![]() |
Cevap: GÜNÜN FIKRASI
[B]Adamın biri uçağa biner ve uçak ilerledikten sonra adamın canı su ister.Ve haotestesi çağırır hostes gelir.
-Buyrun efendim ne istediniz. Adam 1 bardak su ister hostes suyu getirmeye gider ve bakarki su bitmiş pilotun yanına gider ve durumu anlatır pilot da derki. -Kızım sen şişeye işe götür. Hostesde çişini yapar ve götürür adam içip -Oooh bee.Der ve aradan birkaç dakika sonra tekrar hostesi çağırır ve yine su ister hostes tekrar pilota giderek durumu anlatır pilot -Bu seferde erkek işesin. Der ve erkek bardağa çişini yapıp adama götürür adam içip 'hımm! yapar. derki -Bu suyun tadı biraz deyişik birazdan içtiyim daha güzeldi. Host'ta şu cevabı verir -Tabiki amca o kuyu suyu, bu boru suyu.[/B] |
Cevap: GÜNÜN FIKRASI
[B]Adamın biri yeni ulaştığı otele kaydını yaptırır.
Odasına girdiğinde masada bir bilgisayar görür ve karısına e-mail atmaya karar verir. Fakat yazdığı mesajı farkında olmadan yanlış bir adrese gönderir.... Tam bu sırada farklı bir yerde kadın, kocasının cenaze töreninden evine yeni dönmüştür ve bilgisayarındaki maili görür,arkadaşlarından geldiğini düşündüğü maili okuyunca olduğu yere yığılıp kalır. Odaya giren annesi yerde yatan kızını ve ekrandaki mesajı görür. -Kime : Sevgili karıma Konu : Yeni ulaştım. Tarih : 16 Mayıs 2004 Benden haber aldığına şaşıracağından eminim. Burada bilgisayar var ve sevdiklerimize e-mail gönderebiliyoruz. Buraya yeni ulaştım ve kaydımı yaptırdım. Her şey yarın senin buraya geleceğini düşünülerek hazırlanmış. Seninle buluşmayı dört gözle bekliyorum. Umarım benim gibi sorunsuz bir yolculuk geçirirsin. Not : Burası çok sıcak. [/B] |
Cevap: GÜNÜN FIKRASI
[B]Hakim sanığa sormuş:
-Uluslararası kaçakçılık suçu ile suçlanıyorsun. Tüm deliller aleyhine. Söyleyecek bir şeyin var mı? Sanık boynunu bükmüş ve, -Aman hakim bey, demiş.. Ben Fenerbahçeliyim. Uluslararası ne gibi bir faaliyetim olabilir ki?[/B] |
Cevap: GÜNÜN FIKRASI
[B]Bir gün Haydar isimli bir adam kız arkadaşıyla buluşmak için restorana gitmiş oturup kızı beklemeye başlamış bi bakmış ki 2-3 masa ileride Kadir İnanır gitmiş yanına
- Kadir ağabey bir imza alabilir miyim? demiş Kadir İnanır: - Tabi. demiş vermiş imzayı adam gitmiş oturmuş yerine bi kaç dakika geçmiş Haydar kalkmış yerinde - Kadir ağabey birazdan kız arkadaşım gelecek geçerken bir selam verirmisin ya karizma olur. demiş Kadir İnanır: - Tamam olur.demiş ardından adam dayanamamış kalkmış yerinden yine - Kadir ağabey be yanımızdan geçerken selam verip iki muhabbet edermisin ya çok sağlam karizma yaparız demiş Kadir İnanır: - İyi tamam hadi geç otur yerine ben giderken uğrarım sizin masaya demiş. Adamın kız arkadaşı gelmiş oturmuşlar muhabbet ederken Kadir İnanır gelmiş - Haydar naber abi? demiş Haydar: - Kadir bi s*kt*r git ya....[/B] |
Cevap: GÜNÜN FIKRASI
[B]Sabah anne, oğlunun odasına girdi ve onu uyandırdı. "Haydi oğlum, uyan artık. Okula geç kalacaksın..." Oğlu, yarı açık gözlerle annesine baktı ve uykulu bir sesle "fakat anne, bugün okula gitmek istemiyorum" dedi. Anne, oğlunun isteğine karşı çıktı: "Okula neden gitmek istemiyormuşsun bakayım?" dedi. "İki ciddi neden söyle bana..." Oğlu bir yandan esnerken, bir yandan da annesini yanıtladı: "Okuldaki tüm öğretmenler benden nefret ediyorlar, biiir... Tüm öğrenciler de nefret ediyorlar, ikiii... Bu iki ciddi nedenim yeter mi, anne?" Annesi oğlunun nedenlerini geçerli bulmadı; "bunlar okula gitmemen için neden olamaz" dedi. "Şimdi hemen kal ve çabuk hazırlan..." Bu kez oğlu iki ciddi neden göstermesini istedi annesinden: "Sen de bana, okula kesinlikle gitmemi gerektirecek iki ciddi neden gösterebilir misin, anne?" dedi. Sabrı tükenme noktasına gelen anne, oğlunun üstündeki yorganı hızla çekti ve oğlunun istediği iki ciddi nedeni ondan sonra açıkladı: "Birinci ciddi neden, 52 yaşında koskoca bir adamsın..." dedi şöyle devam etti: "İkinci ciddi neden ise, sen okulun müdürüsün, oğlum..."[/B]
|
Cevap: GÜNÜN FIKRASI
[B]Bir adam kitap okurken ölmüş.
