Cevap: Güçlü Bir İman İçin Ne Yapmalıyız
Değerli kardeşim, yazımda anlatmak istediğimi, kısmen farklı anladığınızı düşünüyorum.
Aslında doğaya bakarak düşündüğümüzde, bizlere birçok konuda cevap verecektir. Ateistler Allah ın varlığını bizlere kanıtlayın derler. Hâlbuki Allah yarattığı tabiatta kendi gücünü, kanıtını gösteriyor. Ama farklı baktıkları için, bir kısmı görüyor, bir kısmı göremiyor.
Tabiat ve yaşadığımız hayatımız bizler için referanstır. Asıl referans ise elbette Kur'an.
Allah 1400 yıl önce yaşayan insanlara da düşünmeyi emrettiyse, düşünmenin ve tabiatın en büyük kaynak olduğunu bilmeliyiz. Her bilgiyi yazılı bulamayız. Hatta devrimizin ilmide birçok konuda yetersiz kalabilir.
Allah sizleri imtihan ediyorum diyorsa, bu imtihanın kaynakları 1400 yıl öncede var olmalı değil mi?
Daha önceki yazımda domuzun bazı özelliklerinden bahsetmiştim. Bu ve buna benzer birçok bilgi ilmin ilerlemesi ile ortaya çıkıyor olabilir. Bunlar bizlerin iman gücünü artıracaktır. Haram kılınmasındaki geçerliliği sağlamlaştıracaktır nefsimizde. Bu değildir ki bu bilgi yokken iman etmeyeceğiz.
Elbette bazı konularda düşüncenin sınırları vardır. Bunun örneklerini de vermiştim yazımda. Bunlar zaman ve çağın ilmine göre farklılık arz edecektir. Bilgimizin olmadığı konularda itaat etmek, sınırı aşmamak asıl olandır.
Doktor hasta ilişkisinde verdiğim örnekle, iman etme konusunda nasıl bir bağlantı var konusuna gelince. Beşeri sınırlar içinde yaşantımızda, görme, ikna olma ve nefis çok etkendir. Göz görecek, nefis tatmin olacak, yani ikna olacağız. Bu özelliğimiz Rabbimizin verdiği bir özelliktir. Bunlardan birisi eksikse, bizleri ikna etmeleri çok zor olur.
Örneğin birisi bir mal satıyor bize. O kişide ikna kabiliyeti yoksa, o malı bize zor satar. Peki, ikna için ne yapar? Bu malın bizim ihtiyacımızın olduğunu bizlere kanıtlaması gerekir. Bunu başarırsa, aklımızda bile olmayan bir malı bizler alırız.
Bizlerin yapımızdaki bu özelliğinden dolayıdır ki, beşer olarak önce ikna olmamız gerekir. Peki, imanımızda bunu nasıl uyarlayabiliriz. Önce iman ettiğimiz kitaba ve peygamberini kabul etmeliyiz, yani inanmalıyız. Peki, bahsettiğimiz özellikleri devre dışı bırakarak mı yapmalıyız? Bunu yaparsak doğru yöntemi kullanmamış oluruz. Çünkü Allah bizlerin yaratılış özelliklerimizden bahsederken neler söylüyordu?
-Aceleci tabiatta yaratılmıştır.
-Tartışmaya meyillidir.
-Zayıf yaratılmıştır.
Lütfen bu özellikleri düşünün. Eğer ikna edilmeden, korkutularak iman edilmişse, bir insan, nasıl bir iman üzere olur sizce? Peygamberimizin devrinde birçok Yahudi korkudan Müslüman olmuştur. Ya sonra bu insanlar ne oldu dersiniz? Müslüman olmaya mı devam etti Yoksa.......? İşte o yoksa nın cevabını hala bulamıyoruz. Bu insanlar içimize öyle fitneler soktu ki, İslam dinini neredeyse Yahudileştirdiler.
Eğer bizler düşünmeyi, sorgulamayı bir kenara koymasaydık, elde Kur'an bugünkü yanlışın içinde asla olmazdık. Hasta doktor ilişkisindeki asıl görmemiz gereken, iknadır. Yani izah etmek, açıklamak. Allah da bunu yapıyor bizlere, açıklıyor, izah ediyor.
Bu konuya başka bir örnek verelim. Psikolojik rahatsızlık, gözle görülmeyen ama etkisi fark edilen, hatta ilacı bile olmayan bir hastalıktır. Peki, nasıl tedavi edilir sizce? Yönlendirmeyle, telkinle, bilgiyle. Hatta hastanın düşüncelerine, aklına hükmetme becerisini kazanmasına yardımla.
Şunu tekrar hatırlatmak isterim. Din ve iman konusunda ilk yapılması gereken kuşku duymadan boyun eğmektir. Daha sonrada düşünüp, Allah ın verdiği emrin hikmetini öğrenme çabasında olmaktır. Bu yolun izlenmesini Kur’an öneriyor.
İnşallah faydalı olabilmişimdir.
Saygılarımla
|