Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar

Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar (http://www.sivaslilar.net/forum/index.php)
-   Serbest Kürsü (http://www.sivaslilar.net/forum/forumdisplay.php?f=175)
-   -   VAR OLMAYA ÇALIŞIRKEN,YOK OLMAK... (http://www.sivaslilar.net/forum/showthread.php?t=35351)

seva 30.05.2010 09:55

VAR OLMAYA ÇALIŞIRKEN,YOK OLMAK...
 
Kitle iletişim araçları acaba ‘onun eli kim cebinde, o ne demiş, bu ne yapmış’larla gerçekten ilgilendiğimizi düşünerek, bizi bilgilendirmeye mi çalışıyor? Yoksa kitlelerin odaklarını, balon gündemlerle, oyalayarak bir şeyleri göz ardı etmemize mi çalışıyor? Ya da yaşama bakışımızı, anlamsızlaştıran görüntülerle, anlamlandırdığını mı zannediyor? Bu sorulara çok içten, iyi niyetli, birer cevap bulamadım… Umarım siz bulabilirsiniz!

Fakat aşikar olan bir şey var ki, oda her ne sebepten olursa olsun tüm bunların yeni nesil dediğimiz gençlere birer iyi örnek olmadığıdır. Çünkü o kadar amaçsız konular, hazza odaklı durumlar var ki, bireylerin hiç emek harcamadan ve sabır göstermeden ulaşabilecekleri yanılgısını yaşatabiliyor. Dolayısıyla düşünmeyen, manevi değerleri oluşmamış, amaçsız, kısa dönemli zevklere odaklı bir yeni nesil oluşması ülkemiz için çok uzak olmayan bir durum. Bununla birlikte yetişkinler içinde önceleri yanlış olabilecek şeyleri sıradanlaştırmaktadır. Tepkisiz bir duruma gelmelerini sağlamaktadır. Çünkü, kitle iletişim araçlarının insan psikolojisi üzerinde o kadar güçlü bir etkisi vardır ki. Önceleri şiddetle karşılanan bir duruma süreç içerisinde tepkisizleşilebiliniyor. Yanlışlar sıradanlaşabiliyor. Ve daha sonra da benimsenip hayatımızda uyguladığımız doğrularımız olabiliyor. Bunu sadece kendi realitemize baktığımızda dahi görebiliriz, belki de…

Medya hem göze, hem kulağa, hem de empatiye yönelik en büyük araçtır.
Mesela yakın zamanda gündem başlıklarımızdan olan ahlaksız teklif içerikli, Binbir Gece dizisi. Dizi aile yapımızı inceden inceye sarsan bir içerikle bezenmiş durumda. Çünkü başladığı anda bazı düşünceler de malum sorunun sorgulandığını, görsel basın aracılığıyla da gördük. Bununla birlikte dizi, bir yandan aile içi çocuklarımızın tercihlerine müdahale etmenin yol açtığı olumsuz sonuçları irdeliyor. Öte yandan yine aynı sebeplerden ortaya çıkan olumsuz sonuçları haklı sebeplere dayandırıyor. Ve normal, sıradan, olması gereken bir sonuç olarak gösteriyor. İzleyenler bilir. İki oğlu olan bir aile . Çocuklardan birisi babasının istemediği bir evlilik yapıyor. Diğeri ise ailesinin seçtiği eşle evleniyor. Bu emir vaki evlilik mutsuz birliktelik olarak devam ediyor. Ve bu evlilikteki bayan karakter, gerçekten bir eşi mutsuz edebilecek her türlü davranış kalıbına sahip. O nedenle de evlilikte istediğini bulamayan erkek karakter sonunda mutluluğu dışarıda aramaya başlıyor. Başka bir kadınla beraber olmaya başlıyor. İkinci kadın, adamı o kadar çok seviyor ki, her türlü sonuca katlanmaya hazır, bir mağdur pozisyonunda sunuluyor.

Dolayısıyla sorarım size bu dizide verilen gizli mesaj ne? Ailelerin yönlendirici değil öğretici, sonrada destekleyici olmaları gerektiğini vurgulamak için, şu anda en önemli kalelerimizden birini yıkmamız mı gerekiyor?

