![]() |
Barbar Kim?
[B]Bizans´ı kurtarmak üzere İstanbul´a çağrılan Haçlı ordularının Hristiyanlığın mukaddes kilisesi Ayasofyanın tepesindeki altın haçı sökerek eritip sattıklarını...
Yıllar sonra Osmanlı ordusunun İstanbul´un fethi sırasında bir yeniçerinin, fetih hatırası olarak saklamak maksadıyla Ayasofya´nın küçük bir çini parçasını koparmak istemesini, Fatih Sultan Mehmed´in "tahribe teşebbüs"le suçlayıp cezalandırdığını... [/B] |
Sultan Vahdeddin´in Vatanperverliği
[B]Osmanlı ordusunun silahlarının elinden alındığı , düşman filolarının Çanakkale Boğazı´nı aşıp İstanbul´a dayandığı felaketli bir dönemde halife sıfatıyla Osmanlı tahtına oturan Sultan Vahdeddin´in, Osmanlı askeri olarak, şahsını korumak için bırakılmış olan biricik taburu Ayasofya Camii´ne göndererek:
"Aziz İstanbul´un fethinin sembolü olan Ayasofya´ya çan takmak isteyenlere ateş ediniz!... " emrini verdiğini...[/B] |
Yavuz´un izinden Gidenler
[B]1967 Mısır-İsrail savaşında, Mısır askerlerinin, düşmanlarını beklerken İsrail ordusunun bir anda Süveyş´in öbür yakasını geçerek dünyayı şaşırtığını...
Mose Dayan´ın bu muazzam başarıyı daha sonra bir basın toplantısında: "İsrail´in bu başarılı stratejisi, Yavuz Sultan Selim´in yıllar önce Mısır´ı fethederken uyguladığı harp planının bir kopyasıdır" diye açıklayıp gafletimizi yüzümüze vurduğunu..[/B] |
Cihad Tuğlası
[B]Yavuz Sultan Selim´in babası Sultan II. Bayezid´in, İla-yı kelimetullah için çıktığı seferlerde üstüne bulaşan tozları silkip, biriktirerek bunlardan bir tuğla döktürdüğünü ve böylece Allah´ın "cihat" emrine uyduğunun işareti olarak bu tuğlayı yanından ayırmadığını... [/B]
|
Osmanlı Azameti
[B]1754´te bile, Sultan III. Osman Han´ın bir namesi Leh kralına ulaştırıldığında, kralın nameyi üç kere öperek başının üstüne koyduğunu ve kralın yanında bulunan devlet erkanının da derhal başlarını açarak saygı duruşuna geçtiklerini..[/B]
|
Türbedar ve Ulu Hakan´ın Rüyası
[B]Cennetmekan Sultan II. Abdülhamid Han döneminde Yavuz Sultan Selim´in türbedarlığını yapmakta olan bir zatın, şiddetli geçim darlığının kendisine verdiği sıkıntılı bir ruh haleti içinde:
´Bir de evliyadan olduğunu söylerler Yıllarca türbedarlığını yaptım yoksulluk içindeyim" diyerek türbeye hiddetle vurduğunu, Ertesi sabah aniden Abdülhamid Han´ın türbedarı huzuruna çağırarak bir yıllık ihtiyacının hepsini karşıladığı, çünkü Abdülhamid Han´ın, gece rüyasında ceddi Yavuz Selim tarafından haberdar edildiğini..[/B] |
Abdülhamid Han´ın İstihbarat Gücü
[B]Batılı emperyalist güçlerin, Ermenileri piyon olarak kullanıp kışkırtarak Anadolu´da karışıklıklar çıkardığı günlerde, İngiliz Büyükelçisi´nin Sultan Abdülhamid´e gelip, küstahça: "Daha ne kadar Ermeni öldüreceksiniz?" diye sorma cüretini göstermesi üzerine, Ulu Hakan´ın keskin bakışlarını elçinin üzerine dikerek:
"Filan gün, filan saatte Karadeniz´in filan noktasına yaklaşıp, karaya Ermenileri Türklere karşı silahlandırmak için şu kadar sandık malzeme çıkaran ve komitacılara teslim eden İngiliz gemisinde, Türk başına kaç silah bulunuyorsa tam o kadar Ermeni öldüreceğiz." cevabını verdiğini... Sultan Abdülhamid´in bu muazzam istihbarat gücü karşısında İngiliz elçisinin dehşete kapılarak aptallaştığını...[/B] |
Dağistan Kartalı
[B]Yıllarca Kafkasya´nın istiklali için yılmadan mücadele vermiş olan büyük dava adamı İmam Şamil´in, vefatından sonra gasledilirken vücudunda cihat meydanlarında savaşırken meydana gelmiş yüz yirmi yara görüldüğünü...[/B]
|
Surre Alayları
[B]Osmanlı´nın, mukaddes beldelere verdiği büyük kıymetin ifadesi olarak Yıldırım Bayezid döneminden itibaren her yıl Mekke ve Medine´ye Surre Alayları tertip ettiğini...
