Tekil Mesaj Gösterimi
Alt 22.10.2008, 13:12   #5
gul-i_ahmer
Usta Yiğido
 
gul-i_ahmer - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
gul-i_ahmer Şuan gul-i_ahmer isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 27.08.2010 15:43

Üyelik Tarihi: 15.09.2008
Yaş: 35
Mesajlar: 698
Tecrübe Puanı: 643 gul-i_ahmer FAZLA SÖZE GEREK YOKgul-i_ahmer FAZLA SÖZE GEREK YOKgul-i_ahmer FAZLA SÖZE GEREK YOK
Standart Cevap: AYETLERİ ANLAMA KAMPANYASI

FÂTİHA SURESİ

Rahman ve Rahim Allah´ın Adı ile

(Mekke'de Nazil Olmuştur 7 Âyettir)



I. Bölüm:

SÛRENİN FAZİLETLERİ VE İSİMLERİ


1- Sûrenin Fazileti:

Tirmizî'nin Ubey b. Ka'b'dan rivayetine göre Rasulullah (s.a) şöyle buyur*muştur: "Allah Tevrat'ta da İncil'de de Ümmu'l-Kur'ân (Kur'ân'ın anası olan Fatiha sûresi) gibisini indirmemiştir. es-Seb'ul-Mesani odur. Yüce Allah da bu*yuruyor ki o, benim ile kulum arasında ikiye pay edilmiştir. Kuluma da is*tediği verilecektir."[2]

İmam Mâlik de el-A'la b. Abdurrahmân b. Yakub'dan şunu rivayet etmek*tedir: Abdullah b. Amir b. Keriz'in azatlısı Ebu Said'in kendisine haber ver*diğine göre Rasulullah (s.a) namaz kılmakta olan Ubey b. Ka'b'a seslenmiş*tir... dedi ve hadisin geri kalan kısmını zikretti.[3]

İbn Abdi'1-Berr der ki: Ebu Said'in adı tesbit edilememektedir. Medineli-ler arasında sayılır. Ebu Hureyre'den rivayeti ve bu hadisi mürseldir. Yine bu hadis-i şerif Ebu Said b. el-Mualla'dan da rivayet edilmiştir. Bu ashab-ı kiram*dan birisi olup yine adının ne olduğu tesbit edilememiştir. Bu hadisi Ebu Sa-id'den Hafs b. Asım ve Ubeyd b. Huneyn rivayet etmişlerdir.

Derim ki: Aynı şekilde et-Temhid'de de: "Onun ismi tesbit edilememek*tedir" demiştir. Ayrıca es-Sahabe, el-İstîâb fi Ma'rifeti'l-Ashâb adlı eserinde de ismiyle ilgili görüş ayrılıklarını sözkonusu etmektedir. Bu hadis-i şerifi Bu-harî de Ebu Said el-Mualla'dan rivayet etmiştir. Ebu Said, dedi ki: Mescidde namaz kılıyordum. Rasulullah (s.a) beni çağırdı, ancak ben onun çağrısına cevap vermedim. (Daha sonra): Ey Allah'ın rasulu namaz kılıyordum, dedim (ve mazaretimi beyan ettim). Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Yüce Allah: "Sizi çağırdığı zaman Allah'ın ve rasulünün çağırışına uyun" (el-Enfal, 8/24)diye buyurmuyor mu?" Daha sonra şöyle devam etti: "Şüphesiz ben mescid-den çıkmadan önce Kur'ân-ı Kerim'deki en büyük sûreyi sana öğreteceğim." Sonra elimden tuttu. Mescidden çıkmak istediğini görünce ona şöyle dedim: Bana Kur'ân-ı Kerim'deki en büyük sûreyi öğreteceğini söylememiş miydin? Şöyle buyurdu: "O: Elhamdülillahi rabbi'l âlemin..dir. es-Sebu'1-Mesani ve ba*na verilen Kur'ân-ı azim odur. "[4]

