Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar

Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar (http://www.sivaslilar.net/forum/index.php)
-   Diğer Konular (http://www.sivaslilar.net/forum/forumdisplay.php?f=34)
-   -   Hikayeler/Kıssadan Hisseler (http://www.sivaslilar.net/forum/showthread.php?t=13768)

alidehmen 15.04.2008 09:16

--->: Hikayeler/Kıssadan Hisseler
 
[B]Gerçek dostu bulmak tabiki kolay değil
Bu hikayeyi daha önce bir kez daha
okumuştum.Gerçekten çok etkileyici
bir hikaye.Emeğinize sağlık[/B]

altuntas58 15.04.2008 10:04

-->: Hikayeler/Kıssadan Hisseler
 
« Tanrım, sana sonsuz şükürler olsun, çünkü senin sevginin bir adamın gönlünü doldurduğuna şahit oluyorum ».

[B]Bu güzel paylaşımınız için çok teşekkür ederim[/B]

benek 17.04.2008 09:53

KRAL VE DİLENCİ OKUYUN
 
BİR GÜN BİR KRAL, BİR DİLENCİYLE KARŞILAŞIR!

Dilenci nasıl olunur?

Hikayeye göre bir kral, sabah gezintisi sırasında bir dilenciye rastlar. 'Dile benden ne dilersen' diye soran krala dilenci gülerek, 'sanki benim her dileğimi gerçekleştirebilecekmiş gibi soruyorsunuz' der. Kral bu cevaba şaşırır ve sohbet ilerler. 'Pek tabii her dediğini yerine getirebilirim. Sen söyle bakalım, ne istiyorsun?' 'Söz vermeden önce iki kez düşünün kralım' der. Dilenci sıradan bir dilenci değildir.

Kral ısrar eder. 'Ne istersen iste sana verebilirim. Ben güçlü bir kralım. Yerine getiremeyeceğim hiçbir dileğin olamaz' der. Bunun üzerine dilenci, elindeki kâseyi krala uzatır ve 'bu kâseyi herhangi bir şeyle doldurabilir misiniz?' diye sorar. Kral bir kahkaha atar ve vezirine kâseyi altınla doldurmasını emreder. Kâse dolup taşmakta ama sonrasında hemen boşalmaktadır. Altınlar, buhar olup uçmaktadır sanki. Kralın onuru kırılır.

Bir dilencinin kâsesini dolduramadığı ülkede kulaktan kulağa yayılır. Giderek pırlantalar, elmaslar, yakutlar akıtılır kâseye. Ne var ki kâsenin dibi yoktur sanki. Dolup taşmasına rağmen kâse sürekli olarak boş kalmaktadır. Kral yenik düşmüştür. Dilenciye yakarır: 'Tamam, tamam sen kazandın'. 'Dileğini yerine getiremedim ama lütfen bana kâsenin neden yapılmış olduğunu söyle' der. 'Çok basit' diye yanıtlar dilenci. 'İnsan dimağından yapılmıştır.

Yani insanın arzu ve isteklerinden. Doymak bilmez oluşu bundandır. Bu gerçeği bir kez kavrarsan yaşantın değişir. İstek dediğin nedir ki! İstek ulaşılana kadar, belli bir süre heyecan veren bir duygudur. Örneğin bir iş istersin... Bir araba... Ev... Eş... Bir başka şey!.. Tek tek her birini elde ettiğinde, her şey anlamını yitirir. Neden? Çünkü beynin, aklın onları dışlar. İş senin, araba da garajdadır ve artık istek uyandırmamaktadır. Heyecan, onu elde ettiğinde sönüp gitmiştir.

Gene boşluğa düşer, yeni bir istek yaratmak zorunda kalırsın. İstek doyumsuzluk uyandırır ve giderek bir 'dilenci' olursun. Bir istekten bir diğerine çırpınıp durursun. Amacına ulaşır ulaşmaz bir yenisini yaratırsın. İsteğin bu yönünü kavradığında yaşamının dönüm noktasındasın demektir. Bu durum ancak seni mutlu edecek şeyleri dışarıda değil, kendi içinde aradığın zaman gerçekleşir. Ve gerçek tatmine ve mutluluğa ancak o zaman erişirsin' der. Gelelim hikayenin verdiği derslere: Kral bile olsanız bir dilenciden bile öğrenebileceğiniz çok önemli yaşam dersleri olabilir.

Gerçek mutluluk insanın içinde ve kendisinin elindedir. Mutluluğu ve başarıyı yakalayamayanlar, hatayı başka yerde değil kendi içlerinde aramalıdırlar. Bir şeyi elde etme hırsı değil, elde ettikten sonra da onu istemeğe devam edebilme becerisi yaşamı anlamlı kılar. Bir kralın dilenciye, bir dilencinin de krala dönüşmesi an meselesidir. Yaşam, dilenmek için çok kısa, dilenci olmak içinse çok uzundur...

sonbahar5803 17.04.2008 10:03

--->: KRAL VE DİLENCİ OKUYUN
 
[B]Emeğinize sağlık. Çok anlamlı bir hikaye.[/B]

altuntas58 18.04.2008 12:56

-->: KRAL VE DİLENCİ OKUYUN
 
[QUOTE=benek;254260]BİR GÜN BİR KRAL, BİR DİLENCİYLE KARŞILAŞIR!

Dilenci nasıl olunur?

Hikayeye göre bir kral, sabah gezintisi sırasında bir dilenciye rastlar. 'Dile benden ne dilersen' diye soran krala dilenci gülerek, 'sanki benim her dileğimi gerçekleştirebilecekmiş gibi soruyorsunuz' der. Kral bu cevaba şaşırır ve sohbet ilerler. 'Pek tabii her dediğini yerine getirebilirim. Sen söyle bakalım, ne istiyorsun?' 'Söz vermeden önce iki kez düşünün kralım' der. Dilenci sıradan bir dilenci değildir.

Kral ısrar eder. 'Ne istersen iste sana verebilirim. Ben güçlü bir kralım. Yerine getiremeyeceğim hiçbir dileğin olamaz' der. Bunun üzerine dilenci, elindeki kâseyi krala uzatır ve 'bu kâseyi herhangi bir şeyle doldurabilir misiniz?' diye sorar. Kral bir kahkaha atar ve vezirine kâseyi altınla doldurmasını emreder. Kâse dolup taşmakta ama sonrasında hemen boşalmaktadır. Altınlar, buhar olup uçmaktadır sanki. Kralın onuru kırılır.

Bir dilencinin kâsesini dolduramadığı ülkede kulaktan kulağa yayılır. Giderek pırlantalar, elmaslar, yakutlar akıtılır kâseye. Ne var ki kâsenin dibi yoktur sanki. Dolup taşmasına rağmen kâse sürekli olarak boş kalmaktadır. Kral yenik düşmüştür. Dilenciye yakarır: 'Tamam, tamam sen kazandın'. 'Dileğini yerine getiremedim ama lütfen bana kâsenin neden yapılmış olduğunu söyle' der. 'Çok basit' diye yanıtlar dilenci. 'İnsan dimağından yapılmıştır.

Yani insanın arzu ve isteklerinden. Doymak bilmez oluşu bundandır. Bu gerçeği bir kez kavrarsan yaşantın değişir. İstek dediğin nedir ki! İstek ulaşılana kadar, belli bir süre heyecan veren bir duygudur. Örneğin bir iş istersin... Bir araba... Ev... Eş... Bir başka şey!.. Tek tek her birini elde ettiğinde, her şey anlamını yitirir. Neden? Çünkü beynin, aklın onları dışlar. İş senin, araba da garajdadır ve artık istek uyandırmamaktadır. Heyecan, onu elde ettiğinde sönüp gitmiştir.

Gene boşluğa düşer, yeni bir istek yaratmak zorunda kalırsın. İstek doyumsuzluk uyandırır ve giderek bir 'dilenci' olursun. Bir istekten bir diğerine çırpınıp durursun. Amacına ulaşır ulaşmaz bir yenisini yaratırsın. İsteğin bu yönünü kavradığında yaşamının dönüm noktasındasın demektir. Bu durum ancak seni mutlu edecek şeyleri dışarıda değil, kendi içinde aradığın zaman gerçekleşir. Ve gerçek tatmine ve mutluluğa ancak o zaman erişirsin' der. Gelelim hikayenin verdiği derslere: Kral bile olsanız bir dilenciden bile öğrenebileceğiniz çok önemli yaşam dersleri olabilir.

Gerçek mutluluk insanın içinde ve kendisinin elindedir. Mutluluğu ve başarıyı yakalayamayanlar, hatayı başka yerde değil kendi içlerinde aramalıdırlar. Bir şeyi elde etme hırsı değil, elde ettikten sonra da onu istemeğe devam edebilme becerisi yaşamı anlamlı kılar. Bir kralın dilenciye, bir dilencinin de krala dönüşmesi an meselesidir. Yaşam, dilenmek için çok kısa, dilenci olmak içinse çok uzundur...[/QUOTE]

[B]Böyle güzel hikayeyi bizlerle paylaştığın için size çok teşekkür ederim
[/B]

kangallim 14.05.2008 08:39

LENS..
 
[B][I]Lens
28.02.05 - 18:07


Brenda yamaç tırmanışı yapmak isteyen genç bir kadındı. Bir gün cesaretini toplayarak bir grup tırmanışına katıldı. Tırmanacakları yere vardıklarında, neredeyse duvar gibi dik, büyük ve kayalık bir yamaç çıktı karşılarına. Tüm korkularına rağmen, Brenda azimliydi. Emniyet kemerini taktı, ipi yakaladı ve kayanın dik yüzüne tırmanmaya başladı.

Bir süre tırmandıktan sonra, nefeslebilecegi bir oyuk buldu.. Orada asılı dururken, gruptan yukarıda ipi tutan kişi dalgınlığa düşerek ipi gevşetiverdi. Aniden boşalan ip, hızla Branda nın gözüne çarparak lensinin düşmesine neden oldu.

Lens çok küçüktü ve bulunması neredeyse imkansızdı. Lens yamacın ortasında bir yerlerde kalmıştı ve Brenda artık bulanık görüyordu. Ümitsizlik içinde Brenda, lensini bulması için Allah’a dua edebilirdi yalnızca.

Ve içten içe düşünüp dua etmeye başladı.

- “Allahım! Sen şu anda buradaki tüm dağları görürsün. Bu dağlar üzerindeki her bir taşı ve yaprağı bildiğin gibi, benim lensimin yerini de biliyorsun. Onu bulmama yardım et.”

Patikalardan yürüyerek aşağı indiler. Aşağı indiklerinde, tırmanmak üzere oraya doğru gelen yeni bir grup gördüler. İçlerinden biri

“Aranızda lens kaybeden var mı?” diye bağırdı.

Brenda’nın sonradan öğrendiğine göre, lensi bir karınca taşıyordu ve karınca yürüdükçe yavaşça kayanın üzerinde hareket edip parlayan lens kızların dikkatini çekmişti.

Eve döndüklerinde Brenda lensini nasıl bulduklarını babasına anlatacak ve bir karikatürcü olan babası da ağzıyla lens taşıyan bir karınca resmi çizerek, karıncanın üzerindeki baloncuğa şunları yazacaktı:

[COLOR="Red"]“Allahım! Bu nesneyi neden taşıdığımı bilemiyorum. Bunu yiyemem ve neredeyse taşıyamayacağım kadar ağır. Ama istediğin sadece bunu taşımamsa, senin için taşıyacağım.”
[/I][/B][/COLOR]

fertelliyim 14.05.2008 08:51

--->: LENS..
 
Bu konuyu önceki künlerde bende farklı isimde bende eklemiştim gercekten bu hikayeden ders cıkarılması gerekir Tekrar hatırlatma için Teşekkür ederim

SéHéKéRŞéY 14.05.2008 15:26

--->: LENS..
 
.............eline sağlık teşekkürler.............

seva 14.05.2008 17:39

--->: LENS..
 
harikaydı walla.....

ALLAH-U tealanın bir kez daha nelere kadir oldugunu hatırladımm.

veysel 14.05.2008 17:56

--->: LENS..
 
eline koluna saglik......................


WEZ Format +2. ?uan Saat: 15:26.

Powered by: vBulletin. Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.


Copyright © - Bütün Haklar Sivaslilar.net'e aittir.