Bu Surre Alayları ile birçok hediyeler ve mukaddes belde fukarasına dağıtılmak üzere binlerce altın gönderilerek Allah´ın rızasının kazanılmasının gaye edinildiğini... Ayrıca en önemlisi de, bu Surre-i Hümayun´da, padişahın yaptırıp gönderdiği Kabe örtüsünün bulunup bu örtünün merasimle yerine takılarak, eskisinin geri getirilip paylaşıldığını... Osmanlı´nın, binbir güçlük ve darlık içinde bulunduğu dönemlerde dahi bu an´aneyi terketmediğini..[/B] |
Anadolu´da Medeniyet Vesikası
[B]Lozan görüşmeleri sırasında İngiliz Başvekili Lloyd George´nin: "Türklerin, şimdi hak istedikleri Anadolu´da nesi var? Orada medeniyet vesikası olarak ne kalmışsa Yunan´ın, Roma´nın, Bizans´ındır Türklerin Anadolu´daki evleri sazdan ve kerpiçten, harabelerden ibarettir. Şimdi böyle bir alemi veya onun güzel parçalarını Türklere nasıl bırakırsınız?" demesi üzerine henüz aklını ve vicdanını yitirmemiş bir Batılı düşünür olan Eugene Pitard´ın Cenevre´nin ünlü bir gazetesinde Lloyd George´a cevap olarak:
"Efendiler, Konya´daki İnce Minare´nin kapısı ile, İstanbul´daki muhteşem Süleymaniye´nin kubbelerini yapan millete karşı böyle söylenemez. Haddinizi biliniz..." diye harika bir cevap verdiğini...[/B] |
Bez Parçası
[B]İskilipli Atıf Hoca´nın İstiklal Mahkemesi´nde yargılanırken savcının, dini kıyafetlerden bez parçası" diye bahsetmesi üzerine Atıf Hoca´nın hiddetli bir şekilde duvarda asılı olan bayrağı gösterip :
"İşte o da bez, hadi indirip yırtsana" diye haykırdığını..[/B] |
Akif´i Büyük Yapan Meziyet
[B]Vatan şairimiz Mehmet Akif Ersoy´un, İstiklal Marşı müsabakasındaki birinciliğinden dolayı kendisine zorla verilen 500 lirayı, fakr u zaruret içinde olmasına rağmen, fakir kadın ve çocuklara bir maişet temin etmek üzere kurulmuş olan "Darü´l_Mesai"ye bağışladığını...
Halbuki İstiklal Marşı kabul edildiğinde, Mehmet Akif´in cebinde Zonguldak milletvekili Hayri Bey´den borç aldığı iki lirasının olduğunu ve milli marş için 500 lira teklif edildiği günler de 140 lira ile Ankara´da bir çiftlik alınabildiğini... Paltosu dahi olmadığı için kışın bile ceketle dolaşan bu idealist şairin, çok soğuk günlerde ise, arkadaşı Baytar Şefik Kolaylı´dan muşambasını ödünç olarak giydiğini... Baytar Şefik´in bir gün: "Akif Bey, hiç olmazsa kendine bir palto alsaydın" demesi üzerine, ona darılıp iki ay konuşmadığını... Burdur Meb´us´u olarak I. Millet Meclisi´ne seçildiğinde ailesine: "Biz bu maaşı hak etmiyoruz ya... Ama, pek hak etmiyoruz da denemez. Elimizden geldiği kadar nihai zafer için çalışıyoruz." dediğini..[/B] |
Orta Çağ´da Temizlik Farkı
[B]Orta çağda Müslümanların yaşayışları üzerine yapılan bir araştırmada,İslam dünyasındaki kimya sanayii anlatılırken:
"... Sabuncular loncası, en önemli loncalardan biriydi. Çünkü Orta Çağ Müslümanları her gün yıkanırlardı ve çamaşırları da sarıkları da her zaman bembeyazdı. Bu bakımdan onlar o çağın diğer ülke insanlarından ayrılırlardı. 1600 yıllarına doğru İspanya´da Engizisyon Mahkemeleri Müslüman İspanyollarla Hristiyan İspanyolları temizliklerine bakarak ayırt ediyordu..." diye yazdığını... [/B] |
Adalet Kavramının Şümulü
[B]Osmanlı Devleti´nde adalet kavramının; milliyet, cins, zümre yahut din farklarını aşan çok şümullü bir değer ifade ettiğini...
Bu adaletin sadece insanlara has değil, kurda, kuşa, toprağa ve suya şamil bulunduğunu ve bu yüzden Osmanlı kanunnamelerinde: "... ve ayağı yaramaz beygiri işletmeyeler. At, katır ve eşek ayağını gözedeler ve semerin göreler ve ağır yük urmayalar, zira dilsüz canavardurlar, her kangısında eksük bulunur ise sahibine tamam itdüre, eslemeyanı tamam gereği gibi hakkından geline ve hammallar ağır yük urmayalar, mütearef (örf) üzere ola..." diye hükümler konularak bu meselenin beygirin sakat ayağından eşeğin semerine kadar gözden uzak tutulmadığını...[/B] |
Hacizli Cenaze
[B][COLOR="Red"]Son Osmanlı Padişahı Sultan VI. Mehmed Vahdeddin Han´a, "Altıncı Mehmed" sözündeki "Altıncı" kelimesinden kinaye olarak "Altın seven adam" manası çıkartılarak ithamlarda bulunulduğu...