Veya gençlik dizilerine bakın. Bütün gençler mi ailesi ile anlaşamıyor? Hepsi mi memnuniyetsiz, mutsuz, gülmeyen suratlara sahip? Hepsi mi, istekleri kabul görmediğin de bunları ailesine başkaldırarak dayattırıyor. Otorite tanımıyor, saygısız, sevgisini gösteremiyor? Bu soruların cevabı evet olsa dahi, ki öyle olmadığını hepimiz biliyoruz, dizilerle bunları pekiştirmenin mantığı nedir? Ve böyle sorunlar varsa, çözümleri neden dizilerde işlenmiyor?
Önemli olan tüm kültürlere eşit mesafede olabilmektir. Bu dizileri sadece ne istediğini bilen, doğru kararlar almış azınlık bir kesim izlemiyor. Anadolu’nun ücra ilçelerindeki halkta izliyor. Acaba birebir örtüşmese de ufacık bir benzeşme aynı yöne kayması için düşünce oluşturmaz mı?

Peki, bunun desteklenmesinin kimlere, nelere faydası var?

Doğru zamanda, doğru noktayı koyabildiğinde güçlüsün. Ve her kapıyı açarken tek tek açmalısın, mantığından hareket eden bazılarının, inanç sistemlerimizi yok ederek var olmaya çalıştıklarını fark etmeliyiz.
Çünkü günümüz teknolojisinde bir milleti yok etmek için kitlesel imha silahları artık en son başvurulan çözümdür. Kültür dejenerasyonu ise en kolay ve fark ettirmeksizin kullanılabilecek bir yoldur.

Kültürü, bir milleti var eden değerler toplamı olarak düşünecek olursak, kültür yozlaşması bir milletin yok olma noktasıdır. Dolayısıyla Kitle iletişim araçları amacına uygun olarak kullanıldığında gerçekten kültürleri geliştiren, öğreten, eksikleri tamamlayan, yeni nesile aktaran ve yaşatan bir araç olabilir. Fakat bunun yanı sıra doğru kullanılmadığında kaba tabiri ile hangi kültüre hizmet ettiği belli olmayan bir araç haline de dönüşebilir. Bundan sebep kitle iletişim araçları manevi değerlerin yıkılması için kolay ulaşılabilinen bir kanal. Daha sonra azınlıkların bir biri içinde ayrışmasını sağlamakta yine aynı aracı kullanmak hiçte zor değil.

Ülkemizde 80 öncesine kadar, kültürlere eşit mesafede duran tiyatral altyapılı sanatçıları ile Yeşilçam filmleri gösterimdeydi. Ve gelenek- göreneklerimizi öğretici ve esprili bir yaklaşımla sergiliyordu.

Sizde biliyorsunuz ki taşı delen damlaların şiddeti değil sürekliliğidir. O nedenle yukarda bahsettiğimiz içerikteki bir yığın dizi ve programla acaba daha ne kadar aile sistemimizi ayakta tutabiliriz.

Yani kitle iletişim araçları sadece çocuklar ve gençler için değil, biz yetişkinler içinde ciddi bir tehlike olmaya başladı. Lise yıllarımda hocalarımdan biri “biz evde TV program kitapçığına bakmadan tv’yi açmıyoruz. Çünkü o kadar lüzumsuz, oyalayıcı şeyler var ki vakit kaybetmeye değmez.”derdi. Keşke şimdi de sadece vakit kaybetmenin ötesine geçmemiş olsaydı. Fakat öyle değil. Bize bindiğimiz dalı kestiren bir hal almaya başladı. Çünkü aile kültürümüzün yok olması demek, devlet bilincimizin de yok olabileceği anlamına gelir.

Başka gelişmiş diye adlandırdığımız, kültürlerini alıp kendi kültürümüze direk monte ettiğimiz ülkeler de durum tam tersi. Bize empoze edilenin aksine onların yeni dönem bazı dizilerine baktığımızda yok olan aile sistemini yeniden canlandırmayı desteklediğini göreceksiniz. Çünkü Fransa’da her üç çocuktan biri, Hollanda’da ise her iki çocuktan biri evlilik dışı . Hollanda da saat 23’ten sonra tüm tv kanallarında çocuğunuzu kontrol edin, evde tutun şeklinde alt yazılar verilmekteymiş. Ayrıca birçok Avrupa Ülkelerinde, kişilerin yalnızlığını evcil hayvanlarla paylaştığı bilinmektedir. Kısacası mutsuz bir çoğunluk.

Acaba bizim kültürümüzü modelleyenlerin, hiç olan değerlerini modellememiz neden? Bunların hepsi bazı güçlerin kavramlardan beslenerek oluşturdukları stratejilerdir. Ve bizlerin artık bunlara gerçekten ülkenin birlik ve beraberliği adına malzeme olmamamız gerekir.
Dünyada dönen gizli stratejilere karşı en değer kalemiz, aile sistemimize sahip çıkmalıyız. Çünkü her şey ailede başlar.

Aynur Birkan


WEZ Format +2. ?uan Saat: 12:03.

Powered by: vBulletin. Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.


Copyright © - Bütün Haklar Sivaslilar.net'e aittir.