İbn Abdi'1-Berr ve başkaları şöyle demektedir: Ebu Said b. el-Mualla en-sarın en değerlilerinden ve ileri gelen efendilerindendir. Bunu sadece Buha*rı rivayet etmiştir. Adı Rafı'dir. Adının el-Haris b. Nufey' b. el-Mualla veya Evs b. el-Mualla olduğu da yahut Ebu Said b. Evs b. el-Mualla olduğu da söyle*nir. Altmış dört yaşında ve yetmişdört hicri yılında vefat etmiştir. Kıblenin de*ğiştirildiği sırada Kabe'ye doğru ilk namaz kılan kişi odur. İleride gelecektir.

Baş tarafta kaydettiğimiz Ubey b. Ka'b'ın rivayet ettiği hadisi tam bir se*nedi ile Yezid b. Zurey' kaydederek şöyle demiştir: Bize Ravh b. el-Kasım, el-Ala b. Abdurrahmân'dan, o babasından o da Ebu Hureyre'den rivayetle de*di ki: Rasulullah (s.a) namaz kılmakta olan Ubeyy b. Ka'b'ın yanına çıktı... Daha sonra hadisin geri kalan kısmını aynı manada zikretti.

İbnu'l-Enbârî de "Kitabu'r-Red" adlı eserinde şunu söylemektedir: Bana babam anlattı, bana Ebu Ubeydullah el-Verrak anlattı, bize Ebu Davud an*lattı, bize Şeyban, Mansur'dan o Mücâhid'den anlatarak dedi ki: Şüphesiz İb*lis (Allah'ın laneti üzerine olsun) dört defa sarsıla sarsıla inlemiştir. Lanete uğradığı zaman, cennetten indirildiği zaman, Muhammed (s.a) peygamber ola*rak gönderildiği zaman ve Fâtihatü'l-kitab indirildiği zaman. Ve o sûre Me*dine'de indirildi. [5]


2- Sûreler, Âyetler ve Allah'ın Güzel İsimleri Arasında Fazilet Farkı:

İPrn adamları bazı sûre ve âyetlerin diğer bir kısmından, yüce Allah'ın gü*zel isimlerinden bazısının diğer bazısından üstün olup olmadığı hususunda farklı görüşlere sahiptirler. Kimisi, şöyle der: Bir kısmının diğer bir kısmına üstünlüğü yoktur. Çünkü hepsi Allah'ın kelamıdır. İsimleri de böyledir. Bi*rinin diğerine üstün olması sözkonusu değildir. eş-Şeyh Ebu'l-Hasan el-Eş'ari, Kadi Ebu Bekir b. et-Tayyib, Ebu'Hakim Muhammed b. Hibban el-Bus-tî ve fakihlerden bir grup bu kanaattedir. İmam Mâlik'ten de bu anlamda bir rivayet gelmiştir. Yahya b. Yahya der ki: Kur'ân'ın bir kısmının diğer kısmı*na üstün olduğunu kabul etmek yanlışlıktır. Aynı şekilde İmam Mâlik de sa*dece bir sûrenin defalarca tekrarlanıp durmasını (diğerlerinin okunmaması*nı) mekruh görmüştür. (Yahya b. Yahya) İmam Mâlik'ten yüce Allah'ın: "On*dan daha hayırlısını... getirmedikçe." (el-Bakara, 2/106) buyruğu hakkında şöyle demiştir: Yani nesh edilen âyet yerine muhkem bir âyet getiririz, de*mektir.

