BU BİR KAZA MI ?
Değerli arkadaşlar şehrimizin yetiştirdiği en önemli isimlerden birisi şimdi dağlarda ve inşallah hayattadır. Son bir umutla bize dönmesini bekliyoruz. Aradan 30 saatin üzerinde geçmesine rağmen hala kendisine ulaşılamıyor. Şimdi Smanyolu'nda gördüğüm ilginç bir yazıyı yorumsuz bir şekilde paylaşıyorum. Kaynak Samanyolu olmasa almazdım.
BU BİR KAZA MI ?
Anadolu'nun çocuğu milletinin kalbinde her zaman doğruluğu ve pazarlıksızlığıyla yer etmiş bir halk adamı o.
Siyasette ilkelerini menfaatlerine değişmemiş bir lider.
Kendisini en son anlattığı cümlesinde 2 saniye sonramızın ne olacağını bilmiyoruz, böyle bir hayat için eğilip bükülmeye değer mi diyordu.
Devletin bütün yapılarını her türlü derin bağlantılarıyla çok iyi bilen bir siyasetçi.
Maneviyatı güçlü, imanlı, inançlı bir kitle adamı.
Samimi bir vatan evladı.
Seveni de düşmanı da fazlaca bir lider.
Tek başına sembol olan bir insan.
İşte bu kadar önemli bir insan muhtemelen güvenlik sebebiyle hiçbir zaman tercih etmediği helikoptere istemeye istemeye biniyor.
Belki de söz verdiği sevenlerini bekletmemek, onları önemsediğini göstermek için basiretinin bağlanabileceğini aklına bile getirmiyor.
Anadolu yollarındaki memleket sevdası Kahramanmaraş'ın Beril dağlarındaki kazayla noktalanıyor.
Bu ülkeye sevdalı bir insan, bu ülke sınırları içinde kaza geçiriyor ve ona onlarca saattir ulaşılamıyor.
Bütün Türkiye helikopterin enkazına niçin ulaşılamadığını çaresizlik içinde öğreniyor.
Otuz saatin sonunda helikopterde sinyal cihazı bulunmadığı ortaya çıkıyor. Sinyal alınamadığı için enkazın yeri bile tespit edilemiyor.
Şimdi bu son bilgiyi hafızamıza kaydederek en başa dönelim.
Hatırlasanıza; kazanın hemen ardından Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopterinin kaza yaptığı ve kendisi dahil helikopterdekilerin hafif yaralı olduğu bilgisi kamuoyuna yansıdı.
Oysa helikopterdeki İHA muhabiri hepimizin tüylerini ürperten 19 dakikalık telefon konuşmasında bir tek kendisinin yaşadığını, havanın çok soğuk olduğunu ve dayanacak gücünün kalmadığını haykırıyordu.
Sanki bu gerçeğin üstü örtülmek istenircesine kamuoyuna herkesin iyi olduğu haberi pompalandı.
Yoksa amaç 'nasıl olsa iyiler' düşüncesinin hakim olmasını sağlayarak hayati öneme sahip ilk saatlerin yeteri kadar ciddiye alınmasını önlemek miydi ?
Niçin ?
Çünkü akıllara bir suikasti getiren kazayı planlayanlar kimsenin sağ kurtulabileceğini hesaba katmamış olabilirdi.
Ortaya çıkan ve hesapta olmayan bu durumu ancak kamuoyunu manipüle ederek telafi edebilirlerdi.
Plan devreye konuldu.
Samanyolu haber olarak ilk andan itibaren bölgedeki kaynaklarla yaptığımız görüşmelerde daha enkaza bile ulaşılamadığını öğrenip duyurmamıza rağmen sanki biryerlerden gizli bir el Yazıcıoğlu'nun Kayseri Devlet Hastanesine kaldırıldığını ve hafif yaralı olduğu bilgisini yaymaya çalışıyordu.
Herkes bu bilgiyle rahatlıyor mesele hayatiyet noktasından uzaklaşıyordu.
Samanyolu haber ekranından daha enkaza bile ulaşılamadığını açıklamaya ve bu konuda en doğru bilgileri bizzat bölgedeki yetkililerden aldığımızı duyurmaya ısrarla devam ettik.
Muhsin Yazıcıoğlu gibi çok önemli bir insanı taşıyan helikopter düşmüştü ve bu çok önemsenmesi gereken bir durumdu.
Resmi açıklamalar; verdiğimiz bilgileri teyit ettiğinde belki de iş işten geçmiş, kazaya müdahale edilmesini önlemeye çalışan mekanizma amacına ulaşmıştı.
Gece ve gün boyu devam eden çalışmalar sonunda ise çaresizlik zirveye tırmandı.
Enkazın yerinin bile tespit edilemeyeceği resmen ilan edildi.
Bu acı itirafın sebebi helikopterde sinyal cihazının bulunmamasıydı.
Kazanın hemen ardından kurulan cep telefonu irtibatı kamuoyuna lanse edilen yanlış bilgiler yüzünden yeteri kadar ciddiye alınmadı.
Maalesef acı kaza bu şekilde yürütülen bir tezgahla vahim bir noktaya ulaştı.
Türkiye; belki de milletin gözünün içine baka baka yürütülen bir planla tarihine kara leke olarak geçecek bir suikaste sahne oldu.
Dualarımız memleket sevdalısı Yazıcıoğlu ve arkadaşları için.
__________________
Bana bir imza lazım önce ya da kaşe veyahutta bir mühür :)
|