Halbuki Sultan Vahdeddin Han´ın, hayatının tehlikeye girmesinden dolayı memleketinden ayrılmak zorunda kaldığında şahsi mirası mahiyetinde babasından intikal eden bütün serveti beraberinde götürme imkanı varken, dasitani bir namusluluk örneği göstererek bu serveti Hazine-i Hümayun´a gönderdiğini... İtalya´da geçirdiği fakr u zururet içindeki bir hayattan sonra 1926 yılında San Remo´da vefat ettiği zaman 120.000 lira borcu kaldığı için alacaklıları tarafından tabutuna haciz konuduğunu... Tahnit edilmiş cesedinin, kızı Sabiha Sultan´ın bu parayı bin bir güçlükle temin etmesinden sonra Şam´a naklolunarak Yavuz Sultan Selim Camii avlusuna defnedildiğini...[/COLOR][/B] |
Milletin Sigorta Lambası
[B]Tarihçi Reşat Ekrem Koçu´nun, Sultan Vahideddin´in kaderi ile ilgili oldukça orijinal bir değerlendirmesinde:
"Mazileri çok temiz olan ve memleketleri felaket girdabına düştükten sonra iş başına geçen, ağır mesuliyetler yüklenen, yenik milletleri daha fazla çiğnetmemek için nefret edilen galip düşmanlara dostane el uzatmak durumunda kalan o kara bahtlı insanlar, milletlerin tarihlerinde sigorta lambalarına benzerler. Kendilerinin yanması büyük tesislerin kurtulmasını temin eder" diye yazdığını...[/B] |
İttihatçıların Akılsızlığı
[B]Sultan II. Abdülhamid´in dahice bir politika güderek, her hangi bir isyan çıkartmalarını önlemek için Arabistan´ın Hicaz ileri gelenlerini, Şura-yı Devlet üyesi olarak İstanbul´da tuttuğunu...
Bunlardan Şerif Hüseyin´in, Mekke´ye emir olmak isteğini defaatla reddetmesine karşılık Ulu Hakan´ın tahttan indirilmesiyle birlikte İttihat ve Terakki yönetiminin, Şerif Hüseyin´in bu isteğini yerine getirerek onu emir olarak tayin ettiğini ve hemen ardından da Şerif´in Osmanlı´ya karsı isyan bayrağını açtığını... Çok sonraları İngiliz Başvekil Lloyd George´un Avam Kamarası´nda: "Şerif Hüseyin Mekke emiri olduktan sonra kendisi ile Arap milliyetçiliği ve isyan konusunda anlaştık. Bu isyana karşı ayda 40 bin altın vermiştik" dediğini...[/B] |
Acı Hatıralar
[B]İtalyanların Libya´yı bizden koparmak için Avrupalı müttefikleriyle siyasi alanda anlaştıktan sonra, bize karşı açacakları savaşın (Trablusgarp Savaşı) masraflarını karşılayacak yeterli hazinelerinin olmadığını...
Buna karşılık Düyun-u Umumiye´ye başvurarak, bu savaşın masraflarını karşılamak için Anadolu´dan toplanan birikmiş paradan beş milyon altın lira çektiklerini ve bu bizim paramızla sağladıkları imkanlarla bizim toprağımız olan Libya´yı istilaya başladıklarını...[/B] |
Lavrens´in İtirafı
[B]Arapları aldatarak Osmanlı Devleti aleyhine kışkırtıp isyana sevkeden İngiliz casusu Lavrence´in, yardımcıları Nuri Said, Faysal ve Şerif Hüseyin ile birlikte Şam´da Türkleri katlettikten sonra: "Evet onları isyana ben kışkırtmıştım. Ama böylesine vahşice kan dökeceklerini hiç tahmin etmemiştim. Bazı mahalleleri gezerken silahsız Türk askerlerinin nasıl öldürüldüklerine bakamadım; tiksindim bu vahşetten..." diyerek itirafta bulunduğunu...[/B]
|
Vicdan Azabı
[B]Mekke Emiri Şerif Hüseyin´in İngilizlerle anlaşarak Osmanlı´yı arkadan vurduğunu ve mükafat olarak da İngilizler tarafından Hicaz Krallığı´na getirildiğini...
Daha sonra Vehhabiler tarafından al aşağı edilerek İngilizlerin himayesinde Kıbrıs´a yerleştirildiğini ve hastalandığında da oğlu tarafından Amman´a getirildiğini... Ve günün birinde adet vechile saray bandosunun bahçede konser verirken "İzmir Marşı"nı çalması üzerine, oğlunun babasının üzülmemesi için pencereleri kapattırmak isterken baba oldukça ibretli bir şekilde: "Evlat, neden o pencereyi kapıyorsun? Ben velinimetine ihanet etmiş asi bir kulum, günahım büyüktür. Kral olacağımı düşündüm. Allah beni sürgünlüğe düşürdü. Hastayım diye kapatıyorsun. Bırak pencereyi aç, şu marşı dinleyeyim. Duyduğum vicdan azabının şiddeti, o eski hatıraların canlanması ile büsbütün artsın; bu dünyada çektiğim ızdıraptan vicdan azabıyla büsbütün ağırlaşsın, ta ki Cenab-ı Hakk bu günahkar kulunu dünyada affederek, ahirette hesap gününde cezadan korusun"dediğini...[/B] |
"Milletimin Ocağı Yanıyor"
[B]Sultan Vahdeddin Han´ın ikamet etmekte olduğu Yıldız Sarayı´nın, bir elektrik arızasından dolayı yanmaya başlaması üzerine, orada vazifeli bulunan bekçibaşının hüngür hüngür ağladığını ve bunun üzerine Sultan Vahdeddin´in: "Benim milletimin ocağı yanıyor, ben onu düşünüyorum, kendi evim yanmış ne ehemmiyeti var?" dediğini... [/B]
|
"Ayağını Yüzüme Bas ki, Yüzüm Allah Katında Şeref Kazansın"
[B]Hintli Müslüman kardeşlerimizin, Osmanlı Devleti´nin Balkan Savaşı´nda yüzlerce şehit ve binlerce yaralı verdiklerinin haberini almaları üzerine, kilometrelerce ötedeki kardeşlerinin acılarını bir nebze olsun dindirebilmek için bir Kızılay heyeti teşkil ederek Türkiye´ye gönderdiklerini...
