Tekil Mesaj Gösterimi
Alt 16.09.2008, 13:07   #4
gul-i_ahmer
Usta Yiğido
 
gul-i_ahmer - Ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
gul-i_ahmer Şuan gul-i_ahmer isimli Üye şimdilik offline Konumundadır
Son Aktivite: 27.08.2010 16:43

Üyelik Tarihi: 15.09.2008
Yaş: 35
Mesajlar: 698
Tecrübe Puanı: 641 gul-i_ahmer FAZLA SÖZE GEREK YOKgul-i_ahmer FAZLA SÖZE GEREK YOKgul-i_ahmer FAZLA SÖZE GEREK YOK
Standart Cevap: GÜRÜN İLÇESİ’NDE DÜĞÜN ADET VE GELENEKLERİ HAKKINDA

DEVAMI

GELİN ALMAYA GİTME VE DÜĞÜN YEMEĞİ



Pazar günü sabahın erken saatlerinde başlayan geline gitme hazırlığı gelin almaya gidecek vasıtaların ayarlanmasıyla ve kimlerin gidip gitmeyeceğinin kararlaştırılmasıyla başlar. Eğer gelin köyün içinde ise pek fazla zorluk çıkmaz. Genelde köyün vasıtalarınca bindirilen gelin köyün biraz uzağına kadar götürülerek gezdirilir ve geri getirilir. Bu arada da köyün çocukları bu arabaların önüne geçerek engel koyarlar ve düğün sahibinden bahşiş koparırlar. Eğer düğün alayı köyün dışına giderek gelin getirecek ise önceden tutulmuş olan arabalara binerek giderler. Düğün alayı gelin evine gidince yine aynı samimi havayla karşılanırlar. Oğlan evi sevinçli bir halde iken kız evinde ise oldukça hüzünlü dakikalar yaşanmaktadır. Bu arada da kız (şehir merkezinde kuaföre götürülür. Köylerde yakınları gelinin saçını yaparlar ve giydirirler.) Gelinliğini giyer ve hazırlanır. Gelinlik giydirildikten sonra da kızın başı “gelinlik başı” hazırlanır ve gelinin “hotozu veya arakçın’ı” konulurken bu işi bilen iki kadın tarafından gelinin “başı övülür.” Baş övmeyi yapan kadınlar şu dizeyi söylerler:

Elimi soktum astara

Elimi kesti testere

Mevlam bek sirin göstere

Ayrılık aman ayrılık



Biner atın eyisine

İner yolun gıyısına

Söylen gelsin dayısına

Ayrılık aman ayrılık.

Gelin başı övülmesinden sonra kadınlar kendi aralarında bir “Mani” söylemeye başlarlar:

“Kız ben seni almaya geldim

Alıp da geri dönmeye

Kız evinden götürürler odunu

Bilemedim gelin kızın adını

Yiyen bilir leblebinin tadını

Bilemedim gelin kızın adını”Gelinin gelinliği giydirildikten sonra kızın kardeşi (erkek kardeşi) çağrılarak kızın kuşağı bağlatılır. Buna “Kardeş kuşağı adı verilmektedir. Bu kuşak da genelde Al (kırmızı) renkte olmaktadır. Daha sonra da dışarıda bekleyen düğün alayına teslim ederler. Kızı genelde kardeşi çıkarır. Ve damadın akrabası veya damadın kendisi gelinin elinden tutarak arabaya bindirir. Bu arada bazı yerlerde gelin arabaya binerken dua yapılmaktadır. Bu duadan sonra da tekrar davul zurna çalınır ve kız evinden ayrılır. Ve oğlan evine gelinir.

Bu arada, unutulmaya yüz tutmuş ve yer yer de bazı köylerimizden hala devam etmekte olan düğün de bayraktarlık geleneğinden de söz etmek gerekmektedir. Yöremizde bir köyden bir köye düğüncünün (kınacının) geleceğini haber göndermek için birkaç kişi oğlan tarafından kız tarafına “Salıkçı”adı altında gönderilir. Sağlıkçıdan haberi almış olan kız tarafı toplanarak hep birlikte düğün alayını köye yakın bir yerde karşılarlar.

Bilindiği gibi, Türk töresinde bayrak kutsaldır. Ve düğünde de kullanılmaktadır. Divan-ı Lügatit Türk de “Badrak” biçiminde yazılan “Bayrak” sözcüğü “savaşlarda kullanılan ve ucuna bir ipek parçası takılan mızrak” olarak açıklanmaktadır. Yine aynı eserde XI. yüzyılda Oğuz Türklerinin de değişik de olsa bayrak sözcüğünü kullandıklarını belirtmektedir. Evlenen kişinin de düğünü ilk olarak bayrak dikmeyle başlamaktadır. ışte düğünde dikilmiş olan bu bayrak seğmenlerden birisi tarafından alınarak düğün alayıyla beraber kız evine gidilir. Ve aynı şekilde kız evinin de bayraktarı bulunur.

