Konu: MUHSİN KAYA
Tekil Mesaj Gösterimi
Alt 11.03.2009, 11:33   #1
sivas grubu
Yeni Yiğido
NO AVATAR
 
sivas grubu Şuan sivas grubu isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 16.06.2009 14:24

Üyelik Tarihi: 06.03.2009
Mesajlar: 11
Tecrübe Puanı: 0 sivas grubu FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart MUHSİN KAYA

Başkanlığını yaptığı Sivaslılar Eğitim, Kültür ve Yardımlaşma Vakfı'nın nasıl kurulduğunu ve kendisi ile bir çok Sivaslı hakkında soruları cevaplandırdı.

“İstanbul'daki Sivaslıların Karargahı, Muhsin Kaya” diye söz ettiği Kaya'ya ‘Vakıf ne zaman kuruldu? Kuruluşuna siz mi öncülük ettiniz ?' şeklindeki soruyu yanıtlayan Muhsin Kaya, vakfın kuruluşunu şöyle yanıtladı;
“Vakıf 1996 Nisan ayında kuruldu. 22 kişilik bir ekiple yola çıktık. İlk maceramız başarısızlıkla sonuçlandı. Daha sonraki zamanlarda bize destek olan arkadaşlarla tekrar denedik ve bu sefer başarılı olduk. Bu arkadaşlar aynı zamanda kurucu üyelerimizdir. Vakıf kurulmadan önce de Bizim Sivas Gazetesi adı altında Gülhane'de Sivas Toplantıları tertip ettik. Vakıf yokken arkadaşlara kendimizi daha iyi ifade etmek noktasında bir vakıf kurma fikrinden bahsettim. Arkadaşların da katılımıyla Sivaslılar Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Vakfı kuruldu. Ben Sivas'ta doğdum büyüdüm, kendimi bildim bileli toplumla haşır neşirim; cemiyetçilikle ve siyasetle uğraştım, sürekli çeşitli faaliyetlerin içinde oldum” dedi. Kaya, kendisi ile ilgilide şunları söyledi; “1955 yılında Sivas'ta Altıntabak mahallesinde doğdum. İlk, orta ve lise tahsilimi Sivas'ta tamamladım. Atatürk caddesi üzerinde halen açık olan dükkanımızda nalburluk işiyle uğraştım ama cemiyetçiliği de ihmal etmedim” dedi. Kendisindeki cemiyetçiliğin fıtri bir şey olup olmadığı sorusuna Muhsin Kaya şöyle cevap verdi; “Herhalde fıtri ki rahatlık bana batıyor. İlla ki bi şeyler yapacağız. 94 yılında buraya geldiğimde adeta sudan çıkmış bir balık gibiydim.İstanbul'a tek geldim ama arkadaşlarım da vardı. Ben Sivas'tayken de İstanbul'a çok sık seyahat ediyordum. Esnaf olmamız hasebiyle hemen her ay mal almaya, siyasi miting, konferans ve toplantılara da geliyordum. Yarı İstanbullu yarı Sivaslı gibiydim. Aşağı yukarı yılda 15 seferim oluyordu” dedi.