Bu heyetin savaş boyunca birçok din kardeşinin yaralarını sarıp başarılı hizmetlerden sonra 1913 Temmuz´unda Hindistan´a döndüğünü... Kızılay heyetine Bombay´da büyük bir karşılama merasimi hazırlanıp, gemi limana yanaştığında o günkü Hintli Müslüman liderlerden Muhammed Ali Cevher´in, heyet başkanı Doktor Ensari´ye : "Sen mücahit Osmanlı ordusuna hizmet edip geldin Ayağını Hindistan topraklarına basmadan bu benim yüzüme bas da, yüzüm Allah katında şeref kazansın" diyerek başını yere koyup yüzünü Dr. Ensari´nin ayakları altına uzattığını..[/B] |
Osmanoğulları´nın Dramı
[B]Son Halife II. Abdülmecid´in, sürgün edildikten sonra diyar-ı gurbette vefat etmesi üzerine, kızı Dürrüşehvar Sultan´ın İstanbul´a gelerek Savanora yatında İsmet İnönü´yü ziyaret ettiğini ve kendisinden babasının vatan toprağına gömülmesini rica ettiğini...
Altı asır cihanı aydınlatan bir neslin son temsilcisinin bu vatan toprağına gömülme isteğinin; halk tarafından mezarının bir ziyaret yerine dönüştürebileceği endişesiyle İsmet İnönü tarafından reddedildiğini ve Hindistan Hükümeti´nin araya girmesiyle Suudi Arabistan makamlarından izin alınarak Medine´deki Cennetü´l-Baki kabristanının içindeki Al-i Aba´nın ayak ucuna defnedildiğini... [/B] |
Yahudilerden Müthiş İtiraf
[B]1967 yılında Paris´te düzenlenen Dünya Yahudi Kongresi´nin zabıtları arasında bulunan bir belgedeki kayıtlara göre bir delegenin:
"Evet bugün bağımsız bir devletimiz var ama mesut muyuz? Osmanlı´nın devrindeki gibi huzurlu muyuz? Samimiyetle ve hepinizin içinden geçenleri dile getirdiğime inanarak söylüyorum ki hayır! Bizim bu dünyada huzurlu ve emniyetli yaşamamız Osmanlı´yı yeniden kurmaya bağlıdır!" diyerek bir gerçeği itiraf ettiğini..[/B] |
Batı´nın İslam’la Kavgası
[B]Protestan mezhebinin kurucusu Martin Luther´in, Osmanlı´nın Avrupa içlerine kadar ilerleyip, ortaya koyduğu adilane sistemle yerli halkın gönlünde taht kurması üzerine, halkını acımasızca sömüren yöneticileri: "Sizin gibi gözü doymaz prenslerin, toprak ağalarının ve burjuvaların idaresi altında yaşamaktansa, Türk idaresi fakirlere daha hayırlı gelebilir" diyerek Hristiyanları uyardığını...
Yine Luther´in Hristiyanları Türklerle savaşmaya teşvik etmek için çıkardığı bir emirnamede "Türklerin başlattığı bir savaşta onlara karşı savaşan bir kimsenin, Tanrı´nın bir düşmanı ve İsa´ya hakaret eden biriyle hakikatte bizzat şeytanla savaşmakta olduğunu düşünmeli ve bundan dolayı, masum bir kimsenin kanını döktüğü veya bir Hrıstiyanı öldürdüğü zehabına kapılmamalıdır" diye yazdığını...[/B] |
Osmanlı´nın Parlayan Kılıçları
[B]16. yüzyılın kudretli padişahı Yavuz Sultan Selim´in huzuruna girerek yer öpüp itimatnamesini sunan Venedik elçisi Antonio Jüstiniani´ne ülkesine döndüğünde Padişahın nasıl biri olduğu hakkında bilgi istediğinde elçinin şaşkınlık içinde: "Kılıcı öyle parlıyordu ki yüzünü göremedim" diye itirafta bulunduğunu
Elçinin bu itirafının daha sonraları Yavuz Selim tarafından öğrenilmesi üzerine haşmetli Hünkarım, Paşalarım Osmanlı´nın kılıcı parladığı sürece düşmanların başı daima önde olur. Ama Allah korusun bu kılıç kınına girer ve paslanmaya başlarsa o zaman bu kafalar yavaş yavaş dikilir ve birgün bize yukardan bakar dediğini... [/B] |
Japon İmparatoru ve Abdülhamid Han
[B]Japon İmparatorunun Sultan Abdulhamid´den İslam dininin bilhassa tefekkür, gaye, felsefe ve manevi terkibi üzerinde şahsen kendisine izahat vermek için japonca bilen yoksa tercihen İngilizce Fransızca ve Almancası kifayetli Osmanlı alimleri istemesi üzerine Ulu Hakanın çaresizlik içinde, karşı tarafa menfi müsbet arası, zaman kazandıran dolaylı bir cevap verdiğini...
Abdülhamid Han´ın kalbinde yara olan bu hadise hakkında, daha sonraları(sürgün yıllarında) Ali Fethi Bey´e: "Eğer ben, Japon İmparatorunun istediği kıymette din ve maneviyat şahsiyetleri bulabilseydim evvela kendi memleketimi kurtarırdım " dediğini... [/B] |
Türk Vergisi
[B]Osmanlı Devleti´nin l521´de Belgrad´ı, l522´de Rodos´u fethetmeleri ve 1526´da da Mohaç´ta büyük bir zafer kazanmalarının ardından Batı dünyasında büyük bir panik yaşandığını...
