35gürün58 Nickli Üyeden Al?nt?
İBRETLİK BİR YAZI...KANDIRILAN ÜLKÜCÜLERİN GÖZÜNÜ AÇABİLECEKMİ ?
03 Eylül 2010
Behiç KILIÇ
ÇAKMA ÜLKÜCÜLERİN REFERANDUM ŞENLİKLERİ!..
Ak Parti iktidara geldiğinde, şöyle bir istatistik vardı..
Bu partinin oy tabanında yüzde 22’lik bir ülkücü kökenli seçmenden bahsediliyordu... Dahası, milletvekilleri arasında da, daha önce MHP-Ülkücü camia içinde yer alanlar mevcuttu..
Yıllar geçtikçe, o “yüzde 22 taban” eridi ama yok olmadı...
Kimdir bu “MHP-ülkücü kökenli AKP’liler!” diye baktığımızda, ortaya hoş bir manzara da çıkıveriyordu..!
Bu arkadaşların belediye ilintili müteahhitler, yeni düzende de yer alabilmiş, eşraftan kişiler, tuzu kuru kalmayı başarabilmiş yeni muhafazakar demokratlar olduğu, ceplerinin hidayete erdiği anlaşılıyordu.. Siyaset-cemaat kadrolarının yıldızlarıydılar Allah için ve var güçleri ile ülkücü kimliklerini unutturmaya çalışıyorlardı, yeni partileri içerisinde.. Aralarında öyleleri vardı ki, vekildiler ve zaman zaman kürsüye gelip milliyetçiler için ağır sözler edebiliyorlardı..
Taa ki, bu referandum meselesi ortaya çıkana kadar!..
Birdenbire!.. Efendi hazretleri ve kurmaylarının akıllarına dahice bir fikir geliverdi..! “Evet” garanti altına alınmalıydı ve beklenen sonuç “çantada keklik” değildi.. O halde, oy çalınmalıydı ve Ülkücü-milliyetçi taban ayartılabilirdi belki!. Ne yapılmalıydı!.? “Bizim eski ülkücüler” parlatılıp meydanlara salınabilirdi nitekim!!.
En son, “maşa” manşetlere itildi..
“Yusufiyeliler” diye ülkücü bir birliktelik de, “12 Eylül’den hesap sorulması” için “Evet” diyecekti.. Gerçekten de “Yusufiyeli” diye tanınan bir ülkücü birliktelik vardı ve “12 Eylül cuntası” onlara en ağır işkenceleri yapmışlardı..
Ama, “Yusufiyeliler” vatan aşkı ile dolu mert kişilerdi ve asla bir siyasi rantiyeye çanak tutup gerçekleri göremeyecek kişiler değillerdi..
Peki “ne işti” bu ortaya dökülen “Yusufiyeli” dalgası...
Şimdi, bu aktaracağım satırları okuyalım..
“Ülkücüler Türk Milletinin milli dinamiğidir, bu dün böyle idi bu gün de, yarın da böyle olmak zorundadır. Misak-ı milli şartlarından daha ağır şartların yaşandığı günümüzde Türk Milliyetçileri uyanık olmak zorundadır. İhanetleri Damat Ferid Hükümetinden çok daha ileri noktalardadır.
Ülkemizin milli varlıkları özelleştirme ambalajı ile emperyal güçlere satılırken, diğer yandan “Anadolu’yu Türksüzleştirme” planı yürürlüğe konmuştur. Üniter yapımız AKP hükümetinin kanun ve icraatları ile parçalanma eşiğindedir. Atatürk’ün sözleri ile “bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, işgalcilerin siyasi emelleriyle birleştirmişlerdir.”
AKP hükümetinin kuyruğuna yapışan gafiller de tarih önünde hesap vereceklerdir. Bu gafillerin kimisi “Türk Ocağı Genel Başkanı” sıfatı ile gerçek hayatta, kimileri de “Ankara Yusufiye Ülkücüler Derneği” ve “Yusufiye Vakfı Genel Başkanı” sıfatı ile internet ortamında kurdukları sanal dernek ve vakıflarla AKP şakşakçılığına soyunup Türk Milliyetçilerinin kafasını karıştırmaktadırlar... Ülkücü Hareketin pınar suyuna lağım suyu karıştırma heveslisi bu gafilleri kınıyoruz... Yakın tarihte binlerce şehidimiz ve on binlerce gazimizle taçlanan “YUSUFİYE” kavramını AKP ihanetinin yanında göstermek mücadelemizi inkar ve hatta karalamak olarak görüyoruz... 15. madde değişikliğini bu desteğe gerekçe göstermek de oltanın ucuna takılan yemdir. Ülkücü Hareketin bilirkişisi Yusufiyeliler
1 gram bal yemek için 40 kilo odun yemeyeceklerdir.
