[Üye Olmayanlar Linkleri Göremez. Üye Olmak İçin Tıklayın...] ---- Keklicek köyü web sitesi
KEKLİCEK KÖYÜ TARİHİ
Osmanlı arşivlerinde 1530 yılı kayıtlarında bu bölgede sadece Mescitlü köyü( şimdiki adı Mescit), Bey (Şimdiki adı Beyyurdu) ve Orta ( şimdiki adı Ortaköy) mevcuttu. Bunlar Türkmen köyleriydi.
Keklicek köyünün kuruluşu ise Osmanlı arşivlerine göre, [21/B/1137 (Hicri) - Dosya No:1262 - Gömlek No:71 - Tenos kazasına bağlı Çetni köyü civarı Sıraç ve Kiklicek karyesi yaylak nam mahal aşarının emaneten idare ettirilmesi, rüesa-yı ruhaniyeler tarafından öşürlerinin miktar ve muhasebesiyle Gelikiras Mukataası mutasarrıflarına verilen zahirenin müfredat kayıtları.]
Sivas’a tabi Tenos kazasına bağlı Kiklicek karyesi, Osmanlı arşivlerine göre 1724'te kurulmuştur. İran yaylalarından horasan'a buradan da Anadolu ya giren Türkmen boylarından olan Karabekirler kabilesi bozkır atları ve koyun sürüleri ile gelerek bu bölgeye yerleşmişler ve keklicek köyünü kurmuşlardır. Karabekirlerden hemen sonra Oğuzların kınık boyundan olan ve horosan bölgesinden gelen Hamza oğulları kabilesi köye yerleşmiştir. Daha sonra Acem'ler isimli bir Türkmen kabilesi köye yerleşmiştir (bunlar acem Türkleridir ve halen İranda yoğun olarak yaşamaktadırlar). Ayrıca 1800’lü yılların başlarında Arap yarımadası Batılılar tarafından işgal edilmeye başlanınca, bazı göçmen kabileler bu bölgelerden develerle Anadolu içlerine göç etmişlerdir. En son olarak ise, Keklicek köyüne Arap yarımadasından göç eden bu kabilelerden biri olan Alika isimli sülale yerleşmiştir.
Köyün demografik yerleşkesine de baktığımız zaman ilk gelen kabileler merkezde, daha sonra gelenler ise merkez etrafında bir yerleşke biçimi oluşturacak şekilde köye yerleşmişlerdir. O zamanlar bölgede yoğun olan orman dokusu şimdilerde mevcudiyetini koruyamamıştır. Keklicek köyünün ekonomik yapısı daha çok küçükbaş hayvancılık ve ilkel tarımcılığa dayanıyordu. İlkel bir şekilde kara sabanla tarlalar sürülüyor orak, tırpan'la ekinler biçiliyor ve düven denen altı taşlı öküzlerin çektiği bu aletle ekin sapları saman haline getiriliyordu. Tabi tamamen beden gücüne dayanan bu çalışma şekli zor ve zahmetliydi. Alım gücü olmayan insanların tek çaresi çok ama çok çalışmaktı. Tamamen kapalı bir çevre içerisinde yaşayan keklicek halkı özellikle 1960 lı yıllarda çeşitli sebeblerle göç vermiştir. Mevsimsel iş olarak Adana’da ve Mersin’de çalışmaya başlamışlardır ki genel olarak Turunçgiller (portakal, limon, vb.) bahçelerinde bekçi veya bahçıvan olarak çalışmışlardır. Bahar aylarında Keklicek’e dönen erkek nüfus genellikle yazlık işlerini haletlikten sonra tekrar çalıştıkları yerlere yaya olarak veya trenle dönüyorlardı. 1960 lı yıllarda Keklicek Almanya’ya ilk göçünü vermiş ve bu göç 1980 yıllara dek yoğun bir şekilde sürmüştür.
(Katkılarından dolayı Tarih bölümü öğretim üyesi Yrd.Doç.Dr. Çağatay Turan’a Keklicek halkı olarak teşekkür ederiz.)
KAYNAKÇA: (1)Küp Kırığı (2)A.Tuba ÖKSE,Hacettepe Üniversitesi,Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü ögretim üyesi. (3)T.C. Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü,18.Araştırma Sempozyumu Toplantısı,2.Cilt sayfa 89. Gül, Kemal Vehbi, Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslâmlaşması, İstanbul 1971,. T.C. Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü,12..Araştırma Sempozyumu Toplantısı, sayfa 317. Ocak, Ahmet Yaşar, “Türk Dünyasında Ahmed-i Yesevî ve Yesevîlik Kültürünün Yayılışı: Bir Sûfî Kültürünün Yeniden Güncelleşmesi”, Milletlerarası Hoca Ahmed-i Yesevî Sempozyumu Bildirileri, Kayseri 1993. T.C. Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü,11.Araştırma Sempozyumu Toplantısı,sayfa 243. Alptekin, Coşkun, “Türkiye Selçukluları”, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, Çağ Yayınları, İstanbul 1992, c.VIII, s.209-382. T.C. Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü,19.Araştırma Sempozyumu Toplantısı,2.Cilt sayfa 229. T.C. Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü,7.Araştırma Sempozyumu Toplantısı, sayfa 467. T.C. Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü,18.Araştırma Sempozyumu Toplantısı,2.Cilt sayfa 89. Durbin,G.E.S.,"iron age pottery from the Provinces of Tokat and Sivas",Anatolian studies 21,1971,sayfa 99
KEKLİCEK KÖYÜ TARİHİ
Osmanlı arşivlerinde 1530 yılı kayıtlarında bu bölgede sadece Mescitlü köyü( şimdiki adı Mescit), Bey (Şimdiki adı Beyyurdu) ve Orta ( şimdiki adı Ortaköy) mevcuttu. Bunlar Türkmen köyleriydi.