İstanbu'a geçişinin ani olup olmadığı sorusuna Muhsin Kaya; Çok ani oldu, hiç aklımızda yoktu. Ben esnafım, aynı zamanda inşaat işleriyle de uğraşıyorum. Nasıl olduğunu ben de anlamadım. Bir ziyaretimde arkadaşlarım ‘burada senin gibi bir arkadaşa ihtiyacımız var' dediler, bir organizasyon oluşturmak gayesiyle 1994'te İstanbula geldim. Burada da halen inşaat işleriyle uğraşıyorum. Sivas'tan hala ayağımı kesmedim. Sık sık Sivas' a gidip geliyorum. Hala yarı İstanbul, yarı Sivaslılık hali devam ediyor” dedi.
İki memleketli olduğunu söyleyen Muhsin Kaya; “Rahatlıkla öyle diyebiliriz. Ben bedenen İstanbuldayım, ruhum Sivasta. Sivas' tan hiçbir zaman kopmadık, iddia edebilirim burada Sivas‘ı Sivaslılığı daha iyi yaşıyoruz” dedi.
Sivas hayli göç vermiş. İki milyonun üzerinde Sivaslı göç etmiş. İstanbuldaki Sivaslı nüfusunun aslı nedir ?
Bir milyon, bir buçuk milyon civarında söylentiler var?sorusuna Muhsin Kaya;”1990 yılından itibaren Devlet İstatistik Enstütüsü bilgilerine göre 430 bin civarında Sivaslı seçmen var. 1960'lardan itibaren Sivas göç vermeye başlamış. Çocukları ve oy kullanamayan vatandaşlarıda saydığımız zaman bu rakam yaklaşık iki milyona ulaşır. Önceden bir milyon ikiyüzbin civarında Sivaslı nüfus vardı. Bazı insanlar, medya da dahil bazen Sivastanbul tabirini kullanır. Sivas'ı burada en güzel şekilde yaşayıp, gençlerimize de yaşatmaya çalışıyoruz. Bunun için derneğimizi kurar kurmaz faaliyetlerimize başladık. O zamanlar Gülhane‘yi işleten Sivas'lı bir hemşerimizin teklifiyle apar topar bir Sivas gecesi tertip ettik. Geceye Enver Meralli, Ali İbicek gibi sanatçılarımız ve folklor ekibi katıldı. O zaman İstanbul Belediyesi‘nin de tanıtıma yaptığı katkıyla çok güzel bir gece gerçekleştirdik. Daha sonra bize bir güven geldi ve işimizi daha iyi yapabiliriz fikrine vardık. Kendimizi daha iyi ifade edebilmek amacıyla derneğimizi kurduk. Beni dernek kurmaya iten bir sebep de köycülük, mikro milliyetçilik gibi dar düşüncelere duyduğum tepkiydi. Köyden gelen köyünü, beldeden gelen beldesini, ilçeden gelen ilçesini destekliyor” dedi.
Mikro milliyetçilik doğru bir tavır olup olmadığı sorusuna Muhsin Kaya; “Doğru değil. Sivas'tan gelenlerin çoğu “600-700 bin gibi büyük bir nüfusu temsil etmek bana mı düştü” diyerek bu işi umursamamıştır. Buraya geldiğimde Sivas'ın adından çok kazaların ve ilçelerin ön plana çıktığını gördüm; bu benin ağırıma gitti” dedi.

Vakıf kurulduğundan bu yana yapılan belli başlı faaliyetleri de anlatan Muhsin Kaya; “Faaliyetlerimizin hepsi birbirinden değerli ve takdir edilecek programlardır. Herhangi bir şeye karar verdiğimiz zaman bir hafta on günde iletişime geçerek (e-mail, mesaj vs ile) işi bitiriyoruz. İletişim ağımız çok kuvvetli. Mesela Sivas'taki sıra gecelerini buraya taşıdık. Ekim ayının başından Nisan'ın sonuna kadar her 15 günde bir sıra gezmeleri düzenliyoruz. Buradaki hemşerilerimizde bu geleneği benimsediler ve katılım oldukça iyi. Kendi alanlarında başarılı olan hemşerilerimize yeni bir dal belirlemiştik. Edebiyat, folklor, hoşgörü, gazetecilik, bürokrasi... Bu dallarda çam sakızı çoban armağanı türünde hemşerilerimizi ödüllendirdik. Burada Yavuz Bülent Bakiler, Beşir Ayvazoğlu, Ahmet Turan Alkan'a üniversitenin kurucularına, Sivas'a emeği geçmiş sanayicilerimize ödüller verdik, Aşık Veysele‘de “Yüz Yılın Ozanı” ödülü verildi” dedi.