Bu ve daha birçok sebepten ötürü YUSUFİYELİLER anayasaya HAYIR diyeceklerdir.
Saygılarımla
Ahmet Yılmaz
Yusufiyeli Ülkücüler Teşkilatı Genel Başkanı
YUSUFİYELİ ÜLKÜCÜLER TEŞKİLATI”
Uzun sözün kısası budur..
VARAN 2 ....... İŞTE GERÇEK ÜLKÜCÜ MİLLİYETÇİ YİĞİTİN GÖRÜŞLERİ
03 Eylül 2010
Mustafa ASLAN
RECEBANDUM OYLAMASI..
Otuz yıldır ülkücülerin adını ağzına almayan, alınca da; “Biz onların cemaziyelevvellerini biliriiiiz!” şeklinde kullanan BOP Eş Başkanı; “RECEBANDUM” söz konusu olunca, oya ihtiyâcı olunca, Meclis’te ağladı! Ülkücü Şehit Mustafa Pehlivanoğlu’nun darağacına giderken yazdığı son mektubundan okuması gereken yeri atlayarak bir paragraf okudu ve ağladı!
Yetmedi!
Yandaş-yoldaş-candaş basın ve medya “eskiden ülkücü” olan şimdi ne oldukları bilinmeyen kişileri ekrana taşıdı, çarşaf-çarşaf manşet etti!
Yetmedi! Rahmetli Velican Oduncu’nun ailesine para teklif edildi!
Yetmedi! Hayatında bir kere “Türk’üm” dememiş BOP Eş Başkanı, Türklükleriyle onurlu Ülkücülere; “Ülkücü kardeşlerim!” diye seslendi! Kahkaha ile güldüm!
Bana sesleniyorsa -ki fakîri tanıyanlar, adımdan önce ülkücülüğümü teslîm ederler- Potamyalı İrecep’le asla kardeşliğimiz yok, olamaz!
Şahsen; “İrecep Bey yapmayın! Biz kardeş olamayız! Çünkü ben Elhamdülillah Müslümânım ve yerle gök arası kadar da şükrederim ki Türk’üm” diyorum. İkinci 12 Eylül’den sonra, “Türk’üm” diyenlere yeniden saldıracağınızı bile bile haykırıyorum...
“RECEBANDUM” öncesi, başka söylemleri de dikkat çekiyor.
Bu memlekette; “takîyeyi ilm-i siyâset eden, değişen-gelişen, gömlek değişen-dönen, karakolda doğru söyleyip mahkemede şaşan, bugün söylediğini yarın inkâr eden, renksiz, milliyetsiz, sözünde durmayan” v.s. sıfatları, kim için kullanıldı yıllardır? İki gündür, kürsüde boyun damarlarını çatlatırcasına; “İnsanın ağzından söz bir kere çıkar” diye yırtınıyor!
Sanki; dokunulmazlıkları kaldıracağım deyip sonra; “Dokunulmazlıkları kaldırarak milletvekillerini mahkemelerde süründüremem” diyen o değil!
Sanki; YÖK’ü kaldıracağım deyip şimdi YÖK’e sığınan o değil!
Sanki; “Velev ki simge olsun” diyecek kadar sahiplendiği türban yasağını kaldıracağım vaadiyle iki kere seçim kazanıp sonra; “Bu bir mutabakat meselesidir” diyen o değil!..
Sanki; yalan bile sadece kendisine ve yoldaşlarına mûbah! Kendi iki kere söz verip halletmeyince bir şey yok ama Gandi Kemal “Ben hallederim” deyince yalan söylemiş oluyor! Velev ki yalan olsun! İki kere seçim kazanmana rağmen neden kaldırmadın ve sen yalancı değilsin! Gandi Kemal, daha seçim kazanmadı! Kazandığında yapmazsa o da bir kere yalancı olsa kıyâmet mi kopar? Bu yalan da sadece size mi helâl müslüman?
Bir başka konu.
30 Ağustos’ta en büyük zaferimizi kutladık. Zafer Bayramı kutlamalarında Başbakan yoktu! Rize’ye geçmiş olsuna gitmişti! Rize’ye ve Rizelilere çok geçmiş olsun. Devlet elbette oradaki yaraları sarmakla, zararı kapatmakla mükellef... Bir gün sonra gitseydi, ne eksilir veya olmaz mıydı?
“Her 10 Kasım’da sap gibi durmaya ne gerek var” diye sorguladıkları bilinir de Zafer Bayramımızdan istedikleri ne? Bilmek isteriz...
Sayın Potamyalı İrecep Bey, Sayın BOP Eş Başkanı; bir yerde şanslısınız! Gandi Kemâl, yalan konusunda sizin kadar tecrübeli değil! Siz sekiz yılda; yalanlarınızı ve yalanı tevil edecek elemanlarınızı geliştirdiniz! Biriniz yalan söylerken, aynı anda bir diğeriniz yalanı tevil edersiniz!
Siz; “İspatlamayan ********dir! Alçaktır!” dersiniz, Cumhurbaşkanı ve danışmanınız görüşmeyi doğrular! Onlar da yetmez hem Kandil’deki itlâf edilecek alçak, hem de PeKaKa’nın siyasallaşmışları görüşmenin yapıldığını söylerler!
“Şerefsiz! Alçak!” dediğiniz kişiler, bu iltifatları iade ettiler mi?..
Şeytana HAYIR diyemeyen, Bezm-i Elest’te BELÎ diyenlerden midir? Vesselam...
VARAN 3 .......ÜLKÜCÜ MİLLİYETÇİ YİĞİTLER AKP Yİ İYİ TANISIN KAFESE GELMESİN
03 Eylül 2010
Sabahattin ÖNKİBAR
KÜRT KANI DİYOR TÜRK MİLLETİ DİYEMİYOR!
Başbakan Erdoğan önceki akşam Kanaltürk TV’de şöyle bir söz ediyor:
“Bayrağımızın alında Türk’ün kanı da var, Kürt’ün kanı da var, Laz’ın kanı da var, Çerkez’in kanı da var, Boşnak’ın kanı da var, Arnavut’un kanı da var.”
Başbakan’ın bu beyanını Çinli, Japonyalı, Avustralyalı ya da Arjantinli bir akademisyen duysa muhtemelen şu sonuca varacaktır:
-Türklerin bayrağı ya da bağımsızlığı için pek çok ulus kan akıttı ve Türklere devlet kurdurdu.
Evet Tayyip Erdoğan sanki bin yıldır ortak idealler uğruna devletler kurup ölüme beraber koşan bir ulusu değil de Birleşmiş Milletler’i tasvir ediyor!
Şu tabloya bakar mısınız, bin yıldır adı Türk olan bir ulusa Başbakanlık yapıyor ama o hâlâ ona Türk Milleti demiyor!
Söylediklerinin bırakın insafla, sosyoloji bilimi ve tarihle de uyumu yok!
Erdoğan hem ümmetçi alışkanlıklarının tezahürlerini sergiliyor hem de kafasında var olan yeni idari planlamaya yani federatif yapıya kamuoyunu alıştırarak hazırlıyor.
Türklüğü ısrarla 36 etnik yapıdan biri olarak sunması, bu bakışını teyit ediyor!
Öyle olmasaydı, Türklük ya da Türk Milleti gibi bütün 73 milyonu kapsayan çatı veya üst kimliği neredeyse her konuşmasında alt kimlik olarak sunmazdı.
Osmanlı’yı ihya ile Sultan ya da Başkanlık düşlerini gören Tayyip Bey’in bu özlemlerinden ötürü böyle davranmasını anlarım da, Türk milliyetçiliğinin sembolü olmuş Muhsin Yazıcıoğlu’nun devamıyız diyenlerin bu çizgiye girmesini ve Erdoğan’ın ardına takılmasını hiç mi hiç anlayamıyorum.
Sadece Başbakan’ın bu bakışı bile on tane 12 Eylül’den hesap sormayla takas edilebilecekken (ki hesap sorma asla yok) bunun görmezden gelinmesi AKP ile BBP arasında var olan esrarengiz ilişkiyi kanıtlayan net bir belge değil midir?
Bunları hatırlatıp sorguladığım için BBP’li üst yönetim bize kızıyor ama BBP tabanından emin olunuz müthiş destekler alıyor ve parti yönetiminin AKP ile özdeşleşmesine duydukları öfkeye şahit oluyorum.
Tekrar ediyorum sadece bu boyut yani Başbakan’ın Türk milleti dememesi ve milletimizi etnik bir aşure gibi sunması bile bu referandumda hayır demeye bin kere yeter de artar bile!
Teşbihte hata olur mu bilmem ama referandumda AKP’nin peşine takılmak, bir hahamın ya da papazın ardına takılıp cennete gidilebileceğini düşünmek gibi bir şeydir.
Bakın bugün Başbakan Diyarbakır’da olacak, dikkat edin bir kere olsun hepimiz Türk milletinin unsurlarıyız diyebilecek mi?
Referandumda oylanacak olan maddelere şayet evet denilirse son bağımsız kale yargı da topyekun düşecek ve devletin tamamı AKP tarafından fethedilecektir.
Kendisini Türk Milleti’nin parçası gören herkesin bu referandumda tarihsel bir sorumluluğu vardır.
|