|
Usta Yiğido
seva Şuan
Son Aktivite: 31.08.2010 21:51
Üyelik Tarihi: 04.02.2008
Yaş: 40
Mesajlar: 15.375
|
Cevap: DİN, DİYANET, CUMHURİYET VE ATATÜRK
DİN, DİYANET, CUMHURİYET VE ATATÜRK (4)
Mustafa Nevruz SINACI
Gazi Mustafa Kemâl Atatürk’ün en çok kullandığı üç kelime vardır. Radikal Olmak, Büyük Türk Medeniyeti ve Çok Namuslu Olmak Gerek. Lütfen yanlış anlaşılmasın. Burada “Radikal Olmak” objektif norm, yani her şeyin aslı, esası, doğal ve bilimsel biçimi anlamında kullanılmaktadır. Büyük Türk Medeniyeti ise çok kendine özgüdür. Batı, emperyalizm, dış kaynaklı kapitalizm ve “Komünistlik Türk Milletinin en büyük düşmanıdır. Her görüldüğü yerde mutlaka ezilmelidir” vecizesinde olduğu gibi sosyalizm ve iğrenç türevi komünizm karşıtlığı ve aleni düşmanlığını ifade eder.
Bu bağlamda Atatürk’ü kadrocular gibi kapitalist, ateist, pagan veya materyalist gibi göstermeye kalkışanlar “en amansız Atatürk, Türk, Türkiye ve cumhuriyet” düşmanıdırlar. Bu günlerde en çok yapılan hatalardan biri de budur.
ÇOK NAMUSLU OLMAK GEREK
11- ÇOK NAMUSLU OLMALIDIR. Şimdiye kadar yapılmış bulunan hataların en büyüğü, bilhassa teşebbüs sahiplerimizin, aydınlarımızın ve özellikle bilginlerimizin en büyük günahı namuslu olmamaktır. Milletin karşısında namuslu olmak, namuslu (ilkeli) ve dürüst hareket etmek lâzımdır. Milleti aldatmayacağız. Millete daima ve daima gerçeği söyleyeceğiz. Belki hata ederiz. Gerçek zannederiz. Fakat, millet onu düzeltsin ! Kendimizi kimsenin üzerinde görmeğe de hakkımız yoktur. Radikal yürümek ve esaslı olmak lâzımdır. Yapacağımız her şeyin bir anlamı ve bir nedeni olması gerekir. Bütün dünya bilsin !.. Yeni Türkiye ne yapıyor, hangi esas üzerine yürüyor ? Gerçekte aldatmak kolay değildir. Hiçbir zaman medeniyet dünyasını aldatabileceğimizi zannedemeyiz. Böyle bir zan, dünyanın en büyük yanılgısı içinde bulunduğumuzu göstermekten başka bir neticeye varamaz. (1923-E.-İzmit Konuşm. A. İnan)
12- Birbirimize daima gerçeği söyleyeceğiz. Felâket veya mutluluk getirsin, iyi veya kötü olsun, daima gerçekten ayrılmayacağız. (1925-Nutuk, Cilt:2) Biz daima gerçeği arayan ve onu buldukça ve bulduğumuza inandıkça ifadeye cesaret eden adamlar olmalıyız. (1931-Sümerbank Dergisi., Cilt: 3-Sayfa: 29, 1963-Uluğ İğdemir)
Din, diyanet, ahlâk ve bu erdemlerin yaşam boyutuna geçirilerek ebed-müddet kılınmasında birinci derecede rol üstlenen ‘kadın-anne’ hakkında büyük Atatürk’ün söylediği söz, nasihat ve vasiyetleri arasından seçilen özgün örnekler bunlar. Ancak, bu sözler, kadın kadar erkeği ve bütün milleti şamildir. Yani, Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan ve nüfus hüviyet cüzdanında ‘TC vatandaşı’ yazan herkesi bağlar.
Özellikle, ‘Atatürkçüyüm’ ve ‘Kemalist’im’ diyerek ortalıkta dolaşan, ahkâm kesen ve bu aziz dava ve misyonu temsil ve ilzama yeltenen insanların bunları çok iyi bilmesi, nefsinde yaşaması ve yaşatmaya çalışması mutlak bir zorunluluktur.
Ulu Önder Atatürk’ün yanı sıra, TC’nin diğer kurucuları ile dava ve misyon büyüklerinin bu meyanda söylenmiş çok önemli, değerli ve anlamlı söz, vecize, nasihat, vasiyet, icraat ve faaliyetleri vardır. Örneğin:
1- İyi bir sanatkâr olmanın yanında “iyi ve karakteri sağlam insanlar” olmaya çalışmalısınız., İsmet İnönü (Hasan Pulur, 25.Ekim.2003 – Milliyet, Madam Butterfly’ı Seyrederken)
2- İnönü: “Çocuklarına din eğitimi vermek isteyen ana babalar, devlete şunu söyleyeceklerdir: Ya bize bırakın, ya da siz yapın ! Türk olmayan azınlıklara tanınan bu en doğal vicdan hakkının gereklerini yerine getirmekten Türkleri yoksun kılmak, hangi hakka dayandırılabilir ?” (Barutçu, Siyasi Anılar 1939-1945, s. 326-327) Cumhurbaşkanlığı sırasında, İnönü ordu vaizlerine tekrar orduda görev vermiştir. (Barbara Ward, Turkey, Londra Oxford Universty Pres, 1942 s. 72)
3- 1968 yılında yapılan Parti Meclisi toplantısında İnönü’ye; Konuşmalarında neden “Allah’ın” adını ağzına almadığı sorulunca, cevaben: “BEN O YÜCE ADI, BU CÜCE POLİTİKAYA SOKMAM” demiştir. (Toker, Demokrasimizin İsmet Paşalı Yılları, 1954-1957 s. 193 / Kalkanoğlu, İsmet İnönü – Din ve lâiklik, s.167)
Gerçekten de 1960’a kadar kesinlikle ve asla dinin siyasete alet edilmesine müsaade edilmemiş, müsamaha gösterilmemiş ve teşebbüs edenler, cezalandırılarak men edilmişlerdir.
4- Türkiye’de siyasi rejimin en önemli meselesi lâikliktir. Dinin siyasi amaçlarla kullanılması, Türkiye’deki demokratik rejimin geleceği için en büyük tehlikeyi oluşturur. Politika ihtirasları iktidar için dayanak olur zannedilerek irtica okşanmaktadır. Cumhuriyetin büyük ıslahatı tehlikeye konmuştur. Haber veriyorum : Tehlike görüyorum.” (Ali Rıza Cihan–Abdullah Tekin, Çağdaş Devlet Adamı İ. İnönü, s. 115)
Bu örneklerden anlaşılan ve anlaşılması gereken kısaca şudur :
Öncelikle lâiklik bir ‘dinsizlik’ tercihi değil; İslâm dininin, “Cumhuriyet, Demokrasi ve Lâiklik” olan üç temel şartından biridir. Burada, Atatürk tarafından ifade edilen çok önemli ve özgün bir örneği tekrarlamak istiyorum. Atatürk şöyle diyor. (Özellikle, bu ve yukarda yer alan söylemler ile Atatürk’ün hutbeleri çok iyi incelenmelidir.)
TÜRKİYE LÂİKTİR, LÂİK KALACAK DİYENLERE
“Hazreti Peygamber Efendimiz, bütün Müslümanların ve kutsal kitap sahiplerinin bildirdiği üzere, Allah tarafından dini gerçekleri insanlık dünyasına duyurmaya ve anlatmaya memur edilmişlerdir ve ismi peygamberdir. Yani, haber ulaştırmakla görevlidir. Ulu Allah, Kur’an-ı Keriminde kendisine emirlik, saltanat ve taç vermiş değildir. Hükümdarlık vermiş değildir. Peygamberlik vazifesi ile gönderilmiştir. Tabiatıyla, gerçek vazifesini tamamen kavramış olan Cenab-ı Peygamber bütün dünya insanlarına O’nu duyurdu. Hepinizce bilinmesi lâzımdır ki, o devirde, meselâ doğuda bir İran devleti, kuzeyde bir Roma İmparatorluğu vardı. Diğer teşkilâtı ve kurulu devletler vardı ve Cenab-ı Peygamber (bu) devletlere gönderdiği peygamberlik mektuplarında buyurmuşlardır ki; Allah bir ve ben O’nun tarafından, size gerçeği anlatmakla vazifeliyim. Hak Dini, İslâm dinidir. Ve bunu kabul ediniz... ve hattâ ilâve etmiştir, Ben size, Hak Dini’ni kabul ettirmekle zannetmeyiniz ki, sizin milletinize, sizin hükümetinize el koymuş olacağım. Siz, hangi hükümet şeklinde, hangi durumda bulunuyorsanız o yine aynı kalacaktır. Yalnız hak dinini kabul ediniz ve koruyunuz.. (1923-G. M. Kemal Atatürk’ün Eskişehir-İzmit Konuşmaları, Arı İnan-TTarih Kurumu, 1982)
Buna göre: Lâiklik asla dinsizlik-imansızlık değil; Tam aksine, dini arı-duru, ana kaynağından geldiği ve Peygamberimiz Efendimizin açıklayıp öğrettiği gibi yaşamak her insan ve Müslüman’ın asli ve insani görevidir. Cumhuriyet ve Lâikliğin kabulü ile birlikte “her Müslüman Türk’e” önerilen ve öngörülen dava ve misyon budur. Türk tasavvuf tarihinde çokça geçen ve adeta, her Türk ve Müslüman’a ‘mutlak bir buyruk’ olarak telkin ve tavsiye olunan hakikat şöyledir. “El iman, minel Vatan” Yani; Vatansız iman ve İmansız vatan olmaz. Yukarda arz ve ifade edilen vecizeler dikkatle incelenip değerlendiğinde; Cumhuriyeti kuran ve Türk Devlet geleneğini oluşturanların bu gerçeği çok iyi bildikleri açıkça anlaşılmaktadır. Olan bu. Peki, olması gereken ne ?
__________________
Allahım gönlümde olanı hakkımda hayırlı eyle,
Hakkımda hayırlı olana gönlümü razı eyle.
[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...]
CANDA ÖZÜR OLMAZ...
|