Alıntı:
abircan Nickli Üyeden Al?nt?
Alevilere küfreden Fethullahçı doçent
21-03-08
YAZAR: RIZA ZELYUT / GÜNES
Zaman Gazetesi, Fethullah Gülen hareketinin karargahıdır. Lakin; içerideki Alevi Müslümanları düşman görürler. Çünkü; Aleviler Türkiye'de laikliğin, cumhuriyetin, demokrasinin ve insan haklarının gönüllü savunucularıdırlar.
Dün, aşağıdaki elektronik mektubu aldım ve okurken bir kez daha insanlığımdan utandım. Yol TV'ye bağlı Yol Haber tarafından gönderilen mektupta şunlar yazıyordu:
'Alevilere yönelik yüzyıllardır devam eden aşağılama ve iftiralara bir yenisi daha eklendi. Bu hakaretlerin sonuncusunun sahibi Doç. Dr. Ibrahim Öztürk adli bir öğretim üyesi.
Istanbul Ticaret Üniversitesi'nde Uluslararasi Ekonomik Kuruluşlar adlı dersin hocası Doç. Dr. Ibrahim Öztürk'ün, 18 Mart Salı günü derste 'Benim ailemin düşüncesine göre Alevi kadınları orospudur' demesi derste bulunan öğrencileri çileden çıkarttı. Derste bulunan öğrencilerden 9'u hemen bir şikayet dilekçesi ile durumu Istanbul Ticaret Üniversitesi Rektörlügü'ne bildirdiler.
Şikayet dilekçesini işleme aldıklarını ve Doç. Dr. Ibrahim Öztürk'ü işten uzaklaştıracaklarını belirten Istanbul Ticaret Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ateş Vuran'ın 'Bu yapılan insanlık dışıdır; özrü mümkün değildir. Bu adam psikolojik bir vakadır.' dediği ve üniversitesi adına, hakarete uğrayan, rencide edilen öğrencilerden özür dileyeceği belirtildi.
Hakarete uğrayan öğrencilerin, Alevi kadınlara hakeret eden, aşağılayan, onurunu zedeleyen, insanlıkla uzaktan yakından alakası olmayan bu hakaretten dolayı Ibrahim Öztürk'ün üniversiteden derhal kovulmasını ve akademik ünvanlarının geri alınmasını talep ettikleri açıklandı.
Doç. Dr. Ibrahim Öztürk hakkında hakeretten ve bir toplumu rencide etmesinden dolayı suç duyurusunda bulunulacağı da öğrenildi.
ZAMAN GAZETESI'NDE
'Alevi kadınları orospudur!' diyecek kadar gözü dönmüş bu adam; Marmara Üniversitesi'nde çalışıyor. Orada Iktisadi ve Idari Bilimler Fakültesi'nin Ingilizce Iktisat Bölümü'nde ders veriyor. Istanbul Ticaret Üniversitesi'ne ise dışarıdan geliyor.
Türkiye'nin sürüklendiği uçurumu görmek istemeyenlere işte bu doçenti yeni bir örnek olarak sunuyorum.
Bu adam; aynı zamanda Zaman Gazetesi'nde ekonomi üzerine yazılar yazıyor.
Zaman Gazetesi, Fethullah Gülen hareketinin karargahıdır.
Fethullah Gülen hareketinin kimliğini, kişiliğini anlamakta Doç. Ibrahim Öztürk iyi bir ipucudur.
Bunlar; Hıristiyanlarla sıkı dost olurlar. Hatta Papa'nın elini bile öperler.
Kendilerini gizlemek için gazetelerinde diyalog ve hoşgörü yazıları yayımlatırlar.
Lakin; içerideki Alevi Müslümanları düşman görürler. Çünkü; Aleviler Türkiye'de laikliğin, cumhuriyetin, demokrasinin ve insan haklarının gönüllü savunucularıdırlar.
Aleviler; gericiliğe karşıdırlar... Tarikatların iktidarı ele geçirmesine asla evet demezler. Bunları; kömürle ve yiyecek paketleri ile kandırmak da mümkün değildir.
Ve bu Aleviler Amerikan emperyalizmine de şiddetle karşı çıkarlar
Fethullah Gülen ise Amerika tarafından beslenir.
Bu yüzden de işte Ibrahim Öztürk gibi Fethullahçılar; Alevilere düşmandırlar. Hoşgörü maskesi takmalarına karşın; bir an gelir ki içlerindeki kini işte böyle bayağı biçimde dışa vururlar.