İbn Kinane de bütün bu kanaatlerin benzerini İmam Mâlik'ten rivayet et*miş bulunuyor. Bu görüşü savunanlar, şu şekilde delil getirirler: Birşeyin da*ha üstün olması kendisinden üstün olanın eksikliği izlenimini verir. Halbu*ki bunların hepsi özleri itibariyle birdir. Bu da Allah'ın kelamı olmaktır. Yü*ce Allah'ın kelamında ise eksiklik sözkonusu olmaz.

el-Busti der ki: Hz. Peygamber'in: "Tevrat'ta da İncil'de de Ümmü'l-Kur'ân gibisi yoktur" buyruğunun anlamı şudur: Şanı yüce Allah; Tevrat ve İncil'i okuyan kimseye Ümmü'l-Kur'ân'ı okuyan kişiye verdiği sevabın ben*zerini vermez. Çünkü yüce Allah kendi lütfü ve fazl-u keremiyle bu ümme*ti diğer ümmetlerden üstün kılmış ve bu ümmete kendi yüce kelamını oku*ması karşılığında diğer ümmetlere kendi kelamını okuması karşılığında verdiği lütuf ve faziletten fazlasını vermiştir. Bu da Allah'ın bu ümmete bir lütfudur.

Yine el-Busti der ki: Hz. Peygamber'in: "En büyük sûre" ifadesi ile kas*tettiği ecir itibariyle en büyük sûredir. Yoksa Kur'ân-ı Kerim'in bir kısmının bir diğer kısmından üstün olduğu anlamına gelmez.

Kimi ilim adamları da aralarında üstünlük ve fazilet bakımından farklılık olduğu görüşündedir. Yüce Allah'ın: "Hepinizin ilahı tek bir ilahtır. O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. O, hem rahman hem de rahimdir." (el-Bakara, 2/163); Âyetu'l-Kürsi (el-Bakara, 2/255), Haşr sûresinin son âyetleri (59/22-24) ve İhlas sûresinde (112. sûre) bulunan yüce Allah'ın vahdaniyyetine ve sıfatına delalet eden buyruklardaki özellikler, mesela: "Ebu Leheb'in iki eli kurusun" (Tebbet, 111/1) buyruğunda ve benzerlerinde bulunmamaktadır.

Üstünlük âyet ve sûrelerin ihtiva ettiği hayret verici anlamlar ve bu anlam*ların çokluğunda sözkonusudur. Nitelik bakımından değildir. Bu görüş doğ*ru görüştür. İshak b. Rahveyh (Rahuye) ve onun dışında birtakım ilim adam*ları ve kelamcılar üstünlük bulunduğu görüşünü kabul ederler. Kadı Ebu Bekr b. el-Arabi'nin ve İbnu'l-Hassar'ın tercih ettiği görüş de budur. Bu tercihe se*bep ise (az önce kaydedilen) Ebu Said b. el-Mualla tarafından rivayet edilen hadis ile Ubey b. Ka'b'dan gelen şu hadis-i şeriftir: Ubey dedi ki: Rasulullah (s.a) bana dedi ki: "Ey Ubey, sana göre Allah'ın Kitab'ında en büyük âyet han*gisidir?" Ben şöyle dedim: (Bana göre en büyük âyet): "Allah odur ki, ondan başka hiçbir ilah yoktur. Haydır, kayyumdur..." (el-Bakara, 2/255) âyetidir. Bunun üzerine Rasulullah (s.a) göğsüme vurdu ve şöyle dedi: "İlme doya-sın ey Ebu'l-Münzir (Ubey b.Kab'ın künyesi)" Bunu Buharî ve Müslim riva*yet etmiştir.[6]

İbnu'l-Hassar der ki: Bu naslara rağmen konu ile ilgili görüş ayrılığından söz edenlere şaşarım. İbnü'l-Arabi der ki: Hz. Peygamber'in: "Allah Tevrat'ta ta İncil'de de ve Kur'ân-ı Kerim'de de onun benzerini indirmemiştir" buyru*ğunda diğer kitapları (indirilmiş sahifeler, Zebur ve benzerlerini.) sözkonu-su etmemesinin sebebi sözü geçen bu kitapların en üstün ve faziletli olma*larından dolayıdır. Herhangi birşey en faziletlinin de faziletlisi ise o vakit hep*sinin de en faziletlisi olur. Mesela, Zeyd, alimlerin en faziletlisidir, dediğiniz*de insanların en faziletlisidir, demek olur.

Fâtiha'da başka sûrelerde bulunmayan birtakım nitelikler vardır. Hatta: Kur'ân-ı Kerim'in tümü ondadır da denilmiştir.

Bu sûre yirmibeş kelimedir ki Kur'ân-ı Kerim'in ihtiva ettiği bütün ilim*leri kapsamaktadır. Şanı yüce Allah'ın bu sûreyi kendisi ile kulu arasında iki*ye ayırmış olması da bu sûrenin şerefi cümlesindendir. O olmaksızın yüce Allah'a yakınlık (namaz) sahih olmaz. Hiçbir amel onun sevabına ulaşamaz. İşte bu bakımdan bu sûre Kur'ân-ı Azim'in anası (Ummu'l Kur'ân) olmuştur. Nitekim: "De ki: O Allah'tır, bir ve tektir." (el-İhlas, 112/1) diye başlayan sûre de Kur'ân'ın üçte birine denktir. Çünkü Kur'ân-ı Kerim tevhid, ahkam ve öğüt*ler ihtiva etmektedir. "De ki: O, Allah'tır, bir ve tektir" buyruğunda ise tev*hidin bütünü açıklanmıştır. İşte bu anlamda Hz. Peygamber (s.a)'in Ubey b. Kab (r.a)'a: Kur'ân-ı Kerim'de en büyük âyet hangisidir?" diye sorunca o da: "Allah odur ki, O'ndan başka hiçbir ilah yoktur, haydır, kayyumdur" diye*rek Âyetu'l Kürsi olduğunu söylemiştir. Bunun en büyük âyet olarak nitelen*dirilmesinin sebebi tümüyle tevhidi kapsamasıdır. Nitekim Hz. Peygam*ber'in: "Benim ve benden önceki bütün peygamberlerin söylediği en fazilet*li söz: Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. O, bir ve tekdir, O'nun ortağı yoktur" sözüdür[7] buyruğu gereğince bu ifade zik*rin en faziletlisidir. Çünkü bu kelimeler tevhid ile ilgili bütün bilgileri ihti*va etmektedir. Fatiha sûresi de hem tevhidi hem ibadeti hem de öğüt ve ha*tırlatmayı ihtiva etmektedir. Yüce Allah'ın kudreti için de böyle bir şey uzak görülmemelidir. [8]


3- Fatiha ve Âyetu'l-Kursi:

Ali b. Ebi Talib (r.a) dedi ki: Rasûlullah (s.a) şöyle buyurmuştur: "Fâtiha-tü'1-kitab Âyetül-Kürsi, "Allah kendisinden başka hiçbir ilah olmadığını... açıkladı" (Al-i İmran, 3/18); "De ki: Ey mülkün sahibi Allah'ım..." (Al-i İm-ran, 3-26-27) âyetleri Arş'a asılıdır. Bunlarla Allah arasında bir perde yoktur."[9] Bu hadisi Ebu Amr ed-Dani, Kitabu'l-Beyan adlı eserinde senedini kaydede*rek zikretmektedir. [10]


4- Fatiha Sûresinin Diğer Adları:

Bu sûrenin on iki tane ismi vardır:

1- es-Salat (namaz)dır. Yüce Allah (kudsî hadiste) şöyle buyurmaktadır: "Ben namazı benim ile kulum arasında iki yarıya böldüm."[11] Bu hadis-i şe*rif daha önce geçmişti.

2- Hamd sûresi: Çünkü bu sûrede yüce Allah'a hamdden sözedilmekte-dir. Tıpkı el-A'raf, el-Enfal, et-Tevbe ve benzeri sûreler denildiği gibi.

3- Fâtihatü'l-Kitab: Bu konuda ilim adamları arasında görüş ayrılığı yok*tur. Ona bu adın verilmesinin sebebi Kur'ân-ı Kerim'in lafzen kıraatine bu sûre ile başlanılmasıdır. Aynı şekilde mushafların yazımına da bu sûre ile başla*nılmaktadır. Namazlara da bu sûre okunarak kıraate başlanılır.