Bu ödüllerin illa hemşerilerimize mi verilmesi gerekiyor, Sivas'a emeği geçmiş başka insanlara da verilemez mi mesela?
Tabi ki olabilir. Sivaslı'dan daha Sivaslı fahri hemşerilerimiz var: Diyelim ki Sivas'tan 1965 de göç etmiş biri ve o günden bu güne kadar hiç dönüp Sivas'a bakmamış. Bu insan Sivas'tan kaçmış, böyle Sivaslı lazım değil bana. Sivas'ta memurluk yapıp Sivas'ın kültürünü yaşayan güzel insanlar olmuş, her platformda Sivas dedikçe ağzından bir Sivas daha çıkıyor, tam bir Sivaslı gibi konuşuyor, bu insanlar benim için diğerinden daha makbul, daha faydalı. Sivas tarihi, dünü olan büyük bir şehir. Burada köyden gelen vatandaşlar var. Köylü olmak değil fakat köylü kalmak ayıp, adam gelmiş 30 yıl olmuş ve hiç değişmemiş, aynen köylü yaşantısını buraya taşımış, otuz santim mesafe almamış, mesela biz Sivaslıyız ama hem Sivaslıyız , hem de İstanbullu olmak zorundayız, kültürünü öğrenmek zorundayız, burada dönen çarkın içine girmeliyiz, ufkumuzu açmalıyız, İstanbul'un derdini de en az Sivas kadar omuzlamamız lazım, sivil toplum örgütlerinde görev almalıyız. Mesela, siyasi partilerde hemşerilerimizin görev alması lazım, fakat bizim hemşerilerimizde yaygın olan şudur; görev almak yerine dışarıdan gazel okuruz, bu yanlış elbette.

Belki de kalabalıktan ötürü sivil toplum kuruluşlarında yer alan Sivaslıların birbirlerinden haberleri olmayabilir, mesela az önce hiç tanımadığımız basından ve gazeteci bazı arkadaşlarla tanıştık, siz ne dersiniz?
Aslında bu fikre katılmıyorum. İstanbul'da en düzgün ve örgütlü topluluk Sivaslılardır. Aşağı yukarı Sivas'ın büyük köyleri ve ilçeleri dahil olmak üzere burada 628 tane dernek var, bu büyük bir sayıdır ama insanlarımız biraz fevri hareket ediyor, Sivas‘ın havası gibi insanları da sert, eğilmiyor ve hemen kırılıyor ve biz Sivaslılar olarak fevri hareket etmeyi çok seviyoruz, hep başta olmak istiyoruz. Bu tespiti diğer Sivaslılardan da duydum; Sivaslı iş adamları da, herkesin baş olmak istemesi ve düşünmeden hareket etmelerinden şikayetçiler...

Bu konunun altını çizelim, herkesin daha dikkatli olması lazım, mesela Sivas ‘ta beş altı dernek var, Memleketin kültüründen, gelenek ve folklorundan habersiz insanların Sivas'ı temsil etmesine gönlüm razı olmuyor. Faraza bir gazeteci o dernek başkanlarından birine “Muzaffer Sarısözen kimdir, bize anlatır mısınız?” diye sorsa bir cevap alamayacaktır. Abdulvahap Gazi kimdir, Şems-i Sivasi kimdir, İhramcızade kimdir, mutlaka bilmesi lazım. Bazı insanlar bir yere emek vermeden, işin külfetine katlanmadan baş koymak istiyorlar, hızlı davranmak istiyorlar. Bu emek ister, özveri ister, bu gönül işi. Yoksa Sivas kimsenin tekelinde değil elbette... Eğitim ve kültür derneğinin bu işlerle uğraşması lazım. Vakıf olarak bir içerikten çok keyfiyete önem veriyoruz.

Bu yapılan işten zevk alma noktasında bir keyfiyet mi sorusuna Muhsin Kaya; “Mutlaka; hizmet yapıyoruz. Burada kaliteye dikkat etmek lazım.Yani kültürle, edebiyatla, folklorla ilgisi olmayan insanlar bize pek bir şey veremez, bu zaman kaybından başka bir şey değildir. Gelmiş kırk elli yaşına kültürün K'sından, geleneğin G'sinden, folklorün F'sinden haberi yok, bizim bu insanlarla bir işimiz olmaz. Biz bütün toplantılarımızda, istişarelerimizde Sivas‘ı ön plana çıkarmak istiyoruz. İddia ediyoruz, Sivas partilerin üzerindedir, partiler bugün var, yarın yok ama Sivas ilelebet varolacaktır. Burada Sivas'a yapılan bir haksızlık var. Temsilde adalet gözetilmiyor, burada altıyüzbine yakın seçmeni olan bir ilin İstanbul'da sadece iki tane Sivaslı belediye başkanı var. Bunlardan birisi ilçe, birisi belde başkanlığı. Milletvekili de iki tane var deniliyor ama kağıt üstünde. Kafa kağıtlarında Sivas yazılı ama nesillerinin Sivas'lı olmasından başka bir alakaları yok. Burada ben Karadenizlileri örnek gösterebilirim” dedi.

