Cevap: GÜMÜŞDERE'LİLERİN SOHBET ALANI
Özledim
Aynı düşündüğümüz gönüldaşlarımın özlediği gibi ben de birçok geride kalmış unutulmuş güzellikleri çok özledim. Gerçekten sevebilmeyi, muhabbet etmeyi, yardımlaşmayı, dost olmayı, komşu olmayı, hemşehri olmayı, yurttaş olmayı ve daha nicelerini. Birçok şey taklide dönmüş yaşadığımız şu Dünya Alem'inde. Üç kuruşa satılan onur, dostluk ve sevgiler tanıdık, hepimiz. Menfaat olunca arandık, menfaat kalkınca unutulduk. Menfaat varsa sevdik, yoksa umursamadık. Hatta menfaatimiz gereği, nefret ettiklerimize de sever gibi görünme rolü oynadık; halen bu rollerimizi oynamaya da devam ediyoruz.
Oturup konuştuğumuzda herkes, yaşananlardan rahatsız; az ya da çok. Hepimiz düzeltmek için çaba gösterdiğimizi iddia ederken aynı zamanda yaşatılması için de destek veriyoruz; bazı olumsuzluklara. Hem de ?Ne yapalım böyle olmadan işler yürümüyor.? bahanesine sığınarak. Güven ve sevgiye dayalı toplum, güzeli istemek kadar, kötüyü engellemekten de geçer. Kötülerin yanında iyilerin yaşaması daha zordur.
Günümüzde, hepimizin gözleri önünde parasıyla onur satın alma çabaları cereyan etmektedir. Duygusallığı reddeden ve parasını verenin reklamını yapan iletişim organları, çoğu zaman parasıyla onur ve izzet kazanmaya çalışanların bu emellerine hizmet etmektedir. Ama her insan, en azından gerçek dürüstler onur ve haysiyete dair şeylerin parayla satın alınamayacağını çok iyi bilirler.
Bu ülkenin insanları için, madalyon her zaman iki yüzlü olmuştur. Bazı şeyler madalyonun bir yüzünden çok tatlı ve onurlu görünmüştür fakat diğer tarafını çevirince (inançlar ve toplumsal moral değerleri tarafını) aynı resim güzelliği ve saltanatını koruyamamıştır.
Köyümün çeşmesinden akan tertemiz, hiçbir pislik değmemiş, pak suyu kana kana içmeyi özlediğim kadar özledim, samimi olmayı, samimi gülmeyi ve samimi sevmeyi, hiç katıksız yalansız?
Olurmu demeyin, vardı ve hala var olan yerler biliyorum. Neden kopup geldiğimiz yerlerdekileri oralarda bıraktık ki? Aslında amaç daha iyisini yakalamaktı. Ama daha kötüsüne razı olduk nedense. Taşıyamadık maalesef köyden kente. Bez parçalarımızı, taşımızı ve duvarımızı kalitelendirmeyi düşündüğümüz kadar, sevgimizi ve saygımızı yüceltmeyi düşünemedik, ne yazık.
Çok para kazanınca onları da satın alırız diye düşündük hep ama paraya karşı para etmeyen değerler yanında, paranın da bir değeri olmayacağını hesaba katmadık hiç. Çünkü gerçek sevgi karşılıksızdı; biz onu da unuttuk. Öyle zannediyorum ki unuttuğumuzu da unuttuk.
|