4- Ummu'l-Kitab: Bu ismin verilip verilmeyeceği hususunda görüş ayrılı*ğı vardır. Çoğunluk bunu caiz görmekle birlikte Enes, el-Hasen ve İbn Şirin bunu mekruh görmüşlerdir. el-Hasen der ki: Ummu'l-Kitab (kitabın anası) he*lal ve haramdır. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Bir kısım âyetler muh*kemdir. Bunlar kitabın anası (Ummu'l-Kitab)dır. Diğer bir kısmı da müteşa-bihtir." (Al-i İmran, 3/17) Enes ve İbn Şirin de der ki: Ummu'l-Kitab Levh-i Mahfuzun adıdır. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Muhakkak ki o, katımızdaki ana kitabda (Ummu'l-Kitab'da yani Levh-i Mahfuzda)dır." (ez-Zuhruf, 43/4)

5- Ummu'l-Kur'ân: Bunda da görüş ayrılığı vardır. Çoğunluk bunu caiz gör*mekle birlikte Enes ve İbn Şirin bunu mekruh görmüşlerdir. (Hoş görmemiş*lerdir.) Ancak bu konuda sahih hadisler bu iki görüşü de reddetmektedir. Tir-mizî'nin rivayetine göre Ebu Hureyre şöyle demiş: Rasulullah (s.a) buyurdu ki: "Elhamdülillah (yani Fatiha sûresi) Ummu'l-Kur'ân'dır, Ummu'l-Kitabdır ve es-Seb'u'1-Mesanidir." Tirmizî der ki: Bu hasen, sahih bir hadistir.[12]

Buharı de der ki: Bu sûreye Ummu'l-Kitab adı verilmiştir. Çünkü mushaf-larda önce bu sûre yazılarak başlanılır. Namazda da bu sûre okunarak kıra*ate başlanır.[13] Yahya b. Ya'mer der ki: Ummu'1-Kura (şehirlerin anası) Mek*ke'dir. Ummu Horasan Merv'dir. Ummu'l-Kur'ân Hamd (Fatiha) süresidir. Bu*na Ummu'l-Kur'ân deniliş sebebinin Kur'ân'ın başı olması ve ihtiva ettiği bü*tün ilimleri kapsaması olduğu da söylenmiştir. Mekke'ye Ummu'1-Kura de*niliş sebebi ise, arzın ilkinin orası olması ve ordan itibaren yuvarlaklaştırıl-maya başlanmasıdır. Anaya "umm" denilmesi de bundan dolayıdır. Çünkü ana, neslin esasını teşkil eder. Umeyye b. Ebi's-Salt da şu beyitinde yerden "umm (ana)" diye sözetmektedir:

"Arz bizim sığınağımızdır, bir zamanlar anamızdı

Kabirlerimiz ordadır ve orada doğuyoruz."

Savaşta kullanılan sancağa da "umm" denilir. Buna sebep ise sancağın ön*de olması ve askerin de onu takip etmesidir.

"Umm" kelimesinin aslı dır. Bundan dolayı bu kelimenin çoğulu şeklinde gelir. Yüce Allah da: "analarınız" (en-Nisa, 4-23) diye bu*yurmaktadır. Mim harfinden sonraki "lıe" harfi düşürülerek da de*nilir. Şair der ki:

"Analarınla karanlığı açtın."

"Ummehât" şeklindeki çoğulun insanlar hakkında, "ummât" şeklindeki ço*ğulun da hayvanlar hakkında kullanılacağı da söylenmiştir. Bunu İbnu'1-Fa-ris "el-Mücmel" adlı eserinde zikretmektedir.

6- el-Mesâni (tekrarlanıp duran): Bu sûreye bu adın veriliş sebebi, her rek'atte tekrarlanmasıdır. Bu adın veriliş sebebinin bu sûrenin istisna olarak yalnızca bu ümmete bildirilmiş olup bundan önce hiçbir ümmete indirilme-yerek bu ümmet için saklanmış olmasıdır da denilmiştir.

7- el-Kur'ânu'1-Azim: Bu ismin veriliş sebebi Kur'ân-ı Kerimin bütün ilimlerini ihtiva etmesidir. Çünkü bu sûre aziz ve celil olan Allah'a kemal ve celâl sıfatları ile senayı, ibadetlerin yapılmasını ve ibadetlerin ihlas ile yeri*ne getirilmesi emrini, yüce Allah'ın yardımı olmaksızın bu ibadetin yerine ge*tirilmesinden yana aciz kalınacağının itiraf edilmesini, dosdoğru yola hidâ*yet hususunda ona dua edilmesini, sözlerini yerine getirmeyenlerin halleri*ne düşmekten korumasının niyaz edilmesini ve inkarcıların akıbetini beyan etmeyi ihtiva etmektedir.

8- Şifa: Darimî, Ebû Said el-Hudrî'den şöyle dediğini rivayet etmektedir: Rasulullah (s.a) buyurdu ki: "Fâtihatü'l-Kitab, her zehire karşı bir şifadır."[14]

9- er-Rukye (manevi tedavi): Bu, Ebu Said el-Hudrî'den gelen hadisle sa*bittir. Bu hadiste şu ifadeler de yer almaktadır: Rasulullah (s.a) kabilenin (yı*lan tarafından sokulmuş) reisini Fâtiha'yı okuyarak tedavi eden adama şöy*le sormuştur: "Sen onun bir tedavi (rukye) olduğunu nereden bildin?" O: Ey Allah'ın rasulü, bu konuda içime böyle birşey doğdu, cevabını verdi.[15] Bu hadisi hadis imamları rivayet etmiştir. İleride bütünüyle gelecektir.

10- el-Esas: Adamın birisi eş-Şa'bi'ye böğrünün ağrıdığından şikâyette bu*lundu. Ona şu cevabı verdi: Kur'ân'ın esası olan Fâtihatü'l-Kitab'ı okuma*ya bak. Ben İbn Abbas'ı şöyle derken dinledim: Herşeyin bir esası vardır. Dün*yanın esası Mekke'dir. Çünkü dünya oradan yuvarlaklaştırılmaya başlandı. Se*manın esası Arîbâ denilen yedinci semadır. Arzın esası ise en altta yedinci arz olan Acîbâdır. Cennetlerin esası ise Adn cennetidir. Bu bütün cennetlerin gö*beğidir ve cennet onun üzerinde tesis edilmiştir. Ateşin esası ise cehennem*dir. Bu da ateşin en alt tabakası olan yedinci tabakadır. Diğer bütün tabaka*lar (derekeler) onun üzerinde tesis edilmiştir. İnsanların esası Adem'dir, Peygamberlerin esası Nuh'tur, İsrailoğullarının esası Yakub'tur, kitapların esa*sı Kur'ân'dır, Kur'ân'ın esası Fâtiha'dır, Fâtiha'nın esası Bismillahirrahmânir-rahîm'dir. O bakımdan sen hastalanır veya rahatsızlanırsan Fatiha sûresini oku*maya bak. Şifa bulursun.

11- el-Vâfiye: Bunu Süfyan b. Uyeyne söylemiştir. Çünkü bu sûre ikiye bö*lünmez ve parçalanmayı kabul etmez. Bir kişi namaz kıldığı rek'atlerin bi*rinde başka sûrelerden herhangi birisinin yarısını okusa, diğer rek'atinde de öbür yarısını okusa bu yeterli gelir. Fakat Fatiha sûresi iki rek'ate bölünerek her birisinde yarımşar okunursa caiz olmaz.