Neden ? - Satır başına gelmiş. [/B] |
Cevap: GÜNÜN FIKRASI
[B]3 bit bir gün bir kadının göbeğinde toplanmışlar. Bitlerden birisi demiş ki;
-Biriniz yukarı biriniz arka tarafa, ben ise aşağıya doğru gideceğim. Yarım saat sonra aynı yerde buluşalım ne gördüğümüzü birbirimize anlatırız demiş. Yarım saat sonra buluşmuşlar. Yukarı çıkan bit; -Yukarıda 2 tane dağ vardı kocamandı çıka çıka bitiremedim, yoruldum geri döndüm. İkinci bit; -Ben ise koskocaman 2 dağ arasında sıkıştım kaldım, birde zort diye bir sesten sonra bir koku geldiki sormayın demiş. Üçüncü bite sıra gelince eee sen niye böyle sırıl sıklamsın demişler başlamış anlatmaya. -Aşağıya inince bir ormanın içinde kayboldum, derken karşıma kocaman bir yılan çıktı, neyseki bir mağra buldum ve içine saklandım, gitti geldi yakalayamadı, gitti geldi yakalayamadı derken bir süre böyle devam etti... -Baktı olacak gibi değil tükürdü kaçtı pezevenk...!![/B] |
Cevap: GÜNÜN FIKRASI
[B]Ahmet sarayın hizmetkarlarından biri.. Yıllardır Kraliçeyi görür ve onun gögüslerine hayran olurmuş.. Artık bir saplantı halini almış Kraliçenin gögüslerine dokunmak, öpmek.. Tüm cesaretini toplayıp harem ağasına açılmış..
- ''Bana sultanın memelerini koklat.. Ömür boyu biriktirdiğim bin altın senin'' demiş.. Harem ağasının aklı yatmış bu karlı işe.. Kenar mahallelerde tanıdığı bir simyacı, büyücü karışımı bir kadın varmış.. Ona gidip bir losyon hazırlatmış ve bu losyonu, sultanın o gün banyodan sonra giyecegi korsaya iyice sürmüş.. Sultan çıplak tenine korsayı takınca, losyon etkisini hemen göstermiş. Memeleri yanğın yeri gibi yanmaya başlamış.. Saray doktorları merhemlerle, ilaçlarla çare bulamamışlar.. Sultan acıdan, kaşıntıdan, yanmadan ölecek.. Harem ağası ortaya çıkmış ve padişaha; - ''Saray hizmetkarlarından Ahmet, derdinize derman olabilir. Onun salyası, herşeye iyi geliyor. Tek çare, Ahmed'in dili Kraliçemizi ancak o kurtarır, eğer izin verirseniz'' demiş.. Padişah çaresiz çağırmış Ahmed'i hareme.. Ahmed bir saate yakın sultanla yalnız kalıp muradına ermiş... Ne var ki söz verdigi halde 1000 altını harem ağasına vermeye yanaşmamış.. - ''Bu olayı açıklarsan ikimizin de kellesi gider bunu göze alamazsın, Hadi bakalım, çek arabanı''.. demiş. harem ağasına.. Çok kızmış harem ağası.. Öyle kızmış ki.. Ertesi gün aynı yakıcı losyonu padişahın, banyodan sonra giyeceği donuna iki kat sürmüş.....[/B] |
Cevap: GÜNÜN FIKRASI
[B]Temel askerligini yunan sınırında yapıyormuş.
