Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar

Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar (http://www.sivaslilar.net/forum/index.php)
-   Anketler (http://www.sivaslilar.net/forum/forumdisplay.php?f=166)
-   -   ''Kürt Açılımı'' Nedir ? (http://www.sivaslilar.net/forum/showthread.php?t=30481)

Salim58 08.07.2010 10:20

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
[CENTER][url=http://resimzade.com/Show.html?i=21773&token=48286][img]http://resimzade.com/Show.html?i=21773&token=48286[/img][/url]

[B][I]Başbakan açılımda ısrarlı...[/I][/B][/CENTER]

bilgin_58 09.07.2010 08:57

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
önce vatan paylaşımın için teşekkürler,
ama keşke eleme yapılmasaydı, alenen herşeyi daha net okuyabilirdik

yörem-58 22.08.2010 09:23

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
Nasıl yıkılır?
Bu ülkede yaşayan ve hangi din, hangi ırk, hangi renkten olup, hangi dilden konuşursa konuşsun ezici çoğunluğu “Türk’üm” demekten -henüz- utanç duymayanlara, “Türklük; Kürtlük, Çerkezlik, Lazlık gibi bir alt kimliktir. Üst kimliğiniz Türkiyeli Müslüman olmalıdır...” dersiniz.

Güneydoğu bölgesi, aşiret ve dalaletin pençesinde kıvranırken siz Kuzey Irak’a gider, ABD’nin uşağı Kürt hükümetinin elini eteğini öpersiniz. Yetmez, sizin Kürtleriniz aşiretin beslediği cehalet, cehaletin beslediği töre vahşetinin kucağında işsizlik ve yoksulluktan kıvranırken, siz düşmanın çakma Kürt devletine 500 iş adamıyla çıkarma, milyarlarca dolarlık yatırım yaparsınız. Güneydoğu’da yaşayan Türklere ve Kürtlere kesintisiz veremediğiniz elektriği, Irak’taki Kürtlere verirsiniz. Kurmadığınız altyapıyı, yolları, köprüleri, yurtları, hastaneleri, fabrikaları Irak’taki Kürtlere kurarsınız.

Yetmez! “Kürt açılımı” diye sınırı açar, çakma Kürt devletinde konuşlanan çocuklarınızın katillerini PKK bayrağıyla karşılatır, davul zurna vurdurur, ayaklarına kadar götürdüğünüz adliyeye, temenna çaktırırsınız.

Yetmez! İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde meclis üyesiyken “kadın personele cinsel taciz”den kovulan demokrasi biti ve sair sülükleri, TV’lerde açılım savunmakla görevlendirir, hatta ağzından salyalar saçarak Kürtçülük propagandası yapan biti, ABD’ye “arabulucu” olarak atarsınız.

Sekiz yıl önce “sıfır”lanan terörü azdırmaya bu kadarı yeter. Ama devleti yıkmaya yetmez. Kolları sıvar, devletin parçalanması önündeki en büyük engel, orduyu ufalamaya başlarsınız.

***
Yıllarca PKK’ya karşı savaşan halk kahramanlarını, çakma tanıklar, çakma tutanaklar, çakma iddialarla “terörist” diye tutuklar, yargılarsınız. Bu ülkenin Türk, Kürt, Çerkez, Laz demeden, ayrım yapmadan yetiştirdiği halk çocuklarını, gencecik, vatansever teğmenleri düzmece darbe senaryolarıyla biçer, ne olur ne olmaz diye, iyice karalamak için de bizzat bulanlar tarafından konulmuş uyuşturucu bulundurmaktan içeri tıkarsınız.

Böylece PKK’ya karşı savaşacak olan subaylar, canlarını dişlerine takarlarsa, o dişlerin savundukları devlet tarafından söküleceğini gayet iyi anlarlar!

Anlamayacak kadar kalın kafalı subaylar hâlâ savaşır gibi mi yapıyor? Bu halk hâlâ oğlunu onlara emanet ediyor, askere gönderirken davul zurna mı çalıyor?

Çaresi kolay: Çıkar kürsülere, Filistinli çocuklara ağlarsınız. Gazze’ye cihat gemileri kaldırır, Türkiye PKK’nın öldürdüğü 13 askerine gözyaşı dökerken, siz İsrail’in öldürdüğü 9 mücahide hıçkırırsınız.

Özbeöz çocuklarınız, askerleriniz, sizin vatanınız için her gün ölürken ilan edilmeyen yasları, Gazze için ölenlere tutarsınız.

Baktınız tık yok, PKK’nın 7 asker daha öldürdüğü gün, 30 yıl önceki askeri cuntanın astırdığı 4 gence ağlarsınız.

Yine mi anlamadılar? Güney Doğu’da savaşan Mehmetçiklere sahip çıkan vakfın başkanı başta, 102 generali sorgusuz sualsiz, beş ay süreyle mahkemeye çıkarılmamak üzere tutuklarsınız. Bir yandan 30 yıl önceki hukuksuz zulme ağlar, 30 yıl sonraki hukuklu zulmü de eline balyoz verdiğiniz yargının üstüne atarsınız.

Bütün bunlar, bir halkı çıldırtmaya yeter. Hatta halkın bir bölümünün öteki bölümüne duyduğu hıncı katlayarak ulusu birbirine düşürmeye de yeter.

Ama devleti yıkmaya yetmeyebilir. Baktınız yıkılmıyor, hakkaniyet duygusunun dibini oymaya azimle devam edersiniz.

Sizin ihaleciler ticarette yükünü tutar, borsada oynar, şakşakçıları da onları medyalamaktan beslenirken, halkın çocukları dağlarda ölür. Siz de çulsuz ailelerine cenazede ayıp olmasın diye sadaka üst baş düzersiniz.

İki ayağına platin çakılı işsiz gaziyi, mevsimlik işçi olmak için orman müdürlüğüne başvurunca 1500 metre koşturur, koşamayınca da işsiz bırakırsınız. Sonra da çıkıp, iş çok, çalışan yok gibi yapar, iş beğenmeyen işsizleri güzelce azarlarsınız.

Ardından afili bir mümkünse kaz- tüyü bulursunuz. Tarar, parlatır, İkinci 12 Eylül Anayasası geçerken, üstüne dikmeye hazırlarsınız.

Böylece elinizden gelen her şeyi yapmış, artık ok yaydan çıkmış, günah sizden gitmiş olur. Seyrine oturup, hazırladığınız yıkımı beklersiniz. Bir şeyler mutlaka yıkılacaktır, çünkü.

Devlet yıkılırsa ne âlâ.

Yıkılmazsa da siz yıkılırsınız zaten

Mine G. Kırıkkanat

albina58 22.08.2010 13:05

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
[QUOTE=yörem-58;573694]Nasıl yıkılır?
Bu ülkede yaşayan ve hangi din, hangi ırk, hangi renkten olup, hangi dilden konuşursa konuşsun ezici çoğunluğu “Türk’üm” demekten -henüz- utanç duymayanlara, “Türklük; Kürtlük, Çerkezlik, Lazlık gibi bir alt kimliktir. Üst kimliğiniz Türkiyeli Müslüman olmalıdır...” dersiniz.

Güneydoğu bölgesi, aşiret ve dalaletin pençesinde kıvranırken siz Kuzey Irak’a gider, ABD’nin uşağı Kürt hükümetinin elini eteğini öpersiniz. Yetmez, sizin Kürtleriniz aşiretin beslediği cehalet, cehaletin beslediği töre vahşetinin kucağında işsizlik ve yoksulluktan kıvranırken, siz düşmanın çakma Kürt devletine 500 iş adamıyla çıkarma, milyarlarca dolarlık yatırım yaparsınız. Güneydoğu’da yaşayan Türklere ve Kürtlere kesintisiz veremediğiniz elektriği, Irak’taki Kürtlere verirsiniz. Kurmadığınız altyapıyı, yolları, köprüleri, yurtları, hastaneleri, fabrikaları Irak’taki Kürtlere kurarsınız.

Yetmez! “Kürt açılımı” diye sınırı açar, çakma Kürt devletinde konuşlanan çocuklarınızın katillerini PKK bayrağıyla karşılatır, davul zurna vurdurur, ayaklarına kadar götürdüğünüz adliyeye, temenna çaktırırsınız.

Yetmez! İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde meclis üyesiyken “kadın personele cinsel taciz”den kovulan demokrasi biti ve sair sülükleri, TV’lerde açılım savunmakla görevlendirir, hatta ağzından salyalar saçarak Kürtçülük propagandası yapan biti, ABD’ye “arabulucu” olarak atarsınız.

Sekiz yıl önce “sıfır”lanan terörü azdırmaya bu kadarı yeter. Ama devleti yıkmaya yetmez. Kolları sıvar, devletin parçalanması önündeki en büyük engel, orduyu ufalamaya başlarsınız.

***
Yıllarca PKK’ya karşı savaşan halk kahramanlarını, çakma tanıklar, çakma tutanaklar, çakma iddialarla “terörist” diye tutuklar, yargılarsınız. Bu ülkenin Türk, Kürt, Çerkez, Laz demeden, ayrım yapmadan yetiştirdiği halk çocuklarını, gencecik, vatansever teğmenleri düzmece darbe senaryolarıyla biçer, ne olur ne olmaz diye, iyice karalamak için de bizzat bulanlar tarafından konulmuş uyuşturucu bulundurmaktan içeri tıkarsınız.

Böylece PKK’ya karşı savaşacak olan subaylar, canlarını dişlerine takarlarsa, o dişlerin savundukları devlet tarafından söküleceğini gayet iyi anlarlar!

Anlamayacak kadar kalın kafalı subaylar hâlâ savaşır gibi mi yapıyor? Bu halk hâlâ oğlunu onlara emanet ediyor, askere gönderirken davul zurna mı çalıyor?

Çaresi kolay: Çıkar kürsülere, Filistinli çocuklara ağlarsınız. Gazze’ye cihat gemileri kaldırır, Türkiye PKK’nın öldürdüğü 13 askerine gözyaşı dökerken, siz İsrail’in öldürdüğü 9 mücahide hıçkırırsınız.

Özbeöz çocuklarınız, askerleriniz, sizin vatanınız için her gün ölürken ilan edilmeyen yasları, Gazze için ölenlere tutarsınız.

Baktınız tık yok, PKK’nın 7 asker daha öldürdüğü gün, 30 yıl önceki askeri cuntanın astırdığı 4 gence ağlarsınız.

Yine mi anlamadılar? Güney Doğu’da savaşan Mehmetçiklere sahip çıkan vakfın başkanı başta, 102 generali sorgusuz sualsiz, beş ay süreyle mahkemeye çıkarılmamak üzere tutuklarsınız. Bir yandan 30 yıl önceki hukuksuz zulme ağlar, 30 yıl sonraki hukuklu zulmü de eline balyoz verdiğiniz yargının üstüne atarsınız.

Bütün bunlar, bir halkı çıldırtmaya yeter. Hatta halkın bir bölümünün öteki bölümüne duyduğu hıncı katlayarak ulusu birbirine düşürmeye de yeter.

Ama devleti yıkmaya yetmeyebilir. Baktınız yıkılmıyor, hakkaniyet duygusunun dibini oymaya azimle devam edersiniz.

Sizin ihaleciler ticarette yükünü tutar, borsada oynar, şakşakçıları da onları medyalamaktan beslenirken, halkın çocukları dağlarda ölür. Siz de çulsuz ailelerine cenazede ayıp olmasın diye sadaka üst baş düzersiniz.

İki ayağına platin çakılı işsiz gaziyi, mevsimlik işçi olmak için orman müdürlüğüne başvurunca 1500 metre koşturur, koşamayınca da işsiz bırakırsınız. Sonra da çıkıp, iş çok, çalışan yok gibi yapar, iş beğenmeyen işsizleri güzelce azarlarsınız.

Ardından afili bir mümkünse kaz- tüyü bulursunuz. Tarar, parlatır, İkinci 12 Eylül Anayasası geçerken, üstüne dikmeye hazırlarsınız.

Böylece elinizden gelen her şeyi yapmış, artık ok yaydan çıkmış, günah sizden gitmiş olur. Seyrine oturup, hazırladığınız yıkımı beklersiniz. Bir şeyler mutlaka yıkılacaktır, çünkü.

Devlet yıkılırsa ne âlâ.

Yıkılmazsa da siz yıkılırsınız zaten

Mine G. Kırıkkanat[/QUOTE]
[B]Uzun zamandır yazmıyordum,
Mine günter kırıkkanat'tan alıntı olsada,
Bir dizi hayata dair fikri paylaşan [COLOR="Red"]BİR[/COLOR]
Hemşerimi görmek beni mutlu etti,
Ümit ederim ki Birilerini kulluk edenler,
Ümit ederim ki,Birilerinin sıçtığı boka bile biat etmekten,
Bir gün vazgeçer benim SİVAS'lı aziz ve muhterem hemşerilerim....[/B]

LaEdri 22.08.2010 13:58

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
[B]"Böylece PKK�ya karşı savaşacak olan subaylar, canlarını dişlerine takarlarsa, o dişlerin savundukları devlet tarafından söküleceğini gayet iyi anlarlar!"[/B]

Bu kısım komikti..

Arif Coşkun 22.08.2010 14:05

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
Prof.Dr.YASAR NURI OZTURK


Bütün Harbiyeli'lere ve kendini Harbiyeli olarak tanımlayanlara sunulur.

Prof.Dr.Yaşar Nuri Öztürk'e ait Türk Ordusu ile ilgili bir yazı. Bilginize sunulur.

Türk Ordusundan rahatsızlıkta Batı-Siyasal İslam birlikteliği Batı'nın, özellikle Avrupa'nın Türk Ordusu'na
kini tarihin tanıdığı en amansız kinlerden biridir.İngilizler İstanbul'u işgal ettiklerinde ilk istedikleri,
Cuma selamlığındaki askerlerimizin oradan uzaklaştırılması olmuştur.(Atatürk'ün Bütün Eserleri, 8/138)
Türkiye, benzeri bir rahatsızlığa, AKP iktidarı döneminde tanık oldu.Anımsayalım, bir AKP 'milletvekili'nin
TBMM'deki 'Mareşal Atatürk'tablosuyla, TBMM'de güvenlik görevi yapan askerlerin yürüyüşleri sırasında
çıkardıkları seslerden şikâyeti üzerine, 2000'li yıllarda tartışılmıştı.Aynı AKP'nin kurmay isimleri
Türk Ordusu'ndan rahatsızlıklarını değişik vesilelerle ve değişik tavırlar sergileyerek ortaya koymaktadırlar.
Bir milletvekilinin,Türk Ordusu'na mensup birliklerin ve okulların Ankara
dışına çıkarılmasını ve başkentin
'askerî bir kent' görünümünden kurtarılmasını istemesi ayrı bir örnektir. Ayrı ve talihsiz bir örnek...

Ne ilginç! Atatürk'ten rahatsızlık konusunda, Haçlı Batı ile siyasal İslamcı odaklar tarihin
her döneminde bir biçimde kader ve mücadele birliği yapmışlardır. Bugün de aynen böyle yapmaktalar.
Tam bu noktada, Falih Rıfkı Atay şu ibret verici tespiti vicdanlarımıza iletiyor:
'Kurtuluş Savaşı öncesindeki işgal sırasında, ordu kumandanlarını şu veya bu vasıta ile
küçük düşürmek bir parola idi.' ((Atatürk'ün Bütün Eserleri, 8/138)

Bugün de aynı değil mi?

İlker Başbuğ'un İsrail gezisi sırasında çekilen resimleri ve bunların dinci bir gazetede
yayınlanması, Türk Ordusu'ndan rahatsızlığın tarafları arasındaki yardımlaşmanın yeni
bir belgesidir. O fotoğrafları o dinci gazeteye kimler servis yaptı? Her halde turist rehberleri değil.

TÜRK ORDUSU NEDEN RAHATSIZ EDİYOR

Batı'nın Türk ordusuna kininin sebebi sadece Türk ordusunun caydırıcılığı,
Haçlı tasallut ve emperyalizmi karşısındaki susturucu ve püskürtücü gücü değildir.
Sebeplerin başında, Türk ordusunun ,sadece ordu olarak
kalmayıp Türk tarihinde aydınlık ve atılımın öncüsü oluşu gelmektedir.
Türkiye, bunca devrimi böylesine kansız ve kavgasız bir biçimde ve çok kısa bir zaman
çerçevesinde nasıl başardı? Ordunun, sadece 'asker'olarak kalmayıp, aydınlanma ve ilerlemenin
öncülüğünü de yapmış olması sayesinde...
Türkiye'nin işte böyle bir kaderi olagelmiştir. Beğenirsiniz veya beğenmezsiniz, ama gerçek budur.

Türkiye, sanayi devrimini gerçekleştirmemiş, bunun için de, cumhuriyet ve demokrasiyi taşıyan temel iki
sınıf olan burjuva ve proleteryayı oluşturamamış bir ülkedir.
Buna rağmen hem cumhuriyeti hem de aydınlanmanın motor unsurları olan temel devrimleri akıl almaz
bir maharetle hayata geçirebilmiştir. Nasıl? Ordu'nun aydınlanmadaki öncülüğü sayesinde...

Batı'da; demokrasi, özgürlük, insan hakları ve ydınlanmanın yaratıcı ülkelerinden biri olan Fransa'da,
sanayi devrimi yaşanmış, burjuva ve proletarya doğmuş olmasına rağmen, cumhuriyetin yerleşmesi
büyük badirelerden sonra gerçekleştirilebilmiştir. Serüvene bakın: 1792 cumhuriyetin kuruluşu, 1799
Napolyon'un İmparatorluğunu ilanı,1814 yeniden krallığa dönüş, 1848 ikinci cumhuriyetin ilanı, 1852
yeniden imparatorluk tartışması ve nihayet 1871'de bugünkü anlamda cumhuriyetin kuruluşu.
Batı bunları biliyor. Batı, bizim birçok nimeti ve değeri, Atatürk'ün eşsiz dehası sayesinde bedavadan
elde ettiğimizi de biliyor. Millet olarak bizi kıskanırken, birey olarak Atatürk'e tatmin bulmaz bir kinle diş biliyor.
Batı için Atatürk, Orta Asya steplerinin metafizikten habersiz, aydınlık, akıl ve bilim nedir bilmez vahşilerini,

tarihsel süreç anlayışlarının hiçbiriyle izah edilemeyecek bir maharetle, aydınlanmanın doruğuna taşıyan,
cumhuriyet ve laiklikle donatan affedilemez bir düşmandır.

Atatürk öldü, bu iş bitti diyemezsiniz. Diyebilmenize engel bir güç ve gerçek var: Türk Ordusu..

Türk Ordusu, Atatürk demek,

Atatürk'ün ölümsüzlüğünün göstergesi ve garantisi demektir.
Türk ordusu, tagallüp ve tahakküm unsuru değil, öncelikle aydınlanma ve demokrasi unsuru olarak
yer almıştır bizim tarihimizde.
Batı şöyle düşünmekte ve bunun gereğini yapmayı değişmez iman olarak taşımaktadır:
Türk ordusu ya yok olmalı, yahut da ruhu pörsütülmelidir.
Birincisini yapmak imkânsız denecek kadar zordur.İkincisine gelince, Türkiye'nin içinden elde edilecek
hain ve gafillerle gerekli işbirliği kurulursa amaca ulaşmak mümkündür.
İşte bugün bu 'mümkün' gördükleri amaca ulaşmaya çalışıyorlar.
Çünkü Haçlılar biliyorlar ki, İslam dünyasında, o arada Türkiye'de, Atatürk'ün Anıtkabri'ni yok etmeyi
Kâbe'yi yok etme şartına bağlasalar, buna razı olacak alçakların sayısı epeycedir.
Batı, özellikle son birkaç yılda, İslam
dünyasında yakaladığı bu tarihsel fırsatı heba etmemek için
can havliyle çırpınıyor. Esasında nefret ettiği AKP'yi bağrına basıp var gücüyle desteklemesi
AKP'de, az önce değindiğimiz hayatî emellerine uygun her şeyi bulmasındandır.

O halde, Türk ordusunu tâciz etmek ve etkisizleştirmek Avrupalı için iki maksada hizmet etmektedir:
1. Haçlı emel ve egemenliğine darbe vuran bir numaralı gücü zaafa uğratmak,
2. İslam dünyasının kaderini değiştirecek örneklere imza atan bir aydınlatma
ve ilerletme gücünü etkisiz kılmak.

Büyük Atatürk, Türk ordusunun, işaret ettiğimiz bu özellikli durumuna çok erken bir zamanda
dikkat çekmiştir. 30 Ağustos 1925 günü Kastamonu'da yaptığı bir konuşmada bu gerçeğin
altını emsalsiz bir vukufla şöyle çiziyor:

'Ordumuz, milletin ilerleme ve yükselme adımlarına öncü olmuştur.
Milletimizin bütün inkılaplarında birinci adımı işgal etmiştir.
Diğer milletlerde, ordu ile millet yekdiğeriyle daima karşı karşıyadır.
Halbuki iş bizde tamamıyla tersinedir...' (Atatürk'ün Bütün Eserleri,17/290)
İşte, Türk Ordusu dendiğinde Haçlı Batı'yı rahatsız eden temel sebep budur.
Bu temel sebebi bilmeden Türkiye'nin dış politikalarına, özellikle AB ile ilgili politikalarına
yön vermeye kalkmak, uçuruma giden kayalıklarda gözleri bağlı olarak yol almaya benzer.
Böyle bir yol alışın en dikkat çekici örneği ise AKP iktidarının uyguladığı dış politika,
özellikle AB politikasıdır.

AKP'NİN DIŞ POLİTİKASI
Büyük üzüntü duyarak söylemeliyim ki, AKP'nin uyguladığı genelde Batıpolitikaları,
özel olarak da AB politikaları Türkiye üzerindeki Haçlı emellerine tatmin fırsat ve imkânı yaratan,
temelinden basiretsiz politikalardır.
Eğer 'basiretsiz' tâbirine itiraz ediliyorsa, onun yerine kullanılacak kelime çok daha ağır
ve sarsıcı olacaktır. Bu politikaların üçüncü bir izahı yoktur.Daha neyi bekleyecekler! Gün bu gündür.
İLK ADIM MGK, Türk Ordusu'nu etkisizleştirme operasyonu, MGK'ya tasallutla başladı.
Tabiî önce MGK, sonra da devamı...MGK bunların, âdeta korkulu rüyası idi. Varsa yoksa MGK.
Bunların MGK ile ilgili söz ve tavırlarını okuyunca insan gayrı ihtiyarı şunu düşünüyor:
Güneş tutulmaları, gök
taşlarının düşmesi, ozonun delinmesi, doğal felaketlerin ortaya çıkması,
11 Eylül terör dehşeti vs. şu bizim MGK yüzünden olmasın!..
Gerçek şu ki, Hıristiyan Avrupa'nın bir tür 'üst kurmaylar Grubu' olan Avrupa Parlamentosu (AP) için MGK,
asırlarca korkulu rüyalar yaşatmış bir gücün sembolü olarak ortadadır.
Bu sembolden rahatsız olmamalarını beklemek, sadece saflık değil, ahmaklık olur...
O MGK ve hatırlattığı güçler ayakta durdukça, bizi AB'ye üye yapacaklarını sanmak da öyle...
Unutmayalım, AKP iktidarının oylarıyla MGK'nın kolu-kanadı kırılıp 'sivilleştirilme' işlemi TBMM'de
tamamlandığı gün (30 Ağustos 2003) Avrupa âde ta bayram etmişti.
Türkiye ve Türkleri tâciz eden demeçleriyle ünlü Günter Verhuegen, gülücükleri ve
heyecan dolu demeçleriyle bu bayramın âdeta resmî duyurusunu yapmıştı.
MGK'nun işini bitirdiler; şimdi doğrudan
doğruya orduya bindiriyorlar.
Fırsatlar yaratarak, bahaneler üreterek, sağdan girerek, soldan girerek, şöyle veya böyle,
belirli aralıklarla Türk Ordusu'na mutlaka ve muhakkak sataşıyor veya saldırıyorlar.
6 Ekim 2004 İlerleme Raporu'nu, 17 Aralık 2004 Zirve Kararları'nı, 3 Ekim 2005 Müzakere
Çerçeve Belgesi'ni ve nihayet, 8 Kasım 2005 Katılım Ortaklığı Belgesi'ni okuyun, bu söylediklerimi
belgeleyecek çok şey bulacaksınız.
Suat İlhan, işin gerçeğini ta bel kemiğinden yakalamış. Şöyle yazıyor:
'Anlaşılıyor ki, Avrupa, bin yıldan daha uzun zamandan beri kahrını çektiği Türk Ordusu ile,
AB mevzuatı içinde hesaplaşmaya niyetleniyor. Gerçekte hesaplaşmaya başladılar.
AB'nin açık amaçlarından birinin, Türk Silahlı Kuvvetleri'ni küçültmek,
etki ve caydırıcılığını azaltmak olduğu anlaşılıyor. (Suat İlhan, Avrupa Birliğine Neden
Hayır,s.27-28)

Türk milleti, ordusuna tasallut ve sataşmanın en kahırlı dönemini yaşıyor denebilir.

SÖZÜN ÖZÜ
Avrupa'nın Müslüman Türk'ü tarihe gömme düşünün gerçeğe dönüşmesinin talep belgesi olan Sevr,
Mustafa Kemal tarafından engellendi.
Gök gözlü kumandan, kollarına girip savaş meydanlarına çektiği milletiyle Sevr'i yırtıp bir paçavra gibi
yazanların ve imzalayanların suratına attı.
Mustafa Kemal, Batılı-Haçlı kini doruk noktasına çıkaran bir iş yaptı. Onu asla affetmezler.
Mustafa Kemal onların genlerini tâciz etti,tarihsel rüyalarını kararttı, ufuklarını, ocaklarını söndürdü.

Mustafa Kemal Atatürk'e yönelik Batı düşmanlığını değerlendirirken bu arka planı unutmak gafletini
gösterenlerin aklına şaşarım.

Şimdi, Türk yeniden 'Hasta Adam' haline getirildi.
Düyunu Umûmiye,değişik adlar altında yeniden yaratıldı.
Sevr'in şartlarını, çeşitli gerekçelerle 'sineye çekilir' bulan yeni Damat Ferit ekipleri
ihdas edilip gereken yerlere oturtuldu.

Batılı-Haçlı için gün tam bu gündür. Korkulu rüyanın tepelenmesi için uygun zamandır.
Mustafa Kemal'i olmayan bir Sevr kulvarındayız.

Prof.Yaşar Nuri Öztürk



Buda Yaşar Hoca'nın kaleminden.

ŞAHBEY 23.08.2010 13:34

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
bir zamanlar yaşar hoca vardı hatırlayan varmı acaba...hey gidi heyyy yazmış işte

ÖnceVatan_58 23.08.2010 14:48

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
"Anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az"

"... siz ne kadar bilirseniz bilin ve siz ne kadar anlatırsanız anlatın,sizin anlattığınız karşınızdakinin anladığı kadardır..."

Helal olsun hocam yüreğine kalemine sağlık harfi harfine gerçekleri kaleme almışınız.

abircan 23.08.2010 16:01

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
yaşar hocanın yazısına imzamı atıyorum

LaEdri 23.08.2010 16:11

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
İşinize gelince Hoca,gelmeyince dini sömüren,sakal altından mal götüren adamlar..:)

bilal kose 23.08.2010 16:29

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
Oyle hocalari Rahmetli Kemal sunalin filmlerinde cok gorduk.Birzamanlar yandas medyada kopyasini yapmisti yakin tarihimiz herkes iyi hatirlar.:)

ÖnceVatan_58 23.08.2010 16:54

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
Kimseyi alaya almak küçümsemek haddim değil, fikirlere saygı, insana saygı temel prensibimdir. Herkesi sevmek zorunda değiliz, Emeğe fikire saygı duyar, yorumumu yazar çıkarım.

Reform 23.08.2010 21:04

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
[B][U][COLOR=red]Harika bir yazı mutlaka okuyun.[/COLOR][/U][/B]


[B]27 senedir gazetecilik yapıyorum... Ve, çalışma hayatımın en enteresan "sansür" olaylarından biri geldi başıma... "Açılım"ı destekleyen arkadaşların, iyi okumasını öneririm.

[/B]*
Tatilden döndüm...

[B]"Kürtçe"[/B] başlıklı

bir yazı yazdım.

Bugün çıkacaktı.

*

Şöyle başlıyordu:

[B]"Kimimiz Türk, kimimiz Kürt, kimimiz Laz, kimimiz Çerkez... Yahudimiz, Rumumuz, Ermenimiz, Rus gelinlerimiz, Alman damatlarımız; uzatmayayım, [/B]’mozaik’[B] derler, değiliz aslında, [/B]’ebru’[B]yuz, koskoca bir aileyiz... Ve, ortak bir vatanımız, ortak bir resmi dilimiz var bizim; Türkçe... Bizi, biz yapan."

[/B]*
Şöyle devam ediyordu:

[B]"Dünyaya entegreyiz; İngilizce de öğreniriz, Japonca da... Elbette, anadilini de, mesela Kürtçeyi de öğrenmek en doğal hakkıdır yurttaşların... Ama, bu doğal hakkı, [/B]’açılım’[B] adı altında, [/B]’resmi dil’[B] haline dönüştürmeye çalışmak, bizi biz olmaktan çıkarmaz mı? [/B]’Bizi bize yabancı’[B] hale getirmez mi? İki lisanlı toplum olursak eğer... Birlikte yaşamak isteyen, sorunlarını konuşa konuşa çözme iddiasında olan, ancak, birbirinin dilinden anlamayan bir toplumu, hangi tutkal bir arada tutabilir?"

[/B]*
Ve, şöyle bitiyordu:

[B]"Silahla beceremeyen bölücülerin tuzağına düşmemeli Türkiye... Kanın durması için teröriste bile şefkat gösterilebilir; bakarsın, tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır... Fakat, farklı dil, kardeşi kardeşe yabancı haline getirir, ki, terörden tehlikelidir."

[/B]*
Yazı buydu.

Peki [B]"sansür"[/B] nerede?

Şurada...

*
Yazıyı Kürtçe yazmak istedim!

*

Hayır...

Amacım, Türkiye’nin en etkin gazetesinde ilk Kürtçe makaleyi yazan kişi olmak değildi... Yukarıdaki satırları okuyacaktınız ve anlamayacaktınız.

Amacım işte buydu.

*
Araya [B]"ikinci resmi lisan"[/B] girdiğinde... Farklı etnik gruplara mensup olan, ancak, Türkçe konuşarak, Türkçe yazarak, Türkçe okuyarak [B]"anlaşan"[/B] bir toplumun, nasıl aniden [B]birbirine yabancılaşacağını[/B] görecektik...

Kanıtı da, bu yazı olacaktı.

*

E hani sansür?

Buyrun...

*
Kürtçe bilmediğim için, Türkiye Çevirmenler Derneği’ne başvurdum, [B]"Bu yazıyı Kürtçeye çevirmek istiyorum"[/B] dedim. [B]"Hay hay"[/B] dediler, İstanbul’daki [B]"yeminli tercüme bürosu"[/B]nun telefonlarını verdiler. Aradım... [B]"Hay hay"[/B] dediler, Kürtçe tercüman bulmak için iki gün izin istediler ve çevirme ücretinin de 180 lira artı KDV olduğunu belirttiler... [B]"Hay hay"[/B] dedim, fatura bilgilerimi gönderdim, yazımın Kürtçe tercümesini beklemeye başladım.

*
İki gün sonra... Türkiye Çevirmenler Derneği’nden aradılar... [B]"Kürtçe tercüman bulduklarını, hatta 8 tane Kürtçe tercümana başvurduklarını, ancak 8 tercümanın da bu yazıyı Kürtçeye çevirmek istemediğini"[/B] söylediler...

*
Allah Allah!

Niye birader?

[B]"Yazının içeriğini uygun bulmamışlar!"

[/B]*
(Bu arkadaşlar [B]"yeminli"[/B] tercüman ama, yeminleri bi acayip... İçeriğini beğenirlerse, tercüme ediyorlar, beğenmiyorlarsa, etmiyorlar... Sanırsın, tercüman değil,

sansür kurulu!)

*
İşte böyle...

Terör, bizi bölemez.

Lisan, böler.

Cart diye.

*
Bizi bize yabancı eder.

Kanıtı da bu yazı.


Yılmaz ÖZDİL

yörem-58 26.09.2010 13:47

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
[B]Kürtlerde kaybediyor![/B]

[B]OPERASYON[/B] başladı.
Türkiye bölünüyor[B]."Yüzde 58 evet[/B]" ürün verdi: [B]Türkiye'nin "1000 yıllık Türk-Kürt kardeşlik düzenini"[/B] referandumda yüzde 58 evet oyunun meyvesi olarak değiştiriliyor.
Yeni anayasa yapılacak.
[B]3 bıçak saplayacaklar.[/B]
[B]Demokratik özerklik.[/B]
[B]İki dilli Kürtlük[/B]
Çift bayraklı Anadolu!
Yeni yapılacak anayasayla [B]"Böl ve yönet"[/B] çilerin istediği gerçekleşiyor[B].[/B]Türk ile Kürt'ü parçalamanın adını [B]"Demokrasiyi derinleştirme"[/B] adını koydular. İçeriden ve dışarıdan[B] "demokrasiyi derinleştirme"[/B] adı altında bölücülerin değirmenine su taşıyorlar.
Başbakan, bakanlar, politikacılar,yazarlar, aydınlar [B]Türkiye'yi "Abdullah Öcalan'dan özür dileme" noktasına doğru hızla götürmekteler.[/B]
Türkiye yeni anayasa yapınca "Ermenilerle birlikte Apo'danda özür dileme kıvamına gelecek.
Türkler kaybediyor.
Kürtler de kaybediyor.
Uzak ve yakın tarihe bakın, göreceksiniz, emperyalizmin "Böl ve yönet" düzeni hangi ülkeye girmişse o ülkede yaşayanların akibeti hep [B]"Kaybet-Kaybet"[/B] oolmuş.

***
Kürtler, Anadolu'da büyük bir devletin parçası olacakken, küçük bir Kürt ülkesinin üyesi olmaya itiliyolar. Etnik ve milliyetçi duygularını şaha kaldırarak onları bu küçük ülkeye sığdıracak olanların amacı yönetmek.
Türkleri Kürtlerle korkutmak,
Kürtleri Türklerle tehtit etmek,
İkisinede ayrı ayrı silah satmak,
İkisinide ayrı ayrı yönetmek,
[B]Irak'ı 3'e parçaladılar.[/B]
[B]Kuklalalarla yönetiyolar.[/B]
[B]Yakında İran'ı vuracaklar.[/B]
[B]İran'ıda 3'e parçalayacaklar.[/B]
[B]Türkiye'yide 2'ye kesecekler.[/B]
[B]Yarısı Türk, yarısı Kürt[/B]
Geçip karşısına "bak gördünüzmü derin demokrasiye geçtiniz çok medenileştiniz Avrupa'lı olan ilk iki Müslüman ülke oldunuz, ne kadar güzel..." diye dalgalarını geçecekler.
Projelerinin adına; Yenilenmiş Büyük Ortadoğu Projesi diyecekler.
Asıl kaybeden Kürtler olacak.
Kürtler Apo diktatörlüğü ve yeni zengileşen Kürt işadamlarının ağır işbirlikçi sömürüsü altında uzun yıllar[B] "kaybeden olduklarını"[/B] anlamadan zaman üğütecekler.
Kürt ile Türk birlikte bağımsız sömürü altında ezilmeyen, şerefli ve mağrur, demokrat, laik bölünmez bütünlükte büyük bir devletin eşit haklara sahip üyeleri olma imkanını yitirecekler.

***
[B]"Kazan- Kazan" diye gösteriliyor.[/B]
[B]Kaybet-Kyebet[/B] oynudur.
Türk'e yaramayacak.
Ama asıl kaybeden Kürt olacak.
Apo Kürtlerin belinde odun kırdı.
Tarih mutlaka yazacak.
Çünkü[B] "Kaybet-Kaybet oyununun" [/B]tutmasına en büyük katkıyı Apo yaptı.
Cumhuriyet başarılıydı Türk-Kürt kardeşliğini yüzde 95 kurmuştu. Bu kardeşliği bozan; dış destekle silahlı mücadele başlatan ve dış destekle başaran Abdullah Öcalan oldu.
Asıl kaybeden Kürtler oldu.

Necati Doğru

Açılımın meyveleri buymuş demekki okullarda kürtçe eğitim, iki bayrak, özerk bölge.
Bu ülkeyi bu duruma, bu konuma getirenlere yazıklar olsun.

bilal kose 04.10.2010 12:54

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
Eşref Bitlis'ten Özal'a son mektup


Orgeneral Eşref Bitlis, ölümünden 7 ay önce dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal'a yazdığı mektupta PKK ile işbirliği içerisindeki bazı isimleri veriyor ve Kürt sorununa çözüm önerileri sunuyor.





Ankara Cumhuriyet Savcılığı'nın ölümüyle ilgili tekrar soruşturma başlattığı Jandarma Eski Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis'in ölümünden 7 ay önce dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal'a yazdığı son mektup ortaya çıktı. Bitlis'in "Sayın Cumhurbaşkanım, Zatı Aliniz bu olaya müdahil olmalı, aksi takdirde bölgede sonu alınamayacak ciddi risk ve tehditlerle karşı karşıya kalabiliriz" dediği üç sayfalık mektupta Kürt sorununa ilişkin önemli uyarılar yapılıyor ve çözüm önerileri sunuluyor.

ABD'DEN PKK'YA YARDIM

Bitlis, mektubun ilk bölümünde ABD tarafından bölgede konuşlu Çekiç Güç'teki bazı komutanların terör örgütü PKK'ya yardım ettiğini ayrıntıları ile açıklıyor. Bu iddiayı güçlendiren görüntü ve telsiz konuşmaları aktarılıyor. ABD'li bazı komutanlarla, PKK lider kadrosunun yaptığı üç toplantıya ilişkin ayrıntılar veriliyor. Eşref Bitlis, mektubunda ikinci olarak devlet içindeki bazı unsurların terörden rant sağladığını vurguluyor ve isimler veriyor. Güneydoğu'daki bazı işadamlarının güvenlik güçlerinin de desteğini alarak bölgede terör örgütü PKK adına kaçakçılık yaptığını belirtiyor.

Sabah gazetesinin haberine göre, mektubun ikinci bölümünde ise Kürt Sorunu Çözüm önerilerini içeren bir rapordan bahsediliyor. "Kod Adı: Kale" olarak tanımlanan planda öncelikli olarak terör belasının defedilmesi gerektiği belirtiliyor. İkinci aşamada ise Kürt halkına yönelik ılımlı adımların atılması için devlet politikası oluşturulması gerektiği vurgulanıyor ve "Bölge halkının kazanılması zaruridir. Halk yanlış yönetim ile terör örgütü arasında sıkışmış durumdadır. Bunu suiistimal eden unsurların bertaraf edilmesinin zorunluluğu ortadadır" tespitinde bulunuluyor.

MGK GÜNDEMİ OLDU

Kürt sorunu çözüm planını ciddi şekilde değerlendiren Turgut Özal, kendisine gelen mektuptan sonra Org. Bitlis ile iki görüşme gerçekleştiriyor. Bitlis Paşa'dan planın nasıl uygulanması gerektiğine ilişkin ayrıntılı yeni bir çalışma yapmasını istiyor ve bu konuda bazı sivil isimlerden yardım alabileceğini belirtiyor. Turgut Özal, Bitlis'le yaptığı ilk görüşmeden sonra konuyu devletin zirvesinde tartışmaya açıyor.

Planın içeriğini önce dönemin Başbakanı Süleyman Demirel ve Genelkurmay Başkanı Org. Doğan Güreş ile değerlendiriyor. Konunun ayrıntıları daha sonra MGK toplantılarında ele alınıyor. Özal, Bitlis'in de tavsiyesine uyarak MGK'nın Ağustos 1992 tarihli toplantısını Diyarbakır'da olağanüstü topladı. 27 Ağustos tarihinde gerçekleştirilen toplantı sonrasında 6 maddelik bir bildiri yayınlandı. Adeta "Kod Adı: Kale" planının izlerini taşıyan bildiride "terörle mücadelenin yasalar çerçevesinde yürütüleceği" ve "Bölge halkının yaşam seviyesinin yükseltilmesi için" çalışmalar yapılacağı vurgulandı. Eylül, Ekim, Kasım, Aralık 1992 tarihli MGK toplantılarda da terör konusu ayrıntılı bir şekilde işlendi ve aynı şekilde bildirilere yansıtıldı.

EŞREF BİTLİS KİMDİR?

1933'te Malatya'da dünyaya geldi. Kara Harp Okulu'ndan 1952'de teğmen rütbesiyle mezun oldu. 1966'da Kara Harp Akademisi'ni tamamladı. Dil eğitimini Almanya'da yapıp 1969'da Silahlı Kuvvetler Akademisi'nden mezun oldu. 1973'te Alman Harp Akademisi'ni bitirdi. Bir yıl Kara Harp Akademisi'nde başöğretmen olarak görev yaptı. 1978'de tuğgeneral oldu ve Bolu Komando Tugay Komutanlığı'na getirildi. 1982'de tümgeneral ve Kıbrıs 28. Tümen Komutanı oldu. 1986'da korgeneral rütbesi aldı. 1988'de Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanı oldu. 1990'da orgeneral rütbesi aldı ve 20 Ağustos 1990'da Jandarma Genel Komutanlığı'na atandı. 17 Şubat 1993'te uçağının düşmesi sonucu Ankara'da öldü.

RAHATSIZ OLDULAR

Org. Bitlis'in Kürt sorununa ilişkin çözüm planı devlet içinde bazı kesimlerde rahatsızlığa neden oldu. TSK içinde de bazı komutanlar Org. Bitlis'e yönelik sert eleştiriler dile getiriyor, rahatsızlığın bir başka boyutunu ise Org. Bitlis'in planın uygulanması konusunda doğrudan Cumhurbaşkanı Özal ile temasa geçmesi oluşturuyordu.

Bitlis'in bu çalışmaları bazı dış güçler tarafından da yakın takibe alındı. Bitlis'i Erbil'e götüren helikopter taciz ateşi ile karşılaştı. Özal ile ikinci görüşmesini Aralık 1992'de yapan Bitlis, bütün ağırlığını bundan sonra Kürt sorunu üzerine verdi. Kendine yakın kurmay kadrodan bir ekip oluşturdu. Bu isimlerle planın ayrıntıları üzerine yeni bir çalışma başlattı. Ancak bu sırada uçak kazası oldu. Yapılan açıklamalarda uçağın buzlanmadan düştüğü belirtildi, ancak kaza sonuç raporu kimseyi tatmin etmedi.

Sılam_58 19.12.2010 15:57

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
[I][B]Açıldıkça saçılıyorlar etrafa çift bayrak, özerklik, ana dilde eğitim, kendi dillerince iş yeri adları daha neler göreceğiz, bunları bu kadar kim şımarttı böyle.[/B][/I]

_DuMaN_58 19.12.2010 16:05

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
[B]Çift bayrak,özerklik vs. olmadı olmayacak[/B].[B] Herkes istediği linsanı konuşur. İstediği lisanda işyeri adı verir. [/B]

sivaslıgenç 19.12.2010 18:48

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
[QUOTE=Sılam_58;589952][I][B]Açıldıkça saçılıyorlar etrafa çift bayrak, özerklik, ana dilde eğitim, kendi dillerince iş yeri adları daha neler göreceğiz, bunları bu kadar kim şımarttı böyle.[/B][/I][/QUOTE]

İşi şu yönden mantıklı düşündün mü ; Şimdi bir kişi işyerıne İnglizce , Almanya isim verrırse o adamda Kurtçe verir haklıdır.

Sılam_58 19.12.2010 18:57

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
[QUOTE=sivaslıgenç;589963]İşi şu yönden mantıklı düşündün mü ; Şimdi bir kişi işyerıne İnglizce , Almanya isim verrırse o adamda Kurtçe verir haklıdır.[/QUOTE]

Almanya bir devlet ve resmi dili var. İngilizlerde bir devlet ve resmi dilleri var. Kürtler ne ? Devlet içinde devletmi olucaz bunumu demek istediniz?

_DuMaN_58 19.12.2010 19:47

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
[QUOTE=Sılam_58;589964]Almanya bir devlet ve resmi dili var. İngilizlerde bir devlet ve resmi dilleri var. Kürtler ne ? Devlet içinde devletmi olucaz bunumu demek istediniz?[/QUOTE]

:) [B]güldürdün beni. Senin cümleni şuna benzettim, "Almanya devleti var vatandaşına alman diyoruz. ingiltere devleti var ingiliz diyoruz. Ama kürtlere gelince kürt devleti yok ama biz kürt diyoruz. "

sen kendin diyorsun bunu üstlelik(kürt diyorsun). ne yani sen şimdi kürt devleti olduğunu mu iddaa ediyorsun yani bize ? [/B] [B]:) (sivaslıgenç'e verdiğin yanıt üzerine söyledim bunu)[/B]

bilgin_58 21.12.2010 09:51

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
Bizler TÜRK doğduk, TÜRK ölmek istiyoruz, yurdumuzun bir çakıl taşına göz dikenlerin gözlerini çıkarmaya yemin etmiş bir milletiz, yeter, yeter gayri uyuyan aslanı uyandırın ki,
sonuçlarına katlanmayıda kabullenmiş olursunuz!
[b]"Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir"[/b]

35gürün58 21.12.2010 14:27

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
Mustafa Kemal'in silah arkadaşı Kılıç Ali'nin oğlu Milliyetçi yazar Altemur kılıç'ın
bugün kü yazısı bütün gerçeği özetliyor ama narkozla uyutulmuş milletim uyanamıyor...

21 Aralık 2010

Altemur KILIÇ

TSK’ya karşı dinmez kin

“Kışlanın önündeki bu duman ve kin sesleri, acep nedendir?”
Sürek avı devam ediyor. “Şikâr” - avlanacak olan- Türk Ordusu.
Malum zevatın adlarını sanlarını, maalesef açıkça veremiyorum, arif olanlar anlayacaklardır. Şu sırada önde gelen dertleri, düşmanları TSK! Ordumuzu, Ergenekon-Darbe davaları ve başka planlarla bertaraf etmek isterler... “Çete-Darbe-Balyoz” davaları, YAŞ’da ordunun iç hizmetine vurulan darbe, bu komplonun ayakları... Sırada TSK’yı bitirmek için, başka plan projeler var...
Ankara büromuzun haberine göre Hükûmet, Bakanlar Kurulu’nun ilk toplantısında kararlaşacak, bir paket hazırlıyormuş. En önemli madde, Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları’nın Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi’nde yargılanmaları. Diğer önemli madde; YAŞ’ın yapısının değiştirilmesi; askeri kanattan YAŞ’a katılım, kuvvet komutanlarıyla sınırlandırılacak. YAŞ kararıyla ihraç edilenlerin geri dönüşleri mümkün kılınacak! Kısacası TSK’nın yapısı alt üst edilecek!
Şu sırada yüksek rütbeli komutanlarımız, ağır cezalar istemiyle Silivri’de yargılanıyorlar... Tam bu sırada Kürtçü Bölücülerin, “Demokratik Özerklik” kapsamında, Kürtçeyi de Türkiye’de “İkinci Dil” yapmak talepleri, “İki Dilli Hayat” sloganıyla harekete geçirildi...
TBMM’de Kürtçe açığa vurulan “serhildan” -başkaldırı- ültimatomuna, ancak TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin tepki gösterdi. Suç duyurusunun sonucu beklenmekte! Ancak her konuda, herkese hiddet ve öfke saçan Erdoğan’dan ise tık yok, “tıs” yok... Mâlum, yakında seçimler var... Fincancı katırlarını ürkütmemek lazım!
Fakat Türkiye Cumhuriyetini bütün öğeleriyle korumak görevi olan Genelkurmay hemen haklı tepkisini gösterdi...
Vay sen misin bunu yapan. Başta AKP sözcüsü Hüseyin Çelik ve medyadaki yanaşmalar, koro halinde, “Ordu bu işe ne karışır, kolunu kanadını kırmıştık, artık haddini bilsin” diyorlar... Asli görevi, “TC Üniter Ulus Devletini, Türk milletinin birliğini korumak” olan Sayın Cumhurbaşkanı, “herkes diline dikkat etsin” buyurmuşlar. Acem kılıcı gibi. Yani “Herkes” deyince TSK ile bölücüleri aynı potaya koyuyor.
Bu, açık Kürt başkaldırısı karşısında iktidar sessiz ve etkisiz kalınca, Cumhuriyeti kim koruyacak? Geçmişte bunun örneklerini, acı sonuçlarını yaşamıştık.. Ben burada, Mustafa Kemal’in Bursa Nutku’nu hatırlatmakla iktifa edeceğim!
Ve şu sırada, Türkiye’ye, Türk milletine, Türklere, Ermeniler saldırıyor, PKK terörü kentlerde devam ediyor. Kürtçüler “sivil Başkaldırı” ilan ettiler. AB ve tavrı, ABD’nin plan ve projeleri, emel ve niyetleri malum. Sözde aydınların ve medyadaki yanaşmaların ordu düşmanlıkları bes belli; güçlü orduya en fazla muhtaç olduğumuz bağlamda, “vur abalıya”; orduyu devre dışı bırak... Tesadüf mü?
“Tesadüf” olmadığı, TSK’ya karşı sistematik bir plan uygulandığı, yanaşmaların yazılarından belli. Orduya alerji duyanların kıdemli duayeni Mehmet Ali Birand, çok yıllar önce Türk Ordusunun geleneksel ruhunu “Emret Komutanım” adlı kitabıyla eleştirmişti... Birand, “Balyoz” davası konusundaki son yazısında, önce bu davanın sonunda boş çıkması ihtimaline karşı gardını alıyor; “Sonunda belki de, savcıların hata ettikleri, sanık askerlerin darbe komplosu içinde olmadıkları, sadece yetkilerini aştıkları, dönemin havasına kapılıp, bir tatbikatı gereksiz şekilde hedefinden saptırdıkları anlaşılacak ve kimse ceza almayacaktır. İddianameyi okudukça, benim kafamda da soru işaretleri doğdu. Savcıların, biraz zorlayarak suç dağıttıkları izlenimi edindim” diyor. Galiba hidayete ermiş. Ama hemen arkasından şöyle yazıyor: “Balyoz Davası, Türk siyasi hayatı açısından son derece önemli bir gelişmedir... Ancak önemli olan, sanık komutanların suçlu olup olmadıkları değil. Bu davanın açılması ve emekli veya muvazzaf olsun komutanların hesap vermeye çağırılmalarıdır. Bu dava, Türk siyasi tarihinde yeni bir dönemin başlangıcıdır... Bırakın TSK’dan hesap sormayı, bunu aklından geçirenlerin dahi anında terslendikleri bir dönem kapanıyor. İşte Balyoz Davası, bu açılardan bir simgedir... İleride siyasi tarih yazılırken, bu davadan bir kilometre taşı olarak söz edilecektir.” Gördünüz mü aydın riyakârlığını!
Birand yanılıyor: İleride objektif tarihçiler TSK’ya vurulan darbeleri, “fetret” ve “inkıraz” devirlerinin ağır taşları olarak niteleyeceklerdir Tabii bu kâbustan uyanmaz yahut çıldırmazsak...

Sılam_58 21.12.2010 17:02

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
[QUOTE=_DuMaN_58;589965]:) [B]güldürdün beni. Senin cümleni şuna benzettim, "Almanya devleti var vatandaşına alman diyoruz. ingiltere devleti var ingiliz diyoruz. Ama kürtlere gelince kürt devleti yok ama biz kürt diyoruz. "

sen kendin diyorsun bunu üstlelik(kürt diyorsun). ne yani sen şimdi kürt devleti olduğunu mu iddaa ediyorsun yani bize ? [/B] [B]:) (sivaslıgenç'e verdiğin yanıt üzerine söyledim bunu)[/B][/QUOTE]

Şuan 2010 yılındayız bu tarihe kadar bana birtane kürt devleti kurulmuş yada varlığından söz edermisin? O arkadaş Almandan, İngilizceden örnek verince bende o örneği verdim, buna neden güldünüz anlamadım! Sonra Almanı, İngilizi dağa çıkıp asker, polisimizi şehit etmiyor, ama senin ulus olarak gördüğün kürtler yapıyor. Türkiye Cumhuriyeti bölünmez bir bütündür, Türk adı altında her vatandaş eşit haklara sahiptir.

_DuMaN_58 21.12.2010 22:39

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
[B]2010 yılındayız bir tane kürt devleti kurulmadı zannediyorum. Bende kuruldu demiyorum zaten. Almanı, İngilizi de belki ordaki dağlara çıkmıyor ama kendi devletlerine karşı örgütler kurup, tehlikeli olaylara karışıyor ve kendi devletlerini oldukça zora sokuyorlar. Bizim polisimizi değil kendi polislerini öldürüyorlar. Bende kürtleri artık ulus mu dersin topluluk mu dersin veya o tarz ne dersen artık, evet varlar bunu kimse inkar edemez, çünki adamların belli sayıda nüfusları var. Ayrıca türk adı altında değil. İsterse kürt adı altında olsun, ister ingiliz olsun her vatandaş eşit haklara sahiptir. Türkiye Cumhuriyeti de Bölünmez Bir Bütündür.[/B] [B]Bölünmeyecek de zaten.
Şu iş yeri ismine gelince de adam işyerini kürt yazınca kızıyorsunda, her yerde ingilizce kelimeler var onlara neden itiraz etmiyorsunuz.
Eğer Türk dilini koruma adına bir uygulama yapıalcaksa bu tüm Türkiyeyi kapsayacak şekilde olmalı. Ne demiştik, her vatandaş eşit! kürte şöyle ingilize böyle davranmak ne müslümanlığa yakışır ne de bir Türk'e yakışır.[/B]

aysima58 22.12.2010 00:14

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
benim yorumumu kim sildi be nedense ben ne zaman yorum yazsam birileri girip siliyor en ağır hakaret içerikli yorumları abircan yazar kimse ne bişiy

der nede y0rumlalrını silerler ama ben kırk yılda bir yorum yaparım onuda doğru yaparım birilerinin gücüne gider hemen siler şimdi orda ne gördünüzde sildiniz küfür varsa küfürü silseydiniz hepsini neden sildinizki.

35gürün58 22.12.2010 06:21

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
22 Aralık 2010

Sabahattin ÖNKİBAR


İşte açılım, işte Kürdistan!

İki dilden sonra iki bayrak da artık açıktan talep ediliyor! Özerklik talebi ise koroya dönüştürüldü!
Bunun adı Kürdistan’ın alenen inşasıdır!
Ayrı dil ayrı millet, ayrı millet ayrı devlet demektir.
Artık teyit ve tescil görmüştür ki bir kısım Kürtler daha fazla demokrasi değil, bağımsızlık yani ayrı bir devlet istiyor!
Peki ne oldu da yıldırım hızıyla bu noktaya gelindi?
2002’nin sonunda bitmiş gözüyle bakılan PKK, AKP iktidarı ile nasıl devlet kurmanın eşiğine gelebildi??
Bunun cevabı açık ve nettir!
AKP, iktidarı sürecinde PKK ile değil, TSK ile mücadele etmiş ve bölünmeye dolaylı olarak omuz vermiştir.
Tam 8 yıl askerin yaptığı kahramanlıkların dışında AKP’ye bağlı olan devlet birimlerinde PKK ile mücadele yapılmamıştır.
Emniyet ve hatta MİT’e, PKK’yı değil, TSK’yı izlemesi emredilmiştir.
Ama en önemlisi stratejik inisiyatif tamamen PKK ve Öcalan’a verilmiştir.
Bir hükümran ülke düşünüz ki, 40 bin kişiyi öldürten caninin hücresinden örgütünü yönetmesine izin veriyor!
Bir hükümran devlet düşününüz ki o örgüt lideri ile aylarca fısıldaşıp güya politika üretiyor!
Bir hükümran ülke düşününüz ki katilliği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından da tescilli olan biriyle gizli gizli müzakereler yapıyor!
Yok hayır kurulacak olan Kürdistan’ın mimarı asla ve kat’a Öcalan olmayacak!
Peki kim mi olacak?
Bu ülkeyi yönetenler yani başta bugünün Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ı olacak!
Ayinesi işse kişinin her şey ortadadır!
İstisnasız her şeye karışıp laf yetiştiren Başbakan Erdoğan, PKK ya da onun TBMM’deki kolu BDP ile bırakın mücadele etmeyi, onları incitecek tek söz olsun etmiyor!
Adamlar Anayasayı tanımayız, isyan ederiz diyor Tayyip Bey oralı değil!
Öcalan açıktan iç savaş sözünü ediyor Başbakan kıpırdamıyor!
O Başbakan ki, 12 yaşındaki bir çocuğu bile konvoyuna laf etti diye yargılattırmıştı!
O Başbakan ki yumurta atan mektep çocuklarına kanlı katiller ötesi muameleler yapmıştı!
O Başbakan ki çiftçiyi, işsizi, garibi boyuna paylamıştı!
Ne hikmetse herkese gürleyen Kasımpaşalı Başbakanımız konu PKK olunca dut yemiş bülbüle dönüyor!
Niye acaba?
2011 Haziran ayında yapılacak olan seçimi kazanmak ve akabinde Cumhurbaşkanı olmak yolunda Kürtleri karşısını almamak için mi yoksa?
Soruyorum, Türkiye bölünmeye giderken, Başbakan’ın derdi Kürt oyları mı?
Değilse biri bana izah etsin, gürlemesi ile namlı Başbakanımız PKK’ya niçin suskun?
Neymiş efendim, açılım Milli Birlik ve kardeşlik projesi imiş!
Sevsinler sizi hemi!
AKP’nin açılım startıyla Kürdistan’ı fiili olarak inşa etmeye başladığı artık gözler önünde değil mi?


GÖRÜNTÜ...
TÜSİAD mı, KÜRDİAD mı!
1) Ümit Boyner’e soruyorum; TÜSİAD Başkanı olarak bu ülke için toprağa düşen bir Mehmetçiğin cenazesine hiç katıldınız mı? Katılmadınız ise niçin?
2) Bağımsız Kürdistan talebini açıktan yapan Osman Baydemir ve güruhu ile halay çekmeniz onunla aynı görüşte olduğunuzun teyidi midir? Değilse bu kritik süreçte bu fotoğraf niçin?
3) ABD istiyor diye mi PKK sempatizanı Başkana arka çıkacak bu görüntüyü verdiniz?
4) PKK ya da BDP’nin hedefi daha fazla demokrasi değil ayrı bir devlet olduğu aşikârken sizin tutumunuz, Bağımsız Kürdistan’a destek ilanı mıdır?
5) Adının başında Türk yazan bir derneğin Başkanı bu tavrıyla adını inkar etmiş olmadı mı? Adınızı TÜSİAD yerine KÜRDİAD’a çevirmeyi düşünüyor musunuz?
6) O halayı çekerken, eşiniz Cem Boyner’in benzer görüşlerle kurduğu partinin milletten yediği tokadı hiç mi aklınıza getirmediniz!


TARİHİ HİZMET...
Elekdağ’ın nükleer bomba isyanı!
Şükrü Elekdağ yaşı 80’i geçen ve şahsi zerre hesabı olmayan eski bir diplomattır. ABD Büyükelçiliği ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşarlığı gibi çok önemli görevler yapan Elekdağ, malum 2 dönemdir TBMM’de ve ülke bağlamında tarihe geçecek hizmetler yapıyor. Elekdağ önceki gün Dışişleri Bakanlığı bütçesi görüşülürken önce PKK ve Öcalan’ın isyan çıkışına değinerek, PKK’nın ardında ABD’nin bulunduğunu açık ve net olarak ortaya koymuştur ki eski bir Washington sefirinin böyle bir sözü etmesi en az Cumhurbaşkanının bu sözü etmesi kadar anlam taşır. Dahası Şükrü Bey, Türkiye’de bulunan 90 adet B-61 tipi ABD nükleer bombalarının İncirlik’de hâlâ muhafaza edilmesine de isyan etmiştir. Evet Yunanistan, Araksak Hava Üssü’nde bulunan ABD nükleer bombalarını bir bir kapı dışarı ederken Türkiye, pardon AKP iktidarı bu bombalara kucak açıyor... Basının üstünü örtüp gözden kaçırdığı bu rezalete karşı bu ülkeyi seven herkesi demokratik tepki göstermeye çağırıyoruz.

GARİP TESADÜF...
Örtülü ödenek ve USİDER!
1) 2002’de 103 milyon dolar olan Başbakanımızın örtülü ödeneği 2010’da 400 milyon dolara dayandı.
2) Hanefi Avcı, kitabında USİDER isimli bir kuruluşun örtülü ödenekten para aldığını yazdı.
3) USİDER’in Başkanı Yusuf Atalay, eski Deniz Feneri Derneği Başkanı ve Kanal 7’nin patronu Zekeriya Karaman’ın da avukatı.
4) Aydınlık Dergisinin belgeleriyle yazdığı habere göre USİDER Londra’da bir bina satın alıyor ve burayı yıllık 1 sterline (2.5 lira) Remzi Gür’e kiralıyor.
5) Cumhurbaşkanı Gül de bu binanın Yunus Emre Enstitü’süne tahsisi sebebiyle 1 sterline burayı kiralayan Remzi Gür’e teşekkür ediyor... Birileri bu garip tabloyu açıklamalıdır... USİDER ve örtülü ödenek iddiası, Başkanı Deniz Feneri eski Başkanı ve Remzi Gür!.. Bu kadar tesadüf olur mu?..

35gürün58 22.12.2010 06:25

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
----------------------------------------------------------------------------- 21.12.2010

Dikkat arıza var!

Güngör Mengi

Türkiye’nin siyasi aktörleri, daha iyi yönetildiği görülen bölücü Kürtçü hareketin karşısında yetersiz kalmaya başladılar.

Öcalan, Kürtçü hareketin siyasi plandaki örgütü BDP ile Kandil merkezli terör örgütü PKK’yı devlet himayesinde İmralı’dan yönetebilmektedir.

AKP iktidarı kısa vadeli ateşkesler uğruna bu kolaylığı Öcalan’a sağlamaya razı olmaktadır.

Şu anda PKK Haziran’daki seçime kadar süreceğine söz verdiği bir “eylemsizlik dönemi” yaşatıyor ülkeye. Karşılığında da siyasi kazanımlarını geliştirmeye çalışıyor.

Ayrılıkçı hareketin geçen hafta ilân ettiği “iki dilli yaşam” projesi daha soğumadan Diyarbakır’da toplanan Demokratik Toplum Kongresi’nin sonuç bildirisi ile açıkladığı “Demokratik Özerklik” hedefinin şoku yaşandı.

MHP lideri Bahçeli dün son gelişmelerin Türkiye’yi bölme projesi ile bağlantılı bir ayaklanma hazırlığı olduğunu öne sürdü.

Devlet Bahçeli’ye göre ilk aşamada Kürtçe’nin kamusal alanda ve eğitim sisteminde siyasi statü kazanması sağlanacak ona paralel olarak demokratik özerklik adı altında ayrı bayrağı, parlamentosu ve savunma gücü olan eyaletler sistemine geçilmesi hedef alınacaktır.

Güç İmralı’da mı?

Bu başarılırsa son hedef olan Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin bir kısım topraklarını kapsayacak olan birleşik ve bağımsız Kürdistan devletinin kurulmasına sıra gelecektir.

AKP iktidarına güven duymayan çevreler, Silâhlı Kuvvetler’i itibarsızlaştırma operasyonlarını bu büyük planla bağlantılı görüyor. Askerin pasifleştirilmesi devletin direnme gücünü sınırladıkça “açılım”ın da önü açılacaktır çünkü.

Bahçeli’ye göre Kürtçü siyasetin tırmanışa geçen cüreti, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın başlattığı “açılım”ın sonuçlarıdır.

Eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel Cumhuriyet’e verdiği mülâkatta düşündürücü tespitler yaptı. Demirel’e göre mesele şudur:

“Türkiye’yi yönetenler terörü etkisiz hale getiremediklerine göre ‘Acaba anlaşmak suretiyle bunu etkisiz hale getirebilir miyiz’ diye düşünüyorlar. T. C. devleti terör yapanlara ‘Bu işi bırakın, gelin ne isterseniz verelim’ gibi bir arayış içinde görünüyor.”

“Madem ki güç İmralı’da, onunla konuşulsun” diyenlerin sayısı epey çok olduğu halde iktidar, sorumluluğu üstlenemiyor.

Korku sandığı bekliyor. O nedenle İmralı’daki pazarlıklardan söz açılınca “Biz konuşmuyoruz, devlet konuşuyor“ diyorlar.

Yalancı ateşkes

Bu devlet her kimse, Öcalan’a normal olarak “Durmak için ne istiyorsun?” diye sormuş olmalıdır.

Acaba Demokratik Toplum Kongresi’nin açıkladığı “Demokratik Özerklik Projesi” devletin terörist başı Öcalan’a sorduğu sorunun cevabı olabilir mi?

Bunu bilmiyoruz ama büyük bir kesim bundan şüphelenmekte, bazı işaretler de doğrulamaktadır.

İçişleri Bakanı Atalay “İyi diyaloglar var, görüşmeler var“ dedi geçen gün.

Ama başarıya ulaşmak için iktidarın yürüttüğü politikaları hiçbir partinin iç siyasette kullanmaması gerektiğini savundu.

“Sizin aldığınız riskleri muhalefet köşe bucak kullanırsa o zaman iktidar da bu sorunları göğüslemekte zorlanır” dedi.

Açıkça anlatın o zaman sıkıntınızı...

Terör örgütü ile pazarlığa oturmakta bir sakınca görmeyen iktidara, parlamentodaki partileri ikna etmeye çalışmak mı zor geliyor?

AKP iplerin elinden kaçmak üzere olduğunu görmelidir.

Yalancı bir ateşkesin seçim kazanmaya faydası olur ama bedeli de facia olabilir!

35gürün58 22.12.2010 06:27

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
21.12.2010
Türkiye Kürdistanı’nın ilanıdır!

Ruhat Mengi

Güya “Biz bölünme istemiyoruz, üniter devlet içinde çözüm istiyoruz” demişlerdi.. Güya 30 yıldır bunca katliamın “kültürel haklar, eşit vatandaşlık, daha çok demokrasi için” yapıldığına millet inandırılmak istenmişti. Ne zaman “Kürt sorunu diye tekrarlanıp durulan ve AB uyum yasalarıyla yapılan birçok değişiklikten sonra bile hiç değişmeden aynı çizgide sürdürülen kampanyanın nedeni” sorulsa hep “dil, kültür, eşit haklar” dile getirilmişti.

Oysa TBMM’de bir Kürt partisi varken ve her soruna orada çözüm aramak mümkünken, bunlar için terör cinayetlerinin aralıksız sürdürülmesi olacak şey değildi. Bu nedenle de ‘Kürt Sorunu’ adı altında BDP ile birlikte her gün aynı yazar ve akademisyenlerin TV ekranlarından ‘gerçek Kürt sorunu’na hiç değinmeyerek, açıkça konuşmayarak aylar yıllardır yaptıkları beyin yıkama bir alıştırma- dönüştürme (hem Türkler, hem Kürtler için) niteliğindeydi ve bunu görmemek için de üzerinize afiyet-kör olmak gerekirdi.

Ama terör hızla sürerken, bu konuda diyalog için önce “BDP ile kolkola görünen, bu partinin ‘ilk kanlı terör saldırısının yıldönümünü’ bayram gibi kutladığı, belediye başkan adaylarını bile onlara seçtirdiği” örgütün silah bırakması şart koşulmadan “açılım” diyerek başlattığı görüşme ve pazarlıklar, bazı sivil toplum kuruluşu ve gazetecilerin sanki mesele “dilden ibaretmiş gibi” bilinçsiz yaklaşımlarıyla verdiği destek şimdi Türkiye’yi “bölünmeyi tartışma” noktasına getirdi.

‘KÜRDİSTAN DEVLETİ’NİN BAŞKA TARİFİ VAR MI?

BDP zaten Öcalan’la dayanışma halinde, onun yol haritası ile aynı ifadeleri kullanarak “Türkiye’nin 20-25 bölgeye bölünmesini istediklerini” iktidarın açılım süreci dediği günlerde açıkça belirtmişti. Şimdi Diyarbakır’da yapılan Demokratik Özerklik Toplum Kongresi isimli bir toplantıda “Türkiye sınırları içinde ‘Demokratik Özerk Kürdistan’ın yani ayrı bir Kürt devletinin” ilanı yapılıyor:

“Demokratik özerklik, Kürt halkının Demokratik Türkiye içinde yaşama iradesidir. Demokratik Özerk Kürdistan’ın kendini temsil eden özgün bayrak ve sembolleri vardır. Ortak vatan Türkiye ve Kürdistan’dır.”

“Demokratik Özerklik hukuku yeni T.C anayasası ve AB hukukunca tanınarak karşı referanslarla hukukilik ve yasallık sağlanmalıdır.”

“Öz savunma tüm toplumlarda varlığını korumanın olmazsa olmazıdır ve uluslararası sözleşmeler ile BM tarafından tanımlanan bir haktır” gibi çok sayıda karar açıklanıyor. BDP Genel Başkanı Demirtaş “Diyarbakır’da alınan bu kararlar bir grup arkadaşa aittir, toplu bir karar sayılmaz” dese de hemen arkasından “Biz Türkiye’ye yerinden yönetim modeli vaat ediyoruz. Artık ülkenin yalnızca Ankara’dan yönetilmesi mümkün değil. Bu model için anayasa değişikliği gerekiyor” diyor ve “20-25 bölge” vurgusunu tekrarlıyor.

SONUÇLARA ÜLKE KATLANACAK!

Cevabın her konuda konuşan Başbakan’dan gelmesi gerekirken nedense TBMM Başkanı Şahin’den geldi; “Ayrı bayrak, ayrı meclisli başka bir yapı tanımıyoruz. Bu hayale kapılanlar sonuçlarına da katlanırlar”. BDP Genel Başkanı Demirtaş buna hemen tehditli bir karşılık verdi; “TBMM Başkanı 12 Eylül ruh haliyle konuşuyor, o dönem bitti. Yağlı boyalarını alır Marmaris’e yerleşir.”

Bu ne demektir; “Biz ne pahasına olursa olsun ayrı bayrak, ayrı Meclis, ayrı örgütlenmeli bir Kürdistan’ı Türkiye sınırları içinde kuracağız”. Peki bu durumda Şahin’in söz ettiği “sonuçlar”a yalnız BDP mi katlanacak yoksa bütün ülke, bütün toplum mu? Elbette bütün ülke.. Demirtaş bu tehdidi neye dayanarak patlatıyor; tabii ki teröre!

SORUMLULUK HÜKÜMETTE!

O zaman, artık burada ‘açılımın yanlış başlatıldığını söyleyip karşı çıkan’ muhalefet partileri ve medyanın (dinlemedikleri aksine “terör sürsün, analar ağlasın istiyorlar” diye suçladıkları) büyükçe bir kesimi de sorumluluğa ortak edilemeyeceğine göre tüm sorumluluk iktidar partisinindir (Bu kez muhalefet için ortada “BDP ile aynı çizgideler” gibi gerçek dışı bahanelere sığınacak bir fırsat da yoktur.) BDP açıkça “ayrı bayrak, ayrı meclis, ayrı devlet” dayatmasına geçmiştir ve “bunu anayasa ile kesinleştireceksiniz ve AB’nin de bizi ayrı devlet olarak tanımasını sağlayacaksınız” demekte, aynı zamanda ülke için büyük bir tehlikeyi işaret etmektedir.

Bu durumda “analar ağlamasın diye” nasıl bir çözüm düşündüklerini ve ülkeyi “öyle bir savaş çıkarırız ki” tehdidinden nasıl koruyacaklarını açıklamak onlara düşüyor.

Son yıllarda kıyasıya sürdürdükleri “Hiçbir kurum konuşmasın, sadece biz konuşalım” anlayışının gereği de budur!

35gürün58 22.12.2010 06:38

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
22 Aralık 2010

Altemur KILIÇ


“Büyük Kürdistan’a hoş geldiniz” !

