![]() |
HÜRRİYET'TEN ÇİRKİN MANŞET
BAŞBAKAN'IN TAHLİL SONUÇLARINI TÜM DÜNYAYA İFŞA ETTİLER
ABD, güvenlik nedeniyle Bush'un idrarını bile saklarken Hürriyet, Erdoğan'ın kan tahlil sonuçlarını tüm dünyaya ifşa etti. İnternethaber'in haberine göre dün Medical Park'ın açılışını yapan Başbakan Erdoğan, gazetecilere göstereceği kartla kendi kartını karıştırınca Hürriyet'ten kurtulamadı. Gazete, tele-objektifle Erdoğan'ın gazetecilere gösterdiği "sağlık kartının" üzerindeki sağlık numarasını okuyarak, internetten Erdoğan'ın tüm sağlık bilgilerine ulaştı. Hürriyet'in bu büyük ayıbı, bugünkü gazete manşetine, "10 yıldır şeker hastasıymış" başlığıyla yansıdı ve tüm dünyaya Erdoğan'ın üreden kolestrol oranına kadar tüm biyokimya ve hemotoloji tahlil sonuçlarını yayınladı. Hürriyet kendini yalanladı! Hürriyet'in haberindeki çelişkiler bunlarla da sınırlı değil. Hürriyet, başlığın hemen sağ tarafına yerleştirdiği notla; Erdoğan'ın, sağlık numarasını gazetecilere kendisinin verdiği iddia ediyor. Gerçek ise tam tersi. Hastane yönetimi aslında Erdoğan'ın sağlık bilgilerinin medyaya yansımaması için sembolik bir kart hazırlıyor. Törende Erdoğan'ın gazetecilere göstermesi gereken kart ise işte bu sembolik kart. Ancak Erdoğan, sembolik kart yerine kendi kartını gösterince olanlar oluyor. Erdoğan'ın sağlık bilgilerinin tamamı bir anda kamuoyuna yansıyor. Erdoğan'ın bu hatasının farkına varan Hürriyet, çekilen fotoğrafı yüksek çözünürlükte büyütüyor ve Erdoğan'ın sağlık numarasına ulaşıyor. Erdoğan'ın kişisel bilgileri internette Başbakan Erdoğan'ın sağlık numarasına ulaşan Hürriyet, bununla da yetinmeyip; hastanenin bilgi işlem merkezine girerek, internetten Erdoğan'ın tüm sağlık bilgilerinin sorgusunu yapıyor. Böylelikle Erdoğan'ın, şeker hastalığından, kanındaki kolestrol miktarına kadar tüm sağlık bilgileri dünyaya afişe edilmiş oluyor. Hem de tüm güvenlik gerekçeleri gözardı edilerek... |
--->: HÜRRİYET'TEN ÇİRKİN MANŞET
Başbakanı hastaymış gibi göstermeye çalışan Hürriyet’e cevap:
Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı aslanlar gibi görevinin başında. Hürriyet Gazetesi belki de basın tarihine geçecek şekilde bel altı vurmaya devam ediyor. Bir ülkenin başbakanına ait sağlık bilgilerini mal bulmuş mağribi gibi manşetten vermenin gazetecilikle falan izah edilecek tarafı yok. Ne basın ahlakı, ne de meslek ilkeleriyle açıklanamayacak bir durum, başka bir şey bu. Düşmanlık gibi, kin gibi, nefret gibi, menfaat tetikçiliği gibi apayrı bir kategori. Türk milletinin böyle bir habere tepki vereceğini bile bile, hele bir de kalkıp ‘işte başbakanın kan tahlili sonuçları’ diye bunu manşet yapmak ipi koparmışlıktan başka bir şey değil. Bu artık son nokta. ABD kendi başkanının yurtdışında idrarını bile bırakmazken, beğenmedikleri Arap kralı ihtiyacını gidereceği klozeti yanında taşırken, Türkiye Cumhuriyetinin başbakanının kan tahlili sonuçlarını bütün dünyaya ilan eden, üstelik bunu ‘sanki hastalıklı bir başbakan tarafından yönetiliyormuşuz’ havasında servis yapan bir anlayış gazetecilik falan değildir. Doğan Grubu Hürriyet’in bu manşetliye artık gazetecilik yapmadığını açıkça ilan etmiştir. Bu olay, iktidarıyla alenen kavgalı olan hiçbir ülke basınının bugüne kadar tevessül etmediği bir boyut. Son yıllarda sürekli başbakanın sağlığıyla uğraşan Doğan medyası bu son yayınla bardağı taşırdı. Bir basın kuruluşunun ülkesine verebileceği zararı göstermiş oldu. Karşı karşıya olduğumuz durum; 500 bin tiraja güvenip yapılacak basiretsizlik değil. Altında başka bir şey olmalı. Bir insanın sağlığı üzerinden prim yapmaya kalkmak, hastalıktan kendine menfaat çıkarmaya çalışmak, sağlık sorunları sebebiyle bir insanı alaşağı etmek için kolpo atmak bizim milletin hoş göreceği şeyler değil. Bu millet haysiyetli, onurlu bir millettir. Böyle Ali Cengiz oyunlarına prim vermez, tepkisini sert koyar, tokadı indirir. Adamın gözünün yaşına bakmaz. Bu manşet milleti karşısına almak demektir. Bir gazete bu kadar cesur olabiliyorsa, bu kadar ileri gidebiliyorsa, mesleki sınırlarını bu kadar aşabiliyorsa, bunun başka sebebi olmalı. Bunun adı gazetecilik falan değil. Bir okur habere tepkisini dile getirirken Hürriyet’e hitaben; ‘Sayın Başbakanımızın en azından tahlili yapılacak bir kanı var, ya sizin’ diye sormuş. Milletin bu edepsizliğe vereceği en anlamlı tepkidir bu. İşinize gelmeyeni hasta diye yıpratmaya çalışmak kadar aşağılık bir yol olamaz. Buna apaçık bel altı vurmak derler. Gazetecilik haysiyet gerektirir. Gazetecilik onurlu olmayı gerektirir. Ülkenizin başbakanını sevmeyebilirsiniz ama gazetecilik ülkesini sevmeyi gerektirir. Gazetecilik özel bilgileri saklayabilmeyi gerektirir. Kaldı ki başbakanda var olduğu gözüken rahatsızlıklar toplumun büyük bir kesiminde belli bir yaştan sonra ortaya çıkan hastalıklar. Üstelik bu sağlık sorunları başbakan olmak için engel de değil. Üstelik Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı içerde ve dışarıda aslanlar gibi bu ülkeyi temsil ediyor. Şimdi; işte soru: Aynı zamanda Hürriyet başyazarı olan Basın Konseyi Başkanı Sayın Oktay Ekşi, basın meslek ilkelerinin; ‘özel hayat’, ‘saklı kalması gereken bilgilerin ifşası’ ve ‘gazeteci saygınlığını ihlal eden haber alma şekli’ maddelerini açıkça çiğneyen kendi gazetesini kınayacak mı ? İşte bir soru daha: Hürriyet; eğer bir ihanet planının parçası değilse, kötü bir niyeti yoksa, bunu gerçekten bir gazetecilik refleksiyle yaptıysa, ülkeye zarar verdiğini düşünmüyorsa, yarınki manşetinde; demiyorum ülkenin farklı stratejik kurumlarının başındaki isimlerin, kendi patronunun kan tahlillerini ve sağlık raporlarını da yayınlayıp tarafsızlığını ortaya koyabilecek mi ? Hürriyet bu ayıptan kurtulmak için kendi patronunun kan şekerinin, kolesterolünün, üresinin kaç olduğunu kamuoyuyla paylaşabilecek mi ? Kendi patronunun kan tahlili sonuçlarını manşetten kamuoyuna gösterebilecek mi ? Gazete patronunun sağlığı ülkenin başbakanınınkinden daha stratejik olmasa gerek. Ülkenin başbakanının hastalıklarını saklama edebi duymayan Hürriyet’in bundan çekinmemesi lazım. Haydi Hürriyet cesur ol ve yap bunu. |
--->: HÜRRİYET'TEN ÇİRKİN MANŞET
[B]İŞTE BUNLARDA SÖZDE HABERCİLİK YAPIYO.. BÖYLE DOST VARKEN DÜŞMANA NE GEREK VAR... [/B]
|
--->: HÜRRİYET'TEN ÇİRKİN MANŞET
yaw arkadas ne sacma haberler yayınlıyokı bu gazate.
arkadas bı ınsan seker hastası olamazmı....nedırkı ya şeker hastalıgı adı ustunde ŞEKER HASTALIHI .ya kendılerı gıbı akıl hastası olsa ne olacaktı... |
--->: HÜRRİYET'TEN ÇİRKİN MANŞET
Siz “1 yalanın”, 1 günde milyonlarca kişiye ulaştığına tanık oldunuz mu?
Veya 1 yılda 100'lerce yalanın milyonları yanılttığına. Bir insan, bir başkasına 1 yalan söyler. Ve yalnızca 1 yalan söylemiş olursunuz. Ama bunu basın yoluyla yaptığında yalan, milyonlara ulaşır. Milyonlarca yalan söylenmiş olur. Türkiye'de bu işi en iyi beceren gazete “Hürriyet” Hürriyet okurları, bazı haberlerin yalan olduğunu öğreniyorlar mı? Yalan, muhataba yapılabilecek en büyük saygısızlık. Hürriyet, okuruna bunu sık sık yapıyor. Çoğu haberin yalanlığı en geç bir gün sonra anlaşılıyor. Sağ kesimin gazeteleri (Zaman, Yeni Şafak, Vakit…) Hürriyet'in yalanlarını araştırıp hemen açığa çıkarıyorlar. Fakat yalanları kim öğreniyor? Kimi zaman o yalandan habersiz muhafazakâr kesimin okuyucuları. Yalanı fark etmeyen kesim Hürriyet okurları. Bu okurların çoğunluğu “Hürriyet gerilim jeneratörü”yle gerim gerim gerilen ve ya bugün ya da yarın İran veya Malezya olacağız diye yüreği ağzında bekleyen, oligarşik egemen azınlık. Bunu, 1 Hürriyet yalanı 2,5 milyon etkin insana toplumun diğer kesimlerine karşı nefret pompalıyor diye de düşünebiliriz. Eğer Hürriyet'in 30 yıl önceki “İşte irtica geliyor” içerikli haberleri doğru olsaydı Türkiye 20 yıldır İran'la yarışıyor, hatta İran'ı sollamış olmalıydı. Hürriyet, önemli bir kısmı seçkin, etkin ve doygun bu okur kitlesine göre belki de en güvenilir, en yalansız gazete. Onlar, hiçbir yalandan haberdar olmuyorlar. Çünkü "tekzipler", yalan haberlerin gazetede kapladığı alanın karekökü kadar bir alanda ve sıkıştırılmış bir köşede büzülüyor, özenle saklanıyor. İnanca saygısızlık temelli, masum dini duygularla alay eden haberler ve yalanlar bunları fark edenleri Hürriyet'ten soğutmuyor değil. Belki de o nedenle de Hürriyet'in tirajı Türkiye nüfusu 30 yılda 30 milyon artmasına rağmen hiç artmıyor. Hürriyet, 30 yıl önce de 500 bin satıyordu şimdi de 500 bin civarı satıyor. Türkiye nüfusu 40 milyondan 70 milyona çıktı, genç nüfus arttı. Üniversiteler çoğaldı. Toplam tiraj o yıllarda 2 milyonsa şimdi 5 milyonu geçti ama Hürriyet, 500 bin istikrarını özenle koruyor! (Daha geniş bilgi için) İlan, emlak, otomobil galerilerinin mecburen Hürriyet alışını düşersek aslında Hürriyet gazetesi, belki de 200-280 bin satan grubun diğer gazetesi Milliyet'ten çok çok da farklı tiraja sahip değil. Amiral Gemisi mi Köpek balığı mı? Ertuğrul Özkök, Hürriyet'i internette eleştirenleri piranaya benzetmişti. Ona en güzel cevap Umur Talu'dan gelmişti. Talu, pirana ithamına “Ustalardan gazetecilere öğütler” başlığı altında şöyle gönderme yapmıştı: ”Arkadaşlar, mesleğinizi icra ederken asla "pirana" olmayın, ayıptır; ancak yeterince büyükseniz, "köpekbalığı" olabilirsiniz, sevaptır.” Ve Umur Talu'dan Hürriyet editörlerinin beyin röntgeni: "Bir haberin yalan çıkması mühim değildir; bir yalanın haber olarak çıkması mühimdir. Daha ziyade buna çalışın!" Bu mantıkla yayın yapan bir medya kuruluşu için hangi sıfat daha uygun sizce? Amiral gemisi mi? Köpekbalığı mı? Milyonlara ulaşan yalanlarla, yüzlerce insanın hukukunu ayaklar altına almak ve insanların hayatını karartmak acaba hangisiyle sıfatlandırılmalı? Keşke hukuku katleden “yalan haber cinayetleri” kriminal cinayet belgeselleri gibi seri belgesel film yapılsa... Bu gazate hükümette yalan haber yaıyorsa bütün haberleride yalandır bir insanın yalanını yakalarsam bir daha inanmam o kişiye. |
WEZ Format +2. ?uan Saat: 18:11. |
Powered by: vBulletin. Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Copyright © - Bütün Haklar Sivaslilar.net'e aittir.