Girdi çıktı girecek: Hz. Adem A.S.

Giremedi amma girecek: Hz. İsa A.S.

Girdi Amma girmeyecek: Şeytan

Ya girecek ya girmeyecek: İnsanoğlu

Eskiden köyden köye gelin getirmeye giden düğün alayı gelinin bulunduğu köy halkı tarafından yani kız tarafının düğün alayı tarafından durdurularak oğlan tarafında düğün alayının içinde bulunan ve bayrağı taşıyan kimseye karşı tarafça bir takım sorular sorulurdu. Bu soruları cevaplamadan köyün dışında karşılanan düğün alayı köye bırakılmazdı. Bu nedenle de düğünlerde bayrak kutsal sayıldığı için herkesin eline verilmez özel olarak bu işleri bilen birisine verilirdi. Bu iki düğün alayı da birbiriyle karşılaştıkları zaman her iki düğün alayının bayraktarı da birbirlerini selamlamak üzere ellerindeki bayrakları birbirine paralel bir şekilde uzatırlar. İlk önce kız tarafının bayraktarı söze başlayarak şöyle seslenir:

Her iki taraf arasında başlayarak devam eden karşılıklı sorular ve cevaplar halinde gerçekleşen “bayraktar manileri”de soruyu ilk olarak kız tarafının bayraktara sorardı.



Kız tarafının bayraktarı soruyor:

1- Nereden gelip nereye gidiyorsun?

Oğlan tarafının bayraktarı cevap veriyor:

Hızır’dan gelip hazıra gidiyoruz.

Kız tarafının bayraktarı soruyor:

Hızır kim, hazır kim?

Oğlan tarafının bayraktarı cevap veriyor:

- Hızır siz, hazır olan biziz.

Kız tarafının bayraktarı soruyor:

Bayrak nereden icad oldu?

Oğlan tarafının bayraktarı cevap veriyor:

-Cennet-i Ala’dan icad oldu.

Kız tarafının bayraktarı soruyor:

Neden beyaz idi? Niçin kızardı?

Oğlan tarafının bayraktarı cevap veriyor:

- Şehidlerin kanından dolayı kırmızı oldu.

Kız tarafının bayraktarı soruyor:

Bayrağın ağacı hangi ağaçtan yapılmıştır?

Oğlan tarafının bayraktarı cevap veriyor:

-Çavdar ağacından yapılmıştır.

Kız tarafının bayraktarı soruyor:

Bayrak kaç iğne ile dikilmiştir?

Oğlan tarafının bayraktarı cevap veriyor:

-1001 adet iğne ile dikilmiştir.

Kız tarafının bayraktarı soruyor:

Kaçı içeride kaçı dışarıdadır?

Oğlan tarafının bayraktarı cevap veriyor:

-1000’i içeride, bir’i dışarıdadır.

Kız tarafının bayraktarı soruyor:

İğnesi nedir? İpliği nedir?

Oğlan tarafının bayraktarı cevap veriyor:

-İğnesi sırdır. İpliği nurdur.

Kız tarafının bayraktarı soruyor:

Bayrağın piri kimdir?

Oğlan tarafının bayraktarı cevap veriyor:

-Bayrağın piri Abdül vahab Gazi’dir.

Kız tarafının bayraktarı soruyor:

Bayrak mı büyüktür? Sancak mı büyüktür?

Oğlan tarafının bayraktarı cevap veriyor:

-Bayrak büyüktür.

Kız tarafının bayraktarı soruyor:

11- Bayrak neyi, sancak neyi temsil eder?

Oğlan tarafının bayraktarı cevap veriyor:

-Bayrak Milleti/Devleti, sancak orduyu temsil eder.

Kız tarafının bayraktarı soruyor:

11- Devlet mi büyüktür? Ordu mu büyüktür?

Oğlan tarafının bayraktarı cevap veriyor:

-Devlet/Millet büyüktür.

Bayraktar bayrağı kaldır

Yönünü kıbleye döndür

Pirine bir selam gönder

Verelim Muhammed’e salavat

Sallu Ala Rasulüna Muhammed” der. Bunun üzerine de oğlan tarafının bayraktarı şöyle cevap verir:

“Bayraktar bayrağı kaldırdı

Yönünü kıbleye döndürdü

Pirine selam gönderdi

Verelim Muhammed’e salavat

Sallu Ala Muhammed”

denilerek topluca salavatlar verildikten sonra her iki tarafın bayraktarı da birbirlerine sorular sorarlar.

Bu sorular ise, Bayrağı kim icad etti? Bayrak mı büyük sancak mı? Bayrağın bezini kim dokudu? Bayraktaki yıldız neyi temsil eder? Hilali neyi temsil eder gibi sorular sorar. Oğlan tarafının bayraktarı da bunlara cevap verir. Daha sonrada hep birlikte kız evinin yolunu tutarlar. Eğer oğlan tarafının bayraktarı verilen sorulara cevap veremez ise düğün alayı cezalandırılır veya köye sokulmazlar. Veyahut herhangi bir bahşişi aldıktan sonra yine işi tatlıya bağlayarak düğün alayına yol verirler. Bu gittikçe unutulmaya yüz tutmuş olan geleneğimiz hala birçok köyümüzde devam ettirilmektedir...

Yöremizde bir kişiye beddua olarak: “Bayrağın diki kala” gibi beddualar etmektedirler ki bu düğünün yarıda kala demektir. Eskiden düğünlerde at yarışları da yapılmaktaydı. Fakat bu yarışmalar ne yazık ki artık yapılmamaktadır.

Düğün alayı kız evinden gelini alarak tekrar oğlan evine döner. Oğlan evinin önünde duran arabalardan düğüncüler inerler. En önce getirilmiş olan gelin arabası en sona kalır ve gelini indirmez. Önceden at ile gelin getirilmekte idi. (Şimdi araba ile getiriliyor)gelin bahşiş istiyor diye gelinin kayınvalidesi(oğlanın annesi)veya babası çağırılır. Bu arada kız ile birlikte beraber gelen kızın bir akrabası da bulunmaktadır. Damadın anne veya babası “gelinime bir inek veriyorum veya bir koyun veriyorum” diye taahhütte bulununca gelin arabadan indirilir.

Gelinin evin eşiğinin önüne gelince ayağının altına bir tahta kaşık (kambur tarafı göğe bakacak şekilde) konur ve gelin ayağıyla basarak onu kırar. (Şimdi bardak konmaktadır) bu arada da damadın bir yakını olan kadın damın üstünden topluluğun üzerine üzüm şeker para gibi şeyler atar. (Bunun anlamı ise herkesin ağzının tatlanması ve bu mutlu olayın herkese bulaşması temennisinde bulunmaktadır.) Sonra da gelin eve girer. Bazı köylerimizde ise eşiğin önüne bardak veya kaşık konmuyor bunun yerine (ağız kısmı dışarıya arka kısmı da ev tarafına gelecek şekilde) balta konmaktadır. Gelin bunu görüp almak zorundadır. Böyle olursa dikkatli olacağına ve dışarıya karşı keskin ev halkına karşı da tam aksi davranacağı manası verilmektedir. Bütün bu adetlerin geleneksel anlamı gelinin ayağının uğurlu olması temennisi yatmaktadır. İçeri giren gelinin kucağına hemen orada bulunan bir erkek çocuğu verilir ki, ilk çocuğu erkek olsun temennisinde bulunmaktır. Eve giren gelini odanın ortasına koyarlar. Kadınlar da hep bir ağızdan koro halinde mani söylemeye başlarlar:

“Gelinim allar gelinim allar

Sende bir hal var sende bir hal var

Giydiğin allar giydiğin allar

Allah’a yalvar Allah’a yalvar

Gelinim sefa geldin

Sen sefa geldin

Kadem getirdin

Kadem kutlu olsun

Muhabetli olsun

Ağzın tatlı olsun

Gelinim sefa geldin



Giydiğin atlas

ığneler batmaz

Ağamsız yatmaz

Gelinim sefa geldin

Sen sefa geldin

Kadem getirdin

Kadem kutlu olsun

Muhabbetli olsun

Ağzın tatlı olsun

Gelinim sefa geldin



Giyer alaca, çıkar yamaca

Ağam bilecen, sen sefa geldin

Giydiğin çizme, ökçesin ezme

Sen sefa geldin

Keramet getirdin

Kadem kutlu olsun

Muhabbetli olsun

Ağzın tatlı olsun

Gelinim sefa geldin.”