Kurtuluş Savaşı esnasında ve hemen sonra “İstiklal Mahkemeleri” kurulmuştu... Allah’tan başka kimseden korkmayan, hatta hükümeti bile dinlemeyen, idam cezaları temyiz dahi edilemeyen bu mahkemeleri bugün, rahat koltuk ve köşelerden eleştirmek kolay ve mümkün... Hatta ben de babam Kılıç Ali’nin yargıçlarından olduğu Ankara İstiklal Mahkemesi’nin bazı kararlarını eleştiririm... Babam anılarında, İstiklal Mahkemeleri’nin Fransız İhtilal Mahkemeleri gibi olmadığını, kararların, deliller sabit olduktan sonra, adilane verildiğini savunur... Ancak, neticede, mahkemeler milletin varoluşunun söz konusu olduğu ortam ve zamanda, Kurtuluş Savaşında vatan hainlerini, casusları, asker kaçaklarını yargılamış, cezalandırmış, savaşın kazanılmasında, önemli bir katkı sağlamıştı. Sonra da devrimlerin gerçekleştirilmesinde...
Bugün, özellikle Güneydoğu, Kürt sorunu kapsamında olanlara, bazılarının söz ve yazılarına bakarak, neredesin İstiklal Mahkemeleri diyesim geliyor... Eğer böyle Mahkemeler olsaydı, sanıkları mevhum Ergenekon “çetelerinde” değil, başka yerlerde, Atlantik ötesinde vb.. ararlardı!
Bugün böyle mahkemeler kurulması benim, belki de “genetik” hayalim... Fakat bugünkü gerçekler, tehlike ve tehditler, hayal mi? Gerçek değil mi? Bölücülerin, bazılarının ihaneti, bazılarının geçmiş hükümetlerin gafleti yüzünden biz, “Terörle bir yere varılmaz” hayallerinde iken, “Büyük Kürdistan”ı şimdi fiilen ilan ettikleri bizim evhamımız mı?
Yıllar önce, Şah rejimi devrildikten sonra, Türkiye’ye sığınan İranlı generallere bölgedeki ordu komutanı, Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı sormuş: “Humeyni hareketinin farkında olmadınız mı?” diye... Generallerin cevabı: “Siz çiçekler gözlerinizin önünde büyürken fark edebilir misiniz?”
“Bölücülük” çiçeği yıllardır gözlerimizin önünde büyüdü. 1980’den sonra, PKK terörüyle dallar çiçek açtı... Ve şimdi önümüzde, kökleri içimizde ve de dışarıda, zehirli kocaman bir ağaç “Büyük Kürdistan” Diyarbakır’da, Demokratik Toplum Kongresinde “Demokratik Özerlik” adı altında bayrağı ve dili ile fiilen ilan edildi. Ahmet (neden nasıl) Türk, Demirtaş, Baydemir’in vb.. şimdi ne kadar tevil ederlerse etsinler “Biz Türkiye’yi bölmek değil, birlikte yaşamak, kendi dilimizi istiyoruz” palavralarına bakmayın. Eğer Türkiye’nin “üniter ulus devlet” yapısı, “Demokratik Özerklikle” bozulursa Türkiye mi kalır? Siz asıl bu adamların, artık açıkça “Kürdistan” demelerine bakın.. Benim bu adamlara sorum: “Sizler Büyük Kürdistan’dan vaz geçecek misiniz?” Açıkça mertçe, cevap versinler. Veremezler çünkü bu onların asıl amaçları, varoluş nedenleridir, Apo’nun 1984 manifestosunun gereğidir.
Bölücü Kürtçüler şimdi başka ülkelerden örnekler veriyorlar... Türkiye’nin, tarihimizin özel şartlarında başka ülkelerden örnekler vermek temelinden yanlıştır!
Geçmiş hükümetler bu gerçekleri maalesef göremediler yılanı baştan ezmediler, aksine ağacın dallarını, çiçeklerini suladılar. Ne hikmetse canlı bıraktıkları yılan şimdi, lüks hayat sürdüğü İmralı’dan, “Büyük Kürdistan” başkaldırısına komuta ediyor ve AKP iktidarı onunla pazarlık yapıyor, protokol imzalıyor...
Erdoğan’ın “açılımı, Kürtçülere açıkça yol verdi”.
Devlet büyüklerinin “TRT ŞEŞ” Kürtçe yayınları başlarken ve yöreye gittiklerinde, Kürtçe konuşmaları, Ahmet Kaya’yı hep birlikte anmaları umut verdi.
İşadamlarımız, işkadınlarımız, herhalde Kuzey Irak’ta sonra da Büyük Kürdistan’da iş çıkarları için onlar gibi Kürtçe konuşuyor ve bölücülerle halay çekiyorlar.. Dahası var mı?
Güneydoğu’da, Belediye Başkanları Kürdistan bayrağını çekerken yol tabelalarını Kürtçe yaptılar ve Büyük Kürdistan’ın yolunu gösterdiler.. Dahası var mı?.. AKP İktidarı bütün bu olanlar karşısında sessiz, tepkisiz. Çünkü seçimler var... Ama seçimleri kazansalar da, TC kalmamışsa neye yarar!
Üstüne üstlük Demirtaş “İki Dilli Hayat” deyince sessiz kalanlar, TSK haklı tepki gösterince İktidar sözcüsü Çelik “Siz ne karışıyorsunuz” demedi mi...
Bu ortamda, TSK etkisiz hale getirilirken, Taraf gazetesinin haberine göre, TSK terörü yok etmek için Kuzey Irak’a harekat yapmak istemiş ama AKP Hükümeti herhalde ABD’den icazet alamayınca bunu önlemiş... Böyle olunca bölücüler emin ve uygun adımlarla “Büyük Kürdistan” a doğru yürümezler mi?..
Evet; “Büyük Kürdistan”a hoş geldik!

35gürün58 22.12.2010 06:53

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
ÖZERKLİK TALEBİNİN ŞİFRELERİ

21.12.2010

ABD’nin AKP’ye uygulattığı ve nihai hedefi Irak’ın kuzeyindeki yapıyı da kapsayacak şekilde “Türk-Kürt Federe Devleti” olan “Kürt Açılımı”nda yeni bir aşamaya daha geçildi: Demokratik Özerklik!

ABD, ikinci bir İsrail devleti olarak inşa etmek istediği “Büyük Kürdistan” için önce Irak’ı parçalamış ve “Güney Kürdistan”ı kurmuştu; şimdi sırada “Kuzey Kürdistan” var!

ABD, Kuzey Kürdistan’ın inşası için hukuki planda Türkiye’ye “BM İkiz Sözleşmeleri”ni kabul ettirdi; askeri planda PKK’yı güçlendirmeyi ve TSK’ya karşı geliştirmeyi sağladı; kültürel planda toplumsal ayrışmanın zeminini yarattı; siyasal planda AKP üzerinden “Kürt Açılımı” uygulayarak, “Diyarbakır merkezli bölgesel özerkliğin” örgütsel inşasına harç sağladı.

“Belediyeler Birliği”nden, “Eyalet Modeli” tartışmalarına kadar yapılan ve geliştirilen her “çözüm”, bu siyasal hedefin aşamaları oldu.

Bu sürece direnecek kuvvetler de, başta TSK olmak üzere, bir dizi Ergenekon tertibi üzerinden adım adım etkisizleştirildi.

DİYARBAKIR, AKP-BDP İTTİFAKIYLA, DEMORATİK ÖZERKLİĞE MERKEZ OLUYOR

BDP’nin ilk kez, Öcalan’ın talebi üzerine, 19-20 Haziran 2010 tarihlerinde Diyarbakır’da yaptığı İl ve Belediye Başkanları toplantısında gündeme getirdiği “demokratik özerklik”, Türkiye’nin güneydoğusunu “özerk” hale getirmeyi hedefliyor.

Ahmet Türk ile Aysel Tuğluk’un eşbaşkanlığını yaptığı Demokratik Toplum Kongresi (DTK) tarafından 19 Aralık 2010 tarihinde gündeme getirilen “demokratik özerklik” taslağında hedef şöyle çizildi:

“Demokratik Özerklik, Kürdistan toplumunu, hukuki, öz savunma, sosyal ekonomik, kültürel, ekolojik ve diplomasi şeklindeki 8 boyutlu örgütleyerek siyasi irade yapıp Demokratik Özerk Kürdistan inşasını hedeflemektedir”. 1

BDP ve PKK’nın Demokratik Özerk Kürdistan diye hedeflediği oluşum, AKP’ye hükümet olabilmenin koşulu olarak sunulan hedefle birebir uyumludur:

“Şu anda Amerika’nın da ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ var ya ‘Genişletilmiş Ortadoğu’, yani bu proje içerisinde Diyarbakır bir merkez olabilir. Bunu başarmamız vardır”. 2

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “başarmamız gerek” dediği “Diyarbakır’ı merkez yapma” hedefi, işte BDP’nin dile getirdiği “Demokratik Özerk Kürdistan”ın merkezidir, başkentidir!

DTK, DEMOKRATİK ÖZERK YAPININ KONGRESİDİR

PKK ve BDP, DTK’nın bir model ve hedef olarak önüne koyduğu “Demokratik Özerklik” ile çok açık olarak, Ankara dışında ayrı bir otoriteyi, iktidarı hedeflemektedir:

“Demokratik Özerklik’te siyasi yönetim, tabandan başlayarak köy komünleri, kasaba, ilçe, mahalle meclisleri, kent meclisleri biçiminde demokratik konfederal temelde örgütlenmesini yaparak üstte toplum kongresinde temsiliyetini bulur. Demokratik Özerk Kürdistan Toplum Kongresi, demokratik Türkiye cumhuriyeti parlamentosuna kendi temsilcilerini göndererek ortak vatan politikalarına dahil olur. Demokratik Özerk Kürdistan kendisini temsil eden özgün bayrak ve sembollere sahiptir. Ayrıca demokratik özerklik alanında farklı kimlikler de kendi sembollerini kullanır. Bu anlamda demokratik özerklik, Kürt halkının Demokratik Türkiye içinde yaşama iradesidir. Yani Kürt halkının siyasi statüsünü ifade eder. Demokratik özerklik ile asıl karar yetkisi köy, mahalle, şehir meclisi ve delegelerinindir. Her topluluk söz, tartışma ve karar yetkisini halk meclisleri ile yerine getirir. Katılımcı, çoğulcu, doğrudan halk meclisini esas alır”. 3

DTK, bu hedefle, aynı zamanda kendisini TBMM’ye delege gönderen, özerk bölgenin meclisi, kongresi olarak belirlemiştir!

İlginçtir, DTK, Anayasa Mahkemesi DTP’yi kapatıp, Türk ve Tuğluk’u siyasal yasaklı ilan ettikten sonra, BDP’nin AKP’nin siyasal ve yasal desteğiyle kurduğu bir yapıydı. Öyle ki, siyasal yasaklı Aysel Tuğluk, avukat kimliği ile İmralı’da Öcalan ile görüşmüş ve AKP’ye aracılık yapmıştı!

PKK, DEMOKRATİK ÖZERK YAPININ ÖZ SAVUNMA GÜCÜDÜR

Demokratik Özerklik taslağında dile getirilen ve çok tartışılan “Öz savunma” konusu da, açık olarak, PKK’yı bu yapının askeri gücü yapmayı ilan etmektir:

“Doğada kendini savunmayan hiçbir canlı yoktur. Öz savunma hem varlığına dıştan gelecek saldırıları hem de ahlaki ve politik toplum gerçekliğine karşı içten gelişecek tehlikeleri etkisiz kılmak için hava ve su kadar yaşamsal önemdedir. Öz savunma, ahlaki ve politik toplumun güvenlik politikasıdır. Öz savunma boyutu toplumlar için sadece bir askeri savunma olgusu değildir. Kimliklerini koruma, politikleşmelerini sağlama ve demokratikleşmelerini gerçekleştirme olgusuyla iç içedir. Öz savunma örgütlü topluma dayanır. Örgütlü toplum öz savunmasını en iyi yapan toplumdur. Tüm toplumlarda öz savunma varlığını korumanın olmazsa olmazıdır. Kürtler ilk işgalci ve istilacı güçlerin saldırısından günümüze kadar her türlü işgal ve saldırılara karı varlığını korumak için öz savunma içinde olmuştur. Demokratik özerklik statüsünün kabul edildiği koşullarda öz savunma askeri tekel olarak değil, toplumu iç ve dış güvenlik ihtiyaçlarına göre demokratik organların denetimi altında oluşturulabilinir. Şehir, kasaba, mahalle ve köyde yaşayan tüm halklar faşist, gerici ve soykırımcı saldırılara karşı bilinçli ve duyarlı olur, öz savunma esasında bu yönelimler karşısında toplumsal direnişi ifade eder. Öz savunma uluslararası sözleşmeler ve BM tarafından da tanımlanan bir haktır”. 4

TSK SAVAŞMA YETENEĞİNİ YİTİRMEKTEDİR

Peki ayrı örgütlenme, ayrı meclis, ayrı yapı, ayrı devlet ile “ayrı” olmayı hedefleyen, kısacası Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter yapısını ortadan kaldırmayı hedefleyen bu projeye karşı, anayasal görevi olan kurumların başında kim gelmektedir? Elbette TSK.

Peki, Ergenekon tertibiyle adım adım etkisizleştirilen TSK şu anda ne durumdadır?

196 sanıklı Balyoz duruşması, işte bu koşullarda başladı. Muharebe koşulları bakımından düşünüldüğünde, 196 subayın “ölümü” muharebeyi neredeyse kaybettirir! İşte 196 subayını Balyoz soruşturmasıyla ABD’ye teslim eden TSK, maalesef neredeyse diz çökme noktasına gelmiştir.

Genelkurmay, BDP’nin üniter yapıya rest çeken “iki ayrı dil” ilanına karşı bir kamuoyu bilgilendirme açıklaması yapmış ama AKP’den “asker kendi işine baksın” 5, BDP’den de “ayar verme çabaları komik görülüyor” 6 yanıtı almıştır!

TSK’nın düştüğü bu durum, kuşkusuz, adım adım “mevzi” terk etmesinin neticesidir. Öyle ki, bu mevzileri vere vere, TSK görevini yapamaz hale gelmiştir.

Ne acıdır ki, örneğin TSK’nın PKK’lıların peşine düşerek 1.5 kilometre “Irak Kürdistan’ı” sınırı içine girmesi, ABD’nin uyarısı üzerine AKP hükümeti tarafından durdurulabilmiştir! 7

TSK, savaşma yeteneğini adım adım yitirmektedir.

erdemakgül 22.12.2010 08:01

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
akapenin iktidar teminatıdır

Arif Coşkun 22.12.2010 08:07

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
[QUOTE=aysima58;590126]benim yorumumu kim sildi be nedense ben ne zaman yorum yazsam birileri girip siliyor en ağır hakaret içerikli yorumları abircan yazar kimse ne bişiy

der nede y0rumlalrını silerler ama ben kırk yılda bir yorum yaparım onuda doğru yaparım birilerinin gücüne gider hemen siler şimdi orda ne gördünüzde sildiniz küfür varsa küfürü silseydiniz hepsini neden sildinizki.[/QUOTE]

Bir yanlışlık olmalı, geriye dönük baktım burada silinmiş bir mesajınızı göremedim, bu konudamı farklı bir yerdenmi bahsediyorsunuz?

aysima58 22.12.2010 10:13

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
merhaba arif bey kardeşim bu sayfadan bahsediyorum tabiiki dün yazmıştım hani sizde görmüşünüzdür haberlerde bir türkücüyü katlettiler kürtçe türkü bilmiyor diye ondan bahsetmiştim hangi kürt açılımından bahsediyorsunuz siz açılım yapın adam kürtçe bilmiyor diye hayatından oldu falan yazmıştım hatta atamız çok haklıymış bunları yok etmek istemesinde ilerde bunlar başımıza bela olur demiş atamız yazmıştım ve haklıda çıktı inönü hangi akla hizmet engel olmuş anlamış değilim diye yazmıştım ama yok olmuş.

35gürün58 22.12.2010 11:12

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
Hasan Pulur Olaylar ve İnsanlar
Elekdağ dedi ki! (1)

22 Aralık 2010

Bir zamanlar bütçe görüşmelerine çok önem verilirdi, iktidar da muhalefet de bütçeye hazırlanırdı, tabii gazetelerde, sütunlarda bütçe görüşmeleri yayımlanırdı.
Şimdi her şey değişti, Oktay Akbal’ın hikâyesindeki gibi “Önce Ekmekler Bozuldu” sırasıyla her şey...
Bu yıl Dışişleri Bakanlığı bütçesi üzerinde eski Büyükelçi ve CHP Milletvekili Şükrü Elekdağ konuştu.
Kısa fakat çok önemli bir konuşmaydı...
* * *
Elekdağ “Türkiye’nin karşılaştığı yaşamsal tehdidin PKK teröründen kaynaklandığını” söyledi.
Terörle mücadelede Türkiye’nin durumunun “çok karanlık ve endişe verici bir tablo” olarak göründüğünü belirten Elekdağ şöyle dedi:
“Terörle silahlı mücadele alanında stratejik üstünlük PKK’nın eline geçmiş, hükümet seçim öncesi dönemde PKK’nın terör eylemlerinde bulunmamasını sağlamak ve siyasi rant elde etmek amacıyla terör örgütüyle müzakere ve pazarlık sürecini başlatmıştır. Bu süreçte, ‘Öcalan-Kandil ekseni’, ‘Demokratik Çözüm’ adı verdiği şartları devlete veya hükümete -gerçekte ikisi arasında bir fark yoktur- dayatmaya çalışmıştır.
‘Öcalan-Kandil’ ekseninin masaya koyduğu ‘Demokratik Çözüm’ projesi, Anayasa’da vatandaşlık tanımının değiştirilmesini, Kürt kimliğinin Anayasa’da güvence altına alınmasını, Kürtçe eğitim ve öğretime geçilmesini, Güneydoğu’da özerklik ilanını ve Öcalan’ı da kapsayan bir genel af çıkarılmasını öngörüyor.”
* * *
Öcalan’ın şartları nedir?
Elekdağ, Öcalan’ın avukatları vasıtasıyla üç gün önce bir açıklama yaptığını “demokratik çözüm şartları” kabul edilmediği takdirde korkunç “bir iç savaş tehdidinde bulunduğunu” belirterek, PKK başının söylediklerinin altını çizdi:
“Çok önemli bir 6 aya giriyoruz. Bu 6 ay iyi değerlendirilirse, çözüme kapı aralanabilir. Aksi takdirde kimsenin hesaplamayacağı kadar korkunç bir savaş gelişebilir.
Olumlu gelişmeler olmazsa haziranı beklemem martta da aradan çekilirim. Önümüzdeki 6 ay demokratik çözüm için son şanstır. Aksi takdirde çatışmalar başlar, korkunç bir savaş gelişebilir.
Ben Diyarbakır’ı da böyle tutamam. Ünlü bir tarihçi ‘Böyle dönemlerde ya ölürsün ya öldürürsün, gerisi yoktur’ diyor.
Çözüm gelişmezse bizi böyle bir dönem bekliyor. Kimin öldürüleceği de belli olmaz, herkes tehlike altındadır. Bu ülkenin cumhurbaşkanı bile ağzında köpüklerle öldü. Çözümsüzlük uzarsa Türkiye’yi de böyle büyük tehlikeler bekliyor, onun için bu örneği veriyorum.”
* * *
Sayın Elekdağ milletvekillerine döndü:
“Şimdi, ‘Bu ne rezalet... Böyle dehşet verici bir ültimatomu Stalin bile Türkiye’ye verememişti’ diyeceksiniz.
Evet, terörist başı, mart ayına kadar şartları kabul edilmediği takdirde, Türkiye’de kimin ölüp kimim kalacağı belli olmayan korkunç bir savaşı başlatacağı tehdidini savuruyor ve hedef tahtasının başına Cumhurbaşkanı’nı koymaya da cüret ediyor.”
* * *
Peki, bu duruma nasıl gelindi?
Elekdağ da bunu sordu ve iktidarı eleştirdi:
“Bu noktaya iktidarın şu dört hatasında ısrar etmesi sonucunda gelinmiştir:
(1) ‘Kürt Açılımı’ veya ‘Demokratik Açılım’ denilen girişimin sakat temeller üzerine bina edilmesi.
(2) Terörle mücadelede aşırı zafiyete düşülmesi.
(3) Siyasi rant hesabıyla PKK ile mütareke yapılması ve müzakereye oturulması.
(4) PKK’nın elindeki silahı bırakmamakta ısrar etmesine rağmen, devletin örgütle müzakereye oturmayı kabul etmesinin ‘Öcalan-Kandil ekseni’ tarafından hükümetin teslim bayrağını çekmesi olarak yorumlanması.
Çizdiğim bu tablo, şu iki gerçeğin zihnimize kazınmasını zorunlu kılıyor:
Birincisi, teslimiyetçi bir zihniyetle iç barışın sağlanamayacağıdır.
İkinci gerçek de, PKK’nın Kuzey Irak’taki dağ kadrosu tasfiye edilmeden, Türkiye’nin ne PKK ne de Kürt sorununa kalıcı bir çözüm bulamayacağıdır.
Burada bir gerçeği de tüm açıklığıyla dile getirelim. PKK’nın hayatta kalmasını ve vurucu gücünü muhafaza etmesini sağlayan ABD’dir.”
* * *
Nasıl ve neden?
Sayın Elekdağ’ın “nasıl ve neden” sorularına verdiği cevaplar, “az sonra...” değil, yarın...

Pusula_58 31.01.2013 21:19

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
BİR TÜRK OLARAK KÜRTLERE SORUYORUM

Bir TÜRK olarak Kürtlere soruyorum; ''Kürtler bu ülkeye ne vermiştir ?'' Kürtlerin, Türkiye'ye bugüne kadar ne katkıları olmuştur? Sosyal, bilimsel ve sanatsal anlamda yaşamımıza neler katmışlardır? Kendilerini etnik kökenlerini ön plana çıkararak tanımlayan ve kendilerine verilmiş en büyük hak olan ''BU GÜZEL ÜLKENİN, TÜRKİYE'NİN VATANDAŞI OLMAK HAKKINI'' bir kenara iterek, etnik köken üzerinden ırkçılık yapmayı tercih eden bu kitle, bu ülkeye ne vermiştir ve bu sapkın anlayışla ne verebilir?

Kürtlere soruyorum; neden terör sizde, beşik kertmesi sizde, kız çocuklarını başlık parası âdetiyle adeta bir eşya gibi alıp-satmak âdeti sizde, her türlü yasadışı işin altından çoğunlukla Kürtler çıkmakta, kapkaç sizde, gasp sizde, ''NAMUS CİNAYETLERİ'' sizde, kaçakçılık sizde, uyuştur ucu ticareti sizde, bu ülkenin vatandaşı olmayı sindirememek hastalığı sizde, vur-kır-gasp et anlayışı sizde, ÖZELEŞTİRİ yapmamak sizde, nedensiz aşağılık kompleksi sizde, başına kuş pislese devleti ve diğer insanları suçlamak sizde, her şeyi devletten beklemek sizde, asimile edildiği yalanını söyleyip, 21. yüzyıl Türkiyesi'nde tek kelime Türkçe bilmeyen milyonlarca insan sizde, emperyalist devletlerin size sahte bir mazi yapıştırması neticesinde Anadolu'da hiçbir zaman var olmayan, sözde gasp edilmiş hayali bir anavatanınız olduğu yalanını yaymak yine sizde.

Bu ülkeye hiçbir şey vermeden, kaba kuvvet ve Vandalizmle, terör ile toprak gasp etmeye çalışma ahlaksızlığı sizde, diyalogu ve insani ilişkileri es geçip, yakıp yıkarak bu ülkeyi bölmeye çalışmak sizde, Avrupa'ya gidip Türkiye Cumhuriyeti ve onun şanlı ordusu Türk Silahlı Kuvvetleri hakkında her türlü asılsız yalanları söylemek, bana işkence yaptılar, baskı yaptılar, dilimizi konuşamıyoruz, fırsat eşitliği yok gibi mesnetsiz yalanları söyleyerek siyasi mülteci statüsüyle o Avrupa ülkelerine kapağı atmak, bir parazit gibi yaşayıp oralarda da suç işlemek sizde, sizlerde....

Avrupa'da Türkiye'yi şikâyet etmek söz konusu olunca ''ben Kürdüm'' demek, ama cebinde Türkiye Cumhuriyeti kimliği ile Avrupa ülkelerinden herhangi birinde suçüstü yakalandığınızda ''ben Türküm'' demek üçkâğıtçılığı sizde, çapulcu terör örgütüne her türlü desteği verip, demokrasi ve insan haklarından bahsetmek, ''şiddeti kınıyorum'' demek sizde, bu yalanları söyleyip bizleri de enayi zannedip, aptal yerine koymaya çalışmak terbiyesizliği ve alçaklığı sizde, bu ülkede yaşayan onlarca farklı etnik kökenden milyonlarca insan, etnik kökenleriyle ilgili en ufak bir sıkıntı çekmezken, özgürce siyaset yapabilirken, milletvekili ve hatta Başbakan bile olabilirken, verdiğimiz Kurtuluş Savaşı mücadelesi sonucu elde edilmiş Cumhuriyetimizin kazanımlarını içlerine sindiremeyen sömürgeci, etnik soykırımcı, emperyalist devletlerin maşası ve tetikçisi olmak düzenbazlığı NEDEN hep sizde? Lütfen bu sorulara yanıt verin, tabii verebilirseniz. ..

Bu memlekete bugüne kadar ne verdiniz de, ne istiyorsunuz? Eğitim diyorsunuz; öğretmen öldüren terör örgütünün katillerini ve elebaşını lider, siyasi irade kabul ediyorsunuz. Dilimizi konuşamıyoruz diyorsunuz; o halde bugüne kadar Türkiye'nin çeşitli kentlerinde açılmış ''Kürtçe Kursları'' sözde dil öğrenmeye susamış sizlerin ilgisizliği sonucunda neden kapandı? Siyasi platformda temsil hakkı diyorsunuz; siyasetinizi etnik ırkçılığa ve bölücülüğe dayalı söylemler, eylemler ve politikalar üzerine kuruyorsunuz. Yarattığınız terörden 30 bin insan can veriyor....

En ufak bir özeleştiri, en ufak bir günah çıkarma yapmıyorsunuz. Sizlerin canı can da, bu ülkeyi ve içinde yaşayan masum insanları terörden korumak için hayatını hiçe sayıp şehit olan ana kuzularının, evlatlarımızın canı patlıcan mı? İstanbul ' da sokaktaki vatandaşlara saldırmak, Molotof kokteyli atmak, otobüs yakmak, polise ve sade vatandaşlara, kadınlara, ufacık çocuklara ''kaldırım taşları'' atıp kafalarını yarmak neyin protestosu? Hangi köhne düşüncenin, hangi barbar anlayışın dışavurumu? Bugüne kadar hangi ''Kürt kökenli'' Türk vatandaşına; hop! Sen Kürtsün şu şehre giremezsin, şu işi yapamazsın, şu mesleği icra edemezsin denmiş veya denmekte? Bu ülkenin en çok para kazanan insanları çoğunlukla Kürt kökenli şarkıcılar, eğlence yeri sahipleri, işadamları, ticaret erbabı, turistik otel sahipleri, eğlence dünyasında; tv'de, gazinolarda iş yapan isimler (İbrahim Tatlıses, Özcan Deniz, Ceylan, Yılmaz Erdoğan vs.) değil mi? Hani ne oldu ''fırsat eşitsizliği yalanınıza?'' İşin doğrusu, sizin sorununuz bu ülkeyi terör ile, vurarak, kırarak bölmek! Bir oldu-bitti yaratarak bu güzelim memleketi parçalamaktır. Bu kadar basit.

Şu çıplak gerçeği artık ilkokula giden küçücük çocuklar bile anlayabilmektedirler. ''KÜRT'' kökenli vatandaşlarımız, eğer bunca kan ve gözyaşı dökülmesine sebep olan bu BÖLÜCÜ IRKÇI TERÖRİSTLERİ hala destekliyorlarsa, KUSURU DEVLETTE DEĞİL, KENDİLERİNDE ARAMALIDIRLAR! Meydanlarda eller hep zafer işareti, ellerde 30 bin insanımızın katili kanlı terör örgütü PKK'nın afişleri, terörist başı Apo'nun posterleri, yakarız-yıkarız tehditleri ve herkesin malumu ülkemizdeki büyük kentlerde meydana gelen şu terör olayları...

Çapulcu terör örgütünün hazırladığı ''Şemdinli fiyaskosundan'' sonra, ellerine para vererek sokaklara salıp polisimize, güvenlik güçlerimize, halkımıza taş ve Molotof kokteyli attırdığı küçücük çocuklar... Çocuğunu terör örgütünün militan olarak kullanmasına müsaade ediyorsan, bu kaos ve terör yöntemlerinden medet umuyorsan ve bu yolla bu ülkeyi böleriz, sözde ülkemizi de kurarız diye düşünüyorsan, canın yandığında veya meydanlara saldığın, yak-yık-kır-dök evladım dediğin çocuğunu kendi ellerinle ateşe attığında da bunu devlete fatura edemezsin. Hak isteyen, hukuk isteyen önce bu ülkenin bütünlüğüne, bu ülkenin insanlarına, toplum kurallarına SAYGI gösterecek. Ülkesine katkıda bulunacak. İNSAN gibi davranacak, yakmayacak, yıkmayacak.

Kısacası; TERÖRİST ile arasındaki farkı yine bizzat KENDİSİ ortaya koyacak. Bu ülkenin güzel insanlarını kendisine inandıracak. Kürt toplumu yüzyıllardır kendisini sömüren, geri bıraktıran, kulun kula kulluk ettiği ''FEODAL DÜZEN'' denen ilkel sistemden ne zaman vazgeçecek? Ne zaman HANIM FERTLERİNE gereken ''ÖZGÜRLÜĞÜ'' teslim edecek? Ve neden ülkede en yüksek kadın intiharları Batman'da? Neden aile içi şiddet sorununda ve TÖRE CİNAYETİ denen illette ekseriyetle Kürt kökenli insanların yaşadığı iller de başı çekmekte?

Büyük şehirlerde kapkaç ve bu tür illegal suçları işleyip, elde edilen yasadışı geliri Terör örgütüne aktarma suçu neden hep Kürt kökenli çocuk v e gençlerde görülmekte? Neden, neden, neden? Kürdüm diyen sizler, acaba bu KUSURLARINIZI hallettiniz mi ki, TÜRKLERİ pervahsızca eleştiriyorsunuz? Size yer, yaşam hakkı, hak-hukuk vermekten başka ne yapmış bu ülkenin vatandaşları?

'Posta' Gazetesinin Ankara temsilcisi

Gazeteci HAKAN ÇELİK

nene-hatun 04.02.2013 18:21

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
Sayın pusula_58 bu yazıyı Hakan Çelik yazmamış .Böyle bir yazıyı kaleme almadığını kendisi açıkladı. Bu tip yazılar şunun bunun adıyla ya da isimsiz internette senelerce dönüp durur. İnsanları birbirine düşürmek adına yapılıyor sanırım. Bu tür yazılarla soruna çözüm sunduğunu sananlara şunu söylemek lazım. Bütün Türkler, araplar, çerkezler çok mu namuslu ahlaklı? Yukarıda sayılan şeylerin hiç birini yapmıyorlar mı? Devletin hiç mi hatası yok. Bu tip konularda hep verdiğim örnekler vardır.Burada yinelemek isterim.

Bu ülke de türban sorunu yoktu yaratıldı. Bir başlıkta yazmıştım. Üniversite yıllarımda yeni yeni başlamıştı olaylar saf gerçekten laik düzenle sorunu olayan inançlıların daha doğrusu kızların sınflardan çıkarılması ,vizelere sınavlara alınmaması .Bu kızlar ,dışarda belki de müslüman bile olmayan, amaçları devletin temelini kökünden yıkmak olan radikallerin önüne atıldı. Belki bir nesil kaybedecekken nasiller kaybettik . Dindar ve kindar nesillerimiz oldu.

Trabzon'da bir rahip öldürüldü. Burada bir insanın ölümünün haklılığını söylemek istemiyorum. İnsan öldürmenin hiç bir haklı gerekçesi yoktur. Ama yörehalkının anlattığı şu:
Rahibi defalarca uyardık yoksul ve kimsesiz çocukları incil içinde paralarla kandırıp,Yunanistan da belli bir süre eğitip yurda sokuyordu. Sonuçta ne oldu biri çıkıp vurdu. Şimdi insanın şunu sorası geliyor. Neden benim senin çocuğun değil de sahipsiz olanlar.

İşte tıpkı türban da olduğu gibi devletin sahip çıkamadığı bir kesim daha.

Kürt olayında. Eğer bir çocuk çocukken evleri yakılıyor ,gözü önünde ebeveynleri dövülüyor , götürülüyor belki de hiç dönmüyor ve cesedi bile bulunamıyorsa , bu çocuğa bu olayın haklılığını anlatamazsınız.Alın size bir kindar nesil daha.

Tvlerde zaman zaman bölge yatılı okullarını anlatan belgeseller yayınlanıyor onları izliyorum. Bir sürü çocuk ve ailesinden binbir zorlukla izin almış özellikle kız çocukları. Hepsi hayatından memnun. Söyledikleri en acı şeyse şu:
Biz burada hiç görmediğimiz şeyleri yiyiyoruz ,3 öğün yemek yiyebilyoruz. Evde yiyebildikleri sadece makarna o da tek öğün ve bulabilirlerse.

Bunun sorumlusu kim?

Yine doğu beyazıtlı bir arkadaşımdan dinlediklerim . Burada insanlar yaylaya çıkıyorlar zamanı gelince .Eğer yaylaya çıkarlarsa jandarma hayvanlarını öldürüyor, çıkmazlarsa pkk .

Arada kalan halk ne yapsın.?

Bu örnekler her konuda çoğaltılabilir. Sen devlet olamazsan kapıda bekleyenler onları ağına düşürecek ve hiç biri iyi niyetli değil o kapıda bekleyenlerin.

Bu onların kabahati mi? Amerikası avrupası çıkarları böyle gerektiği için yapıyorlar bunları. Onlara hiç kızmıyorum devlet ol adam ol yaptırma.

Birine diyor ki ;sen inançlı olduğun için bunu sana yapıyorlar .Sanki bu ülke dini onlardan öğrendi önceden dini yaşayamıyorlardı

Diğerine diyor ki; sen kürtsün diye bunlar sana yapılıyor. Oysa ilmiyorlar ki bu ülke de yaşayan herkes haksızlıklardan fazlasıyla payını alıyor.

Sonuç olarak sen vatandaşına sahip çıkmaz sosyal ve ekonomik adaletisağlayacak ve buna paralel olarak hak ve özgürlükleri güvence altına almazsan bir sahip çıkan bulunuyor.

Buna uygun bir söz de TBMM de yazar.

"Adalet mülkün temelidir"

Yani adalet devletin temelidir. Devlet olacaksan önce adaletli olacaksın.

Dipnot: Mülkün eski Türkçe de iki anlamı vardır.

- Gayrı menkul yani taşınmaz mal

diğeri ise ;

-Devlet'tir

Burada kullanılan anlamı devlettir .Mülkü mal anlamında alanlar olabilir diye belirtmek gereği duydum.

Pusula_58 04.02.2013 23:01

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
Sayın nene-hatun yayınladığım yazının Hakan Çelik'e ait olup olmadığı veya açıklama yaptığından bir bilgim yoktu. Ancak şunuda belirtmek isterimki yayınlanan bu yazınında gerçek yönleri oldukça fazla olduğundan haklı bulduğumdan burada paylaşma gereği duymuşumdur.
Elbetteki yıllardan beri bölgede yapılan yanlış uygulamalar yanlış izlenen politikalar olmuştur. Aç insan doğuda da açtır batıdada açtır sonuçta aynı sistem aynı yönetim şeklidir. Deyim yerindeyse "Hırsızın hiç mi suçu yok" Türkiye'de sadece kürt kökenli insanlar yaşamıyorki lazı var gürcüsü var ermenisi gayrimüslümü var şimdi bunlar dağa çıkarak Türk askerini polisini şehit ederek masum insanların canına kıyarakmı hak aramalılar? Devletin tek suçu Atatürk başlatmış ama ömrü yetmemiş bölgede feodal yapıyı yıkmak toprak reformu yapmak aşirettir töredir bu olgudan uzaklaştıramamıştır devlet. Devlet dediğimizde elbetteki iktidara gelen yönetimlerdir her gelen oy kaygısı yüzünden bundan mümkün olduğunca uzak durup bölge aşiret liderelrini dikkate almış ağalık kölelik düzenine bir anlamda göz yummuşlardır.

aktassa 05.02.2013 20:45

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
Naçizane bende fikirlerimi İsmet İnönü ve Atatürk'ün arasında geçen bir olaydan örnek vererek anlatmak isterim...



Başbakan İnönü saat 18.00 sularında Florya Köşkü'nde Atatürk'ü ziyaret etmiş:
- Hayırdır İsmet... Habersiz geldin.
- Paşam, azınlıklar meselesi... Konuyu Meclis'e getireceğiz... Ne diyorsunuz?
- İsmet bugün geç oldu... Yarın sabah erkenden gel, konuşalım.
İnönü çıkınca Atatürk "bütün görevlileri" toplamış:
- Sadece laleler kalsın... Bahçedeki diğer bütün çiçekleri sökün, atın... Derhal.
İsmet Paşa sabah gelmiş, bahçenin "halini" görmüş ve "görevlilere" sormuş:
- Ne oldu böyle?
- Gazi Paşa Hazretleri emrettiler, söktük.
Başbakan İnönü, Cumhurbaşkanı Atatürk'ün odasına girmiş:
- Paşam, bahçenin durumu nedir?
- Azınlıkları söküp attım İsmet.
İnönü "anladım" dercesine başını öne eğmiş:
Atatürk:
- İsmet, ben "Ne Mutlu Türküm Diyene"
sözünü boş yere söylemedim... Kendini Türk hisseden herkes bu vatanın öz evladı... Ben hayatta olduğum sürece bu böyle bilinsin... Ve sakın azınlıklar ile ilgili bir kanun çıkarılmasın.
Büyük Atatürk'ün "verdiği dersi" bugün hâlâ anlayamayanların olması ne kadar
acı.

sivaslınet 06.02.2013 05:47

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
Sayın Aktassa, bir yazı veya fikir ilgi çekip okunduğunda veya irdelendiğinde mantık kullanılmalıdır. Ki, bu özelliğin sende yeteri kadar var olduğunun eskiden beri farkındayım.

Ben de bu gibi yazıları okurum. Ama mantığıma uymayan yönleri mutlaka sorgular, araştırır, ayıklarım.

Şimdi bu yazıyı net'e düşürenlere sormak lazım:

1- Atatürk veya İnönü konuşarak anlaşmaktan aciz insanlarmıydı da, birbirlerine çiçekle, böcekle mesaj veriyorlardı.

2- Yine Atatürk'ün sözünü ırkçılık amacıyla çarpıtanlara şunu da sormak gereikir; Kendisini Kürt, Ermeni, Çerkez vs. gibi görüpte, bu coğrafyada yaşayan insanlarla kardeşçe yaşama niyetinde olan insanlar, kendisini Türk gibi hissetmiyorsa, hissedemiyorsa ne yapılmalı?

3- Bir insanın kendini Türk gibi hissetme hakkı varsa, diğer insanların da kendisini Kürt, Ermeni, Çerkez gibi hissetme hakları var mıdır?

Elbette bu sorulara iki türlü cevap verilecek.. Birincisi bize nasıl ezberlettilerse o şekilde.. İkincisi ise mantık(ilkeli) kullanarak. Hangisini tercih etmeliyiz?

Not: Benim öncelikli her hangi bir etnik takıntım yok.

aktassa 06.02.2013 10:08

Cevap: ''Kürt Açılımı'' Nedir ?
 
Öncelikle hakkımdaki güzel düşünceler için çok teşekkür ederim.
Şimdi konudaki bazı şeyler aslında çok ilgi çekici.
Mesela döneme ait bilemediğimiz şeyşer veya bize yanlış aksettirilen şeylerin olma ihtimali de büyük. İsmet Paşa ile Atatürk'ün aralarının çok iyi olduğu konusu ( özellikle Cumhuriyet sonrası) tartışılan bir konudur. Neden dile getirilmedi? O zaman da Atatürk ( bana göre tabi. Elimde bu konuda şudur diyebileceğim şu an için bir kayıt bulunmamakta çünkü) sağduyulu davranarak işlerin yolunda gitmesi için bazı şeylere göz yumdu.Çok partili hayata geçiş döneminde Cumhurbaşkanının kurulacak partiyi belirlemesi ( İktidarda kendi partisi ve bir işleyişi bulunmasına rağmen) bu partideki başkanları ataması buna örnek olabilir.
Sözle giderilemeyen sorunlar, diğer insanlara belli edilmeden, akıllıca 2 kişi arasında çözülebilir ki bu da akıl gerektiren bir iştir. Olsa olsa Mustafa Kemal'e yakışır görüşündeyim.

Atatürk'ün sözünün ise mantıklı bakıldığında ırkçılıkla alakası yoktur. Tam tersinedir aslında.
"Kendini Türk hisseden herkes bu vatanın öz evladı... " hisseden kelimesi manayı değiştiriyor aslında. Türk olmasına gerek yok gibi bir mana çıkmaktadır buradan.( eğer cümle de harfiyen böyle ise) 1071'den beri Anadoluda karışımlar oldu gitti. Kim nereden bilecek kendisinin ortaasyadan helen o boylardan birisi olduğunu? Cihana hükmederken diğerleri ile ilişkilerimiz de oldu. Araplarla münasebetimiz oldu, karıştık, Ruslarla oldu karıştık, Balkanlarda karıştık.Tarih belgesellerinde bile Türklük ile ilgili konularda geçen karakterlere bakın. Hepsi çekik gözlü, kısa boylu vb. Alakamız mı var? Ama soyumuz oralara kadar dayanıyor. Atatürk'ün bu sözünde ayrımcılık, ırkçılıktan çok bence birleşim var. Kim olursan ol, biz biriz ve buyuz diyor.
Bir insanın kendisini Türk hissetme hakkı olduğu gibi diğerlerinin de başka şeyler hissetme hakkı elbette vardır. Var da. Adamlar senin askerini polisini şehit ediyorlar, meydanda bomba patlatıyorlar, mahkemeye gelince ben Kürt'üm. Benim dilim Kürtçe , ben sadece Kürtçe konuşurum diyor. Mahkeme eywallah diyor, talep yerine getiriliyor, gündemde o kadar önemli konu varken birden bu konu meclise geliyor, 2 haftada yasa çıkıyor, adam duruşmasında Kürtçe konuşuyor. ( Bu şahıs T.C. deki bir üniversitede Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitiren bir Türkçe Öğretmenidir) Buna rağmen ben Kürdüm, eziliyorum, burada mutsuzum deniliyorsa, bu şımarıklıktır. Herkese kolayca söylenmemesi gerekirse de bu tip insanlara söylenecek şey " Ya sev, ya terket" tir. Maksat üzüm yemek değil, bağcııyı dövmek çünkü. Ben Kürdüm, eyvallah. Ben baskı altındayım, bana yardım. Eyvallah. Bana yatırım yapılmıyor, işim yok para ver bana. Eyvallah. Çocuk başına 150TL. Ben vergi vermem, elektrik faturası da ödemem. Eyvallah. Ben kendi devletimi kuracağım. Bana istediğim toprakları ver. ( Oldu. Uzanayım şuraya da çıplak?)

Eğer kişi TC hüviyetini taşıyorsa, kökeni ne olursa olsun, Türktür. İspanyada türkiyedeki tavizler verilse, şu an 5'e bölünecek. Galler vb. konumlarını zaten en az benim kadar bilirsiniz. Amerika? En somut örneği o dur aslında. Elinizde ABD vatandaşlığı kimliği olsun, çıkın meydanlarda ABD polisine taş atın, sokak ortasında polisi öldürün, okul basıp öğretmen kaçırın, sonra da pişkin pişkin ben kendimi ABD'li hissetmiyorum. Bana toprak vereceksin. Kendi devletimi kuracağım deyin bakalım ne oluyor? İdam edilmez veya ömür boyu hapse mahkum edilmez iseniz yapılacak şey sizi tekrar girmemecesine ülkeden kovmak olacaktır. Her fırsatta da örnek aldığımız ABD'nin bu yönünü neden örnek almayız bilemedim. Biz mi çok demokratiğiz? ABD Saddamı yakaladı, Kurban Bayramı gününü bekledi ve o gün herkesin gözü önünde sallandırdı. Bin Ladin'i buldu delik deşik etti.
Bize de Apoyu verdi. Besleyin bunu dedi. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu derim ben.


WEZ Format +2. ?uan Saat: 07:08.

Powered by: vBulletin. Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.


Copyright © - Bütün Haklar Sivaslilar.net'e aittir.