***
Bugün Alevi toplumunun yaşam damarı olan laiklik; kesilmek isteniyor. Yargıtay Başsavcısı Yalçınkaya, bunu görmüş; AKP hakkında kapatma davası açmıştır. Başsavcı Yalçınkaya'ya saldıranların organizasyonu da bu tarikatçıler tarafından yürütülüyor. Alevilere küfreden bu doçent, yazılarında AKP iktidarını göklere çıkarmaktadır. Yani; okyanusötesi ilişkilerle Türkiye içindeki tarikat-siyaset ilişkisi; tam bir işbirliği fotoğrafı sunuyor. Böyle bir dönemde Alevi toplumunun yeniden düşünme zamanı gelmiştir. Alevilerin kendi aralarındaki küçük inançsal ayrılıkları unutup güçlerini birleştirme zamanı gelmiş de geçmektedir.
HAYDI YÖK BAŞKANI!
Türkiye'deki milyonlarca insana; inancı nedeniyle açıkça küfreden Ibrahim Öztürk hakkında soruşturma açması için Istanbul Cumhuriyet Savcısı'nı göreve davet ediyorum. Savcılığın; Türkiye'yi karıştırmaya çalışan, Alevileri açıkça aşağılayan, aşağılamayı bırakın onlara küfreden bu kişiye hukuku göstermesi gerekiyor.
Bir çağrım da YÖK Başkanı Prof. Yusuf Ziya Özcan'a!
Haydi Sayın Özcan; bu kişi hakkında soruşturma aç ve gereğini yap.
Acaba yapabilecek misiniz?
Rıza ZELYUT
GÜNEŞ – 21 Mart 2008
|
ilk once fethullahcılar falan dıyerek karalanan kesım haksızlıga ugramaktadır bunu acıklamak ısterım fethullah gulenın su acıklamasını dıkkatle okuyup bakıs acısını gormenızı ısterım:
Fethullah Gülen Hocaefendi, 'mum söndürme' söylentisinin Aleviler'e büyük bir iftira olduğunu söyledi. Hocaefendi
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] sitesinde Alevilikle ilgili bir soruyu cevaplandırırken, şöyle dedi: "Eline, beline, diline sahip ol!" anlayışına bağlı Alevî meşrep insanlarımızın bu telakkiye tamamen zıt 'mum söndürme ayini' gibi bazı uygulamalarla itham edilmelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusunu cevaplandıran Gülen, "Eline, beline, diline sahip ol! telakkisine bağlı yaşayan ve namusları uğruna çok defa mücadele vermiş bulunan insanların iffetlerini görmezden gelerek, onları gönülden yaralayacak isnatlarda bulunmak ve iftiralara ortak olmak; değil Müslümanlığa, insanlığa dahi sığmayacak bir kötülüktür." Hz. Ali döneminden başlayan kasıtlı yorumların kavga vesilesi yapılarak kardeşin kardeşe düşürüldüğünü vurgulayan Gülen, "Vicdanı çürümemiş bir kimse, böyle bir iftiranın gerçek olabileceğine asla ihtimal veremez." diye konuştu. Açıklama, Alevi çevrelerinde memnuniyetle karşılandı.
ayrıca abırcanın ıddıa ettıgı yukarıda kı gazetecının yazısını okuyunca dehsete dustum ve hemen yazara bır maıl attım.bakın bana ne cevap verdı.
Merhaba.
Ben 15 senedir Tuncelil'i bir Kürt ve Alevi bayanla evliyim. Iftira atmak her yerde mümkündür. Ancak arayıp gerceği öğrenmek de sizin gibi arkadasların görevi ve duyarliligi olmalı.
Ben alevilerin ve kürtlerin haklarini savunurken kendi eşimin yüzüne bakamaz hale düşürüldüm. "Işte Türkiye" diye her halde buna demek lazim.
40 Yaşındaki bir doçentin bunu nasıl telaffuz dahi edebileceğine ihtimal verilebiliyor...
Şimdi sizin bana ulaşıp hakkimi helal ettirmeniz gerekecek.
NOT: Aşağıda konuyu detaylı olarak acıklığa kavuşturdum.
Çok yazık
Selamlarımla.
Doç.Dr. Ibrahım Ozturk
****************************** ***************
KAMUOYUNUN DİKKATİNE
Kamuoyunun Dikkatine,
Çeşitli medya organlarında alevi bayanlarla ilgili yakışıksız, mesnetsiz ve suç teşkil eden, toplumsal barışımızı zedeleyecek tarzda ağır birtakım sözler kullandığım iddia edilmiştir.
Ben, İbrahim Öztürk, 1994 yılından beri Alevi ve Kürt bir bayanla evliyim. Bunu tesadüfen ve baskı altında değil, karşılıklı rıza ile yaptık ve bu evlilikten mutlu bir yuvamız ve iki çocuğumuz vardır.
Bu meyanda gazetecilik etiğini hiçe sayarak, iddia ve iftiraları derhal benimseyip, benimle irtibata geçip bir kere bile sormayan, bazıları ancak yayınladıktan sonra, yani iftirayı attıktan sonra benimle iletişime geçen, bu şekilde konuyu kullananlar ve buna ortam hazırlayarak şahsımı ve mensup olduğum kurumları karalayanlarla yargı önünde hesaplaşacağım.
Ancak bu vesile ile olayın ne olduğunu aşağıda dikkatinize sunuyorum:
İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde Uluslar arası İlişkiler Bölümünde, 2. sınıfta olan öğrencilere Uluslar arası Ekonomik Kuruluşlar adlı bir ders vermekteyim.
18 Mart Salı günü yapılan derste konumuz Gümrük Birliği ve bu meyanda AB idi.
AB ile Türkiye arasında daha çok Fransa ve Almanya eksenli olarak yaşanan sıkıntıların dile getirilmesi üzerine;
“Fransa İngiltere’nin de geçmişte AB üyeliğine zorluk çıkardı, veto etti. Buna rağmen İngiltere süreci iyi idare ederek ortak çıkar alanlarını artırıp, zaman içinde başarılı bir politika ile birliğe girebildi. Bilindiği üzere Avrupalılar kendi aralarında daha önce Yüzyıl Savaşlarını, 20. yüzyılda ise yine kendi aralarında Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarını çıkartmış ve yaşamıştır. Buna rağmen ortak akıl, bilim ve ortak çıkar alanlarını çoğaltarak bu gün artık “tek bir devlet” konumuna gelmişlerdir. Buradan yola çıkarak Türkiye’nin “kriz ve sorun idaresi” konusunda büyük dersler çıkartması gerekmektedir.
…..
Türkiye’nin bu konuda komşu devletlerle ve hatta kendi vatandaşları ile sorunları vardır.
…..
Örneğin 1980’lere kadar ülkemizde bir Kürt sorunu yoktu. Belki bazı yerele sorunlar vardı ancak bunlar iyi idare edilerek kangren olmadan ortadan kaldırılabilirdi. Şimdi ise sorun katlanarak büyüdü ve çözmek istendiği halde nereden nasıl başlanacağı kestirilememektedir.
…
Bu meyanda farlılıklarımıza “bölücülük” ve “ayrımcılık özlemi” odaklı değil, zenginliğimiz olarak bakıp, sorun çözmek odaklı yaklaşmalıyız.
….
Empati yapamama, iletişim kurmama, tanımama sorununu ortadan kaldırmak için ön yargısız olmalıyız.
Birçok insan bilirim belik gerçek şehrini söylemekten çekiniyor, bazı yakışıksız yakıştırmalara muhatap olmamak için. Örneğin benim kendi ailemde de yaşadığım çok üzücü, kaygı verici tecrübelerim var. Bazıları ne yazık ki tabir yerinde ise Alevi deyince adeta ‘orospu’ damgasını vurabiliyor.
Türkiye bu vahim cehaletten, aymazlıktan ve karşı tarafı kaynaksız ve önyargıyla sürekli ötekileştirmekten biran önce kurtulmalıdır.”
Konuşmanın kapsamlı özeti bu şekildedir.
Bunun üzerine sınıfta bulunan ve dersimi her zaman çok dikkatte dinlemiş olan ve aslında ders anlatırken bile bu yüzden sürekli kendisiyle göz teması kurduğum bir bayan öğrenci
“Bu dedikleriniz kabul edilemez hareketler içeriyor. Ben Alevi ancak orospu değilim” dedi.
Hemen şefkatle ve üzüntüyle kendisine yanlış anladığını ifade ettim. Hatta “madem şu yada bu şekilde üzüldünüz, ben derhal sizden ve sınıftan özür dilerim, keşke yaşadığım ve acısını çektiğim bu örneği vermeseydim” dedim. O sınıfta 40’tan fazla öğrenci var. Tekrar takrar açıkladım. Buna rağmen desten çıktı.
Dersin sonunda tekrar çağırdım, tekrar açıklama yaptım. “Alevi olduğunuzu siz söylediğimiz için öğrendim, sizi ve sizin gibi hırpalanan insanları savunurken lütfen tam tersini nasıl anlarsınız” dedim.
İkna oldu, “peki hocam” dedi ve ayrıldı.
Olayın böyle olduğunu sınıftaki bütün öğrenciler bilmektedir. Buna rağmen bazıları bir araya gelerek imza toplayıp üniversite rektörlüğüne, bazı basın-yayın organlarına kadar olayı iftira kampanyası şeklinde yansıttıkları anlaşılmaktadır. Bu kişileri tespit edip, arkalarında bu kişileri yönlendiren çeşitli kişi ve kurumlar varsa Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde hakkımı arayacağım.
İlgililere saygıyla duyurulur.
Bakın bu herhangı bır gazetedekı her hangı bır yazarın kısısel gorusu degıl adamın bızzat verdıgı cevaptır.Artık kım neye ısterse ona ınansın.ama vıcdan lutfen.hem ayrıca bu adam bunu bılerek ve ısteyerekte yapmıs olsa dahı calıstıgı kurumun tamamına bunu mal etmek cok yanlıstır.mantıkla bakan herkes bunu gorebılır.