Tekil Mesaj Gösterimi
Alt 20.06.2016, 11:07   #6
cebe
Tecrübeli Yiğido
NO AVATAR
 
cebe Şuan cebe isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 17.08.2016 15:36

Üyelik Tarihi: 12.01.2009
Mesajlar: 245
Tecrübe Puanı: 580 cebe FORUMLARA KATILIMI BIRAZ DAHA ARTABILIR
Standart Cevap: FASO FİSO TARİH (Münafıkların Yazdıkları)

Ziya Gökalp’e Göre “Türkçülüğün Tarihi”

TÜRKÇÜLÜK NEDİR?

Türkçülük, Türk milletini yükseltmek demektir. O halde, Türkçülüğün aslını anlamak için, ilk önce millet adı verilen topluluğun neden ibaret olduğunu tesbit etmek gerekir.(Ziya Gökalp: Türkçülüğün Esasları, s: 21. Toker Yayınları.)
•••

Yunan savaşı (1897) yaşandığı sırada , Türk şairi Mehmet Emin Bey(Yurdakul):
Ben bir Türk’üm, dinim, cinsim uludur.
Mısrasıyla başlayan ilk şiirini yayımladı. (agy,s:14)

….Bu sırada Tıbbiye’de kurulan gizli bir devrim derneğinde, Türkçülük (Pan-Türkizm), Osmanlıcılık (Pan- ottomanizm), İslamcılık (Pan - ¡slâmizm) ülkülerinden hangisinin gerçeğe daha uygun olduğu tartışılıyordu. Bu tartışma, Avrupa’daki ve Mısır’daki genç Türklere de yayılmış, kimileri Türkçülük ülküsünü, kimileri de Osmanlıcılık ülküsünü benimsemişlerdi. O sıralarda Mısır'da çıkan Türk gazetesinde Ali Kemal Osmanlı birliği düşüncesini ileri sürerken, Akçuraoğlu Yusuf Bey ile Ferit Bey, Türk Birliği siyasetini tevsiye ediyorlardı. (agy, s:16)
•••
24 Temmuz (1908) İnkılâbından sonra (1. Meşruti¬yet), Türkiye’de Osmanlıcılık düşüncesi hâkim olmuştu. Bu sırada yayımlanmağa başlayan Türk Derneği dergisi, gerek bu sebepden, gerek yine saflaştırmacılık akımına kapılmasından dolayı hiç bir ilgi görmedi.

31 Marttan sonra Osmanlıcılık fikri eski önemini kaybetmeye başladı. Bir zamanlar Abdulhamit’e İslâm birliği fikrini vermiş olan Alman Kayzeri bu fırsattan faydalanarak, Sultanahmet meydanında İslâm Birliği adına bir miting yaptırdı. O günden sonrada, ülkemizde gizli “İslâm birliği örgütü” kurulmağa ve yayılmağa başladı. Genç Türkler, Osmanlıcı ve İslâm birlikçisi olmak üzere iki karşıt kampa ayrılmağa başladılar. Osmanlıcılar kozmopolit (milliyeti belirsiz) İslam birliği yanlısı olanlar ise, ültromonten(milliyetlerine bakılmaksızın müslüman olanların Devleti) yanlısı idiler.
Her iki akım da ülke için zararlıydı. Bense 1910 (1326) Kurultayında Selanik’te genel merkez üyeliğine (İttihat ve Terakkinin) seçildiğim sırada siyasal durum böyleydi. (s:17)
•••

Darülfünun’un bir müderrisi (Üniversite profesörü), Türkçülüğün bu ilk esaslarını kurarken, Askeri Okullar Bakanı Şıpka kahramanı Süleyman Paşa da Türkçülüğü askeri okullara sokmağa çalışıyordu. Süleyman Paşa’nın Türkçülüğünü, Deguignes'nin tarihi hazırlamıştır, diyebiliriz. Çünkü ülkemizde ilk defa Çin kaynaklarına dayanarak Türk tarihi yazan Süleyman Paşa, bu eserinde özellikle Deguignes'i kaynak almıştır. Süleyman Paşa, Tarih-i Âlem’inin (Dünya Tarihi) girişinde, bu kitabı niçin yazmağa giriştiğini açıklarken diyor ki: “Askeri Okulların başına geçince, bu okullara gerekli olan kitapların çevirisini uzmanlara bıraktım. Fakat sıra tarihe gelince, bunun çeviri yoluyla yazdırılmayacağını düşündüm. Avrupa'da yazılan bütün tarih kitapları ya dinimize, ya da milliyetimize (Türklüğümüze) ait aslı olmayan suçlamalarla doludur. Bu kitaplardan hiç birisi çevirtilip de ülkemizde okutturulamaz. Bundan dolayı okullarımızda okunacak tarih kitabının yazılması işini ben üzerime aldım. Meydana getirdiğim bu kitapta gerçeğe aykırı hiç bir söze rastlanamayacağı gibi, dinimize ve milliyetimize ters düşecek hiç bir söze de rastgelmek imkânı yoktur.”

Avrupa tarihlerindeki Hunlar'ın, Çin tarihindeki. Hiyung-nu'lar olduğunu ve bunların Türkler’in ilk dedeleri bulunduğunu ve Oğuz Han'ın Hung-nu devleti¬nin kurucusu Mete olması gerektiğini bize ilk olarak öğreten Süleyman Paşa’dır. (agy,s:12.)

Görülüyor ki, Türkçülüğün ilk babaları Ahmet VefikPaşa ile Süleyman Paşa'dır. Türk Ocaklarında ve diğer Türkçü kuruluşlarda bu iki Türkçülük kılavuzunun büyük boy resimlerini asmak, değerbilirlik gereğidir.

Türkiye’de Abdülhamit, bu kutsal akımı durdurmağa çalışırken, Rusya’da iki büyük Türkçü yetişiyordu. Bunlardan birincisi Mirza Fethali Ahunzade’dir ki, Azerî Türkçesinde yazdığı orijinal güldürüler, bütün Avrupa dillerine çevrilmiştir. İkincisi Kırım’da Tercüman gazetesini çıkaran Gaspıralı İsmail'dir ki, Türkçülükteki ilkesi “dilde fikirde ve işte birlik” idi. Tercüman gazetesini Kuzey Türkleri anladığı kadar, Do¬ğu Türkleriyle Batı Türkleri de anlardı. Bütün Türkler’in aynı dilde birleşmelerinin mümkün olduğuna bu gazetenin varlığı canlı bir delildi.

Abdülhamit'in son yıllarında, İstanbul'da Türkçülük akımı tekrar uyanmağa başladı.

Rusya'dan İstanbul'a gelen Hüseyinzade Ali Bey Tıbbiye'de Türkçülük esaslarını anlatıyordu. “Turan” adındaki şiiri, Turancılık ülküsünün ilk ortaya konuluşu idi. Yunan savaşı (1897) yaşladığı sırada, Türk şairi Mehmet Emin Bey (Yurdakul):
Ben bir Türk’üm, dinim, cinsim uludur.

mısraıyla başlayan ilk şiirini yayımladı. Bu iki şiir, Türk hayatında yeni bir devrimin başlayacağım haber veriyordu. Hüseyinzade Ali Bey, Rusya'daki milliyet¬çilik akımlarının etkisiyle Türkçü olmuştu. (Agy,s: 13,14)

Türkçülüğün ilk döneminde, Deguignes tarihinin etkili olduğunu görmüştük, ikinci döneminde de Léon Cahun'un Asya Tarihine Giriş adlı kitabının büyük etkisi oldu. Necip Asım Bey, birçok eklerle bu kitabın Türkler'e ait olan bölümünü Türkçeye çevirmişti. Necip Asım Bey'in bu kitabı her yerde Türkçülüğe dair eğilimler uyandırdı. Ahmet Cevdet Bey, İkdam gazetesini Türkçülüğün bir organı haline koydu. Emrullah Efendi, Velet Çelebi ve Necip Asım Bey, bu Türkçülüğün mücahidleriydi. (agy,s-15)
•••
Fakat ben dil konusunu yeterli görmeyerek Türkçülüğü bütün mefküreleriyle, bütün programıyla, ortaya atmak gerektiğini düşündüm. Bütün bu fikirleri kapsayan Turan şiirini yazarak Genç Kalemler’de yayımladım. Bu şiir tam zamanında yayımlanmıştı.

Çünkü Osmanlıcılıktan da, İslâm birlikçiliğinden de ülke için tehlikeler doğacağını gören genç ruhlar, kurtarıcı bir mefkure arıyorlardı. Turan şiiri, bu mefkurenin ilk kıvılcımıydı. Ondan sonra sürekli olarak bu şiirdeki esasları açıklamak ve yorumlamakla uğraştım.

Turan şiirinden sonra Ahmet Hikmet Bey, Altın ordu makalesini yayımladı. İstanbul’da Türk Yurdu dergisiyle, Türk Ocağı cemiyeti kuruldu. Halide Edip Hanım (Adıvar) Yeni Turan adlı romanıylaTürkçülüğe büyük değer kazandırdı. Hamdullah Suphi Bey (Tanröver) Türkçülüğün hareketli bir başkanı oldu. Adları yukarıda geçen ya da geçmeyen bütün Türkçüler, gerek Türk Yurdu’nda gerek Türk Ocağı’nda birleşerek birlikte çalıştılar. Köprülüzade Fuat Bey (Fuat Köprülü) Türkoloji alanında büyük bir bilim adamı oldu. İlmî eserleriyle, Türkçülüğü aydınlattı.

Yakup Kadri, Yahya Kemal, Falih Rıfkı, Refik Halit, Reşat Nuri Beyler gibi yazarlar, Orhan Seyfi, Faruk Nafiz, Yusuf Ziya, Hikmet Nâzım, Vâlâ Nurettin Beyler gibi şairler yeni Türkçe’yi güzelleştirdiler. Müfide Ferit Hanım da gerek değerli kitaplarıyla, gerek Paris’teki yüksek konferanslarıyla Türkçülüğün yükselmesine büyük çabalar harcadı. (agy,s:19)

•••
Bununla birlikte, Türkçülüğe dair bütün bu hareketler sonuçsuz kalacaktı. Eğer Türkleri; Türkçülük mefküresi çevresinde birleştirerek büyük bir çökme tehlikesinden kurtarmayı başaran büyük bir dâhi ortaya çıkmasaydı! Bu büyük dâhinin adını söylemeğe gerek yok. Bütün dünya bugün Gazi Mustafa Kemal Paşa adını kutsa! bir kelime sayarak her an saygıyla anmaktadır. Eskiden Türkiye’de Türk milletinin hiç bir önemli yeri yoktu. Bugün her hak Türk'ündür. Bu topraktaki hakimiyet Türk egemenliğidir. Siyasette, kültürde, iktisatta hep Türk halkı egemendir. Bu kadar kesin ve büyük devrimi yapan kişi, Türkçülüğün en büyük adamıdır. Çünkü düşünmek ve söylemek kolaydır. Fakat yapmak ve özellikle başarıyla sonuçlandırmak çok güçtür.
cebe isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla