![]() |
Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
37 kişinin ölümüyle sonuçlanan Madımak olaylarının 15. yıldönümüne 2 gün kaldı.
Sivas halkı, aradan geçen bunca seneye rağmen hala aydınlatılamayan bu olayla anılmaktan rahatsız. 2 Temmuz öncesi vatandaşlar, provokatif eylemlere karşı uyarılırken, güvenlik güçleri de emniyet tetbirlerini üst düzeye çıkardı. 2 Temmuz 1993 yılında meydana gelen ve 37 kişinin ölümüyle sonuçlanan Madımak Oteli yangınının ardından 15 yıl geçti. Kamuoyuna Alevi-Sünni çatışması olarak gösterilen olayların gerçek yüzü ise bir türlü gün yüzüne çıkarılamadı. Bugün kadar ortaya çıkarılan deliler ise olayın provokatif bir eylem olduğunu ortaya koyarken, marjinal bir grup, hadiseyi 'Alevi-Sünni çatışması' ve 'laik düzene baş kaldırı' olarak görmeye devam ediyor. Madımak olayları nedeniyle Sivas, ekonomik ve sosyolojik anlamda büyük hasar gördü. Ekonomi çevreleri, olaylara bağlı olarak il ekonomisinin, olması gereken seviyeden yüzde 25 daha küçük olduğunu savunuyor. Gelinen noktada marjinal bir grup, otelin müze yapılmasını isterken, 15 yıl aradan sonra ilk defa konuşan mülk sahipleri bu düşünceye karşı çıktı. Yazılı açıklama yapan otel sahipleri, "Biz, ilke olarak baba yadigarı otelimizin faaliyetine devam etmesini ve daha iyi koşullarda ve yeniden yapılanmış halde müşterilerine hizmet etmesini istemekteyiz" açıklamasını yaptılar. Olayın taraflarından cezaevinde bulunanların yakınları ise konuşmaktan çekiniyor. 3 AYRI ANMA PROGRAMI YAPILACAK Madımak olaylarının 15. yıldönümünde Sivas'ta 3 ayrı anma programı düzenlenecek. İlk olarak CHP'nin başı çektiği anma programı gerçekleştirilecek. Atatürkçü Düşünce Derneği, Eğitim - Sen ve Cem Vakfı da CHP ile birlikte hareket edecek. 30 CHP milletvekilinin katılacağı duyurulan program çerçevesinde Atatürk Anıtı önünde toplanacak grup, daha sonra Madımak Oteli önüne gelerek bir basın bildirisi okuyacak. İkinci anma programı ise Sivas Ticaret ve Sanayi Odası (STSO) önderliğinde sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla yapılacak. Sivas'ın Cumhuriyet şehri olarak anılmasını istediklerini dile getiren sivil toplum kuruluşları, 2 yıldır Madımak olaylarında ölenleri anmak için otel önünde toplanmaya başladı. Madımak olaylarının marjinal çevreler tarafından farklı emeller için kullanıldığını düşünen grup, 2 Temmuz 1993 yılında yaşananları otel önüne karanfil bırakarak kınayacak. Anma etkinliği çerçevesinde yapılacaklar geçtiğimiz günlerde yapılan bir toplantıyla karara bağlandı. TSO başkanlığında toplanan sivil toplum kuruluşları, ilk olarak geçtiğimiz sene de benzer bir anma programı yapmıştı. Üçüncü ve son anma etkinliği ise Alevi dernek ve vakıflar ile KESK'in önderliğinde yapılacak. 2 Temmuz günü saat 10.30'da bir grup KESK'e bağlı Eğitim-Sen Sivas Şubesi önünden, ikinci grup da Hacı Bektaşi Veli Anadolu Kültür Vakfı önünden yürüyüşe geçecek. 11.30'da Ethembey Parkı önünde buluşacak olan iki grup, Mevlana Caddesi üzerinden Atatürk Anıtı'na gelecek. Burada anıta çelenk konulduktan sonra yürüyerek Madımak Oteli'ne gidilecek. Karanfiller bırakıp konuşmalar yapılacak. Yapacak anma etkinliklerine Hacı Bektaşi Veli Anma ve Kültür Vakfı, Hacı Bektaşi Veli Kültür ve Tanıtma Derneği'nin yanısıra KESK'e bağlı şubeler platformu, Halkevleri, ÖDP, EMEP ve DSP destek verecek. Bu arada, anma etkinlikleri öncesi Sivas polisi şehirde geniş güvenlik önlemleri aldı. Trafik ekipleri şehirlerarası yollarda ve şehir içinde kontrollerini sıklaştırdı. Olası bir provokatif eyleme karşı vatandaşlar uyarılırken tedbirler üst düzeye çıkarıldı. Polis izinleri de iptal edildi. MADIMAK OLAYLARI 15 yıl önce Sivas'ta düzenlenen Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında Aziz Nesin'in yaptığı konuşma üzerine meydanda toplanan bir grup, Madımak Oteli'ne doğru yürümüştü. Ötel önünde bir otomobilin yakılmasıyla başlayan yangın sonucunda aralarında otel görevlisi ve 1 turistin de olduğu 37 kişi hayatını kaybetmişti. Bu acı olayla ilgili çok sayıda kişi gözaltına alınarak mahkemeye çıkarıldı. Mahkeme sonunda 37 kişi, idam ve değişik sürelerde hapis cezasına çarptırıldı. Türkiye ve dünya basınında Alevi - Sünni çatışması olarak geniş yer bulan bu olay nedeniyle her yıl sözkonusu otel önünde anma etkinlikleri düzenleniyor. |
--->: Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
[B]yaa o günü hiç sevmiyorum çok kalabalık oluyor
ve bizim evde oraya çok yakın sürekli kullandığım yol kapalı oluyor :S[/B] |
--->: Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
İnşallah olaylar çıkmadan atlatırız.Bu anma gününüde.
|
--->: Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
HAYATINI KAYBETMİŞ İNSANLARA ALLAHDAN RAHMET YAKINLARINA DA SABIR DİİLYORUM...ŞUNUDA RİCA EDYORUM LÜTFEN ARTIK GERİCİLER YOBAZLAR KATİLLER DİYE HİTAP ETMEYİN EDERSENİZ AYIBINIZ OLUR ETMEZSENİZ ERDEMİNİZ OLUR İNŞ...HATTA SADECE CHP DEĞİL TÜM PARTİ VE PROTOKOLDA OLSA DAHA İİ OLURDU ...NEYSE İZLEYELİM GÖRELİM İLERİCİ ÇAĞDAŞ VE MEDENİ SOSYALİST ATATÜRKÇÜ LAİK.... YURTTAŞ VE HEMŞEHRİLERİMİZİ...KARDEŞLİĞİMİZİ BİRLİK VE BERABERLİĞİMİZİ TEKRAR GÖSDERELİM TÜM DÜNYAYA ...SAYGILARIMLA
|
--->: Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
Önemli olan yaşanandan geçmişten ders çıkarmaktır. Burada kışkıştırcı yaklaşımlara aldırmadan,sağduyulu ve sakin bir şekilde alevisi,türkü,kürdü,lazı bir bütün tek ülke çatısı altında kenetlenme zamanıdır.Yıllardan beri oynanan oyunu iyi okumalıyız,burada çeşitli nedenler ortaya sürüp amaç kerdeşi kardeşe kırdırmaktır başka bir amacı yok bunun.Türk halkı çok uyanık olmak zorunda,iyi analiz etmek zorunda.
|
--->: Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
[COLOR="Magenta"][CENTER][B]Hangi kitapta, inançta var insan yakmak ?
İnsan yakan geri kafalı yobazlar, umarım yaptıkları hatanın farkına varmışlardır !!! Gerçi farkına varsalar ne olur, varmasalar ne olur 37 aydınımız yandıktan sonra :mad::mad:[/B][/CENTER][/COLOR] |
--->: Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
arkadasım sonucta farkına varılmıs ve bir pısmanlık duyulmus pekı oda olmasa ne olacakk
|
--->: Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
BAŞBAĞLARIM ERUHUM SEN ÖKSÜZMÜSÜN YETİM MİSİN Kİ AYDIN DEĞİLSİN AMA MÜSLÜMAN SÜNNİYDİN SAFDIN TEMİZDİN İNANÇLIYDIN VATANINA MİLLETİNE BAĞLIYDIN NE OLDUDA BİR GECEDE CAMİLERİNDE KATLEDİLDİN ONLARA OLÜ DEMEYİN ŞİİRLE TÜRKÜYLE DEĞİL MÜSLÜMAN GİBİ ANIN DUA EDİN YANDI YAKILDI DEMEYİN ONLAR ALLAH ALLAH DEYİP HAKKA YÜRÜÜDLER ŞEHİT OLDULAR ..RUHUNUZ SAD OLSUN EĞER SİZİ LAYIKIYLA ANAMAZSAK BİR AN OLSUN UNUTURSAK BİZE VALLAHİ BİLLLAHİ YAZIKLAR OLSUN ...ONLAR İNATLARINDAN VAZGEÇMEZLER ONLAR İÇİN AZAP HER ZAMAN KAÇINILMAZ OLUR...BAŞBAĞLARIM OKSÜZ,, SENİ YAKAN SÜNNETSİZ KAFİRLER NEYİN ÖCÜNÜ ALDILAR VE HALEN NEREDELER .evet belki onların arkalarından anacak ağlayacak nesilleri bile bırakılmamış katledimişdi..açıp okuyun isterseniz KURANDA hadislerde yazılı temeli Allah peygamber ...ve insan sevgisi kaynaklarımız mevcut türkü ve sözlerle sözlü edebiyat ürünleri değil yani...karısdırmayın 15 asırdır özü bozulmamışdır aynısır yok onlar kurandan uzaklşdılar ve kimi ödedi kimi ceza evinde oduyo cezasını yakanlarında prvakatörlerinde Allah belesını versin verioda..
|
--->: Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
hah işde emin olun ben sivas olaylarının aktörlerine lanet okuya biliorum basbağlar olayınada aynı olçüde hassas davranılmazsa emin olun birşeyin bağnaz tarafı olunur sadece o zmanda karsı hamleler kaçınılmaz olur bu toplumda malesef......katliam yobaz gerici ben kullandıysam affola ama bu terimleri kullanmasak sivasımız için memeleketimiz için daah ahyırlı olacağına inanyorum inş..
|
--->: Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
benım sahsı dusuncem ve bu dusuncemıde kendımce cok desteklerım oradakı o olayı cıkaran sahısların hıc bırı su an hapıshanede deıl okadar masum ınsan varkı oradan gecerken suclu dıye yakalanıp hapıse atılan .pekı onların hesabını kım verıcekk..
yapılan seyın hıcbır zaman destekcısı olmadım olunmazda olenlere allahtan rahmet dılıyorum.ama olaya tek acıdan bakılmaması gerektıgını dusunuyorum |
--->: Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
Aslında bunlar anılmasalar unutur olurlarmış.
|
--->: Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
Şiddet nereden gelirse gelsin,Allah belasını versin. Bir canlıya kıymak,yok etmek eziyet çektirmek ne dine yakışır ne insanlığa yakışır, hiç birşeye yakışmaz.Ve hiç bir nedende bir insanı bir canlıyı yakmayı yok etmeyi haklı duruma asla getirmez.İnsanlar arası sevgi,saygı,hoşgörü dururken bu bağnazlık bu kin bu nefret niye anlamak gerçekten zor.Bu dünya biz ve tüm insanlık için barış ve sevgi içinde yaşamalıyız.Acılar sevgiyle daha çabuk unutulur,birbirimizi sevmekten korkmayalım,kinli eller değil hep dostluk eli uzatılsın.
|
--->: Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
mesele onlar bunlar şunlar değil gelin bu işide bir partinn ekmeğine yağ sürerek yapmayalım sağken hayrları dokunmadı halen dokunmamakda ve mevtlerine dokunsun statükocuların anlıyorum malesesef sizin acılarınızı paylasabilicek düzgün oluşmlar platformlar olmadığından onların kullanma malzemesi oluyor bu dram oluyorsunuz siz ...herkes sahip çıksın sivasın ayıbı diyebilsin ...sevgi saygı empati sempati duyalım ve tahammül gösderelim inş birbirimize...
|
--->: Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
saygı hosgoru ve tahmmul........tabıkı temennımız bu yonde ama sorun ınsanlarımıza bunu asılayamamak
|
--->: Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
turkiyede bir kac kisiden baska kimsenin umrunda olmayan, cogunlugun unuttugu, bazilarinin sadece yildonumlerinde aklina gelen oteldir. ama ne yazik ki turkiye budur. bu kadar buyuk bir vahsetin ustune bir bardak su icebilen bir ulkenin hala nasil ayakta durabildigine dahi sasiriyorum.
|
--->: Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
aynen abi kesınlıkle katılıyorum sana ....
|
--->: Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
[QUOTE=berat.demir;280935]ÖNCELİKLE BU KATLİAMI YAPANLARI KINIYORUM SEBEP NE OLURSA OLSUN İNSANLAR ÖLDÜRÜLEMEZ. BİR CANA KIYILAMAZ.
*** KINARKEN AKLIMA ŞU SORULAR GELDİ: 1. Her sene Yıldızeli nin Banaz köyünde yapılan etkinlikler o sene niye Sivas merkezde yapıldı. Amaç neydi. önceden [B]PROVAKASYON ayarlanmışmıydı[/B]. 2. [B]ATEİST AZİZ NESİN [/B]o yılki etkinliklere niye çağrılmıştı. Aziz Nesin in Pir Sultan Abdal la ne alakası vardı. Aziz Nesin PROVAKASYONUN bir parçası mıydı. Özellikle mi çağrılmıştı. 3. AZİZ NESİN [B]ŞEYTAN AYETLERİ [/B]KİTABI için niye imza günü yaparak milletin manevi değerlerini hiçe saymıştır. [B]PROVAKASYON[/B] İÇİN Mİ. 4. MİLLET CUMA NAMAZINDA İKEN davullu zurnalı gösterilerin sesi özellikle niye açılarak millet namazda iken tahrik edildi. [B]bu gizli el neydi.[/B] **** SİVASIMIZ BU OLAYLA ANILMAK İSTEMİYOR. O ÇAKMAĞI ATEŞLEYEN [B]PROVAKATÖRLERDİR[/B]. SİVASIN VE ÖZELLİKLE GARİBAN SİVAS HALKININ, HEMŞERİLERİMİN BU OLAYLA UZAKTAN YAKINDAN BİR İLGİSİ YOKTUR. SAYGILAR.......[/QUOTE] berat kardeşim olayı özetlemiş aynen katılıyorum.................. |
--->: Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
[QUOTE=berat.demir;280935]ÖNCELİKLE BU KATLİAMI YAPANLARI KINIYORUM SEBEP NE OLURSA OLSUN İNSANLAR ÖLDÜRÜLEMEZ. BİR CANA KIYILAMAZ.
*** KINARKEN AKLIMA ŞU SORULAR GELDİ: 1. Her sene Yıldızeli nin Banaz köyünde yapılan etkinlikler o sene niye Sivas merkezde yapıldı. Amaç neydi. önceden [B]PROVAKASYON ayarlanmışmıydı[/B]. 2. [B]ATEİST AZİZ NESİN [/B]o yılki etkinliklere niye çağrılmıştı. Aziz Nesin in Pir Sultan Abdal la ne alakası vardı. Aziz Nesin PROVAKASYONUN bir parçası mıydı. Özellikle mi çağrılmıştı. 3. AZİZ NESİN [B]ŞEYTAN AYETLERİ [/B]KİTABI için niye imza günü yaparak milletin manevi değerlerini hiçe saymıştır. [B]PROVAKASYON[/B] İÇİN Mİ. 4. MİLLET CUMA NAMAZINDA İKEN davullu zurnalı gösterilerin sesi özellikle niye açılarak millet namazda iken tahrik edildi. [B]bu gizli el neydi.[/B] **** SİVASIMIZ BU OLAYLA ANILMAK İSTEMİYOR. O ÇAKMAĞI ATEŞLEYEN [B]PROVAKATÖRLERDİR[/B]. SİVASIN VE ÖZELLİKLE GARİBAN SİVAS HALKININ, HEMŞERİLERİMİN BU OLAYLA UZAKTAN YAKINDAN BİR İLGİSİ YOKTUR. SAYGILAR.......[/QUOTE] Aynen abi olayı çok güzel şekilde özetlemişsin. Aslında her şey o ateist Aziz Nesinle başladı ve sonu çok kötü oldu. |
--->: Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
[QUOTE=berat.demir;280935]ÖNCELİKLE BU KATLİAMI YAPANLARI KINIYORUM SEBEP NE OLURSA OLSUN İNSANLAR ÖLDÜRÜLEMEZ. BİR CANA KIYILAMAZ.
*** KINARKEN AKLIMA ŞU SORULAR GELDİ: 1. Her sene Yıldızeli nin Banaz köyünde yapılan etkinlikler o sene niye Sivas merkezde yapıldı. Amaç neydi. önceden [B]PROVAKASYON ayarlanmışmıydı[/B]. 2. [B]ATEİST AZİZ NESİN [/B]o yılki etkinliklere niye çağrılmıştı. Aziz Nesin in Pir Sultan Abdal la ne alakası vardı. Aziz Nesin PROVAKASYONUN bir parçası mıydı. Özellikle mi çağrılmıştı. 3. AZİZ NESİN [B]ŞEYTAN AYETLERİ [/B]KİTABI için niye imza günü yaparak milletin manevi değerlerini hiçe saymıştır. [B]PROVAKASYON[/B] İÇİN Mİ. 4. MİLLET CUMA NAMAZINDA İKEN davullu zurnalı gösterilerin sesi özellikle niye açılarak millet namazda iken tahrik edildi. [B]bu gizli el neydi.[/B] **** SİVASIMIZ BU OLAYLA ANILMAK İSTEMİYOR. O ÇAKMAĞI ATEŞLEYEN [B]PROVAKATÖRLERDİR[/B]. SİVASIN VE ÖZELLİKLE GARİBAN SİVAS HALKININ, HEMŞERİLERİMİN BU OLAYLA UZAKTAN YAKINDAN BİR İLGİSİ YOKTUR. SAYGILAR.......[/QUOTE] Nasreddin Hoca'nın evine bir gün hırsız girmiş... Ne var ne yok almış götürmüş.. Ev tam takır kuru bakır.. Eyvahlar içinde dert yanarken Hoca, ahali de dermiş ki - E be hoca, niye kapına sağlam kilit takmazsın - Hoca Efendi, camını niye açık bırakırda gidersin - Bre Nasreddin, evinde durmaz da çarşıya çıkarsan böyle olur işte - Ivır da Nasreddin.. - Zıvır da Hoca Ahali Hoca'ya veryansın ediyor.. Bunun üzerine dolan taşan Nasreddin Hoca diyor ki; - Yahu ahali hırsızın hiç mi kabahati yok... [QUOTE]1. Her sene Yıldızeli nin Banaz köyünde yapılan etkinlikler o sene niye Sivas merkezde yapıldı. Amaç neydi. önceden [B]PROVAKASYON ayarlanmışmıydı[/B].[/QUOTE] Pir Sultan Abdal Şenlikleri kapsamında [B][U]etkinliklerin bir bölümünün[/U][/B] de Pir Sultan Abdal’ın sazının çalındığı Sivas şehir merkezinde yapılması öngörülmüştü. [QUOTE]2. [B]ATEİST AZİZ NESİN [/B]o yılki etkinliklere niye çağrılmıştı.[/QUOTE] Bu kapsamda pek çok aydının yanı sıra Aziz Nesin bu etkinlik nedeniyle [B][U]dönemin Sivas valisi Ahmet Karabilgin'in özel davetlisi olarak [/U][/B]bu kente gelmişti. [QUOTE] Aziz Nesin in Pir Sultan Abdal la ne alakası vardı. Aziz Nesin PROVAKASYONUN bir parçası mıydı. Özellikle mi çağrılmıştı.[/QUOTE] Bu Aziz Nesin'in hiç mi iyi bir icraati yok? O kadar edebi eseri boşuna mı yayınlamış? O kadar edebiyat ödülünü boşuna mı almış? Sizce şenliklere sadece Pir Sultan Abdal ile ilgisi olan Alevi'ler mi katılmıştı? Aziz Nesin'in inancı kimi ilgilendirir? Ve keza o gün orada olan 10'larca yabancının Hristiyan olması kimi ilgilendirir? [QUOTE]3. AZİZ NESİN [B]ŞEYTAN AYETLERİ [/B]KİTABI için niye imza günü yaparak milletin manevi değerlerini hiçe saymıştır. [B]PROVAKASYON[/B] İÇİN Mİ.[/QUOTE] Böyle bir kitap var da sadece siz mi biliyorsunuz?? [QUOTE]4. MİLLET CUMA NAMAZINDA İKEN davullu zurnalı gösterilerin sesi özellikle niye açılarak millet namazda iken tahrik edildi. [B]bu gizli el neydi.[/QUOTE] "2 Temmuz 1993 günü [B][U]organize biçimde[/U][/B] öğle saatlerinde Paşa ve Meydan camilerinde çıkan gruplar önce etkinliklerin yapıldığı Kültür Merkezi’ne ulaşarak, bir gün önce dikilen anıtı kısmen tahrip etti. Kültür Merkezi içindeki karşıt grupla çıkan taşlı sopalı çatışma, polis tarafından fazla büyümeden, zor kullanılarak önlendi. Hızını alamayan ve [B][U]sayısı yaklaşık 10.000'e ulaşan grup[/U][/B], Kültür Merkezi’nden yeniden Hükümet Meydanı’na geldi.[B][U] Hükümet Konağı’nı taşlamaya ve slogan atmaya başlayan grup[/U][/B] ardından Madımak Oteli civarına ulaşarak, slogan atmaya devam etti. [B][U]Grubun sayısı akşam saatlerinde 20.000'e yaklaştı.[/U][/B] Grup önce Madımak Oteli önündeki araçları ateşe verdi ve oteli taşladı bunun sonucunda taşlanarak camları kırılan Madımak oteli tutusturalan perdelerler ve alt kattaki bulunan esyalarla birlikte yakildi...." Bu hiç de Cuma Namazını kılarken gaza gelen bir grup havası izlenimi vermedi bana..!! [QUOTE]SİVASIMIZ BU OLAYLA ANILMAK İSTEMİYOR. O ÇAKMAĞI ATEŞLEYEN [B]PROVAKATÖRLERDİR[/B]. SİVASIN VE ÖZELLİKLE GARİBAN SİVAS HALKININ, HEMŞERİLERİMİN BU OLAYLA UZAKTAN YAKINDAN BİR İLGİSİ YOKTUR. [/QUOTE] İşte bunda kısmen haklısın.. Bu öyle bir halk ayaklanması değildir.. Günler öncesinden planlanan, programlanan bir organizasyondur.. Daha sonraları ortaya çıktı ki 2 Temmuz öncesi bir çok farklı illerden otobüslerle sakallı adamlar Sivas'a taşınmıştır.. Hemşerilerimin bu olayla yakından olmasa da ilgisi vardır.. Bunların içinde hiç mi Sivaslı yok?? Sivas bu olayla anılmak istemiyorsa bu akıllara bu bityeniklerini düşürmekden ziyade yaraya hep birlikte sahip çıkmalı.. destek vermeli.. Madımak olaylarının gündeme geldiği şu günlerde bir PKK katliamı olan ve bu ülkenin bölünmez bütünlüğüne aykırı, masum canlara kıyılan Başbağlar katliamı ile bir tutulmamalıdır.. Başbağlar PKK'nın bir oyunudur.. Şimdi gel gelelim neden bu yaralar bu kadar derin kanar.. Çünkü [B]sanıkların avukatlığını Refahyol iktidarının Adalet Bakanı Şevket Kazan üstlendi ve bakanlığı sırasında onları hapisanede ziyaret etti.[/B] Çünkü 20.000 kişiden göstermelik 124 kişi hakkında dava açıldı.. bunlardan 47 tanesi cezaya mahkum edildi.. ve gel zaman git zaman Refah PArtisi (Şimdiki AKP kadrolarının yetiştiği Milli Görüş iktidarı) bakanlarının sayesinde sanık sayısı 33'e düştü.. Peki o gün yakılanlar kimlerdi?? Yaşlarına ve Mesleklerine Özellikle dikkat edin.. [QUOTE] * Muhibe Akarsu - 35 yaşında, Muhlis Akarsu'nun eşi * Muhlis Akarsu - 45 yaşında, sanatçı * Gülender Akça - 25 yaşında * Metin Altıok - 52 yaşında, şair, yazar * Ahmet Alan - 22 yaşında * Mehmet Atay - 25 yaşında, gazeteci * Sehergül Ateş - 30 yaşında * Behçet Aysan - 44 yaşında, şair * Erdal Ayrancı - 35 yaşında * Asım Bezirci - 66 yaşında araştırmacı, yazar * Belkıs Çakır- 18 yaşında * Serpil Canik - 19 yaşında * Muammer Çiçek - 26 yaşında, aktör * Nesimi Çimen - 67 yaşında, şair, sanatçı, üç telli curanın son ustası * Carina Cuanna - 23 yaşında, Hollandalı gazeteci * Serkan Doğan - 19 yaşında * Hasret Gültekin - 23 yaşında şair, sanatçı, şelpe tekniğinin önderi * Murat Güneş,Murat Gündüz - 22 yaşında * Gülsüm Karababa -22 yaşında * Uğur Kaynar - 37 yaşında, şair * Asaf Koçak - 35 yaşında, karikatürist * Koray Kaya - 12 yaşında * Menekşe Kaya - 17 yaşında * Handan Metin - 20 yaşında * Sait Metin - 23 yaşında * Huriye Özkan - 22 yaşında * Yeşim Özkan - 20 yaşında * Ahmet Öztürk - 21 yaşında * Ahmet Özyurt - 21 yaşında * Nurcan Şahin - 18 yaşında * Özlem Şahin - 17 yaşında * Asuman Sivri - 16 yaşında * Yasemin Sivri - 19 yaşında * Edibe Sulari - 40 yaşında, sanatçı * İnci Türk - 22 yaşında * Kenan Yılmaz - 21 yaşında [/QUOTE] Şimdi bu kanayan yarayı durdurmanın tek yolu onu görmezden gelip, öküz altında buzağı aramak değil... Derman için yürek koymaktır.. Madımakla anılmakdan rahatsız olmamalıyız.. Madımağı bir anıt... Bir müze haline getirip, onları anarsak... Onlarla anılmayız... Konu ile ilgili alıntılar : Wikipedi : [url]http://tr.wikipedia.org/wiki/Sivas_Mad%C4%B1mak_Olay%C4%B1[/url] |
--->: Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
Bu Aziz Nesin'in hiç mi iyi bir icraati yok? O kadar edebi eseri boşuna mı yayınlamış? O kadar edebiyat ödülünü boşuna mı almış? Sizce şenliklere sadece Pir Sultan Abdal ile ilgisi olan Alevi'ler mi katılmıştı? Aziz Nesin'in inancı kimi ilgilendirir? Ve keza o gün orada olan 10'larca yabancının Hristiyan olması kimi ilgilendirir?
[B]Onun inancı kimseyi ilğilendirmez ama oda bizim inancımıza saygı duyacak tamam mı?Yok öyle Şeytan kitabı çıkarmak felan burası müslüman ülke çoğunun istememesine karşı.Öyle her isteyen dinimizi karalayamaz Aziz Nesin bile gerçi öldü ama.[/B] |
--->: Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
[QUOTE=sivaslıgenç;281033]Bu Aziz Nesin'in hiç mi iyi bir icraati yok? O kadar edebi eseri boşuna mı yayınlamış? O kadar edebiyat ödülünü boşuna mı almış? Sizce şenliklere sadece Pir Sultan Abdal ile ilgisi olan Alevi'ler mi katılmıştı? Aziz Nesin'in inancı kimi ilgilendirir? Ve keza o gün orada olan 10'larca yabancının Hristiyan olması kimi ilgilendirir?
[B]Onun inancı kimseyi ilğilendirmez ama oda bizim inancımıza saygı duyacak tamam mı?Yok öyle Şeytan kitabı çıkarmak felan burası müslüman ülke çoğunun istememesine karşı.Öyle her isteyen dinimizi karalayamaz Aziz Nesin bile gerçi öldü ama.[/B][/QUOTE] [QUOTE] [QUOTE]3. AZİZ NESİN ŞEYTAN AYETLERİ KİTABI için niye imza günü yaparak milletin manevi değerlerini hiçe saymıştır. PROVAKASYON İÇİN Mİ.[/QUOTE] Böyle bir kitap var da sadece siz mi biliyorsunuz??[/QUOTE] Cahilliğimi mazur görün.. Hangi Şeytan kitabı? Hangi kitapda müslümanlığı karalamak var? Ola ki ben denk gelmediysem özür dilerim.. Lütfen kitabın adını verin de alıp okuyayım... Eğer böyle birşey varsa ben eksik bilgimi tamamlayıp yorumlarımı gözden geçirecğim.. Keza böyle bir kitap yoksa, buna işkembeden sıkmak derler... Ve bu arada o kadar uzun yazının içinden yine dönüp dolaşıp Aziz Nesin'e kitlenmişsiniz.. Olayların sorumlusu oymuş gibi... Aziz Nesin'e kızan bu hacılar başka Nesin'in başka katıldığı yerlerde yoktular da birden Sivas'da Pir Sultan Abdal şenliklerinde mi öfkelerini kusasıları geldi?? Hala "hırsızın hiç mi suçu yok" kısmındayım ben bu yorumunuzdan sonra... Hala suçlu çıkarma gayretindesiniz ama gerçek suçluların yaptığı nedense görmezden geliniyor açıkca... |
--->: Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
[QUOTE=mesocan;281036]Cahilliğimi mazur görün.. Hangi Şeytan kitabı? Hangi kitapda müslümanlığı karalamak var? Ola ki ben denk gelmediysem özür dilerim.. Lütfen kitabın adını verin de alıp okuyayım...
Eğer böyle birşey varsa ben eksik bilgimi tamamlayıp yorumlarımı gözden geçirecğim.. Keza böyle bir kitap yoksa, buna işkembeden sıkmak derler... Ve bu arada o kadar uzun yazının içinden yine dönüp dolaşıp Aziz Nesin'e kitlenmişsiniz.. Olayların sorumlusu oymuş gibi... Aziz Nesin'e kızan bu hacılar başka Nesin'in başka katıldığı yerlerde yoktular da birden Sivas'da Pir Sultan Abdal şenliklerinde mi öfkelerini kusasıları geldi?? Hala "hırsızın hiç mi suçu yok" kısmındayım ben bu yorumunuzdan sonra... Hala suçlu çıkarma gayretindesiniz ama gerçek suçluların yaptığı nedense görmezden geliniyor açıkca...[/QUOTE] Aaaa o meşhurr kitabını nası bilmeszsin Hani Salman Rüşdi yazmıştı sanırım hatta Humeyni ona ölüm fetvası vermişti.Sonrada Aziz Nesin onu Türkçeye çevirdi.Bu kitap peygabmber efendimize ve eşlerine ağır hityaplarda bulunuyordu, sence böyle kitabın yazarı yada onu destekleyene taç mı takılır. |
--->: Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
madımakkk muzee........ne alaka ayıptır sorması yahu hersene bu olayın anılması yuzunden onca ınsan ofkelenıyo hersene bu kını tazelıyo yazık yaa sıvasa yazık sivaslıyayazık .neden huzur bırlık beraberlık ıcın bır calısma sergılenmıyo.
|
--->: Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
Madımakı sürekli gündemde tutanlar birde Başbağlar katliamını konuşsunlar....
|
--->: 'Madımak'ta İşçi Partisi parmağı' iddiası
MÜMTAZ'ER TÜRKÖNE
[email]m.turkone@zaman.com.tr[/email] Yorumlar 15 yıl sonra Madımak Yarın bir facianın 15. yıldönümü. 2 Temmuz 1993 yılında, Sivas'ta 37 kişi hayatını kaybetti. O gün şehirde Pir Sultan Abdal şenlikleri vardı. Bu şenlikler vesilesiyle şehre tanınmış Alevî aydınlar ve sanatçılar davet edilmişti. Pir Sultan Abdal'ın açılışı yapılan heykelinin tahribi ile başlayan olaylar, kısa zamanda kitlesel bir şiddete dönüştü. Kontrolden çıkan bu şiddet, misafirlerin kaldığı Madımak Oteli'nin perdelerinin tutuşturulması ile bir katliamla sonuçlandı. Aralarında Asım Bezirci, Nesimi Çimen, Muhlis Akarsu, Metin Altıok ve Hasret Gültekin gibi tanınmış isimlerin de bulunduğu, şenlikler için şehre gelmiş 33 davetlinin içinde yer aldığı toplam 37 kişi, bu otelde çıkan yangında dumandan boğularak veya yanarak hayatlarını kaybetti. Bu olay, daha önceki benzerleri olan Kahramanmaraş ve Çorum gibi, hafızalarımıza mezhep çatışması olarak kazınan üzücü olayların sonuncusu. Önceki olaylarda da çok sayıda Alevî vatandaşımız, kontrolden çıkmış bir vahşetin sonucunda hayatlarını kaybettiler. Sadece Alevî inancına mensup oldukları için masum insanlar katledildiler. Hayrettin Karaman Hoca, önceki gün Yeni Şafak'ta bu konuda herkesin okuması gereken bir yazı kaleme aldı. "Madımak Oteli faciası" ve benzeri olayların "ibret vesilesi" olarak hatırlanması uyarısında bulundu. Hayrettin Karaman Hoca'nın uyarısı çok yerinde. 15 yıl önce Madımak Oteli'nde hayatlarını kaybedenlerin hatırası, sadece Alevîlerin acısı olmamalı. Farklı saikler ve endişelerle tam karşı kutupta yer alanlar da, insan olan hiçbir Allah kuluna yakışmayacak bu vahşetin muhasebesine ve sebeplerine eğilmeli. Dersler çıkartmalı. Çıkarttığı dersleri yeni nesillere aktarmalı. Alevîlik Türkiye'nin bir gerçeği. Bu gerçek dinî olmaktan öte hem sosyal, hem de siyasî bir gerçek. İçine kapalı, geleneksel ilişkileri kuvvetli bütün toplumlarda olduğu gibi yüzyıllar boyunca toplum içinde yakın ve somut düşman arayışı Alevî-Sünnî gerginliğine dönüşmüş. İnançların, inanç pratiklerinin çok ötesinde, geleneksel toplumlara özgü yabancı düşmanlığının, toplumsal kutuplaşmanın ekseni bu ayırıma dayanmış. Bilinen hikâye: "Biz"in olabilmesi için "onlar"ın olması gerekir. Kapalı toplumlar "onlar"ı da icat edilmiş, abartılmış düşmanlar olarak "biz"i sağlama almaya, sürdürmeye hizmet eder. Alevîlik, aynı zamanda siyasî bir gerçeklik. Siyasî partiler düzeninin bir türlü klasik kalıpların ötesine geçemeyişinde, hatta içinde yüzdüğümüz anayasal tartışmaların içinde elle tutulur ölçülerde Alevî-Sünnî gerginliği var. Laikliğin bir siyasî prensip olarak (hukukî olmaktan önce) taşıdığı öncelikte bile bu gerginliğin önemli bir payı var. Alevîler laikliği anayasal bir prensip olmaktan öte, kendilerini Sünnî çoğunluğa karşı koruyan en hayatî savunma aracı olarak görüyorlar. Kahramanmaraş, Çorum ve Sivas gibi trajedilerden sonra Alevîlerin hafızalarına yerleşen korku ve endişeleri Alevî olmayanların da anlamaları lâzım. Madımak Oteli yangını, bu korku ve endişelerin somut bir delili olarak hafızalarda duruyor. Tıpkı Kahramanmaraş ve Çorum gibi. Alevî-Sünnî kutuplaşmasını yumuşatmak isteyenlerin, sorunun kaynağında iki tarafın inancının veya inanç pratiklerinin olmadığını fark etmeleri lâzım. Bu yüzden inançlar üzerinden bulunacak çözümlerin fazla bir değeri ve anlamı yok. Alevîler, Aleviliğin bir kimlik ve kültür olduğunu söylerken, aslında bu gerçeğe işaret ediyorlar. Karşı taraf ise, Alevîliğin İslâm dairesi içinde yer aldığını ısrarla ileri sürerken, Alevî kimliği ve kültürünün oynadığı hayatî rolü göz ardı ediyor. Alevî-Sünnî gerginliğinin yumuşatılması, iki kanadın medenî ölçülerde ortak paydalarını çoğaltması sadece din ve inanç özgürlüğü alanında bir ilerleme değil; aynı zamanda demokrasinin de kökleşmesi ve yerleşmesi ile sonuçlanacak. Ortalığı yumuşatma sorumluluğu ise öncelikli olarak çoğunluğun görevi olmalı. Alevîler kendilerini Sünnî çoğunluk karşısında güven ve huzur içinde hissetmeli. Bu güven ve huzur ortamına katkıda bulunmak için, hepimize düşen görev, 15 yıl önce Madımak Oteli yangınında hayatını kaybedenleri saygıyla anmak olmalı. Madımak "ibretlik bir olay" olarak hatırlanmalı. 01 Temmuz 2008, Salı |
--->: Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
MÜMTAZ'ER TÜRKÖNE
[email]m.turkone@zaman.com.tr[/email] Yorumlar 15 yıl sonra Madımak Yarın bir facianın 15. yıldönümü. 2 Temmuz 1993 yılında, Sivas'ta 37 kişi hayatını kaybetti. O gün şehirde Pir Sultan Abdal şenlikleri vardı. Bu şenlikler vesilesiyle şehre tanınmış Alevî aydınlar ve sanatçılar davet edilmişti. Pir Sultan Abdal'ın açılışı yapılan heykelinin tahribi ile başlayan olaylar, kısa zamanda kitlesel bir şiddete dönüştü. Kontrolden çıkan bu şiddet, misafirlerin kaldığı Madımak Oteli'nin perdelerinin tutuşturulması ile bir katliamla sonuçlandı. Aralarında Asım Bezirci, Nesimi Çimen, Muhlis Akarsu, Metin Altıok ve Hasret Gültekin gibi tanınmış isimlerin de bulunduğu, şenlikler için şehre gelmiş 33 davetlinin içinde yer aldığı toplam 37 kişi, bu otelde çıkan yangında dumandan boğularak veya yanarak hayatlarını kaybetti. Bu olay, daha önceki benzerleri olan Kahramanmaraş ve Çorum gibi, hafızalarımıza mezhep çatışması olarak kazınan üzücü olayların sonuncusu. Önceki olaylarda da çok sayıda Alevî vatandaşımız, kontrolden çıkmış bir vahşetin sonucunda hayatlarını kaybettiler. Sadece Alevî inancına mensup oldukları için masum insanlar katledildiler. Hayrettin Karaman Hoca, önceki gün Yeni Şafak'ta bu konuda herkesin okuması gereken bir yazı kaleme aldı. "Madımak Oteli faciası" ve benzeri olayların "ibret vesilesi" olarak hatırlanması uyarısında bulundu. Hayrettin Karaman Hoca'nın uyarısı çok yerinde. 15 yıl önce Madımak Oteli'nde hayatlarını kaybedenlerin hatırası, sadece Alevîlerin acısı olmamalı. Farklı saikler ve endişelerle tam karşı kutupta yer alanlar da, insan olan hiçbir Allah kuluna yakışmayacak bu vahşetin muhasebesine ve sebeplerine eğilmeli. Dersler çıkartmalı. Çıkarttığı dersleri yeni nesillere aktarmalı. Alevîlik Türkiye'nin bir gerçeği. Bu gerçek dinî olmaktan öte hem sosyal, hem de siyasî bir gerçek. İçine kapalı, geleneksel ilişkileri kuvvetli bütün toplumlarda olduğu gibi yüzyıllar boyunca toplum içinde yakın ve somut düşman arayışı Alevî-Sünnî gerginliğine dönüşmüş. İnançların, inanç pratiklerinin çok ötesinde, geleneksel toplumlara özgü yabancı düşmanlığının, toplumsal kutuplaşmanın ekseni bu ayırıma dayanmış. Bilinen hikâye: "Biz"in olabilmesi için "onlar"ın olması gerekir. Kapalı toplumlar "onlar"ı da icat edilmiş, abartılmış düşmanlar olarak "biz"i sağlama almaya, sürdürmeye hizmet eder. Alevîlik, aynı zamanda siyasî bir gerçeklik. Siyasî partiler düzeninin bir türlü klasik kalıpların ötesine geçemeyişinde, hatta içinde yüzdüğümüz anayasal tartışmaların içinde elle tutulur ölçülerde Alevî-Sünnî gerginliği var. Laikliğin bir siyasî prensip olarak (hukukî olmaktan önce) taşıdığı öncelikte bile bu gerginliğin önemli bir payı var. Alevîler laikliği anayasal bir prensip olmaktan öte, kendilerini Sünnî çoğunluğa karşı koruyan en hayatî savunma aracı olarak görüyorlar. Kahramanmaraş, Çorum ve Sivas gibi trajedilerden sonra Alevîlerin hafızalarına yerleşen korku ve endişeleri Alevî olmayanların da anlamaları lâzım. Madımak Oteli yangını, bu korku ve endişelerin somut bir delili olarak hafızalarda duruyor. Tıpkı Kahramanmaraş ve Çorum gibi. Alevî-Sünnî kutuplaşmasını yumuşatmak isteyenlerin, sorunun kaynağında iki tarafın inancının veya inanç pratiklerinin olmadığını fark etmeleri lâzım. Bu yüzden inançlar üzerinden bulunacak çözümlerin fazla bir değeri ve anlamı yok. Alevîler, Aleviliğin bir kimlik ve kültür olduğunu söylerken, aslında bu gerçeğe işaret ediyorlar. Karşı taraf ise, Alevîliğin İslâm dairesi içinde yer aldığını ısrarla ileri sürerken, Alevî kimliği ve kültürünün oynadığı hayatî rolü göz ardı ediyor. Alevî-Sünnî gerginliğinin yumuşatılması, iki kanadın medenî ölçülerde ortak paydalarını çoğaltması sadece din ve inanç özgürlüğü alanında bir ilerleme değil; aynı zamanda demokrasinin de kökleşmesi ve yerleşmesi ile sonuçlanacak. Ortalığı yumuşatma sorumluluğu ise öncelikli olarak çoğunluğun görevi olmalı. Alevîler kendilerini Sünnî çoğunluk karşısında güven ve huzur içinde hissetmeli. Bu güven ve huzur ortamına katkıda bulunmak için, hepimize düşen görev, 15 yıl önce Madımak Oteli yangınında hayatını kaybedenleri saygıyla anmak olmalı. Madımak "ibretlik bir olay" olarak hatırlanmalı. 01 Temmuz 2008, Salı |
--->: Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
[QUOTE=berat.demir;281060][B]madımak müze olamaz , olmayacakta.[/B] sivas sahipsiz değil. madımakın müze olması demek sivasın karalanması demektir, 2 temmuzun sivasın üzerine atılması demektir. [B]ancak otelin adı değiştirilip bu olayı sivasın üzerinden kaldırmak lazım.[/B][/QUOTE]
tam tersini düşünürsen işlerin daha kolay çözüldüğünü göreceksin berat nasıl solingendeki 5 türkün kundaklandığı ev her yıl alman türk cumhurbaşkanı nasıl gidip olayı lanetliyorsa orada aynı şeyi bizim devletimizde kendi vatandaşları için yaparsa bu onur hem sivaslılara hem devlete ait olacaktır, bu ayıp değil günah değil tam tersine ibretlik bir olayı kınamak doğrusudur, bunu bilinçte tutmak yanlışlıkların önüne geçer, maraş çorum yine sivas 78 olayları göz önüne alındığında bu artık kaçınılmazdır |
15 yıl geçti ama ne özür ne de yüzü kızaran
YILLAR GEÇİYOR NE ÖZÜR DİLEYEN VAR, NE DE YÜZÜ KIZARAN
MADIMAK ANISINA: İKİ TARİH, TERTİPLİ İKİ 'TAHRİK,' İKİ YARA VE TARİHSEL YÜZLEŞME Turan Eser, Araştırmacı - Yazar · 6 EYLÜL 1955 VE 2 TEMMUZ 1993 · 6-7 Eylül 1955 "Atatürk'ün Selanik'te doğduğu eve bomba atıldı" · 2 Temmuz 1993 "Gün Müslümanlığın gereğini yerine getirme günüdür" · Her iki katliamdaki 'tahrikçi' Aziz Nesin'miş! Burada 'tahrik' mazeretlerinin tarihsel 'tesadüflerden' ibaret olmadığını, 6-7 Eylül olaylarında, Çorum, Maraş, Gazi ve Madımak Katliamı'nda gördük ve yaşadık. Asırlardı bu topraklarda, 'Tahrik' ile etnik ve dini temelli 'milli galeyan'ların haklılığını izah eden ve bu izah biçimlerinde yaşanan zorlamalara tanıklık ettik. 'Tahrik' mazeretiyle izah edilen tüm bu olay ve katliamlar ortak özellikleri olan bir katliam mühendisliği ve tertiptir. Yani kendiliğinden değil, organize bir faaliyettir. Yani 6-7 Eylül 1955 olaylarından 2 Temmuz 1993 Katliamı'nda, Aziz Nesin ve Madımak Katliamı'nda öldürülen Asım Bezirci üzerinden nasıl bir tahrik politikasının sürdürüldüğünü göstermeye çalışacağım. 6 EYLÜL 1955 6-7 Eylül Olayları 1955 yılında basına "Atatürk'ün Selanik'te doğduğu eve bomba atıldı" olarak taşındı. 'Tahrik edici' bu haber üzerine 6 Eylül akşamı başlayıp ve 9 saat süren olaylar sonucu İstanbul'da 16 Rum ve 3 Ermeni vatandaşı hayatını kaybetti, 32 Rum da ağır yaralandı. 4.348 Rum'a ait işyeri, 110 otel, 27 eczane, 23 okul, 21 fabrika ve İstanbul'daki 74 kiliseden, 70'i yakıldı, yıkıldı. Mezarlıklar ile 1000'in üzerinde Rumlara ait ev tahrip edildi. Gerekçe belliydi; tahrik! Evet devletin temsilcileri olayın adını "Komünist tahriki" olarak koydular. Dönemin sıkıyönetim komutanı Nurettin Aknoz, tutuklanan solcular için "İstanbul'u yaktıran o heriflerdir. Hepsine müstahak oldukları cezayı verdireceğim. 10-15'ini sallandıracağım, geri kalanını da 25'er, 30'ar yılla zindanda çürüteceğim" diyerek, bu olaylarda "komünistler dışında" adres gösterilmeyeceği tehdidini duyurmak zorunda kaldı. Yani bu olaylarda 'solcu parmağı' görüşü resmiyet kazanması gerekiyordu. Bu bir psikolojik ve toplumsal tahrik mühendislik projesiydi. Uluslar arası medyanın bu olaylara yoğun ilgisi sonucu, tutuklananlar üzerinde şüphe zayıflamaya başlamıştı. Tahrikçiler kim mi? Oda belliydi. Devletin temsilcileri onlarında adını duyurdu; Aziz Nesin, Asım Bezirci ve Tahir Kemal gibi elli civarında solcu aydın! Devletin temsilcileri bu kişileri 'tahrikçi' ve 'sorumlu' olarak tutukladı. Tesadüf buya, 2 Temmuz 1993 katliamına neden olarak gösterilen 'baş tahrikçi Aziz Nesin' 1955 yılındaki bu vahşi saldırılarda da Kemal Tahir gibi 47 solcu aydın arkadaşıyla 'tahrikçi' ve 'tertipçi' olarak tutuklandı. Bu tutuklamanın en ilginç yanı ise 'suçlular listesi'nde olaylar öncesinden ölmüş ve o dönem halen askerde hizmet verenlerde vardı! 6-7 olayları nedeniyle tutuklanan aydınlar için, Askeri Mahkemenin 25.11.1955 tarihli kararında şöyle yazıyor: "6/7 Eylül 1955 hadiselerinde tahrik, teşvik ve iştirakten sanık 47 tutuklu hakkında, tutukluluklarının devamına karar verildiğinin kendilerine tebliği.…" Sonuçta 'tahrik ve teşvikten' dolayı, Aziz Nesin, Asım Bezirci ve arkadaşları 5 ayı hücrede olmak üzere toplam 9 ay cezaevinde kaldılar. O nedenle Aziz Nesin, "ipten döndük" demişti. Fakat ötekileştirmeye dayalı ideolojik inat durmak bilmiyordu. 38 yıl sonra Madımak Katliamı'nda Asım Bezirci'yi yakarak öldürürken, Aziz Nesin'i ise öldürememiş ama yaralı kurtulmasını engelleyememişti. 1955 ve 1993 kardeşlik bağlarının kopartılmaya çalışıldığı tarihlerdir. Oysa bu olayın hükümet eliyle yapılan eylem ve tahrik olması ancak 50 yıl sonra, yani 2005 yılında ortaya çıktı. O nedenle 27 Mayıs Yassıada Mahkemeleri, DP yöneticilerini, 6-7 Eylül Olaylarını organize etmekten dolayı suçlu buldu. Daha sonra mahkeme ifadelerinde Oktay Engin'in MİT adına çalıştığı ifade edildi. Basına yansıyan haberlere göre 6 - 7 Eylül Olayları öncesinde, Selanik'te Atatürk'ün evini bombalayan MİT ajanı Oktay Engin olarak ifade edildi. Daha sonra mükafat olarak, İç işleri Bakanlığı'nda görev aldı ve daha sonra Nevşehir'e Vali oldu. Çünkü devlet için 'kurşun atan kahramandı.' Yani 6-7 Eylül olaylarında 'Komünist tahriki' yoktu. 'Hükümet tahriki' ile Gayri Müslim yurttaşlara yönelik yaratılan 'milli galeyan' vardı. Yıl 2008 halen özür dileyen devlet yetkilisi ortaya çıkmadı. 2 TEMMUZ 1993 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas'ta kökten dinci örgütler, Aziz Nesin'in ve Pir Sultan Abdal etkinliklerine gelenlerin cezalandırılması için tahrik haberlerini yaymaya başladı. Bildiriler yayınlandı ve camilerde dağıtıldı. Bildiride "gün Müslümanlığın gereğini yerine getirme günüdür" denilerek, "Aziz Nesin ve şeytana dost olan bu insanların öldürülmesi" emri veriliyordu. "Şeriat gelecek zulüm bitecek" ve "Sivas Aziz'e mezar olacak" sloganları eşliğinde Madımak Katliamı için düğmeye basıldı. Tüm bu 'tahrik' haberleri ile Sivas'ta dini temelli bir 'milli galeyan' yaratma çalışmaları günler önce başlatıldı. Katliam öncesi yerel gazetelerdeki bu tahrikler, devletin savcısı için bir suç gerekçesi sayılmadı. Katliam öncesi, katliam geliyorum diyordu. Hükümet ve devletin güvenlik kurumları sadece süreci seyretmekle geçirdi. Katliam günü dini temelli 'milli galeyan' yaratıldı. Madımak Oteli ateşe verildi ve 9 saat boyunca otel içinde bulunan aydın, sanatçı, Pir Sultan gençleri ve 2 otel çalışanı dahil 35 insan, devletin güvenlik görevlileri, mülkü amirleri, yerel yöneticileri, cumhurbaşkanının, başbakanının, yani devletin gözü önünde vahşice katledildi. Madımak Katliamı'nda, devlet tarafından 6 Eylül 1955 olaylarının 'faili' ve 'tahrikçisi' olarak gösterilen Aziz Nesin yaralı kurtulurken, Asım Bezirci vahşice öldürüldü. Yüzlerce insan yaralandı ve Sivas'ın üzerini kara bir duman kapladı. Gerekçe belliydi; Tahrik! Suç "Aziz Nesin'nin tahrik edici konuşması"ymış! Asıl suçlular ve tahrikçiler halen serbest ve yargı önünde hesap vermedi. Her iki olayda da aslında mesele 'tahrik' değildir. 6-7 Eylül 1995 Etnik ve dinsel kültürel kimliği yok etme üzerine kurulurken, 2 Temmuz 1993 katliamı demokrasi, laiklik, insanlık değerleri ile birlikte Alevi kimliğine yönelik ideolojik bir kıyımdı. Aziz Nesin her iki olayda, Asım Bezirci ise sadece 6-7 Eylül olaylarında 'tahrik eden' değil, mağdurları ve kurbanlarıydı. HER İKİ KATLİAMDA DEVLET KORUMADI, KOLLADI VE SEYRETTİ 6-7 Eylül 1995 vahşetinde tanıklarının ifadelerine göre, olaylar sırasında polisler saldırganlara "Cana bir şey gelmeyecek, yalnızca kırılıp dökülecek" diyerek destek vermişti. O dönem sıkıyönetim ilan edildi. Sıkıyönetim ilanına ilişkin tartışmalarda, "güvenlik kuvvetlerinin zafiyeti ve vaktinde önlem almaması" eleştirilince, dönemin Başbakan Yardımcısı Fuad Köprülü, "bu hadiseden Hükümet önceden haberdardı. Ona göre bazı tertibat da almıştı. Fakat hadisenin günü ve saati belli değildi" gibi komik bir savunma yapar. 2 Temmuz Katliamı'nda ise, saldırganlara benzer siyasi, resmi destek ve güvenlik kuvvetlerinin önlem almaması gerçeği vardı. Sivas'ta katliam günü, belediyece otelin karşısına kamyonlarca taş dökülmüş, otel önündeki güruha destek sağlanmıştı. Tanıkların ifadesine göre Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu imiş. Belediye başkanı, yanında belediye çalışanları eşliğinde otel önüne kurdukları mobil ses düzeninden kalabalığa "Gazanız mübarek ola" diye saldırganlara destek vermiş. Cumhurbaşkanı Demirel "Halkla polisi karşı karşıya getirmeyin" talimatını verirken, güvenlik güçleri ise saldırganlara "müdahale etmeyin" emrini çıkarttı. Demirel katliamın ardından verdiği katilleri ve güvenlik güçlerini aklamaya çalıştı "Olay münferittir. Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş... Güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır." Başbakan Tansu Çiller ise katliamcıları açıkça savunan açıklamalar yapmıştı. "Çok şükür, otel dışındaki halkımız bu yangından zarar görmemiştir!.. Halktan kimsenin burnu kanamamıştır ve ölenler de çıkan yangından boğularak ölmüşlerdir." Daha da ileri giderek bir cehalet sergileyip, gazetecilerin bir sorusu üzerine "Olayı bu kadar büyütmek yanlış, bir futbol maçında da bu kadar insan ölebilirdi" diyebilmiştir. Katliamın tüm destekçileri ve devlet adına seyredenler hesap vermedi Bu katliamda Belediye Başkanı, Vali, Tugay komutanı, General, cumhurbaşkanı, başbakan, cumhuriyet savcısı katliamı, 6-7 Eylül 1995 yılında olduğu gibi 9 saat boyunca seyretmiştir 6-7 EYLÜL 1955 OLAYLARINDA DİNİ VE MİLLİ REFLEKS OLARAK TAHRİK Farklı kimlikleri yok etmeye dönük katliamcı yaklaşımlarda sürekli 'tahrik' unsuru arandı. Dünyada bunun örnekleri oldukça çoktur. 'Halkın duygusal tepkisi,' 'milli galeyan' gibi ifadelerin arkasına sığınıldı. Çorum, Maraş, Gazi ve Madımak katliamının ardından yaşandığı gibi, 6-7 Eylül 1995 olaylarının ardından, o zamanki hükümet için suçlular ve gerekçe belliydi: "solcu tahriki"! 'Türk milliyetçiliğini ve Müslümanlığını korumak için' bu olaylar ve katliamlar ya solcuların üzerine bırakıldı ya da üstü örtüldü. TAHRİKİN HEDEFİNDEKİ 'GÜNAH KEÇİLERİNİN' ADRESİNDE İKAMET ETMEK Osmanlıdan cumhuriyete geçiş sürecinin en sancılı temel meselelerinden biri, Anadolu'nun farklı kimliklerinden ve renklerinden, etnik ve dinsel eksende tekçi/homojen bir ulus-devlet kurmaktı. Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte temel bir politika olarak benimsenen tekçileştirme ve homojenleştirme çabaları, resmi politikalarla üretilen zorunlu asimilasyon politikaları ile sürdürülmüştür. Ayrıca farklı yöntemlere de başvurulmuş olup, örneğin, Alevilerin, Kürtlerin, Gayrimüslimlerin, Rumların, Ermenilerin, Yahudilerin ve daha bir çok farklı inanç ve dillerin varlığına ideolojik olarak tahammül etmeyen çevreler ve devlet politikası sosyal baskı mekanizmalarını üreterek ve farklı kimliklere yönelik şiddet ve yok etme girişimlerinin alt yapısını hazırlamıştır. Yazılı metinler, yasalarda her ne kadar eşitlikten bahsedilirse edilsin, her ne kadar tüm yurttaşların yasalar önünde aynı hak ve ödevlere sahip olduğu iddia edilirse edilsin, gündelik hayatın acı gerçeği bunları, 6-7 Eylül olaylarında, Maraş'ta, Çorum'da, Sivas'ta ve Gazi'de yalanlıyordu. Eğer devletin resmi olarak tanımladığı kimlik politikasının ve kodlarının dışındaysanız, 'günah keçisi' olarak, tahrikin hedefindeki adreste ikamet ediyorsunuz demekti. Bu nedenle tahrikin gösterdiği adres beliydi; ötekileştirilen renkler.. Aleviler, Kürtler, Gayrimüslimler, Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, Süryaniler, Yezidiler ve daha daha… TAHRİK ETMEK VE KATL-İ VACİP FETVA YAZDIRIYOR Etnik ve dinin temelli güçlendirilmiş sosyal baskı mekanizmaları ve 'mahalle baskısıyla,' Türkiye'de 'tahrik ettiler' dolaysı ile "katl-i vacip" fetvası ile halkı farklı olanın üzerine kışkırtmanın mazereti hazırdır. Bu coğrafyada en sık başvurulan yoldur bu. Örnek oldukça çok. Ama bir kaçı ile yetinecek olursak: Şeyhülislam fetvaları ile 16. yüzyılda Kızılbaş Alevilere yönelik katliam, 6-7 Eylül 1955'te Gayri Müslimlere yönelik 'milli galeyan' ile gerçekleştirilen olaylar, yerinde etme ve ayrımcı cinayetler, Maraş'ta, Çorum'da olduğu gibi, Madımak'ta 35 insanı bir oteli ateşe vererek diri diri yaktıran 'Müslümlar' imzalı 'fetva bildirileri…' Öfkeyi artırma, şiddet ortamını farklı kimliklere yönelerek yaratmanın diğer mazeretidir, tahrik. Tahrik aynı zamanda gizli kalınması istenilen gerçeğin manüpüle edilmesinin diğer adıdır. Bir tür siyasi gizleme yöntemidir. O nedenle suçun yükleneceği bir günah keçisinin bulunması eylemi olarak sunulur tahrik. Gizli ellerin yarattığı her siyasi felaketin ardından, bir günah keçisinin 'tahrik' ettiği tespit edilir. Dolaysıyla bunun karşısında "tahrik edilenin haklı" olduğu tezinin kanıksadığı ve tahrik oluşun kimlik ve manevi değerlere bağlılık ile ölçülerek, etnik olarak tahrik olma hakkını, Müslüman olarak tahrik olma hakkını kullanarak, cinayet işleyenler bu coğrafyada 'vatan için kurşun sıkan' kahramanlar, gibi "Müslüman kimliğine hakareti korumak için", "Kafiri öldüren cennetlik" olarak sınıflandırılır. Bu nedenle bu coğrafyada "tahrik edeni infaz etme hakkı"nı kullananın eylemi meşru ve kendisi kahraman görülür. Yani bu topraklarda farklı kimliklere sahip insanların ortak düşleri ve ortak gelecekleri parçalanırken, egemenler buna bir haklılık kılıfı arıyordu. 6 Eylül 1955'de Rumların kiliselerindeki çanlar ve değerli eşyalar "Ya Taksim, ya ölüm" sloganları eşliğinde yağmalanırken ve kilise papazı öldürülürken, Madımak oteli „Yaşasın Şeriat!, Kanımız Aksa da Zafer İslamın" sloganları eşliğinde ateşe veriliyordu. Tek farkı yer, tarih ve mekan. Ortak yanı ise farklı olanı yok etme ve tekleştirmekti. Evet kısacası, Balıklı Rum Kilisesi papazını öldüren, gaz dolu bidonlarla kiliseyi yakanlar, Madımak oteline benzin döküp 35 insanı diri diri yakan güruh arasında bir fark yoktur. Tek fark, farklı zaman dilimlerinde aynı siyasi mühendisliktir. 1995 yılında İstanbul'daki gerici güruhun Rumlara ve diğer gayri Müslimlilere karşı zalimleştiğini, 1993 yılında Madımak oteli önünde Frankeştaynlaşarak gelişmesini izah etmek zor değil. Bu coğrafyaya ne ekilirse o biçilir. Aslında tüm olay ve katliamların arkasında olan egemen güçlerin, zalimlerin hikayesi, hedefi ve yöntemleri ortaktır. Ama aynı zamanda bu olayların ve katliamların mağduru olan kesimlerinde hikayeleri, acıları ve yaşadıkları travmalar ortaktır. Farklı olan sadece tarihler ve mekanlar. "TAHRİKLERİN" VE "MİLLİ GALEYAN"LARIN FATURASINI ÇOCUKLARIMIZ ÖDÜYOR. 'Tahrik' ve 'milli galeyan' gibi anlamsız kavramların arkasına sığınarak bu ülkenin imajını ve toplumsal barışını bozmaya, farklı kimliklerin birbirine karşı düşmanca yetiştirmesine kimsenin ön ayak olmaması gerekir. 21.Yüzyılın Türkiye'sinde halkın 'öfkeleriyle' oynamanın ne gibi tehlikeli sonuçlar doğurduğunu, 'derin' toplumsal mühendisliklerin frankenştayn senaryolarına dönüştüğünü, hiçbir kötülüğün bir sır olarak kalmayacağını, her felaketin faturasının çocuklarımıza ve gelecek kuşaklara bırakılacak kötü bir miras ve faturası olacağını, 6-7 Eylül olaylarının üstünde 53 yıl, Madımak Katliamının üzerinde 15 yılda geçse, bu ülkenin utanç günleri olarak tarihe kayıt düşecektir. Aslında 2 Temmuz'larda ve 6-7 Eylüllerde sokakta olmak ve unutturmamak üzerine sürdürülen mücadele, Türkiye'nin kendisiyle ve tarihiyle yüzleşmesine çağrıdır. 2 Temmuz'da Madımak oteli önüne karanfil bırakmak, tarihin karanlık olayları, katliamları ve yaraları ile cesaretle yüzleşmek ve hesaplaşmak için bir çağrıdır. Paslanmış kulakların açılması, kilitlenmiş dillerin çözülmesi, kemikleşmiş önyargıların kırılması ve çürümüş vicdanların canlanması için çağrıdır. Bu aynı zamanda "Anayasa'ya uyun" ve "İnsan haklarına saygı gösterin" diye bir hatırlatmadır. Anayasamız "yurttaşların eşit ve özgür olduğu, temel insan haklarına dayalı, sosyal hukuk devletidir" şeklinde tarif edilmekte; yine Anayasamızın 10. Maddesinde; "herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kimseye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz" denilmektedir. Benzeri birçok ilkeye ve uluslar arası evrensel hukuk normlarına uymak zorunda olan hükümetler, Anayasa ve evrensel hukuk normlarıyla çelişmek pahasına, Alevi, Gayri Müslim, Kürt ve diğer farklı kimliklere mensup Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarına ayrımcılık yapamaz ve farklı kimliklere yönelik katliamlara ve baskılara gözünü kapayamaz, destek sunamaz. Tekçiliği rehber edinip, 'Türk İslam Sentezine' ayrıcalık/imtiyaz tanıyamaz. Madımak oteli önüne bırakılan karanfiller ve İstanbul'da yakılan ve yağma edilen kiliseler önüne bırakılan mumlar, "Çağdaş ve demokratik bir Türkiye için geçmişle yüzleşelim mi? Yoksa otoriter, tekçi ve baskıcı bir ülkede tarihsel yaralar ve karanlıklarla yaşamaya devam mı edelim" sorusunu Türkiye'ye yöneltmektedir. Şimdi hep beraber bu soruyu cevaplayacak adımları atalım. Günümüz dünyasında bir çok ülkede yaşanmış karanlık, kabus ve travmayla dolu tarihsel kesitlerle yüzleşmenin yaşandığı ve bu konuda bir çok uluslararası tecrübe ve birikim oluştuğuna tanık olduk. Almanya, Arjantin, Güney Afrika, Şili ve daha bir çok ülkede, "geçmişle hesaplaşma" amacıyla önemli girişimler başlatıldı. Bu ülkelerdeki demokratik hak talebi girişimlerinin sonucunda elde edilen kazanımlar, uluslararası demokratik toplumlara önemli tecrübe, kaynak ve rehberlik oluşturdu. Bu konuda uluslar arası tecrübelerden yararlanmayan bir ülke olarak Türkiye, geçmişle hesaplaşmak ve yüzleşmek zorunda olan bir ülkedir. Çünkü bu ülkede kabuk bağlamayan ve tedavi edilmemiş derin yaralar ve travmalar halen diriliğini korumaktadır. 12 Eylül darbesi, 6-7 Eylül Olayları, 1 Mayıs, Çorum, Maraş, Gazi, Madımak katliamlarının bıraktığı derin yaralar ve travmalar halen sürmektedir. Bu yaralardan ve travmalardan bazıları eskiye dayanmakla birlikte, tarihsel bir yüzleşme yapılmadığından yeni yaraların açılmasına da sebep olmuştur. Bu yüzden ırkçılık ve farklı inanç gruplarına yönelik ayrımcı ve baskıcı davranışlar tüm çağdaş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de yasaklanmalı; ırkçılık suçu işleyenler, insanlığa ihanet suçuyla yargılanmalıdır. Farklı renklerin, Türkiye adı verilen gökyüzü altında "farklı ama, birlikte yaşam" isteklerinin yükseldiği süreci acılarımızı ve dilimizi ortaklaştırarak yaşamalıyız. Bunu istemeliyiz. Bu istek, bunca yaşanmışlıklara, acı ve kötü tecrübelere rağmen yükseltilmelidir. Toplumun gündelik yaşamını zehir eden, huzursuzlaştıran onca kötülüklere ve siyasi cinayetlere inat, farklılıklarımızla bir arada yaşama ve geleceğimizi birlikte kurma düşüncesini daha da sık dillendirmek ve daha da yaygın şekilde ifade etmek zorundayız. Bu yeni 'dil'lendirme üzerinden sivil toplum eksenli mücadele yaygınlaşarak genişlemeli ve büyümelidir. RESMİ TARİH EZBERİNE KARŞI, HAYATIN VE YAŞANMIŞILIKLARIN GERÇEK TARİHİNİ AÇIĞA ÇIKARMAK Resmi tarih, aslında toplumun gerçeği öğrenmemesi gereken tarihtir. Böyle olunca, 'resmi tarih' aslında, siyasi iktidarların kendi ihtiyaçları doğrultusunda, geçmişte yaşanmış olan gerçekleri, acıları, katliamları ve travmaları ters yüz etmek için kurguladıkları ideolojik senaryodur. Resmi tarihin asıl amacı toplumsal belleğin (hafıza-ı enam) yok edilmesidir. Tarihi karanlıklarını gizlemenin diğer adıdır. Örneğin Türkiye'nin Madımak gerçeğiyle buluşmasını engellemektir. Yani toplumun gerçeklerle buluşmasını engelleyip, toplumun hafızasına format çekmektir. Egemen güçler resmi tarih anlayışını oluştururken, toplumsal hafızamızın silinmesini de hedefler. Yani toplumsal belleğin (hafızanın) yok edilmesinin, bozulmasının yolu, yeni bir resmi bellek/hafıza üretmekle mümkündür. Yıllardır süregelen tarihsel bellek çatışmasının arkasındaki en önemli sebep budur. Bu nedenle bizlerin parçalanmış ve bölük olan belleklerimizi ve hafızalarımızı birleştirmemiz ve ortaklaştırmamız gerekir. YILLAR GEÇİYOR NE ÖZÜR DİLEYEN VAR! NE YÜZÜ KIZARAN! 6-7 Eylül olaylarında benzin dökülerek yakılan Hrisantos Mantas, 90 yaşında iken, Madımak Otelin'de benzin dökülerek yakılan Asım Bezirci 71 yaşındaydı. 6-7 Eylül'de, Hebe Giolma kaçırıldı, tecavüz edildi ve hunharca öldürüldü. Adı ve yaşını kimse bilmiyor, fakat bilinen tek şey, 7 Eylül'de halk tarafından Eminönü'nde linç edilerek öldürüldü. Koray Kaya ise 12 yaşında Madımak otelinde diri diri yakıldı. Isak Uludağ, çalıştığı okul kundaklandı ve yanarak öldü, tıpkı Madımak otelini kundaklayan yobazların' Serpil Canik'i öldürmesi gibi. Hikayeleri ortak insanlar. Renkleri farklı. Farklı tarihlerde ve farklı mekanlarda, aynı güçlerin kurbanı oldular. Katliamcılar ve 'tahrik' olanlar aramızda dolaşıyor… Yıllar geçiyor… Ne özür dileyen var Ne de yüzü kızaran…. UNUTMAK, TOPLUMU TARİHSİZLEŞTİRMEK VE KİŞİLİKSİZLEŞTİRMEKTİR. MADIMAK OTELİ ÖNÜNE BİR KARANFİL BIRAK, BALIKLI RUM KİLİSESİ ÖNÜNDE BİR MUM YAK Alevi hareketinin Madımak Katliamı'nı unutturmamak ve tarihsel yüzleşmeyi sağlamak amacıyla "Madımak oteli utanç müzesi olsun" talebini içeren mücadelesi, aslında tam da resmi tarihin "kaşımayın unutun" sloganı altında sürdürdüğü, toplumsal hafızayı silme girişimine karşı bir duruştur. 6-7 Eylül olaylarının da gün ışığına çıkarılması ve tarihsel bir yüzleşmenin gerçekleşmesi çağrısı bu doğrultudadır. Resmi tarihte özneler ve asiller yoktur. Resmi tarih toplumsal hafızayı silerken, tarihin karanlık ve soğuk yüzünün mağduru olan Alevileri, Ermenileri, Kürtleri, Gayri Müslimleri adıyla anmaz. Hafızaların güncelliğini korumasına yardımcı olan isimlendirme ve tanımları yok eder. Yalan, inkar, tahrifat ve sansüre dayalı bir tarih anlatımına müsaade eder. İnkar ve yalana dayalı tarihsel verilerle oluşturulan toplumsal belleğimiz, resmi anlayışın ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde yeniden üretilir. Üretilen tarih üzerinden eğitilen genç nesiller, gerçek tarihsel olaylar yerine, resmi anlayışın ürettiği tarih bir tarih versiyonuyla şekillenir. İşte tüm bu acı hikayelerin mağdurları olarak, acılarımızı 2 Temmuz'da Madımak Oteli önüne karanfil bırakarak, 6-7 Eylül'de Balıklı Rum Kilisesi önünde mum yakarak, Türkiye'de tarihsel yüzleşmeyi başarmalıyız. Bunun için herkese dönüp "sana da ihtiyacımız var" diyebilmeliyiz. Çünkü acılarımızı bizi musahipleştiriyor. Turan Eser Ankara/ |
Aziz Nesin ve Asım Bezirci ile devletin bitmez hesabı
YILLAR GEÇİYOR NE ÖZÜR DİLEYEN VAR, NE DE YÜZÜ KIZARAN
MADIMAK ANISINA: İKİ TARİH, TERTİPLİ İKİ 'TAHRİK,' İKİ YARA VE TARİHSEL YÜZLEŞME Turan Eser, Araştırmacı - Yazar · 6 EYLÜL 1955 VE 2 TEMMUZ 1993 · 6-7 Eylül 1955 "Atatürk'ün Selanik'te doğduğu eve bomba atıldı" · 2 Temmuz 1993 "Gün Müslümanlığın gereğini yerine getirme günüdür" · Her iki katliamdaki 'tahrikçi' Aziz Nesin'miş! Burada 'tahrik' mazeretlerinin tarihsel 'tesadüflerden' ibaret olmadığını, 6-7 Eylül olaylarında, Çorum, Maraş, Gazi ve Madımak Katliamı'nda gördük ve yaşadık. Asırlardı bu topraklarda, 'Tahrik' ile etnik ve dini temelli 'milli galeyan'ların haklılığını izah eden ve bu izah biçimlerinde yaşanan zorlamalara tanıklık ettik. 'Tahrik' mazeretiyle izah edilen tüm bu olay ve katliamlar ortak özellikleri olan bir katliam mühendisliği ve tertiptir. Yani kendiliğinden değil, organize bir faaliyettir. Yani 6-7 Eylül 1955 olaylarından 2 Temmuz 1993 Katliamı'nda, Aziz Nesin ve Madımak Katliamı'nda öldürülen Asım Bezirci üzerinden nasıl bir tahrik politikasının sürdürüldüğünü göstermeye çalışacağım. 6 EYLÜL 1955 6-7 Eylül Olayları 1955 yılında basına "Atatürk'ün Selanik'te doğduğu eve bomba atıldı" olarak taşındı. 'Tahrik edici' bu haber üzerine 6 Eylül akşamı başlayıp ve 9 saat süren olaylar sonucu İstanbul'da 16 Rum ve 3 Ermeni vatandaşı hayatını kaybetti, 32 Rum da ağır yaralandı. 4.348 Rum'a ait işyeri, 110 otel, 27 eczane, 23 okul, 21 fabrika ve İstanbul'daki 74 kiliseden, 70'i yakıldı, yıkıldı. Mezarlıklar ile 1000'in üzerinde Rumlara ait ev tahrip edildi. Gerekçe belliydi; tahrik! Evet devletin temsilcileri olayın adını "Komünist tahriki" olarak koydular. Dönemin sıkıyönetim komutanı Nurettin Aknoz, tutuklanan solcular için "İstanbul'u yaktıran o heriflerdir. Hepsine müstahak oldukları cezayı verdireceğim. 10-15'ini sallandıracağım, geri kalanını da 25'er, 30'ar yılla zindanda çürüteceğim" diyerek, bu olaylarda "komünistler dışında" adres gösterilmeyeceği tehdidini duyurmak zorunda kaldı. Yani bu olaylarda 'solcu parmağı' görüşü resmiyet kazanması gerekiyordu. Bu bir psikolojik ve toplumsal tahrik mühendislik projesiydi. Uluslar arası medyanın bu olaylara yoğun ilgisi sonucu, tutuklananlar üzerinde şüphe zayıflamaya başlamıştı. Tahrikçiler kim mi? Oda belliydi. Devletin temsilcileri onlarında adını duyurdu; Aziz Nesin, Asım Bezirci ve Tahir Kemal gibi elli civarında solcu aydın! Devletin temsilcileri bu kişileri 'tahrikçi' ve 'sorumlu' olarak tutukladı. Tesadüf buya, 2 Temmuz 1993 katliamına neden olarak gösterilen 'baş tahrikçi Aziz Nesin' 1955 yılındaki bu vahşi saldırılarda da Kemal Tahir gibi 47 solcu aydın arkadaşıyla 'tahrikçi' ve 'tertipçi' olarak tutuklandı. Bu tutuklamanın en ilginç yanı ise 'suçlular listesi'nde olaylar öncesinden ölmüş ve o dönem halen askerde hizmet verenlerde vardı! 6-7 olayları nedeniyle tutuklanan aydınlar için, Askeri Mahkemenin 25.11.1955 tarihli kararında şöyle yazıyor: "6/7 Eylül 1955 hadiselerinde tahrik, teşvik ve iştirakten sanık 47 tutuklu hakkında, tutukluluklarının devamına karar verildiğinin kendilerine tebliği.…" Sonuçta 'tahrik ve teşvikten' dolayı, Aziz Nesin, Asım Bezirci ve arkadaşları 5 ayı hücrede olmak üzere toplam 9 ay cezaevinde kaldılar. O nedenle Aziz Nesin, "ipten döndük" demişti. Fakat ötekileştirmeye dayalı ideolojik inat durmak bilmiyordu. 38 yıl sonra Madımak Katliamı'nda Asım Bezirci'yi yakarak öldürürken, Aziz Nesin'i ise öldürememiş ama yaralı kurtulmasını engelleyememişti. 1955 ve 1993 kardeşlik bağlarının kopartılmaya çalışıldığı tarihlerdir. Oysa bu olayın hükümet eliyle yapılan eylem ve tahrik olması ancak 50 yıl sonra, yani 2005 yılında ortaya çıktı. O nedenle 27 Mayıs Yassıada Mahkemeleri, DP yöneticilerini, 6-7 Eylül Olaylarını organize etmekten dolayı suçlu buldu. Daha sonra mahkeme ifadelerinde Oktay Engin'in MİT adına çalıştığı ifade edildi. Basına yansıyan haberlere göre 6 - 7 Eylül Olayları öncesinde, Selanik'te Atatürk'ün evini bombalayan MİT ajanı Oktay Engin olarak ifade edildi. Daha sonra mükafat olarak, İç işleri Bakanlığı'nda görev aldı ve daha sonra Nevşehir'e Vali oldu. Çünkü devlet için 'kurşun atan kahramandı.' Yani 6-7 Eylül olaylarında 'Komünist tahriki' yoktu. 'Hükümet tahriki' ile Gayri Müslim yurttaşlara yönelik yaratılan 'milli galeyan' vardı. Yıl 2008 halen özür dileyen devlet yetkilisi ortaya çıkmadı. 2 TEMMUZ 1993 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas'ta kökten dinci örgütler, Aziz Nesin'in ve Pir Sultan Abdal etkinliklerine gelenlerin cezalandırılması için tahrik haberlerini yaymaya başladı. Bildiriler yayınlandı ve camilerde dağıtıldı. Bildiride "gün Müslümanlığın gereğini yerine getirme günüdür" denilerek, "Aziz Nesin ve şeytana dost olan bu insanların öldürülmesi" emri veriliyordu. "Şeriat gelecek zulüm bitecek" ve "Sivas Aziz'e mezar olacak" sloganları eşliğinde Madımak Katliamı için düğmeye basıldı. Tüm bu 'tahrik' haberleri ile Sivas'ta dini temelli bir 'milli galeyan' yaratma çalışmaları günler önce başlatıldı. Katliam öncesi yerel gazetelerdeki bu tahrikler, devletin savcısı için bir suç gerekçesi sayılmadı. Katliam öncesi, katliam geliyorum diyordu. Hükümet ve devletin güvenlik kurumları sadece süreci seyretmekle geçirdi. Katliam günü dini temelli 'milli galeyan' yaratıldı. Madımak Oteli ateşe verildi ve 9 saat boyunca otel içinde bulunan aydın, sanatçı, Pir Sultan gençleri ve 2 otel çalışanı dahil 35 insan, devletin güvenlik görevlileri, mülkü amirleri, yerel yöneticileri, cumhurbaşkanının, başbakanının, yani devletin gözü önünde vahşice katledildi. Madımak Katliamı'nda, devlet tarafından 6 Eylül 1955 olaylarının 'faili' ve 'tahrikçisi' olarak gösterilen Aziz Nesin yaralı kurtulurken, Asım Bezirci vahşice öldürüldü. Yüzlerce insan yaralandı ve Sivas'ın üzerini kara bir duman kapladı. Gerekçe belliydi; Tahrik! Suç "Aziz Nesin'nin tahrik edici konuşması"ymış! Asıl suçlular ve tahrikçiler halen serbest ve yargı önünde hesap vermedi. Her iki olayda da aslında mesele 'tahrik' değildir. 6-7 Eylül 1995 Etnik ve dinsel kültürel kimliği yok etme üzerine kurulurken, 2 Temmuz 1993 katliamı demokrasi, laiklik, insanlık değerleri ile birlikte Alevi kimliğine yönelik ideolojik bir kıyımdı. Aziz Nesin her iki olayda, Asım Bezirci ise sadece 6-7 Eylül olaylarında 'tahrik eden' değil, mağdurları ve kurbanlarıydı. HER İKİ KATLİAMDA DEVLET KORUMADI, KOLLADI VE SEYRETTİ 6-7 Eylül 1995 vahşetinde tanıklarının ifadelerine göre, olaylar sırasında polisler saldırganlara "Cana bir şey gelmeyecek, yalnızca kırılıp dökülecek" diyerek destek vermişti. O dönem sıkıyönetim ilan edildi. Sıkıyönetim ilanına ilişkin tartışmalarda, "güvenlik kuvvetlerinin zafiyeti ve vaktinde önlem almaması" eleştirilince, dönemin Başbakan Yardımcısı Fuad Köprülü, "bu hadiseden Hükümet önceden haberdardı. Ona göre bazı tertibat da almıştı. Fakat hadisenin günü ve saati belli değildi" gibi komik bir savunma yapar. 2 Temmuz Katliamı'nda ise, saldırganlara benzer siyasi, resmi destek ve güvenlik kuvvetlerinin önlem almaması gerçeği vardı. Sivas'ta katliam günü, belediyece otelin karşısına kamyonlarca taş dökülmüş, otel önündeki güruha destek sağlanmıştı. Tanıkların ifadesine göre Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu imiş. Belediye başkanı, yanında belediye çalışanları eşliğinde otel önüne kurdukları mobil ses düzeninden kalabalığa "Gazanız mübarek ola" diye saldırganlara destek vermiş. Cumhurbaşkanı Demirel "Halkla polisi karşı karşıya getirmeyin" talimatını verirken, güvenlik güçleri ise saldırganlara "müdahale etmeyin" emrini çıkarttı. Demirel katliamın ardından verdiği katilleri ve güvenlik güçlerini aklamaya çalıştı "Olay münferittir. Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş... Güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır." Başbakan Tansu Çiller ise katliamcıları açıkça savunan açıklamalar yapmıştı. "Çok şükür, otel dışındaki halkımız bu yangından zarar görmemiştir!.. Halktan kimsenin burnu kanamamıştır ve ölenler de çıkan yangından boğularak ölmüşlerdir." Daha da ileri giderek bir cehalet sergileyip, gazetecilerin bir sorusu üzerine "Olayı bu kadar büyütmek yanlış, bir futbol maçında da bu kadar insan ölebilirdi" diyebilmiştir. Katliamın tüm destekçileri ve devlet adına seyredenler hesap vermedi Bu katliamda Belediye Başkanı, Vali, Tugay komutanı, General, cumhurbaşkanı, başbakan, cumhuriyet savcısı katliamı, 6-7 Eylül 1995 yılında olduğu gibi 9 saat boyunca seyretmiştir 6-7 EYLÜL 1955 OLAYLARINDA DİNİ VE MİLLİ REFLEKS OLARAK TAHRİK Farklı kimlikleri yok etmeye dönük katliamcı yaklaşımlarda sürekli 'tahrik' unsuru arandı. Dünyada bunun örnekleri oldukça çoktur. 'Halkın duygusal tepkisi,' 'milli galeyan' gibi ifadelerin arkasına sığınıldı. Çorum, Maraş, Gazi ve Madımak katliamının ardından yaşandığı gibi, 6-7 Eylül 1995 olaylarının ardından, o zamanki hükümet için suçlular ve gerekçe belliydi: "solcu tahriki"! 'Türk milliyetçiliğini ve Müslümanlığını korumak için' bu olaylar ve katliamlar ya solcuların üzerine bırakıldı ya da üstü örtüldü. TAHRİKİN HEDEFİNDEKİ 'GÜNAH KEÇİLERİNİN' ADRESİNDE İKAMET ETMEK Osmanlıdan cumhuriyete geçiş sürecinin en sancılı temel meselelerinden biri, Anadolu'nun farklı kimliklerinden ve renklerinden, etnik ve dinsel eksende tekçi/homojen bir ulus-devlet kurmaktı. Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte temel bir politika olarak benimsenen tekçileştirme ve homojenleştirme çabaları, resmi politikalarla üretilen zorunlu asimilasyon politikaları ile sürdürülmüştür. Ayrıca farklı yöntemlere de başvurulmuş olup, örneğin, Alevilerin, Kürtlerin, Gayrimüslimlerin, Rumların, Ermenilerin, Yahudilerin ve daha bir çok farklı inanç ve dillerin varlığına ideolojik olarak tahammül etmeyen çevreler ve devlet politikası sosyal baskı mekanizmalarını üreterek ve farklı kimliklere yönelik şiddet ve yok etme girişimlerinin alt yapısını hazırlamıştır. Yazılı metinler, yasalarda her ne kadar eşitlikten bahsedilirse edilsin, her ne kadar tüm yurttaşların yasalar önünde aynı hak ve ödevlere sahip olduğu iddia edilirse edilsin, gündelik hayatın acı gerçeği bunları, 6-7 Eylül olaylarında, Maraş'ta, Çorum'da, Sivas'ta ve Gazi'de yalanlıyordu. Eğer devletin resmi olarak tanımladığı kimlik politikasının ve kodlarının dışındaysanız, 'günah keçisi' olarak, tahrikin hedefindeki adreste ikamet ediyorsunuz demekti. Bu nedenle tahrikin gösterdiği adres beliydi; ötekileştirilen renkler.. Aleviler, Kürtler, Gayrimüslimler, Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, Süryaniler, Yezidiler ve daha daha… TAHRİK ETMEK VE KATL-İ VACİP FETVA YAZDIRIYOR Etnik ve dinin temelli güçlendirilmiş sosyal baskı mekanizmaları ve 'mahalle baskısıyla,' Türkiye'de 'tahrik ettiler' dolaysı ile "katl-i vacip" fetvası ile halkı farklı olanın üzerine kışkırtmanın mazereti hazırdır. Bu coğrafyada en sık başvurulan yoldur bu. Örnek oldukça çok. Ama bir kaçı ile yetinecek olursak: Şeyhülislam fetvaları ile 16. yüzyılda Kızılbaş Alevilere yönelik katliam, 6-7 Eylül 1955'te Gayri Müslimlere yönelik 'milli galeyan' ile gerçekleştirilen olaylar, yerinde etme ve ayrımcı cinayetler, Maraş'ta, Çorum'da olduğu gibi, Madımak'ta 35 insanı bir oteli ateşe vererek diri diri yaktıran 'Müslümlar' imzalı 'fetva bildirileri…' Öfkeyi artırma, şiddet ortamını farklı kimliklere yönelerek yaratmanın diğer mazeretidir, tahrik. Tahrik aynı zamanda gizli kalınması istenilen gerçeğin manüpüle edilmesinin diğer adıdır. Bir tür siyasi gizleme yöntemidir. O nedenle suçun yükleneceği bir günah keçisinin bulunması eylemi olarak sunulur tahrik. Gizli ellerin yarattığı her siyasi felaketin ardından, bir günah keçisinin 'tahrik' ettiği tespit edilir. Dolaysıyla bunun karşısında "tahrik edilenin haklı" olduğu tezinin kanıksadığı ve tahrik oluşun kimlik ve manevi değerlere bağlılık ile ölçülerek, etnik olarak tahrik olma hakkını, Müslüman olarak tahrik olma hakkını kullanarak, cinayet işleyenler bu coğrafyada 'vatan için kurşun sıkan' kahramanlar, gibi "Müslüman kimliğine hakareti korumak için", "Kafiri öldüren cennetlik" olarak sınıflandırılır. Bu nedenle bu coğrafyada "tahrik edeni infaz etme hakkı"nı kullananın eylemi meşru ve kendisi kahraman görülür. Yani bu topraklarda farklı kimliklere sahip insanların ortak düşleri ve ortak gelecekleri parçalanırken, egemenler buna bir haklılık kılıfı arıyordu. 6 Eylül 1955'de Rumların kiliselerindeki çanlar ve değerli eşyalar "Ya Taksim, ya ölüm" sloganları eşliğinde yağmalanırken ve kilise papazı öldürülürken, Madımak oteli „Yaşasın Şeriat!, Kanımız Aksa da Zafer İslamın" sloganları eşliğinde ateşe veriliyordu. Tek farkı yer, tarih ve mekan. Ortak yanı ise farklı olanı yok etme ve tekleştirmekti. Evet kısacası, Balıklı Rum Kilisesi papazını öldüren, gaz dolu bidonlarla kiliseyi yakanlar, Madımak oteline benzin döküp 35 insanı diri diri yakan güruh arasında bir fark yoktur. Tek fark, farklı zaman dilimlerinde aynı siyasi mühendisliktir. 1995 yılında İstanbul'daki gerici güruhun Rumlara ve diğer gayri Müslimlilere karşı zalimleştiğini, 1993 yılında Madımak oteli önünde Frankeştaynlaşarak gelişmesini izah etmek zor değil. Bu coğrafyaya ne ekilirse o biçilir. Aslında tüm olay ve katliamların arkasında olan egemen güçlerin, zalimlerin hikayesi, hedefi ve yöntemleri ortaktır. Ama aynı zamanda bu olayların ve katliamların mağduru olan kesimlerinde hikayeleri, acıları ve yaşadıkları travmalar ortaktır. Farklı olan sadece tarihler ve mekanlar. "TAHRİKLERİN" VE "MİLLİ GALEYAN"LARIN FATURASINI ÇOCUKLARIMIZ ÖDÜYOR. 'Tahrik' ve 'milli galeyan' gibi anlamsız kavramların arkasına sığınarak bu ülkenin imajını ve toplumsal barışını bozmaya, farklı kimliklerin birbirine karşı düşmanca yetiştirmesine kimsenin ön ayak olmaması gerekir. 21.Yüzyılın Türkiye'sinde halkın 'öfkeleriyle' oynamanın ne gibi tehlikeli sonuçlar doğurduğunu, 'derin' toplumsal mühendisliklerin frankenştayn senaryolarına dönüştüğünü, hiçbir kötülüğün bir sır olarak kalmayacağını, her felaketin faturasının çocuklarımıza ve gelecek kuşaklara bırakılacak kötü bir miras ve faturası olacağını, 6-7 Eylül olaylarının üstünde 53 yıl, Madımak Katliamının üzerinde 15 yılda geçse, bu ülkenin utanç günleri olarak tarihe kayıt düşecektir. Aslında 2 Temmuz'larda ve 6-7 Eylüllerde sokakta olmak ve unutturmamak üzerine sürdürülen mücadele, Türkiye'nin kendisiyle ve tarihiyle yüzleşmesine çağrıdır. 2 Temmuz'da Madımak oteli önüne karanfil bırakmak, tarihin karanlık olayları, katliamları ve yaraları ile cesaretle yüzleşmek ve hesaplaşmak için bir çağrıdır. Paslanmış kulakların açılması, kilitlenmiş dillerin çözülmesi, kemikleşmiş önyargıların kırılması ve çürümüş vicdanların canlanması için çağrıdır. Bu aynı zamanda "Anayasa'ya uyun" ve "İnsan haklarına saygı gösterin" diye bir hatırlatmadır. Anayasamız "yurttaşların eşit ve özgür olduğu, temel insan haklarına dayalı, sosyal hukuk devletidir" şeklinde tarif edilmekte; yine Anayasamızın 10. Maddesinde; "herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kimseye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz" denilmektedir. Benzeri birçok ilkeye ve uluslar arası evrensel hukuk normlarına uymak zorunda olan hükümetler, Anayasa ve evrensel hukuk normlarıyla çelişmek pahasına, Alevi, Gayri Müslim, Kürt ve diğer farklı kimliklere mensup Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarına ayrımcılık yapamaz ve farklı kimliklere yönelik katliamlara ve baskılara gözünü kapayamaz, destek sunamaz. Tekçiliği rehber edinip, 'Türk İslam Sentezine' ayrıcalık/imtiyaz tanıyamaz. Madımak oteli önüne bırakılan karanfiller ve İstanbul'da yakılan ve yağma edilen kiliseler önüne bırakılan mumlar, "Çağdaş ve demokratik bir Türkiye için geçmişle yüzleşelim mi? Yoksa otoriter, tekçi ve baskıcı bir ülkede tarihsel yaralar ve karanlıklarla yaşamaya devam mı edelim" sorusunu Türkiye'ye yöneltmektedir. Şimdi hep beraber bu soruyu cevaplayacak adımları atalım. Günümüz dünyasında bir çok ülkede yaşanmış karanlık, kabus ve travmayla dolu tarihsel kesitlerle yüzleşmenin yaşandığı ve bu konuda bir çok uluslararası tecrübe ve birikim oluştuğuna tanık olduk. Almanya, Arjantin, Güney Afrika, Şili ve daha bir çok ülkede, "geçmişle hesaplaşma" amacıyla önemli girişimler başlatıldı. Bu ülkelerdeki demokratik hak talebi girişimlerinin sonucunda elde edilen kazanımlar, uluslararası demokratik toplumlara önemli tecrübe, kaynak ve rehberlik oluşturdu. Bu konuda uluslar arası tecrübelerden yararlanmayan bir ülke olarak Türkiye, geçmişle hesaplaşmak ve yüzleşmek zorunda olan bir ülkedir. Çünkü bu ülkede kabuk bağlamayan ve tedavi edilmemiş derin yaralar ve travmalar halen diriliğini korumaktadır. 12 Eylül darbesi, 6-7 Eylül Olayları, 1 Mayıs, Çorum, Maraş, Gazi, Madımak katliamlarının bıraktığı derin yaralar ve travmalar halen sürmektedir. Bu yaralardan ve travmalardan bazıları eskiye dayanmakla birlikte, tarihsel bir yüzleşme yapılmadığından yeni yaraların açılmasına da sebep olmuştur. Bu yüzden ırkçılık ve farklı inanç gruplarına yönelik ayrımcı ve baskıcı davranışlar tüm çağdaş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de yasaklanmalı; ırkçılık suçu işleyenler, insanlığa ihanet suçuyla yargılanmalıdır. Farklı renklerin, Türkiye adı verilen gökyüzü altında "farklı ama, birlikte yaşam" isteklerinin yükseldiği süreci acılarımızı ve dilimizi ortaklaştırarak yaşamalıyız. Bunu istemeliyiz. Bu istek, bunca yaşanmışlıklara, acı ve kötü tecrübelere rağmen yükseltilmelidir. Toplumun gündelik yaşamını zehir eden, huzursuzlaştıran onca kötülüklere ve siyasi cinayetlere inat, farklılıklarımızla bir arada yaşama ve geleceğimizi birlikte kurma düşüncesini daha da sık dillendirmek ve daha da yaygın şekilde ifade etmek zorundayız. Bu yeni 'dil'lendirme üzerinden sivil toplum eksenli mücadele yaygınlaşarak genişlemeli ve büyümelidir. RESMİ TARİH EZBERİNE KARŞI, HAYATIN VE YAŞANMIŞILIKLARIN GERÇEK TARİHİNİ AÇIĞA ÇIKARMAK Resmi tarih, aslında toplumun gerçeği öğrenmemesi gereken tarihtir. Böyle olunca, 'resmi tarih' aslında, siyasi iktidarların kendi ihtiyaçları doğrultusunda, geçmişte yaşanmış olan gerçekleri, acıları, katliamları ve travmaları ters yüz etmek için kurguladıkları ideolojik senaryodur. Resmi tarihin asıl amacı toplumsal belleğin (hafıza-ı enam) yok edilmesidir. Tarihi karanlıklarını gizlemenin diğer adıdır. Örneğin Türkiye'nin Madımak gerçeğiyle buluşmasını engellemektir. Yani toplumun gerçeklerle buluşmasını engelleyip, toplumun hafızasına format çekmektir. Egemen güçler resmi tarih anlayışını oluştururken, toplumsal hafızamızın silinmesini de hedefler. Yani toplumsal belleğin (hafızanın) yok edilmesinin, bozulmasının yolu, yeni bir resmi bellek/hafıza üretmekle mümkündür. Yıllardır süregelen tarihsel bellek çatışmasının arkasındaki en önemli sebep budur. Bu nedenle bizlerin parçalanmış ve bölük olan belleklerimizi ve hafızalarımızı birleştirmemiz ve ortaklaştırmamız gerekir. YILLAR GEÇİYOR NE ÖZÜR DİLEYEN VAR! NE YÜZÜ KIZARAN! 6-7 Eylül olaylarında benzin dökülerek yakılan Hrisantos Mantas, 90 yaşında iken, Madımak Otelin'de benzin dökülerek yakılan Asım Bezirci 71 yaşındaydı. 6-7 Eylül'de, Hebe Giolma kaçırıldı, tecavüz edildi ve hunharca öldürüldü. Adı ve yaşını kimse bilmiyor, fakat bilinen tek şey, 7 Eylül'de halk tarafından Eminönü'nde linç edilerek öldürüldü. Koray Kaya ise 12 yaşında Madımak otelinde diri diri yakıldı. Isak Uludağ, çalıştığı okul kundaklandı ve yanarak öldü, tıpkı Madımak otelini kundaklayan yobazların' Serpil Canik'i öldürmesi gibi. Hikayeleri ortak insanlar. Renkleri farklı. Farklı tarihlerde ve farklı mekanlarda, aynı güçlerin kurbanı oldular. Katliamcılar ve 'tahrik' olanlar aramızda dolaşıyor… Yıllar geçiyor… Ne özür dileyen var Ne de yüzü kızaran…. UNUTMAK, TOPLUMU TARİHSİZLEŞTİRMEK VE KİŞİLİKSİZLEŞTİRMEKTİR. MADIMAK OTELİ ÖNÜNE BİR KARANFİL BIRAK, BALIKLI RUM KİLİSESİ ÖNÜNDE BİR MUM YAK Alevi hareketinin Madımak Katliamı'nı unutturmamak ve tarihsel yüzleşmeyi sağlamak amacıyla "Madımak oteli utanç müzesi olsun" talebini içeren mücadelesi, aslında tam da resmi tarihin "kaşımayın unutun" sloganı altında sürdürdüğü, toplumsal hafızayı silme girişimine karşı bir duruştur. 6-7 Eylül olaylarının da gün ışığına çıkarılması ve tarihsel bir yüzleşmenin gerçekleşmesi çağrısı bu doğrultudadır. Resmi tarihte özneler ve asiller yoktur. Resmi tarih toplumsal hafızayı silerken, tarihin karanlık ve soğuk yüzünün mağduru olan Alevileri, Ermenileri, Kürtleri, Gayri Müslimleri adıyla anmaz. Hafızaların güncelliğini korumasına yardımcı olan isimlendirme ve tanımları yok eder. Yalan, inkar, tahrifat ve sansüre dayalı bir tarih anlatımına müsaade eder. İnkar ve yalana dayalı tarihsel verilerle oluşturulan toplumsal belleğimiz, resmi anlayışın ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde yeniden üretilir. Üretilen tarih üzerinden eğitilen genç nesiller, gerçek tarihsel olaylar yerine, resmi anlayışın ürettiği tarih bir tarih versiyonuyla şekillenir. İşte tüm bu acı hikayelerin mağdurları olarak, acılarımızı 2 Temmuz'da Madımak Oteli önüne karanfil bırakarak, 6-7 Eylül'de Balıklı Rum Kilisesi önünde mum yakarak, Türkiye'de tarihsel yüzleşmeyi başarmalıyız. Bunun için herkese dönüp "sana da ihtiyacımız var" diyebilmeliyiz. Çünkü acılarımızı bizi musahipleştiriyor. Turan Eser Ankara/ |
--->: Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
[QUOTE=berat.demir;281209]BENCE MADIMAKIN MÜZE OLMASI O YARAYI SÜREKLİ AÇIK TUTACAKTIR. NİYE ÇORUMDA MÜZE AÇILMADI, NİYE MARAŞTA MÜZE AÇILMADI. BU MÜZE AÇILIRSA SİVAS SÜREKLİ 2 TEMMUZLA ANILACAK HİÇ HAKETMEDİĞİ HALDE. BU OLAYI ELBETTE KINIYORUZ. HİÇ BİR CAN ÖLDÜRÜLEMEZ.
**** ABİ GÜNAH DEĞİL DEMİŞSİN AMA SİVASA GÜNAH. SİVASTA YAŞAYAN HEMŞERİLERİMİZE GÜNAH. SİVAS BİLE BİLE BU OLAY YÜZÜNDEN GERİ BIRAKILMAYA ÇALIŞILMIŞTIR. SEN SİVASIN GERİ BIRAKILMASINI İSTERMİSİN. **** BU MÜZE İSTANBULDA AÇILSIN, AMA SİVAS OLAYLARI MÜZESİ DİYE DEĞİL 2 TEMMUZ OLAYLARI MÜZESİ ADI OLARAK AÇILSIN. SİVASIN ADI GEÇMESİN. ZATEN İZMİRDE 2 TEMMUZ ANITI AÇILIYOR GALİBA. **** MADIMAK MÜZE OLAMAZ. OLURSA SİVAS SÜREKLİ BU OLAYLA ANILIR. MADIMAK OTELİNİN İSMİ DEĞİŞTİRİLMELİ. MÜZE OLMASINA İZİN VERİLMEYECEKTİR. ZATEN SAHİPLERİ DE BUNA KARŞI. ÖZEL MÜLKİYETE DOKUNULAMAZ.[/QUOTE] özel mülkiyet dokunulmaz ama yakılabilir değilmi, itfaiyede seyredebilir, asker polis müdahele etmez değilmi bu dokunmaya bırak allah aşkına ya |
--->: Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
SİVAS KATLİAMI 15’NCİ YILINDA LANETLENİYOR
Sivas katliamı 15’nci yıl dönümünde çeşitli etkinliklerle protesto edilecek. Katliam, Sivas Madımak oteli başta olmak üzere, Ankara, İstanbul ve İzmir’de vatandaşlar tarafından protesto edilecek. Sivas Madımak Oteli önünde düzenlenecek anma toplantısına, on binlerce vatandaşın katılması bekleniyor. Buradaki etkinliklere siyasi parti liderleri, sivil toplum kuruluşları ve meslek örgütü temsilcileri destek verecek. Sivas’taki anma etkinliklerine çevre illerden de katılımlar olacak. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Sivas’ta yapılacak anma etkinliğine katılmayacak. Buradaki etkinliklere, DSP Lideri Sezer, SHP Genel Başkanı Karayalçın ve ÖDP Genel Başkanı Uras etkinlikte hazır bulunacak. Anma etkinliğine, “milli görüş” geleneğinden gelen eski milletvekili Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu yine gazeteci Ahmet Hakan Coşkun da katılarak destek verecek.Katliamın ardından 15 yıl geçmesine karşın Madımak Oteli’nin müze yapılması isteği ise yanıtsız kaldı. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın, “müze” projesinden geri adım atmasına ilişkin tepkiler ise sürüyor. Anma etkinliklerinde müze talebi bir kez daha vurgulanacak. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Başkanı Fevzi Gümüş, “Madımak Oteli’ndeki insanlık dışı kıyımın vicdanlarımızda yarattığı utancı hep birlikte temizlemek gerektiğine inanıyor ve bunun salt Alevilerin sorunu olmadığı kanaatini taşıyoruz. Türkiye, geçmişindeki bu utancı temizlemek, geleceğini de aydınlatmak zorundadır. Madımak Oteli’nin müzeye dönüştürülmesi, katliamın karanlıkta kalmış gerçek faillerinin bulunması ve Alevilerden özür dilenmesi gerekir” denildi. ANKARA (ANKA) – Sivas katliamı 15’nci yıl dönümünde çeşitli etkinliklerle protesto edilecek. Katliam, Sivas Madımak oteli başta olmak üzere, Ankara, İstanbul ve İzmir’de vatandaşlar tarafından protesto edilecek. Sivas’ta 2 Temmuz 1993 yılında Madımak Oteli’nin ateşe verilmesiyle katledilen, 33 yurttaş, katliamın 15’nci yıl dönümünde anılacak. Anma etkinlikleri kapsamında Pir Sultan Abdal Kültür Derneği başta olmak üzere, Alevi Bektaşi Federasyonu, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu ve çok sayıda Alevi kurum ve kuruluşu çalışmalarını sürdürüyor. Çalışmalarla ilgili olarak ANKA’ya açıklamalarda bulunan Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Başkanı Avukat Fevzi Gümüş, “2 Temmuz’da Madımak Oteli’nin önünde buluşalım” çağrısında bulundu. Gümüş, 2 Temmuz 1993 tarihinde, Pir Sultan Abdal’ı anmak üzere Sivas’a giden 33 insanın Madımak Oteli’nde yakılarak katledilmesinin, “Ortaçağ vahşetiyle Türkiye’nin aydınlığına, çağdaşlığına, demokrasi ve laikliğe, halkların kardeşliğine, bir arada yaşama kültürüne ve çok kültürlülüğe yapılan bir saldırı” olduğunu vurguladı. -KARA LEKE- Sivas olaylarının Türkiye tarihine kara bir leke olarak geçtiğini belirten Gümüş, Madımak Oteli’nin müze yapılmamasını eleştirdi. AKP Hükümeti’nin müze talebini görmezden geldiği ifade eden Gümüş, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın, “Madımak Oteli’nin kamulaştırılması için yeterli bütçeye sahip değilim” şeklindeki açıklamalarına tepki gösterdi. Madımak Oteli’nin bir an önce müze yapılması için hükümetin gerekli adımları atmaya çağıran PSAKD Genel Başkanı Fevzi Gümüş, “AKP, kendine özgü demokrasi anlayışından kurtulmak istiyorsa, Madımak Oteli’nin müze yapılması taleplerimize uzak kalmamalıdır. Orayı müze yapmak, bu iktidarın boynunun borcudur” dedi. -SORUN HEPİMİZİN- Madımak'taki insanlık dışı kıyımın vicdanlarda yarattığı utancın temizlenmesinin sadece Alevilerin sorunu olmadığını kaydeden Gümüş, "Madımak Katliamı'yla yüzleşmenin ve gerçek faillerin bulunmasının gerekliliğine inanıyor, 2 Temmuz'un unutulması halinde farklı kimlik ve inançtaki her insanın can ve mal güvenliğine yönelik tehditlerin artarak devam edeceğini görüyoruz" dedi. Türkiye'nin bu utancı temizlemesi için Madımak Oteli'nin müzeye dönüştürülmesi, katliamın karanlıkta kalmış gerçek faillerinin bulunması ve Alevilerden özür dilenmesi gerektiğini vurgulayan Gümüş şöyle dedi: "Her yıl olduğu gibi bu yıl da 2 Temmuz'da Madımak Oteli'nde karanfillerimizi bırakıp kaybettiğimiz değerleri anacağız. Madımak Oteli'nin müzeye dönüştürülmesine ilişkin mücadeledeki kararlılığımızı bir kez daha göstereceğiz. Türkiye'nin aydınlığına, çağdaşlığına, demokrasi ve laikliğe, halkların kardeşliğine, eşitliğe, özgürlüğe, bir arada yaşama kültürüne ve çok kültürlülüğe inanları, Alevi örgütlerimizi, sol siyasi partilerimizi, sendikalarımızı, demokratik kitle örgütlerimizi, odalarımızı, barolarımızı, emek ve demokrasi güçlerimizi kısacası ülkemizin vicdanını 2 Temmuz 2008 Çarşamba günü Alanları doldurmaya, Sivas'ta Madımak önünde buluşmaya davet ediyoruz." -YOĞUN KATILIM BEKLENİYOR- Sivas Madımak Oteli önünde 2 Temmuz Çarşamba günü düzenlenecek anma toplantısına, on binlerce vatandaşın katılması bekleniyor. Buradaki etkinliklere siyasi parti liderleri, sivil toplum kuruluşları ve meslek örgütü temsilcileri destek verecek. Sivas’taki anma etkinliklerine çevre illerden de çok sayıda vatandaş katılacak. Madımak Oteli önünde yapılacak anma etkinliğine DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın ve ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras katılacak. Anma etkinliğine, “milli görüş” geleneğinden gelen eski milletvekili Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu ve gazeteci Ahmet Hakan Coşkun da katılarak destek verecek. Katliamın ardından 15 yıl geçmesine karşın Madımak Oteli’nin müze yapılması isteği ise yanıtsız kaldı. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın, “müze” projesinden geri adım atmasına ilişkin tepkiler sürüyor. Anma etkinliklerinde müze talebi bir kez daha vurgu yapılacak. -CHP’DEN AYRI ETKİNLİK- Sivas’taki anma etkinliklerine CHP Genel Başkanı Deniz Baykal katılmazken, CHP Grup Başkanvekili Hakkı Suha Okay başkanlığındaki 25 kişilik milletvekili heyeti katılacak. CHP’nin çevre illerden örgütleri de anma etkinlikleri için 2 Temmuz’da Sivas’ta olacak. CHP Sivas İl Örgütü, her sene olduğu gibi bu yıl da farklı bir program uygulayacak. CHP’liler, 2 Temmuz’da 09.30’da Atatürk Anıtına çelenk koyacak. Burada, CHP Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir bir açıklama yapacak. CHP etkinliğine, Cem Vakfı, ADD, Cumhuriyet Kadınları Derneği, Eğitim-İş üyeleri destek verecek. CHP heyeti, Atatürk Anıttı önündeki törenin ardından toplu halde Madımak Oteli’ne kadar yürüyecek. Madımak Oteli’ne karanfil bırakacak olan CHP heyeti adına Grup Başkanvekili Hakkı Suha Okay bir basın açıklaması yapacak. (ANKA) |
--->: Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
[QUOTE=berat.demir;281223]PROVAKATÖRLÜK OLUNCA KİMSE DOKUNMADI MALESEF. HERKES İSTERDİ Kİ DOKUNULSUN O OLAY YAŞANMASIN.
LAF KALABALIĞINA GETİRME. SONUÇTA O OTEL MÜZE OLMAYACAK BUNU O KAFANA SOK. SİVAS SAHİPSİZ DEĞİL. SİVAS SENİN GİBİLERİNE KALMAYACAK. SEN SİVASIN GELİŞMESİNİ İSTEMİYORSUN.[/QUOTE] kızma berat, kafana sok ağır laf sivas zaten benim gibilerine kalmadı sayenizde 7 milyonluk şehirde köyü kasabası toplam 650 bin kaldı ve yıldan yılada eriyor, bunu bira düşün derim niye acaba tek sebep ekonomik mi, işsizlik mi |
--->: Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
sivasda müze açıp yanmış kemiklerimi sergiliyceksiniz buna ne turizm bakaının gücü yeter nede baskalarının devlet herkesin niyetini bilio size kesinilkle bı kıyağı geçmez demedi demeyin siz ilkönce yalandığınız chp koltuklarında layık olduğunuz konuma getirilmediğiniz halde hala onların da öncülüğünde bu kınma organizasyonları düzenliosunuz genel baskanları kesinlikle bnmde hemserim olan alevileri chp koltuklarında bile hep arka sıralarda tutuyo ve sizi temsil edeceklere pek imtiyaz tanınmıyo ,,,3 katı fazla millet vekiline sahip iktidara çirkin ama etkili muhalifliği ile mum söktüren zihniyet cumhuriyet tarihinden beri aynı muhalif madımağı dünyann türkiyenin en mükemmel müzesi yapardı işde anlamıosunuz buna chp ninde gücü yetmez artık onlarada yaranmakdan vaz geçin bunu devlet zaten istemez...devlet başbağlardaki kirli elleri kimin tezgahladığını gayet ii bilio anlayın artık devlette sahipsiz değil ...
|
--->: Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
BİZ TUTTURMUSUZ BİR KARDESLİK TÜRKÜSÜ SİZ TUTTURMUSUNUZ ÖNCE ÖCÜMÜZÜ ALALIM BİZE UNTTURMAAY ÇALISIOLAR FALAN FISTIK ....LANET OLSUN TAMAM MI YAKANLARA ...SİVASIMIZ SİMDİ YÜZDE 25 OLMASI GEREKENDEN GERİ EKONOMİK OLARAK.... SİZİN SAYENİZDE O YAKANLARIN ADİLERİN SAYESİNDE....ANCAK SİZİN PEK KARDESCE DAVRANDIĞINIZ KONUSUNDA SÜPHELERE KAPILIORUM..ÇÜNKİ ÇOĞUNUZ SİVASI TERKETTİNİZ VE TATİL YERİ OLARK GÖRÜOSUNUZ ARTIK..VE SİVASLILARIDA O KARA LEKEDEN DOLAYI KARDES OALRAK GÖREMİOSUNUZ ..VEDE SİVASIN BU KARAA GÜNDEMLE KAYBETMESİ ONLARA KAYBETTİRR DÜŞÜNCESİ İNŞ SİZİ MUTLU ETMİODUR...ANLAYALIM ONLAR BUNLAR SUNLAR DEĞİL BİZ 75 MİLYON TC LAİK ATATÜRKÇÜ DEMOKRAT CUMHURİTETİN ÇOCUĞU BİR KAÇ MİLYONLUK SİVASLI YİĞİDOLARIZ ..BİZ BUYUZ...BU OLALIM ..SİVASIMIZ KAZANSIN BİZ KAZANALIM AYRILIKÇI DEİL BİRLEŞDİRİCİ OLALIM....
|
--->: Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
[B]Madımak Benim Memleketime mal edilemez hiç kimse kusura bakmasın Madımak ta müze felan olamaz. Madımak'ın müze olması demek Sivas halkını, bir kaç insanın kışkırtması sonucu meydana gelen olayla suçlu duruma düşürmek demektir.
[COLOR="Blue"]MADIMAK MÜZE OLAMAZ!..[/COLOR] [/B] |
--->: Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
BUNLAR İLERİDE DERLER NAZİ VARİ KAMPLAR KURDULAR TECERİN ETEKLERİNDE ORDADA YAKDILAR ERMENİLER GİBİ BİZİ SÜRGÜN ETTİLER BİR KAÇ MİLYONUMUZ YOLLARDA HASTALIKDAN KATLOLDU DERLER DERLER SOYKIRIM MÜZESİ LAFLARI FİLAN DİLLERİNE HEPİMİZ ERMENİYİZ DERKEN Mİ DOLAŞDI NE ? BUNLARI BİLİO DEVLETİMİZ MALESEF ÇOK ŞÜKÜR NE ADIM ATIO NEDE ATTIRIO ..TÜRKİYE CUMHURİYETİ ADIDA ÜSTÜNDE TC DİR NE KÜRDÜN NE LAZIN NE SUNNİNNİN NEDE ALEVİNİNDİR YÜREKDEN SAHİP ÇIKAN HERKESİNDİR...YENİ KAVRAM YORUM ILIMLILAŞDIRMA VE KURAMLARA DA MİLLİ MANEVİ DEĞR OLARAK KAPALIDIR ..BİZDE İSTİYORUZ CEM EVLERİMİZİN SAYISI ARTSIN DİN DERSİ ZORUNLU OLMASIN DİNAYETTTEN SİZEDE PAY AYRILSIN AMA AZİZ DEVLETİMMİN Bİ BİLDİĞİ VAR Kİ ..SİZİ LAİKLİĞİN BEKÇİSİ GİBİ GÖSDERİR BİR PARTİNİN TABANI OLARAK GÖSDERİR İŞ SİZİN İSTEKLERE GELİNCE SUS PUS OLURLAR ÇOK GÜVENDİĞİNİZ GÜRÜHLAR HADİ YALAN DEYİN BİZ ARKADA DURMUŞ BUNLARI İZLİYORUZ HAİKATLERİ GÖRÜORUZ YANİ......HALA ANLIYAMIYOSUNUZ NE DİYELİM ....ARTIK ORTAK DEĞRLERDE BİRLEŞME ZAMANI BU DEVLETİMİZ DENGELERİ İİ KURAR YÜZYILLARDR GELENEĞİ İLEDE KURMUŞDUR...ORTAK PAYDADA BİRLEŞENLER HEP BERABER ZİRVEYE ÇIKCAK BÖLÜCÜ AYRILIKÇI ZİHNİYET MAKUS TALİHİNE KAVUSACAK....ALLAH DEVLETİMİZİ MİLLETİMİZİ KORUSUN VE YÜCELTSİN...
|
--->: Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
YAV SESLERİ ÇOK GÜZEL ALİ KZIILTUĞ KIVIRCIK ALİ SELDA BAĞCAN.. DİNLERİZ BİZ BİZ KARDEŞLİK TÜRKÜLERİNİ ONLARDAN DİNLİORUZ BU KONUDA TAKDİRDE EDİORUZ DEMEKKİ... OLSUN YA BİZ İLK YUMRUĞU YİYENE KADAR DİNLEMEYE DEVAM EDECEĞİZ SABRIMIZ BİTERSE TEHAMMÜL GÖSDERECEĞİZ HATTA BU TÜRKÜYÜ BERABER SÖYLİYECEĞİZ...
|
-->: Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
[B]madımak müze olsun diyenler,tekrar olaylar olsun da 40 kişi daha yansın diyenlerdir..trabzona rahip santoronun heykelini dikilebildiği gün madımak da müze olur..[/B]
|
--->: Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
yok yanlış anladınıdınız zorunlu olmasın seçmeli olur müzik dersi yapar onlarda istemeyen girmesin anlamında demek istemişdim..bir de demişim ya işde devlet de istemez bunu....yani boşuna konuşmusum..
|
--->: Sivas'lı Madımakla Anılmaktan Rahatsız
[QUOTE=haythuyt;280898]arkadasım sonucta farkına varılmıs ve bir pısmanlık duyulmus pekı oda olmasa ne olacakk[/QUOTE]
[COLOR="Magenta"][CENTER][B]Yok bide pişmanlık duyulmasaydı canım :mad: Sanki çok iyi halt yemişler gibi :mad:[/B][/CENTER][/COLOR] |
| WEZ Format +2. ?uan Saat: 21:03. |
Powered by: vBulletin. Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Copyright © - Bütün Haklar Sivaslilar.net'e aittir.