Temel'in canı çok sıkılıyormuş. Yunan'a bir ıslık çalmış elleriyle "Havacı mısın?" işareti yapmış,Yunan aldırmamış. Bir ıslık çalmış elleriyle "Karacı mısın?" işareti yapmış, Yunan aldırmamış. Bir ıslık daha çalmış "Denizci misin?" anlamında yüzme işareti yapmış, yunan aldırmamış. Bir ıslık daha çalmış. El haraketi yaparak "Topçu musun?" demiş, yunan aldırmamış. Bir ıslık daha çalmış "Gözcü müsün?" anlamında dürbün işareti yapmış, yunan aldırmamış. Nöbetler degişmiş sıra yine Temel'le Yunan'a gelmiş. Yunan'a hadi sınıra git demişler yunan da: - "Ben oraya gitmem. Orada bir deli türk askeri var, bana hava kararınca yüzerek gelip sana bir koyacam gözlerin fırlayacak diyor.."[/B] |
Cevap: GÜNÜN FIKRASI
[B] Kurusun
Bir gün doktorlar, tımarhanede yaptıkları araştırmada en akıllı deliyi seçeceklermiş. Bir gün delilerden biri bahçede bulunan havuza düşmüş ve boğulmak üzereymiş. Delilerden biri havuza düşen arkadaşını kurtarmaya çalışmış. Bunu gören doktorlar arkadaşını kurtaran deliyi yanlarına çağırmışlar ve "seni en akıllı seçiyoruz" demişler. Doktorlardan biri: "Peki kurtardığın arkadaşını çağır da sana teşekkür etsin" demiş. Deli: "Gelemez ki!" Doktor: "Neden gelemezmiş?" Deli: "Çünkü kuruması için onu astım!" [/B] |
Cevap: GÜNÜN FIKRASI
[B] Hristiyan ve Yahudi
Roma'da dünyaca ünlü San Pietro Kilisesi'nde büyük bir pazar ayini... Görkemli bir dinsel tören.. Papa bile katılıyor. Koskoca meydan mahşer yeri gibi. Kilisenin içi de dışı da tıklım tıklım. Bu arada kilise kapısında iki adam özellikle dikkati çekiyor. Ikisinin de boynunda kocaman birer levha asılı. Birinde "Ben koyu bir Hristiyanım, lütfen bana yardım ediniz" yazılı. Ötekinde ise sadece "Ben koyu bir Yahudiyim" yazıyor. Tabii ki kiliseden çıkanlar Hristiyan olduğunu ifade eden adama yanaşıyorlar ve ellerini ceplerine atıp cömertçe bir şeyler veriyorlar. Yahudi olduğunu ifade eden adamda ise siftah yok. Bu arada kiliseden çıkan iyi niyetli biri "Yahudiyim" yazısı taşıyana sokuluyor. "Bana bak kardeş" diyor, "..dürüstlük iyi bir şey, ama binlerce Hristiyan kiliseden çıkarken, senin Yahudi olduğunu böyle aleni olarak ifade etmen kanımca hiç de akıllıca bir hareket değil. Bak kimse sana para da vermiyor zaten.. Bence çıkar o yazıyı boynundan, sen de şu Hristiyan gibi..." deyince; boynunda "Yahudiyim" yazılı adam "Hristiyanım" yazılı olana dönüp sesleniyor: - Heey! Salamon! Herife bak be! Gelmiş bize ticaret öğretiyor.. [/B] |
Cevap: GÜNÜN FIKRASI
[B] Hristiyan ve Yahudi
Roma'da dünyaca ünlü San Pietro Kilisesi'nde büyük bir pazar ayini... Görkemli bir dinsel tören.. Papa bile katılıyor. Koskoca meydan mahşer yeri gibi. Kilisenin içi de dışı da tıklım tıklım. Bu arada kilise kapısında iki adam özellikle dikkati çekiyor. Ikisinin de boynunda kocaman birer levha asılı. Birinde "Ben koyu bir Hristiyanım, lütfen bana yardım ediniz" yazılı. Ötekinde ise sadece "Ben koyu bir Yahudiyim" yazıyor. Tabii ki kiliseden çıkanlar Hristiyan olduğunu ifade eden adama yanaşıyorlar ve ellerini ceplerine atıp cömertçe bir şeyler veriyorlar. Yahudi olduğunu ifade eden adamda ise siftah yok. Bu arada kiliseden çıkan iyi niyetli biri "Yahudiyim" yazısı taşıyana sokuluyor. "Bana bak kardeş" diyor, "..dürüstlük iyi bir şey, ama binlerce Hristiyan kiliseden çıkarken, senin Yahudi olduğunu böyle aleni olarak ifade etmen kanımca hiç de akıllıca bir hareket değil. Bak kimse sana para da vermiyor zaten.. Bence çıkar o yazıyı boynundan, sen de şu Hristiyan gibi..." deyince; boynunda "Yahudiyim" yazılı adam "Hristiyanım" yazılı olana dönüp sesleniyor: - Heey! Salamon! Herife bak be! Gelmiş bize ticaret öğretiyor.. [/B] |
||TERZİM||
[CENTER][url=http://www.imagehosting.com/][img]http://img237.imageshack.us/img237/6545/19344237619251113131775.jpg[/img][/url][/CENTER]
[FONT="Comic Sans MS"][COLOR="DimGray"][CENTER]Bir bilgeye sormuşlar: "Efendim, dünyada en çok kimi seversiniz? "Terzimi severim," diye cevap vermiş.Soruyu soranlar şaşırmışlar: "Aman üstad, dünyada sevecek o kadar çok kimse varken terzi de kim oluyor? O da nereden çıktı? Neden terzi?" Bilge, bu soruya da şöyle cevap vermiş: "Dostlarım, evet ben terzimi severim. Çünkü ona her gittiğimde, benim ölçümü yeniden alır. Ama ötekiler öyle değildir. Bir kez benim hakkımda karar verirler, ölünceye kadar da, beni hep aynı gözle görürler...[/CENTER][/COLOR][/FONT] |
? ? ?
[CENTER][url=http://www.imagehosting.com/][img]http://img99.imageshack.us/img99/7746/79990390.jpg[/img][/url]
[FONT="Comic Sans MS"][COLOR="DimGray"]Genc bir cift, yeni bir mahalledeki yeni evlerine tasinmislar. Sabah kahvalti yaparlarken, komsu da camasirlari asiyormus. Kadin kocasina ' Bak, camasirlari yeterince temiz degil, camasir yikamayi bilmiyor, belki de dogru sabunu kullanmiyor.' demis. Kocasi ona bakmis, hicbir sey soylememis, kahvaltisina devam etmis.Kadin, komsusunun camasir astigini gordugu her sabah ayni yorumu yapmaya devam etmis. Bir ay kadar sonra, bir sabah, komsusunun camasirlarinin tertemiz oldugunu goren kadin cok sasirmis 'Bak' demis kocasina ' Camasir yikamayi ogrendi sonunda, merak ediyorum, kim ogretti acaba ? [B]''Ben bu sabah biraz erken kalkip penceremizi sildim' diye cevap vermis kocasi[/B].[/COLOR][/FONT][/CENTER] |
Cevap: ? ? ?
güzel bi fıkraydı eline sağlık teşekkürler paylaşım için.
|
Cevap: ? ? ?
güzellllllllll teşekkürler :D:D
|
Cevap: ||TERZİM||
aaaaaaaaaa harika bir paylaşım kardeşim çok teşekkür ederim payalaşım için sağol.
|
Cevap: ? ? ?
hee gı gendi camının kiri gormüyorda elin çamaşırına gusur buluyor sıracalı.
|
Cevap: ||TERZİM||
[B]Paylaşım
İçin teşekkür ederim.[/B] |
Cevap: ||TERZİM||
Değişik ve güzel bir kıyaslama teşekkürler....
|
Cevap: ? ? ?
''Ben bu sabah biraz erken kalkip penceremizi sildim' diye cevap vermis kocasi
[B]son cevap güzel olmuş.:)[/B] |
Cevap: GÜNÜN FIKRASI
[B][FONT="Arial Black"][COLOR="Red"] 5 para etmez
Bir sivassporlu taraftar ile bir 8 taşlı taraftar maça gitmek için taksi ye binerler bu arada sivassporlu taraftarı 8 talı sen beş para etmezsin der.diğeride ona karşılık verir asıl sen beş para etmezsin sonunda 4 eylül stadına gelirler. sivassporlu taksiciye sorar : - ne kadar taksici : - 5 ytl sivassporlu taraftar : - peki bu olmasaydı kaç para alırdın ? taksici : - yine 5 ytl der... sivassporlu taraftar 8 taşlıya döner ve der ki : - gördün mü 5 para etmezsin...[/COLOR][/FONT][/B] |
Cevap: GÜNÜN FIKRASI
[B]İ TURİST TRABZONA GELİR TEMELLE KARŞILAŞIR VE SORAR ;[/B]
BURANIN ERKEKLERİNDE NEDEN HEP BIYIK VAR TEMEK CEVAP VERİR ::: BİZ ÖNEMLİ BULDUĞUMUZ ŞEYLERUN ALTINU ÇİZERUZ DA =)))))))) |
Cevap: GÜNÜN FIKRASI
[B][FONT="Arial Black"][COLOR="DarkOrchid"] Ayı neye basıp düşüyor
Adamın biri eski bir macerasını kahvede arkadaşlarına anlatıyordu.Macera şöyleydi: -"Ben dağa çıkmıştım.Önüme bir anda kocaman bir ayı çıktı.Ben kaçmaya başladım.Ayı beni kovalıyor ve bana daha çok yaklaşıyordu.Ayı tam pençeyi yapıştırcak , kayıp düşüyordu.Bu 2-3 kez oldu böyle." Kahve de oturan adamlardan biri şöyle dedi: "Abi ben olsam altıma yapardım. Adam cevap verir. Sen neye basıpta düşüyor sanıyorsun!!!"[/COLOR][/FONT][/B] |
Cevap: GÜNÜN FIKRASI
[B]lamba
temel yolda gördüğü eski püskü bir lambaya bir tekme sallar.Lamba10,20 metre ileriye gider ve lambanın içinden bir cin çıkar cin:dile benden ne dilersen!temel:özür dilerim[/B] |
Cevap: GÜNÜN FIKRASI
[B][COLOR="Olive"] [COLOR="Black"]Pantolon [/COLOR]
Öğretmen çocuğa sormuş, 'Oğlum elini pantalonun sağ cebine attın ve bir 10 milyon lira çıkarttın, sol cebinden de 5 milyon lira çıktı. Senin şimdi neyin var? Öğretmen çocuğun '15 milyon liram var' cevabını vermesini beklerken Çocuk cevap vermiş 'Her halde üzerimde başka birinin pantalonu var!'[/COLOR][/B] |
Cevap: GÜNÜN FIKRASI
[B]Pilot Temel[/B]
Pilot Temel telsize var gücüyle bagiriyordu : - "Ula, sag motor bozuldu. Düseyrum, düseyrum. Meydey düseyrum. Kule düseyrum." Kule hemen cevapladi : - "Mesaj anlasildi. Yerinizi bildirin, yerinizi bildirin." Temel gayet ciddi : -"Pilot kabini, öndeki sol koltuk, pilot kabini, öndeki sol koltuk." |
Cevap: GÜNÜN FIKRASI
[B][FONT="Arial Black"][COLOR="Purple"] Erzurumlu bilgisayar kullanırsa
Bir işyerine bilgisayar ve stok programı satılır. Teknik servis elemanı bilgisayarı işyerine kurduktan sonra stok programının kullanımı ile ilgili bilgi verir ve ayrılır. Aradan bir iki saat geçer, işyerinden telefon: -"Kardeşim sizin anlattığınız gibi yapirem fakat program düzgün çalışmiir." Teknik servis elemanı sorar: -"Nasıl yapıyorsunuz?" -"Senin anlattığın gibi." -"Hata ne?" -"Yazdığım bilgiler kaydetmeme rağmen saklanmir." -"İşlem basamaklarını tek tek anlatın." -"Tamam" diyor ve başlıyor anlatmaya... "Programı açirem. Malın adı bölümüne adını, adedi bölümüne adedini, birim fiyatını vb. yazirem. Hepsini yazdıktan sonra senin anlattığın gibi kayıt bölümüne basirem. Ekrana bir yazı geliyir: Kaydetmek ister misiniz? E/H yazısı çıkir. Ben de diyirem Hee..." [/COLOR][/FONT][/B] |
Cevap: GÜNÜN FIKRASI
[CENTER][B][I][COLOR=red]Gazete[/COLOR][/I][/B]
[B][I][COLOR=#ff0000][/COLOR][/I][/B] [B][I][COLOR=red]Temel bir dağ başında oturuyormuş ve en büyük zevki günlük gazete okumakmış fakat çok da tembel olduğundan ve gazete alabileceği tek yer, oturduğu dağın eteğindeki bakkal olmasından dolayı bu iş için hep Fadime’yi gönderirmiş.[/COLOR][/I][/B] [B][I][COLOR=#ff0000][/COLOR][/I][/B] [B][I][COLOR=red]Fadime bir gün bu durumdan sıkılmış ve pazartesi günü 7 tane o günün gazetesinden almış. Pazartesi günü bir gazete verip diğerlerini saklamış. [/COLOR][/I][/B] [B][I][COLOR=#ff0000][/COLOR][/I][/B] [B][I][COLOR=red]Ertesi gün Temel gazete isteyince bir önceki gün aldığı gazetelerden birini “Ben çıkıyorum” deyip işlerini hallettikten sonra çıkarıp vermiş. Bir sonraki gün de aynı şekilde yine Temel gazete istemiş. [/COLOR][/I][/B] [B][I][COLOR=red]Fadime yine işlerini halledip Temel’e gazeteyi vermiş. Perşembe günü de yine Temel gazete istemiş. Fadime yine vermiş. Akşama doğru Temel Fadime’yi çağırıp; “Fadime,” demiş. “Dünyada ne salak insanlar var; dört gündür aynı adam aynı yerdeki ağaca arabasını çarpıyor.”[/COLOR][/I][/B][/CENTER] |
Cevap: GÜNÜN FIKRASI
[B] Ölü Adam
3 Arkadaş yolda yürürlerken kestirme bir yol bulmuşlar.Bu kestirme yol mezarlıktan geçiyormuş.3 arkadaş mezarlıktan yürürken tak tak sesleri duymuş. Hayalet olduğunu düşünen bu 3 arkadaş titreye titreye ilerlemeye devam etmiş.Biraz daha yürüdükten sonra ileri de bir taşa elindeki çekiçle vuran yaşlı bir adam görmüşler.Adamın yanına gelip: - Amca ne yapıyorsun.Korkuttun bizleri. Adam: - Adımı yanlış yazmışlar da [/B] |
Cevap: GÜNÜN FIKRASI
[B][COLOR="Navy"]Adamın bağırsakları bozulmuştu. Telaşla boş bir kabin buldu ve hacetini giderirken yan taraftan hoş bir ses duydu,
- MERHABA - merhaba dedi birazda şüphe ile - NASILSIN ? - şimdi biraz daha iyiyim. -NE YAPIYORSUN ? -kakamı yapıyorum diye cevapladı. birazda tuvalette yapılabileceklerin az seçenekleri ile -HAYATIM TELEFONU KAPAYALIM TUVALETTEKİ BİR GERZEK SANA SORDUKLARIMA CEVAP VERİYOR[/COLOR][/B] |
Cevap: GÜNÜN FIKRASI
[B][COLOR="DarkRed"]cenaze namazı [#34502]
birgün temelin annesi ölmüş temele sormuşlar niye namaz kılmeysun temel ben cenaze namazı kılmasını bilmeyrum demiş 15 gün sonra kaynanası ölmüş temel en önde namaz kılıyomuş temele hani sen cenaze namazı kılmasını bilmiyordun demişler temel bu cenaze namazı deyildür bayram namazudur demiş.[/COLOR][/B] |
Cevap: GÜNÜN FIKRASI
[B][COLOR="DarkRed"]cenaze namazı [#34502]
birgün temelin annesi ölmüş temele sormuşlar niye namaz kılmeysun temel ben cenaze namazı kılmasını bilmeyrum demiş 15 gün sonra kaynanası ölmüş temel en önde namaz kılıyomuş temele hani sen cenaze namazı kılmasını bilmiyordun demişler temel bu cenaze namazı deyildür bayram namazudur demiş.[/COLOR][/B] |
Cevap: GÜNÜN FIKRASI
[COLOR="DeepSkyBlue"][FONT="Arial Black"]Maçin bitiminden sonra herkes stadyumdan çikmak için kapiya hucum etti. Umut kolay yolu seçti ve duvardan atladi. Görevli seslendi
- Geldigin yerden çikamaz misin? cevapladi : - Zaten öyle yapiyorum.[/FONT][/COLOR] |
Cevap: GÜNÜN FIKRASI
Kayseri`li bir adamın bir çocuğu varmış.
Bir gün çocuk babasından 500 bin istemiş. Babası da ne 400 bin mi ne yapacaksın 300 bini,200 bin yetmez mi, al şu 100 bini der ve 50 bin lira verir. |
Cevap: Günün fıkrası
Adamın biri gazete okurken gazetede bir haber ilgisini çeker. Mutfakta olan hanımına bağırır;
— Hanım hanım gel! Bak gazetede ne yazıyor? Kadın işini yarım bırakır gelir; — Ne oldu? — Bak diyor ki kadınlar günde ondörtbin cümle kuruyorlarmış, erkeklerde yedibin….Gördün mü bilim bile sizin ne kadar geveze olduğunuzu kanıtla...mış.. Kadın kocasına döner; — Tabi, sizin gibi beyinsizlere bir lafı iki kere anlatırsak, sizin iki katı cümle kurulur... Adam karısına döner ve şaşkın şaşkın; — Ne dedin sen? |
Cevap: Günün fıkrası
ihihii işine gelmemiş bey amcanın:D
güzel fıkraydı abla :D |
Cevap: Günün fıkrası
Temel'in annesi ölmüş. Cenaze namazında bir kenarda duruyormuş. Soranlara: -Pen cenaze namazi kilmasini pilmeyrum" diyormuş. Bir müddet sonra kayınvalidesi ölmüş. Namazda Temel'i en ön sırada görenler: -Hani sen çenaze namazi pilmezdun? -Pu çenaze namazu tegil çi, payram namazu.
|
Cevap: Günün fıkrası
benim adama anlatmam lazim bayilacak agzina saglik hasret
|
Keloğlan Denizler Padişahına Karşı
[SIZE="2"][B]Bir Keloğlan varmış. Bu Keloğlan'ın saçı yokmuş ama aklı çokmuş. Herkesle fikir yarıştırmayı sever, bunu bir oyun haline getirirmiş. Kendi köyü Alaca, komşu köyler Bulaca, Kulaca ve Suluca'da yapılan düğünlere davet edilir ve akıl-fikir yarışmalarında ilk sırayı kimselere bırakmazmış. Mümkün mü Keloğlan'la akıl-fikir yarıştırmak? Keloğlan sorusunu sordu muydu yarışmacılar dilsiz kesilirmiş.
Bulutlar yere inse, yer göğe çıksa, insanlar hangi katta bulunurlar? Yanan bir ateşin dumanı görünmese bunu kim anlar? Eller ayaklarla yer değiştirse yürümek nasıl olurdu? Asıl adı İbrahim olan Keloğlan, zekasının çokluğuyla her zaman öğünen denizler padişahı ile akıl-fikir yarıştırmak için, yola çıkmış. Keloğlan yolda iki adama rastlamış. Adamlar, hararetli bir şekilde tartışmaktaymış. Keloğlan bir süre adamların tartışmasını izledikten sonra, araya girmiş: “ Durun ağalar, etmeyin, eylemeyin. Şu koca dünyada, bu dağ başında neyi paylaşamazsınız? “ Keloğlan’ın araya girmesiyle adamlar sakinleşmiş. Adamlardan biri, Keloğlan’a sormuş: “ Arkadaş, nerelisin, adın ne? “ Keloğlan: “ Şu dağın ardında kalan Alaca köyündenim. Herkes, bana Keloğlan der. Söyleyin bakalım ağalar, nereden gelir, nereye gidersiniz? Adınız nedir, bir öğrenelim. “ Adamlardan biri: “ Keloğlan adını duymuşluğum vardı. Benim adım Hacivat, kardeşliğimin adı Karagöz’dür. “ “ Vay, Hacivat ve Karagöz!.. Ben de sizin adınızı duymuştum. Nükteli konuşmalarınızla etrafınızdakileri güldürürmüşsünüz “ diyen Keloğlan, iki ayrılmaz dostla kucaklaşmış. Daha sonra Karagöz sormuş: “ Keloğlan, sen köyünden çok uzaktasın. Nereye böyle? “ Bunun üzerine Keloğlan, olanı-biteni anlatmış ve sonunda, denizler padişahı ile akıl-fikir yarıştırmak için yola çıktığını söylemiş. Keloğlan sözlerini tamamladıktan sonra Hacivat karşısına dikilmiş: “ Be Keloğlan, sende hiç akıl yok mudur? Denizler padişahını ben de bilirim. Akıl-fikir yarışında beni yeneni altına boğarım der ama kimseye beni yendin, al bir çuval altını demedi, kimseyi altına boğmadı. O’nun boğdurması başka türlü. Cellâtlarının eline düşenin vay haline. “ Karagöz’ün de kızgınlıkta Hacivat’tan aşağı kalır yanı yokmuş: “ Bre kellerin padişahı.. Biz Hacivat’la ikimiz senin emrindeyiz. Yeter ki, o kötü fikrinden vazgeç. Bak yirminde varsın, yoksun. Hayatının baharındasın. Gel gitme. “ Karagöz ile Hacivat uzun süre dil dökmüşler fakat Keloğlan’ı vazgeçirmek ne mümkün? Rüzgâr diyormuş da fırtına demiyormuş. Hayalin gerçeğe, masalın efsaneye karıştığı bir anlık zaman diliminde aniden Hacivat’ın yüz hatları gerilmiş, kaşları çatılmış ve konuşmaya başlamış: “ Bak Keloğlan, hiç kimse kazanma ihtimalinin sıfır olduğu bir şans oyununa parasını, bir ölüm oyununa hayatını koymaz. Karagöz’le beni az buçuk tanıdın. Yalan nedir bilmeyiz, doğruluktan şaşmayız, sırrını sırrımız bilir, kimselere açmayız. Hayatını ortaya koyduğuna göre, bu Denizler Padişahı senin tanıdık veya akrabana mı bir zarar verdi? “ Hacivat’ın kararlı konuşması üzerine, çocukluğundan beri beynini kemiren sırrı, Keloğlan gözyaşları içinde anlatmaya başlamış: “ Anam anlattıydı. Babamın adı Mehmet’miş. Köylüymüş ama çok zekiymiş. Ben küçük bir çocukken, babamın çok zeki olduğunu duyan denizler padişahı babamı sarayına akıl–fikir yarıştırmak için, davet etmiş. Gidiş o gidiş. Babamın kendinden daha akıllı olduğunu gören zalim, babamı boğdurtmuş. Ben şimdi gidip de, o zalimden babamın intikamını almaz mıyım? Bir de şöyle bir durum var. Dikkat ettim, halk arasındaki konuşmalarda padişah, kral, imparator, şah, sultan diyorlar, o kadar zalimler var ki aralarında. Zindanlar haksız yere işkence gören, karanlık ve nemli taş odalarda ömür törpüleyen insanlarla dolu. Olur mu böyle şey? Padişahın biri, ordusunu toplayıp, kendi halinde yaşayan, iyi insanlarla dolu bir ülkeye saldırıyor, yüzlerce, binlerce insanın ölümüne sebep oluyor. Sonra ne oluyor, ülkesine yeni topraklar kattı, topraklarını genişletti. Böyleleri büyük padişah, büyük kral namıyla anılıyor. Kızıl saçlı, kızıl sakallı bir korsan olan denizler padişahı da gelecekte büyük padişah olarak anılacaksa yazıklar olsun. “ Bunun üzerine Hacivat: “ Dediğin doğru, Keloğlan. Benim de dikkatimi çeker bu durum. Şu el yazması kitaplar. Yüzyıllar öncesinden kalanlar var. Tarih kitaplarında hep savaşlar var. Tarih, savaş demek olmamalı. Tarih kitaplarından savaşı çıkarın, geriye Karagöz ile Hacivat kalır. Öyle değil mi Karagöz’üm? “ Karagöz: “ Sen ne diyorsun, Hacivat? Bir savaşı sevmeyiz. İnsanlar neden bizi tarih kitaplarına yazsınlar. “ Onların aralarındaki bu konuşma su gibi akıp gitmiş. Daha neler konuşmuşlar, neler. Özellikle babasından bahsederken, Keloğlan’ın, yıllardır için için yana bir volkanken aniden patlaması, yüzyıllardır süregelen bir yanlışı doğruluyor nitelikte miymiş? Düşüncede bütünlük sağlamak, aralarında fikir birlikteliği kurmalarına neden olacak, Keloğlan’ın yanına Karagöz ile Hacivat’ı katacak, yakındaki bir çiftlik sahibi onlara üç at satacak, fazla eğlenmeden yola çıkılacak, aradan günler, haftalar geçecek, denizler padişahının ülkesine giriş yapılacak, deniz kenarında, sarp kayalıklar üstündeki zalimin sarayına varılacak ve hoş geldin, beş gittin huzura çıkılacakmış. Artık Keloğlan, denizler padişahının huzurunda, Karagöz ile Hacivat salonun bir köşesinde seyirciler arasındaymış. Biraz sonra denizler padişahının davudi sesi salonda yankılanmaya başlamış: “ Benimle akıl–fikir yarıştırmak için, gelen sen misin? Adın Keloğlan’mış. Saçı yok olanın aklı da yok derlerdi de inanmazdım. Aklın olsa, şu kadarcık halinle, benim gibi heybetli bir padişahın karşısına çıkar mıydın? “ Bu soruya Keloğlan şu cevabı vermiş: “ Padişahım, saçım yoktur ama aklım çoktur. Şu kadarcık değil de, bu kadarcık olsaydım, bu salona sığmaz, dışarı taşardım. “ Denizler padişahı, Keloğlan’dan böyle bir cevap beklemediği için, sağına, soluna bakınmış. Salondaki bütün başlar öne eğilmiş. Keloğlan ise, dimdik karşısında duruyormuş. Başı dik, alnı açıkmış. Cesurmuş. Sorulacak her soruya karşılık verebilecek gibi görünüyormuş. Denizler padişahı kaşlarını çatıp, Keloğlan’a doğru sert bir bakış fırlatmış. Keloğlan oralı olmamış. Bunun üzerine denizler padişahı ayağa fırlarken, bağırmış: “ Rezil herif, hemen diz çök karşımda. “ “ Padişahım, olur mu? Bu bir yarışma. Benim işime karışma. Şartlar eşit olacak ki, tadı çıksın; Keloğlan’ın kel başında saç çıksın. Hem sen şimdi padişahlığı boş ver, bir soru sorayım da bana akıl ver. Bu elimde yok, bu elimde de yok. Ellerimde yok olan şeyin adı nedir? “ “ Bre densiz, bu ne biçim sorudur? Cellâtlar, alın bunu başımdan, koparın gövdesini başından. “ İki cellât gelmiş ve Keloğlan’ı kaptıkları gibi sarayın yer altı katlarında bulunan zindana götürmüşler. Gece yarısı Karagöz ile Hacivat zindana inmiş ve Hacivat uzaktan akrabası zindancıbaşıyla görüşmüş. Keloğlan'ı salıvermesini, bu durumun kimse tarafından bilinmeyeceğini söylemiş. Hacivat'ın ricası ve verdiği on altın üzerine zindancıbaşı, Keloğlan ile Karagöz ve Hacivat'ı gizli bir geçitten saray dışına çıkarmış. Zindancıbaşı: " Bak Keloğlan, yirmi yıldır bu zindandayım. Padişahıma isyan eden, karşı çıkan, düşman olan, boyun eğmeyen yüzlerce insanın hayatına son verdim. Şimdiye kadar bir kişi bile, bu zindandan sağ kurtulamadı. Hacivat'ın hatırına seni bırakıyorum. Eğer ki, bir daha bu zindana gelirsen, vay haline! Bir Hacivat değil, bin Hacivat gelse seni kurtaramaz, dedikten sonra, Keloğlan'ın ensesine öyle sert bir tokat vurmuş ki, onu toza, toprağa bulamış. Zindancıbaşı gittikten sonra, Karagöz ile Hacivat, Keloğlan'ı kucakladıkları gibi oradan kaçırmışlar. Keloğlan günlerce ölümle cebelleşmiş. Gitmiş, gitmiş, gelmiş. Sonradan Keloğlan biraz kendine gelince sormuş: " Ne oldu? Neredeyim ben? " Bunun üzerine Hacivat: " Dağda, bayırdayız, Keloğlan. Tam altı gündür kendini bilmeden yattın. Terledin, durdun. Zindancıbaşı gitmene izin verdi. " Keloğlan: " Of, ensem! Ne biçim zindancıbaşıymış o. Enseme öyle bir tokat vurdu ki, tarifi imkansız. Sanki öldürmek için vurdu. " Hacivat: " Tabi öldürmek için vurdu. Seni bıraktığını denizler padişahı bir duyarsa, zindancıbaşını en yüksek direğe astırır. Artık akıllan Keloğlan, babanın intikamını aldın. Bunu böyle kabul et. Denizler padişahının ülkesini terk et. Var git köyüne, evine. Kur düzenini rahat et. " Daha sonra kendine gelen ve iyileşen Keloğlan'ı, Alaca Köyü'nün yakınlarına kadar getirmişler. Keloğlan'dan bir daha denizler padişahıyla uğraşmayacağı sözünü alan Karagöz ile Hacivat, Bursa'ya dönmüş. Yazan: Serdar Yıldırım [/B][/SIZE] |
| WEZ Format +2. ?uan Saat: 08:30. |
Powered by: vBulletin. Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Copyright © - Bütün Haklar Sivaslilar.net'e aittir.