12- el-Kâfiye: Yahya b. Ebi Kesir der ki: Çünkü bu sûre başkasının yeri*ne kafi gelir, fakat başka sûre onun yerine kafi gelmez (yerini tutmaz). Bu*na Muhammed b. Hallad el-İskenderani'nin şu rivayeti de delalet etmekte*dir: Muhammed b. Hallad dedi ki:... Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: "Um-mu'1-Kur'ân (yani Fatiha sûresi) başkasının yerini tutar, fakat başkası onun yerini tutamaz."[16]


5- Fâtiha'nın Tedavi Edici Bölümü:

el-Muhelleb dedi ki: Fatiha sûresinin tedavi edici bölümü: "Yalnız sana iba*det eder ve yalnız senden yardım dileriz" bölümüdür, sûrenin tümünün te*davi edici (rukye) olduğu söylenmiştir. Çünkü Peygamber (s.a) durumu kendisine bildiren kişiye: "Onun bir rukye olduğunu nerden bildin? " diye sormuş, fakat: "Onda rukye (tedavi edici) bir bölüm olduğunu nerden bil*din?" diye sormamıştır. İşte bu, sûrenin tümüyle bir tedavi olduğunun deli*lidir. Çünkü bu, Kitabın başlangıcı ve Fâtihasıdır ve az önce de geçtiği gibi Kitaptaki bütün ilimleri ihtiva etmektedir. [17]


6- Fâtiha'nın Bazı İsimleri Başka Sûrelere Verilebilir mi?:

Fatiha sûresine el-Mesani ve Ummu'l-Kitab adının verilmesi başka sûreye de bu adların verilmesini engellemez. Çünkü yüce Allah şöyle buyurmakta*dır: "Allah, sözün en güzelini müteşabih, tekrar edilen (mesani) bir kitap ha*linde indirmiştir." (ez-Zümer, 39/23) buyruğunda Kitabı "mesani" diye ni*telemiştir. Çünkü onda yer alan haberler tekrar edilmektedir. Nitekim Kur'ân-1 Kerim'in yedi uzun sûresine de "el-Mesani" adı verilmiştir. Çünkü farzlar ve kıssalar bu sûrelerde tekrar edilmektedir. İbn Abbas der ki: Rasulullah (s.a)'a

Yedi Mesani verilmiş bulunmaktadır. Bunlar, yedi uzun sûredir. Bunu en-Ne-sai zikretmektedir.[18] Sözkonusu bu yedi sûre ise Bakara'dan A'rafa kadar olan altı sûrenin bunlardan olduğu ittifakla kabul edildiği halde, yedinci sûre*nin hangi sûre olduğu hususunda farklı görüşler vardır. Yedincisinin Yunus olduğu söylendiği gibi Enfal ve Tevbe olduğu da söylenmiştir. Bu (son gö*rüş) Mücâhid ve Said b.Cübeyr'in görüşüdür. Hemdanh A'şâ der ki:

"Mescid'e girin, Rabbinize dua edin Ve bu Mesani ile uzun sûreleri iyice tetkik edin."

Bu husus ile ilgili açıklamalar -yüce Allah'ın izniyle- el-Hicr sûresinde[19] gelecektir. [20]


7- "Mesani" Kelimesi:

"el-Mesani" kelimesi "mesnâ" kelimesinin çoğuludur. Bu ise, birinciden sonra gelen sayı demektir. "et-Tuval" kelimesi ise "atval" kelimesinin çoğu*ludur. Enfal sûresinin "el-Mesani"den sayılması, miktarı itibariyle uzun sûre*lerden sonra gelmesi dolayısıyladır. el-Mesani sûrelerinin ise, âyet sayısı Mu*fassal sûrelerin âyetlerinden daha fazla ve Miun âyetlerinin sayılarından da*ha az olan sûreler olduğu da söylenmiştir. Miun ise, her birisinin âyet sayı*sı yüz âyetten daha fazla olan sûrelere verilen addır. [21]

gul-i_ahmer isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla