Warnung: Illegal offset type in [path]/includes/functions_post_thanks.php (Zeile 110)
Sivas - Sivaslilar.Net - Sivashaber - Sivasforum - Sivasların En Büyük Buluşma Merkezi - Yiğidolar - Tekil Mesaj Gösterimi - DİVRİĞİ-Çayören
Tekil Mesaj Gösterimi
Alt 26.10.2008, 23:12   #3
seva
Usta Yiğido
 
seva - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
seva Şuan seva isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 31.08.2010 20:51

Üyelik Tarihi: 04.02.2008
Yaş: 40
Mesajlar: 15.375
Tecrübe Puanı: 2198 seva kann auf vieles stolz seinseva kann auf vieles stolz seinseva kann auf vieles stolz seinseva kann auf vieles stolz seinseva kann auf vieles stolz seinseva kann auf vieles stolz seinseva kann auf vieles stolz seinseva kann auf vieles stolz seinseva kann auf vieles stolz sein
Standart --->: DİVRİĞİ-Çayören

Toplumsal Yapı

Köy topluluğu genelde anne, baba ve çocuklardan oluşan çekirdek ailelerden meydana gelmiştir. Bazı ailelerde eğer hayatta iseler babanın annesi ve babası da vardır.Ev halkına küflet (külfet) denir. Çocuklar hem babalarının annesine, hem de annelerinin annesine ebe, babalarının ve annelerinin babalarına ise dede derler. Ailede baba dominanttır, ama aileyi ilgilendiren konular evde herkesin katılımıyla tartışılır, bazan annenin görüşleri ağır basar. Ancak, hiçbir ailede anne tarafından ebe ve dede aynı evde oturamaz. Yani, küflet içinde annenin annesi ile babasına yer yoktur;onların yeri evli kızlarının evleri değil, oğullarının evleridir. Çocukların yetiştirilmesinde babanın annesi başat rol oynar; neyin iyi neyin kötü olduğunu, iyiye nasıl ulaşılacağını ve kötüden nasıl kaçınılacağını, kavgalı oldukları yakın düşmanlar ile yezit gibi uzak düşmanları -ebesinin kendisine öğrettiği usullerle- torunlarına öğretir. Bu nedenle, çocukların gözlerinde annelerinin annesinin değeri babalarının annesine göre ikinci derecededir. Ailelerde çocuk sayısı genelde 4-7 arasındadır, daha fazla çocuğu olan aileler de vardır. Ailelerden sülaleler oluşur ama "aşiret" yapılanması görülmez. Yani, bir sülaleyi oluşturan aileler arasındaki ilişkiler aşiret dayanışmasına göre oldukça zayıftır. Bu tür dayanışma bazı sülaleleri oluşturan ailleler arasında hiç görülmez, hatta bazılarında tam tersine düşmanlık izlenir. Genelde, aynı sülaleden olan ailelerin başka sülalelerden olanlarla daha sıkı dayanışma -yardımlaşma içinde oldukları görülür. Yani çoğu kez çıkar ilişkilerine dayanan ve bu nedenle de zamana göre değişen dostluklar aşiret yapısının temelini oluşturan kan bağı (akrabalık)'dan önce gelir.

Köyde eğer karşılıklı rıza varsa evlenmek çok kolaydır, ancak boşanmak -zina gibi-çok ciddi bir suç yoksa imkansızdır. Hem boşanmalara hem de iki eşli evlikliklere ahlaksızlık olarak bakıldığından, bunlar çok nadir olarak meydana gelirler. Köyde günümzde iki eşli evlilik yoktur. Köyde akrabalar arasında , özellikle kardeş çocukları arasında evlilikler sık görülür ve köyde doğuştan zeka özürlü, görme ve yürüme engelliler ihmal edilemeyecek sayıdadırlar. Köyde küçükler büyüklerine karşı daima saygılıdırlar, onlarla konuşurken mutlaka adlarını söyledikten sonra bir akrabalık bağı kurarak, yani agbey, dayı, bacı, amca, hala, bibi, küvra (kirve)diyerek konuşmaya başlarlar. Küçükler, kendilerinden yaşça büyük zeka veya bedensel özürlülere de aynı şekilde hitap ederler. Bu şekilde davranmayanlar kınanır. Bununla birlikte, köyde hemen herkesin lakapı vardır. Herhangi birisinden,kendisinin olmadığı bir yerde, söz ediliyorsa genelde lakabıyla anılır. Hatta, bazılarının lakabı adları olmuş, nüfustaki adları unutulmuştur. Bu nedenle yeni nesiller onlara, lakaplarının sonuna emi, dayı, hala, bibi, agbey, vb ekini koyarak hitap ederler.

Köyün bilinen tarihinde bir kez ensest (fücur) meydana gelmiştir, olay 1940'lı yıllarda baba-kız arasında olmuştur, bu sülale tüm mallarını mülklerini bırakarak köyü terk etmiştir. Bugün sülalenin devam edip etmediği, ediyolarsa nerede olduklları bilinmemektedir. Köyde homoseksüellik hiçbir dönem olmamıştır.İbn Fadlan, İ.S. 921’de Oğuz Türkleri, Hazarlar, Başkirler,Bulgar Türkleri ve öteki Türk topulukları içinde yaklaşık 1 yıl süren seyahetinde yaptığı gözlemlerde homoseksüel ilişkilerin olmadığını belirtmiştir. "Homoseksüelliğe gelince; bu davranışın Arap ülkelerinde pek olağan olduğu bilinmektedir. İbn Fadlan, bunun 'Türkler arasında çok büyük günah sayıldığını' anlatıyor"[12]. Heredot, Mısır, Pers ve Araplar'da yaygın olan homoseksüelliğin Eski Yunan'dan alındığını yazmıştır:" Persler, yabancı görenekleri başka her ulustan daha kolay kaparlar; örneğin, genç oğlanlarla cinsel ilişki kurma huyunu Yunanlılardan almışlardır."[13] Aristoteles'in yazdıklarına göre, Eski Yunan'da aile içinde de homoseksüellik vardır: "Sonra, Platon'un oğulların ortaklaşa olmasını kabul ederken, yalnız birbirlerini sevenler arasında cinsel ilişkilerde bulunulmasını yasaklayıp, cinsel ilişkilerin erkek kardeşler ya da babayla oğul arasında olduğu gibi —böyle bir tutkunun kesinlikle yasaklanması gereken yerlerde— en uygunsuz belirimlerine göz yumması da eşit ölçüde karşı çıkılacak bir tutumdur. Salt çok güçlü bir haz veriyor diye, başka hiçbir sakıncası olmadığı halde, cinsel ilişkiyi niçin yasaklamalı da, bununla erkek kardeşler ya da baba-oğul arasındaki ilişkiyi ayırmamalı?"[14] Köyde "kan davası" yoktur, hiç bir dönem de olmamıştır. Köydeki kavgalarda hiçbir zaman ateşli silahlar veya orak, tırpan, satır gibi kesici aletler kullanılmamıştır, daha çok kürek sapları, taşlar ve değnekler kullanılır. Kavgalarda hafif yaralanmalar olabilir ama ağır yaralama ve ölüdürme olmamıştır. Bununla birlikte, yakın geçmişte kadınların da karıştığı bir kavgada atılan bir taşın kavga edenlerden birinin başına isabet etmesiyle bu kişinin İstanbu'da defalarca beyin amaliyatı geçirmesine rağmen çok geçmeden öldüğü ileri sürülmektedir.Bazı kavgalara kadınlar da karışır, kocasının döğüştüğü kişin saçını çeker, yüzünü tırmalarlar.

Köyde Alevi-Kızılbaş inaçları çok güçlüdür ama Alevi toplumunda "ocak" olarak nitelenen dinsel kast(dede, şeyh, ermiş vb )Çayören'de yoktur. Bununla birlikte, her sülalenin bağlı olduğu bir "Dede" vardır ama bunlar Divriği'nin başka köylerinde yaşarlar, gerektiği zaman (Cem, Kurban, Abdal Musa, Muharrem Orucu, vb)getirilirler. Köyde devletin oluşturduğu idari hiyerarşinin dışında, ekonomik varlığa göre oluşmuş bir hiyerarşi daha vardır. Bir ailenin ekonomik varlığını tarlalarının sayısı, büyüklüğü ve verimi ile evdeki hayvan saysı belirler. En zengin evlerde 2 çift öküz (bir çifte 2 öküz koşulur), 2-3 inek, 30-50 arasında koyun ve keçi ile 1 katır veya at ve 1-2 eşek vardır. Bu evlerin külfetinin (ev halkı) hepsi, özellikle ihtiyarları daha saygındırlar, herkes onlara gönüllü ırgat olmak ister, oğulları veya kızları ile evlenmek isteyen adaylar daha çoktur. Bu ailelerin görünmeyen bir otoritesi vadır; Onların destekledikleri adayın muhtarlık seçimini kazanma şansı daha yüksektir. İstedikleri kişiyi Sucubaşı seçtirirler. Sucubaşı, köyün tarlalarının sulanması dönemlerinde gerekli gördüklerine çok beklemeden ve daha uzun süre sulama zamanı verebilir. En yoksul aileler ezelden beri çok çocuklu ailelerdir, bunların tarlaları her nesilde yeniden paylaşıldığından küçülmüş, bu nedenle değersizleşmiştir. Gerekli yemi (saman, yonca, çayır otu, arpa,buğday) üretemedikleri için çok az hayvan besleyebilirler. Varlık ve güç farklılıklarına karşın Çayören köylüleri arasında 20-30 yıl öncesine kadar yine de görece bir eşitlik söz konusu idi. Herkes sabahları aynı çorbayı (yazın bulgur çorbası, kışın tarhana çorbası),aynı çökeleği,aynı tereyağını,aynı ekmeği,yaz-kış öğlenleri aynı aşı ve ayranı aynı tekniklerle elde ediyorlar ve aynı görgü kurallarıyla aynı sofralarda aynı ağaç kaşıklar ile yiyorlardı. Aynı işlerde, aynı elbiseler içinde ve aynı usulde çalışıyorlardı.İstanbul'a gittiklerinde hamallık, garsonluk, kapıcı, araba yıkayıcısı gibi aynı nitelikte ve hemen hemen aynı ücretlerin ödendiği işlerde çalışıyorlardı. Köye dönüşlerinde lokum, tahin helvası, reçel gibi köyde lüks olan gıda maddelerini alırlardı. Karıları,kızları Divirği'den aynı dükkanlardan alınan basmalardan elde diktikleri fistanları, tumanları, işlikleri(iç gömlek,fanila) giyiyorlardı. Daha önemlisi,kişilikleri aynı kültürel ortamda biçimleniyordu. İstanbul'a her kış gidip yazın gelenler, 2-3 yıl, hatta 5-10 yıl gibi uzun süre kalıp dönenler bile,büyük oranda Çayören'de edindikleri kültürel dokuyu koruyorlardı. Kısacası, Çayören Köyü'nün koşulları orada doğan herkese aynı yaşamı dayatıyordu,sınıfsal farklılaşmanın derinleşmesine izin vermiyordu. Orta Asya'da Oğuz göçebe kabilelerinin içinden geçen bir Ermeni yazar,büyük bir şaşkınlık içinde, "efendileri ile uşakları aynı yemeği yiyor" [15] derken, yerleşik tarım toplumlarına göre daha bir eşitlik içinde yaşayan göçbe kabilerler arasında da efendi ile uşağın,yani 'güç' ve 'varlık' farklılıklarının olduğunu ancak bozkır koşullarının her ikisine de aynı yaşamı dayattığını ifade etmiştir. Ancak,1970'li yıllardan itibaren, yani kentlere göçüp oralarda yerleşmeyle birlikte, eski yapı tamamen değişti: köyün en itibarlı ailelerinin çocukları en yoksul ailelerin çocuklarının sahip oldukları çorap atölyelerinde işçi olarak çalışmaya başladılar, en zenginlerin çocukları orta okulu bile bitiremezken yoksul ailelerin çocukları üniversite bitirip meslek sahibi oldular. Köyde sadece erkek çocukları değil, bazı ailelerin kızları da Doktor, Eczacı, Öğretmen, Hemşire gibi meslekler edinip özel veya resmi kurumlarda çalışmaya başladılar.Gerek erkeklerde gerekse kadınlardaki giyim tarzı tamamen Batı uygarlığının giysileri oldu, kadınlar saçlarını kaförlerde yaptırıp boyatıyorlar. Yeni nesil bayanların hepsi eskisi gibi ellerine kına yakmıyorlar, sadece tırnaklarını ojeliyorlar. Sonuçta, eski toplumsal statü ve kültür tamamen değişti;insanlar arasında, kardeşler arasında bile, hem maddi hem de eğitim bakımından büyük uçurumlar ortaya çktı. Eskiden köyde gündüz kapılar arkadan kitlenmezdi, arkadan kitlenen evlere gizli/kötü işler çevrildiği kuşkusuyla bakılırdı. İsteyen istediği eve kapıyı vurmadan fakat yüksek sesle Eyyy!! kim var kim yok?!, veya ev sahibinin ve/veya sahibesinin adını söyleyerek, örneğin Tamey bibi, Leyli bacı nerdesiz ya! veya Garib abey (abi) evde misiiz?gibi sorular sorar eğer ooo kim o, burdeyük, yoharı gelin ! cevabını alırsa veya sesten kim olduğu tanınmışsa adıyla yukarı çağrılınca eve girerdi. Köyün bütün evleri iki katlı taş binadır, alt kattaki ahşap kapıdan girilir taş merdivenle eve çıkılır, girişte samanlıklar ve ahırlar vardır. Şimdi ise, köydeki evlerin çoğunda eski ahşap kapıların yerini demir kapılar almış ve hem en dıştaki avlu kapısı, hem de evin kapısı içerden kitleniyor; herkes birbirinin evine -tıpkı kentlerde olduğu gibi- kapıyı çalarak, ya da zile basarak ve eğer kapı açılırsa girebiliyor. Köydeki evlerde bile tıpkı kentlerdeki gibi zemini ve duvarları mermer veya fayans döşenmiş, tezgahları ve dolapları kentten getirilmiş mutfaklar, banyolar ve tuvaletler var,banyolarda Batı tarzı tuvalet olan 'klozet" var. Köyde artık 'log' ile loglanan toprak dam yok, tüm evlerin kiremitten veya saçtan çatısı var. Her evin çatısında güneş enerjisi'den sıcak su üreten sistemler var.