Çeşitli kentlerde toplanan Alman Meclisleri´nin (Reichstag), Türklere karşı ordu toplayıp sefer düzenleyebilmek için "Türk Vergisi" adı altında yeni bir vergi konulmasını kararlaştırdıklarını...[/B] |
İade-i Ziyaret
[B]Meşhur bir politikacımıza Fransa´da: "Siz Osmanlıların Viyana kapılarında ne işiniz vardı?" diye sorması üzerine, o politikacımızın gayet veciz bir şekilde: "Haçlı seferlerinin iade-i ziyaretiydi" diye cevap verdiğini...[/B]
|
Miskinler Tekkesi
[B]Bulaşıcı ve tehlikeli bir hastalık oluşundan dolayı, toplum tarafından istiskal görerek tecrid edilen cüzzamlılara, Osmanlı vakıf medeniyetinin şefkat elini uzatarak, onlar için her türlü bakım ve görümünün yapıldığı miskinhaneler kurduğunu...
Bunların ilkinin de, 1421-1451 seneleri arasında Edirne´de II. Murat tarafından yaptırıldığını ve buralara "Miskinler tekkesi" denildiğini... [/B] |
Akif ve Destanı
[B]Mehmet Akif merhumun:
"Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor tevhidi Bedr´in arslanları ancak bu kadar şanlı idi." diyerek başlayan muhteşem Çanakkale Destanı´nı yazmadan önce ellerini Yüce Dergah´a açıp: "Allah´ım! Bana, bu aciz kuluna, bu destanı yazma imkanı bahşet... Bu ulvi vazifeyi bana nasib et. Sonra canımı al. Ya Rabbi!.. Bana bu lütfu çok görme. İn´am ve ikramının hazinesinden bu aciz kulunun şu duasını barigah-ı uluhiyetinde kabuleyle!.." diye gözyaşları içinde dua dua yalvardığını..[/B] |
Trablusgarp Mücahitleri
[B]Trablusgarp Savaşı´nda Osmanlı askerlerinin arasında bulunmuş olan Fransız gazetecisi Georges Lemo´nun gördükleri karşısında hayretler içinde kalarak:
Türk subayları içinde on iki kez yaralanmış olanlar vardı. Müthiş bir şey kendileri ile konuştuğum zaman edindiğim intiba şu oldu: "Türk subaylarında yenmek ve ölmek duygusu, cinnet derecesine varmış bir istek halinde yaşıyordu" diye hatıralarında intibalarını yazdığını...[/B] |
"Çadır İçinden Savaş İdare Etmeyüz"
[B]Merc-i Dabık Savaşı öncesi Büyük Hünkar Yavuz Sultan Selim´in ordusunun önünde askerleriyle beraber göğüs göğüse çarpışmak için atını ileri doğru mahmuzlaması üzerine, Sadrazam Sinan Paşa´nın padişahın ellerine sarılıp:
"Şevketlü hünkarım, olmaya ki heyecana gelir, kendinizi ateşe atarsınız, yüreğimiz dilhun olur" diye gitmemesi için yalvardığını... Alem-i İslam´ın birliğini sağlama adına hayatı at sırtında geçmiş olan bu büyük dava adamının bunun üzerine: "Biz cennetmekan Fatih Sultan Mehmet Han´ın torunuyuz, çadır içinden savaş idare etmeyüz" diye haykırdığını... [/B] |
Halkını Düşünen Gerçek Devlet Adamı
[B]Okkası 30 paraya satılan ekmeğin fiyatına 10 paralık bir zam yapmak isteyen fırıncıları huzuruna çağıran müşfik sultan Abdülhamid Han´ın onlara:
"Siz yine ekmeği 30 paraya satmaya devam edin. Sattığınız her ekmek için istediğiniz 10 parayı ben vereceğim. Çünkü bir memlekette ekmek fiyatına zam yapılırsa, bunu bütün zaruri ihtiyaçların pahalılaşması gibi bir hareket kovalar ki, halkımız bundan büyük ızdırap çeker" diyerek, halkını gerçek manada düşünen bir devlet adamlığı örneği sergilediğini... [/B] |
Yavuz Çocuk
[B]Yavuz Sultan Selim´in asıl isminin "Selim" olmasına karşılık çocuk iken çok hareketli, yerinde durmayan, cevval bir yapıya sahip oluşundan dolayı kendisine "Yavuz" lakabının takıldığını...
Bu çelik çavak çocuğun idman yaparken kafesten uçurulan güvercinleri, çift elle fırlattığı hançerlerle havada vurduğunu... [/B] |
--->: Bunları biliyormusunuz?
paylaşım için teşekkürler .............................................
|
--->: Bunları biliyormuyuz?(angut)
Gereksiz Bilgiler
1. Suudi Arabistan'da bir kadın kocasına kahve yapmazsa bu boşanma nedenidir. 2. Bir köpekbalığı 100 milyon damla deniz suyu içindeki bir damla kanı hissedebilir. 3. Bir fare bir deveye oranla daha uzun süre susuzluğa dayanabilir. 4. İnsan midesi 2 haftada bir iç zarını yenilemek zorundadır, aksi halde kendi kendini sindirir. 5. "İ" harfinin üzerindeki noktaya İngilizler "Dedikodu" derler. 6. Bir bardak taze şampanyanın içine bir kuru üzüm atarsanız üzüm asansör gibi bardağın altından üstüne üstünden altına sürekli dolaşır. 7. Eğer ağzımıza attığımız bir şeye tükürüğümüz değmese onun tadını anlayamayız. 8. Zürafa kulağını 53 santim uzunluğundaki dili ile temizler. 9. Mc Donalds'in karının %40'ı çocuk mönüsü satışından gelir. 10. Her insanin dilinin izi de parmak izi gibi farklıdır. 11. Tarihi film Ben Hur'da çekim ekibinin fark etmediği kırmızı bir otomobil görünür. 12. Einstein 9 yasına kadar düzgün konuşamamıştır. Ailesi onun özürlü olduğunu düşünmüştür. 13. Her gün doğan çocukların ortalama 12'si yanlış anne babaya verilmektedir. 14. Kağıt para sanıldığı gibi kağıttan değil pamuktan yapılır. 1950'den önce kenevir, ağaç kabuğu ve marijuana yaprağı kullanılarak yapılırdı. 15. Çikolatanın köpekleri öldürdüğü doğrudur. Onların kalbine ve sinir sistemine zarar verir. Yarım kilo kadar çikolata küçük bir köpeği öldürebilir. 16. Birçok ruj çeşidi balık pulu içerir. 17. Katil balinalar köpek balıklarının midesine alttan torpil gibi vurarak onları öldürür. 18. Ketcap 1830'lu yıllarda ilaç olarak satılırdı. |
Bunları Biliyor muydunuz?