Keklicek köyünün kuruluşu ise Osmanlı arşivlerine göre, [21/B/1137 (Hicri) - Dosya No:1262 - Gömlek No:71 - Tenos kazasına bağlı Çetni köyü civarı Sıraç ve Kiklicek karyesi yaylak nam mahal aşarının emaneten idare ettirilmesi, rüesa-yı ruhaniyeler tarafından öşürlerinin miktar ve muhasebesiyle Gelikiras Mukataası mutasarrıflarına verilen zahirenin müfredat kayıtları.]
Sivas’a tabi Tenos kazasına bağlı Kiklicek karyesi, Osmanlı arşivlerine göre 1724'te kurulmuştur. İran yaylalarından horasan'a buradan da Anadolu ya giren Türkmen boylarından olan Karabekirler kabilesi bozkır atları ve koyun sürüleri ile gelerek bu bölgeye yerleşmişler ve keklicek köyünü kurmuşlardır. Karabekirlerden hemen sonra Oğuzların kınık boyundan olan ve horosan bölgesinden gelen Hamza oğulları kabilesi köye yerleşmiştir. Daha sonra Acem'ler isimli bir Türkmen kabilesi köye yerleşmiştir (bunlar acem Türkleridir ve halen İranda yoğun olarak yaşamaktadırlar). Ayrıca 1800’lü yılların başlarında Arap yarımadası Batılılar tarafından işgal edilmeye başlanınca, bazı göçmen kabileler bu bölgelerden develerle Anadolu içlerine göç etmişlerdir. En son olarak ise, Keklicek köyüne Arap yarımadasından göç eden bu kabilelerden biri olan Alika isimli sülale yerleşmiştir.
Köyün demografik yerleşkesine de baktığımız zaman ilk gelen kabileler merkezde, daha sonra gelenler ise merkez etrafında bir yerleşke biçimi oluşturacak şekilde köye yerleşmişlerdir. O zamanlar bölgede yoğun olan orman dokusu şimdilerde mevcudiyetini koruyamamıştır. Keklicek köyünün ekonomik yapısı daha çok küçükbaş hayvancılık ve ilkel tarımcılığa dayanıyordu. İlkel bir şekilde kara sabanla tarlalar sürülüyor orak, tırpan'la ekinler biçiliyor ve düven denen altı taşlı öküzlerin çektiği bu aletle ekin sapları saman haline getiriliyordu. Tabi tamamen beden gücüne dayanan bu çalışma şekli zor ve zahmetliydi. Alım gücü olmayan insanların tek çaresi çok ama çok çalışmaktı. Tamamen kapalı bir çevre içerisinde yaşayan keklicek halkı özellikle 1960 lı yıllarda çeşitli sebeblerle göç vermiştir. Mevsimsel iş olarak Adana’da ve Mersin’de çalışmaya başlamışlardır ki genel olarak Turunçgiller (portakal, limon, vb.) bahçelerinde bekçi veya bahçıvan olarak çalışmışlardır. Bahar aylarında Keklicek’e dönen erkek nüfus genellikle yazlık işlerini haletlikten sonra tekrar çalıştıkları yerlere yaya olarak veya trenle dönüyorlardı. 1960 lı yıllarda Keklicek Almanya’ya ilk göçünü vermiş ve bu göç 1980 yıllara dek yoğun bir şekilde sürmüştür.
(Katkılarından dolayı Tarih bölümü öğretim üyesi Yrd.Doç.Dr. Çağatay Turan’a Keklicek halkı olarak teşekkür ederiz.)
KAYNAKÇA: (1)Küp Kırığı (2)A.Tuba ÖKSE,Hacettepe Üniversitesi,Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü ögretim üyesi. (3)T.C. Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü,18.Araştırma Sempozyumu Toplantısı,2.Cilt sayfa 89. Gül, Kemal Vehbi, Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslâmlaşması, İstanbul 1971,. T.C. Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü,12..Araştırma Sempozyumu Toplantısı, sayfa 317. Ocak, Ahmet Yaşar, “Türk Dünyasında Ahmed-i Yesevî ve Yesevîlik Kültürünün Yayılışı: Bir Sûfî Kültürünün Yeniden Güncelleşmesi”, Milletlerarası Hoca Ahmed-i Yesevî Sempozyumu Bildirileri, Kayseri 1993. T.C. Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü,11.Araştırma Sempozyumu Toplantısı,sayfa 243. Alptekin, Coşkun, “Türkiye Selçukluları”, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, Çağ Yayınları, İstanbul 1992, c.VIII, s.209-382. T.C. Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü,19.Araştırma Sempozyumu Toplantısı,2.Cilt sayfa 229. T.C. Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü,7.Araştırma Sempozyumu Toplantısı, sayfa 467. T.C. Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü,18.Araştırma Sempozyumu Toplantısı,2.Cilt sayfa 89. Durbin,G.E.S.,"iron age pottery from the Provinces of Tokat and Sivas",Anatolian studies 21,1971,sayfa 99