* Köyde Kadın ve Erkeğin Konumları

Çayören'de ezelden beri görece bir kadın-erkek eşitliği vardır.Sünni İslam'daki kaç-göç olayı yoktur. İki-üç yaşarından itibaren kız ve erkek çocuklar birarada büyüler; birlikte kuzu güderler, bazı oyunları birlikte oynarlar, ikişerli ya da üçerli gruplar halinde birlikte türkü söylerler, yaylaya gruplar halinde giderler, düğünlerde aynı halayda el ele, omuz omuza oynarlar. Tüm bu aktivitelerde zina olmaz.İbn Fadlan İ.S. 921’de Oğuzlar için şunları söyler:" Kadınları, ne kendi erkeklerinin ne de yabancıların yanında ‘peçe’ kullanıyor. Zina bu insanlara çok yabancı. Ama birisinin zina işlediğini öğrenirlerse, onu iki parçaya ayırıyorlar. Bunu yapmak için günahkarı iki ağacın dallarına bağlıyorlar, sonra deviriyorlar ağaçları. O zaman adam ikiye bölünüyor.[16] Bazı işleri, örneğin evde yemek yapmak, dikiş dikmek, çocukların bakımı, dışarda tarhana yapmak, bulgur kaynatmak, bugur çekmek gibi işleri kadınlar yaparlar; ekin ekmek, tarla sürmek, tırpan vurmak gibi işleri erkeler yapar. Ekin dermek, keven almak, çaşur kırmak, odun etmek,düğen sürmek,sokgu döğmek, bina yapımı için taş taşımak, ekilecek ya da ekili tarlaları arklarla sulamak gibi işleri ise birklikte yaparlar. Bir konuyu birlikte tartışırlar, kızlarının ya da oğullarının evliliklerinde ya da ev ile ilgili bir işte birlikte karar alırlar ve daha da önemlisi -genel olarak-kızlar evlenecekleri kişiyi kendileri seçerler. Tüm bunlara karşın, mal(miras) verilmez. Zaten kadının miras almaması gelenek haline gelmiştir, miras almak isteyen kadın atasına "asi" sayılır. Ayrıca, eskiden kadınlar bir erkek ile karşılaştıklarında kenara çekilir, yol verirlerdi; kadınların oturduğu bir yere bir erkek geldiği zaman oturan kadınlar ayağa kalkarlardı. Bugün artık yolda kenara çekilmiyorlar fakat erkeğin önünden kalkma geleneğini sürdürüyorlar. Heredot, Mısır'da benzer bir gelenekten söz eder: " Gençler yaşlı biriyle karşılaştıkları zaman kenara çeklir, yol verirlerdi;bir ihtiyar içeri girdiği zaman yerlerinden kalkarlar. "[17] Ayrıca, Abdal Musa, Kurban, Can-Gün Görme, Kazma Tıkgıltısı gibi kutsal ve toplumsal yemeklerde kadınlar erkeklerle aynı anda sofraya oturmuyorlar, erkekler yemeklerini yedikten sonra kadınlar gelip aynı sofralarda yemek yiyorlar.Kadın kocası ile yolda yürürken yan yana veya erkeğin önünde değil, en az bir adım arkasından yürür. El ele, kol kola, hatta temas etmeden yan yana yürümek bile çok büyük ayıptır, törelere saygısızlıktır. Bu durum gelinlik çağına gelmiş kızlar için de geçerlidir; Babalarının, amcalarının yanında ya da önünde yürüyemezler, arkadan gelmek zorundadırlar. Köyde bir kez gerçekleşmiş olan ensest olayında ilk kuşku çeken şey baba–kızın tarlaya giderken kızın ata binmesi, babanın da atın yularını çekmesi olmuştur. Bunu ilk gören köyün paparaziliğini yapan kişidir, çevresine bugüne kadar böyle bir şey görülmediğini ve bu işin altında pis bir iş olduğundan kuşkulandığını söylemiştir ve çok geçmeden olay ortaya çıkmıştır
__________________
Allahım gönlümde olanı hakkımda hayırlı eyle,
Hakkımda hayırlı olana gönlümü razı eyle.


[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]


CANDA ÖZÜR OLMAZ...
seva isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla
Yukarıdaki Mesaj için Yandaki 11 Kullanıcı seva'e Teşekkür Ediyor...