[B]Pasaport Farki
OSMANLIDAN VE TARİHTEN Sanli Osmanli Devleti'nin yikilmasindan sonra, son derece uzgun ihtiyar bir Urdunlunun, elindeki yeni Urdun pasaportuyla Isvicre sefaretine giderek: "Herkes bu pasaportla alay ediyor Eskiden Osmanli pasaportum varken selam dururlardi. Ben Osmanli teb'asiyim ne olur bunu degistirin" diye sefaret yetkililerine yalvardigini… (13) Turk Kosesi Devlet i Aliye yi Osmaniye'nin uc kitada at oynatip buyruk yuruttugu ihtisamli donemlerinde, Avrupa'da Turk hayat tarzi ve modasinin cok tesirli hale geldigini Evlerinde Turk kosesi bulundurmayan sosyete mensuplarinin ayiplandigini (14) Reformun Boylesi 0 zamana kadar sadece batililarin kendi aralarinda duzenledikleri balolara, yanlis batililasma hareketinin bir parcasi olarak Turk devlet adamlari da katilinca 11829), baloda bulunan bir Fransiz kadinin oldukca dogru bir teshiste bulunarak Turkler reforma, bitirmeleri gereken yerden basladilar dedigini ...(15) Birinci Dunya Savasinin Vahset Yillari Birinci Dunya savasi siralarinda Musul'da halkin acliktan perisan durumlara dusup hergun sokaklarda kadin-erkek cocuk-ihtiyar bircok insanin inleye inleye olume gittiklerini ve buna bir care bulunamadigini… Acliktan olen bu zavalli cocuklarin etlerini kasap dukkanlarinda koyun ve kuzu eti diye satan veya asci dukkanlarinda pisirip halka yedirme vahsetini gosteren on-oniki kisinin idam edildigini . (16) Amerikan Yardimi (!) Truman doktrini cercevesinde Amerika BirlesIk Devletleri'nden aldigimiz 69 milyon dolar askeri yardim ile elde edilen askeri techizatin bakimi icin ABD'ye her yil 400 milyon dolarlik bakim ve ithalat parasi harcamasi yaparak ne kadar karli bir anlasma (!) yaptigimizi (17) Hayal Muessesesi Teb'asini "Emanetullah" olarak goren Osmanli Devleti'nde, akil hastalarina bimarhanelerde son derece sefkatle muamele edilip ceviz karyolalarda, ipekli camasir ve carsaflarda yatirilip musIki ile tedavi edildigini. Ayni donemde Avrupa'da ise, akil hastalarinin ruhuna seytan girmis denilerek diri diri yakildigini. . (18/a) Istanbul'daki bimarhaneleri giren Mongeri Pere'nin: "Burasi Avrupa'nin asirlar sonra tahayyul edecegi bir hayal muessesidir dedigini ve Osmanli'nin uyguladigi bu musIki ile tedavi metodunun ABD'de ancak 1956 yilinda uygulamaya gecebildigini (18/b ) Ucuncu Dunyanin Kobaylari Batida ilac uretmekle ilgili yonetmeliklerin son derece agir olup, bir ilacin piyasaya cikarilmadan once kobaylar uzerinde yeterince deneme yapilmasi gerektigini ve bunun ise uzun ve pahali bir surec oldugunu . Buna care bulan batili humanistlerin(!), yeni gelistirdikleri denenmemis ilaclari ucuncu dunya ulkelerine pazarlayarak hem para kazanip, hem de milyonlarca gonullu kobay uzerin de ilaclarini denediklerini... Ilac iyi ciktigi takdirde mallarini batida pazarladiklarini, kotu ciktiginda ise foyasi cikana kadar ucuncu dunya ulkelerine satmaya devam ettiklerini . . (19) Ici Yivli Toplar ve Ecdadimizin Sizlayan Kemikleri Yavuz Sultan Selim Han'in Ridaniye Savasi'nda, ileri goruslu babasi Sultan II Bayezid' in icadi olan "ici yivli toplari kullanarak buyuk basarilar elde ettigini.. Bugun ise bizlerin hala II Bayezid'in bu buyuk icadini tarih kitaplarimizda: "Yivli top 1868 de Almanlar tarafindan icad edildi" diye okutma gafletini gostererek ecdadimizin kemiklerini sizlattigimizi.. (20) Tanzimat Donemi Ordusu II Mahmut doneminde Osmanli ordusunun modernlestirilmesi icin danismanlikta bulunan Alman komutani Helmuth von Moltke'nin Tanzimat donemi ordusunun halini "Bu ordu: kaputlari Rus, talimatnameleri Fransiz, tufekleri Belcika, sariklari Turk, egerleri Macar, kiliclari Ingiliz ve ogretmenleri her milletten, Avrupa sisteminde bir ordudur" diyerek tarif ettigini .(21) Bediuzzaman'in Rizik Hususundaki Hassasiyeti Ustad Bediuzzaman Said Nursi Hazretleri'nin 1924 yili yazinda Van'daki Erek dagina cikarak butun vaktini tesbihat ve munacat ile gecirdigi gunlerde, yaninda bulunan talebelerinin daglardaki yaban elmalarini koparip yemek istemeleri uzerine Ustad'in onlara izin vermeyip "Bizim hissemiz baglar ve bahcedekilerdir Bizim rizkimizi Cenab-i Hakk oralarda tayin etmistir. Bu yabani meyveler yabani hayvanlarin rizkidir. Onlarin kismetine dokunmamamiz gerekir" dedigini… (22) Milletlere Gore Fiyat Farki Osmanli'nin son doneminde (1850) Istanbul'da uzun yillar kalmis bir batili tarihci olan M A Ubicini'nin sehirde yasayan degisIk milletlerin karakter yapilarini ogrendikten sonra, hatiralarinda: "Bir kaide olarak, Ermeni ye istedigi paranin yarisini, Ruma ucte birini, Yahudi ye dortte birini veriniz. Fakat bir Muslumanla alisveris ettiginiz zaman istedigi fiyattan emin olunuz ve istedigini veriniz"diye yazdigini… (23) Batida ve Osmanli'da Yalan 1717 - 1718 yillari arasinda Istanbul' da Ingiliz elciligi yapan G.Montagu nun hanimi Lady Montagu nun Osmanli toplumundaki ticaret ahlaki ile alakali hatiralarin da, oldukca enteresan bir sekilde: "Ingiltere'de yalancilar yaptiklariyla ogunurler. Burada ise (Osmanli'da) yalan soylediginden emin olundugu zaman yalancinin alnina kizgin demir basiliyor. Bu kanun eger bizde uygulanirsa ne kadar guzel yuzun bozuldugu, ne kadar kibar sinifina mensup kisilerin kaslarina kadar inen peruklarla dolasmaya mecbur kaldiklari gorulur. diye yazdigini… (24) Marks'in Hayranligi Seyh Samil liderligindeki Kafkas halkinin, istilaci Ruslara karsi olan istiklal savaslarinda gostermis olduklari buyuk direnis karsisinda Karl Marks' in: "Hurriyetin nasil elde edilmesi lazim geldigini Kafkasya daglilarindan ibretle ogreniniz. Hur yasamak isteyenlerin nelere muktedir oldugunu gorunuz. Milletler, onlardan ders aliniz. .. " diyerek hayranligini itiraf etmek zorunda kaldigini... (25) Osmanli Devleti'nde agaclara cok kiymet verilip koruma altina alindigini . . . Sultan ll. Abdulhamid devrinde, Belgrad ormanlarina zarar verip ormani tahrip ettikleri icin bir koyun kitle halinde surgun edildigini. . .(26) Kin Ikinci Dunya Harbi sonlarinda yapilan lise mezunlarinin olgunluk imtihanlarinda sorulan "Ormanlar ve Ormanlarin faydalari" isimli kompozisyon sualine talebelerim bazilarinin enteresan bir sekilde:"Turkiyemiz ormanlik bir ulkeydi, fakat o zalim padisahlar, yurdumuzu ormansiz biraktilar , gibi cevaplar verdiklerini . . . Sebep olarak da; bu zavalli ogrencilerin oylesine bir kin terbiyesi icinde yetistirilerek Osmanli'yi kotulemeye oylesine alistirildiklarini ve boylece eger bir firsatini bulup da padisahlara hakaret ederlerse iyi not alacaklarina inandiklarindan dolayi boyle cevaplar verdiklerini... (27) Ecdad Nesline Hurmet Merhum Adnan Menderes'in, Istanbul'un imari faaliyetlerinin baslatildigi l950'li yillarin birinde, gece yarisi cennetmekan Sultan Abdulhamid Han'in muhterem kerimeleri Ayse Osmanoglu ile annesi Musfika Kadinefendi'nin kaldigi evin kapisini calarak gizlice iceri girip her ikisinin de ellerini optukten sonra : "Siz bize veli nimetlerimizin emanetlerisiniz. Fakat maalesef sizlerle bugune kadar alakadar olamadim. Cok ozur dilerim Cevremiz boyle tavirlari hazmedemeyecek insanlarla dolu!... " dedigini... Daha sonra da, Osmanli'nin bu aziz analarina, kimseye muhtac olmamalari icin, icinde 10.000 lira bulunan bir zarf birakip ayrica tahsisat-i mestureden (ortulu odenek) maas bagladigini ve 2 7 Mayis'da bu paranin kesildigini... (28) Peygamber Evine Benzeyen Ev Gonuller sultani Mevlana Hazretleri'nin hizmetcisine: Bu gun evimizde yiyip icecek birsey var mi?" diye sorup, hizmetcisinin de "Hayir hic birsey yok" diye cevap vermesi uzerine sevince garkolup ellerini Yuce Dergah'a acarak: "Allahim, sana sukurler olsun ki, evimiz bugun Peygamber evine benziyor" diye Muhammed Mustafa'nin(sav) yolunun tozu oldugunu gosterdigini,,. (29) Essiz Misafirperverlik Osmanli askeri teskilatini Avrupa'ya tanitmis olmakla meshur Comte de Marsigli'nin, Turk toplumunun misafirperverligi ile alakali olarak : "Turkler hicbir din farki gozetmeksizin butun yabancilara karsi son derece misafirperverdirler. Ana yollar civarindaki koylerde oturanlardan hali vakti yerinde olanlar oyleden evvel ve aksamustu gezintiye cikip yolcu bulmaya calisirlar. Eger bulacak olurlarsa evlerine davet ederler ve hatta cok defa misafirin hangi evde agirlanacagini tayin ederken kavgaya bile tutusurlar." dedigini (30) Vahsetin Boylesi 1096 yilinda Haclilarin Kudus'e girerek 40. 000 Muslumani kilictan gecirdikten sonra Godofroi do Buygom' un Papa II Urban' a yazdigi mektupta: `Kudus'te bulunan butun Muslumanlari katlettik, malumunuz olsun ki, Suleyman Mabedi'nde atlarimizin diz kapaklarina kadar Musluman kanina batmis olarak yuruyoruz. " diyerek barbarliklarini belgelediklerini...(31) Insanligin En Muhtesem Harikasi Osmanli ictimai yapisi uzerine uzman olan Erlanyen Universitesi profesorlerinden Hutterrohta: "Osmanli Devleti, genis topraklarini ve uzerindeki cesitli kavimleri, Topkapi Sarayi'ndan mukemmel bir sekilde idare ediyordu. O saray da batidaki en mutevazi bir derebeyinin sarayi kadar bile buyuk degildi. Bu nasil oluyordu?" diye soruldugunda, Profesor Hutterroht'un: "Sirrini cozebilmis degilim. 16. asirda Filistin'in sosyal yapisi uzerinde calisirken oyle kayitlar gordum ki hayretler icinde kaldim. Osmanli, uc yil sonra bir koyden gececek askeri birligin oyle yemeginden sonra yiyecegi uzumun nereden gelecegini planlamisti. Herhalde Osmanli, devlet olarak insanligin en muhtesem harikasidir" diye cevap verdigini. . .(32) Enderun Okulu Uc kitada alti asirlik bir hukumranlik sanli ecdadimizin devlet ve medeniyet mirasinin sirlarinin bulundugu ve dunyanin en buyuk arsivi olan Osmanli Arsivi'ni, bizler dogru durust incelememisken, bine yakin Amerikali ile yuze yakin Israilli tarihcinin yillarca didik didik ettigini. .. Bugun ABD'de sadece "Enderun okulu" hakkinda hazirlanan uzman eserlerin ve doktora tezlerinin sayisinin 350 tane oldugunu. . .(33) Ziya Gokalp'in Olumu Turkculuk fikrinin unlu simalarindan biri olan Ziya Gokalp'in hayatinin son anlarinda Fransiz hastanesinde yatarken ebedi aleme intikal etmeden bir gece once, mukaddesata galiz kufurler ederek basini duvarlara vura vura oldugunu Cesedinin de hastane morgunda Hiristiyan geleneklerine gore muamele yapilarak kaldirildigini... (34) Sozunun Eri Olmak Mehmet Akif Ersoy'un sozunun eri bir insan oldugunu ve soz verdigi seyi yerine getirmek icin olumden baska hicbir seyin onu engellemedigini... Istanbul Vanikoy'de oturan bir ahbabi ile oyleden bir saat once bulusmak icin sozlestiklerinde, o gun yagmurlu, firtinali bir gun olup her tarafi sel bastigi halde Mehmet Akif' in binbir zorlukla sirilsIklam vaziyette soz verdigi yere vaktinde geldigini, fakat arkadasinin gelmemesi uzerine cekip gittigini... Ertesi gun. ozur dilemek icin gelen arkadasini dinlemeyip: "Bir soz ya olum veya ona yakin bir felaketle yerine getirilmezse mazur gorulebilir" diyerek tam alti ay o arkadasiyla konusmadigini... (35) Kizilca Bugdayi ABD'nin 1890 yilina kadar bizim Tuna boylarimizda yetisen "kizilca" ismi verilen bugdayimizi ithal ederek tohumluk olarak kullandigini ve bununla halkini besledigini. .. (36) Biliyor muydunuz?..[/B] |
Cevap: Bunları biliyormusunuz?
Okyanusun en derin noktası
- Bir kilogram ağırlığındaki bir cismin okyanusun en derin noktası olan Mariana Çukuru'na ulaşması tam bir saat alıyor. - İkinci Dünya Savaşı'nda ABD'liler, yarasaları bomba ikmali için kullanmayı denemişler. - Tavuğun ne renk yumurtlayacağını kulak memelerinin rengine bakarak anlamak mümkün. Eğer kulak memeleri beyazsa yumurtası beyaz, kırmızıysa yumurtası kahverengi oluyor. - 10'uncu yüzyılda İran'ın veziriazamı olan Abdul Kasım İsmail, kitaplarına çok düşkün bir adammış. Bu sıradan bir düşkünlük değil. 117000 cilt kitaptan oluşan kütüphanesini nereye giderse yanında götürüyormuş.Bu iş için develeri kullanıyormuş. Özel eğitimli 400 deve, alfabetik olarak sıralanarak vezirin kitaplarını taşıyorlarmış. |
Cevap: Bunları biliyormusunuz?
- Tavuğun ne renk yumurtlayacağını kulak memelerinin rengine bakarak anlamak mümkün. Eğer kulak memeleri beyazsa yumurtası beyaz, kırmızıysa yumurtası kahverengi oluyor.
çok ilğinç... |
WEZ Format +2. ?uan Saat: 02:26. |
Powered by: vBulletin. Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Copyright © - Bütün Haklar Sivaslilar.net'e aittir.