İstanbul'da kaç Sivas'lı milletvekilimiz var sorusuna Muhsin Kaya; “Biraz önce bahsettiğim gibi iki millet vekili var, ama Sivaslı demeye bin şahit gerek. Sivas'ın ne toplantılarına, ne cemiyetlerine katılırlar. Sadece seçim zamanı ortaya çıkarlar. Bu seçim döneminde de ya bir ya iki defa Sivas'a gitmişlerdir. İstanbul'da da sivil toplum örgütlerinin gecelerine pek katılmazlar. Bir başbakan falan geldiği zaman oralarda görünürler. Sivas'lıların onlara işi düştüğü zaman ulaşmaları mümkün değil. Öyle Sivas'lıların bizlere gereği yok. Sivas'lı; Sivas kültürü almış, Sivas'ın havasını solumuş, gelenek ve göreneklerini almış kişidir. Öyle olmayanlara Sivas'lı diyemeyiz. Bu manada Sivas'lı olmak bir ayrıcalıktır” dedi. İkinci nesillerin hiç şansı yok mu diyorsunuz, yani evde pek bir şey görememiş olanların sorusuna : “Tabi, o asimile olmuş demektir. Sivas'lı denmez ona, Sivas'lı olmanın da bir takım kriterleri vardır.

Peki bir insanı Sivas'lı yapan nedir ? -
Sivas'lı mert ve cesur oluyor, eğilmiyor. Bildiği değerlerden Hak'tan şaşmıyor, her zaman arkasında duruyor. Bunlar güzel hasletler idealist olmak için gereken şeyler. Daha önce belirttiğim gibi Sivas'lılar merttir, kırılır ama eğilmezler. Böyle bir tabiatları vardır.

Tesbitiniz çok iyi, Sivas'lılarla çok karşılaştığınız için mi böyle ?
- Sivas'ın havası, ikliminin sert olması, insanlarının ağır başlılıkları topluma da yansımıştır. Sivas'ımızın türküleri dertlidir, ağırdır, çok güzel anlamlar taşır. Mesela Aşık Veysel'in olsun, Pir Sultan'ın olsun, Ruhsati'nin olsun içinde çok güzel anlamlar barındıran türküleri vardır. Bunlar insanlarımızın tabiatına, fıtratına sinmiştir. Sert, mert ama kendi halinde, işte bakınız siyasi manzaramıza...

Yeterince yokuz değil mi? Sivas'lı sivil toplum olarak bir temasınız veya bize bir faydası var mı?- Sadece seçimlerde Sivas'ı ön plana çıkarıp sonra unutuyorlar. Tabii bu hemşericilik veya bölücülük olarak yorumlanamaz bu insanın tabiatından gelen bir olay. İkiyüz sene geçsede... Mesela Kemaleddin İbni Hümam Sivas'tan ayrılalı altıyüz sene olmuş ama hala Sivas'lı olarak anılıyor. Gelen unutulmuyor, bu insanların tabiatında var. Biz bu sene Sivas'ın geniş çapta temsil edilmesi için uğraşıyoruz. Burada temsili adalet yoktur. Sivas'lıların hakkına tecavüz ediliyor. Benim bir kaç defa başıma geldi, sanki Sivas'lılara, haram kendilerine mübahmış gibi üzücü ifadeler kullanmıştır.

SİVAS VALİLİĞİNE AİT HAYAT AĞACI DERGİSİNİN SİVASLILAR VAKFI BAŞKANI MUHSİN KAYA İLE RÖPORTAJI.(ESKİDİR)
sivas grubu isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla