Usta Yiğido
gul-i_ahmer Şuan
Son Aktivite: 27.08.2010 15:43
Üyelik Tarihi: 15.09.2008
Yaş: 36
Mesajlar: 698
|
Cevap: GÜRÜN İLÇESİ’NDE OYNANAN ÇOCUK OYUNLARI
DEVAMI
ÇİLE OYUNU(değnekle oynanır)
Bu oyun üç,beş,yedi kişiyle oynanmaktadir. Önce değnekler toplanir. Bir kişi bütün değnekleri eline alir ve arkasina bakmadan bütününü arkasina atar. Attiği değneklere doğru arkasina bakmadan yürüyerek değneklere basmaya çalişir. Hangi değnege basarsa o degnegin sahibi çile oyunundaki kalede ebe olmaktan kurtulur. Ta ki hangi oyuncunun degnegi en sona kalirsa o zaman o kişi kaleci olur. Digerleri ise degneklerle onun degnegini vurarak düşürmeye çalişirlar.
Ebe olarak seçilmiş olan, elindeki degnegini biraz nemli olan bir yere diker. Diger oyuncularda bu dikilen degnek ile kendi aralarında en az üç, dört metre kadar uzaklıktaki bir yere çizgi çizerler. Bu çizginin dışından da dikilmiş olan degnege atarak onu vurmaya ve düşürmeye çalışırlar. Buradaki maksat dikili olan degnegi vurup, düşürmektir. Degnegi atan oyunculardan birisi degnegi atar, dikilmiş olan degnegi düşürürse, ebe olan yani kaleyi bekleyen oyuncu bu vurularak düşürülen degnegi tekrar dikmeye çalışır. Bu arada da degnegini atan oyuncu bir fırsatından yaralanarak atmış oldugu degnegi alıp geri arkadaşlarının yanına gelmeye çalışır. Eger kaleci degnegini dikerde, hemen atmış oldugu degnegi kaçırmaya çalışanı vurabilirse( elini ona dokunabilirse) o oyuncu bu defa ebe olarak kalede kalır. Bu oyunda bazen tüm oyuncuların degnekleri atılsa bile degnegin düşmedigi de olur. Işte bu durumda degnegi bekleyen, diger oyunculardan birisini vurmaya çalışır. Diger oyuncularda, atmış oldukları degnegi tekrar alarak yine degnege atmaya çabalarlar. Böylece oyun devam edip gider, hangi oyuncu ebeye vurulursa, bu defa kalede kale de o oyuncu kalır..
Bu oyuna Beypınar, Akpınar, Yolgeçen, Akdere gibi köylerde ve Eski Hamal, Karadoruk, Yılanhöyük köylerinde Çile oyunu denirken, Gürün ve Gürün merkeze yakın köylerde de adına Çile oyunu değil, Kazık Dikme oyunu veyahut ta CİRİT DİKME oyunu denilmektedir. Bu oyunun genelde nemli ve çamurlu yerlerde oynandığı da vakidir. Çünkü bu oyunlarda çamurda çıkmak ve koşmak oldukça zordur. Bir spor müsabakasından farkı olmayan bu oyunun figürleri sanki bir savaş anında bir kaleye saldıran askerler ve bu kaleyi muhafazaya çalışan muhafızların konumunu betimleyen hareketlerle doludur. Bu oyununda mutlaka bir savaş veya herhangi bir yöreye saldırı ardından kalan bir takım yorumları gözüyle bakmak hiç de yanlış olmaz sanıyorum. Çünkü kale savunulan mekanı, dikili olan değnekte bu kalenin burcunda asılı duran veya göndere çekilmiş olan bayrağı temsil eder gibidir... bir taraftan kaleye saldıran ve bayrağı yere indirmek isteyen taarruzda bulunan kişilerin figüratif hareketleri diğer yandan da kaleyi ve dikili olan bayrağı düşürmemeye çalışan bir muhafızın hareketleri göz önündedir.
İlçemizde ve yörelerinde oynanan bu tür oyunların genel karakteri böyledir. Mesela; bir noççuk (sal) oyunlarında ve gavur kalesi veya kaledüz oyunları da hep böyledir. Bir yandan saldırıya uğrayan kale ve bu kaleyi muhafazaya çalışan muhafız, diğer yandan da bu kaleye saldıran askerler ve kaleyi ele geçirmeye çalışan düşmanların hareketlerini betimleyen figürlerdir. Tabi ki bu oyunların, yöremizin geçirmiş olduğu tarihi süreçler de göz önüne alınır ve bir savaşların ve taarruzların meydana gelmiş olması, bu oyunların böyle bir takım savaşları veya saldırıları figüratif olarak tasvir ettirdiği insanın aklına gelmektedir. En azından böyle bir oyunun çocukların daha küçük yaşta saldırı faaliyetlerine karşı bir takım idmanlar yapması veya eğitilmeleri amacını da gütmüş olması elbette ki ihtimal dışı değildir...
ÇELİK (METLİK) OYUNU (1) köylerde oynanan çeşidi
Metlik en az iki kişi ile ve daha fazla sayıdaki kişilerle de oynanır. Bu oyunda genelde köylerde oynanmaktadır ve yaşları 6 ile 20 yaşlarındaki gençler arasında oynanmaktadır. bu oyun içinde geniş ve düz bir yer seçilir. Her iki tarafta oyuncu tekerlemelerinden herhangi birisiyle oyuncularını seçerler. Daha sonra da hangi takımın kalede kalarak çelik çelme hakkına sahip olacagını belirlemek içinde, her oyuncunun elindeki degnegi bir oyuncu eline alır ve hepsini birden arka tarafına atar. Ve arkasına bakmadan da geri geri giderek bu degneklere basmaya çalışır. Hangi degnege en son basılacak olursa on ebenin tarafı yelmeye kalır, diger tarafta kalede çelik çelme hakkıni elde eder.
Bu oyunda malzeme olarak her oyuncunun bir değneği bulunur. İki normal taş karşılıklı konur ve bu iki taşın üzerine on Cm uzunluğunda 1x1 Cm çapında da bir metlik (çelik) bu taşların üzerine konularak çelinir. Kalede duracak oyuncular kalenin yanında kalırken, çelikleri karşılayacak tarafa da “Yelenler” adı verilir. Çeliği çalan tarafın çalmış olduğu bu metliği yelen taraf tutmak zorundadır. Ve oyun böylece başlar:
İlk önce bir oyuncu kalenin başına gelir. Taşın üzerine koymuş olduğu metliğin altına elindeki değneği sokar (değnek genelde 1 metre uzunluğunda olur). İki küçük taş üzerindeki metliği değneğin ucuyla kaldırır. Yaklaşık elli Cm kadar sonra da değnekle havaya kaldırılmış olan bu metliğe olanca hızıyla vurur. Değneğin değmiş olduğu çelik oldukça uzağa gider. Bu defa karşılayan taraf(yelenler) havadaki çeliği önce havadan tutmaya çalışırlar. Eğer bu çeliği daha yere düşmeden tutarlarsa kale başında çelik çelme hakkını elde ederler. Eğer elinden kaçırırsa (havada iken) bu defa çeliği çalan kişi ölmüş olur. Yerini bir başkası alır. Diğer oyuncuların metlik vererek bu oyuncuyu tekrar diriltme hakları vardır.
Eğer yelen taraf çalınmış olan çeliği havada tutamazsa bu defa ellerindeki değneklerle daha yerde oynarken kaleye doğru vurma hakları vardır. Yelenlerin çeliğe vurma hakları üçtür. Eğer havada vurabilirse vurur, çelik daha yere düşer düşmez yani oynarken ve daha sonrada bir yerde hareketsiz hale geldikten sonra vurma hakkına sahiptirler. Bu üç vurmadan sonra çelik bir oyuncu tarafından ele alınır ve kaleye doğru atılır. Kaleye ocakta denir. Ocağın içindeki uzanmış şekilde bırakılan değnek veya her iki taştan herhangi birisine, bu atılan çelik değerse, çelik çelen kişinin o metliği ölür. Daha ilk oyunu olduğu için bu oyuncu çıkar,bu defa diğer arkadaşı oyuna geçer. Bu seferde aynı şekilde ikinci oyuncu çeliği çalar. Yine karşılayan taraf çeliği tutmaya çalışır. Eğer tutamazlarsa yerdeki çeliğe bir defa vurma hakları vardır. Eğer yelen taraf kaleyi vuramazsa bu oyuncu çeliği metlemeye yani saymaya başlar. Sayma işlemi değmeğin üzeri hizasından havaya atılan çeliğin değnek ile bir,iki,üç diye sayılması işlemidir. Ne kadar çok sayılabilirse oyuncunun o kadar met sayısı olur. Bu metlemelerden sayılarına göre çelik çalma çeşitleri elde edilir. Bunlar ise: elleme, götleme ve yanlama işidir. Çeliği metlemeye başlayan oyuncu eğer iki tane vurmuş ise, yani MET, SET diyebilmişse iki ellemsi vardır. Normal çelik çalma işlemi. Eğer MET, SET, KÜT demiş ise bu oyuncunun iki ellemesi ve bir de götlemesi vardır. Götleme değneğin iki bacak arasına sokularak kalenin içindeki metliğin çalınması işlemidir. Değneğin sağ veya sol yana uzatılarak çalınmasına da yanlama adı verilir. Dört defa saymış olan oyuncunun dört ellemesi vardır. Beş sayısına kadar sayanında iki yanlaması,bir götlemesi, ikide ellemesi vardır. Böylece metlik sayan oyuncu önceden vurulmuş olan arkadaşına bir elleme veya yanlama vererek onu diriltir. Buna can verme adı verilir. Böylece hangi taraf hangi tarafı yenerse yani kaleye geçme işini becerebilirse o kalede metlik çalma hakkına sahip olur. Yoksa ötekilerde yelmek zorunda kalırlar. Yelenlerin metliği havada tutma işine CÜCCÜK adı verilir...
ÇELİK(METLİK)OYUNU (2) köylerde oynanan
Bu çeşit metlik oyununda da yine ayni degnekler vardir ve yine iki taş arasina konan çelik(metlik) bu defa havaya kaldırılarak çalınmaz,bu oyunda çelik degnegin ucuyla kaldırılır ve uzaklara oldugunca atılmaya çalışılır. Bu oyunda da yine kalede çelik çalanlar ve çalınan çeligi karşılayanlar yani yelenler vardır. Buradaki amaç, bu oyunda yelenlerin çalınan metligi alarak kaleyi vurmaya kaleyi vurmaya çalışmaları ve eger kaleyi vururlarsa bu defa yelenlerin kaleye geçerek önce kalede bulunanları yeldirmeye çalışmaları şeklindedir. Bu oyunda da hangi taraf hangi tarafı yıldırırsa o taraf bu oyunu kazanmış olur...
ÇELİK ÇALMA (Metlik Oyunu) (köylerde oynanan çeşidi)
Bu metlik oyununda ise yine değnekler vardır ve yine diğer metlik oyunlarında olduğu gibi metlik vardır. Fakat bu oyunda kale(ocak) taşı tektir. Oyuncu elindeki metliği bu tek kale taşının üzerine koyar ve bir ucu da taşın dışında kalır. metliğin taşın dış kısmında kalan kısmının ucuna hızlıca ve sert bir şekilde vurur. Metlik bu defa sıçrar ve uzağa gider. Karşıdaki oyuncu (yelen kişi) havada iken bu metliğe vurmaya çalışır. Eğer metliğe vururda kaleyi geçirirse, kalede çalan kişinin ne kadar sayısı ve ne kadar adamı olursa olsun hepside ölür ve yelenler bu defa kaleye geçmiş olurlar.
Bu Oyunda kalede metlik çalan kişinin yelen tarafin metligi kaleye atarken,daha havada iken metliğe vurma hakkı vardır. Eğer bunu başarırsa kaleden metliğin düştüğü yere kadar elindeki değneğin boyu kadar sırasıyla ölçmeye devam eder. Eğer önceden hedef olarak seçilen sayının adedine ulaşırsa oyunu metliği kalede çalan oyuncu kazanmış olur. Yok eğer bunu başaramaz da yelen oyuncu kaleye geçmeyi başarırsa, bu defa rakip olan oyuncular şanslarını denemeye başlarlar.
DEVE DİŞLİ
İki guruba ayrılan takımlar 15-20 metre arayla her gurup kendine ait arka arkaya üçer tane sal taştan kale (üst üste) dikerler. Sonra bu rakip tarafın oyuncuları karşılıklı olarak birbirlerinin kalelerini yıkmaya çalışırlar. Taşların tümüde yıkıldıktan sonra hangi gurup kendi yıkılan sal taşlarını ilk önce dikebilirse o oyunu kazanmış sayılır.
OCAK ÇELİĞİ (Gürün ilçesi merkezinde oynanır)
Gürün ilçesinde oynanan oyunların ilçe merkezine ve köylerine bir takım değişikliklerle oynanmaktadır. Bu değişikliğin birisi bu oyunun adının değişik olmasından ileri geldiği gibi, birde bu oyunların kurallarının bir kısmının değişik olmasından ileri gelmektedir. Mesela; Gürün’ün köylerinde oynanan çelik oyununun adı Gürün’de değişiktir. “Heyni,Höre,Metlik” ve bu gibi isimler verilmektedir. Aslında aynı olan fakat adı ile beraber kurallarının da bir takım değişiklikler olan çelik oyununun Gürün’de oynanış şekli aşağıdaki gibidir.
OCAK ÇELİĞİ
Bu oyun genelde 15-20 yaş gençleri arasında( erkekler) oynanmaktadır. Bu oyununun da bir takım kuralları bulunmaktadır. Önce oyunu oynamak için iki takımın belirlenmesi ve bu takımın en az iki kişi ve daha fazla olması gerekir. Oyun malzemesi olarak ta yaklaşık yarım metre uzunlugunda degnekler on ile on beş santim arasında kesilmiş ufak çelik(metlik) lerdir. Ayrıca tugra büyüklüğünde iki adet taş da ocak olarak kullanılır. Bu taş ve değneklerin düzgün olmasına da dikkat edilir. Takımlardan oyuna başlayan tarafa “Çalan”, diğerine de “Karşılayan” takım denir. Oyunun gidişi şöyledir:
Çalan takımın elemanlarından biri ocağın üzerine çeliği koyup elindeki değnekle aralıklı taşların arasına konan çeliği havalandırıp sonrada çeliğe vurması gerekir. Ancak bununda bir kuralı vardır. Bu kural ise şöyledir; metliği (çeliği) çalan kişinin elindeki değneği ocağın içine (iki taşın arasına) soktuktan ve metliği de havaya kaldırdıktan sonra hemen vurması gerekir. Bu vuruşta çelik daha yere düşmeden olması gerekir. Eğer çalan kişi değnekle çeliği kaldırırda vurmazsa yani değneği sallamazsa, bir defa daha bunu tekrarlama hakkına sahiptir. Üçüncü de ise değneği ister sallasın (vursun), isterse vurmasın oyuncu hakkını kaybetmiş sayılır. Şayet bu üç hakkının birinde bu değneği sallayarak metliği vurmuş ise karşı tarafa tutturmamakta gerekmektedir. Çünkü yelen taraf çalınan çeliği havada iki eliyle yahut ta kendi ceketini ters giymiş şekliyle havada tutabilirse metliği çalan tarafı tamamen yenmiş sayılır. Ve bu defa hemen bunlar ocak başına geçerler işte bunu önlemek için çelik çalan kişi, çaldığı çeliği kaptırmayacak şekilde çalmayı dener. Bu oyunda eğer yelen taraftan bir oyuncu çeliği havadan değil de yerde tutabilirse yalnızca çeliği çalan oyuncu ölür. Yani hakkını kaybeder, oyuncu yanar. Şayet çelik üç adımı atlamakla kaleye ulaşılabilecek bir yere düşmüşse Uçmak denilen üç adımla kaleye atlanırsa oyuncuda oyun dışı kalır. Şayet bunların birisi olmamışsa çelik kimseye yakalanmadan bir yere düşmüşse karşılayan takıma çeliği atarak kaleye vurma şansı doğar. Çeliği çalan oyuncu değneği ocağın ortasına koyar,atış yapılır. Çelik değnek veya ocak taşlarından birisine değerse oyuncu oyun dışı kalmak zorunda kalır. Eğer atılan çelik kaleye (ocağa) değmemişse bu defa çelik çalan oyuncuya sayma hakkını elde etmiş olur ve oyuncu saymaya başlar. Sayma işleminde çeliğe havadan,elden geldiğince dengeli ve çok vurmaya çalışılır. Bu sırada da çeliğin hiçbir yere veya oyuncuya da değmemesi gerekir. Şayet böyle bir şey olursa o zamana kadar olan sayı kadar sayıyı da elde etmiş olur. Sayma sonucunda elde edilen sayı kadar o oyuncunun canı vardır. Oyunculardan marifetli olanlar 25 ve 30’a kadar sayanlarda çıkabilir. Eğer; iki sayılmışsa onluk,çalma hakkına sahip olunur. Her 95 sayısı olan oyuncunun yüzlük,binlik vd. kadar çalma hakkı vardır. Bu değerlerin çalınış şeklide bir kural oluşturur. Birlik çalan (oyuna ilk başlayan da) normal şekilde çeliği kaldırıp vurmakla,
İki sayısı olan beşlik için değneği tuttuğu elini diğer eliyle bilekten tutarak çeliğe vurması.
Üç veya dört sayısı olan,onluk çalmak için elini başının arkasından götürüp,değneği tuttuğu taraftaki kulağını tutar.
KALE ÇELİĞİ(Gürün merkezinde oynanan çeşidi)
Bu oyun çeşidinde de yine iki taraf vardır. Bu iki taraftan birisi Çalan yani ocağın (kalenin) başında duranlar yani ev sahipleri, diğer tarafta Yelen yani karşılayan taraftır ki bunlarda bir nevi kaleye (ocağa) saldıran rakip taraf olmaktadır. Çünkü kaleyi ele geçirmeye çalışmaktadırlar. “Yelmek” kelimesi bilindiği gibi “Koşmak,yürümek” anlamına gelmektedir.
Bu oyunda malzeme olarak yine değnek ve çelik bulunduğu gibi bir de 60 Cm (kare) kadar bir düzgün sal (taş parçası) bir yere dikilir. Yine bu oyunda oyuna ilk önce kimin başlayacağının belirlenmesi hususunda ya ebe seçilen oyuncunun değnekleri bir araya getirerek arkasına atması ve ardına bakmadan hangi tarafın değneğine basarsa veya basmazsa ki bu durum her iki tarafın anlaşmasına göre belirlenir. Ona göre birisi yelen,diğeri de çalan taraf olur. Veyahut ta iki tarafın ebesi olan oyuncular birbirleriyle ayak ölçerler. Hangisinin ayağı, hangisinin ayağı üzerine kalması veya kalmaması durumuna göre her iki taraftan birisi “Çalan”, diğeri de “Yelen” taraf olarak oyuna başlarlar.
Altmış santimetre kare ebadındaki sal parçası bir yere dikildikten sonra çelik elle atılır. Sopayla vurulur. Yani çelik önce oyuncunun elinden havaya atılır. Sonrada elindeki değnekle çeliğe vurur. Karşı taraftaki çeliği kale taşına vurmak için atar. Oyundaki oyuncu ise (Metliği çalan kişi) elindeki değnekle çeliğin kaleye değmesini engellemeye çalışır. Şayet engelleyemezse oyuna karşıdaki oyuncu yani rakibe geçer. Hedef olarak seçilen sayıya ulaşıp rakibe çul veya yama vermektir. Çelik atlınca taşa değmez ise veya değnek ile karşılanırsa aradaki mesafe değnek boyunca birer birer sayılarak ölçülür. (bu arada da bazı gözü açık ve hilekar oyuncular tarafından da bu değneklerin boyun ölçülürken sayı fazla gelsin diye değneği ölçmede bir takım hileler yapılabilir.) Çıkan sayıda yani değneklerin sayılması sonucunda elde edilen sayı karşı tarafa çul veya yama olarak verilir. Şayet atılan çelik kaleye bir değnek boyu kalmış ise bir defa çalma şansı doğar ama bu defa karşılama(yani yelenin çeliği attığı sırada atılan çeliği havada iken geri gelene doğru vurma hakkını kaybetmiş olur.
YER ÇELİĞİ(Gürün merkezde oynanır)
Bu oyunda da yine değnek ve çelik vardır. Tabi ki birbirine rakip olan iki oyuncu vardır. İki ucu da sivri bir çelik yere atılır. Sonra sopa (değnek) ile sivri uçlara vurularak çeliğin havalanması sağlanır. Çelik havalanınca da sopayla çeliğe vurulur. Çeliğin gittiği yer değnek boyunca sayılır. O sayı karşı (rakip) tarafa çul veya yama vurulmaz ise diğer çelik oyunlarındaki gibi değildir. Böyle bir durumda oyun oynama hakkı yani kaleye geçme hakkı rakip oyuncuya geçer...
Gerek kale çeliği ve gerekse yer çeliği iki kişi arasında oynanır. Bu oyunda birisi yeler diğeri de metliği çalar. Kale de duru ve metliği karşılayan tarafın üzerine doğru gönderir...
Çelik oyunlarının Gürün ve havalisinde ki adları değişiktir. Mesela;
Gürün’de çelik oyununa: ÇELİK denir.
Gürün’de,Çayboyun’da : HEYNİ denir.
Köylerde ise : METLİK,ÇELİK denir.
Suçatı kasabasında ise : HORE adı verilir.
Beş sayisi olan ellilik çalmak için elini; değneği tuttuğu elinin hemen altından döşünün hizasından kulağını tutmak veya sırtından değneği tuttuğu elin pazusunu kavrayarak çalması lazımdır.
Şayet bir oyuncunun 95 sayısı varsa o oyuncunun binlik veya milyarlik çalmak için ayağından birini ocak taşlarina koyarak bu çalışını gerçekleştirmesi gerekir.
Yukarıda söylediğimiz kurallar gereği çalan oyuncu, çeliği tutturmamış, atan tarafından çelik ocak taş veya değneğe değmemiş ise, birlik çalan birer birer, beşlik çalan beşer beşer , onluk çalan onar onar, ellilik çalanda ellişer, milyarlık çalan ise tekrar birer birer sayması gerekir. Şayet buna uyamamış ise “Yansın” diyerek karşı tarafın uyarısı ile oyuncunun oynama hakkı biter.
Oyunda amaç “ÇUL “ veya “YAMA” vermektir. Bunun için başlangıçta elli- yüz gibi çul veya yama bitsin diye bir anlaşma yapılır. Her iki takımda bu sayıya ulaşmaya çalışır.
Oyun dışı kalan bir oyuncuya “ CAN VERME “ deyimi olarak, tekrar oyunu almak için o oyuncuya çeliği çalan oyuncu tarafından arkadaşının yardımına koşmak, oyunun değimi ile DİRİLTMEKTİR. Böylece oyuncu tarafından arkadaşına bir sayı verilir. O sonradan canı olan oyuncunun ne kadar sayı verilmiş ise o kadar çelik çalma hakkına sahip olunur. Eğer bir takımın tüm elemanları oyundan düşmüşse son oyuncuda milyarlık çalmış ise sayma işleminde bir daha çalsa tüm arkadaşları milyarlık olur. Milyarlık çalan oyuncu saydığı sayıdan bir eksiğini karşı takıma ÇUL veya YAMA olarak verir. Bir sayıyı ise “BÖLÜŞTÜK” demesi gerekir. Eğer tüm oyuncular haklarını yitirmişler (çalamamış, uçulmuş,vurulmuş veya havadan veya yerden tutturarak) oyun dışı kalmış ise sıra diğer takıma geçmiştir. Verilen çul veya yamalar geçerliliğini korur ama bir dahaki çalma sırasında tekrar birden başlaması gerekir.
Eğer çalma sırasında değnek elden çıkmışsa değneği alan karşı taraftan olursa, değneği kale taşına vurdukları an tüm oyuncular yanar. Bu esnadaki mücadele sanki bir ölüm kalım savaşı gibi başlayan takım, karşılayan takımı kaleye yaklaştırmamaya, karşı takım ise değneği kaptırmadan ocak taşlarına vurmaya çalışır.
Oyun başlamadan önce belirli sahalar yasaklanır, bu yerlere batak denir. Çalma sırasında çelik bu alanlara çıkarsa oyuncu oyun dışı kalır.
Bu oyunun ilginç ve özellik taşıyan hem de büyük bir beceriklilik isteyen bir tarzı da On milyarlik çalmasıdir. On milyarlik çalınırken değnek arkadan ve bacaklar arasından ocaktaki çeliğe uzatilir. Çabuk bir hareketle çelik havalandırılır. Aynı çabuklukla da değnek bacakların arasından çıkarılıp çeliğe vurmak gerekir. Bu çalış (Metliğe vuruş) oldukça zor ve sayıya çabuk ulaşmayı hedeflerse de zorluğu nedeniyle fazla uygulanmaz. Oyunun bu özellikleri ve zor olması sebebiyledir ki genelde ilçemizde ki 15-20 yaşlarindaki erkekler oynamaktadirlar.
EL EL ÜSTÜNDE OYUNU
Bu oyun genelde evin içinde oynanır. Üç beş çocuk veya daha fazla olabilir. Aralarında birisini ebe seçerler. Ebe seçilen çocuk yüzü koyun yere yatar (dizleri üzerine). Diğer çocuklarda ebe olanın belinin üzerine ellerini birbirlerinin elleri üzerine gelecek şekilde koyarlar. İçlerinden birisi “El el üstünde , kimin eli var?” diye ebeye sorar. Eğer ebe kendisinin üzerine konulmuş olan eller ve bu ellerinde en üstünde olanın kimin eli olduğunu bilirse ; o kişi bu defa ebe olur ve yere eğilir. Böylece oyun sürdürülür.
KİBRİT ATMA OYUNU
Bu oyunda bir masa veyahut ta düz bir yer vardır. Bu tabelalar veya bir sandığın üstü sehpa üzerinde de oynanır. Oyunculardan birisi bir kibriti eline alır ve düz bir yere atar. Eğer kibritin yüksek kısımları üzerine düşmesi onun emir vermesi yetkisini hak etmesi demektir. Eğer her iki (kükürtlü yanı) yan tarafa gelirse o zaman da bilemeyen oyuncuya sopa vurma hakkını elde etmiş olur. Yok yere kibrit kutusunun düz ve geniş kısımları (yazılı kısımlarını) atarak düşürürse oyuncunu aleyhine olur ve emir veren kaç tane sopa vurulmasını isterse ;sopacı hakkını elde ermiş olan eline aldığı küçük çubukla veya bir cetvelle veyahut ta düğümlenmiş bir havlu ile , verilen adet sayısınca bu oyuncuya sopa atılır. Eğer hangisi atar ve bu kibrit yüzlerinden hangisini düşürebilirse o oyuncu onu elde eder. Tabi emir verme yetkisini düşürebilirse o oyuncu elde edinceye kadar bu hak ilk önce bu hakkı elde edenin elinde kalma hakkı vardır. Böylece bir taraf diğer tarafı yeninceye veya usandırıncaya kadar oyun devam ettirilir veyahut ta bu oyunda kibritlerin yüzlerine düşme olasılıklarına öre bir takım sayılar yazılır. Bir de hedef sayı seçilir. Hangi oyuncu bu hedef sayıyı elde ederse o oyuncu oyundan çıkar. En sona kalan ve hedef sayıya ulaşamayan oyuncu da bu oyunu kaybetmiş sayılır.
MENDİL KAPMACA OYUNU
Bu oyunda oyuncular iki taraf olurlar. Ortaya da mendil tutan bir kişi çıkarırlar. Mendili tutan oyuncu sırasıyla her gruptan bir kişiyi sırasıyla çağırır. Her iki gruptan da birer kişi gelerek mendil tutanın önüne ve mendil tuttuğu elinin hemen dibinde bulunurlar. Mendilin kapılmasını hangi oyuncu gözü açıklık yapar veya daha atik davranırsa o oyuncu mendili aldığı gibi kendi takımına doğru koşar ve kendisini kovalamaya gelen rakip tarafın oyuncusuna da yakalanmamaya çalışır. Mendili kaptıran oyuncu da mendili kapıp kaçanı kovalar. Ta ki, bunun sınırı karşı grubun az yakınına kadar olan sahadır. Eğer mendili kaçıranı yakalarsa ; elinden almaya çalışır. Alamazsa kendisi puan kaybeder veya ölmüş sayılır. Mendili kaçıran tarafa esir olmuş olur. Bu sefer de sıradaki diğer oyuncular mendili kapma yarışına girer. Hangi tarafın adamını hangi taraf çalmış ise ; oyunu o taraf kazanır. Eğer her iki taraf ta eşit miktarda adam çalmışlar ya da birbirlerini yenememişlerse; bu defa aralarında bir çizgi çekilir. Bu defa da birbirlerini çekmeye çalışır. Hangi taraf hangi tarafın adamını bu çekilen çizginin üzerine veya daha içerisine çekmeye başarırsa oyunu o tarafın kazanmış olduğu sayılır ve oyunda böylece oyun kazanılmış sayılır ve oyun da böylece bitirilmiş sayılır.
KÖR EBE OYUNU
Bu oyunda oyuncu sayısı belli değildir. Üç kişi ile oynanabildiği gibi beş kişi ile de oynanabilmektedir. Çocuklar ilk önce kendi aralarında bir kişiyi ebe seçerler. Ebenin de bir mendil ile gözleri bağlanır. Gözleri bağlanan ebeye KÖREBE adı verilir. Körebe gözleri bağlı olduğu halde diğer oyuncuları arayarak bulmaya çalışır. Diğerleri ebeye yaklaşarak ona yakalanır gibi görünürler ve geri kaçarlar. Ebe de onları yakalamaya çalışır. Ebe hangisini yakalarsa o oyuncu ebe seçilir ve böylece oyun devam eder. Çocuklar bu oyunu usanıncaya kadar oynar.
SÖBE OYUNU
Bu oyunda bir kale vardır. Kale ise genelde büyük bir taş veya her hangi bir duvarın bir köşesidir. Kale olan ter belirlendikten sonra çocuklar kendi aralarında hangisinin ebe olacağını belirlemek için aşağıdaki tekerlemeyi söylerler. Eğer son kelime kim de kalırsa o kişi ebe olmaktan kurtulur. Bu defa yine diğer çocuklar aynı tekerlemeyi sayılır ve en son kim kalırsa o kişi ebe olarak seçilir ve kaleyi o kişi bekler.
Çocukların ebeyi seçmek için söylemiş oldukları tekerleme ise şöyledir;
“Bir elma(alma)yı alladım pulladım,cehenneme yolladım,cehennemin katırı ,Elbistan’ın çadırı , nal mık(h) , al çık(h)... bu tekerlemenin en son kelimesi olan “ÇIK” kimde kalırsa o kişi ebe olmaktan kurtulmuş olur. Böylece ebe seçildikten sonra ebe arkasını arkadaşlarına döner ve diğerlerinin her biri damın bacasına veya duvarın arkasına ya da bir ağacın gövdesi arkasına saklanır. Oyunculardan birisi saklanma işlemi bitince tamam diye bağırır. Ebe de arkadaşlarını aramaya başlar. Kimi görürse onun ismini söyleyerek SOBE diye bağırır. Böylece o sobelenmiş yani ölmüş olur ve ebenin yerine geçer. Eğer ebe hiçbirisini de göremez ve sobeleyemez ise oyunculardan birisi de gelerek kaleyi sobelerse bu defa yine aynı ebe olarak kalır ve oyun yeniden başlar. Yok eğer ebe bir başka oyuncuyu sobelemiş ise bu defa o oyuncu ebe olur ve oyun yine tekrarlanır. Oyun böylece devam eder.
SAKLAMBAÇ OYUNU
Bu oyun da istediği kadar oyuncuyla oynanabilir. Bu oyunda da önce kimin ebe olacağı belirlenir. Bunun içinde yine oyuncular teker teker sayılarak bir tekerleme söylenir. Eğer söylenen tekerlemenin en son kelimesi kimde kalırsa o ebe olmaktan kurtulur. Böylece sırasıyla sayılan oyunculardan en son kim kalırsa o ebe seçilir. Bu ebe seçiminde de söylenen tekerlemede şöyledir;
“Elim elim epelek , elden çıkan topalak , topalağın yarısı , bit pirenin karısı , iğne getir , iplik getir, al şunu , çıkart bunu.” Böylece ebe seçimi bittikten sonra bir kale seçilir ve ebe bu kale başında durup, gözlerini yumar. Diğer oyuncular da saklanır. Saklanan oyuncular bu defa ebeye “TAMAM” diye bağırırlar. Bunu üzerine oyuncuları aramaya çıkan ebe kimi görürse sobelemeye çalışır. Eğer oyunculardan birisi ebenin görmez yanından gelerek kaleyi sobelerse ebe yine kalede kalır ve oyun tekrarlanır. Eğer ebe diğer oyunculardan birisini görür , sobelerse bu defa ebe o olur ve kaleyi o oyuncu bekler. Böylece oyun devam ettirilir.
Saklambaç oyununun Gürün’de ve köylerinde oynanan değişik isimlerle bilinen çeşitleri vardır. Mesela bunlardan birisi de adına “GAÜLÜK MANGA” adı verilen saklambaç oyunudur. Saklambaç oyununun bir başka adı da KOVALAMBAÇ oyunudur.Bu oyunun da değişik isimleri ve çeşitleri vardır. Tekli kovalambaç, eşli kovalambaç gibi oyunlardır.
MİSKET OYUNLARI
Misket oyunlarının ilçemiz Gürün merkezinde ve köylerinden çocuklar tarafından hemen hemen boş vakitlerinin çoğunu bunu oynamakla geçirmiş oldukları ve ilçe çocuklarımızın büyük önem verdikleri bir oyundur. Bu oyunun da Gürün yöresinin çocuk oyunlarının ilginç kuralları gibi enteresan kuralları bulunmaktadır. Misket oyunları bazı yöresel farklılıklar gösterir. Gürün merkezde Misket oyunu derken Yolgeçen ve Beypınar köylerde de böyle (bilye) oyunu adı verilmektedir. Bazı yörelerde de MİL OYUNU adı verilmektedir.
Misket oyunlarının sayısı da oldukça faladır. Biz ancak burada beş çeşit misket (Bilye, Mil) oyununun anlatılması ve böylece tanıtılmasına yardımcı olmaya çalışacağız. Bu oyunların isimleri ise şunlardır;
Üçgen misket (Mors oyunu)
Kuyu misketi
Uzun atmaca(kondum oyunu)
Baş oyunu
Kondum oyunu
ÜÇGEN MİSKETİ ( I )
Düzgün bir zemine bir avuç büyüklüğünde bir üçgen çizilir. Bu üçgene iki ve üç metre aralıkla birbirine iki parelel çizgi çizilir. Sonrada üçgenlerin üç köşesine ve bir de ortasına olmak üzere dört kişi birer misket koyarlar. (Yani dört misket konur) Birer miskette oyuncuların ellerinde bulunur.
Bu misket oyunu dört kişi ile oynanır. Fakat adet sayı az oldugu gibi fazla da olabilir. Bu oyuna ilk olarak kimin başlayacagını belirlemek için daha önce çizilmiş olan üçgen şeklinde ki çizginin hemen yanına bir yere düz bir çizgi çizilir. Bu çizginin de arka tarafına geçen bütün oyuncular ellerindeki misketleri çizginin üstüne en azından en yakın yerine düşürmeye çalışırlar. eger misketi atan oyunculardan hangisi çizginin üzerine veya en yakınına düşürürse oyuna ilk başlayan bu oyuncu olur. Ikinci olarak misketi atacak olan oyuncu da yine bu çizgiyi birinciden sonra en yakın olarak kendi misketini düşüren misketi atmaya hak kazanmış olur. Böylece sırasına göre misketlerin kimin atacagı belirlenir. Veyahut ta her oyuncu ellerindeki misketi parelel x çizgiye atarak birinciyi seçmeye hedeflerler. Üçgene uzak olan çizgii birincilik çizgisidir. Bu çizgiye ellerindeki misketleri en yakın atanlara göre de sıralama yapılır. Üçgene yakın yerdeki çizgiden diger misketlere atılacak olan miketin tırnakta olması şartı ile atış yapılır. Bu oyuna CIKCIKLEME verilir. Şayet miskete vurmuş ise çizgiden uzaklı veya yakınlığa bakmadan birinci olur. Yok vuramaz ise sonuncu olur. Ilk cikcikleyen en başa , son cikcikleyen ise sonuncu olur. Çizgiye eşit olanlara ise ÇORBA senir. Ve bunlar misketleri alarak yeniden atış yaparlar. Sıralama belirlenince birinci uzaktaki diğerlerine de yakın çizgiden misketleri çkarmaya çalışırlar. Misketler baş parmaka yanındaki (badı parmak) parmağın arasında atmak gerekir. Eğer atılan misket atilan misketlere değmez ise sıra öbür oyuncuya geçer. Şayet misket üçgendeki misketlerden birine değerse ve de üçgen dışına çıkarsa diğer miskete de atma şansı olur. Şayet bu atışlar da misket üçgendeki miskete değerse kendisi dışarıda misket içeride kalırsa bu duruma MORS denir. Bu atişi yapan tekrar kaleye geçerek atış yapar. Hedef üçgendeki milleri(misketleri) vurmaktır. Üçgendeki çıkarmadan aynı misketi vurursa buna “oyun oldu” denir. Tekrar çizgiye geçilir ve bu defa tüm oyuncular yakın çizgiden atış yaparlar. Misket hiçbir misketi oyun dışına çıkarmamış ve atılan misket üçgende kalmış ise bu duruma MORS denilir. Bunun anlamıda “oyuncunun oyun dişi kalmasi” demektir. Eğer üç defa oyun olursa , sıralama için çizgilere tekrar atış yapılır. Eğer üçgende ki bir misketi alabilen oyuncu sırasıyla diğerlerini de alabilir.
KUYU MİSKETİ (I)
Bu misket oyunu yine 4-5-6 kişi ile de oynanabilir. Önce düz bir yer seçilerek bu seçilen yerin orta terine de 5x5 ebadında bir çukur açılır. Açılan bu çukura “KUYU” denir. Bu kuyudan 3 veya 4 metre uzağa da bir çizgi çizilir. Kazılan kuyunun yanında duran her oyuncu çizilen çizgiye doğru ellerindeki misketleri atarlar. Çizgiye en yakın olan kişi ilk önce sıraya gelmiş olur. Diğer oyuncularda bu sıraya göre misketleri atarlar. Şayet sonradan atılan misketlerden biri önceki misketlere değerse buna CIKCIKLEME denir. Böylece atan oyuncu birinci , vurulan misketin sahibi olan oyuncu da sonuncu olur. Çizgiye eşit uzaklıktaki misketler ÇORBA oldu denilerek tekrar kendi aralarında atış yaparlar. Böylece sıralama belirlenmiş olur. Buradaki amaç misketi kuyuya sokmaktır. Kaleden yani çizilmiş yerden atarak ilk atışta misketi kuyuya indirmiş olan 7 sayıyı kazanır.
Sonra da sırasıyla misketler kuyuya indirilmeye çalışılır. Bir oyuncu misketi kuyuya indirmiş ise ; kuyuya en yakın misketi vurarak hem bir sayı alır ve diğer misketlerin vurulmasıyla bir sayı kazanılır.
Kuyuya misketi sokmadan rakip misketlere vurmakla sayı alınmaz. 14 sayıya ulaşan kale çizgisi denilen çizgiye geçer ve misketi tekrar kuyuya sokmaya çalışır. Eğer sıra kendisine gelince veya yine ilk atışta misketi kuyuya sokabilirse ZEHİR ALMIŞ olur. Kendisine en yakın veya uygun misketlere altı ayak boyu sayar. Bundan sonra elindeki misketi atarak kuyuya (girmesine) çalışılır yada en uygun gördüğü rakip oyuncunun misketine vurmak için atar. Eğer vurursa; o rakip oyun dışı kalır. Daha sonra da elinde ki misketi tekrar diğer rakiplerin misketine atarak vurmaya çalışır. Vurursa ve bu atışıyla da hiç ara vermeden vurabilirse; rakiplerine birer çul vermiş oluyor. Bu oyun böylece bitmiş olur. Tekrar bu oyunun başına gelinir ve aynı oyun tekrarlanarak devam eder. Böylece oyun tekrarlanır. Ve en sonunda da eğer oyunun başında misketlerin unutulması kararlaştırılmış ise ; oyunu kazanan yani zehir alan veyahut ta rakip oyunculara çul vermiş olan başarılı oyuncu hepsinin elindeki milleri alır ve bu miller (misketler) o oyuncunun malı sayılır.
UZUN ATMACALI MİSKET OYUNU
Bu oyunda iki kişi ile oynanabildiği gibi 4-5-6 kişi ile de oynanabilir. Bu oyun da tek bir kural vardır. Bu kural da rakip oyuncunun misketine kendi misketiyle atıp vurmaktır. Bu oyunda oyuncunun biri elindeki misketi normal bir hareketle iki veya üç metre uzklığa atar. Diğer oyuncuda bu oyuncunun atmış olduğu miskete onu vurmak için atar. Eğer atmış olduğu miskete isabet ettirirse o misketi utmuş olur. Bu defa rakip oyuncu başka bir miskete atar. Oyunu kazanmış olan oyuncu yine bu miskete de atarak vurmaya çalışır. Eğer vuramazsa bu hak diğer oyuncuyu geçer. Bu defa da bu oyuncu ayni şekilde rakip oyuncunun misketlerini vurarak onu utmaya çalışır ve oyun böylece devam eder. Tabii ki iki oyuncunun ellerindeki misketler bitinceye kadar devam eder. Bazı zamanlarda da oyunu kazanan oyuncu diğerine ödünç rakip oyuncudan almış olduğu misketlerden verir ve bunları da utmaya çalışır. Yani bu oyundaki asıl maksat ve tek amaç; karşısındakini mutlaka yenmek ve kazanmaktır. bu oyunda eğer utma yani elindeki misketleri alma işi yoksa hangi oyuncu ne kadar fazla vurmuşsa o diğerine o kadar ÇUL veya YAMA vermiş olur.
AİLE SAYMA OYUNU
Bu oyun ise aile içindeki çocuklarca daha fazla oynanmaktadır ve genelde de yatağın içinde olan çocuklar birbirlerine böylece uykuları gelinceye kadar soru sorarlar. Sorulan sorular ise kendi çevrelerinde oturan veya tanıdıkları ailelerin fertlerini isim olarak değil de mesela “Bir evde bir kadın, iki kız , bir gelin bir de koca karı gibi.” Sorular sorarlar. Eğer soru sorulan taraf bu sorulan aileyi tanırsa; bu defa kendisi diğerlerine aynı şekilde bir ailenin aile fertlerini sorar ve oyun böylece devam ettirilir.
DUVARA ATMACA ( Misket Oyunu )
Bu oyun da 4-5 kişi ile oynanır. Bu oyun çeşidi dışarıda oynandığı gibi evin içinde de oynanmaktadır. Oyuncular bir duvarın karşısına geçerler ve arada da iki veya üç metre mesafe bırakırlar. Buradan karşıdaki duvara doğru ellerindeki misketleri sırasıyla atarlar. Hangi oyuncunun atmış olduğu mil, karşıdaki duvara çarptıktan sonra hangi misketlere değmiş ise o oyuncu kendi misketinin değmiş olduğu bütün misketleri alır. Bu oyun böylece devam eder gider. Diyelim ki dört kişi oyuna katıldı. Bu dört oyuncudan ellerinde ki millerin bitişiyle o oyundan çıkarlar. Hangi oyuncunun misketi elinde kalmazsa o oyuncu oyun dışı kalır.
BAŞ OYUNU (Misket Oyunu)
Bu oyun dört - beş kişi ile oynanır. Oyuncular ellerinde eşit miktarda almış oldukları misketlerden kendi aralarında kararlaştırarak çizmiş oldukları bir çizginin üzerine üçer veya beşer (ne kadar dikmeyi kararlaştırmışlarsa o kadar) tane misket dikerler. Daha sonra da çizilen çizginin üzerindeki dikilmiş olan misketlerden aksi istikametteki kale veya TEKKE adını verdikleri yere doğru atarlar. Yine burada da çizgi çizilmiştir. Hangi oyuncu çizgiye en yakın olarak atmış ise o oyuncu baş olur. Yani oyunda daha önce dizilmiş misketlerin başında bekleme hakkına sahip olan kişidir.
Bu arada kaleye (Tekke’ye) en uzak atan kişi oyuna ilk başlama hakkını elde etmiş olur. Sırasına göre de kimin kaçıncı olacağı belirlenmiş olur. Oyuna ilk olarak atmayi elde etmiş olan oyuncu elindeki misketi baş oyuncunun başında beklediği misket denen yerden vurursa o dizili misketlerin hepsini alir. Eğer dizili misketlerin ortasından vurursa yarısını, aksi taraftan vurursa sadece vurduğu misketi alabilir. Eğer bu oyuncu hiç birini vuramazsa hiçbirini alamaz. Sıra ikinci atacak olan oyuncuya gelir. Bu oyuncu da ayni şekılde atar. Ve böylece oyun devam edip gider. Oyunun en sonunda bir kısım oyuncuların elinde misket azalırken , bir kısmındaki de çoğalma oluyor. Yani bu oyunda maksat ve gaye oyunu kazanmaktır.
Bu oyunda çizgi üzerinde dizilmiş misketleri bekleyene BAŞ denmesi ve misketlerin sırasıyla da atıldığı yere de KALE veyahut ta TEKKE denmesi ilginçtir. Ve ayrıca da bu tekke çizgisine en uzak yani en geride olan (atan) oyunda ilk sırayı oynama hakkını kazanmış (elde etmiş olmasi) da çok ilginçtir.
KONDUM OYUNU ( Misket oyunu )
Bu oyun iki veya üç kişi ile oynanır. Bir kişi elindeki misketi yere atarak KONDUM der. Diğer oyuncu da yere atilan miskete nişan alarak elindeki misketi atar. Eğer attığı misketi vurursa diğer oyuncu yani KONDUM diyerek ilk önce misketini yere atan oyuncu o oyuncunun misketini atarak vurmaya çalışır. Eğer vurursa o misketi alır. Vuramazsa alamaz ve diğer üçüncü oyuncuya sıra gelir. Böylece devam eder. Oyunun sonunda maksat kazanmaktır. oyuncuların elindeki misketin bitinceye kadar da oynanması şarttır.
MEHMET ALİ ÖZ
|