Bu maniler söylendikten sonra yine orda bulunan genç kızlar tarafından toplu ve koro halinde birtakım maniler söylenir: Geline bu arada kız evinden gönderilmiş ve birisinde yeşil diğerinde de Al krep ile bağlanmış olarak gönderilen iki sürahi şerbetten bir miktar içirilir. Yeşil renk muradı, al renk ise kız vermeden doğan üzüntüyü temsil ederek simgelemektedir.”

“Kale başı bıtırak

Gelin kızlar oturak

Oturak da ne yapak

Satılak da gurtulak



Öyledir canım öyledir

Şimdi zaman böyledir

Böyledir canım böyledir

Şimdi zaman böyledir

Bu maniler gibi, daha değişik bir çok maniler söylendikten sonra, orada bulunan kadınlar bu defa gelinin elinden tutarak onu da halaya alırlar. Bu arada da gelinin koluna 10 tane delikli ekmek takarlar. Bunun anlamı da bolluk ve bereket olsun dileğinden ibarettir.

Gelinin sağ eline de bir ayna verilir ki, bunun anlamı da “aydınlık” olsun diye... Gelin ile beraber halay çekilirken de şu mani söylenir ve en az üç kere dönülerek oyun bırakılır.

“Ağ üzüm kara üzüm

Heyma (Şeyma) donlu

Salkımı düzüm düzüm

Heyma donlu

Şükür olsun Allah’a

Bugünü gördü gözüm. (üç kere tekrarlanmaktadır)



Sarı çiçek sarısı

Heyma donlu

Yere düştü yarısı

Heyma donlu

Biz ...’i everdik

Heyma donlu

Cümlesine darısı

Heyma donlu (Bu da üç kere tekrarlanmaktadır)

Bu maniler söylenerek halay çekimi de bittikten sonra yine gelin sandalyesine oturtulur ve gelinin de aynı damat gibi her içeri giren için ayağa kalkması şartı vardır. Aynı damadın sandalyesine oturmak cezalı düşmeyi gerektiriyorsa gelinin sandalyesine oturan kadın da ceza verilir. Sandalyenin üstüne oturtulan gelinin koluna takılan 10 adet ekmek alınarak orada bulunan kadınların hepsine de dağıtılır ve kadınlar bu ekmekten yerler. Daha sonra da kadınların düğün yemeğini yemeleri ve ardından da “Okuntu” adının verildiği düğün sahibine verilecek hediyenin verilmesi ve “Hayırlı olsun” dilekleriyle düğün işi tamamlanmış olur.

Bu arada, dışarıdaki erkekler düğün yemeğini eğer geline gidilmeden önce yenilmemiş ise düğün yemeğinin yenilmesi ve ardından da okuntunun verilmesiyle ve “hayırlı olsun” temennileriyle düğün merasimi bitirilir. Bu arada da damadın sağdıç olan kişinin evinde toplanması olayına sıra gelir. Damat burada yıkanır. Kız evinden gelen iç çamaşırlar dahil diğer giyecekler giydirilir. İç çamaşırları önceden giydirilen damadın elbiseleri çoğu kez orada toplananların huzurunda mahalle veya köyün imamı tarafından dualanarak veya salavatlanarak giydirilir...

Daha sonra, damadın cezalandırılmasına veya damadın sandalyesine bilmeyerek oturanların cezalandırılmasına geçilir. Verilen cezalarda toplanan paralar damada hediye olarak verilir. Daha sonrada genellikle yatsı namazından sonra damat kendi evine götürülerek annesine ve yakınlarına satılır. Bu satma olayında damadın akrabalarınca toplanmış olan yiyecek hediyeler bir torbanın içinden damadı satmaya gelenlere verilir. Bunlarda bu hediyeyi kendi aralarında paylaşırlar ve damadı da içeri verdikten sonra “Allah hayırlı etsin”diyerek yumruk vurulması adettir. Yine damadın herhangi bir eşyasını çalarak sağdıcına ceza verdirmekte adettendir. Böylece damadın satılmasıyla da düğün bitirilmiş olur. Damadın bağlanmış olmaması için ise dini nikah yapılırken bazı yörelerimizde birtakım işlemler yapılmaktadır. Ertesi gün damadın akrabaları Duvak Açma adeti için gelin görmeye giderler. Duvak açma adetinde akraba olan kadınlar, gelinin duvağının üstüne ve gerdek gecesindeki çarşafın üstüne para atarlar. Fakat gerdek gecesi çarşafını görme adeti de hemen hemen kalkmıştır.



MEHMET ALİ ÖZ
DEVAMI VAR
gul-i_ahmer isimli Üye şimdilik offline Konumundadır   sendpm.gif Alıntı ile Cevapla