ayetlere. Allah bu ayetler konusunda, çok dikkat çekici ve üzerinde düşünmemiz gereken uyarılar yapıyor.

(Diğer ayetlerse müteşâbihlerdir. Şu var ki, kalplerinde bir eğrilik ve bozukluk bulunanlar, fitne aramak, onun teviline öncelik tanımak için Kitap'ın sadece Müteşabih kısmının ardına düşerler. Onun tevilini ise bir Allah bilir, bir de ilimde derinleşmiş olanlar. )

Demek ki bizlerin üzerinde durmamız gereken, muhkem ayetler olduğu böylece anlaşılıyor. Bu ayetlerin bizlerin din ve iman adına, sorumlu olmadığımız ayetler olduğu çok açık, önce bunu bilmeliyiz. Çünkü anlamını bir Allah biliyor birde ilim tahsil etmişler diyor. Demek ki bu ayetler, zamanla anlamları ortaya çıkacak ayetler olduğu da anlaşılıyor. Bizler eğer okuduğumuzda anlayamıyorsak, nasıl olurda sorumlu oluruz?
Ayette dikkat çeken ise, insanların muhkem ayetlerin ardına düşecek yerde, anlamları tam olarak bilinmeyen ayetlerin ardına düştüklerini söylüyor Allah, tıpkı bugün olduğu gibi.

Anlamları tam olarak daha ortaya çıkmamış, ayetlerin ardına düşerek, kendilerince tefsir ve tevil edenlerin yanlışlığına da işaret ediyor. Açık belirtilmeyen, izah edilmemiş bir ayete, kendi nefislerince anlamlar yüklemenin yanlışlığı anlatılıyor. Dikkat ederseniz anlamları tam anlaşılamayan, Müteşabih ayetlerin tevilinden bahsediyor Allah. Ama muhkem ayetlerden bahsederken, ne tevil nede tefsirinden bahsetmiyordu. Demek ki muhkem ayetlerin buna ihtiyacı yok. Müteşabih ayetlerin ise, ilmi kanıtlara ihtiyacı var olduğunu anlıyoruz.

Müteşabih ayetlerin bizleri bağlayıcı ve imanımızı yaşamamızda gerekli ayetler olması, asla mümkün değildir. Olsaydı açık ve anlaşılır ayetler olurdu, lütfen bu gerçeği göz ardı etmeyelim. Olsa olsa Allah ın verdiği örneklerde olduğu gibi, zamanla Müteşabih ayetlerin ilimle manalarının ortaya çıkmasıyla, iman edenlerin imanlarının artacağı, güçleneceği gerçeğidir.

Eğer Müteşabih ayetler, tüm insanlığı bağlayıcı olsaydı, ilim adamlarının günümüz yüz yılında yaptıkları çalışmaları sonucunda, ayetlerin yeni ortaya çıkan anlamlarından, geçmiş de yaşamış Müslümanlarında bu ayetlerden sorumlu olduklarını söylememiz gerekirdi. Bunu söylemek ve düşünmek, Kur’an ın adaletine ters düşer.

Bugüne kadar bizlere öğretilen tüm bilgileri, Kur’an a danışarak tekrar sorgulayalım. Bunu yapmakla hiçbir kaybımız olmaz. Aksine imtihanımızı garantiye alarak, Rabbin huzuruna emin adımlarla ilerleriz.

Allah düşünmeye, aklımızı kullanmaya çok önem verdiğini gösterir Kur’an da. Bunun anlamı da düşünen, sorgulayan bir kul olmamızı istediğindendir.

Dilerim elde Kur’an, düşünerek iman eden, Rabbin halis kullarından oluruz.

Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK

halukgta
08.09.2013, 20:21
Allah Kur'an da elçisine şöyle hitap eder ve bakın ne der.

( Tebliğ etmek sana, hesap sormak bize düşer.)

Yine bir başka ayette de elçisine seslenerek,

( Beni, yarattığım kişiyle baş başa bırak. )

Demek ki Allah, kendisi ile kulları arasına girmesine izin vermiyor. Bu durumda, sizlere rehber olarak gönderdim, bu kitaptan sorumlusunuz dediği Kur’an ın anlaşılması için, başka bir beşere bizleri muhtaç kılar mı? YANİ KUR'AN İLE ALLAH IN ARASINA, BİR BAŞKASININ GİRMESİNE İZİN VERİR Mİ?

mete209
09.09.2013, 20:23
Zaten peygamberi de öylesine göndermişti. Sahi peygamberimiz neden vardı ki? Kur'an pekala tek başına da indirilebilirdi. Herkes onu çok güzel anladığına göre peygambere ne gerek vardı?

Kusura bakmayın haluk bey sizinki üzüm yemek değil bağcıyı dövmek.

halukgta
09.09.2013, 21:58
Ben hiç kusura bakmam merak etmeyin, değerli kardeşim. Acaba bu sözlerle Rabbimiz kusura bakar mı, bence onu düşünelim.

Peygamberimiz Allah ın elçisiydi lütfen bu gerçeği unutmayalım. Elçinin görevi nedir? Bunun doğru cevabı açık ve bellidir. Allah zaten görevlendirdiği elçinin görev yetki tanımını kur'anda çok açık ve net yapmıştır. Şunu kendimize sormalıyız. Allah ın verdiği yetkilere, bizler acaba ilave edebilir miyiz?

Bazı örneklerle hatırlatmak isterim.

Ankebut 18: “Eğer siz yalanlarsanız bilin ki, sizden önce geçen birtakım ümmetler de yalanlamışlardı. Peygambere düşen apaçık tebliğden başka bir şey değildir.”

Kehf 56: Biz peygamberleri, sadece müjdeleyici ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kâfir olanlar ise hakkı yerinden kaydırıp ortadan kaldırmak için bâtıl uğruna mücâdele verirler. Âyetlerimizi ve kendilerine yapılan tehditleri de alay konusu edinirler.

Gaşiye 21: Artık sen öğüt ver! Sen ancak bir öğüt vericisin.

Enam 48: Biz elçileri müjde vericiler ve uyarıp-korkutucular olmaktan başka (bir nedenle) göndermiyoruz. Şu halde kim iman ederse ve (davranışlarını) düzeltirse, artık onlar için korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.

Rad 40: Onlara va’dettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek de, (göstermeden) senin ruhunu alsak da senin görevin sadece tebliğ etmektir[/U]. Hesap görmek ise bize aittir

Enam 57: De ki: “Şüphesiz ben, Rabbimden (gelen) kesin bir belge üzereyim. Siz ise onu yalanladınız. Sizin acele istediğiniz azap benim elimde değil. Hüküm yalnızca Allah’a aittir. O, hakkı anlatır. O, hakkı batıldan ayırt edenlerin en hayırlısıdır.”

Ahkaf 9: De ki: “Ben türedi bir peygamber değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sadece bana vahyedilene uyarım. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım

Enam 50: De ki: “Ben size, ‘Allah’ın hazineleri benim yanımdadır’ demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size ‘Ben bir meleğim’ de demiyorum. Ben sadece, bana gönderilen vahye uyuyorum.” De ki: “Görmeyenle gören bir olur mu? Siz hiç düşünmez misiniz?”

Cin 21: De ki: “Ş]üphesiz ben, size ne zarar verebilir ne de fayda sağlayabilirim.”[[/COLOR]/U]

Ahzab45,46: Ey Peygamber! Biz seni bir şahit, [U]bir müjdeleyici, bir uyarıcı; Allah’ın izniyle kendi yoluna çağıran bir davetçi ve aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik.

Neml 92: "Ve Kur'an'ı okumam (emredildi). Artık kim doğru yola gelirse, yalnız kendisi için gelmiş olur; kim de saparsa ona de ki: Ben sadece uyarıcılardanım.

Nur 54: De ki: Allah'a itaat edin; Peygamber'e de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, Peygamber'in sorumluluğu kendisine yüklenen (tebliğ görevini yapmak), sizin sorumluluğunuz da size yüklenen (görevleri yerine getirmeniz)dir. Eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu bulmuş olursunuz. Peygamber’e düşen, sadece açık-seçik duyurmaktır.

Maide 67. Ey resul! R[U]abbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Allah, küfre batmış topluluğa kılavuzluk etmez.


Ne dersiniz peygamberimizin elçi olarak yetki ve sorumluluğu çok açık değil midir?

Şunu da unutmayalım, peygamberimizin görevi gerçekten çok zor ve çetindi. Allah ın indirdiği kitabı anlatmak, yoldan çıkmış ehli kitabı Kur'ana davet etmek, onları ikna etmek için yaptığı onca savaşı küçümseyerek, kendimizce yetki sorumluluklar yüklememiz, peygamberimizi ve Rabbimizi hiç anlayamadığımızın göstergesidir.

Allah yardımcımız olsun. Lütfen Allah n elçisi ne verdiği yetkileri tekrar okuyalım ve onun dışında kendimizce ilaveler yapmanın, dinden bizleri uzaklaştıracağını unutmayalım.

Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK

mete209
10.09.2013, 08:13
Haluk bey, madem Kur'an kendi kendini anlatabiliyordu Allah neden bir peygambere ihtiyaç duydu. Günümüzde sizin de dediğiniz gibi peygamberin yorumuna ve sünnetine pek ihtiyacımız yok. Öyleyse o zaman da pek bir ihtiyaç olacağını zannetmiyorum. Dolayısıyla Kur'an topluca bir yere indirilebilir ve insanlarda ondan faydalanabilirdi.

halukgta
10.09.2013, 10:24
Değerli din kardeşim, lidersiz hiç bir topluma yön veremezsiniz. İşte peygamberimizde Allah ın emrettiği kitabın yayılması, topluma anlatılması ve ikna edilmesi için seçilen, bizler için çok özel bir liderdi.

Bizler için lider, Allah için ise elçiydi. Lütfen elçi sözcüğünü araştırınız anlatmak istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Elçinin görevi tek kelime bile farklılık olmadan, aldığı bilgiyi iletmektir.

Dikkat ederseniz Allah ın elçisinin görev ve sorumluluğunu anlatırken de, zikrettiği yetkilerden bunu daha net anlıyoruz.

Elçilik görevini lütfen küçümsemeyiniz. Beşeri anlamda görev verilen elçileri, geçmiş tarihlerden yola çıkarak düşününüz. Bu elçiler saygın ve çok önemli insanlardı. Yaptıkları işlerde riskli ve tehlikeliydi. Bu yolda ölen tarihte birçok elçileri duyarız.

Bir anlaşmazlık olduğunda karşı tarafa elçi gönderirler ve elçinin saygın ve güvenilir bir insan olmasına dikkat ederler ki aramızı bulsun diye.

Peygamberimizin elçilik görevini aldığı dönemi düşünün lütfen. Azgın, dinde sapmış bir toplum. Bu topluma siz yeni bir kitap getirip bu Allah katındandır diyeceksin, öyle kolay kabul görebilecek bir görev mi sizce?

Kolay olmadığı içindir ki, peygamberimizi öldürmek için ne planlar yapıldı. Nice savaşlar yaptı ne eziyetler çekti. Bugün bizler Müslümanlığımızı, Peygamberimizin sayesinde rahatça yaşıyoruz.

Ama bizler onun gerçek ümmeti olamadık. Bölünmeyin dedi bölündük. Kur'an ın ipine sarılın diye tebliğ etti, yalnız Kur'an yetmez dedik. Halbuki sizlere okuduğum kur'an yetmiyor mu diye tebliğ ettiği halde. İşte onun içindir ki mahşer günü peygamberimizin şahitliğinde, Benim ümmetim Kur'anı terk etti diyecek.

Allah peygamberimizi örnek göstermiştir ama yaşantısı ve hayata bakışı, davranışları, Kur'anı yaşamına nasıl geçirdiği ile örnek olarak göstermiştir. Yoksa Allah ın elçisi dinde Allah ın hüküm ortağı değildir, zaten Allah buna asla izin vermediğini göstermiş, HÜKÜM YALNIZ ALLAH IN DIR DEMİŞTİR.

Peygamberimiz ben yalnız bana vahyedilene uyarım diyorsa, sizce her şey çok açık değil mi?

Saygılarımla

mete209
10.09.2013, 19:26
Lütfen elçi sözcüğünü araştırınız
anlatmak istediğimi daha iyi
anlayacaksınız. Elçinin görevi tek
kelime bile farklılık olmadan, aldığı
bilgiyi iletmektir.

Tamam ışte Kur'an tek başına bunu pekâlâ yapabilirdi. Yapılanı harfiyyen uygulayabilecek ve yorumunu yapabilecek insanlar varken neden günahlardan arındırılmış bir kimseye ihtiyaç duyulsun? Yani Allah elçisiz gönderemiyor muydu Kur'an'ı?
Peygamberimiz zaten apaçık olan Kur'an'ın neyini açıklayacaktı?

halukgta
11.09.2013, 13:52
Bir önceki cevabımda, sorunuza cevap vermiştim. Toplumlar lidersiz yönetilemez, yönlendirilemez.