Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar

Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar (http://www.sivaslilar.net/forum/index.php)
-   Serbest Kürsü (http://www.sivaslilar.net/forum/forumdisplay.php?f=175)
-   -   DA ÖYLE GELDİM SANA.... (http://www.sivaslilar.net/forum/showthread.php?t=29959)

Salim58 07.07.2009 08:22

Cevap: elif !!
 
Münâcât

gündüzü geceye cevâb eyledin
er-sultan demeden türâb eyledin
bin yıllık firavnu harâb eyledin
bizleri ‘biz’likten ayırma ya Râb

mal ve mülk senin, ben fakîr kulunum
haramlarla hemhâl hakîr kulunum
affeyle, isyanda mâhir kulunum
yine de duâdan ayırma ya Râb

ister bir köle ol, iterse hâkan
nerde kârun, nerde taht-ı Süleyman
bin yıl yaşasak da ölümdür kalan
bizleri îmandan ayırma ya Râb

dalgalansın gökte bayrağım benim
sorsan kefenimi; al-bayrak derim;
en kutsal sevdamdır yemin ederim
yurdumu bayraktan ayırma ya Râb

ne kadar çözülse sevda sarmaşık
hayat mıdır nedir olan karmaşık
gücün varsa ey nefs, dünyadan var çık
arz Sen’in, arş senin, bağışla ya Râb

sana açılmayan kapılar hep boş
sen kokmayan güller edermiş sarhoş
adınla başlamak her şeye, ne hoş
esmânı dilimden ayırma ya Râb.

Salim58 07.07.2009 08:25

Cevap: Ayrılıyoruz!...
 
İnşikâk


I
rüzgârın akıntısındayım
bütün deniz fenerlerinin uzağında…
adımlarım öyle ürkek, öyle miskin ve sefil
denizler köpürüyor hâlâ
köprüler yıkılıyor üstüme
çılgın gelgitler üşüşüyor geceye
bir ölüm yeterken bana
bin ölüm yağar, ıslatır kirpiklerimi.

haykırışlarımı, yakarışlarımı
ötesine yolluyorum denizlerin.
bitmek bilmeyen hayâllerim boş, âvâre
bu fırtınalar, dalgakıranları da çeker içine
ellerim susuyor yapılmışlıklara
gözlerim ışıksız, me’yûs
pamuk ipliğime bağlı her nefesim
balıklar, engin denizlerde boğuluyorken
ben büsbütün yıkılıyorum

ay, gökyüzünün muamma dilberi
ben, kendime yabancıyım sadece
bu derin sancı bir hâtıradır bende
ve tuzlu sulara bıraktığım sırlar
güvenmezdim hiç kimseye bu kadar.
bir gülüşle uçtu üzerimden yıldızlar
bir teselli yâdigârı bırakmadan
uçup gittiler, erkenden…

bir serzeniştir bakışlarımdaki derinlik
bir civan şarkısıdır kepezden dinlediğim
ağıma takılır mehtabın efkâr silsilesi,
ne tuhaf bakışı var öyle dalgaların
bir inancın siluetini saklıyor akışında
boşaltır içini parmaklarıyla
bütün yangınların, talanların uğrağı bendim
bendim bütün yalanların ilk ve son istasyonu
kendimden kaçarken, her göç kendime.


II
kaygı yüklü zamanlardan
küller savruluyor yüzüme,
her şey, uzak bir sahil gibi
ötesinde, çok ötesinde ellerimin,
benim değil içimdeki bu huzursuz korku
mehtaptan sakladığım bu azap benim değil
özlemler bir bir çekilmiş göklerimden
artık tamamıyla istilâya uğramış şehir gibiyim

sırlarla dolu manalar serpilirken geceye
unutturmuyor gördüklerimi, kalbimdeki bu esrar
inciler savruluyor mehtabın elinden
gökkuşağı ne kadar da civanmert;
kırmızı, sarı, yeşil ve mavi ipekten
kuştüylü arzular serpiliyor yeryüzüne.
zümrütlerle, firûzelerle, yakutlarla
ve narin bakışıyla süslerken denizi, ay
bana, türlü renklerden uzak bir dünya
ve hiç değişmen hüsranlar kalıyor

acılarımı saklayamam kendimden
usandım kapamaktan gözlerimi
alışamadım beni kuşatan esmer ışıklara
ne zaman başladı bu bitimsiz yol
ne zaman savruldum bu köhne dehlize
demek yalandı bütün yaşanmışlıklar
rüyada da olsa mutluluklar demek haramdı

bunalıyorum artık, ağır perdelerden
düşkırığı beyaz yelkenlilerden sıkıldım
sağımdan alıp soluma verirken acılarımı
beynimin yükünü ayaklarıma bırakıyorum
ağrılarım büyüyor bu yâdigâr virânede
bir gölge bulsam tutardım ellerinden
tutardım pencerelerden sarkan hüzünlü bakışları


III
dalgaların darbeleri sızlatıyor sanrılarımı
denizler sanki bir gazap sükûtu
ve bitmek bilmeyen mırıltılarıyla
avutuyor kendine kaçan câriyeleri
gölgeler uzuyor, şimdi saat kaç
hangi yılın, kaçıncı ayı, kaçıncı günündeyim
bana bir tek adımı söyleyin yeter

sâhili, durmadan okşayan dalgalar
şimdi bir şamar olup çarpıyor yüzüme
yüreğim, daha keşfedilmemiş iskandil
kendine bile yetmeyen mum ışığı gibi
kaf dağından uzak, gölgelerle boğuşuyorum
uzaklardan, çok uzaklardan
bir parça güneş istemek için
ellerimi açmaktan korkuyorum

kendimle konuşuyorum durmadan
bu duldalıkta unutulacak olan nasılsa benim
duyan var elbet içimdeki nazlı sesi
tarifsiz yalnızlık içinde sayıklıyorum
pusulasız savrulurken medcezirlerle
kalbimin hâtıratına cevap veren var
ben görmesem de, elbet bir gören var

omzuma çöreklenmiş kara bulutlar
lapa lapa tenhâlıklar düşüyor üstüme
dağlardan, çöllerden, karmakarışık renklerden
korku nedir hiç öğrenmeden
yemeniyle gelir intiharlar üzerime
ne vakit, aksetse gözbebeklerime geceler
bir inşikâk gelip bulur beni


IV
değişti her şey, yıllar kayboldu
biliyorum, dostluk kutsaldır, ama
soldu ezberimdeki renkli baharlar
ve ne olduysa yeniden kirlendi dünyâ
yeniden başlamak için çok geç kaldın, diyorlar

sırlar, kumsallara ulaşmadan
uyandırmadan sokakların çıkmazlarını
bir daha dönmemek üzere gitmeliyim
o görkemli zindanlardan, kalabalıklardan
kendinden kaçan divâneler gibi
gökte öbek öbek göç eden bulutlar gibi
öğütülmeden değirmenlerde, gitmeliyim

kaşlarımı çatmadan susuyorum öyle
haziranda yaşıyorum en uzun geceyi
yürüdükçe uzuyor yollar
kıtlık süzülüyor dudaklarımdan
ben bakınca camlar kırılıyor
cam kırıkları batıyor ellerime
ellerim boş, tadı kalmadı yalnızlıkların
ve lambalar sönüyor gökyüzünde
beyaz saçlı prenses kayboluyor
ben alışkınım zaten

içimde susuz nehirler akıyor
dünya, mahşer macerasının son randevusunda
nefes nefese kalan dalgalar
en acıklı enstrümanı gecelerin
notalar sadık kalıyor karanlığa
ben, zamanın akrebinden tutunuyorum
kollarım nasıl da yorgun
ölgün kıtalar arasından geçiyorum
annelerse evlatlarından kilometrelerce uzak
öğrendim, önce kendine meftunmuş insan


V
ayaklarımda prangalar, sürükleniyorum
çoktan kırılmış, düştüğüm mahzenin kilidi
kelepçeler, duvarlarla fısıldaşıyor
hayâlim bile hapsolmuş duvarlar arasına
sonsuzluk denen şey, belli ki uzakta değil
beni de alıp götürürler bir gün ansızın
çalmadan kapımı götürürler, uyandırmadan güneşi

her lahzası bin asra denk sürgünleri
demek bana reva gördüler…
kasvet dolu nefesler geceden de karanlık
sancısı tutuyor her yanımı özgürlüğün
belki birkaç adım ötesindeyimdir
ama bütün parmaklıklar, kenetlenmiş ölüme
yağmurunu değil, hüznünü boşaltıyor bulutlar
câmi önüne açılmış mendil olur her bakışım
dilimi, kalbimin susturduğunu kimse bilmeyecek
kimseler görmeyecek gecelerin aklandığını

ne kadar bağırabilir ki dilsiz bir insân
rûhuyla beraber asılırken darağacına,
son bir arzusu dâima olmalı insânın
son bir nutku kendini bekleyenlerine
kim bilir belki gururunu da alıp yanına
birlikte gitmek istercesine suspus olur
belki birkaç iyi kelâm da düşer sevdiklerimize
ya da iki rekat namaz; nereye gittiğimizi bilircesine

burası saatlerin durduğu koridorlar
burası dünyânın unutulmuş öteki yüzü
kimseler, kimseye etmez
insânın kendine ettiği zulmü,
sökmeden göğsümdeki çivileri
istemem aynaların ihtirasını
herkes bir şeyler peşinde koşuştururken
bana rûhumun serinliğini verin yeter

Zafer Şık

Salim58 07.07.2009 08:29

Cevap: bu bir düş sürümdür (yalnızlık)
 
Bu Aşkın Adı Başka

Ben hiç büyümedim anne
gözlerim büyüdü, çizgilerim büyüdü
melekler sağanak sağanak inerken bahçemize
ellerim büyüdü
ellerim ve hayâllerim…

Nerde kaldı cennetin ölümsüz sabahları
sen nerde kaldın anne?
avuçlarımda sıcak bir duâ ve pamuk şekeri
gülmelerin tadı başka
rengi başkadır ağlamaların senin şefkatli tokadında
cennet renkli yüzünü göster bana
bak büyüdü ellerim anne
çamurlu sokaklarda büyüdü ayaklarım
gözlerim büyüdü
ben büyüdüm anne, kar beyazı duâlarınla

Bugün top oynarken arka mahallede
yine kirlettim tişörtümü, şortumu
sakın amcama söyleme
içimden Kara Kartal’ı tuttuğumu.
ıslak gözlerini sil anne
inan, büyüdüm bak
artık dar geliyor bana 25 numaralı ayakkabım

Gece, karabasanlar çöreklendi üstüme
çok korktum anne
bağırmak istedim
sana sarılmak istedim ama
uzattığımda ellerimi, sen yine yoktun
off! yine ellerin kanayacak portakal bahçelerinde
sen aldırmasan da buna
çok acıyacak biliyorum

Ben büyüdüm anne
bak ellerim de büyüdü
bundan sonra her okul sonrası
çarşıda/pazarda ayakkabı boyarım
bakkal amcaya yardım eder, simit satarım
evin erkeği ben değil miyim
sen evde oturacak, ben çalışacağım
artık limonlu dondurma için ağlamam, söz.
ağlamam anne, sen ağlamadıkça.
sabah gözlerimi açtığımda
senin kucağında uyanmak istiyorum
karabasanlar annelerden korkar değil mi?

‘Baban, uzaklara çok uzaklara gitti
bize daha güzel yer bulmak için
başka diyarlara gitti’ demiştin ya
gidenler bir daha geri gelmez mi?
uzaklar neden hiç bitmiyor anne
geçenlerde arkadaşım Ali’nin babası İstanbul’a gitmiş
iki gün sonra geri dönmüş
ama dönerken de güzel mi güzel
kırmızı bir araba getirmiş ona
anne, İstanbul uzak mı bizim memlekete?
ben oyuncak istemem anne
babam dönsün yeter
zaten bir çocuğa en güzel hediye
anne-babasının yanında olması değil mi?

Bak anne, şu benim beşiğim
şu ayakkabım, hem de 26 numara
onlar da oyuncaklarım
burası kocaman oyuncak bahçesi, görüyor musun?
ne olur artık ağlama
gözyaşı yakışmıyor sevgi taşıyan gözlerine
hadi git, bak akşam oldu
beni hiç merak etme
keyfim yerinde
ama yarın yine gelirsin değil mi?
kuştüylü kalbinle sev beni olur mu
ben hiç büyümedim anne, ben ölmedim
ben cennetin 'yeşil kuş’uyum anne

Anne görüyor musun
ben ölmedim
ben büyümedim anne.

Klimasuyu 07.07.2009 08:46

Cevap: bu bir düş sürümdür (yalnızlık)
 
İkinizide teşekkürler...........:)...

altuntas58 07.07.2009 09:25

Cevap: bu bir düş sürümdür (yalnızlık)
 
[B]YALNIZLIĞIM



Upuzun yolculuklar yaptım ben sana
Ey benim tükenmez yalnızlığım
Hep ani gidişlerim oldu senden
Sandığım
Yanıldığım
Ve dönüşlerim oldu
Yüzünü sarartıp kaldığım

[/B]


WEZ Format +2. ?uan Saat: 19:31.

Powered by: vBulletin. Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.


Copyright © - Bütün Haklar Sivaslilar.net'e aittir.